Yanlış hatırlamıyorsam tamamlama sınavında 80 soru
sorulmuştur. Bir sorunun 5 cevap şıkkı vardır..80 sorunun cevap dağılımı 16
dır. Yani A şıkkının cevabı ortalama 16 adet, B şıkkının cevabı ortalama 16
addettir. 100 üzerinden her doğru cevabın değeri ise 1,25 puandır. 4 yanlış 1
doğruyu götürmediğine göre soruların cevabını hiç bilmeyen biri tüm şıkları A
olarak (veya her hangi bir şıkkı) otomatik işaretlemiş olsa 16x1,25= 20 puan
alır. Bu tür testlerde 5 seçenekli cevaplardan en az 2 si hiç bilmeyen için
bile saçma cevap olacağından daha soruları çözmeye başlamadan herkes tarafından
elenebilir. Bu durumda doğru cevaba yakın seçenek sayısı otomatikman 3 e
kadar, hemen sınavın başında indirile
bilinir. Buradan şuraya varmak istiyorum mühendislik tamamlamada sizlere
tanınan geçtiğimiz yıllarda 2.791 kontenjanın 4 yanlış 1 doğruyu götürmeden 50
ve üzeri puan alarak tercih yapan 14.926 adaydan ancak %18,6 tamamlama
programında yer aldı.
Yani 80 sorudan 40 ını yapan (bazen de atan) tercih
yapabildi. Yerleştirme sonuçlarına, en düşük ve en yüksek puanlar ile bölüm
puanları incelendiğinde 56,25 puanla yerleşen adayların olduğu görülmekte, yerleşen
adayların ortalaması ve yığılma noktası 60 ile 75 puan aralığındadır. 56.25
puanla yerleşen adaylar ancak bazı bölümlere (tekstil gibi) yerleştiğinden ve
az sayıda kontenjanı kapsadığından 60 puanın altında yerleşen aday sayısı çok
az olduğu görülmektedir.
Eğer 4 yanlış 1 doğruyu götürmüş olsaydı ve yine tercih etme
taban puanı yine 50 puan olsaydı, acaba o yıl kaç aday tercih edebilecekti.
Sınavın bu hali ile 60 puan alan aday 80 sorudan 48 ini yapmış demektir. Eğer 4
yanlış 1 doğruyu götürmüş olsaydı bu adayın neti 40 olacağından puanı da 50 ye
düşecekti ve sınavı kazanamayacaktı. Elbette kontenjanlar yukarıdan aşağıya
doğru yine de dolacaktı. Yüksek puan alanlar her halükarda yine yerleşmiş
olacaklardı.
Benim burada demek istediğim TEF sinden yaklaşık 100.000
mezun var, 38.000 i tamamlamaya müracaat etmiş o yıl. 4 yanlış 1 doğruyu götürmeden 50 ve üzeri
puan alarak tercih yapan 14.926 aday var. Soru sayısı, soruların derecesi, 4
yanlış 1 doğru götürmesi söz konusu olsaydı peki bu durumda tercihe müracaat
eden sayı ne olurdu. 2.791 kontenjanını bile üniversiteler dolduramazdı. Bir de
diyorsunuz biz şunu biliyoruz bunu yapıyoruz, aynı dersleri alıyoruz, biz bu
dersleri gördük falan. Bakın bir dersi almak o dersi gördük ya da biliyoruz
anlamına gelmez. Dersin adı aynı olabilir, örneğin İlkokulda da Matematik dersi
var diyebilir misiniz Ortaokul ve Lisede gerek yok biz matematik gördük diye.
Eğer derseniz sonuç ortada. Lütfen bu konuda biraz daha ciddi olalım.
56,25 puanla Tekstil bölümüne giren bir tamamlama öğrencisi,
bir soru 1,25 puan olduğuna göre, 4 yanlışın 1 doğruyu götürmediği bu sistemde,
80 sorudan 45 ini doğru cevaplamıştır. Eğer 4 yanlış 1 doğruyu götürmüş olsaydı
bu adayın yapamadığı soru sayısı 35, 4 yanlış 1 doğruyu götürdüğünden 8,75 soruyu
netlerinden çıkarırsak 36,25 net doğru cevabı olur. Bunu da 1,25 le çarparsak
45,3125 puan bulunur. Bırakın Tekstil Mühendisliği tamamlama programını
kazanmasını tercih yapabilmesi için gerekli olan 50 puanlık barajı bile
geçemediği görülmektedir. Söyler misiniz bunun neresi adil.
