Elbette ki, aile ve okul-öğretmen yapışık kardeşlerdir.. Herbirinin kendi başına büyük önemi vardır. Eğitim-öğretimde birisi olmadan bir diğeri olmaz ve düşünülemez.. Bunlar birbirlerini tamamlarlar. Ancak
eski bir veli olarak ailenin ön planda olduğunu düşünüyorum.
A. Çocuk yaşantısında zamanın büyük kısmı ailede geçmektedir. Okulda geçen zaman daha sınırlıdır.
B. Çocuğa ilk eğitim ailede verilmektedir.. Örneğin; ilk 6-7 yıl..
C. Okul eğitimi sadece gündüzle sınırlı.. Oysa ki bir de geceler var.
D. Okulda yaşıtlar var, oysa ki ailede akrabalar ve komşular da var.
E. Ailenin yaşantı alanı geniştir, okuldaki ise sınırlı bir alandır.
Vesaire, vesaire..
Bu arada bizim ailede altı delikanlı vardı.. Herbirinin öğretmenleri ve okulları farklı farklıydı. Hatta değişik iller, okullar.. Hepsi de sınavlar kazanarak yabancı dilde eğitim aldılar. Yüksek lisans da yaptılar. İkisi de, sınav kazanıp ayrıca Avrupa'da MBA eğitimi yaptı.
Çocukları küçük yaşta şartlandırmak ailelere bağlıdır.
Elbette ki, çocuktaki tutum çok önemlidir. Onun algılaması önemlidir.
İlkokul mezunu olan anne ve baba; "Her iki kızımızın Doktor olmasını onlar ilkokulda iken kararlaştırmıştık.. Her ikisi de okuyup, Uzman Doktor oldular. O yüzden onlar ilkokulda iken satın aldığımız bu iki daireyi muayenehane yapsınlar diye birinci kattan almıştık!" demişti.
O süper aileyi can-ı gönülden tebrik edip, defalarca kutlamıştım.
Demek ki ailenin etkisi daha büyük ve ön planda oluyor. İki gencimiz Hacettepe İngilzce Tıp'ta 12 şer sene okuyup Uzman Doktor oldular.. İki gencimiz ODTÜ Makina ve İnşaat Mühendisliklerinde aralıksız 8 er sene okuyarak Yüksek Mühendis oldular. Daha sonra da Avrupa'da 2 şer yıllık MBA eğitimi aldılar.. Diğer ikisi de Ank.Ü. SBF (Mülkiye) ile Ank.Ü Eğitim Fakültesinde lisans+yüksek lisans eğitimlerini gördüler.
Bunların hepsi de kendi istekleri doğrultusunda meslek edinmişlerdir.
Örneğin; Mülkiye mezunu olan; isteseydi Doktor, isteseydi Elektrik/ Elektronik Yüksek Mühendisi olabilirdi.. Eğitimci olan da böyledir..
Girdikleri ÖSS+ÖYS'lerde 32, 192, 592, 596, 1299, 3890 ıncı oldular.
O zamanlar bu sınavlara 850.000 ila 1.150.000 kişi girip yarışıyordu.
Geçen yıl sınava toplam 1.830.000 kişi girmişti. Şimdikiler daha zor!
Bu örneği genişce vermemin nedeni, münazarada esas alınması içindir..
Kolaylıklar dilerim.
Elbette ki, aile ve okul-öğretmen yapışık kardeşlerdir.. Herbirinin kendi başına büyük önemi vardır. Eğitim-öğretimde birisi olmadan bir diğeri olmaz ve düşünülemez.. Bunlar birbirlerini tamamlarlar. Ancak
eski bir veli olarak ailenin ön planda olduğunu düşünüyorum.
A. Çocuk yaşantısında zamanın büyük kısmı ailede geçmektedir. Okulda geçen zaman daha sınırlıdır.
B. Çocuğa ilk eğitim ailede verilmektedir.. Örneğin; ilk 6-7 yıl..
C. Okul eğitimi sadece gündüzle sınırlı.. Oysa ki bir de geceler var.
D. Okulda yaşıtlar var, oysa ki ailede akrabalar ve komşular da var.
E. Ailenin yaşantı alanı geniştir, okuldaki ise sınırlı bir alandır.
Vesaire, vesaire..
Bu arada bizim ailede altı delikanlı vardı.. Herbirinin öğretmenleri ve okulları farklı farklıydı. Hatta değişik iller, okullar.. Hepsi de sınavlar kazanarak yabancı dilde eğitim aldılar. Yüksek lisans da yaptılar. İkisi de, sınav kazanıp ayrıca Avrupa'da MBA eğitimi yaptı.
Çocukları küçük yaşta şartlandırmak ailelere bağlıdır.
Elbette ki, çocuktaki tutum çok önemlidir. Onun algılaması önemlidir.
İlkokul mezunu olan anne ve baba; "Her iki kızımızın Doktor olmasını onlar ilkokulda iken kararlaştırmıştık.. Her ikisi de okuyup, Uzman Doktor oldular. O yüzden onlar ilkokulda iken satın aldığımız bu iki daireyi muayenehane yapsınlar diye birinci kattan almıştık!" demişti.
O süper aileyi can-ı gönülden tebrik edip, defalarca kutlamıştım.
Demek ki ailenin etkisi daha büyük ve ön planda oluyor. İki gencimiz Hacettepe İngilzce Tıp'ta 12 şer sene okuyup Uzman Doktor oldular.. İki gencimiz ODTÜ Makina ve İnşaat Mühendisliklerinde aralıksız 8 er sene okuyarak Yüksek Mühendis oldular. Daha sonra da Avrupa'da 2 şer yıllık MBA eğitimi aldılar.. Diğer ikisi de Ank.Ü. SBF (Mülkiye) ile Ank.Ü Eğitim Fakültesinde lisans+yüksek lisans eğitimlerini gördüler.
Bunların hepsi de kendi istekleri doğrultusunda meslek edinmişlerdir.
Örneğin; Mülkiye mezunu olan; isteseydi Doktor, isteseydi Elektrik/ Elektronik Yüksek Mühendisi olabilirdi.. Eğitimci olan da böyledir..
Girdikleri ÖSS+ÖYS'lerde 32, 192, 592, 596, 1299, 3890 ıncı oldular.
O zamanlar bu sınavlara 850.000 ila 1.150.000 kişi girip yarışıyordu.
Geçen yıl sınava toplam 1.830.000 kişi girmişti. Şimdikiler daha zor!
Bu örneği genişce vermemin nedeni, münazarada esas alınması içindir..
Kolaylıklar dilerim.