Kur'anın temel amacı "tebliğin iletilmesidir"
Arapça da ki ses akustiği çeviri yapılan öteki dilde sağlanamayabilir ..
Arapçanın şiirâne tarzı çeviri yapılan dile taşınamayabilir..
vs. gibi ayrıntılar tebliğin temelini oluşturmaz. Çok merak eden biri varsa oturur klasik arapçayı öğrenip Kur'anın o yönünü de değerlendirme fırsatı elde eder, buna bir engel yok. Genel halk için bu tarz ayrıntılar yaşamsal öneme yahut itikadi öneme sahip bir durum değildir.
"Tebliğin, kelime anlamı bir dilden diğerine aktarılamaz" diye birşey söylemenin elle tutulur hiçbir dayanağı olmaz.. Sonuçta çoğumuz bir kaç dil biliyoruz ve profesyonel olarak uzmanı olmasak dahi çeviri de neler olduğunu hangi kriterlerin ön planda olduğunu az çok biliriz. Her cümle, her metin biraz gelişmiş, kuralları olan bir dile iyi bir çevirmen vasıtasıyla çevirilebilir. Çeviri sırasında metinde anlamsal yönde mikro yozlaşmalar olsa da bu durum cümlenin genel ahengini bozacak cinsten değildir.. Zaten ahengi ve anlamı bozacak yozlaşmalara müsaade edilmez.
Örneğin bir dilde "telaşlı olmayan hızlı adımlarla yürüyerek yaklaşma" fiili tek bir kelime ile ifade edilirken başka bir dilde bunu ifade etmek etmek için bir kaç kelime kullanmak zorunda kalmak anlamda mikro kaymalara yol açar. Lakin, "tebliğin sıhhati" için bu gibi şeylerin bir tehlike oluşturmayacağı açıktır.
Eğer ki Kur'anın diğer dillere çevirisi esnasında -iddia edilen gibi- devasa anlam kaymaları engellenemez bir biçimde zorunlu olarak oluşacak olsaydı yaratıcı bu durum için bir önlem almaz mıydı.
Allah, gönderdiği kitabının farklı dilleri konuşan insanlarla karşılaşacağını bilmiyor muydu.
Madem ki çeviri her nasıl yapılırsa yapılsın hiçbir vakit "Kur'an olarak tanımlanıp" karşıdakine aktarılamaz(!), kıyamete kadar tüm insanlığa bir mesaj olan ölümsüz bir kitapta şu ayetlerin işi ne?
6:51 - Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir dostu vardır ne de şefaatçısı.
50:45 - Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara sadece Kur'an'la öğüt ver.
34:28- Biz seni, bütün insanlara bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik, başka değil! Ama insanların çokları bilmiyorlar.
14:52 - İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'tan başka ilah olmadığını bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.
16:64 - Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.
6:92 - Bu da bizim, kentlerin/medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir Kitap. Kutsal-bereketli, kendinden öncekini doğrulayıcı. Âhirete inananlar, ona da inanırlar ve onlar namazlarına devam ederler.
İnsanları "Kur'an ile uyar", "onlara kur'an ile öğüt ver" denilirken bir ingilizin karşısına geçip arapça ayet mi oku deniliyor.. Demek ki ingilize yönelik "ingilizce çevirisi yapılan şeyin ismi de Kur'an olarak tanımlanıyor ki ayetlerde dil ayrımı yapılmadan Kur'an ile uyar denilmiş."
Allah binlerce ayet gönderirken şunu yazmayı mı haşa unuttu "Arap olmayanlar için bu kitap "Kur'an olarak" çevirilemez, onlar hayatlarının hiçbir döneminde,Kur'an okumayazlar ta ki klasik arapçayı öğrenmedikçe!"
Senin mantığına göre arap oğlu araplar dışında ya da klasik arapçaya anadil gibi hakim olanlar dışında yeryüzünde ne türkler ne farslar ne de herhangi bir millete ait tek bir kişi dahi "Kur'an okuyamaz, hayatı boyunca okuyamayacaktır" Zira çeviris yapılan şeyin ismini Kur'an olarak kabul etmiyorsun.. (Anlamadan dudak hareketleriyle ses çıkarmak için okuyanları saymıyorum)
Klasik mezepçi anlayışa göre Kur'an ayrı bişey, çevirisi yapılan metin apayrı bişey..