Bilindiği üzere üniversiteye girişteki katsayı uygulaması
1999-2011 yılları arasında 12 yıllık süreci kapsamaktadır. Bu süreçte uygulanan
katsayı adaletsizliği yüzünden şüphesiz binlerce meslek lisesi mezunu TEF li
mağdur oldu, mağdur edildi. Buna sanırım hiç kimsenin itirazı yok ve de
olmamalıdır. Çünkü kendine has nedenlerle o yaşlarda meslek lisesine gitmek
zorunda kalan bir genç, mezun olacağı yıllarda fikir değiştirerek istediği bir
başka bölümü seçebilmeliydi.
Buraya kadar her şey normal. Normal olmayan, adil olmayan 28
Şubat süreci dışındaki zaman aralıklarında Yüksek Teknik Öğretmen Okulu ve
Teknik Eğitim Fakültelerinden mezun olanlara da tamamlama sınav hakkının
verilmesidir.
Bilindiği üzere ölçme ve değerlendirmenin güvenirliliğini
artıran ve ölçme hatasını aza indiren o testteki soru sayısının çokluğudur.
Maalesef burada 80 soru sorulmuştur. Ben soruların zordu veya kolaydı durumuna
değinmiyorum. Bunlar tamamen göreceli değerlendirmelerdir. Benim burada
anlatmak isteğim soru sayısı ve tüm 4 yıllık lisansta bu 80 sorunun tüm
konuları kapsayıp kapsamadığıdır. Soru sayısı azaldıkça tüm öğretilen konuları
kapsama olasılığı haliyle azalacaktır. Bu da ölçme ve değerlendirmede sağlıklı
sonuçların ortaya çıkmasını güçleştirecektir. Sınavda 4 yanlışın 1 doğruyu
götürmemesi ile sınav sorularının katılanların seviyesine uygun olup olmadığı
da haliyle çok önemlidir. Çünkü sınava katılanlar içerisinde yüksek lisans ve
doktora yapanlarda vardır. Elbette olabilir ve her zaman olacaktır. Bu adaylar
için kendi alanlarında yaptıkları bir üst eğitim nedeniyle sorular kolay
gelebilir. Yüksek puan alabilirler. Tabi bunlar bir avantaj. Ancak, bu türden
adayların olması bu adaylara sonradan bazı derslere muafiyet gibi avantajlar
getirmemiştir. Nitekim onlarda diğerleri gibi 18 ders almak zorunda
kalmışlardır. Bu da sistemin kendi içinde bir başka yönden adil olmadığını
gösteriyor.
Ölçme ve değerlendirmenin sağlıklı yapılabilmesinin bir
diğer hususu; tabi ki sınav sayısında
soru ile soruların güçlük durumunun yanında tanınan sürede ile de orantılıdır.
Sorulan sorular elbette bilenle bilmeyeni de ayırt edecek özelliklerde
seçilmeli ve sorulmalıdır. Sırf laf olsun diye sorulan sorular ya da beylik
tabir edilen her yerde rastlanabilecek türden sorularla da ölçme ve
değerlendirme yapılamaz. Çünkü soruların özelliği ezbere dayalı değil,
araştırmacı ve analitik düşünen teknik elemanı ayırt etme özelliklerine sahip
olmalıdır.
28 Şubat süreci içerisinde mühendisliğe puanı tutup
yerleşemeyen öğretmenler bu tamamlama sürecinde mühendisliği gerçekten hak
ediyorlar. Böyle durumda olanların hiçbirine laf söylemek bize düşmez. Ama
onların dışında ama yine 28 Şubat sürecinde ben üniversiteyi kazanamayacağım
diyerek sınava girmeyen veya ben üniversite okumayacağım kısa yoldan meslek
sahibi olurum düşüncesiyle meslek lisesine giden ve müteakiben bir şansımı
deneyeyim diyerek o dönemde tercih edilmeyen TEF sini (atama sıkıntısı veya
başka nedenlerle) öyle ya da böyle, ek yerleştirmelerle, açık kontenjanların
doldurulması gibi nedenlerle yerleşen (bakınız kazanan demiyorum) şimdi
mühendislik benim de hakkım diyen adamın hiç ama hiç hakkı yok.. Mühendislik
tamamlama sadece bahsettiğim Yüksek teknik Öğretmen Okulu mezunu ve Teknik
Eğitim Fakültesi mezunu öğretmenlere tanınmalıydı. Hatta sınava bile gerek
yoktu eğer sadece onlara tanınsaydı. Neden mi yukarıdaki hesaplama ve puanlama
sistemi ile bu rakam o yıl için gerçekten 2.791 kontenjanın çok çok altında
olurdu. O zaman sizin hepinizin de bunu hak ettiğiniz söylenebilir mi?
