Editörler : Lanet
21 Mayıs 2007 22:09

Şiir Paylaşım Alanı

SON SAYFAYA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ


duygu_fen
Yasaklı
21 Mayıs 2007 22:12

Kendi yazdıklarımız olur mu acaba???


poyraz81
Müsteşar Yardımcısı
21 Mayıs 2007 22:17

@duygu_fen

Elbette istediğiniz şekilde ekleme yapabilirsiniz hocam.Ben sadece forumumuza güzellik getirmesi amacı ile bu şekilde bir paylaşım ortamı sunuyorum sizlere, umarım beğenilir.

Saygılar.


masal_1
Kapalı
21 Mayıs 2007 22:31

::::::.........AĞIT.........::::::

En sevdiğin elbisemi giydim bu gece

Kokunu sürdüm, solgun yüzünü okşadım

Sessizce saçlarından öptüm.

Yazdığın mektupları okudum, kana kana su içer gibi

Plâklarını çaldım.

Ah! En çok o şarkıda özledim seni...

Issızlık kapıyı çaldı,

Açmaya korktum gece yarısı.

Şehir uykuya daldı,

Baktım dışarıya; katran karası.

Rüzgâr telaşla kokunu getirdi bana

Aldım koynuma.

Buseni hafızamdan koparıp iliştirdim dudaklarıma

Üşüdüm karanlıkta.

Tenine dokundum beni hissetsin diye

Ellerimi tut, ısıt diye.

Aç gözlerini...

Erguvanlarına su verdim

İçerken benimle konuştular

Yastığını okşadım, kokladım

Anılar uçuştular.

Soluğun saçlarımı yaladı, sanki bir meltem gibi

Teninin kokusu karıştı kokuma.

Yakıştılar...

Boğuldum karanlıkta.

Yanı başımdasın benden çok uzaklarda

Ellerimi tut, dokun bana

Aç gözlerini...

Attım kendimi caddelere,

yeşil ceketin sardı beni.

Yürüdüm üstüne karanlığın, korkusuz.

Tuttum elini...

Can Dündar


Ş@h-in
Müsteşar
21 Mayıs 2007 22:45

Değerli Hocam poyraz81,

Şahsım olarak öneriler bölümüne yazılanlardan ilk kez birinin gerçekleştirildiğine şahit oldum :)

Gerçekten söyleyecek söz bulamıyorum, harikulade!

Buradan ve özelden esirgemediğiniz ve de karşılık beklemediğiniz yardımlarınız için bir kez daha teşekkürler.

İyi ki varsınız.

_____________________________________________________________

Desem ki / Cahit Sıtkı Tarancı

Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,

Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,

Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini.

Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,

Senden kopardım çiçeklerin en solmazını.

Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,

Sende tattım yemişlerin cümlesini.

Desem ki sen benim için,

Hava kadar lazım,

Ekmek kadar mübarek,

Su gibi aziz bir şeysin;

Nimettensin, nimettensin!

İnan bana sevgilim inan,

Evimde şenliksin, bahçemde bahar;

Ve soframda en eski şarap.

Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,

Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.

Günlerden sonra bir gün,

Şayet sesimi farkedemezsen

Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,

Bil ki ölmüşüm.

Fakat yine üzülme, müsterih ol;

Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini.

Ve neden sonra

Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede,

Hatırla ki mahşer günüdür,

Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.


poet_83
Aday Memur
22 Mayıs 2007 13:16

İster gök kubbe yarılsın

Bulutlar bardaktan boşanırcasına ağlasın

Gün sabaha varmasın

Bu kalbim kor gibi yansın

Sen beni sev yeter ki kanım senin için aksın

Bu gözlerim senin için ağlasın

Herkes bana darılsın

Hiç dermanım kalmasın

Sen yeter ki terk etme beni zaten bilirim yapmazsın

Bu beden baharı hiç tatmasın

Sevenlerim bana bakmasın

Dilimde hiç kelam kalmasın

Ama sen yeter ki unutma beni razıyım ne olursa olsun

Söyleyecek söz kalmasın

Konuşacak dost bulunmasın

Üstünde ağlayacak taşlar yüz çevirsin

Anam dizine almasın

Babam oğlum demesin

Yeter ki sen sev beni razıyım ne olursa olsun

İçecek suyum zehir olsun

Yiyecek Aşım irin olsun

En güzel günüm zindan gibi karanlık olsun

Üstüme örtecek yorganım yitsin

Yeter ki sen terk etme beni ben razıyım ne olursa olsun

Dönsün talihim çilem bitsin

Yar bana sevgisini versin

İçinden geldiği gibi yapsın

İster baş tacı ister ayağının altına alsın

İsterse alnımdan çat diye vursun

Yeter ki unutma beni ben razıyım ölümüm elinden olsun

poet_83


cece_44
Aday Memur
22 Mayıs 2007 13:37

( seni unutamam ve seni unutamam )

