Editörler : E.Kayı Han

miftahul kulub
Yasaklı
05 Haziran 2016 19:07

Abidin paşa saadeti dünyasında yaratılış bahsinde şunları söyler:

"Yaratılış

Birkaç seneden beri dinsiz ve münkir olanlar fenni ve akli

müşkülata duçar olup pusulayı şaşırmışlardır. Zira bundan

evvel iki şeyi zannederlerdi. Biri, cemadattan veya deniz

dibindeki cansız varlıklardan canlı hâsıl olabilmesiydi.

Binaenaleyh insanın ve diğer canlıların [15] vücudu hâşâ

Huda?nın emrine bağlı olarak değil de bu cemadattan ?

kendiliğinden- hâsıl olmuş olmasıdır. Diğeri de canlıların

cinslerinin ıslah ile bir cinsten diğerine munkalip

olabilmesiydi. Bu zanları ise ?Darwinizm? denilen tahmine

dayanmaktaydı. Bu fikirlerine ?seleksiyon? tabirini kullandılar.

13

Son senelerde fen ehlinin ve bilimin derinlemesine

araştırmaları bunun böyle olmadığını ortaya çıkardı. İki zanları

da yanlıştı. Ne cemadattan canlı ortaya çıkabilir ne de bir cins

canlının diğer bir cinse dönüşmesi mümkün olabilirdi. Bir canlı

ancak hemcinsi olan diğer bir canlıdan vücuda gelebilirdi ve

bir cinsin diğer bir cinse dönüşmesi muhaldi. Mandanın cinsini

ıslah [16] için ne kadar hizmet edilirse edilsin o manda bir deve

veya fil olmaz. Bu konuda gösterilen çabalar onun cinsini ıslah

edebilir ama cinsini değiştiremez. Daha güçlü daha verimli

mandalar yetiştirilebilir ama mandadan deve veya başka bir

cins hayvan elde edilemez.

Bu durumda gerek insanın gerek diğer canlıların varlığı cansız

varlıklardan ve kendiliğinden veya cinslerin bir diğerine

dönüşebilmesinden değildir. Yokluktan varlığa geçiş tamamen

Huda?nın emrine Hakk?ın fermanına bağlıdır. Ve bu bunun

böyle olduğu fennin araştırmalarıyla tahakkuk etmiştir.

Bu hakikat meşhur, Pastör Berhu, Felamaryon Florans,

Mandöğac, Ruement Fezaks, Zebiz Petzal gibi dünyanın ve

asrımızın ve elan hayatta olan [17] en büyük bilim insanları

tarafından ispat olundu.

Hatta Pastör der ki; ?velev dünyada bir insan kalsa o insanın

vücudu Hak Teâlâ?yı ispata kâfidir? Binaenaleyh, insanın diğer

hayvanlardan dönüştüğü, diğer hayvanların da cansız

varlıklardan hâsıl olduğuna dair münkirlerin mecnunane

tahminlerinin külliyen hiçbir esasa dayanmadığı bilimin ortaya

çıkardığı bir hakikat olmuştur.

14

Münkirleri ıskat ve iptal için sayısız gökcisminin akıl almaz

düzeni ve daha birçok akli delil kâfidir. Ama onların bunları

kabul etmelerine yalnız inatları manidir. Münkirler cihanın

noksansız düzenine ?tabiat yapmış? derler."


miftahul kulub
Yasaklı
06 Haziran 2016 23:23

umum kutsal manevi şeyler için kafirlerin önüne dikilip savaşan şehit olan kardeşlerimize zahiren üzülüyoruz.ailesi eşi ve hatta aylık olan bebelerini genç yaşta bırakıp gidiyorlar.en genç en güzel yaşında kafirlerin kurşun ve bombaları ile bedenleri parçalanıyor.

insan bu manzaraya şehadeti ve onun makamını ve ilahi makamdaki değerini ve ebedi mesud hayatını bilemzse dirilmeye inanmazsa ahirete inanmazsa dahası Allah yolunda islam uğruna kafirler karşısında çarpışıp şehid olanların aslında hayy ve diri olup Allah indinde rızıklandığını ve geride kalanlara bu içinde bulunduğu ebedi ve güzel şeyleri haber vermek istediği için sabırsızlandığını bilmezse hakikaten bu şehidlerin zahiri hallerine dayanmak güçtür.

aslında iman olmadan dirilme ve ahirete inanmayan biri için her ölüm yıkıcıdır her ölüm adeta ona sıranın en kısa sürede kendisinede geleceğini düşünüp hep her an bu hayattan kopup gideceği endişesi ile bu kısacık hayatı dahi zehirlenir üzüntü keder içinde geçer.