Yanlış hatırlamıyorsam tamamlama sınavında 80 soru
sorulmuştur. Bir sorunun 5 cevap şıkkı vardır..80 sorunun cevap dağılımı 16
dır. Yani A şıkkının cevabı ortalama 16 adet, B şıkkının cevabı ortalama 16
addettir. 100 üzerinden her doğru cevabın değeri ise 1,25 puandır. 4 yanlış 1
doğruyu götürmediğine göre soruların cevabını hiç bilmeyen biri tüm şıkları A
olarak (veya her hangi bir şıkkı) otomatik işaretlemiş olsa 16x1,25= 20 puan
alır. Bu tür testlerde 5 seçenekli cevaplardan en az 2 si hiç bilmeyen için
bile saçma cevap olacağından daha soruları çözmeye başlamadan herkes tarafından
elenebilir. Bu durumda doğru cevaba yakın seçenek sayısı otomatikman 3 e
kadar, hemen sınavın başında indirile
bilinir. Buradan şuraya varmak istiyorum mühendislik tamamlamada sizlere
tanınan geçtiğimiz yıllarda 2.791 kontenjanın 4 yanlış 1 doğruyu götürmeden 50
ve üzeri puan alarak tercih yapan 14.926 adaydan ancak %18,6 tamamlama
programında yer aldı.
Yani 80 sorudan 40 ını yapan (bazen de atan) tercih
yapabildi. Yerleştirme sonuçlarına, en düşük ve en yüksek puanlar ile bölüm
puanları incelendiğinde 56,25 puanla yerleşen adayların olduğu görülmekte, yerleşen
adayların ortalaması ve yığılma noktası 60 ile 75 puan aralığındadır. 56.25
puanla yerleşen adaylar ancak bazı bölümlere (tekstil gibi) yerleştiğinden ve
az sayıda kontenjanı kapsadığından 60 puanın altında yerleşen aday sayısı çok
az olduğu görülmektedir.
Eğer 4 yanlış 1 doğruyu götürmüş olsaydı ve yine tercih etme
taban puanı yine 50 puan olsaydı, acaba o yıl kaç aday tercih edebilecekti.
Sınavın bu hali ile 60 puan alan aday 80 sorudan 48 ini yapmış demektir. Eğer 4
yanlış 1 doğruyu götürmüş olsaydı bu adayın neti 40 olacağından puanı da 50 ye
düşecekti ve sınavı kazanamayacaktı. Elbette kontenjanlar yukarıdan aşağıya
doğru yine de dolacaktı. Yüksek puan alanlar her halükarda yine yerleşmiş
olacaklardı.
Benim burada demek istediğim TEF sinden yaklaşık 100.000
mezun var, 38.000 i tamamlamaya müracaat etmiş o yıl. 4 yanlış 1 doğruyu götürmeden 50 ve üzeri
puan alarak tercih yapan 14.926 aday var. Soru sayısı, soruların derecesi, 4
yanlış 1 doğru götürmesi söz konusu olsaydı peki bu durumda tercihe müracaat
eden sayı ne olurdu. 2.791 kontenjanını bile üniversiteler dolduramazdı. Bir de
diyorsunuz biz şunu biliyoruz bunu yapıyoruz, aynı dersleri alıyoruz, biz bu
dersleri gördük falan. Bakın bir dersi almak o dersi gördük ya da biliyoruz
anlamına gelmez. Dersin adı aynı olabilir, örneğin İlkokulda da Matematik dersi
var diyebilir misiniz Ortaokul ve Lisede gerek yok biz matematik gördük diye.
Eğer derseniz sonuç ortada. Lütfen bu konuda biraz daha ciddi olalım.
56,25 puanla Tekstil bölümüne giren bir tamamlama öğrencisi,
bir soru 1,25 puan olduğuna göre, 4 yanlışın 1 doğruyu götürmediği bu sistemde,
80 sorudan 45 ini doğru cevaplamıştır. Eğer 4 yanlış 1 doğruyu götürmüş olsaydı
bu adayın yapamadığı soru sayısı 35, 4 yanlış 1 doğruyu götürdüğünden 8,75 soruyu
netlerinden çıkarırsak 36,25 net doğru cevabı olur. Bunu da 1,25 le çarparsak
45,3125 puan bulunur. Bırakın Tekstil Mühendisliği tamamlama programını
kazanmasını tercih yapabilmesi için gerekli olan 50 puanlık barajı bile
geçemediği görülmektedir. Söyler misiniz bunun neresi adil.
Bilindiği üzere üniversiteye girişteki katsayı uygulaması
1999-2011 yılları arasında 12 yıllık süreci kapsamaktadır. Bu süreçte uygulanan
katsayı adaletsizliği yüzünden şüphesiz binlerce meslek lisesi mezunu TEF li
mağdur oldu, mağdur edildi. Buna sanırım hiç kimsenin itirazı yok ve de
olmamalıdır. Çünkü kendine has nedenlerle o yaşlarda meslek lisesine gitmek
zorunda kalan bir genç, mezun olacağı yıllarda fikir değiştirerek istediği bir
başka bölümü seçebilmeliydi.
