TÜRKÇE TÜR-YÖNTEM VE TEKNİKLER
A. ÖĞRENME TÜRLERİ
Bu başlık altında dinleme, konuşma, okuma, yazma, görsel okuma ve görsel sunu ile ilgili öğrenme türlerinin açıklamaları verilmektedir.
1. Sorgulayıcı Dinleme
Sorgulayıcı dinleme, bir konuşmada ifade edilen görüşlerin nedenleriyle verilip verilmediğini, öne sürülen gerekçelerin tutarlı olup olmadığını sorgulayarak dinlemedir. Sorgulayıcı dinleyen kişi konuşmacının görüşünü paylaşmasa da olaylara tarafsız bakabilmelidir.
2. İkna Edici Konuşma
İkna edici konuşma, bir konuşma türüdür. İkna edici konuşma beş adımda gerçekleştirilmektedir. Bunlar; dikkat çekme, anlamayı sağlama, inandırma, tekrarlama ve istenileni açıklama, ikna aşamalarıdır. İkna edilecek konuda karşıdakinin değişik görüş ve bilgilerle dikkatini çekme, canlı bir dille ve somut örneklerle konuyu anlamasını sağlama, soru ve kuşkuları giderecek kanıtlar sunma, ana fikir aralıklarla tekrar ederek hatırlatma ve son olarak da yapılması istenileni açıklamadır. İkna edici konuşmada ileri sürülen görüşler kabul edilebilir nitelikte olmalıdır. İkna edici konuşma, karşıdaki kişiyi kandırma anlamına gelmez; çünkü kandırma amaçlı konuşmalarda iş birliği yoktur, karşıdaki kişiyi kontrol altına alma söz konusudur. Oysa ikna edici konuşma, iş birliği yapma ve iki taraf için de yarar sağlamayı amaçlamaktadır.
İkna eden kişi, karşıdaki kişiyi kırmamaya dikkat etmelidir. İkna edilen kişi de kendi iradesiyle verdiği kararın sorumluluğunu taşımalıdır. İkna edici konuşmak beceri gerektirir. İkna edici konuşmanın yapıldığı süreçte karşıdaki kişinin kendi düşünce süreçlerinin bilincine varması ve başkalarının farklı düşünce süreçlerini de göz önünde bulundurması sağlanır. Böylece konuşmayı dinleyen kişi farklı görüşlerden etkili olanları ayırırken söylenenleri hemen ret ya da kabul etmemesi gerektiğinin bilincine varır.
3. Sorgulayıcı Konuşma
Öğrencinin bir fikre katılıp katılmadığını, nedenleri ile anlatması ve öne sürülen gerekçeleri sorgulayarak konuşmasıdır.
4. Sorgulayıcı Okuma
Okuyucunun, okuma sırasında, metinde işlenen düşüncelerdeki tutarlılık ya da tutarsızlıklar, çelişkiler, yazılma nedenleri, verilen örneklerin uygunluğu ya da yeterliği hakkında, kendine sorular sorarak okumasıdır. Sorgulayıcı okuma, bir dizi soruyla olguların neden-sonuç ilişkilerini araştırma, analiz etme, düşünce üretme, düşünceleri düzenleme, görüşleri karşılaştırma, çıkarımlarda bulunma, tartışmaları değerlendirme ve problem çözme gibi işlemleri gerektirmektedir. Sorgulayıcı okuma; aynı zamanda bilgiyi edinme, açıklama ve kavramlar arasındaki ilişkileri yapılandırma biçimidir.
5. Betimleyici Yazma
Betimleyici yazma; bir nesnenin (oyuncak, araba, atlıkarınca), bir yerin (piknik alanı, otobüs durağı) ya da bir kişinin (bir bebek, arkadaş, gelin) dış görünüşü hakkında yazmadır. Betimleme aynı zamanda ?iç görünüş? dediğimiz, bireyin davranışları ve duyguları ile ilgili olan kişilik özelliklerini de kapsar. Bunun yanında ortamla ilgili hissedilenlerden de söz edilebilir.
