Editörler : E.Kayı Han


Kapalı
23 Haziran 2009 16:52

dogalgaz ve petrol boru hatları ve Türkiyenin rolu ne olmalıdır?? düşüncelerinize..

ulusal tvde, 16.30 civarınsa başlayan bir program

Avrasya stratejisi ; petrol ve dogalgza boru hatları üstüne konuşulmakta..görüşleriniz nelerdir, nasıl bir siyaset izlemelidir Türkiye??

yazı ekleyecegim ,adres verip incelemenizi isteyecegim...

sonrasında da görşlerinizi yazarsanız sevinmeyecegim.


erarslan06
Kapalı
23 Haziran 2009 16:54

Petrol ve Doğalgaz Boru Hatları Stratejisi

Dr. Atilla SANDIKLI

03/06/2009 16:08

Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de güçlü olmak isteyen devletler enerji kaynaklarının bulunduğu bölgeleri ve ulaşım yollarını kontrol etmeye çalışmaktadırlar. Petrol ve doğalgaz rezervlerinin ancak 50-70 yıl daha ihtiyaçları karşılayabileceği değerlendirildiğinde, enerjinin öneminin her geçen zaman daha da artacağı ve 21. Yüzyılın bir enerji yüzyılı olacağı açıktır. Dolayısıyla bu yüzyılda da güçlü olmak isteyen devletler enerji kaynaklarının bulunduğu bölgeleri ve ulaşım yollarını kontrol etmeye çalışacaklardır.

Dünya ispatlanmış petrol rezervlerinin %56?sının Ortadoğu?da, %7?sinin Hazar Havzası ve kuzeyinde(1); doğalgaz rezervlerinin ise %32?sinin Ortadoğu?da, %25?inin Hazar havzası ve kuzeyinde bulunduğu dikkate alındığında, dünya enerji kaynaklarının büyük bir bölümünün bulunduğu Ortadoğu, Hazar havzası ve kuzeyi kalpgah(2) olarak adlandırılabilir.

Petrol ve doğalgaz?ın kalpgahtan tüketim bölgelerine çıkış yaptığı yolların başlangıcı Batı?da Beyaz Rusya, Ukrayna ve Türkiye; doğuda Özbekistan, Afganistan ve Pakistan?dır. Bu ülkeler kenar kuşak(3) ülkeleri ve yakın civarın kapısıdır. Ayrıca Baltık Denizi; Karadeniz, İstanbul ve Çanakkale boğazları; Doğu Akdeniz, Kızıldeniz, Aden Boğazı ve Süveyş kanalı; Basra Körfezi ve Hürmüz boğazı deniz çıkış yollarıdır.

Petrolün ve doğalgazın %48?inin OECD ülkelerinde, bunun da %35?inin Avrupa?da tüketildiği göz önüne alındığında Batıya açılan yolların önemi ortaya çıkmaktadır.(4) Baltık Denizi, Beyaz Rusya ve Ukrayna çıkış kapılarının Rusya tarafından kontrol ediliyor olması Türkiye?nin ve Doğu Akdeniz?in çıkış yolu olarak önemini arttırmaktadır.

Türkiye jeopolitik konumuna uygun olarak tarihi ipek yolunun canlandırılması için otoyol ve demir yolu projeleri geliştirmeye çalışmaktadır. Bölgesel bir güç, küresel bir aktör olan Türkiye mevcut konumunu daha da güçlendirmek ve bu konumuna süreklilik kazandırmak maksadıyla boru hatları ulaşımına ağırlık vermek mecburiyetindedir. Özellikle büyük petrol ve doğalgaz rezervlerinin Türkiye?nin doğu ve güneyinde, büyük tüketicilerin ise batı ve kuzeybatısında yer alması Türkiye?ye önemli avantajlar sağlamaktadır. Azerbaycan, Türkmenistan, İran, Irak ve Mısır doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa?ya taşımasını öngören Nabucco projesi Avrupa?ya enerji güvenliği açısından büyük faydalar sağlarken, Türkiye?nin bir enerji koridoru olmasını da gerçekleştirilecektir. Bu projeyle ilgili Rusya?nın karşı koymasını kırmak için gerekirse Mavi Akım doğalgaz boru hattına paralel bir hat daha çekilebilir. Bu hatla birlikte veya ayrı olarak aynı hatta paralel petrol boru hattı da projelendirilebilir. Bu hat Ceyhan?a kadar uzatılarak Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Kerkük-Yumurtalık hattı ile bir bölgede denize ulaştırılabilir. Bu üç hattın denize ulaştığı Ceyhan Yumurtalık bölgesinde rafineri ve petrokimya tesisleri kurularak bu bölge Doğu Akdeniz?in büyük bir enerji terminali haline gerilebilir.

Bölgeye gelecek ve bölgede üretilecek petrol ve petrokimya ürünlerinin tüketici ülkelere taşınmasından daha fazla pay almak için deniz filosunun geliştirilmesi faydalı olacaktır. Karayolu, demiryolu, denizyolları ve boru hatları ulaşım yeteneklerini geliştiren, bu yetenekleri hızlı ve etkin iletişim hizmetleri ile destekleyen Türkiye, ulaşım koridoru olma avantajını üretim üsleri ve terminalleriyle sinerji sağlayabilecek şekilde bir araya getirebilirse işte o zaman merkez bir ülke ve küresel bir güç haline dönüşebilir.

Notlar:

1-US Energy Information Adminstration From Oil and Gas Journal, 2007.

2-Halford John Mackinder?in Kara Hakimiyet Teorisinde batıda Volga, doğuda Sibirya, güneyde Himalayalar, kuzeyde Buz Denizi arasında kalan bölge ?Kalpgah? olarak adlandırılmıştır. Enerji yüzyılı olarak anılan günümüzde kalpgahın güneye doğru genişlediği, Hazar havzası ve Orta Doğu?yu kapsar hale geldiği değerlendirilmektedir.

3-Nicolas Spykman?ın Mackinder?in Kara Hakimiyet Teorisine karşı geliştirdiği bir tezdir. Bu teze göre kenar Kuşak ülkelerine hakim olan kalpgıhı, kalpgahı kontrol eden dünyayı kontrol eder.

4-Key World Energy Statistics, İnternational Energy Agency, Paris-Fransa, 2008, s. 30-31.

TÜrkiye Doğalgaz Boru Hatları Haritası

Türkiye Petrol Boru Hatları Haritası

Dr. Atilla SANDIKLI

BİLGESAM Başkanı


erarslan06
Kapalı
23 Haziran 2009 16:57

http://209.85.129.132/search?q=cache:VhtDY11KwI8J:www.mmo.org.tr/resimler/ekler/559da2ba967eb82_ek.pdf%3Fdergi%3D217+petrol+ve+dogalgaz+boru+hatlar%C4%B1&cd=10&hl=tr&ct=clnk&gl=tr

petrol ve dogalgaz boru hatları üzerine bir degerlendirme..

necip fazı yılmaz

**********************************************************

www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/.../pdgb.doc -

PETROL VE DOĞAL GAZ BORU HATLARI

Orta Asya ve Kafkasya?daki Türk Cumhuriyetlerinin petrol ve doğal gaz zenginliklerinin Batıya taşınması konusunda uluslararası arenada çekişmeler yaşanmıştır. Sovyetler Birliği?nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Orta Asya ve Kafkasya?daki Türk Cumhuriyetlerinin petrol ve doğal gaz zenginliklerinin batıya taşınması konusunda uluslararası arenada çekişmeler yaşanmıştır. Türkiye ve ABD?nin savunduğu Batı Rotası petrol ve doğal gazın, Rusya ve İran?ın güzergaha dahil edilmeden Orta Asya, Hazar, Gürcistan ve Türkiye üzerinden uluslararası piyasalara arzını hedeflemektedir. Rusya?nın desteklediği Kuzey Rotası petrol ve doğal gazın boru hatlarıyla Kafkaslar üzerinden Rusya?nın Karadeniz?deki Novorosisk Limanına pompalanmasını, oradan tankerlerle İstanbul Boğazı yoluyla Avrupa?ya sevk edilmesini hedeflemektedir. Kuzey Rotasının ikinci alternatifi ise Boğazlar yerine Bulgaristan ve Yunanistan üzerinden geçerek Avrupa?ya ulaşacak bir boru hattıdır. Bir diğer rota ise Kafkaslardan Gürcistan?ın Supsa Limanı?na uzanan boru hattıdır.

Bakü-Ceyhan (Batı Rotası) hattının diğerlerine göre üstün yanı Ceyhan Limanına çok büyük tonajlı tankerlerin yanaşabilmesidir. Supsa ve Novorosisk Limanları ise Boğazlardan geçebilecek daha küçük tonajlı tankerlere hizmet verebilmektedir. Diğer taraftan, Novorosisk Limanı kötü hava şartlarından dolayı yılda 2 ay kadar kapalı kalmaktadır.

En dar noktasında ancak yarım mil genişliğinde olan İstanbul Boğazı dünyanın en yoğun deniz trafiğine sahip bölgelerinden biri olup, seyr-ü seferi zor bir deniz yoludur. Yılda 5.500?ü petrol tankeri olmak üzere 50.000 deniz taşıtı boğazlardan geçiş yapmaktadır. Sovyetler Birliği?nin 1991 yılında dağılmasının ardından Rusya?nın boğazları kullanarak yaptığı ihracatında artış görülmüştür. Yeni petrol hattı projeleri boğazların trafiğini olumsuz yönde etkileyeceği açıktır. Türkiye, çevre için de büyük tehdit oluşturan ilave tanker trafiğini boğazların kaldıramayacağını ileri sürmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı?nın 2000 yılında yaptığı tahmine göre Karadeniz yoluyla yapılacak petrol ihracatının günlük 2,3 milyon varile çıkması beklenirken, boğazların ancak günlük 1,8 milyon varillik bir geçişi kaldırabileceği ifade edilmektedir.

2000 yılı Ekim ayında Azeri petrol şirketi SOCAR yedi uluslararası petrol şirketiyle boru hattının mühendislik hizmetleri için 25 milyon dolarlık bir anlaşma imzalamıştır. Şubat 2001?de Bakü-Ceyhan hattına başlangıçta karşı çıkan Chevron firması da sponsor firmalara iştirak etmiştir.

