Sözüm bir evcil hayvan besleyip de onu terk edenler içindir. Bunun birçok nedeni olabilir. (Olamaz da, sizce neden gösterilebilir.) İnsan nasıl ev halkını sokağa atamaz, işte onun gibi evcil hayvanını da atmamalıdır. Ben başkasına verilmesine bile karşıyım.
Neden ev hayvanı tek edilmemeli, örnekleriyle birlikte biraz uzun olarak madde madde anlatmak istiyorum. Umarım bir hata yapıp ev hayvanını terk edenler pişman olurlar, halen bir dosta sahip olanlar, olanların kıymetini hep bilir ve bir hayvan sahiplenmeyi düşünenler ise aşağıda yazdıklarımı göz önüne alarak hayvan dostlarımıza evlerini açarlar:
1- Onlar da bir birey. Sizi çok seviyorlar, sokağa bırakmanız onlar için bir cinayet olacaktır. Örneğin bir kaç aylıkken size gelmiş, ev ortamına alışmış bir kediyi bir kaç ay ya da bir kaç sene sonra sokağa bırakmanız demek, mamaya-hazır yemeğe, hazır tuvalete alışmış o kedinin yem bulamaması demek, bir arabanın altına kalıp ölmesi veya sakat kalması demek; en azından diğer hayvanlar tarafından sürekli ezilmeleri demek. Isınma problemlerini, sevilme ihtiyaçlarını ise siz düşünün.
2- İnsan olarak gözünü açıp sizi ve sizin dostlarınızı tanıyan ve sizlere alışan bir kedi-köpek ya da kuş gibi hayvanlar, sokağa ya da başka birilerine terk edildiklerinde hayata küsüyorlar, insanlardan ya sürekli kaçıyorlar, saklanıyorlar, neden bu duruma düştüklerine bir anlam veremiyorlar, bir nevi depresyona giriyorlar, hatta utanıyorlar ya da insanlara sokulma ihtiyacı içine girip tekmeleniyorlar veya bir kendini bilmez tarafından şiddete maruz kalıyorlar. Ve bu hayvanlar ne kendi cinslerine ne de başka tür hayvanlara karşı, hatta insanlara karşı bile kendini sakınmasını(kaçmak gibi) bilemiyorlar.
3- Sokağa bırakılan hatta bir başkasına verilen ya da satılan hayvanlar, sizi hep özlüyorlar, anne babasından ayrılan 3-5 yaşında bir çocuk gibi ıpıssız kalıyorlar. Ve burada sayamayacağımız onlarca nedenden dolayı hayata çok erken veda ediyorlar. Örneklerle anlatacak olursak; sizin yanınızda 10-15 sene yaşayacak bir köpek bir kaç ay sonra her hangi bir nedenden ölmüş olabiliyor. Siz o kadar neden sayıp, evinizin o kadar sene ya da o kadar ay bir bireyi olmuş bir hayvana iyi bakamayacağınızı (hatta otobüste taşıyamayacağınızı, dahası yeni işten dolayı sadece akşamları görüp az ilgilenebileceğinizi) iddia edip onu elden çıkardığınızda, onu ona göre uzun ve acılı bir sürece mahkum edip hem de kısa bir yaşama itmiş bulunuyorsunuz. Sizin yanınızda zor bir hayat, dışarısından bin kat iyidir bence.
4- Hayvanları da birer insan sayabilirsiniz. Onlar da doğar, büyür, çiftleşir, yavru büyütürler, severler, sevilirler, sevme ve sevilme ihtiyacı duyarlar. Onların başkasına muhtaç bir bebeklikleri, deli dolu şımarık bir gençlikleri, sakin ve huzurlu olmaları gereken bir yaşlılık devreleri vardır. Ve bu devreleri sevdiklerinin yanında yani sizin yanınızda geçirmek isterler. Ve bütün bu devrelerinde insan nasıl güzelse, insanın bu zamanlarının her birinde paylaşacak o kadar çok şey varsa? bu durum hayvanlar (ınız) için de geçerlidir.