ölüm esasen şuna benzer:bir uçakta ki yolcular önden arkaya doğru sıra ile uçaktan atılıyorlar hemde paraşütsüz.o yüzden atılanın düşüp parçalanıp ölmesi mukadderdir.

şimdi bu vaziyette olan insanlar atlama sırası sürekli kendisine yaklaştığı için gittikçe kederlenir korkar üzülür ve hatta uçakta sırasını beklemek en kısa sürede atlamaktan daha acıklı acılı hale gelir.bir an önce sıra gelsinde öleyimde bu ölme korkusundan kurtulayım mantığı vardır.

oysa iman la bakan kişi şöyle düşünür:ölüm son değildir.evet ben atlayacağım ancak iman paraşütü ile ineceğim ve yaşamaya devam edeceğim o yüzden ölümden neden korkayım ki

sonunda yine hayat ve yaşam var ise ben neden korkayım

iman adeta ölümü son değil ebedi hayatın mesud hayatın başı gibi kabul eder.

iman insan zindanda olsa dahi sarayda hissettir

küfür insan sarayda olsa zindanda hissettirir.

bu aynı zamanda hakikattir.

kafir bir kral sarayda uyur rüyasında zindanda işkenceler içinde kendini görür sarayda yattığı halde manen azap ve işkence ile zindandadır

mümin kişi ise zindanda olsa rüyasında ebedi cennet gibi güzel bir bahçede kendini bulur ve o zindan saraya cennete döner.

iman öyle bir kuvvetir ki cehennemi dahi söndürür cennet eyler işte hz ibrahimin ateş içindeki hali.

küfür öyle bir zillettir ki cenneti dahi tutuşturur cehennem eyler.işte firavunlar nemrutların zahiren her türlü dünyevi zevk içinde olmalarına rağmen tüm varlıkları malları mülkleri yok olup gitmiştir.

biri sineğe yenilir diğeri denizde boğulur.


miftahul kulub
Yasaklı
07 Haziran 2016 00:11

küfür cephesinde ölenlerin hali ise içler acısıdır.hem bu dünyadaki kısacık hayatı sona eriyor hemde iman etmediği için ölümü dahi kurtuluş değil ebedi bir azaba götürülüştür.

genç yaşında ölüp gidiyorlar.ne dünyada yaşamı yaşam gibi ne de ölümden sonrası parlak.

karanlıktan çıkıp başka bir karanlığa giriş gibidir.

oysa mümin aydınlıktan başka ve daha güzel bir ebedi aydınlığa girdiği için adeta hayatı kesintisizdir bahusus şehidler için.

çok ayette imanın insanı karanlıklardan aydınlığa çıkardığını anlatır

küfrün ise aydınlıkta karanlığa götürdüğünü veya karanlıkta kalıp bir bir çıkışın olmadığı kapalı hal gibidir.

kör ile gören bir midir nur ile karanlık birmidir der ayetler.yine yıldızların karanlıklarda yol gösterdiğini yön gösterdiği kutup yıldızı gibi olduğu anlatılır.malumdur ki deniz fenerleri de böyledir. geceleri araba ışıklarıda böyledir.ışık karanlığı delen hayattır.

iman ölüm karanlığını deler kabir zulumatını dağıtır orayı cenneten bir bahçeye dönüştürür.

nasıl bir tohum zahiren toprak altında kabir de imiş gibi durur ancak gelişir büyür toprğın zulumatını delip aydınlığa çıkar. imanın karanlıktan aydınlığa çıkarıcı yönü böyledir.

yine ayette:"Gaybın anahtarları yalnızca O?nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah?ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz?da) olmasın."

bu ayette gaybın anahtarları çoğul geçer.ancak zemahşeri bunu cemul cem yani çoğulun çoğulu der.bu ilginçtir.misal: veled çocuk tur evlad:çocuklar yani veledin çoğuludur. biz çoğulu tekil gibi kullanırız. o yüzden çoğulu çoğullayıp çoğul yapıyoruz:) evlatlarım:) evlat zaten çoğul dolayısıyla çoğulun çoğulu der mefatiyh yani anahtarlarlar.

buna misal verelim:ayetlerde bereketlenme için bir tane 7 başak bitirir her başakta yüz tane der.