yaşadığım şehiri ve yaşadığın şehiri söylemeyi kendime unutturdum

sırf seni anlamasınlar diye yaşamayı bile kaldırıp çekmeceme koydum

kelimelerimi bile düşünüp söylemekten yoruldum

isminin baş harfini söylediğimde dilimdeki tadı zehir kabul ettim

ama hep bu zehiri sabahlarımın kahvaltısı yaptım

içtiğim sigarayı değiştiremedim kusura bakma

bide içimdekileri

ama sana söz hala adımlarını attığın yerleri atlayarak geçiyorum

22 Mayıs 2007 14:35

Kim demiş Avrupanın insanı medeni,

Ne edep var ne haya çırılçıplak bedeni,

Medeniyet açmaksa bedeni,

Desene hayvanlar onlardan daha medeni...


mrarsenic
Kapalı
22 Mayıs 2007 21:39

Kayıp Kentin Yakışıklısı

Dokuzunda kayboldu Mayıs'ın,

Cesedi bulundu

Onikisinde...

Kaçırıldığında da

Kaybolduğunda da

Ve cesetken de

Yakışıklıydı...

Amcamdı...

(Ağustos 1995,İstanbul)

Yılmaz Erdoğan


mrarsenic
Kapalı
22 Mayıs 2007 21:43

Yerine Sevemedim

Eskisi gibi değil artık

Bildiklerim, eşyalar, zaman

Senden öncesi gibi.

Sevemedim senden sonra

Hiç bir şeyi, kimseyi

Senin gibi.

Olmuyor bir şeyler eksik,

Oturmuyor taşlar yerlerine

Senden sonra olması gerektiği gibi.

İstemem artık geri dönmeni

Hayatta durabilmekteyim

En azından acımıyor ayaklarım

Kalbim kadar

Seninle bildiklerim saf mutluluk olsa da,

Sonrası burkuyor kalbimi

Yinede seninle tebessüm edebiliyorum

Öncesi ben değildim, sonrası mutlu etmiyor

Ama yine de istemem gelmeni

Şunu da bil ! Senden sonra

Yerine sev(e)medim.


mrarsenic
Kapalı
22 Mayıs 2007 22:14

ağlama bebeğim

Ağlama, sen ağlama bebeğim

Sana gülmek, gülmek yaraşır

O masmavi deniz gibi gözlerine,

Berrak okyanusların incileri yakışır.

Hayat uzun, acımasız katı bekle

Neler neler gelecek, sırasıyla önüne

Gülmek istesen de kendinden geçercesine,

O yağan gözlerinin geçemezsin önüne.

Öyle gül ki, goncalar açsın kat kat,

Yayılsın semaya inlesin,o yedinci kat

Deli desinler,aldırma sen onlara,bırak

Bırak kahkahanı bebeğim.inlesin o kainat.

Bul mutluluk sarayını gir,içeri

Kapat kapıları üzemesin, kimse seni

Emir ver nöbetçiye sokmasınlar,kederi

O mavi incilerin,değiştirme rengini.

O pamuk ellerin ıslanmasın yaşlarla,

Pes pembe yanakların solmasın acılarla,

Tanışma göz yaşıyla dost ol sen mutlulukla

Gözlerin yere değil, baksınlar hep umuda.

Avuç avuç sevgiler al,hepsi senin

Kim gelirse gelsin doldurulamaz ki yerin

Sil gözünün yaşını ağlama, biriciğim

Çok seviliyorsun unutma hiç bebeğim.

hande caner


masal_1
Kapalı
23 Mayıs 2007 10:29

Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur

-İsa?dan sonra XX.yy-

I

yaşarken de söyledim kimse bilmeyebilir bunu

fatiha suresi kadar eski

günlerin çarmıhında isa kadar yaslıyım

ve tanrılar kadar çok yaşadım

kimse bilmeyebilir

daha kırlangıçları yalancı bir dünyada yaşıyorum

dağları yıkılan, dalları kırılan bir dünyada

kayıp suretler için fotoğraflara koşuyorum

kimse bilmeyebilir...