Buraya kadar her şey normal. Normal olmayan, adil olmayan 28
Şubat süreci dışındaki zaman aralıklarında Yüksek Teknik Öğretmen Okulu ve
Teknik Eğitim Fakültelerinden mezun olanlara da tamamlama sınav hakkının
verilmesidir.
Bilindiği üzere ölçme ve değerlendirmenin güvenirliliğini
artıran ve ölçme hatasını aza indiren o testteki soru sayısının çokluğudur.
Maalesef burada 80 soru sorulmuştur. Ben soruların zordu veya kolaydı durumuna
değinmiyorum. Bunlar tamamen göreceli değerlendirmelerdir. Benim burada
anlatmak isteğim soru sayısı ve tüm 4 yıllık lisansta bu 80 sorunun tüm
konuları kapsayıp kapsamadığıdır. Soru sayısı azaldıkça tüm öğretilen konuları
kapsama olasılığı haliyle azalacaktır. Bu da ölçme ve değerlendirmede sağlıklı
sonuçların ortaya çıkmasını güçleştirecektir. Sınavda 4 yanlışın 1 doğruyu
götürmemesi ile sınav sorularının katılanların seviyesine uygun olup olmadığı
da haliyle çok önemlidir. Çünkü sınava katılanlar içerisinde yüksek lisans ve
doktora yapanlarda vardır. Elbette olabilir ve her zaman olacaktır. Bu adaylar
için kendi alanlarında yaptıkları bir üst eğitim nedeniyle sorular kolay
gelebilir. Yüksek puan alabilirler. Tabi bunlar bir avantaj. Ancak, bu türden
adayların olması bu adaylara sonradan bazı derslere muafiyet gibi avantajlar
getirmemiştir. Nitekim onlarda diğerleri gibi 18 ders almak zorunda
kalmışlardır. Bu da sistemin kendi içinde bir başka yönden adil olmadığını
gösteriyor.
Ölçme ve değerlendirmenin sağlıklı yapılabilmesinin bir
diğer hususu; tabi ki sınav sayısında
soru ile soruların güçlük durumunun yanında tanınan sürede ile de orantılıdır.
Sorulan sorular elbette bilenle bilmeyeni de ayırt edecek özelliklerde
seçilmeli ve sorulmalıdır. Sırf laf olsun diye sorulan sorular ya da beylik
tabir edilen her yerde rastlanabilecek türden sorularla da ölçme ve
değerlendirme yapılamaz. Çünkü soruların özelliği ezbere dayalı değil,
araştırmacı ve analitik düşünen teknik elemanı ayırt etme özelliklerine sahip
olmalıdır.
28 Şubat süreci içerisinde mühendisliğe puanı tutup
yerleşemeyen öğretmenler bu tamamlama sürecinde mühendisliği gerçekten hak
ediyorlar. Böyle durumda olanların hiçbirine laf söylemek bize düşmez. Ama
onların dışında ama yine 28 Şubat sürecinde ben üniversiteyi kazanamayacağım
diyerek sınava girmeyen veya ben üniversite okumayacağım kısa yoldan meslek
sahibi olurum düşüncesiyle meslek lisesine giden ve müteakiben bir şansımı
deneyeyim diyerek o dönemde tercih edilmeyen TEF sini (atama sıkıntısı veya
başka nedenlerle) öyle ya da böyle, ek yerleştirmelerle, açık kontenjanların
doldurulması gibi nedenlerle yerleşen (bakınız kazanan demiyorum) şimdi
mühendislik benim de hakkım diyen adamın hiç ama hiç hakkı yok.. Mühendislik
tamamlama sadece bahsettiğim Yüksek teknik Öğretmen Okulu mezunu ve Teknik
Eğitim Fakültesi mezunu öğretmenlere tanınmalıydı. Hatta sınava bile gerek
yoktu eğer sadece onlara tanınsaydı. Neden mi yukarıdaki hesaplama ve puanlama
sistemi ile bu rakam o yıl için gerçekten 2.791 kontenjanın çok çok altında
olurdu. O zaman sizin hepinizin de bunu hak ettiğiniz söylenebilir mi?
iyimser , 9 yıl önce
VERİLEN DERSLER 15-18... İKİ YARIYIL FALAN DA DEĞİL. KOLAY KOLAY BİTİREBİLMEK MÜMKÜN DEĞİL. HELE Kİ ÇALIŞANLAR İÇİN DE ÇOK ZOR. BURADA RESMEN OKUL BAŞTAN OKUTULUYOR. TEKNİK ÖĞRETMENİN TEK AVANTAJI SANKİ SINAVSIZ MÜHENDİSLİK KAZANMIŞ GİBİ OLMASIDIR.