5-Ve ölüm... ah ölüm. Onlar da bir gün ölürler. İnsanları ölüm nerede nasıl yakalarsa, hastalık-kaza-aşırı yaşlılık vs. her ne sebep insanın başına nasıl gelirse, bu karşı konulamaz takdir hayvanları da bulur. Siz bu dostları alırken onları iyi ve kötü sevmek için almışsınızdır, ona göre karşı vazifeleriniz vardır; o sizin ailenizden biridir. Ölürlerse onları siz gömmelisinizdir.
Gece gündüz evde ısınan, sobanın yanında uyuyan, yatağınıza gelen, hazır mamaları bile beğenmez olan kediniz-köpeğiniz, bir parça ekmek için kavga etmeye ve bunun için ölmeye öldürmeye girebilir mi?
5- Sizin elinize alışmıştır o muhabbet kuşu. Sizinle evcilleşmiştir. Adı üzerinde sizin eve evcildir o. Size dosttur, dostlarınıza da dosttur. Onların yanında ötmüş, sizin cümlelerinizi konuşmuştur. Sizden başkasının eline kolay kolay konmaz, başkalarının elinden yem yemez. Onu nasıl bir başkasına verirsiniz?
Besleyenler bilir, bir muhabbet kuşu, yavruyken bazı geceler korkarak çığlıklarla uyanır. Sizin onun yanına gidip lambayı açıp onu uyumasını beklemeniz gerektiği günleriniz olmuştur. Hastalıklarında başındasınızdır, kazalarında yaralarını siz sarmışsınızdır, ilaç-iğne-sargıları sizinle olmuştur. Onun kafesinde sizin ona beğendiğiniz top gibi, zil gibi rengine dahi alıştığı oyuncakları vardır. O muhabbet kuşunu nasıl sokağa ya da tanımadığı ve şu ömründe hiç bir zaman (bir daha yavruluk zamanı geçiremeyeceği için) artık bir sahip olarak göremeyeceği başkalarına bırakabilirsiniz acaba?
6- O kedi-köpeğin, o kanaryanın-muhabbet kuşunun, o tavşanın bir adı vardır. Ve o hayvan (arkadaşınız mı deseydim acaba, ya da evladınız mı deseydim), o ismine alışmıştır çoktan. Tuvalet ihtiyacını dahi evi batırmadan yapabilen, yatmasını kalkmasını bilen, uysallaşmış yetişmiş, adı üzerinde evcilleşmiş o akıl sahibi, vefalı o hayvanınıza başkaları bir daha o adı verebilirler mi, onları sizin gibi çağırabilir mi? Peki o hayvanlar, o başkalarına bir daha evcil hayvan davranışları gösterebilirler mi?
7- O akvaryumcuya sattığınız balığa sizin gibi bakılabilecek midir orada? O emek verip ışıl ışıl rengarenk hale getirdiğiniz o dostunuz, bir daha sizin günlerinizdeki sağlığı, ilgiyi, güzelliği göremeyecektir. O petshoplara bırakılan kuş-kedi artık bir ticari meta olacaktır. Onu korkunun, özlemin, belki açlığın, ama kesinkes hastalıkların ve yalnızlığın pençesine ittiniz, şimdi vicdanınız rahat mı?
Anlatacak o kadar çok şey var ki!..
Lütfen adı üzerinde evcil hayvanları ev dışına itmeyelim. İnsanın bile evde yetişmişi ile sokakta yetişmişi karakter, alışkanlıklar, yetişme tarzı, tahammül, direnç vs. açısından birbirinden ne kadar uzaksa hayvan için de bu kıyası aynen yapabiliriz.
Evcil hayvanlarınızla (varsa) bir ömür geçirmeniz dileğiyle.
Sözüm bir evcil hayvan besleyip de onu terk edenler içindir. Bunun birçok nedeni olabilir. (Olamaz da, sizce neden gösterilebilir.) İnsan nasıl ev halkını sokağa atamaz, işte onun gibi evcil hayvanını da atmamalıdır. Ben başkasına verilmesine bile karşıyım.
Neden ev hayvanı tek edilmemeli, örnekleriyle birlikte biraz uzun olarak madde madde anlatmak istiyorum. Umarım bir hata yapıp ev hayvanını terk edenler pişman olurlar, halen bir dosta sahip olanlar, olanların kıymetini hep bilir ve bir hayvan sahiplenmeyi düşünenler ise aşağıda yazdıklarımı göz önüne alarak hayvan dostlarımıza evlerini açarlar:
1- Onlar da bir birey. Sizi çok seviyorlar, sokağa bırakmanız onlar için bir cinayet olacaktır. Örneğin bir kaç aylıkken size gelmiş, ev ortamına alışmış bir kediyi bir kaç ay ya da bir kaç sene sonra sokağa bırakmanız demek, mamaya-hazır yemeğe, hazır tuvalete alışmış o kedinin yem bulamaması demek, bir arabanın altına kalıp ölmesi veya sakat kalması demek; en azından diğer hayvanlar tarafından sürekli ezilmeleri demek. Isınma problemlerini, sevilme ihtiyaçlarını ise siz düşünün.
2- İnsan olarak gözünü açıp sizi ve sizin dostlarınızı tanıyan ve sizlere alışan bir kedi-köpek ya da kuş gibi hayvanlar, sokağa ya da başka birilerine terk edildiklerinde hayata küsüyorlar, insanlardan ya sürekli kaçıyorlar, saklanıyorlar, neden bu duruma düştüklerine bir anlam veremiyorlar, bir nevi depresyona giriyorlar, hatta utanıyorlar ya da insanlara sokulma ihtiyacı içine girip tekmeleniyorlar veya bir kendini bilmez tarafından şiddete maruz kalıyorlar. Ve bu hayvanlar ne kendi cinslerine ne de başka tür hayvanlara karşı, hatta insanlara karşı bile kendini sakınmasını(kaçmak gibi) bilemiyorlar.
3- Sokağa bırakılan hatta bir başkasına verilen ya da satılan hayvanlar, sizi hep özlüyorlar, anne babasından ayrılan 3-5 yaşında bir çocuk gibi ıpıssız kalıyorlar. Ve burada sayamayacağımız onlarca nedenden dolayı hayata çok erken veda ediyorlar. Örneklerle anlatacak olursak; sizin yanınızda 10-15 sene yaşayacak bir köpek bir kaç ay sonra her hangi bir nedenden ölmüş olabiliyor. Siz o kadar neden sayıp, evinizin o kadar sene ya da o kadar ay bir bireyi olmuş bir hayvana iyi bakamayacağınızı (hatta otobüste taşıyamayacağınızı, dahası yeni işten dolayı sadece akşamları görüp az ilgilenebileceğinizi) iddia edip onu elden çıkardığınızda, onu ona göre uzun ve acılı bir sürece mahkum edip hem de kısa bir yaşama itmiş bulunuyorsunuz. Sizin yanınızda zor bir hayat, dışarısından bin kat iyidir bence.
4- Hayvanları da birer insan sayabilirsiniz. Onlar da doğar, büyür, çiftleşir, yavru büyütürler, severler, sevilirler, sevme ve sevilme ihtiyacı duyarlar. Onların başkasına muhtaç bir bebeklikleri, deli dolu şımarık bir gençlikleri, sakin ve huzurlu olmaları gereken bir yaşlılık devreleri vardır. Ve bu devreleri sevdiklerinin yanında yani sizin yanınızda geçirmek isterler. Ve bütün bu devrelerinde insan nasıl güzelse, insanın bu zamanlarının her birinde paylaşacak o kadar çok şey varsa? bu durum hayvanlar (ınız) için de geçerlidir.
5-Ve ölüm... ah ölüm. Onlar da bir gün ölürler. İnsanları ölüm nerede nasıl yakalarsa, hastalık-kaza-aşırı yaşlılık vs. her ne sebep insanın başına nasıl gelirse, bu karşı konulamaz takdir hayvanları da bulur. Siz bu dostları alırken onları iyi ve kötü sevmek için almışsınızdır, ona göre karşı vazifeleriniz vardır; o sizin ailenizden biridir. Ölürlerse onları siz gömmelisinizdir.
Gece gündüz evde ısınan, sobanın yanında uyuyan, yatağınıza gelen, hazır mamaları bile beğenmez olan kediniz-köpeğiniz, bir parça ekmek için kavga etmeye ve bunun için ölmeye öldürmeye girebilir mi?
5- Sizin elinize alışmıştır o muhabbet kuşu. Sizinle evcilleşmiştir. Adı üzerinde sizin eve evcildir o. Size dosttur, dostlarınıza da dosttur. Onların yanında ötmüş, sizin cümlelerinizi konuşmuştur. Sizden başkasının eline kolay kolay konmaz, başkalarının elinden yem yemez. Onu nasıl bir başkasına verirsiniz?
Besleyenler bilir, bir muhabbet kuşu, yavruyken bazı geceler korkarak çığlıklarla uyanır. Sizin onun yanına gidip lambayı açıp onu uyumasını beklemeniz gerektiği günleriniz olmuştur. Hastalıklarında başındasınızdır, kazalarında yaralarını siz sarmışsınızdır, ilaç-iğne-sargıları sizinle olmuştur. Onun kafesinde sizin ona beğendiğiniz top gibi, zil gibi rengine dahi alıştığı oyuncakları vardır. O muhabbet kuşunu nasıl sokağa ya da tanımadığı ve şu ömründe hiç bir zaman (bir daha yavruluk zamanı geçiremeyeceği için) artık bir sahip olarak göremeyeceği başkalarına bırakabilirsiniz acaba?
6- O kedi-köpeğin, o kanaryanın-muhabbet kuşunun, o tavşanın bir adı vardır. Ve o hayvan (arkadaşınız mı deseydim acaba, ya da evladınız mı deseydim), o ismine alışmıştır çoktan. Tuvalet ihtiyacını dahi evi batırmadan yapabilen, yatmasını kalkmasını bilen, uysallaşmış yetişmiş, adı üzerinde evcilleşmiş o akıl sahibi, vefalı o hayvanınıza başkaları bir daha o adı verebilirler mi, onları sizin gibi çağırabilir mi? Peki o hayvanlar, o başkalarına bir daha evcil hayvan davranışları gösterebilirler mi?
7- O akvaryumcuya sattığınız balığa sizin gibi bakılabilecek midir orada? O emek verip ışıl ışıl rengarenk hale getirdiğiniz o dostunuz, bir daha sizin günlerinizdeki sağlığı, ilgiyi, güzelliği göremeyecektir. O petshoplara bırakılan kuş-kedi artık bir ticari meta olacaktır. Onu korkunun, özlemin, belki açlığın, ama kesinkes hastalıkların ve yalnızlığın pençesine ittiniz, şimdi vicdanınız rahat mı?
Anlatacak o kadar çok şey var ki!..
Lütfen adı üzerinde evcil hayvanları ev dışına itmeyelim. İnsanın bile evde yetişmişi ile sokakta yetişmişi karakter, alışkanlıklar, yetişme tarzı, tahammül, direnç vs. açısından birbirinden ne kadar uzaksa hayvan için de bu kıyası aynen yapabiliriz.
Evcil hayvanlarınızla (varsa) bir ömür geçirmeniz dileğiyle.