SORU: Bir trafik kazası sonucu dedemi kaybettik. Ankara'ya otopsi için gönderildi. Salı gecesi vefat eden dedemin defni Cuma günü oldu. Cuma'dan itibaren yatsı namazından sonra 7 akşam evinde sureler ve dualar okundu.
İlk sorum, niye 7 gün boyunca bunu sürdürdüğümüz? Diğeri de, 52. günü tekrar aynı şeyin yapılması gerektiğini duydum. Bu 52. gün, vefatının 52. günümü mü, yoksa defnedilişinin 52. günü mü oluyor? Böyle bir şey varsa niye 52, önemli olan niyet değil midir?
***
Ölünün ardından 7 gün boyunca dua okunması, Kur'ân, bazen âyet ve sureler okunması gibi herhangi bir kaide ve kuraldan söz etmek mümkün değildir. Hiçbir dini kaynakta böyle bir bilgi yer almaz. Bu konuda rivayet edilen herhangi bir hadis de yoktur.
Sadece Peygamberimiz Hz. Cafer'in şehit ediliş haberi gelir gelmez, Hz. Cafer'in evine üç kadar yemek yapılıp götürülmesini tavsiye etmiş, cenaze sahiplerine bir destek verilmesi, acılarının paylaşılması istenmiştir.
Diğer yandan ne Peygamber Efendimiz'in (a.s.m.) sünnetinde ne de İslâm âlimlerinin uygulamasında "ölünün kırkıncı, elli ikinci gecesi" gibi bir âdet ve ibadet şekli söz konusu değildir.
Bu olsa olsa diğer batıl inançlardan Müslümanlar'ın arasına sokulmuş ve hiçbir anlamı olmayan asılsız bir âdettir
52. gecenin bu kadar yaygın olmasına gelince; kimin yazdığı, nerede basıldığı bilinmeyen bir kitapçıkta ölünün defninin 52. gecesinde kemikleriyle etlerinin birbirinden ayrılması ve ölünün bu esnada çok ağır azap çekmiş olması kaydına yer verilir. Ölünün bu azaptan kurtulması için 52. gecesinde dua okunmasının gerektiği bildirilir.
Bu bilgi hakikatmiş, dini bir dayanağı varmış gibi yayılmış, bazı kişiler tarafından dini bir merasime dönüştürülmüş ve yaygın hale gelmiştir.
Olayın mantıksızlığı şuradan belli. Cenaze kabir azabını hak eden bir kişiyse ve dua etmekle üzerinden azap kalkacaksa, kırkını, elli ikisini beklemeye gerek var mıdır? Bir an önce dua edilip azabın kalkması istenmez mi? Neden iki aya yakın bekleniyor.
Denize düşen bir insanı hemen kurtarmak gerekirken, "sen biraz bekle, sabret, seni kurtarmak için 52 gün sonra geleceğiz" demeye benziyor.
Ölü toprağa düştükten sonra hiç beklemeden ona dua ve istiğfar edilir, onun hakkında sadaka ve iyilik yapılır, sevapları ruhuna bağışlanır. Böylece ona manevi bir destek verilmiş olur.
Zaten dikkat edilirse, verme esnasında Yasinler okunur. Vefatından sonra da gerek toprağa verilirken, gerekse ilk günlerden itibaren yakınları tarafından dualar okunur.
Ama asıl mesele, vefat eden kişinin ölmeden yaptığı ibadet ve hayırların kendisine fayda vermesidir. Bunun için Kur'ân, "Herkes yarın için ne yaptığına baksın" uyarısını yaparak, ahirette lazım olacak amellerin dünyada iken gönderilmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Ayrıca, ölünün borcunun ödenmesi, vasiyetlerinin yerine getirilmesi, zekât, hac, adak, yemin kefareti ve oruç borcu gibi hayatta iken eksik bıraktığı ibadetlerinin bedelinin ödenmesi istenmiştir. Vacip olan görevler bunlardır.