Betimlemede ayrıntılar önemlidir. Betimlenecek nesneye, yere ya da kişiye dikkatle bakılması gerekir. Gözlem; birikimiyle, içsel yaşantısıyla ve dünyaya bakış tarzıyla ilgilidir. Ancak, herkes aynı ilgi ve bilgi ile bakmayacağı için gözlemin tamamen aynı ayrıntıları içermesi mümkün değildir.
a. Nesne Betimlemesi
Bir nesnenin onun neye benzediğini yazma işlemidir. Nesne, betimlenerek rengi, boyutları ve şekli hakkında bilgi verilir. Bunun için, öğrencinin tanıdığı basit bir nesne seçilmelidir. Betimlenen nesne, daha önce onu hiç görmemiş okuyucunun betimlemeyi okuduktan sonra, onu gözünde canlandırmasını sağlayacak ölçüde açık ve belirgin ifadeler içermelidir. Eğer gerek görülürse yazıyı okuyan kişinin yapılan betimlemeye göre nesnenin resmini çizerek görselleştirebilir.
b. Yer Betimlemesi
Bir yerin betimlenmesi, o yerin neye benzediğini yazma işlemidir. Yer betimlemesi söz konusu mekân, nesneler ve nesnelerin o mekân içerisindeki yerinin betimlenmesinden oluşur Betimlenen yer ile ilgili görüntünün içeride mi, yoksa dışarıda mı olduğu önemlidir. Yazma işlemi, tek bir odayla, dışarıdaysa pencereden bakınca neler görüldüğü şeklinde sınırlandırılabilir. Betimleme aynı zamanda arka planda görülenleri de (dağlar, duvarlar, gökyüzü vb.) içerir. Ancak, yer betimlemelerinde, betimlenen yerdeki nesnelere tek tek odaklanıp onların ayrıntılı betimlemeleri yapılmaz, betimlenen yer genel hatları ile anlatılır. Sadece odadaki bir tahta koltuk, sandalye, lamba gibi nesnelerin bir iki özelliğinin verilmesi yeterlidir. Bunun yanı sıra, bir yerin betimlenmesinde eğer görüntüde kişiler varsa onlar hakkında da bilgi verilmesi gerekir.
c. Kişinin Betimlenmesi
Kişinin betimlenmesi iç görünüş ve dış görünüş açısından yapılmaktadır.
? Dış Görünüşün Betimlenmesi
Bir kişinin betimlenmesi bir nesnenin ya da yerin betimlenmesinden daha karmaşık ve etkileyicidir. Çünkü; insan betimlemesi, bir nesneye göre daha karmaşık ve etkileyicidir. Sadece bir insanın neye benzediğini değil, onun nasıl biri olduğunu da anlatmanız gerekir. Bir kişinin tam bir betimlenmesi onun nasıl düşündüğü, davrandığı neler hissettiği, onu hiç tanımayan bir kişinin onunla karşılaşmadan onu tanıması anlamına gelir.
Aşağıdaki tabloda bir kişinin dış görünüşünün betimlemesinde kullanılabilecek özelliklere örnekler verilmiştir.
Yaş yaşlı orta yaşlı genç 20 yaş civarında
Görünüş hoş yakışıklı çirkin güzel sevimli sade tıknaz
Boy uzun orta boylu kısa
Beden tombul ideal kiloda şişman zayıf
Saç siyah beyaz kızıl sarışın kahve-rengi
uzun kısa kıvırcık düz dalgalı örgülü at kuyruğu
Göz kahverengi yeşil mavi gri ela
Yüz yuvarlak uzun kare oval kırışık çilli
? İç Görünüşün (Kişinin Duyguları)Betimlenmesi
Bir kişinin duygularından söz etmek bir nesneyi, bir yeri ya da bir kişiyi betimlemekten daha farklıdır. Bir nesneyi ya da yeri betimlemek iyi bir gözlem yapmayı ve ne yazacağınızı iyi bir şekilde planlamayı gerektirir.
Kişinin duygularının betimlenmesi sürecinde betimlenecek duygu sanki bir filmin bir sahnesinin durdurulması gibidir. Öğrenci, o sahneye ilişkin olarak neler hissettiğini kaydetmelidir.
Betimlenen kişinin duygularını (mutluluk, korku, güven, kıskançlık, utanma, nefret, coşku, kızgınlık, üzüntü, hayret, sevgi, hayal kırıklığı, heyecan, tereddüt) anlatırken duyguyu yüzde ve bedendeki yansımaları ile vermeye çalışmak, duygunun adını bulmayı okuyucuya bırakmak önemlidir. Ayrıca, bir insan birden çok duyguyu aynı anda yaşayabilir, duygular birbirinin içine girmiş olabilir. Bazen bir durum için farklı kişilerin, farklı duygular hissetmesi mümkündür.
8. Hikâye Edici Yazma
Hikâye edici yazma; bir ya da birkaç kişiyi, bir anıyı, bir dönemi, bir durumu hikâye unsurlarını (karakterler, olay, yer, zaman) kullanarak anlatmadır.
Hikâye edici yazmada olaylar peş peşe sıralanır. Bu şekilde sona doğru gidilir. Bir tarihçi bir gün ya da dönemle ilgili olayları anlatırken hikâye edici yazma yönteminden yararlanır. Bir olayın, olayların oluş sırasına göre anlatılması, yönerge verirken yapılacak olanların sıra ile anlatılması da hikâye edici anlatımdır. Hikâye etmenin günlük hayatta önemli bir yeri vardır. Örneğin; kek yaparken içindekilerin sırasına uygun olarak konulması vb.
Hikâye etme en basit şekilde hikâye yazmadır. Bir başlangıç ve bitiş vardır. Olaylar aşamalı olarak başlangıçtan bitişe doğru sıra ile yazılır. Örneğin bir arkadaşınıza bu sabah kalktığınızı, giyindiğinizi, kahvaltı yaptığınızı, otobüse ya da servise bindiğinizi, okula gittiğinizi, derslere girdiğinizi söylediğinizde bu, hem yaptığınız işlerin sıralanması hem de aynı zamanda bir hikâyedir.
a. Olayların Oluş Sırası Karışık Olarak Verilen Cümlelerden Hikâye Yazma
Aşağıda karışık hâlde verilen bir grup cümlenin olayların oluş sırasına uygun olarak yazılması istenir. Her cümlenin solunda bırakılan boşluğa bir numara verilerek olaylar olması gereken sırasıyla yazılmalıdır.
TÜRKÇE TÜR-YÖNTEM VE TEKNİKLER
A. ÖĞRENME TÜRLERİ
Bu başlık altında dinleme, konuşma, okuma, yazma, görsel okuma ve görsel sunu ile ilgili öğrenme türlerinin açıklamaları verilmektedir.
1. Sorgulayıcı Dinleme
Sorgulayıcı dinleme, bir konuşmada ifade edilen görüşlerin nedenleriyle verilip verilmediğini, öne sürülen gerekçelerin tutarlı olup olmadığını sorgulayarak dinlemedir. Sorgulayıcı dinleyen kişi konuşmacının görüşünü paylaşmasa da olaylara tarafsız bakabilmelidir.
2. İkna Edici Konuşma
İkna edici konuşma, bir konuşma türüdür. İkna edici konuşma beş adımda gerçekleştirilmektedir. Bunlar; dikkat çekme, anlamayı sağlama, inandırma, tekrarlama ve istenileni açıklama, ikna aşamalarıdır. İkna edilecek konuda karşıdakinin değişik görüş ve bilgilerle dikkatini çekme, canlı bir dille ve somut örneklerle konuyu anlamasını sağlama, soru ve kuşkuları giderecek kanıtlar sunma, ana fikir aralıklarla tekrar ederek hatırlatma ve son olarak da yapılması istenileni açıklamadır. İkna edici konuşmada ileri sürülen görüşler kabul edilebilir nitelikte olmalıdır. İkna edici konuşma, karşıdaki kişiyi kandırma anlamına gelmez; çünkü kandırma amaçlı konuşmalarda iş birliği yoktur, karşıdaki kişiyi kontrol altına alma söz konusudur. Oysa ikna edici konuşma, iş birliği yapma ve iki taraf için de yarar sağlamayı amaçlamaktadır.
İkna eden kişi, karşıdaki kişiyi kırmamaya dikkat etmelidir. İkna edilen kişi de kendi iradesiyle verdiği kararın sorumluluğunu taşımalıdır. İkna edici konuşmak beceri gerektirir. İkna edici konuşmanın yapıldığı süreçte karşıdaki kişinin kendi düşünce süreçlerinin bilincine varması ve başkalarının farklı düşünce süreçlerini de göz önünde bulundurması sağlanır. Böylece konuşmayı dinleyen kişi farklı görüşlerden etkili olanları ayırırken söylenenleri hemen ret ya da kabul etmemesi gerektiğinin bilincine varır.
3. Sorgulayıcı Konuşma
Öğrencinin bir fikre katılıp katılmadığını, nedenleri ile anlatması ve öne sürülen gerekçeleri sorgulayarak konuşmasıdır.
4. Sorgulayıcı Okuma
Okuyucunun, okuma sırasında, metinde işlenen düşüncelerdeki tutarlılık ya da tutarsızlıklar, çelişkiler, yazılma nedenleri, verilen örneklerin uygunluğu ya da yeterliği hakkında, kendine sorular sorarak okumasıdır. Sorgulayıcı okuma, bir dizi soruyla olguların neden-sonuç ilişkilerini araştırma, analiz etme, düşünce üretme, düşünceleri düzenleme, görüşleri karşılaştırma, çıkarımlarda bulunma, tartışmaları değerlendirme ve problem çözme gibi işlemleri gerektirmektedir. Sorgulayıcı okuma; aynı zamanda bilgiyi edinme, açıklama ve kavramlar arasındaki ilişkileri yapılandırma biçimidir.
5. Betimleyici Yazma
Betimleyici yazma; bir nesnenin (oyuncak, araba, atlıkarınca), bir yerin (piknik alanı, otobüs durağı) ya da bir kişinin (bir bebek, arkadaş, gelin) dış görünüşü hakkında yazmadır. Betimleme aynı zamanda ?iç görünüş? dediğimiz, bireyin davranışları ve duyguları ile ilgili olan kişilik özelliklerini de kapsar. Bunun yanında ortamla ilgili hissedilenlerden de söz edilebilir.
Betimlemede ayrıntılar önemlidir. Betimlenecek nesneye, yere ya da kişiye dikkatle bakılması gerekir. Gözlem; birikimiyle, içsel yaşantısıyla ve dünyaya bakış tarzıyla ilgilidir. Ancak, herkes aynı ilgi ve bilgi ile bakmayacağı için gözlemin tamamen aynı ayrıntıları içermesi mümkün değildir.
a. Nesne Betimlemesi
Bir nesnenin onun neye benzediğini yazma işlemidir. Nesne, betimlenerek rengi, boyutları ve şekli hakkında bilgi verilir. Bunun için, öğrencinin tanıdığı basit bir nesne seçilmelidir. Betimlenen nesne, daha önce onu hiç görmemiş okuyucunun betimlemeyi okuduktan sonra, onu gözünde canlandırmasını sağlayacak ölçüde açık ve belirgin ifadeler içermelidir. Eğer gerek görülürse yazıyı okuyan kişinin yapılan betimlemeye göre nesnenin resmini çizerek görselleştirebilir.
b. Yer Betimlemesi
Bir yerin betimlenmesi, o yerin neye benzediğini yazma işlemidir. Yer betimlemesi söz konusu mekân, nesneler ve nesnelerin o mekân içerisindeki yerinin betimlenmesinden oluşur Betimlenen yer ile ilgili görüntünün içeride mi, yoksa dışarıda mı olduğu önemlidir. Yazma işlemi, tek bir odayla, dışarıdaysa pencereden bakınca neler görüldüğü şeklinde sınırlandırılabilir. Betimleme aynı zamanda arka planda görülenleri de (dağlar, duvarlar, gökyüzü vb.) içerir. Ancak, yer betimlemelerinde, betimlenen yerdeki nesnelere tek tek odaklanıp onların ayrıntılı betimlemeleri yapılmaz, betimlenen yer genel hatları ile anlatılır. Sadece odadaki bir tahta koltuk, sandalye, lamba gibi nesnelerin bir iki özelliğinin verilmesi yeterlidir. Bunun yanı sıra, bir yerin betimlenmesinde eğer görüntüde kişiler varsa onlar hakkında da bilgi verilmesi gerekir.
c. Kişinin Betimlenmesi
Kişinin betimlenmesi iç görünüş ve dış görünüş açısından yapılmaktadır.