normalde bir tane tohumdan bir başak olur onun içine taneler olur.

oysa bit taneden 7 başak olması müthiş derecede çokluk demektir. yani tane tek iken başak onun çoğuludur ancak çoğulu çoğaltıp tane başağa dönüyor ancak o başağın taneleri yine başak gibi

anahtarlar şu demek: bir anahtar var o anahtarın çıkıntıları anahtar gibi bir nevi ağaç gibi. dalın üzerinde dallar onunda üzerind edallar.

zaten en iyi anahtar dallı budaklı olandır ki taklidi zor olsun.

sanki gaybın anahtarları derken bir kapı tek anahtarla açılmıyorda çok sayıda anahtarla açılıyor gibi.ancak kapıda gizli ve anahtarda gizli bu dehşetli bir gizliliktir.

şimdi siz bir eve gidecek onu açıp içeri gireceksiniz. ancak evin nerde olduğunu bilmiyorsunuz

dahası onu açacak anahtarlarda gizli ve onlarıda bilmiyorsunuz.sanki anahtarlar gizli bir yerde kilitli dolapla korunmuş. o dolab kilidinin anahtarıda gizli:)) Allahım bu nasıl gizlilik.önce gizli olan dolap bulunacak sonra onu açacak gizli anahtar bulunacak. kaldı ki o gizli anahtarda bir tane değil yani çok anahtar içinde o anahtar dahi gizli. gizli bir anahtar bulunsa dahi yine gizli. zira çok anahtar içinde hangisi olduğu bilinmiyor.

u ayete nerden geldim:) sonra tamamlarım inşaAllah:)

ağaç gibi ayetler. ilk başta tek gövde var tırmanmak kolay. sonra gittikçe dalllanıyor işler zorlaşıyor.

..

devam edecek.

ancak küfür karanlık iman aydınlık gibidir.Allah toprak karanlığında bir taneyi dahi biliyorsa ve onu toprak altında unutmayıp gökten yağmur indirip onu neşvü nema ile büyütüp toprağın altındaki karanlıktan yerin üstndeki aydınlığa çıkaroyor yine yağmur gibi çok uzakta ki güneşi onun imdadına gönderiyorsa bir tohum gibi bir yumurta gbi anne rahminin karanlığında seni unutmayıp annenin kanı ile seni besleyen ve atıklarını annenin organları ile temizleyen bir Allah korkma seni toprak altında çürümeye asla ve katta bırakmaz normal tohumu bırakmıyorken en değerli tohum olan insanımı bırakır.


miftahul kulub
Yasaklı
07 Haziran 2016 00:29

yerin karanlığındaki tohumun toprağı yarıp çıkması ile insanın anne rahmindeki karanlıktan doğması ayetlerde açıkça geçer.karanlık ikisi içinde kullanılır hatta insan için 3 karanlıktan bahsedilir. yani insanın karanlığı yerin altındaki tohumdan daha fazla.dirilişte ise hep insanın diriltilmesi tohum gibi toprağı yarıp çıkmasına benzetilir. bu harikadır.

birde yaprağın yere düşmesi toprağın üstünde aydınlık yerde aşikar cereyan eden olaydır

toprağın karanlığındaki tohum ise gizli yerde karanlıkta olan olaydır.Allah hem açık olanı hemde kapalı gizli karanlıkta olanı bildiğine göre bilmesi görmesi bizim gibi ışığa göze bağlı değil demektir.zira biz ayınlıkta görür karanlıkta görmeyiz yada gözümüzde sorun olsa görmeyiz.zaten yerin altını görsek bilsek yerin altındaki hazinelerin üzerine basıp geçmeyiz çıkarır zengin oluruz. petrol madenleri hemen çıkarırız. demek gizli olanı bilmek büyük zenginlik kuvvet ve güçtür.

ne ise tohum ile insanın rahimdeki karanlığını anlatan ayetler:

6:59:"Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah?ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz?da) olmasın."

39:6:"sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah'tır. Hükümranlık O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O'nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?"


miftahul kulub
Yasaklı
08 Haziran 2016 01:03

nebete fiili bitmek bitki manasındadır.bitkisel yağlara nebati yağ denirdi.yani yerden biten şeylerden üretilen yağ.zeytin yağı ayçiçek yağı veya margarin türü yağlar.

nebete nebat genelde şu manalara gelir.