1,8 ila 4 milyar dolar civarında maliyetli olması planlanan Bakü-Ceyhan hattının ekonomik olmayacağı yönündeki iddialara Türkiye karşı çıkmaktadır. Bir diğer tartışma konusu ise üretilecek petrolün miktarıdır. Hatta destek veren konsorsiyumun 2001 yılındaki üretim miktarı günlük 118.000 varildir. Bazı uzmanlara göre boru hattının ekonomik olabilmesi için günlük 1 milyon varil petrolün pompalanması gerekmektedir. Konsorsiyumun lideri olan BP, hattın ekonomik olabilmesi için 6 milyar varil petrolün pompalanması gerektiğine dair tahminini 4-4,5 milyar varile indirmiştir. Gelişmeler neticesinde bu hatla iletilecek petrolün 2005 yılında artması beklenmektedir.

HAZAR MERKEZLİ MEVCUT VE POTANSİYEL BORU HATTI PROJELERİ

DOĞAL GAZ

Türkiye doğal gaz tüketiminin yaklaşık %7?sini (30 milyar kübik feet) kendisi üretmektedir. Son yıllarda Trakya, Mersin ve İskenderun civarlarında yeni doğal gaz yatakları bulunmuş olmakla beraber bunlar ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Özellikle elektrik enerjisi üretimine yönelik artan sayıdaki doğal gaz çevrim santralleri ve sanayiinin ihtiyacından dolayı doğal gaz talebinde hızlı bir artış görülmektedir. Türkiye?de doğal gaz değişik nedenlerden dolayı tercih edilmektedir. Doğal gazın temiz bir yakıt olmasının yanı sıra Türkiye?nin doğal gaz kaynaklarına yakınlığından dolayı daha ucuza temin edilmekte olması ve taşımacılık geliri enerji faturasından düşürülebilmektedir.

Konu ile ilgili birçok uzman Türkiye?nin doğal gaz talebi için öngörülen hızlı artış tahminlerine olduğu kadar Türkiye?nin finansal gücünün doğal gaz güç santralleri, yeni boru hatları ve LNG tesislerinin bu kadar hızlı bir şekilde kurulmasına elverişli olup olmadığı konusuna da son derece kuşkuyla bakmaktadır. 1999 yılında Türkiye, hemen hemen hepsi ithal olmak üzere 444 Bcf( milyar kübik feet) doğal gaz tüketmiştir ve bu toplam enerji tüketiminin yaklaşık %17?sini oluşturmaktadır. Türkiye?nin mevcut doğal gaz ithalatının yaklaşık %70?i Balkanlar üzerinden Rusya?dan, geri kalan %30?unun da büyük bölümü LNG tankerleri ile Cezayir ve Nijerya?dan gelmektedir. Türkiye tarafından Azerbaycan, Mısır, İran, Irak, Rusya ve Türkmenistan dahil olmak üzere bir çok ülke ile doğal gaz alım anlaşmaları imzalanmış veya imzalanması düşünülmektedir. Ancak, konu ile ilgili birçok uzman Türkiye?nin doğal gaz talebi için öngörülen hızlı artış tahminlerine olduğu kadar Türkiye?nin finansal gücünün doğal gaz güç santralleri, yeni boru hatları ve LNG tesislerinin bu kadar hızlı bir şekilde kurulmasına elverişli olup olmadığı konusuna da son derece kuşkuyla bakmaktadır. Türkiye?nin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, son derece iyimser olan doğal gaz talep artış tahminleri için daha da fazla kuşku uyandırmaktadır. Türkiye Mayıs 2001?de, İran ve Rusya ile yapılan iki önemli doğal gaz ithalat projesini ertelemiştir. Bu tarihe kadar Türkiye 2004 yılında başlamak üzere yıllık 850-880 Bcf tutarında doğal gaz ithalatı için anlaşma yapmıştır. Türkiye?nin doğal gaz tüketiminin yaklaşık iki katını oluşturan bu doğal gaz ithalinin yaklaşık %40?ının Bulgaristan üzerinden Rusya?dan, %33?ünün Karadeniz yolu ile gene Rusya?dan (Mavi Akım Projesi), %17?sinin İran ve %8?inin de Azerbaycan?dan gelmesi beklenmektedir. Uzmanların çoğu, bu büyüklükteki doğal gazın, 2004 yılı için Türkiye?nin talebinden çok daha fazla olduğuna inanmaktadırlar. Bu durum Türkiye?nin çok fazla doğal gaz anlaşması yapıp yapmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Ayrıca gaz ithalatının %70?inden fazlasının Rusya?dan yapılacak olması, Türkiye?nin ithalatın çeşitlendirilmesi amacı ile de ters düşmektedir.

15 Aralık 1997?de Rusya ile Türkiye arasında, Rus gaz şirketi Gazprom?un yılda yaklaşık 565 Bcf kapasitelik yeni bir gaz boru hattı kurması yönünde, 25 yıl için bir anlaşma imzalanmıştır. 15 Aralık 1997?de Rusya ile Türkiye arasında, Rus gaz şirketi Gazprom?un yılda yaklaşık 565 bcf kapasitelik yeni bir gaz boru hattı kurması yönünde, 25 yıl için bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre, 2,7-3,2 milyar dolar maliyet ile, Rusya?nın güneyindeki Izobilnoye?den Karadeniz?deki Dzhugba?ya 758 mil, sonra Karadeniz?in altından Samsun Limanına yaklaşık 248 mil, oradan da Ankara?ya boru hattı döşenecektir. Tamamlandığında Mavi Akım Hattı dünyanın en derin sualtı gaz boru hattı olacaktır. Karadeniz?in tabanında bulunan yoğun hidrojen sülfat tabakasının neden olacağı çürütücü ortam da düşünüldüğünde, boru hatlarının yapımında ileri düzey mühendislik gerekecektir. Mavi Akım projesine Rus Gazprom şirketi ve İtalyan ENI SpA şirketleri üstlenmiş olup, projenin Karadeniz geçiş kısmı tamamlanmıştır.

HAZAR GEÇİŞLİ TÜRKMENİSTAN-TÜRKİYE-AVRUPA BORU HATTI (TCP)

MAVİ AKIM PROJESİ

Mavi Akım hem teknik hem de ulusal güvenlik konularından dolayı tartışma konusu olmaktadır. Haziran 2000?de Türkiye?de Meclis, Mavi Akım anlaşmasına ek bir protokolü onaylayarak projedeki yatırımcılara vergi muafiyetini garanti etmiştir. Mavi Akım?ın Türkiye toprakları üzerindeki bölümünün maliyetinin 339 milyon doları bulması beklenmektedir. Mavi Akım hem teknik hem de ulusal güvenlik konularından dolayı tartışma konusu olmaktadır. Teknik olarak Karadeniz?in yoğun hidrojen sülfat kaplı tabanının 1,2 mil altından geçecek olması, ulusal güvenlik açısından ise Türkiye?nin enerji ithalatının Rusya?ya daha fazla bağımlı olma ihtimali tartışmalara neden olmaktadır. Ayrıca Mavi Akım yoluyla Rusya?dan alınacak gazın fiyatı, Türkmen veya Azerbaycan gazından daha pahalıya mal olacağı düşünülmektedir. Sonuç olarak Mavi Akım Türkiye?nin ileride Türkmenistan?dan gaz ithal etme ihtimalini azaltmaktadır.

21 Mayıs 1999?da Botaş, Türkmenistan?dan doğal gaz alımı için Hazar Denizi altından, Azerbaycan ve Ermenistan üzerinden geçen, 1.050 mil uzunluğunda ve 2-2,4 milyar dolara mal olacak bir doğal gaz boru hattı yapımı için anlaşma imzalamıştır. Bu proje ile fazlası Avrupa?ya gönderilmek üzere yıllık 565-1.060 bcf gaz alımı mümkün olabilecektir. General Electric, Shell ve PSG International şirketlerinin dahil olduğu konsorsiyumun liderliğini Amerikan Bechtel şirketi üstlenmiştir. Azerbaycan?daki 35 trilyonluk büyük gaz potansiyeline sahip Şah Deniz gaz bölgesinin Türkiye?ye Türkmenistan?dan çok daha yakın olmasına rağmen, Hazar Geçişli Türkmenistan-Türkiye-Avrupa Boru Hattı (TCP) daha tercih edilir bir durumdadır.

İçinde bulunduğumuz dönemde Hazar Geçişli Doğal Gaz Boru Hattının, Mavi Akım projesi, İran ve özellikle de Azerbaycan doğal gazı ile rekabet etmesi gerekmektedir. Azerbaycan?ın Şahdeniz bölgesinden gaz dağıtımı, Türkiye ve Azerbaycan?ın Mart 2001?de 15 yıl için imzaladıkları anlaşmaya göre 2004 yılında başlayabilecektir. Türkiye, doğal gaz talebinin birden çok boru hattından gelecek gaz arzı kadar hızlı artacağını iddia etmekteyse de, bir çok analist Türkiye?nin tahminlerini gerçekçi bulmamakta ve Mavi Akım, Hazar Geçişli Türkmenistan-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı veya Şahdeniz doğal gazı projelerinden bir tanesinin uzun süre için yeterli olacağına inanmaktadır.

Geniş doğal gaz rezervleri ile Mısır, Türkiye için bir başka potansiyel kaynak durumundadır. LNG tankerleri yolu ile gaz ithali için Akdeniz sahilindeki Said Limanı?nda ve İzmir Limanında yapılacak 1-2 milyar dolarlık bir yatırım gerekmektedir. Türkiye ve Mısır 1996 yılında LNG ithali için ön anlaşma imzalamışlar ancak uzmanlar anlaşmanın ekonomik yönden çok makul bulmamaktadırlar.

