Kabullenme konusundaki örneklere devam edelim.
Okuduğum bir kitapta Amerikalı bir gazetecinin yaşadıkları bu anlamda çok dikkatimi çekmişti. Paylaşalım.
Bu gazeteci 2.dünya savaşı başlamadan önce Japonyada çalışmaktadır. Savaş patlak verincede Japonyadan kaçamaz. Bir otele saklanır. Saklanma sebebi Amerikalı olması değil ondan hiçte hazzetmeyen bir Japon generalin, savaşı bahane ederek O'nun peşine düşeceği ve öldürmek isteyeceği korkusudur.
Bu korku beni öyle bir sarmıştı ki diyor gündüz vakti dahi odamın perdelerini açmıyor ve odamdan dışarıya adım atmıyordum. Gece-gündüz hepsi birbirine girmişti.S ürekli kabuslar görüyor ve sıçrayarak uyanıyordum.
Böyle geçen bir haftanın sonunda silkindim ve kendime geldim. Ben ne yapıyordum böyle...? Geçtim daktilomun başına ve yazmaya başladım.(Arkadaşlar bu kabullenmek mevzusunda yazmayı ihmal etmeyin derim.Yazmak zihni berraklaştırır.Görüşünüzü netleştirir)
Kendime sorular sordum :
*Kendini bu kadar heder ediyorsun ama bir daha düşün bakalım, burdan kaçmanın gözden kaçırdığın başka bir yolu varmı?
-Düşündüm ve bulamadım.Kaçma yolu yok.
*Peki sen bu otelde saklanıyorsun ama bu adam şimdiden seni aramaya başlamıştır.İzini illaki bulmayacakmı?
-Evet,çember daralıyor.
*Bu adam seni eninde sonunda bulacağına göre bu otelde pineklemenin bir faydası var mı sana?
-Hayır, yok.Aksine zararı var, aklımı kaybetmek üzereyim.
*Peki dışarı çıksan ve burdan kaçmanın başka yollarını araştırsan; bu daha mantıklı olmazmı?
-Evet ,doğru.
*Dışarı çıktığında o generalle karşılaşma ihtimalin var değilmi,bunu gözardı etmiyorsun.
-Evet gözardı etmiyorum.Lakin eninde sonunda beni bulacağı için dertte etmiyorum.
*Peki bu adam seni bulduğunda ya da karşılaştığınızda sana neler yapabilir?
-Hapse attırabilir.Bu nispeten iyi.Savaş bittiğinde evime dönme umudum olur.
-Hiç uğraşmayabilir.Kaale almayabilir.E malum savaş hızla devam ediyor.Böyle yaparsa elbette bu çok iyi.
-Kurşuna dizdirebilir.Evet olabilecek en kötü şey beni gördüğü yerde kurşuna dizdirmesi.
*Peki ne diyorsun bu ihtimale?
-Birgün öleceğiz nasılsa.Bu otelde hergün öleceğime, kurşunları yer gerçekten ölürüm.
Oh beeee :)
Evet,bu gazeteci kendi kendine yaptığı bu konuşmadan sonra aldığı karar gereğince dışarı çıkar ve kaçmanın yollarını aramaya başlar.O bunlarla uğraşırken, bu gazeteciye diş bileyen generalle de karşılaşırlar.General uzun uzun bana baktı diyor ve hiçbişey söylemeden,hiçbişey yapmadan gitti.Galiba en iyi ihtimal gerçek oldu :)
Daha da iyi olan,bu olayın üstüne kaçmanın bir yolunu bulması ve ülkesine geri dönmesi.
''Hayatla aynı safa geçtiğinizde,hayat size yardım etmeye başlar.Çoğu zaman nasıl bir yardm aldığınızı bile anlamazsınız.Ama şartlar,olaylar ve kişiler seferberlik ilan edilmişçesine, sizin amacınıza ulaşmanız için, siz istemeden çalıştıklarını görünce de bıyık altından gülersiniz:) ''
Kabullenme konusundaki örneklere devam edelim.
Okuduğum bir kitapta Amerikalı bir gazetecinin yaşadıkları bu anlamda çok dikkatimi çekmişti. Paylaşalım.
Bu gazeteci 2.dünya savaşı başlamadan önce Japonyada çalışmaktadır. Savaş patlak verincede Japonyadan kaçamaz. Bir otele saklanır. Saklanma sebebi Amerikalı olması değil ondan hiçte hazzetmeyen bir Japon generalin, savaşı bahane ederek O'nun peşine düşeceği ve öldürmek isteyeceği korkusudur.
Bu korku beni öyle bir sarmıştı ki diyor gündüz vakti dahi odamın perdelerini açmıyor ve odamdan dışarıya adım atmıyordum. Gece-gündüz hepsi birbirine girmişti.S ürekli kabuslar görüyor ve sıçrayarak uyanıyordum.
Böyle geçen bir haftanın sonunda silkindim ve kendime geldim. Ben ne yapıyordum böyle...? Geçtim daktilomun başına ve yazmaya başladım.(Arkadaşlar bu kabullenmek mevzusunda yazmayı ihmal etmeyin derim.Yazmak zihni berraklaştırır.Görüşünüzü netleştirir)
Kendime sorular sordum :
*Kendini bu kadar heder ediyorsun ama bir daha düşün bakalım, burdan kaçmanın gözden kaçırdığın başka bir yolu varmı?
-Düşündüm ve bulamadım.Kaçma yolu yok.
*Peki sen bu otelde saklanıyorsun ama bu adam şimdiden seni aramaya başlamıştır.İzini illaki bulmayacakmı?
-Evet,çember daralıyor.
*Bu adam seni eninde sonunda bulacağına göre bu otelde pineklemenin bir faydası var mı sana?
-Hayır, yok.Aksine zararı var, aklımı kaybetmek üzereyim.
*Peki dışarı çıksan ve burdan kaçmanın başka yollarını araştırsan; bu daha mantıklı olmazmı?
-Evet ,doğru.
*Dışarı çıktığında o generalle karşılaşma ihtimalin var değilmi,bunu gözardı etmiyorsun.
-Evet gözardı etmiyorum.Lakin eninde sonunda beni bulacağı için dertte etmiyorum.
*Peki bu adam seni bulduğunda ya da karşılaştığınızda sana neler yapabilir?
-Hapse attırabilir.Bu nispeten iyi.Savaş bittiğinde evime dönme umudum olur.
-Hiç uğraşmayabilir.Kaale almayabilir.E malum savaş hızla devam ediyor.Böyle yaparsa elbette bu çok iyi.
-Kurşuna dizdirebilir.Evet olabilecek en kötü şey beni gördüğü yerde kurşuna dizdirmesi.
*Peki ne diyorsun bu ihtimale?
-Birgün öleceğiz nasılsa.Bu otelde hergün öleceğime, kurşunları yer gerçekten ölürüm.
Oh beeee :)
Evet,bu gazeteci kendi kendine yaptığı bu konuşmadan sonra aldığı karar gereğince dışarı çıkar ve kaçmanın yollarını aramaya başlar.O bunlarla uğraşırken, bu gazeteciye diş bileyen generalle de karşılaşırlar.General uzun uzun bana baktı diyor ve hiçbişey söylemeden,hiçbişey yapmadan gitti.Galiba en iyi ihtimal gerçek oldu :)
Daha da iyi olan,bu olayın üstüne kaçmanın bir yolunu bulması ve ülkesine geri dönmesi.
''Hayatla aynı safa geçtiğinizde,hayat size yardım etmeye başlar.Çoğu zaman nasıl bir yardm aldığınızı bile anlamazsınız.Ama şartlar,olaylar ve kişiler seferberlik ilan edilmişçesine, sizin amacınıza ulaşmanız için, siz istemeden çalıştıklarını görünce de bıyık altından gülersiniz:) ''