*

günlerin çarmıhında

küle savruldum, ayrılıkları saydım

bir hançer sapladım nevrozlu bir sevgiye

kan bile damlamadı, yürüyüp gittim

yüzüme yalancı bir sevinç iliştirdim...

II

fal bakan çingeneler esmerdi, yalancıydı

dönmeyecektin!

belki kuruyacaktım;

belki çarpa çarpa akacaktım o denizlere

intiharlara aktığım gibi o denizlere

bilmeyecektin!

çıkıp sina dağına o denizlerle

ibranice konuşacak, iblis?i kovacaktım;

iblis?i

kovmak

belki

yarısını dünyanın

kovmak demekti...

III

bir gülün bir odayı

bir leşin bir semti kokuttuğu kentlerde

bir ömür,

çarpar

akar

da nasıl eskitir yatağını

kimse bilmeyebilir..

tanıktım

yargıç

ve sanık

yürüyüp gittim

yüzüme yalan bir mutluluk iliştirdim

günlerin çarmıhında isa gibiydim!

IV

günlerin çarmıhında

seni en güçlü yanlarımla sevdim

daha çok olsun dedim, her şey daha çok

günlerin çarmıhında

ben de kendimce bir meryem?i sordum

birer birer aralarken bu kentte kederleri

diyarbekir, böyle zavallı bir çöl gecesi...

günlerin çarmıhında

seni ağrıyan yanlarımla sevdim

tutuklu kollarımla

yokluğunda burada yıllar verdim

yokluğunda...burada

herkes bilecek bunu!

V

herkes bilecek bunu

tabancaya gerek yoktur

sen haklı bir cinayetsin günlerin duvağında

h e r ö m ü r

k e n d i g e n ç l i ğ i n d e n v u r u l u r . . .

Yılmaz Odabaşı


masal_1
Kapalı
23 Mayıs 2007 10:45

ÇOCUKSUN SEN

Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen

Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu

Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen

Kum taneleri var ya onlardan birindeyim

Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor

Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte

Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum

Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun

Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı

Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman

Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum

Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup

Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için

Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar

Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa

Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun

Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların

Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar

Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa

Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan

Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit

Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse

Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman

Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık

Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık

Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada

Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak

Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin

Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen

Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun

Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada

Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.

Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil

AHMET TELLİ


mrarsenic
Kapalı
23 Mayıs 2007 12:25

İstanbul Dedim de Seni Hatırladım

İşte İstanbul

yorgun şehir

işte canından bezmiş boğaz vapurları

kederli tramvaylar

ve Galata Köprüsü`nden

telaşlı insanlar geçmektedir

bir gizli sevinç mahzun gözbebeklerimde

eriyen bir sükun kaldırımlarda adım adım

işte İstanbul

İstanbul dedim de seni hatırladım.

Balıkçı tepsilerinde gümüş balıkları

tekir,barbunya,canım uskumru,levrek

işte İstanbul

kulaklarımda bir derin uğultu

hiç bitmeyecek

karşıda kızkulesi

gözleri yaşlı bir kadın gibi

ve minareler çaresizliğimizi haykırmakta Allah`a

caddelerinde başım dönüyordu

gecelerinde ağladım

İstanbul,o büyük şehir

o mahzun şehir

İstanbul dedim de seni hatırladım.

Boğaz içinden bir vapur geçer

benim aklımdan senin gözlerin geçiyordu

-Bebek, dediler indim

nereye baksam denizdi

mavi mavi bir hüzündü ayaklarımın altında

işte İstanbul

Haliç,

Çiçek Pasajı,

Beyoğlu...

Beyoğlu`nun daracık sokaklarında seni aradım.

İçim ürpertilerle dolu,amansız korkularla

İstanbul dedim de seni hatırladım.