? Dış Görünüşün Betimlenmesi
Bir kişinin betimlenmesi bir nesnenin ya da yerin betimlenmesinden daha karmaşık ve etkileyicidir. Çünkü; insan betimlemesi, bir nesneye göre daha karmaşık ve etkileyicidir. Sadece bir insanın neye benzediğini değil, onun nasıl biri olduğunu da anlatmanız gerekir. Bir kişinin tam bir betimlenmesi onun nasıl düşündüğü, davrandığı neler hissettiği, onu hiç tanımayan bir kişinin onunla karşılaşmadan onu tanıması anlamına gelir.
Aşağıdaki tabloda bir kişinin dış görünüşünün betimlemesinde kullanılabilecek özelliklere örnekler verilmiştir.
Yaş yaşlı orta yaşlı genç 20 yaş civarında
Görünüş hoş yakışıklı çirkin güzel sevimli sade tıknaz
Boy uzun orta boylu kısa
Beden tombul ideal kiloda şişman zayıf
Saç siyah beyaz kızıl sarışın kahve-rengi
uzun kısa kıvırcık düz dalgalı örgülü at kuyruğu
Göz kahverengi yeşil mavi gri ela
Yüz yuvarlak uzun kare oval kırışık çilli
? İç Görünüşün (Kişinin Duyguları)Betimlenmesi
Bir kişinin duygularından söz etmek bir nesneyi, bir yeri ya da bir kişiyi betimlemekten daha farklıdır. Bir nesneyi ya da yeri betimlemek iyi bir gözlem yapmayı ve ne yazacağınızı iyi bir şekilde planlamayı gerektirir.
Kişinin duygularının betimlenmesi sürecinde betimlenecek duygu sanki bir filmin bir sahnesinin durdurulması gibidir. Öğrenci, o sahneye ilişkin olarak neler hissettiğini kaydetmelidir.
Betimlenen kişinin duygularını (mutluluk, korku, güven, kıskançlık, utanma, nefret, coşku, kızgınlık, üzüntü, hayret, sevgi, hayal kırıklığı, heyecan, tereddüt) anlatırken duyguyu yüzde ve bedendeki yansımaları ile vermeye çalışmak, duygunun adını bulmayı okuyucuya bırakmak önemlidir. Ayrıca, bir insan birden çok duyguyu aynı anda yaşayabilir, duygular birbirinin içine girmiş olabilir. Bazen bir durum için farklı kişilerin, farklı duygular hissetmesi mümkündür.
8. Hikâye Edici Yazma
Hikâye edici yazma; bir ya da birkaç kişiyi, bir anıyı, bir dönemi, bir durumu hikâye unsurlarını (karakterler, olay, yer, zaman) kullanarak anlatmadır.
Hikâye edici yazmada olaylar peş peşe sıralanır. Bu şekilde sona doğru gidilir. Bir tarihçi bir gün ya da dönemle ilgili olayları anlatırken hikâye edici yazma yönteminden yararlanır. Bir olayın, olayların oluş sırasına göre anlatılması, yönerge verirken yapılacak olanların sıra ile anlatılması da hikâye edici anlatımdır. Hikâye etmenin günlük hayatta önemli bir yeri vardır. Örneğin; kek yaparken içindekilerin sırasına uygun olarak konulması vb.
Hikâye etme en basit şekilde hikâye yazmadır. Bir başlangıç ve bitiş vardır. Olaylar aşamalı olarak başlangıçtan bitişe doğru sıra ile yazılır. Örneğin bir arkadaşınıza bu sabah kalktığınızı, giyindiğinizi, kahvaltı yaptığınızı, otobüse ya da servise bindiğinizi, okula gittiğinizi, derslere girdiğinizi söylediğinizde bu, hem yaptığınız işlerin sıralanması hem de aynı zamanda bir hikâyedir.
a. Olayların Oluş Sırası Karışık Olarak Verilen Cümlelerden Hikâye Yazma
Aşağıda karışık hâlde verilen bir grup cümlenin olayların oluş sırasına uygun olarak yazılması istenir. Her cümlenin solunda bırakılan boşluğa bir numara verilerek olaylar olması gereken sırasıyla yazılmalıdır.