ve yağmur...
damlaların maziye sinsice sızışı...
alazlanan yürek, boşa çıkarır binbir emekle küllendirilmiş gözleri...
her defasında, bir öncekinden daha parlak,
daha zalim
daha gailesiz değer gözlerime yağmur...
karanlık bir gecenin arefesinde çalan kapı...
ürkek ve hızlı adımlarla bilinmeze doğru ilerleyiş...
acımasız bir maviyi buyur eden sesin en titrek tınısıyla akıl yolunu şaşırır...
ve mum alevine gizlenmiş utangaç tebessümler...:)
biraz çocuk
biraz kadın
ama en çok deli...
***
"saçların ıslanmış,havlu getireyim mi?"
yanıt olarak, sükut...
yumşatıcısız beyaz bir havlunun arasında buğulanan yar kokusu...
"hangi rüzgar attı seni?"
yanıt olarak yine sükut...
sessizliğe karışan çakmak sesi ve derin bir iç çekişle...
"unutmak neden bu kadar zor?"
yanıt neden hep sükut?
ya da sorular neden hep yanıtsız?.
biraz korkarak biraz çekinerek birleşir eller...
ve bu birleşme hep havanın soğukluğuna bağlanır...
"ellerin çok üşümüş"
mahçup bir baş sallayış...."hı hı..."
"ellerim ellerinden ırakta hep üşümekte" demek için dolanır dilin ucunda laflar ama kurulamaz o malum cümle bir türlü...
kestirmeden "ellerim hep üşüyor" demek kolay gelir...
****
her yağmur zamanı,hep aynı muayyen zaman aralığına hapsolmak....
hep aynı sükutu yaşayıp;hıçkırıklarla, hapsolduğum damlalardan kurtulup gerçeklere dönmek olmamalıydı kaderim....
yağmurlar bu kadar zulüm ehli olmamalıydı...
ve yağmur...
damlaların maziye sinsice sızışı...
alazlanan yürek, boşa çıkarır binbir emekle küllendirilmiş gözleri...
her defasında, bir öncekinden daha parlak,
daha zalim
daha gailesiz değer gözlerime yağmur...
karanlık bir gecenin arefesinde çalan kapı...
ürkek ve hızlı adımlarla bilinmeze doğru ilerleyiş...
acımasız bir maviyi buyur eden sesin en titrek tınısıyla akıl yolunu şaşırır...
ve mum alevine gizlenmiş utangaç tebessümler...:)
biraz çocuk
biraz kadın
ama en çok deli...
***
"saçların ıslanmış,havlu getireyim mi?"
yanıt olarak, sükut...
yumşatıcısız beyaz bir havlunun arasında buğulanan yar kokusu...
"hangi rüzgar attı seni?"
yanıt olarak yine sükut...
sessizliğe karışan çakmak sesi ve derin bir iç çekişle...
"unutmak neden bu kadar zor?"
yanıt neden hep sükut?
ya da sorular neden hep yanıtsız?.
biraz korkarak biraz çekinerek birleşir eller...
ve bu birleşme hep havanın soğukluğuna bağlanır...
"ellerin çok üşümüş"
mahçup bir baş sallayış...."hı hı..."
"ellerim ellerinden ırakta hep üşümekte" demek için dolanır dilin ucunda laflar ama kurulamaz o malum cümle bir türlü...
kestirmeden "ellerim hep üşüyor" demek kolay gelir...
****
her yağmur zamanı,hep aynı muayyen zaman aralığına hapsolmak....
hep aynı sükutu yaşayıp;hıçkırıklarla, hapsolduğum damlalardan kurtulup gerçeklere dönmek olmamalıydı kaderim....
yağmurlar bu kadar zulüm ehli olmamalıydı...