YAKIN DÖNEMDE MUTABAKAT SAĞLANAN VE UYGULAMAYA KONAN DOĞAL GAZ PROJELERİ

Rusya Federasyonu ? Türkiye Doğal Gaz Batı Hattı :

Anlaşma Tarihi : 18 Eylül 1984

Alım Miktarı : 6 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 804 Milyon Dolar

Süresi : 25 yıl

Başlangıç Tarihi : 1987

Rusya Federasyonu ? Türkiye Doğal Gaz Batı Hattı Kapasite Artırımı:

Anlaşma Tarihi : 10 Aralık 1996

Alım Miktarı : 8 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 1.072 Milyon Dolar

Süresi : 23 yıl

Başlangıç Tarihi : 1998

Cezayir ? Türkiye LNG Sevkıyatı:

Anlaşma Tarihi : 14 Nisan 1988

Alım Miktarı : 4 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 636 Milyon Dolar

Süresi : 20 yıl

Başlangıç Tarihi : 1994

Nijerya ? Türkiye LNG Sevkıyatı:

Anlaşma Tarihi : 9 Kasım 1995

Alım Miktarı : 1,2 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 192 Milyon Dolar

Süresi : 22 yıl

Başlangıç Tarihi : 1999

Rusya Federasyonu ? Türkiye (Mavi Akım) Doğal Gaz Hattı:

Anlaşma Tarihi : 15 Aralık 1997

Alım Miktarı : 16 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 1.936 Milyon Dolar

Süresi : 23 yıl

Başlangıç : 2001

İran ? Türkiye Doğal Gaz Hattı:

Anlaşma Tarihi : 8 Ağustos 1996

Alım Miktarı : 10 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 1.340 Milyon Dolar

Süresi : 25 yıl

Başlangıç : 2001

Türkmenistan ? Türkiye - Avrupa Doğal Gaz Hattı:

Anlaşma Tarihi : 21 Mayıs 1999

Alım Miktarı : 16 milyar m3/yıl (İlave olarak 14 milyar m3/yıl Avrupa?ya sevk)

Alım Tutarı : 2.144 Milyon Dolar

Süresi : 30 yıl

Başlangıç : 2002-2004


erarslan06
Kapalı
23 Haziran 2009 17:01

ADRESİ MUTLAKA KONTROL EDDİNİZ, HARİTALAR MEVCUTTUR:

www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/.../pdgb.doc -

****************************************************

PETROL VE DOĞAL GAZ BORU HATLARI

Orta Asya ve Kafkasya?daki Türk Cumhuriyetlerinin petrol ve doğal gaz zenginliklerinin Batıya taşınması konusunda uluslararası arenada çekişmeler yaşanmıştır.

Sovyetler Birliği?nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Orta Asya ve Kafkasya?daki Türk Cumhuriyetlerinin petrol ve doğal gaz zenginliklerinin batıya taşınması konusunda uluslararası arenada çekişmeler yaşanmıştır. Türkiye ve ABD?nin savunduğu Batı Rotası petrol ve doğal gazın, Rusya ve İran?ın güzergaha dahil edilmeden Orta Asya, Hazar, Gürcistan ve Türkiye üzerinden uluslararası piyasalara arzını hedeflemektedir.

Rusya?nın desteklediği Kuzey Rotası petrol ve doğal gazın boru hatlarıyla Kafkaslar üzerinden Rusya?nın Karadeniz?deki Novorosisk Limanına pompalanmasını, oradan tankerlerle İstanbul Boğazı yoluyla Avrupa?ya sevk edilmesini hedeflemektedir. Kuzey Rotasının ikinci alternatifi ise Boğazlar yerine Bulgaristan ve Yunanistan üzerinden geçerek Avrupa?ya ulaşacak bir boru hattıdır. Bir diğer rota ise Kafkaslardan Gürcistan?ın Supsa Limanı?na uzanan boru hattıdır.

Bakü-Ceyhan (Batı Rotası) hattının diğerlerine göre üstün yanı Ceyhan Limanına çok büyük tonajlı tankerlerin yanaşabilmesidir. Supsa ve Novorosisk Limanları ise Boğazlardan geçebilecek daha küçük tonajlı tankerlere hizmet verebilmektedir. Diğer taraftan, Novorosisk Limanı kötü hava şartlarından dolayı yılda 2 ay kadar kapalı kalmaktadır.

En dar noktasında ancak yarım mil genişliğinde olan İstanbul Boğazı dünyanın en yoğun deniz trafiğine sahip bölgelerinden biri olup, seyr-ü seferi zor bir deniz yoludur. Yılda 5.500?ü petrol tankeri olmak üzere 50.000 deniz taşıtı boğazlardan geçiş yapmaktadır. Sovyetler Birliği?nin 1991 yılında dağılmasının ardından Rusya?nın boğazları kullanarak yaptığı ihracatında artış görülmüştür. Yeni petrol hattı projeleri boğazların trafiğini olumsuz yönde etkileyeceği açıktır. Türkiye, çevre için de büyük tehdit oluşturan ilave tanker trafiğini boğazların kaldıramayacağını ileri sürmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı?nın 2000 yılında yaptığı tahmine göre Karadeniz yoluyla yapılacak petrol ihracatının günlük 2,3 milyon varile çıkması beklenirken, boğazların ancak günlük 1,8 milyon varillik bir geçişi kaldırabileceği ifade edilmektedir.

2000 yılı Ekim ayında Azeri petrol şirketi SOCAR yedi uluslararası petrol şirketiyle boru hattının mühendislik hizmetleri için 25 milyon dolarlık bir anlaşma imzalamıştır. Şubat 2001?de Bakü-Ceyhan hattına başlangıçta karşı çıkan Chevron firması da sponsor firmalara iştirak etmiştir.

1,8 ila 4 milyar dolar civarında maliyetli olması planlanan Bakü-Ceyhan hattının ekonomik olmayacağı yönündeki iddialara Türkiye karşı çıkmaktadır. Bir diğer tartışma konusu ise üretilecek petrolün miktarıdır. Hatta destek veren konsorsiyumun 2001 yılındaki üretim miktarı günlük 118.000 varildir. Bazı uzmanlara göre boru hattının ekonomik olabilmesi için günlük 1 milyon varil petrolün pompalanması gerekmektedir. Konsorsiyumun lideri olan BP, hattın ekonomik olabilmesi için 6 milyar varil petrolün pompalanması gerektiğine dair tahminini 4-4,5 milyar varile indirmiştir. Gelişmeler neticesinde bu hatla iletilecek petrolün 2005 yılında artması beklenmektedir.

HAZAR MERKEZLİ MEVCUT VE POTANSİYEL BORU HATTI PROJELERİ

DOĞAL GAZ

Türkiye doğal gaz tüketiminin yaklaşık %7?sini (30 milyar kübik feet) kendisi üretmektedir. Son yıllarda Trakya, Mersin ve İskenderun civarlarında yeni doğal gaz yatakları bulunmuş olmakla beraber bunlar ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Özellikle elektrik enerjisi üretimine yönelik artan sayıdaki doğal gaz çevrim santralleri ve sanayiinin ihtiyacından dolayı doğal gaz talebinde hızlı bir artış görülmektedir. Türkiye?de doğal gaz değişik nedenlerden dolayı tercih edilmektedir. Doğal gazın temiz bir yakıt olmasının yanı sıra Türkiye?nin doğal gaz kaynaklarına yakınlığından dolayı daha ucuza temin edilmekte olması ve taşımacılık geliri enerji faturasından düşürülebilmektedir.

Konu ile ilgili birçok uzman Türkiye?nin doğal gaz talebi için öngörülen hızlı artış tahminlerine olduğu kadar Türkiye?nin finansal gücünün doğal gaz güç santralleri, yeni boru hatları ve LNG tesislerinin bu kadar hızlı bir şekilde kurulmasına elverişli olup olmadığı konusuna da son derece kuşkuyla bakmaktadır. 1999 yılında Türkiye, hemen hemen hepsi ithal olmak üzere 444 Bcf( milyar kübik feet) doğal gaz tüketmiştir ve bu toplam enerji tüketiminin yaklaşık %17?sini oluşturmaktadır. Türkiye?nin mevcut doğal gaz ithalatının yaklaşık %70?i Balkanlar üzerinden Rusya?dan, geri kalan %30?unun da büyük bölümü LNG tankerleri ile Cezayir ve Nijerya?dan gelmektedir. Türkiye tarafından Azerbaycan, Mısır, İran, Irak, Rusya ve Türkmenistan dahil olmak üzere bir çok ülke ile doğal gaz alım anlaşmaları imzalanmış veya imzalanması düşünülmektedir.

Ancak, konu ile ilgili birçok uzman Türkiye?nin doğal gaz talebi için öngörülen hızlı artış tahminlerine olduğu kadar Türkiye?nin finansal gücünün doğal gaz güç santralleri, yeni boru hatları ve LNG tesislerinin bu kadar hızlı bir şekilde kurulmasına elverişli olup olmadığı konusuna da son derece kuşkuyla bakmaktadır. Türkiye?nin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, son derece iyimser olan doğal gaz talep artış tahminleri için daha da fazla kuşku uyandırmaktadır. Türkiye Mayıs 2001?de, İran ve Rusya ile yapılan iki önemli doğal gaz ithalat projesini ertelemiştir. Bu tarihe kadar Türkiye 2004 yılında başlamak üzere yıllık 850-880 Bcf tutarında doğal gaz ithalatı için anlaşma yapmıştır. Türkiye?nin doğal gaz tüketiminin yaklaşık iki katını oluşturan bu doğal gaz ithalinin yaklaşık %40?ının Bulgaristan üzerinden Rusya?dan, %33?ünün Karadeniz yolu ile gene Rusya?dan (Mavi Akım Projesi), %17?sinin İran ve %8?inin de Azerbaycan?dan gelmesi beklenmektedir. Uzmanların çoğu, bu büyüklükteki doğal gazın, 2004 yılı için Türkiye?nin talebinden çok daha fazla olduğuna inanmaktadırlar. Bu durum Türkiye?nin çok fazla doğal gaz anlaşması yapıp yapmadığı sorusunu gündeme getirmektedir.

Ayrıca gaz ithalatının %70?inden fazlasının Rusya?dan yapılacak olması, Türkiye?nin ithalatın çeşitlendirilmesi amacı ile de ters düşmektedir.

15 Aralık 1997?de Rusya ile Türkiye arasında, Rus gaz şirketi Gazprom?un yılda yaklaşık 565 Bcf kapasitelik yeni bir gaz boru hattı kurması yönünde, 25 yıl için bir anlaşma imzalanmıştır. 15 Aralık 1997?de Rusya ile Türkiye arasında, Rus gaz şirketi Gazprom?un yılda yaklaşık 565 bcf kapasitelik yeni bir gaz boru hattı kurması yönünde, 25 yıl için bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre, 2,7-3,2 milyar dolar maliyet ile, Rusya?nın güneyindeki Izobilnoye?den Karadeniz?deki Dzhugba?ya 758 mil, sonra Karadeniz?in altından Samsun Limanına yaklaşık 248 mil, oradan da Ankara?ya boru hattı döşenecektir. Tamamlandığında Mavi Akım Hattı dünyanın en derin sualtı gaz boru hattı olacaktır. Karadeniz?in tabanında bulunan yoğun hidrojen sülfat tabakasının neden olacağı çürütücü ortam da düşünüldüğünde, boru hatlarının yapımında ileri düzey mühendislik gerekecektir. Mavi Akım projesine Rus Gazprom şirketi ve İtalyan ENI SpA şirketleri üstlenmiş olup, projenin Karadeniz geçiş kısmı tamamlanmıştır.

HAZAR GEÇİŞLİ TÜRKMENİSTAN-TÜRKİYE-AVRUPA BORU HATTI (TCP)

MAVİ AKIM PROJESİ

Mavi Akım hem teknik hem de ulusal güvenlik konularından dolayı tartışma konusu olmaktadır. Haziran 2000?de Türkiye?de Meclis, Mavi Akım anlaşmasına ek bir protokolü onaylayarak projedeki yatırımcılara vergi muafiyetini garanti etmiştir. Mavi Akım?ın Türkiye toprakları üzerindeki bölümünün maliyetinin 339 milyon doları bulması beklenmektedir. Mavi Akım hem teknik hem de ulusal güvenlik konularından dolayı tartışma konusu olmaktadır. Teknik olarak Karadeniz?in yoğun hidrojen sülfat kaplı tabanının 1,2 mil altından geçecek olması, ulusal güvenlik açısından ise Türkiye?nin enerji ithalatının Rusya?ya daha fazla bağımlı olma ihtimali tartışmalara neden olmaktadır. Ayrıca Mavi Akım yoluyla Rusya?dan alınacak gazın fiyatı, Türkmen veya Azerbaycan gazından daha pahalıya mal olacağı düşünülmektedir. Sonuç olarak Mavi Akım Türkiye?nin ileride Türkmenistan?dan gaz ithal etme ihtimalini azaltmaktadır.

21 Mayıs 1999?da Botaş, Türkmenistan?dan doğal gaz alımı için Hazar Denizi altından, Azerbaycan ve Ermenistan üzerinden geçen, 1.050 mil uzunluğunda ve 2-2,4 milyar dolara mal olacak bir doğal gaz boru hattı yapımı için anlaşma imzalamıştır. Bu proje ile fazlası Avrupa?ya gönderilmek üzere yıllık 565-1.060 bcf gaz alımı mümkün olabilecektir. General Electric, Shell ve PSG International şirketlerinin dahil olduğu konsorsiyumun liderliğini Amerikan Bechtel şirketi üstlenmiştir. Azerbaycan?daki 35 trilyonluk büyük gaz potansiyeline sahip Şah Deniz gaz bölgesinin Türkiye?ye Türkmenistan?dan çok daha yakın olmasına rağmen, Hazar Geçişli Türkmenistan-Türkiye-Avrupa Boru Hattı (TCP) daha tercih edilir bir durumdadır.

İçinde bulunduğumuz dönemde Hazar Geçişli Doğal Gaz Boru Hattının, Mavi Akım projesi, İran ve özellikle de Azerbaycan doğal gazı ile rekabet etmesi gerekmektedir. Azerbaycan?ın Şahdeniz bölgesinden gaz dağıtımı, Türkiye ve Azerbaycan?ın Mart 2001?de 15 yıl için imzaladıkları anlaşmaya göre 2004 yılında başlayabilecektir. Türkiye, doğal gaz talebinin birden çok boru hattından gelecek gaz arzı kadar hızlı artacağını iddia etmekteyse de, bir çok analist Türkiye?nin tahminlerini gerçekçi bulmamakta ve Mavi Akım, Hazar Geçişli Türkmenistan-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı veya Şahdeniz doğal gazı projelerinden bir tanesinin uzun süre için yeterli olacağına inanmaktadır.

Geniş doğal gaz rezervleri ile Mısır, Türkiye için bir başka potansiyel kaynak durumundadır. LNG tankerleri yolu ile gaz ithali için Akdeniz sahilindeki Said Limanı?nda ve İzmir Limanında yapılacak 1-2 milyar dolarlık bir yatırım gerekmektedir. Türkiye ve Mısır 1996 yılında LNG ithali için ön anlaşma imzalamışlar ancak uzmanlar anlaşmanın ekonomik yönden çok makul bulmamaktadırlar.

YAKIN DÖNEMDE MUTABAKAT SAĞLANAN VE UYGULAMAYA KONAN DOĞAL GAZ PROJELERİ

? Rusya Federasyonu ? Türkiye Doğal Gaz Batı Hattı :

Anlaşma Tarihi : 18 Eylül 1984

Alım Miktarı : 6 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 804 Milyon Dolar

Süresi : 25 yıl

Başlangıç Tarihi : 1987

? Rusya Federasyonu ? Türkiye Doğal Gaz Batı Hattı Kapasite Artırımı:

Anlaşma Tarihi : 10 Aralık 1996

Alım Miktarı : 8 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 1.072 Milyon Dolar

Süresi : 23 yıl

Başlangıç Tarihi : 1998

? Cezayir ? Türkiye LNG Sevkıyatı:

Anlaşma Tarihi : 14 Nisan 1988

Alım Miktarı : 4 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 636 Milyon Dolar

Süresi : 20 yıl

Başlangıç Tarihi : 1994

? Nijerya ? Türkiye LNG Sevkıyatı:

Anlaşma Tarihi : 9 Kasım 1995

Alım Miktarı : 1,2 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 192 Milyon Dolar

Süresi : 22 yıl

Başlangıç Tarihi : 1999

? Rusya Federasyonu ? Türkiye (Mavi Akım) Doğal Gaz Hattı:

Anlaşma Tarihi : 15 Aralık 1997

Alım Miktarı : 16 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 1.936 Milyon Dolar

Süresi : 23 yıl

Başlangıç : 2001

? İran ? Türkiye Doğal Gaz Hattı:

Anlaşma Tarihi : 8 Ağustos 1996

Alım Miktarı : 10 milyar m3/yıl

Alım Tutarı : 1.340 Milyon Dolar

Süresi : 25 yıl

Başlangıç : 2001

? Türkmenistan ? Türkiye - Avrupa Doğal Gaz Hattı:

Anlaşma Tarihi : 21 Mayıs 1999

Alım Miktarı : 16 milyar m3/yıl (İlave olarak 14 milyar m3/yıl Avrupa?ya sevk)

Alım Tutarı : 2.144 Milyon Dolar

Süresi : 30 yıl

Başlangıç : 2002-2004


mustaffa
Genel Müdür
23 Haziran 2009 17:55

Gerek Bakü,Tiflis,Ceyhan olsun (hayata geçirilebilirse) Nabucco projesi olsun yapılabilirse ülkemize kazandıracağı açıktır.


erarslan06
Kapalı
23 Haziran 2009 18:03

Doğal gaz yer yüzüne çok yakın yerde

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ``Geçen hafta Batman tarafında yapılan arama çalışmalarında ilk defa yer yüzüne bu kadar yakın bir yerden doğal gaz çıktı`` dedi. Bakan Yıldız, TRT Türk kanalında katıldığı bir programda, enerji sektörüne ilişkin açıklamalar yaptı ve soruları yanıtladı.

Akkuyu`da kurulması planlanan nükleer santral ihalesindeki sürece dönük bir soru üzerine Yıldız, nükleer enerji santrallerinin kurulmasıyla ilgili daha önce dört kez teşebbüste bulunulduğunu ancak çeşitli gerekçelerle başarı sağlanamadığını anımsattı.

AK Parti hükümetleri olarak şu ana kadar öngördükleri bütün hedeflere ulaştıklarını ifade eden Yıldız, bu konuda da hedeflerine ulaşacaklarını söyledi.

``Nükleer enerjide Türkiye gecikmiştir`` diyen Yıldız, bunu mutlaka telafi edeceklerini belirtti.

Nükleer santral konusunun aynı zamanda bir teknoloji transferi ve kültür meselesi olduğunu ifade eden Yıldız, bu kültüre mutlaka mühendisinden teknisyenine ve çalışanına varıncaya kadar herkesin ulaşması gerektiğini belirtti.

Bir çok Türk mühendisinin dünyanın çeşitli ülkelerinde nükleer enerji alanında çalıştığına işaret eden Bakan Yıldız, bu mühendislerin Türkiye`ye getirilmesi ile ilgili de çalışmaların yapıldığını söyledi.

Nükleer santralin insan kaynakları açısından da önemli olduğunu vurgulayan Yıldız, şöyle konuştu:

``Bu bir okul, bu bir eğitim merkezi olacak. Aynı zamanda nükleer güç santrallerinin kurulması uluslararası ilişkilerden arındırılamayacak kadar büyük bir iş. Yani Nükleer Enerji Ajansı ile beraber yaptığımız çalışmalarda `ben istediğim tarzda kurabiliyorum` demeyeceğiniz kadar birbirine bağlantılı bir iş.

Bu açıdan karar sürecinin biraz uzamış olması, savunmak açısından bunu söylemiyorum, yani gecikmesi tabii ki bunun altını çizmek lazım ama dikkatle izlenmesi gereken bir süreç olduğunu belirtmek istiyorum.``

Bakan Yıldız, bir soru üzerine, nükleer santral ihalesine katılan ve teklif veren firmanın Batılı firmalarla da işbirliğinin olduğunu belirterek, bu açıdan santralin teknolojisinden bir endişelerinin olmadığını kaydetti.

Nükleer santral ihalesine dönük komisyon raporunun bu hafta içinde bakanlığa gelmesinin beklendiğini belirten Bakan Yıldız, kendilerinin de komisyon kararını önümüzdeki haftalarda Bakanlar Kuruluna aktaracaklarını bildirdi.