*ileri doğru büyümek

*çimlenme

*filizlenme

*gök yüzünün yağmur için bulutların toplanması birleşmesi adeta yağmur taneleri gökten yere doğru düşen sudan tohumlardır.

*dişil göğüslerin belirginleşmesi de bu nebete ile kullanılır.

*büyüme gelişme toprağın ürün vermesi

*ağaç dikmek tohum ekmek

*bir bebeği beslemek büyütmek

*bulüğ çağına gelenlerin kıllanması da bu fiil ile anlatılır.

*çocuğun bebeğin büyüyüp serpilmesi

*aslında topraktan çıkıp yavaş yavaş büyüyüp uzamak yükselmek manasındadır daha çok.

bir çok ayette gökten su indirip yerden çok çeşitli çiftler halinde bitkiler bitirdik denir.

bitkinin yerden çıkması için gökten suyun inmesi gerekir.

suyun inmesi içinde adeta gök yüzünün çimlenmesi bulutların toplanması gerekir ve sur gibi gök gürültüsü ve şimşekler ile yağmurun inmesi gerekir.

adeta nasıl ki kış uykusuna bir nevi ölüme yatan hayvanların uyanması nasıl ki baharın yıldırım ve şimşeklerinin sesi iledir ve o ses aynı zamanda kışın ölen yeryüzünün baharda yağmurun inip toprağı yeri bitkileri canlandırmasıdır.

bir tohum gibi ölüm kışı ile yerin altına giren insan, şimşek ve gök gürültüsü gibi olan israfil suru ile dirilir topraktan çıkar.

bir ayette bütün canlı şeyi sudan yarattık demek ile gökten su indirip onunla ölü yeri diriltik demesi yine mayası toprak olan insanın dirilip topraktan bitki gibi çıkması tam mutabıktır.

insanın diriltilmesinin bitkinin toprağı yarmasına benzetilmesi

insanın aslının da topraktan olması ve hayatının idamesinin adeta bitki gibi toprağa bağlı olmasıdır. bütün gıda maddeleri meyveler topraktan biter. demek insanın ilk özü toprak olduğu gbi hayatının devamıda bitki gibi toprağa bağlıdır. yine çürüyüp toprağa karışır ve yine ordan çıkar.

çıkmak fiili harace ile verilir.

taşların çatlayıp içinden suyun çıkması da bu fiil ile verilir adeta nazik ve latif yumuşak olan su sert kuvvetli taşın içinden fışkırması

yine nazik pamuk gibi bitkinin toprağ taşı delip çıkması köklerinin taşı delip ilerlemesi

yine nazik bebeğin rahimden doğmasıda bu fiil iledir.

ölüden diriyi çıkarma tane ve çekirdeği çatlatma gibi fiiler gösterir ki

en yumuşak ve zayıf şeylerin en sert ve kuvvetli şeyleri delip çıkması gösterir ki onların bu halleri

kendiliğinden değildir.biri onlara yardım edip kuvvet verip onları ordan çıkarmaktadır bu katidir.

misal:bir bebek bir kuyuya düşse sonra bir daha gitsek kuyudan çıkmış etrafta oynuyor ise katiyen biliriz ki bu bebeğin bu kuyudan çıkması kendi kuvvet ve gücü ile değildir bir onu çıkardı.

tohumların toprağı delip çıkması ipek böceğinin kozayı delip çıkması suyun taşları delip çıkması

suyun havaya yükselmesi veya toprağı delip aşağı inmesi bebeğin aynen bitki kökü gibi kökün sürekli aşağı inmesi filizin yukarı büyümesi gbii hayvan ve insan yavrularının hep aynı kanunla aynı yönde doğması da bunun kati bir kanunla kuvvetle ilim ve irade ile yapıldığını gösterir.

adeta nasıl ki anne rahminde bir tohum iken sizi anne rahmine kök gibi bir bağ ile bağlayıp o toprak gibi yerden sizi besler büyütür sonra o karanlık yerden doğum ile aydınlık dünyaya çıkarır ise

ölüp toprağın karanlığında çürüdüğnde de aynen bunun gibi yeniden sizi toparlayıp diriltip o topraktan çıkarır manası vardır.