---
Not: Burada tüm meallerin Kur'an olduğunu söylemiyorum ama "Doğru mealin, Kur'an olarak okunabileceğini söylüyorum".
Doğru mealin" ne olduğu ise teknik bir meseledir.
Kur'anın temel amacı "tebliğin iletilmesidir"
Arapça da ki ses akustiği çeviri yapılan öteki dilde sağlanamayabilir ..
Arapçanın şiirâne tarzı çeviri yapılan dile taşınamayabilir..
vs. gibi ayrıntılar tebliğin temelini oluşturmaz. Çok merak eden biri varsa oturur klasik arapçayı öğrenip Kur'anın o yönünü de değerlendirme fırsatı elde eder, buna bir engel yok. Genel halk için bu tarz ayrıntılar yaşamsal öneme yahut itikadi öneme sahip bir durum değildir.
"Tebliğin, kelime anlamı bir dilden diğerine aktarılamaz" diye birşey söylemenin elle tutulur hiçbir dayanağı olmaz.. Sonuçta çoğumuz bir kaç dil biliyoruz ve profesyonel olarak uzmanı olmasak dahi çeviri de neler olduğunu hangi kriterlerin ön planda olduğunu az çok biliriz. Her cümle, her metin biraz gelişmiş, kuralları olan bir dile iyi bir çevirmen vasıtasıyla çevirilebilir. Çeviri sırasında metinde anlamsal yönde mikro yozlaşmalar olsa da bu durum cümlenin genel ahengini bozacak cinsten değildir.. Zaten ahengi ve anlamı bozacak yozlaşmalara müsaade edilmez.
Örneğin bir dilde "telaşlı olmayan hızlı adımlarla yürüyerek yaklaşma" fiili tek bir kelime ile ifade edilirken başka bir dilde bunu ifade etmek etmek için bir kaç kelime kullanmak zorunda kalmak anlamda mikro kaymalara yol açar. Lakin, "tebliğin sıhhati" için bu gibi şeylerin bir tehlike oluşturmayacağı açıktır.
Eğer ki Kur'anın diğer dillere çevirisi esnasında -iddia edilen gibi- devasa anlam kaymaları engellenemez bir biçimde zorunlu olarak oluşacak olsaydı yaratıcı bu durum için bir önlem almaz mıydı.
Allah, gönderdiği kitabının farklı dilleri konuşan insanlarla karşılaşacağını bilmiyor muydu.
Madem ki çeviri her nasıl yapılırsa yapılsın hiçbir vakit "Kur'an olarak tanımlanıp" karşıdakine aktarılamaz(!), kıyamete kadar tüm insanlığa bir mesaj olan ölümsüz bir kitapta şu ayetlerin işi ne?
6:51 - Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir dostu vardır ne de şefaatçısı.
50:45 - Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara sadece Kur'an'la öğüt ver.
34:28- Biz seni, bütün insanlara bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik, başka değil! Ama insanların çokları bilmiyorlar.
14:52 - İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'tan başka ilah olmadığını bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.
16:64 - Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.
6:92 - Bu da bizim, kentlerin/medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir Kitap. Kutsal-bereketli, kendinden öncekini doğrulayıcı. Âhirete inananlar, ona da inanırlar ve onlar namazlarına devam ederler.
İnsanları "Kur'an ile uyar", "onlara kur'an ile öğüt ver" denilirken bir ingilizin karşısına geçip arapça ayet mi oku deniliyor.. Demek ki ingilize yönelik "ingilizce çevirisi yapılan şeyin ismi de Kur'an olarak tanımlanıyor ki ayetlerde dil ayrımı yapılmadan Kur'an ile uyar denilmiş."