Yıldız, bir başka soru üzerine de Türkiye Nükleer Düzenleme Kurumunun mutlaka kurulması gerektiğini, bununla ilgili kurum görüşlerinin alındığını ve konunun Atom Enerjisi Komisyonunda değerlendirildiğini söyledi.

SİNOP`TA TEKNİK ALT YAPI ÇALIŞMALARI TAMAMLANDI

Sinop`ta nükleer santral konusunda teknik alt yapı çalışmalarının tamamlandığını, depremden tsunamiye varıncaya kadar meteorolojik ve jeolojik hazırlıkların yapıldığını anlatan Yıldız, ``Uluslararası Atom Enerji Ajansı da bu çalışmaların bir tarafında. Düzenleyici kurum olmadan yalnızca TAEK ile bu işi götürmek doğru değil`` diye konuştu.

``Vatandaşlarda, (Türkiye`de petrol var ama uluslararası şirketler bu petrolü çıkarmıyor) şeklinde bir görüş var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz`` şeklinde soruya da Bakan Yıldız, Türkiye`de petrol olduğuna inandığını söyledi.

Bakan Yıldız, Türkiye`nin bir çok bölgesinde petrol ve doğal gaz arama çalışmalarının sürdürüldüğünü, AK Parti hükümetleri döneminde bunun için çok büyük yatırımlar yapıldığını ifade etti.

``SURİYE SINIRINDAKİ MAYINLI ARAZİDEN PETROL ÇIKARIYORUZ``

``Ancak bazı şeyleri çok önceden konuşmak biraz ümitlerle oynamak anlamına geliyor`` diyen Yıldız, şöyle devam etti:

``Evet Suriye`de petrol var ama hemen yanı başında mayınlı arazinin içinden biz de petrol çıkarıyoruz. Buradan şu anda günde 2 bin 200 varil civarında petrol çıkarıyoruz. Bununla ilgili gerek özel sektör gerekse kamu çalışmalarına devam ediyor. Şimdi böyle olunca ben petrol olduğuna inanıyorum ve inşallah biz hükümetimiz zamanında bunu çıkaracağız. Fakat bunun üslubuna esası kadar dikkat etmemiz lazım. `Geliyor petrol bekleyin` dememek lazım. Petrol çıktıktan sonra bu sevinci kısa zamanda kamuoyu ile paylaşmak hangi hükümet olursa olsun çok önemli bir avantajdır.

Mesela kamuoyuna ilk defa söyleyeceğim bir konu var. Ama bunu ana kriter olarak da almamak lazım bu şerhle söylüyorum. Geçen hafta Batman tarafında doğal gaz ile ilgili yapılan çalışmalarda ilk defa yer yüzüne bu kadar yakın bir yerden doğal gaz çıktı. Rezervi konusunda ihtiyatlı davranıyoruz.``

Türkiye`nin, doğal gaz ihtiyacının sadece yüzde 2,5`ini kendi imkanlarıyla karşıladığını ifade eden Yıldız, bu çalışmalarla beraber önümüzdeki 2 yıl içinde bu oranı yüzde 10`lara çıkarmayı hedeflediklerini bildirdi.

ELEKTRİKTE KAYIP KAÇAK ORANI

Bakan Yıldız, elektrikteki kayıp kaçak oranlarının yüksek olmasıyla ilgili bir değerlendirme üzerine de AK Parti hükümetleri öncesinde Türkiye`de elektrikteki kayıp kaçak oranlarının yüzde 31 seviyesinde olduğunu, şimdi ise bu oranın yüzde 14`e gerilediğini söyledi.

Bu oranın AB ülkelerinde ortalama yüzde 10`lar civarında olduğunu anlatan Yıldız, Türkiye`nin de elektrikte kayıp kaçak oranlarını yüzde 7-8`lere indirmesi gerektiğini kaydetti.

Bir başka soru üzerine de temmuz ayında elektrik fiyatlarında zam öngörmediklerini ifade eden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, doğal gaz konusunda ise yurt dışından gelecek fiyatları takip ettiklerini, indirim yapmak için çalıştıklarını söyledi.

http://www.haberortak.com


erarslan06
Kapalı
23 Haziran 2009 18:10

Türkiye Petrol Denizi;

Tröst Kan Emiciler yok deyip mühürlüyor, oysa petrol cennetiyiz

UYDULARDAN da TESCİLLİYİZ

-Bize bu kuyulardan birkaç örnek verir misiniz?

-Mesela Adıyaman'da Adana'da Seyhan-Ceyhan nehirleri arasında Tuz gölü çevresinde Eğirdir Bölgesinde çalışmalar yapıldı... Bunlar yıllardan beri bilen şeyler..

-Türkiye'deki toplam petrol miktarı ne kadar tahmin ediliyor?..

-Üstüne basa basa söylüyorum dünyanın en zengin petrol yatakları bizde. Ancak derinde.. Türkiye genç bir ülke Tetis denilen okyanusun altından yükselmiş. Bir yandan Avrasya diğer yandan Afrika ve Arap Yarımadası bindirmiş. Tektonik olaylar yoğun ve karışık. Petrol ikinci zamanın sonu üçüncü zamanın başlarında en yoğun olarak teşekkül ediyor. Türkiye de bu zamanlarda oluşuyor. Türkiye'nin okyanus tabanından yükselişi denizel çökeltilere sahip olmasını getiriyor. Petrol oluşmasında çökellerin önemi büyük. Biliyorsunuz petrol organik kökenli.

Bu kıtaların itişmesi kırık yapısını karmaşıklaştırmış. Katmanların kimi derine dalarken aynı formasyonun bir parçası yukarı çıkmış. Bu yüzden jeolojik yapı karmaşık. Bunun mahsuru araştırmalarda biraz daha fazla emek harcamak mecburiyeti ve biraz daha fazla para harcanması. Yalnız bir durum var o da Güneydoğu Anadolu bölgesi. Bu bölge Arap kıtasının devamı. Jeolojik özelliği Anadolu'nun diğer bölgelerinden farklı. Bir özel şirket bu bölgede kaliteli Siluriyen Arap petrolünün aynısını bulduğunu belirtmişti.

Sorunuzun doğru cevabı şöyle. Türkiye'deki petrol Türkiye'ye yettiği gibi dışarıya satarak da tüm borcumuzu ödememizi mümkün kılacak kadar. Ama asıl önemlisi ise petrolün yakıt olarak değerinin dışındaki kullanımı.

TPAO'ya bir an önce işlerlik kazandırmalıyız. Personelini araziye çalışmalıyız. Kıyıma uğramış ve bugün yurt dışında çalışan son derece kıymetli vatanperver jeolog ve jeofizikçilerin tekrar yurda gelmesini sağlamalıyız. Bulunan petrolden prim vermeliyiz. TPAO'ya ivedi bir özel bütçe koymalıyız. Hatta önemini vurgulamak için "Türkiye'nin kurtuluşunun özel bütçesi" demeliyiz. Her şeyden önemlisi de uydu vasıtasıyla petrol aranmasını başlatmalıyız. Böyle bir şeyin olması ile işte o zaman çağ atlama imkanlarına sahip olacağız. Nedir uzaktan aramanın aslı?

Araştırma yapılacak arazi üzerinde uçaklarla veya uydulardan radar ve hiperspektral taraması yapan çok küçük aletlerle petrol ihtimali olan bölgeler üzerinde tarama yapılıyor. Böylece kayaların yaşları ve cinsleri arazinin zemin özellikleri tespit ediliyor. Bu yöntem ile artık her şey çok kolay. Bir örnek olması bakımından şunu söyleyeyim. Klasik yöntemlerle Sudan'da bir bölge iki yılda araştırılıyor. Masraf 2 milyon dolar. Bu yöntemle aynı bölgenin araştırması için sadece 165 bin dolar harcanıyor araştırma da sadece 2 ay devam ediyor.

Üstelik ilkinde elde edilemeyen olumlu bulgulara uydu araması sonucu sahip oluyorlar. Yani petrol aramacılığında ciddi bir devrim. Petrolün ilaç olarak kullanılmasından kimyevi madde olarak kullanımına kadar bir sürü imkân var. Fakat petrolün en önemli özelliği siyasi bir güç doğurmasıdır. Çünkü para getiren en önemli madde petroldür.

Ayrıca kim bu işin tröstüyse petrolün fiyatı da onun iki dudağı arasında. Petrol öyle bir şeydir ki diğer bazı maddeler gibi statik bir prosedüre dahil değildir. Çıkarırsınız rafineriye koyarsınız. Yani petrole sahip olan her türlü hakimiyetin sahibi olduğu için hedeftedir. Afgan Savaşı da netice de bir petrol savaşıdır.

- Peki bugün milli bir hareket başlatsak ve halihazırdaki teknik imkanlarımızla bu zengin ancak derinde olan petrol yataklarımızı işletebilir miyiz?..

-Biz bu petrolü çıkarabiliriz de işletebiliriz de.. Rize'de olduğu gibi birçok yerde zengin petrol yataklarımız var. Bunun yanında elimizde kalan makinalarla TPAO'nun o hiçbir iş yapmadan maaş alan personeliyle biz bugün bir seferberlik başlatsak çok kısa bir süre de kendi ihtiyacımızı karşıladığımız gibi dünyaya da petrol ihraç ederiz...

İHSAN GÜVEN BEY'İN AÇIKLAMASI

Sayın Hakan Yılmaz ÇEBİ

İfşa ettiğimiz bu mülakatımızın ardından emekli Kıdemli Binbaşı İhsan GÜVEN Beyefendiden önemli bir açıklama geldi. Sayın Güven siyasi tarih açısından mülakatın içersini dolduracak önemli meselelere temas ettiler. Bu vesileyle kendilerinin takdim ettikleri yazıyı aynen yayımlıyorum: (Hakan Yılmaz Çebi )

BÜYÜK Atatürk'ün kurduğu TÜRKİYE CUMHURİYETİ Ulus Devleti'nin vatanı olan ANADOLU dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz yataklarına sahiptir.

TEK KURTULUŞUMUZ BU PETROL VE DOĞALGAZ'I ACİLEN ÇIKARMAKTIR

1) Türkiye Cumhuriyeti'ne ait Anadolu'nun Jeolojik haritası (1/1000000 ölçekli) bu konularda bilgili kişilerce anlaşılabilir.

Bu haritanın içinde ve arkasında tektonik olayları belirleyen kırıklar kıvrımlar faylar vs. yerleri de net gösterilmiştir. Biraz jeolojik kültürü olan birisi böyle bölgelerde petrol doğalgaz ve madenlerin bolluğunu anlar.

2) a-Bu işin bilimsel akılla akıl bilgisiyle anlayışıyla olduğumdan yurdumuzun tek kurtuluşu olan bilhassa petrol ve doğalgaz meselesine bütün gücümle sarıldı.

b-1954 senesinde çıkan Max Ball'ın yaptığı petrol Kanunu Türkiye'nin Kuzeydoğusunda petrol aramayı yasak etmiş ve senede her şirketin 10 sondaj yapmasına müsaade etmişti. Elit tarafından haince hazırlanan kanun maddesi tarafımdan 1960 senesinde hainlikleri ortaya konularak değiştirilmeye çalışıldı.

c- Petrole sahip olan dünyaya hükmeder. Yani paraya sahip olan hükmeder. Buna da bugün Elit denmektedir. (Elit bilindiği gibi yurdumuzu küreselleşme adı altında köleleştirmektedir. Bunu da Türkiye'mizdeki bir kısım Elit işbirlikçisi insanlarımız ve yaptıklarının bilincinde olmayan kişiler yoluyla hızla gerçekleştirmektedirler. Bunda da muvaffak olmak üzeredirler.)

3)Yine bilimsel olarak 1/1000000 ölçekli Türkiye jeolojisi Tektoniğine ait haritalar tetkikinde bu zenginliğin varlığı ön bir yargı olarak anlaşılır. İlk çalışmalarım 1960-61 senesinde fiilen başlamıştır. Bu maksatla 10 tane 5000-5500 metreye inen makinelerin satın alınması için Amerika'ya bin ekip gönderilmişse de Amerikan idaresi bu makineleri vermemiştir. Bu makineleri Rusya'dan temin için çalışmam ve 10 makine alımı için yaptığım teşebbüs sonucu makinelerden biri gelmiş idarenin değişmesi sonucu 9 komünist diye gelmemiştir.

4)Bu işe bakan Enerji Bakanlığı'nın TPAO Genel Müdürlüğü arama ve sondaj işlerinde yıllarca hiçbir icraat yapmamış. Türkiye'nin elit tarafından biraz daha köleleştirilmesine yardım etmiştir. Rakamlar vermek suretiyle detaya girmek istememekteyim. Hatta TPAO sanki Türkiye'de her görevini tamamlamış gibi yurtdışında Mısır Libya Azerbaycan Cezayir ve Pakistan'da sondajlar yapmış hemen hemen hiç bir şey bulamamış bu işten devletimiz 550 milyon dolar zarar etmiştir.

5)Vatan evladı olduğunu bildiğimiz Sayın Neşat Akmandor'u enerji bakanlığına refere ettim o da maksatlı çark arasında yeterli işlevi görememiştir.

6)Zamanın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a 1966 senesinde Rus büyükelçisi müracaat etmiş "Uzay araştırmalarımıza göre petrolünüz çok beraber işletelim" teklifinde bulunmuş maalesef Sunay anlayışsızlık göstererek dikkate almamıştır. (Bu bilginin kaynağı Sayın Anıl Çeçen'dir)

7) 1972 senesinde ABD hükümeti Türk hükümetine uydu ile Türkiye'de petrol ve doğalgaz araması (Landsat) projesi gereği yer istasyonu kurulması için müracaat etmiş hükümet bu işi Türk Genel Kurmayına havale etmiştir. Yetkili kişinin ifadesine göre de Türkiye'de üç tane alıcı istasyon kurulmasına müsaade etmiştir.

Müsaade Şartları

a- Her türlü yardımcı personelin Türk olması

b- Her alınan bilginin kopyasının teslim edilmesi

c- Her bir istasyonda ODTÜ'lü bu hususta yetkili üç doçentin bulunması şartı ile kabul edilmiştir.

Birkaç ay sonra araştırıcılar elde ettikleri bütün belgeleri ve bunların özeti olan diski Türk yetkililerine teslim etmişti. Maalesef bu konuda bilgileri olan kişiler olmadığından "b a r a k a l a r d o l u s u e v r a k ç ö p e a t ı l m ı ş t ı r" . Böylece ABD'yi de idare eden Elit petrolün varlığını kesin tesbit etmiştir. (Bu bilgiler sınıf arkadaşım o zamanın Genel Kurmay'ında yetkili ve görevli olan kişi tarafından net olarak tarafıma iletilmiştir.

İdarenin her türlü zaafından istifade edilerek araştırma yapılmamıştır. 1982 senesinde "Landsat 7 uydusu" ile Elit'in sahip olduğu petrol arama şirketleri uzayda son tekniklerle bir daha arama yapmış "Türkiye'nin Güneydoğusu ve her tarafında adeta bir petrol denizi var" tabirini kullanmıştır. (Bu sıralarda Türkiye'deki Shell'in Araştırma Grubu Genel Müdürü Antony Hages gazetelere geçen beyanatta bu ifadeyi aynen kullanmıştır.

8)1982 senesinde o devirdeki idareye etki ederek Sayın Serbülent Bingöl'ü enerji bakanı yaptım. Bu vatanın Atatürk evladı ile akıl ve gönül birliği dolayısıyla Türkiye'nin var olan petrollerinin ortaya çıkması için Max Ball'ın Kanunun değiştirilmesi yani Kuzeydoğudaki aramanın yasaklanması kaydı ile senede 10 delik delme kaydının sildirilmesine karar verilmiş ve yabancılar petrol bulduğu takdirde denizde yüzde 45 karada yüzde 35'inin petrolü çıkaranın olacağı kanuna konmuştur. Bu kanun gayretimizle çıkmıştır.

9)Bunun üzerine Elit'in (Yani bugün hakim olan Federal Rezervin sahibi Dünya Bankası'nın sahibi Dünya Ticaret Örgütü'nün sahibidünya petrollerinin çoğuna sahip ve milletleri küreselleşme adıyla köleleştiren Türkiye'mizde bu yolla tükenme noktasına getirmeye çalışan dinsel topluluğun) bilinen New York'taki merkezinde dünya hakimi petrol şirketleri tarafından Serbülent Bingöl'ün tarafıma beyanına göre şu kısa ifadeler geçmiştir:

a- Elit'in dünya hakimi Federal Rezerv sahibi şirketlerinin en yetkilileri kanun değişikliğinden memnun olduklarını ve çok büyük petrol yataklarını çıkarmak ve işletmek istediklerini beyan etmişlerdir. S. Bingöl "Buyurun çıkaralım bunun için her türlü imkanımızı kullanalım" demişlerse de özetle "İyi ama petrol çıktığı takdirde İran-Irak'ın yaptığı gibi elimizden almayacağınızı nasıl garanti edersiniz?..." demişlerdir. Serbülent'in her türlü garantisine rağmen cevap vermemişlerdir. Ama Türkiye'nin petrol sahalarını sembolik ücretlerle kiralamışlar Rusya gibi memleketlerin araştırma yapmalarını engellemişlerdir. Bu işin önemli tarafı Türkiye Cumhuriyeti'nin içindeki bazı kişilerin gaflet ve dalalet denilecek kadar en ufak araştırma yapmayıp bu konuyu neticelendirmeleridir. Bunu affetmek vatana ihanettir.

b- Sayın Serbülent Bingöl'ün en yakın arkadaşı eski bakanlardan Şahap Kocatopçu'ya da bu olayı anlatmış olduğunu Kocatopçu da doğrulamıştır. Bu da Türkiye'nin derinde ve çok bol petrol ve doğal gaza sahip olduğunun kesin ispatıdır. Başka belgeye dahi ihtiyaç olmadığı nettir UYANALIM

10)Bu arada petrol şirketleri yüzlerce uyduyla araştırma yaparak bu bilgileri kesinleştirmiştir ve dünya hakimi Elit Türkiye petrolünü her türlü vatan hainlerini kullanarak yedek olarak bekletmektedir.

11)Her kesin gazetelerde ve televizyonlarda defalarca bildirilen bu bilgileri anlayacağı gibi Türkiye'de yer yer doğalgaz doğal olarak çıkmış ve nedense Türkiye'nin başındakiler kör gibi durup bunlara kulak tıkamışlardır. Örneğin Ceyhan ve birçokları gibi.

12)İsrail'in resmi petrol arama şirketi petrol kongresine ve fuarına katılmış şirketin gazetelerde defalarca yazılan beyanlarına göre Türkiye'deki 12 kişilik gruplarla petrol arama çalışmaları yaptıkları ve bir nevi köleleştirme hedefli petrol kanunun çıkmasını beklediklerini ifade etmişlerdir. Bu kanun da kabaca çıkmıştır. Maalesef üstü kapalı deyimlerle çıkmıştır. Arzu edilirse Türkiye'deki herkes tarafından seyredilen petrol ve doğalgaz görüntülerinin belgeleri geniş çapta verilebilir.

Basit bir örnek Avustralya firması AMITY OIL Trakya Bölgesinde hemen sondaja başlamış ve doğalgaz üretimine geçmiştir. Bir başka örnek yerli firmalardan ERMAN PETROL daha önce TPAO'nun daha önce 20 yıl önce terk etmiş olduğu Adıyaman kuyularında zengin petrol bulmuş ve işletmeye başlamıştır. Aynı şirket Ceylanpınar da 2.5 milyar varillik rezerv tespit etmiştir. 1930'lu yıllarda Mürefte'de Romenler tarafından açılan doğalgaz kuyularında elde edilen gaz ile birçok fabrikalar çalışmaktadır. Ayrıca bir ABD firması Çorlu ve Tekirdağ bölgesinde yapmış olduğu aramalar çerçevesinde bulduğu doğalgazı yakın çevrelerdeki 15 fabrikaya vermiştir. Sayısız örnekler verilebilir.

13)TPAO 3915 kişilik kadrosuyla ölü uykusuna yatmış 550 bin dolar zarar etmiş her işi bitmiş gibi eli boş dönmüştür. Bu hususu Enerji Bakanı dahil bütün yetkililere defalarca belirttim. Hala uyanma gösterilmemiş hatta şahsıma değil gazetelerde Türkiye'de söylenen derecede petrol bulunmadığı yayılmıştır. Türkiye'nin enerji ihtiyacının (petrol ve doğalgaz) kendi yurdunda temin edilmeyeceği ana temasını işleyerek yurtdışında dünya piyasasına göre çok daha pahalı olarak doğalgaz santralleri kurulmuş ve milyarlarca dolar (çöpe atacak paramız olmamasına rağmen) ödenmiştir.Böylece fiyatının yüksekliği yanında Türkiye'nin enerjisi yabancıya yani Rusya'ya İran'a ve deniz taşımacılığı vasıtasıyla birçok memlekete bağımlı kılınmak felaketi hazırlanmıştır. Tabii bundan yerli menfaatçiler ayrıca çöplenmişlerdir.

14)Bu bilgilerin özet ve belgesel olarak yetkililere sunuluşunda zamanın Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri vatan evladı Sayın Cumhur Asparuk'un dikkatini çekmiş şahsımı arayarak bizzat tespit ettiği bir olayı sonsuz vatanseverlik ve heyecanla bildirmiştir. Görevle Hindistan'da ki Bir ABD üssünde birifingte en yetkili kişinin belirttiğine göre Türkiye (Bilhassa doğusuyla ve bütünüyle bir petrol denizi üzerindedir. Derinlik 5500-6000 metre) verilen aynı bilgilerin çakışması ile müjde vermişti. Ama yetkililerin bazılarının gaflet ve delaleti hıyaneti bunu da unutturmuştur. Ağlanacak haldeyiz! Her Atatürk evladının kahrolacağı hain bir davranıştır.

15) ÇOK ÖNEMLİ TESPİT:

a- Çıkarılan petrol ve doğalgaz kanunu Türkiye Cumhuriyeti ulus devletinin köleleşmesine hizmet eden bir kanun hüviyetindedir. Detayları defalarca en yetkililere yazılmıştır

b- Büyük Atatürk'ün kurduğu Türkiye'mizin kurtuluşu acil paraya yani petrole kavuşarak sağlanabilir. Bunu en basit ve bilgili kişi net anlar (hain değilse). Bütün bunlar en belgesel ve ağır ifadelerle Türkiye Cumhuriyeti'ni idare eden herkese belgeler gönderilmek suretiyle ifade edilmiştir. En ufak vicdan ve izan gösterilmemiştir. UYANALIM!..

Not: Röportaj: Hakan Yılmaz Çebi

İhsan GÜVEN

Em. İs. Kd. Bnb.

Amme İdarecisi (Türkiye Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü)

İnş. Müh. (İTÜ)


erarslan06
Kapalı
23 Haziran 2009 18:12

Enerji savaşlarında Türkiye üzerindeki oyunlar--MACİT SOYDAN

--------------------------------------------------------------------------------

Siyah altın hep kana bulandı

Uluslararası şirketler Türkiye?deki zengin petrol

kaynaklarının varlığını kesinleştirdi.

Yeni Türk Petrol Yasası ile ilgili eleştiriler aslında yeni değil. Yıllardır Türkiye?nin petrol politikasıyla ilgili ciddi araştırmalar yapıldı. Ancak petrolde milli politikaları savunan birçok önemli isim, karanlık cinayete kurban gitti. İlk olarak akla gelen, Atatürkçü Düşünce Derneği kurucularından Prof. Dr. Muammer Aksoy. Aksoy?un petrole ilgisinin başlangıç tarihi 1943?lere dayanıyor. O tarihlerde doktora yapmak için Zürih?e giden Aksoy, ileride Enerji Bakanı olacak İhsan Topaloğlu ile tanıştı. Topaloğlu, Hakan Yılmaz Çebi ile yaptığı bir röportajda o günleri şöyle anlatıyor:

?Muammer Aksoy?u 1943 yılında Zürih?de okurken O?da doktara yapmaya gelmişti tanıştık ve dost olduk. 1959 yılında yapılan anlaşmalarla, 1961?de Kalteks?le yapılar anlaşmalarla İPRAŞ Rafinerisi kuruldu. Yüzde 51?i TPAO?nun yüzde 49?u CARTES?in bunun yanında ATAŞ Rafinerisi kurulmuştu. ATAŞ?taki ortaklar da Shell, Mobil ve BP yanında CARTEKS?ten oluşuyordu.

Vatan meselesi...

1962?de ATAŞ Rafinerisi faaliyete geçti, İPRAŞ?tan birkaç ay sonra. Bunlar petrol ithal ederek çalışacak rafinerilerdi. Halbuki Türkiye Petrollerinin Batman?da bir rafinerisi vardı bu rafineri yerli hammadde kullanıyordu. Rafinerinin kapasitesi 500 milyon tondu, o zaman için ülkenin ihtiyacı ise 2.5 milyon tondu. 2 milyonluk bir açık olmasına rağmen yine de çıkarılan mevcut petrolü yabancı şirketler yurtdışına ihraç etmemizi istiyorlardı. Aramızda çıkan bu münakaşalar sonrası ben mevzuyu bilen iyi bir hukukçu aradım. Memlekette bu konuyu bilen hukukçuların çoğu yabancı şirketlerin müşavirleriydi. Tam o günlerde ne yapacağımı düşünürken Muammer Aksoy beni ziyarete geldi. Kendisine mevcut problemleri anlatınca verdiği dosyaları incelemek üzere gitti. Ertesi gün haklı olduğumu söyleyerek ?Bu işi vatan meselesi adlettiğinden ücretsiz yapacağını söyledi.?

Son isim değil

Böylelikle Muammer Aksoy, petrol konusunun içinde buldu kendini. Birçok makale ve aynı zamanda kitaplar yazdı. Hatta, şu an gündemde olan yeni Türk Petrol Kanunu?nun 80?li yılların sonunda da gündeme geldiği ve bu yasaya Aksoy?un çok sert eleştirileri olduğu de dile getiriliyor. Ne acı bir tesadüftür ki, Aksoy 31 Ocak 1990 tarihde uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Petrol konusunda yaptığı araştırmalarla karanlık kurşunlara hedef olan Prof. Dr. Muammer Aksoy ilk ve son isim değil. Petrol konusunda yaptığı araştırma ve analizleri kamuoyu ve devlet kademeleriyle paylaşan çok sayıda isim şaibeli bir şekilde hayatını kaybetti. Emekli kıdemli binbaşı İhsan Güven 4 Mayıs 2004?te evinde öldürüldü. ?Petrol Fırtınası? kitabının yazarı, gazeteci Raif Karadağ, cumhurbaşkanı ve başbakanla görüşmeden bir gün önce ölü bulundu. Cudi Dağı?nda petrol arayan 6 Türk mühendisinin, 9 Eylül 1992 tarihinde PKK?lı teröristler tarafından öldürüldüğü ifade edildi. Altan Duransoy isimli genç beynimizin ABD?de çok önemli belgelere ulaştığı, bu belgelerde Türkiye?nin zengin rezervlerinin bulunduğu dile getirildi. Duransoy ülkeye döndükten sonra korkunç bir şekilde öldürüldü (Kafası kesilerek).

Petrole sahip olan dünyaya hükmeder

Yeraltı kaynakları konusunda milli politikaları savunan ve Türkiye?nin petrol zenginlikleri konusunda yaptığı araştırma ve analizlerini kamuoyu ve devlet kademeleriyle paylaşan emekli kıdemli binbaşı İhsan Güven de 4 Mayıs 2004 yılında eşiyle birlikte Tuzla?daki evinde ölü bulundu. Türkiye?nin önemli hidrojeolog ve yer altı suyu doktorlarından birisi olan Güven, cinayeti kamuoyuna ?Dost Tarikatı Cinayeti? olarak yansıdı. İhsan Güven, petrol konusunda çeşitli çalışmalara imza atan araştırmacı yazar Hakan Yılmaz Çebi?yle yaptığı son görüşmede şu bilgileri vermişti:

* Anadolu?nun jeolojik haritası incelendiğinde, biraz jeoloji bilgisi olan birisi kolaylıkla petrol, doğal gaz ve madenlerin bolluğunu anlar.

* Yurdumuzun tek kurtuluşu olan petrol ve doğal gaz meselesine bütün gücümüzle sarılmalıyız. Petrole, yani paraya sahip olan dünyaya hükmeder.

* Yine bilimsel olarak 1/1.000.000 ölçekli Türkiye Jeolojisi tektoniğine ait haritaların tetkikinde bu zenginliğin varlığı bir ön yargı olarak anlaşılır. İlk çalışmalarım 1960 - 1961 senesinde fiilen başlamıştır. Bu maksatla 10 tane 5 bin, 5 bin 500 metreye inen makinelerin satın alınması için ABD?ye bir ekip gönderilmişse de Amerikan idaresi bu makineleri vermemiştir. Bu makinelerin Rusya?dan temini için çalışıldı ve 10 makine alımı için yaptığımız teşebbüs sonucu makinelerden biri gelmiş,

idarenin değişmesiyle 9 makine komünist oldukları için alınmamıştır.

* 1972 yılında ABD Türk hükümetine uydu ile Türkiye?de petrol ve doğalgaz araması (Landsat) projesi gereği yer istasyonu kurulması için müracaat etmiş, hükümet bu işi Genelkurmay?a havale etmiştir. Yetkili kişinin ifadesine göre Türkiye?de üç tane alıcı istasyon kurulmasına müsaade edilmiştir. İdare?nin her türlü zaafından istifade edilerek araştırma yapılmamıştır. 1982 yılında ?Landsat 7 uydusu? ile konsülün sahip olduğu petrol arama şirketleri uzayda son tekniklerle bir daha arama yapmış, ?Türkiye?nin güneydoğusu ve her tarafında adeta bir petrol denizi var? tabirini kullanmıştır.

* Petrol şirketleri yüzlerce uydu ile araştırma yaparak Türkiye?deki petrolün çokluğu ile ilgili bilgilerini kesinleştirmiş ve dünya hakimi konsül Türkiye petrolünü her türlü vatan hainlerini kullanarak yedek olarak bekletmektedir.

