"o vakit herbir zerrenin nihayetsiz bir ilmi, hadsiz bir kudreti, herşeyi görür bir gözü, herşeye bakar bir yüzü, herşeye geçer bir sözü bulunmak lâzım gelir."
öyle olmazsa böyle olur derken bunun öyle sınırsız olacağını nerden biliyorsun, ışığın hızı saatte 300 bin km. eğer böyle olmasaydı 400 bin km. olacaktı veya da 200 bin km. olacaktı. birşeyin olması için zaten belli ve kendine has sınırlarının olması gerekir. zaten sınırları olmasa o şey var denilmez.
yanlışsız yapılıyor ne demek, tam tersine herşeyin geçmişinde bir var olma, çarpışma, mücadele etme, direnme, yıkıma uğrama ve nihayetinde yok olma gibi sayısız oluşumlar söz konusudur.
halen yaşamakta olan canlılara bakıp büyülenebilirsin ama nesli çoktan tükenmiş olan daha çok sayıdaki diğer canlı türlerini görmezden gelerek bunu yaparsan tabloyu eksik görmüş olursun. büyük teleskoplardan çekilmiş ışıltılar içerisindeki kainatın resimlerine bakıp büyülenebilirsin ama o gördüğün yıldızların aslında sönmüş yıldızlar ya da kara deliklece yutulmuş gök cisimleri olabileceğini de düşünmen gerekir.
sadece bardağı dolu tarafıyla görmeyi bırak bardağı yok sayıp suyun havada durduğunu sanıp kendince büyülenip durmanın anlamı yok.
evrendeki yüzbinlerce kilometre uzaklıktaki farklı ortam ve koşullarda madde hangi yasalara tabiyse burdaki koşullarda da madde o koşulların yaratmış olduğu yasalara tabi olarak işlemekte. tek gerçek maddenin tabi olduğu yasaların olduğudur, ama yüzbinlerce kilometre uzaklıkta senin inandığın gibi bir tanrının var olup olmadığı ise gerçek değildir.
ad koyma ve anlamlandırma yeteneğine haiz bir canlı olarak doğaya dair yaptığın tüm yakıştırmaların kafanın içindeki beyine has çıkarımlardan başka birşey değil. Yoksa her zerre aldığını değil kendi bildiğini okuyor kardeşim. inanmazsa zamanın en yüce din alimini getirt ve parmağını 5 dakika mum alevinin üzerinde tutmasını söyle.
"o vakit herbir zerrenin nihayetsiz bir ilmi, hadsiz bir kudreti, herşeyi görür bir gözü, herşeye bakar bir yüzü, herşeye geçer bir sözü bulunmak lâzım gelir."
öyle olmazsa böyle olur derken bunun öyle sınırsız olacağını nerden biliyorsun, ışığın hızı saatte 300 bin km. eğer böyle olmasaydı 400 bin km. olacaktı veya da 200 bin km. olacaktı. birşeyin olması için zaten belli ve kendine has sınırlarının olması gerekir. zaten sınırları olmasa o şey var denilmez.
yanlışsız yapılıyor ne demek, tam tersine herşeyin geçmişinde bir var olma, çarpışma, mücadele etme, direnme, yıkıma uğrama ve nihayetinde yok olma gibi sayısız oluşumlar söz konusudur.
halen yaşamakta olan canlılara bakıp büyülenebilirsin ama nesli çoktan tükenmiş olan daha çok sayıdaki diğer canlı türlerini görmezden gelerek bunu yaparsan tabloyu eksik görmüş olursun. büyük teleskoplardan çekilmiş ışıltılar içerisindeki kainatın resimlerine bakıp büyülenebilirsin ama o gördüğün yıldızların aslında sönmüş yıldızlar ya da kara deliklece yutulmuş gök cisimleri olabileceğini de düşünmen gerekir.
sadece bardağı dolu tarafıyla görmeyi bırak bardağı yok sayıp suyun havada durduğunu sanıp kendince büyülenip durmanın anlamı yok.
evrendeki yüzbinlerce kilometre uzaklıktaki farklı ortam ve koşullarda madde hangi yasalara tabiyse burdaki koşullarda da madde o koşulların yaratmış olduğu yasalara tabi olarak işlemekte. tek gerçek maddenin tabi olduğu yasaların olduğudur, ama yüzbinlerce kilometre uzaklıkta senin inandığın gibi bir tanrının var olup olmadığı ise gerçek değildir.
ad koyma ve anlamlandırma yeteneğine haiz bir canlı olarak doğaya dair yaptığın tüm yakıştırmaların kafanın içindeki beyine has çıkarımlardan başka birşey değil. Yoksa her zerre aldığını değil kendi bildiğini okuyor kardeşim. inanmazsa zamanın en yüce din alimini getirt ve parmağını 5 dakika mum alevinin üzerinde tutmasını söyle.