Allah binlerce ayet gönderirken şunu yazmayı mı haşa unuttu "Arap olmayanlar için bu kitap "Kur'an olarak" çevirilemez, onlar hayatlarının hiçbir döneminde,Kur'an okumayazlar ta ki klasik arapçayı öğrenmedikçe!"
Senin mantığına göre arap oğlu araplar dışında ya da klasik arapçaya anadil gibi hakim olanlar dışında yeryüzünde ne türkler ne farslar ne de herhangi bir millete ait tek bir kişi dahi "Kur'an okuyamaz, hayatı boyunca okuyamayacaktır" Zira çeviris yapılan şeyin ismini Kur'an olarak kabul etmiyorsun.. (Anlamadan dudak hareketleriyle ses çıkarmak için okuyanları saymıyorum)
Klasik mezepçi anlayışa göre Kur'an ayrı bişey, çevirisi yapılan metin apayrı bişey..
---
Not: Burada tüm meallerin Kur'an olduğunu söylemiyorum ama "Doğru mealin, Kur'an olarak okunabileceğini söylüyorum".
Doğru mealin" ne olduğu ise teknik bir meseledir.
saidtr , 10 yıl önce
Evet anlattıklarımız salt kabul deği, tamamen tahkikdir.. Buyurun....
Mealci Kardeşlerimize Küçük Bir Tariz ve Hatırlatma
Bakın değerli kardeşler,
bizim anlatmaya çalıştığımız konu şudur:
Peygamberimiz(asm) bir hadisinde Kuranın manaca zenginliğine işaret etmek için şöyle demiştir:
"Kuranın zahiri, batını, haddi, matlaı vardır".
Bunların hepsi bir bütündür. Kur'ana bakarken, sadece zahirene veya batınına bakarak hüküm vermek eksik olur. Hepsine birden bakabilirsek ufkumuz daha açık olur.
Malum; Kur'anda, muhkematının yanında;
hafi,
mücmel,
müşkil,
müteşabihatı,
hakikatı,
mecazı,
sarihi,
kinayesi,
istiaresi,
temsili,
tansısı,
iması,
tarizleri,
telmihleri,
belagat nükteleri,
remizleri de vardır. Böyle olduğuna, dünyada bütün ehl-i ilim kabul etmektedir. Çünkü Kuran basit bir kitap değil, bütün tabakalara hitap eden bir kitaptır.
Kuranın meali bile yazılırken, yukarıda saydığımız durumlardan dolayı, tefisirlerine bakılarak yakın tercümesi yapılmaya çalışılır.
Ama neticede, ne tefsir, ne de meal Kur'an değildir, yerine geçemez. Kur'andaki kendine has özellikler tefsirde ve mealde yoktur.
Kuran denildiği gibi basit bir kitap olsaydı, Araplarda da alimler olmaz, gerek kalmazdı ve kelam, hadis, mantık, sarf, nahiv, vs.. gibi ilimlerin talimine gerek kalmadan, herkes anlayıp, kabul ederdi.....
-----
Burada dikkat verdiğiniz mealler Kuranın manalarıdır, biz zaten o manaları inkar etmiyoruz ki. Bunun öğrenilmesine gerek yoktur da demiyoruz. Manalarının çok daha fazla olduğuna vurgu yapıyoruz.....(belki, 6666 üzeri 6666 kadar manası vardır)
Meal, çok kısa, özet, kaba malumat verme açısından faydalıdır diyoruz....Fakat derinlemesine Kurana muhatap olmak öyle zannedildiği gibi kolay değildir...Karşınızda, normal bir lise kitabı veya tıp kitabı yoktur, 7 yönüyle harika, 40 vecihle mucize ve yukarıda bahsedilen edebi kuralları içine alan bir kitap vardır...
----------
Kuranı en iyi anlayanlar sahabilerdir. Onlar bile peygamberimize(asm) takıldıkları, anlamadıkları, kuranda hükmünü bulamadıkları bir çok sorular sormuş, peygamberimizde(asm) yine vahy-i ilahiye istinaden veya yüksek basiret ve ferasetiyle, derin ilmiyle cevaplamıştır.
Vesselam.....