şayet 9 ayda büyüyen bebeğin her saniyesi video olarak kaydedilse oynatılsa yine 9 ay sürer.ancak hızlandırılarak oynatılsa 9 ay belki 9 saniye olur. demek zaman izafidir.çok hızlandırılırsa çok uzun süreler çok kısalır.bunun gibi Allahın tedricen kanunlara bağlı olarak 9 ayda yarattıp 9 senede ayağa kaldırdığı kişiyi ahirette diriltilmede zaman ortadan kalktığı için artık ani bir şekilde kişinin diriltilmesi canlanması belli bir yaşta hayy olması mümkündür ilmidir katidir.


miftahul kulub
Yasaklı
09 Haziran 2016 23:56

3:6:"O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. O?ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir."

30:48:"Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de bir bulut savururlar. Derken onu gökyüzünde nasıl dilerse öyle serer, parça parça da eder. Derken yağmuru görürsün, aralarından çıkar. Derken onu kullarından kimlere diliyorsa döküverdi mi derhal yüzleri güler."

***

bu iki ayette müthiş bir mutabakat var. ikisinde de Allahın dilediği gibi rahimlerde suret verdiğini şekillendirdiğini diğerinde ise bulutun gökte istediği gibi yaymasını anlatır.

gökteki rüzgarla sağa sola giden bulutu sen gökte tesadüfen karışık şekilde rastgele esen rüzgarla dağıldığını sanırsın

veya rahimdeki bulut gibi toplanmış top şeklindeki bir bebeğin rastgele şekile girdiğini sanırsın

oysa ikisinde de Allahın ilmi iradesi kudreti altında belli bir düzen ve plan dahilinde yürümektedir.

adeta gök denilen rahime yerden kalkan su bulut halinde yükselir zamanla çoğalır büyür en sonunda nur topu gibi yavrular gibi semanın karnından yere doğru su damlaları düşer.

göğün karnı adeta yerden gelen su ile büyüyor şişiyor bulut denilen yavrular teşekkül ediyor.doğuma yakın gökyüzünün sancıları artıyor gözlerinden şimşekler çakıyor doğum sancısı ile gök gürlemeye bağırmaya başlıyor nihayet damla damla yavrular doğup gök rahatlamaya gevşemeye başlıyor.yer ise o yavruları bağrına basıyor büyütüyor.

rahim ise adeta gök gibidir.bebek ise bulut gibidir.oda bir damla sudan değilmidir. ve bu su artarak çoğalarak büyüyüp bulut gibi yağmur gibi doğmamaktamıdır? tamda mutabıktır.

bulutta şeklen rüzgarla istediği gibi dağılır birleşir yürür durur adeta gök denizinde su taşıyan tanker gemi gibidir.

insan da rahimde her türlü şekle girebilecek iken sadece belli şekle giriyor.

kanserleşme ile hücreler kontrolden çıkıyor aşırı büyümeye bölünmeye başlıyor.adeta plan ve kontrolden çıkıyor.şekilsiz yumru şeklinde urlaşma başlıyor.demek ki normal insan şekli belli bir plan ve ilim dahilinde bölünüp büyüyor.yoksa bir elli kısa biri uzun bir eli büyük biri küçük kafası büyük boynu ince bir kulağı çok büyük diğeri çok küçük ucube şeklind ebir yapı ortaya çıkar

seni yaratırken belli ilim irade kudret hikmet ve plan dahilinde yaratıyorsa öldükten sonra başıboş bırakacağınımı sanırsın.senin senden haberin yok iken O'nun senden haberi var.

2:255:"O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku."

nasıl ki bebek uyurken bir yılan yaklaşsa yanında onu bekleyen uyanık annesi hemen müdahele eder.Allah daima hayydır kayyumdur uyanıktır.sen korkma istediği gibi uyu.ölüm uykusunada korkmadan dal. mutlaka seni uyandıracaktır.

uykuda iken kendinden haberin yok ki uyanasın demek seni uykuya daldıranda uyandıranda O'dur.


Üye adınız.
Kapalı
19 Haziran 2016 00:28

17:12:"Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki alâmet yaptık. Rabbinizden lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gece alametini giderip gündüz alametini aydınlatıcı kıldık. İşte biz her şeyi açıkça anlattık."