Ümit Yaşar OĞUZCAN


mrarsenic
Kapalı
23 Mayıs 2007 12:38

İki ağaç gövdesiyiz biz

Aynı yıldırımın yaktığı

Ve iki göktaşıyız

Kayan karanlıkta

İki çatallı bir okuz

Aynı kaderin fırlattığı

W. Ivanov


poyraz81
Müsteşar Yardımcısı
23 Mayıs 2007 19:13

ilk sayfadaki arka fon müziğini güncel tutmaya çalışıcam.Sadece ilk sayfadaki müziği sürekli değiştirip siz değerli üyelerimize hoş bir müzik ziyafeti sunulacaktır.

Saygılar.


bilgetonyukuk
Müsteşar
23 Mayıs 2007 19:18

Hocam düşünceniz çok yerinde olmuş,mükemmel bir atmosfer yaratmışsınız burada.İnanın bu çalan müzik benim ilaha karşı sevgimi doruk noktasına ulaştırıyor.Yeni Çalışımlarınızı merakla bekliyoruz...


mrarsenic
Kapalı
23 Mayıs 2007 20:04

AYRILIK

Sevmek, özlemek, beklemek

Var aslında

Ayrılık diye bir şey yoktur

Sevgilim.

Özlemle beklemek, yaşarken beklemek,

Yaşayıp beklerken ölmek var aslında

Ayrılık bizim yalanımız.

Rüzgarlara seni sormak,

Yağmurlarla birlikte ağlamak

Varmış sevgilim.

Kimseyi bu kadar sevmedim

İnanmadım hiç kimseye sana inandığım

Kadar

Hep bir gün gelmeyeceğin korkusu

Kahrediyor beni

Kaderde sensizlikte varmış

Haberim yokmuş sevgilim.

Ne sen bu kadar sevilmeliydin

Ne de benim bu kadar sevmeğe

Hakkım vardı!

Sensizliğin kollarında

Seni soruyorum gecelerime

Seni dokuyorum şiirlerime

Hasret saat inin dakikaları

Tüketiyor ömrümü nerdesin sen?

Açılan her kapının ardında

Seni gözlemek

Çalan şarkılarda sesini duymak

Şiirlerde, kitaplarda seni aramak varmış

Sevgilim?


mrarsenic
Kapalı
23 Mayıs 2007 20:09

Özletiyor Seni Bu Yağmurlar

Burada yağmur yağıyor

Aralıksız yağıyor günlerdir

Ama sen yine de şemsiyeni

Almadan gel ilk otobüsle

Buğulanan camlara usulca

Yüzünü çiziyorum ki yüzün

Bir yağmur damlası olup

Düşüyor yapraklarına gülün

Güller de bozamıyor bu uzun

Karanlık sessizliğini kentin

Anılarını yitiriyor sokaklar

Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları

Tarih de kekemeleşiyor bazan

Ki o zaman aşktır tek bilici

Aşksa yürümek gibi bir şey

Duyabilmek kuşların gelişini

Anısı bizsek eğer bu kentin

Unuttuğu türküler bizsek

Acıyı rehin bırakıp bir güle

Anımsatmalıyız bunları bir bir

Sonra yürümeliyiz seninle

Sokaklara caddelere çıkmalıyız

Belki bir aşktır bu kentin

Belleğini geri getirecek olan

Burada yağmur yağıyor ama sen

Şemsiyeni almadan gel yine de

Özletiyor bu çılgın sağanak seni

Sırılsıklam özletiyor biliyor musun

Ahmet Telli


mrarsenic
Kapalı
23 Mayıs 2007 20:28

BEN ESKİ BEN DEĞİLİM

Ben,buz misali sevdalarda,kayan oldum,

Herkese yabancı,kendime ayan oldum.

Gülüşlerim yüzümü terketti,hoş görün,

Biten bir dert üstüne,bin dert sayan oldum.

Zor gelirdi gurbet,gurbette kalan oldum,

Bağ idim,bahçeydim,şimdi ben talan oldum.

Eski ben değilim,düştüm aşk deryasına,

Yalan bilmez iken,şimdi ben yalan oldum.

AHMET ÜNAL ÇAM


Ş@h-in
Müsteşar
24 Mayıs 2007 01:20

Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyâhatten elemli,

Günlerce siyâh ufka bakar gözleri nemli,

Bîçâre gönüller! Ne giden son gemidir bu!

Hicrânlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nâfile bekler;

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

Toplam 2378 mesaj
12345678910111213»

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi