Şentepe.
Çocukluğumun sırça köşkü , kocaman bahçelerin içinde evler olan mahalle.
Teyzelerin kazanların altını yakıp çamaşır kaynattıkları yıllarda geçti benim çocukluğum.
Mahallelerin ağır abisi olduğu yıllardı.
Lastik ayakkabı giymenin utanç olmadığı televizyonun tek kanal olarak izlendiği, insanların yolda karşılaştıklarında hal ve hatır denen iki eski dostu birbirine sordukları yıllar, saf kalabilmenin lüks sayılmadığı saf insanların toplu olarak yaşadıkları mahallelerden bahsediyorum.
Nişanlı olmalarına rağmen mahallenin giriş kapılarından geçtikten sonra el ele tutuşulmadığı bunun ayıp olarak görüldüğü yıllarda ben çocuktum.
Okullarda fındık ve sütün milli eğitim bakanlığı tarafından dağıtıldığı, öğretmenlere saygı duyulduğu yıllardan bahsediyorum.
Ben ve tüm mahalle çocuklarının bisiklet özlemini giderebilmesi için yıl sonunda karnelerinde hiç kırık not olmamasının gerektiği yıllar.
Mahalle bakkallarının önünde gece nöbeti tutan gençlerin bakkal kapanmadan az evvel kabak çekirdeği alıp kesekağıdının dibini görmeden ve bakkalın önünde çekirdek kabuklarından tepecikler yapmadan evlerine gitmediği yıllardan bahsediyorum.
Bırakın cep telefonunu, koca mahallede telefonun olmadığı acil bir işimiz olduğunda mahallenin kendi yağıyla kavrulmaya çalışan ama mahallenin çocukları tarafından çok zengin olduğu zannedilen bakkala gidip telefon açtığımız yıllardan bahsediyorum.
İşte o yıllar var ya.
Ben hiç aşık olmadım ...
Top peşinde koşmaktan aşka fırsatım olmadı.
Arka cebimde sakladığım sapanımla kuş avlama operasyonları yapmaktan aşka sıra gelmedi.
Güvercinlerime takla atmıyorlar diye, katıksız kümeslerine hapsetme fikrini aklımdan çıkarmış olsaydım eğer, belkide benimde çocukluk aşkım olabilirdi.
Aynı mahallenin tozunu toprağını yutmuş birisine aşık olsaydım belki de şu anda kendi evimde çocuklarıma mahallede Rıza amcanın bahçesinden meyve çalarken Cemalettin in düşüp nasıl ayağını kırdığını anlatıyor olabilirdim ...
Ben çocukken hiç aşık olmadım.
Aşk diye zannettiğim duygu meğer bu bedene hiç uğramadan yanı başımdan geçip gitmiş.
Aşk bana uğramış olsaydı eğer, ben şu anda mutlu olurdum.
Şentepe.
Çocukluğumun sırça köşkü , kocaman bahçelerin içinde evler olan mahalle.
Teyzelerin kazanların altını yakıp çamaşır kaynattıkları yıllarda geçti benim çocukluğum.
Mahallelerin ağır abisi olduğu yıllardı.
Lastik ayakkabı giymenin utanç olmadığı televizyonun tek kanal olarak izlendiği, insanların yolda karşılaştıklarında hal ve hatır denen iki eski dostu birbirine sordukları yıllar, saf kalabilmenin lüks sayılmadığı saf insanların toplu olarak yaşadıkları mahallelerden bahsediyorum.
Nişanlı olmalarına rağmen mahallenin giriş kapılarından geçtikten sonra el ele tutuşulmadığı bunun ayıp olarak görüldüğü yıllarda ben çocuktum.
Okullarda fındık ve sütün milli eğitim bakanlığı tarafından dağıtıldığı, öğretmenlere saygı duyulduğu yıllardan bahsediyorum.
Ben ve tüm mahalle çocuklarının bisiklet özlemini giderebilmesi için yıl sonunda karnelerinde hiç kırık not olmamasının gerektiği yıllar.
Mahalle bakkallarının önünde gece nöbeti tutan gençlerin bakkal kapanmadan az evvel kabak çekirdeği alıp kesekağıdının dibini görmeden ve bakkalın önünde çekirdek kabuklarından tepecikler yapmadan evlerine gitmediği yıllardan bahsediyorum.
Bırakın cep telefonunu, koca mahallede telefonun olmadığı acil bir işimiz olduğunda mahallenin kendi yağıyla kavrulmaya çalışan ama mahallenin çocukları tarafından çok zengin olduğu zannedilen bakkala gidip telefon açtığımız yıllardan bahsediyorum.
İşte o yıllar var ya.
Ben hiç aşık olmadım ...
Top peşinde koşmaktan aşka fırsatım olmadı.
Arka cebimde sakladığım sapanımla kuş avlama operasyonları yapmaktan aşka sıra gelmedi.
Güvercinlerime takla atmıyorlar diye, katıksız kümeslerine hapsetme fikrini aklımdan çıkarmış olsaydım eğer, belkide benimde çocukluk aşkım olabilirdi.
Aynı mahallenin tozunu toprağını yutmuş birisine aşık olsaydım belki de şu anda kendi evimde çocuklarıma mahallede Rıza amcanın bahçesinden meyve çalarken Cemalettin in düşüp nasıl ayağını kırdığını anlatıyor olabilirdim ...
Ben çocukken hiç aşık olmadım.
Aşk diye zannettiğim duygu meğer bu bedene hiç uğramadan yanı başımdan geçip gitmiş.
Aşk bana uğramış olsaydı eğer, ben şu anda mutlu olurdum.