***

bu ayeti iftar öncesi hafız okuyordu.dikkatimi çekti.burda geceyi giderme "mahv" kelimesi ile verilmiş.bu mahv kelimesi üç yerde geçer.diğer iki yerde:

birinde: kitabtakileri silme manasında kullanılmış zıttı sabit kılma

diğerinde: batılı yok edip mahv edip hakkı sabitleme yerleştirme manasında kullanılmış.

bu mahv kelimesini arapça sözlüklerde baktım.harika manalar verilmiş.

ve geceyi giderme değilde geceyi silme geceyi kovma gecenin izlerini etkilerini def etme gbi manaları var.

ve rüzgarın bulutları sürmesi dağıtması sürüp süpürmeside mahv kelimesi ile verilmiş.

adeta rüzgar nasıl aktiftir ruh gibidir.bulut basiftir beden gibidir.ve o latif rüzgar bulutun içine nufuz edip beden hücresi bulutun her zerresine tesir edip sürmesi hareket ettirmesi ne ise

yine bir enerji olan ışığın aktif olup karanlığı sürmesi süpürmesi kovması mutabıktır.

nasıl ki gündüz gibi beyaz sayfaya yazılan gece gibi siyah yazılar silinip o beyaz tam beyaz olur siyah yazılar defedilir yok edilir bir nevi gündüz sahifesi den ilahi bir silgi ile gece karartıları silinir temizlenir aydınlık şeffaf güzel bir gündüz meydana gelir.

zemahşeri gece ve gündüzü iki ayet kıldık sonra geceyi sildik gündüzü görünür kıldık veya görmeye sebeb kıldık deyip bir yönüde güneş ve aydır der.

zira güneş ve ay içinde ayetlerde ayet denilmiş. ayet işaret iz manasınada gelir.

güneş gündüzün ayetidir yani işareti dir. ay da gecenin işaretidir.yanlız ayın kendi ışığı olmadığı için bir nevi ay silinmiş ışığı alınmış karanlıkta bırakılmış gibi.

zaten şu gökyüzü sahifesinde güneş silinmez bir ayet ve sayfa iken ay adeta silgi ile silinir incelir sonra yok olur gibi bir halde vardır.

yine diğer ayette istediğini siler istediğini kitapta sabit bırakır derken silme mahv ile verilmiş.

gece adeta güneş denen nurani süpürge ile süpürülüp dağıtılıyor.

bulut ile gece arasında da karanlık bakımından benzerlik vardır.zira bir ayette kafirlerin küfrünün karanlığı tasvir edilirken laci(lacivert demek mavinin koyusu. malumdur ki denizlerde derinlik artıkça mavi koyulaşır azaldıkça mavi açılır harika bir mutabakat var.) deniz yani derin deniz altında bir adam düşünün o deniz derin olduğu için deniz altındki kişiye o su tabakası bir karanlık verir.yetmez o suyun üzerinde bir dalga yükselir onun üzerine bir dalga daha gelir yani denizin derinliği dalga ile artırılıyor sonra o denizin üzerşni bulut kaplar ve gece karanlığıda eklenince artık karanlık o kadar artar ki o kişi elini çıkarsa göremez. el insan gözüne yaklaştırılabilen en yakın uzuv olduğu halde göremez.

demek bulutu gökte rüzgar kovar ve aydınlık sağlar. rüzgar olmazsa o bulut gökte kalmaya karanlık üretmeye dünya ile güneş arasına perde olmaya devam eder.

gündüz ve güneş olmazsa gece karanlığı siyah bir yorgan gibi dünyayı örtmeye devam eder.

.

batılılar gözden çıkan bir ışık ile görmenin meydana geldiğini sanırlardı.

oysa bu ayette gündüzün güneşin ışığın görünür kılmaya ve görmeye sebeb olduğu aşikardır.

islam alimi ibni heysem basit bir manıkla: yahu gözden çıkan ışık ile görme olsa gece de görmemiz gerekir.sadece gündüz veya ışık var iken gördüğümüze göre görmeyi sağlayan dışardaki ışıktır ve gözümüze ulaşır diyerek optiğin gözün ve görmenin kanunlarını oluşturmuştur.

islama karanlık gericilik diyen küfür karanlığına batmış kişilerin islamın bu aydınlık yüzlerini ne zaman görüp gözlerinin kamaşacağı an gelir bilmiyorum:)

bu gündüzün görmeye sebeb açıcı olması için kullanılan mubsiretu iki yerde daha geçer.

biri hz musanın elini koynuna sokup bembeyaz ışıklı çıkması mucizesi için kullanılır. yedi beyzadır beyaz parlak el demektir mucizei musadır.

diğeri hz salihin devesidir ki apaçık görünen görmemek için kör olmak gerek babından deve için kullanılır.

birde gündüzün aydınlatıcılığı için kullanılmıştır.

.

.

Toplam 27 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi