Caydırıcılık açısından etkisi büyük olan bu makineye hemen tasarımcısının soyadı olan "Guillotin-Giyotin" adı verildi. "Madam Giyotin" ve "Ulusal Jilet" olarak da isimlendirilen bu makine ilk kez Nicholas Jacques Pelletier adında bir eşkıyanın idamında kullanıldı. Ardından aynı akıbete Fransız Kralı XVI. Louis ve eşi Kraliçe Marie Antoinette'de uğradı. Böylece önde gelen devlet adamları ve politikacıların da idamlarında kullanılan giyotin o dönemde dokunulmazlara da dokunulabilen bir hareketin siyasi simgesi haline geldi.
Giyotinle idama mahkûm edilen kişiyi yüzüstü olarak, kafasını sabit tutan daire şeklindeki düzeneğe sokan cellâtlar, iki tahta direk arasında asılı duran çapraz açılı keskin bıçağı serbest bırakırlardı. Hızla aşağı inen bu kesici bıçak kafayı vücuttan bir anda ayırırdı. Mahkûmun düşen kafası da hemen önüne konulmuş bir sepete düşerdi.
Giyotinli idamlar, büyük kalabalıklar önünde ve meydanlarda seramonik bir törenle yapılırdı. Halka açık olarak gerçekleştirilen idamların amacı, suçluları cezalandırmak yanında, insanların o korkunç sahneyi görerek ibret almalarını ve hareketlerine dikkat ederek kendilerine de bu şekilde bir son hazırlamamalarını sağlamaktı. Fransız Devrimi sırasında, günde bazen yüz kişinin giyotinle idam edildiği bir dönemde halk sokaklara dökülüp kadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-ihtiyar bunları seyretmek için adeta yarışırdı. Meraklarını tatmin etmek için toplanan kalabalık üzerinde, kafanın kanlar saçarak yüz ifadesi değişmiş şekilde sepet içine düşmesi günlerce rüyalardan çıkmayan bir etkiye sebep olurdu. Fransa'da giyotin ile idamlara 1939 yılında son verilerek kullanımı durduruldu.
Caydırıcılık açısından etkisi büyük olan bu makineye hemen tasarımcısının soyadı olan "Guillotin-Giyotin" adı verildi. "Madam Giyotin" ve "Ulusal Jilet" olarak da isimlendirilen bu makine ilk kez Nicholas Jacques Pelletier adında bir eşkıyanın idamında kullanıldı. Ardından aynı akıbete Fransız Kralı XVI. Louis ve eşi Kraliçe Marie Antoinette'de uğradı. Böylece önde gelen devlet adamları ve politikacıların da idamlarında kullanılan giyotin o dönemde dokunulmazlara da dokunulabilen bir hareketin siyasi simgesi haline geldi.
Giyotinle idama mahkûm edilen kişiyi yüzüstü olarak, kafasını sabit tutan daire şeklindeki düzeneğe sokan cellâtlar, iki tahta direk arasında asılı duran çapraz açılı keskin bıçağı serbest bırakırlardı. Hızla aşağı inen bu kesici bıçak kafayı vücuttan bir anda ayırırdı. Mahkûmun düşen kafası da hemen önüne konulmuş bir sepete düşerdi.
Giyotinli idamlar, büyük kalabalıklar önünde ve meydanlarda seramonik bir törenle yapılırdı. Halka açık olarak gerçekleştirilen idamların amacı, suçluları cezalandırmak yanında, insanların o korkunç sahneyi görerek ibret almalarını ve hareketlerine dikkat ederek kendilerine de bu şekilde bir son hazırlamamalarını sağlamaktı. Fransız Devrimi sırasında, günde bazen yüz kişinin giyotinle idam edildiği bir dönemde halk sokaklara dökülüp kadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-ihtiyar bunları seyretmek için adeta yarışırdı. Meraklarını tatmin etmek için toplanan kalabalık üzerinde, kafanın kanlar saçarak yüz ifadesi değişmiş şekilde sepet içine düşmesi günlerce rüyalardan çıkmayan bir etkiye sebep olurdu. Fransa'da giyotin ile idamlara 1939 yılında son verilerek kullanımı durduruldu.