Ali Tezel'in hakim ve savcıyı BES'ten çıkaran savunması
Tezel'e her soruyu sorduktan sonra BES'i enine boyuna öğrenen hakim ve savcı, içinde bulundukları sistemin ortalama bir mevduat biriktirme kadar bile bir getiri sağlamadığını görünce gidip BES katılımcılıklarını sona erdirmişler.
Ali Tezel'i 1990'lı yılların ortalarından bu yana tanıyorum.
SSK müfettişi olarak İstanbul'a ilk geldiği günlerdi. O sıralarda Mehmet Ali Ilıcak'ın Akşam gazetesinde çalışıyordum. Yazı İşleri Müdürü Cengiz Kahraman ile irtibat kurmuş, bir gün çıkıp geldi.
Oturup sohbet ettik. "Sigorta konuları okuyucunun çok ilgisini çeker. Bana bir köşe verin. Orada okuyuculardan gelen soruları cevaplayayım. Bu bir kişinin sorusu gibi olabilir ama aslında yüzlerce kişi o soruda kendini bulur" dedi.
Bunun karşılığında mütevazı bir rakam istedi. "Bizim işin her tarafı rüşvetle dönüyor. Bu rakamı bana verirseniz ben rüşvete bulaşmadan İstanbul'un zor şartlarında geçimimi sağlarım, siz de yeni bir okuyucu kitlesine kapı açarsınız" dedi.
Yönetimle konuşuldu, bir şekilde başlandı. Kerim Subengi adıyla yazdığı köşesine ilk zamanlar haftada bir kaç mektup ancak geliyordu. Sosyal güvenlik köşesi öyle ilgi çeker hale geldi ki, bir süre sonra gazeteye gelen mektupların abartısız söylüyorum yarısı Kerim Subengi'ye akar olmuştu.
Aradan yıllar geçti. Ali Tezel gazetede gösterdiği başarıyı daha sonra ekranlara taşıdı. Cesurca yaptığı değerlendirmeler sayesinde haklı bir şöhret yaptı. Kamudan ayrıldı, şimdi serbest olarak sosyal güvenlik konularında danışmanlık veriyor.
Önceki sene Ali Tezel ile sohbet ederken söz Bireysel Emeklilik konusuna geldi. Bizdeki Bireysel Emeklilik sisteminin dünyadaki benzerleri ile alakası olmadığını ve bunun bir tür aldatmaca olduğunu söyledi. Bu ifadelerin çok iddialı olduğunu hatırlattım ve "Bunları röportaj yapmam halinde söylemek ister misiniz?" dedim.
Memnuniyetle kabul etti. Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin (EGD) her yıl düzenlediği Kartepe Zirvesinin sağladığı rahat ortamında bir röportaj yapmıştım.
Röportajda, sohbette geçenlerden çok daha net ifadeler kullanıp Bireysel Emekliliğin aslında ne olduğunu bütün yönleriyle anlattı.
Aradan geçen zaman içinde çok kez bir araya geldik. Ama hep gündemde başka şeyler oldu. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'ın EGD mensupları ile yaptığı kahvaltıda dün bir araya geldik.
O röportajdan sonra yaşadıklarını anlattı. Hazine, "Bireysel Emeklilik Sistemini karaladığı" iddiasıyla Ali Tezel'i mahkemeye vermiş. Savcı, Fatih Adliyesi'ne çağırıp, "Anlat bakalım, sen Bireysel Emeklilik Sistemini niçin karaladın?" demiş.
Ali Tezel de sistemi anlatmış, sistemin getirdiği avantajların neler olduğunu, dezavantajlarının neler olduğunu sıralamış. Savcı sormuş Ali Tezel anlatmış. Meğer savcı da BES katılımcısı imiş.
Daha sonra duruşma tarihi gelmiş. Ali Tezel hakim karşısına çıkmış. Bu kez hakim, BES'i niçin karaladığını sormuş. Mahkeme huzurunda sistemi yeni baştan anlatmış.
Aklına takılan her noktayı sormuş. Meğer hakim de BES katılımcısı imiş. Ali Tezel de en ince ayrıntısına kadar paylaşmış.
Tezel'e her soruyu sorduktan sonra BES'i enine boyuna öğrenen hakim ve savcı, içinde bulundukları sistemin ortalama bir mevduat biriktirme kadar bile bir getiri sağlamadığını görünce gidip BES katılımcılıklarını sona erdirmişler.
Ali Tezel, bu yaşadığı süreci dün anlattıktan sonra BES'te son getirilen düzenleme ile mevcut avantajların önemli bir kısmının daha geri alındığını açıkladı.
Onların ayrıntısını burada paylaşmamın gereği yok sanırım. Ama bir noktasının altını çizeyim. Dana önce BES'in en önemli avantajların birisi, yüzde 25'lik bir avantaj sağlaması vardı. Ali Babacan'ın son açıklaması ile bu avantajlar da büyük ölçüde elden alınmış oldu.
BES'in Türkiye'de 1980'li yıllarda yaşanan Hayat Sigortası tarzı yeni bir hayal kırıklığı yaratıp yaratmayacağını önümüzdeki yıllarda göreceğiz.
Ünal TANIK / Rotahaber
Ali Tezel'in hakim ve savcıyı BES'ten çıkaran savunması
Tezel'e her soruyu sorduktan sonra BES'i enine boyuna öğrenen hakim ve savcı, içinde bulundukları sistemin ortalama bir mevduat biriktirme kadar bile bir getiri sağlamadığını görünce gidip BES katılımcılıklarını sona erdirmişler.
Ali Tezel'i 1990'lı yılların ortalarından bu yana tanıyorum.
SSK müfettişi olarak İstanbul'a ilk geldiği günlerdi. O sıralarda Mehmet Ali Ilıcak'ın Akşam gazetesinde çalışıyordum. Yazı İşleri Müdürü Cengiz Kahraman ile irtibat kurmuş, bir gün çıkıp geldi.
Oturup sohbet ettik. "Sigorta konuları okuyucunun çok ilgisini çeker. Bana bir köşe verin. Orada okuyuculardan gelen soruları cevaplayayım. Bu bir kişinin sorusu gibi olabilir ama aslında yüzlerce kişi o soruda kendini bulur" dedi.
Bunun karşılığında mütevazı bir rakam istedi. "Bizim işin her tarafı rüşvetle dönüyor. Bu rakamı bana verirseniz ben rüşvete bulaşmadan İstanbul'un zor şartlarında geçimimi sağlarım, siz de yeni bir okuyucu kitlesine kapı açarsınız" dedi.
Yönetimle konuşuldu, bir şekilde başlandı. Kerim Subengi adıyla yazdığı köşesine ilk zamanlar haftada bir kaç mektup ancak geliyordu. Sosyal güvenlik köşesi öyle ilgi çeker hale geldi ki, bir süre sonra gazeteye gelen mektupların abartısız söylüyorum yarısı Kerim Subengi'ye akar olmuştu.
Aradan yıllar geçti. Ali Tezel gazetede gösterdiği başarıyı daha sonra ekranlara taşıdı. Cesurca yaptığı değerlendirmeler sayesinde haklı bir şöhret yaptı. Kamudan ayrıldı, şimdi serbest olarak sosyal güvenlik konularında danışmanlık veriyor.
Önceki sene Ali Tezel ile sohbet ederken söz Bireysel Emeklilik konusuna geldi. Bizdeki Bireysel Emeklilik sisteminin dünyadaki benzerleri ile alakası olmadığını ve bunun bir tür aldatmaca olduğunu söyledi. Bu ifadelerin çok iddialı olduğunu hatırlattım ve "Bunları röportaj yapmam halinde söylemek ister misiniz?" dedim.
Memnuniyetle kabul etti. Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin (EGD) her yıl düzenlediği Kartepe Zirvesinin sağladığı rahat ortamında bir röportaj yapmıştım.
Röportajda, sohbette geçenlerden çok daha net ifadeler kullanıp Bireysel Emekliliğin aslında ne olduğunu bütün yönleriyle anlattı.
Aradan geçen zaman içinde çok kez bir araya geldik. Ama hep gündemde başka şeyler oldu. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'ın EGD mensupları ile yaptığı kahvaltıda dün bir araya geldik.
O röportajdan sonra yaşadıklarını anlattı. Hazine, "Bireysel Emeklilik Sistemini karaladığı" iddiasıyla Ali Tezel'i mahkemeye vermiş. Savcı, Fatih Adliyesi'ne çağırıp, "Anlat bakalım, sen Bireysel Emeklilik Sistemini niçin karaladın?" demiş.
Ali Tezel de sistemi anlatmış, sistemin getirdiği avantajların neler olduğunu, dezavantajlarının neler olduğunu sıralamış. Savcı sormuş Ali Tezel anlatmış. Meğer savcı da BES katılımcısı imiş.
Daha sonra duruşma tarihi gelmiş. Ali Tezel hakim karşısına çıkmış. Bu kez hakim, BES'i niçin karaladığını sormuş. Mahkeme huzurunda sistemi yeni baştan anlatmış.
Aklına takılan her noktayı sormuş. Meğer hakim de BES katılımcısı imiş. Ali Tezel de en ince ayrıntısına kadar paylaşmış.
Tezel'e her soruyu sorduktan sonra BES'i enine boyuna öğrenen hakim ve savcı, içinde bulundukları sistemin ortalama bir mevduat biriktirme kadar bile bir getiri sağlamadığını görünce gidip BES katılımcılıklarını sona erdirmişler.
Ali Tezel, bu yaşadığı süreci dün anlattıktan sonra BES'te son getirilen düzenleme ile mevcut avantajların önemli bir kısmının daha geri alındığını açıkladı.
Onların ayrıntısını burada paylaşmamın gereği yok sanırım. Ama bir noktasının altını çizeyim. Dana önce BES'in en önemli avantajların birisi, yüzde 25'lik bir avantaj sağlaması vardı. Ali Babacan'ın son açıklaması ile bu avantajlar da büyük ölçüde elden alınmış oldu.
BES'in Türkiye'de 1980'li yıllarda yaşanan Hayat Sigortası tarzı yeni bir hayal kırıklığı yaratıp yaratmayacağını önümüzdeki yıllarda göreceğiz.
Ünal TANIK / Rotahaber