MEHMET PAKSU
SORU: Bir trafik kazası sonucu dedemi kaybettik. Ankara'ya otopsi için gönderildi. Salı gecesi vefat eden dedemin defni Cuma günü oldu. Cuma'dan itibaren yatsı namazından sonra 7 akşam evinde sureler ve dualar okundu.
İlk sorum, niye 7 gün boyunca bunu sürdürdüğümüz? Diğeri de, 52. günü tekrar aynı şeyin yapılması gerektiğini duydum. Bu 52. gün, vefatının 52. günümü mü, yoksa defnedilişinin 52. günü mü oluyor? Böyle bir şey varsa niye 52, önemli olan niyet değil midir?
***
Ölünün ardından 7 gün boyunca dua okunması, Kur'ân, bazen âyet ve sureler okunması gibi herhangi bir kaide ve kuraldan söz etmek mümkün değildir. Hiçbir dini kaynakta böyle bir bilgi yer almaz. Bu konuda rivayet edilen herhangi bir hadis de yoktur.
Sadece Peygamberimiz Hz. Cafer'in şehit ediliş haberi gelir gelmez, Hz. Cafer'in evine üç kadar yemek yapılıp götürülmesini tavsiye etmiş, cenaze sahiplerine bir destek verilmesi, acılarının paylaşılması istenmiştir.
Diğer yandan ne Peygamber Efendimiz'in (a.s.m.) sünnetinde ne de İslâm âlimlerinin uygulamasında "ölünün kırkıncı, elli ikinci gecesi" gibi bir âdet ve ibadet şekli söz konusu değildir.
Bu olsa olsa diğer batıl inançlardan Müslümanlar'ın arasına sokulmuş ve hiçbir anlamı olmayan asılsız bir âdettir
52. gecenin bu kadar yaygın olmasına gelince; kimin yazdığı, nerede basıldığı bilinmeyen bir kitapçıkta ölünün defninin 52. gecesinde kemikleriyle etlerinin birbirinden ayrılması ve ölünün bu esnada çok ağır azap çekmiş olması kaydına yer verilir. Ölünün bu azaptan kurtulması için 52. gecesinde dua okunmasının gerektiği bildirilir.
Bu bilgi hakikatmiş, dini bir dayanağı varmış gibi yayılmış, bazı kişiler tarafından dini bir merasime dönüştürülmüş ve yaygın hale gelmiştir.
Olayın mantıksızlığı şuradan belli. Cenaze kabir azabını hak eden bir kişiyse ve dua etmekle üzerinden azap kalkacaksa, kırkını, elli ikisini beklemeye gerek var mıdır? Bir an önce dua edilip azabın kalkması istenmez mi? Neden iki aya yakın bekleniyor.
Denize düşen bir insanı hemen kurtarmak gerekirken, "sen biraz bekle, sabret, seni kurtarmak için 52 gün sonra geleceğiz" demeye benziyor.
Ölü toprağa düştükten sonra hiç beklemeden ona dua ve istiğfar edilir, onun hakkında sadaka ve iyilik yapılır, sevapları ruhuna bağışlanır. Böylece ona manevi bir destek verilmiş olur.
Zaten dikkat edilirse, verme esnasında Yasinler okunur. Vefatından sonra da gerek toprağa verilirken, gerekse ilk günlerden itibaren yakınları tarafından dualar okunur.
Ama asıl mesele, vefat eden kişinin ölmeden yaptığı ibadet ve hayırların kendisine fayda vermesidir. Bunun için Kur'ân, "Herkes yarın için ne yaptığına baksın" uyarısını yaparak, ahirette lazım olacak amellerin dünyada iken gönderilmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Ayrıca, ölünün borcunun ödenmesi, vasiyetlerinin yerine getirilmesi, zekât, hac, adak, yemin kefareti ve oruç borcu gibi hayatta iken eksik bıraktığı ibadetlerinin bedelinin ödenmesi istenmiştir. Vacip olan görevler bunlardır.
MEHMET PAKSU