* İsrail?in resmi petrol arama şirketi gazetelerde defalarca yazılan beyanlarına göre, Türkiye?de 12 kişilik gruplarla petrol arama çalışmaları yaptıklarını ve bir nevi köleleştirme hedefli petrol kanununun çıkmasını beklediklerini ifade etmişlerdir.

* Türkiyemizin kurtuluşu acilen paraya yani petrole kavuşarak sağlanabilir. Bunu en basit ve bilgili kişi net bir şekilde anlar eğer hain değilse.

Muammer Aksoy 1990 yılında

evinin önünde öldürülmüştü

Petrol konusunda yaptığı araştırmalarla karanlık güçlerin hedefi olan Prof. Dr. Muammer Aksoy, 31 Ocak 1990 günü Ankara?da evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti.

Prof. Dr. Aksoy, her yıl çeşitli etkinliklerle anılıyor.

Milli Politikayı Savunan

Kurşunlara Hedef Oldu

Türkiye?nin sahip olduğu yeraltı zenginliklerinin farkında olan ve bu konuyla ilgili milli menfaatleri ön planda tutan araştırmalar yapan, aralarında Prof Dr. Muammer Aksoy?un da bulunduğu çok sayıda bilim adamı uğradığı silahlı saldırılarda hayatını kaybetti


erarslan06
Kapalı
23 Haziran 2009 18:40

yer altı ve yer üstü kaynakları noktasında zenginliğimize sınır yok..bilimsel araştırmalarda bunu söylüyor kesin olarak...

ya biz neden bu zenginliğimiz kullanmaktan aciziz???????

neden baştaki zevatlar ; yaptıkları gizli anlaşmalar sonucu,Türkiyenin , bu kaynaklarını kullanması noktasında,Türkiyenin çıkarına çalışmıyorlar??*

neden Türkiyeyi , dışarıya baglıyan anlaşmalar yapıyorlar??

neden , neden, neden ( aslında büyük harflerle yazacaktım ama saygı- sevgi duydugum kişiler için bagırmıyorum)!!!!!!!!!


mustaffa
Genel Müdür
24 Haziran 2009 14:11

Birde yeraltı kaynaklarımızda çıkarılırsa, ülkemizi kimse tutamaz.


dede ali
Kapalı
24 Haziran 2009 21:06

nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz...


erarslan06
Kapalı
13 Temmuz 2009 11:40

'Nabucco Neden Önemli? ( stratejik boyut)

21. asrın projesi olarak lanse edilen Nabucco neden önemli? Aşk, entrika ve savaşın hikayesi Nabucco...

13 Temmuz 2009 / 10:58

Nabucco projesinde en kritik aşamalardan birine gelindi. Tüm dünyanın gözü Ankara'da hükümetlerarası anlaşmaya atılacak imzalarda.

Peki Nabucco Projesi nedir ve neden bu kadar önemli? İşte projenin hikayesi...

Verdi'nin dünyaca ünlü Nabucco Operası... Verdi, dört perdelik bu eserinde milattan önce 586 yılında Kral Nabukadnezar döneminde Yahudilerin Kudüs'ten sürgün edilmesini anlatıyor.

Verdi'nin bu operası bugün Avrupa Birliği'nin güvenli enerji kaynaklarına ulaşımda umudunu bağladığı doğalgaz boru hattı projesine adını verdi. 7 yıldır dünyanın gündemindeki projenin hikayesi ile o ünlü operanın hikayesinin yolları kesişti... Aşk, entrika ve savaşın hikayesi...

Avrupa Birliği Enerji Bakanları 2003 yılında Viyana'da toplandıklarında ortak gündem maddeleri doğalgazda Rusya'ya bağımlılıktı... Sadece Rusya'nın belirlediği fiyatı kabul etme zorunluluğu değil, Rusya'nın gazı siyasi koz olarak kullanması da tedirgin eden unsurlar arasındaydı.

Saatlerce konuştular, tartıştılar ve avrupa ülkelerine alternatif bir hattan ve alternatif bir kaynaktan gaz tedarik edilmesi konusunda görüş birliğine vardılar. Aynı akşam Viyana'da Verdi'nin Nabucco operasını izlediler ve projenin adını koydular: "Nabucco doğalgaz boru hattı projesi."

Yola Hazar bölgesi ve Ortadoğu'nun doğalgaz rezervlerini avrupa pazarlarına ulaştırmak için çıktılar. Bu noktada Türkiye'nin stratejik konumu belirleyici oldu. Güvenli enerjinin yolunun Türkiye'den geçmesi kararlaştırıldı.

3 bin 300 kilometrelik boru hatının neredeyse yarısı, 1558 kilometrelik bölümü Türkiye topraklarından geçecek, besleme hatlarıyla birlikte bu rakam 2000 kilometreye ulaşacak. İşte bu yüzden türkiye en kritik ortaklardan biri.

Ortadoğu ve Hazar bölgesinden gelecek gaz Türkiye'deki yolculuğunu Bulgaristan sınırında tamamlayacak. Bulgaristan, Romanya ve Macaristan güzergahını izleyerek Avusturya'nın başkenti Viyana'ya ulaşacak.

Hattın 392 kilometresi Bulgaristan'dan 457 kilometresi Romanya'dan 388 kilometresi Macaristan'dan, 46 kilometresi ise Avusturya'dan geçecek. Hedef 30 milyar metreküp doğalgaz taşınması.

Projenin maliyeti ilk yıllarda 4.1 milyar euro olarak hesaplandı. Ancak dünya demir çelik fiyatlarında bir dönem yaşanan artış milayeti de artırdı. Hesaplar değişti. Bugün maliyet 7.9 milyar euro olarak hesaplanıyor.

Proje ortakları:

-BOTAŞ (Türkiye)

- RWE (Almanya)

- OMV (Avusturya)

- MOL (Macaristan)

- Bulgargaz (Bulgaristan)

- Transgaz (romanya)

Projeye RWE şirketiyle ortak olan Almanya transit geçiş ülkesi olmadığı halde ortak konumundaki tek ülke. Nabuco hattının öncelikle Azerbaycan ve Türkmenistan doğalgaz kaynakları ile doldurulması planlanıyor. Uzun vadede ise Irak, İran, Mısır ve Rusya'nın da sistemi beslemesi isteniyor.

Nabucco'yu en yakından izleyen ülkelerden biri ise ABD... Hem yakından izliyor hem de avrupa ülkelerinin Rusya'ya bağımlılıktan kurtuluşunu destekliyor. ABD bu 7 yıllık süreçte sık sık tıkanma noktasına gelen projenin önünü açmak için devreye girdi. Anlaşmazlıkları gidermede kritik rol oynadı.


erarslan06
Kapalı
13 Temmuz 2009 11:42

Nabucco'da İmzalar Atılıyor stratejik boyut)

Tarihi zirve başladı. Kimler katılıyor, neler konuşuyor? Dünyanın kalbi Ankara'da atıyor. İşte Nabucco zirvesinden ayrıntılar.

13 Temmuz 2009 / 11:06

Hazar ve Ortadoğu bölgesindeki doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınmasını öngören Nabucco doğalgaz boru hattı projesinde "dönüm noktası" kabul edilen hükümetlerarası anlaşmanın imzalanacağı zirve başladı.

Ankara Rixos Otel'de düzenlenen zirve çerçevesinde, ilk olarak Nabucco projesine ilişkin tanıtım filmi gösterildi.

Tanıtım filminin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kısa bir konuşma yaptı.

Oturumun ardından projenin geçiş ülkelerini oluşturan Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya arasında "Hükümetlerarası Anlaşma" imzalanacak.

Söz konusu anlaşmayla, projenin inşasını uluslararası anlaşma avantajlarını sağlayarak kolaylaştırmak, hızlandırmak ve işletme safhasında uygulanacak vergilendirme gibi belli esasları karara bağlamak amaçlanıyor.

Nabucco hükümetlerarası anlaşması imza töreni vesilesiyle, yarın doğalgaz üreticisi, tüketicisi ve transit ülkelerin de iştirakleriyle aynı gün Ankara'da bir zirve toplantısı düzenlenecek ve zirvede, kaynak ülkelerin projeye gaz tedariki konusu ve bu çerçevede hayata geçirilmesi öngörülen projeler üzerinde görüş alışverişinde bulunulacak.

Kimler katılacak?

Ankara Rixos Otel'de, Türkiye'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek Nabucco Hükümetlerarası Anlaşması İmza Töreni ve Zirve Toplantısı'na Avrupa'dan Cumhurbaşkanı ve Başbakanlar düzeyinde katılımlar olacak.

Zirve ve imza törenine Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikheil Saakashvili, Romanya Başbakan Emil Boc, Avusturya Başbakanı Werner Faymann, Bulgaristan Başbakanı Sergei Stanishev, Macaristan Başbakanı Gordon Bajnai ve Irak Başbakanı Nuri El-Maliki ile AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso katılacak.

Zirve ve imza töreninde ayrıca, ABD Avrasya Enerji Özel Temsilcisi Büyükelçi Richard Morningstar, Senato Dış İlişkiler Komitesi Cumhuriyetçi Parti Grubu Başkanı Senatör Richard G. Lugar, AB Komisyonu Enerji Komiseri Andris Piebalgs, Almanya Federal Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı Devlet Sekreteri Jochen Homann, Avusturya Federal Ekonomi Bakanı Reinhold Mitterlehner, Azerbaycan Sanayi ve Enerji Bakanı Natık Aliyev, Bulgaristan Ekonomi ve Enerji Bakanı Petar Dimitrov, Gürcistan Enerji Bakanı Aleksandre Khetaguri, AB Dönem Başkanlığı Temsilcisi Mikael Eriksson, Macaristan Ulaştırma İletişim ve Enerji Bakanı Peter Honig, Mısır Petrol Bakanı Amin Sameh Samir Fahmy, Romanya Ekonomi Bakanı Adriean Videanu, Suriye Petrol ve Mineral Kaynaklar Bakanı Sufian Al-Allao, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Direktör Riccardo Puliti, Avrupa Yatırım Bankası Direktör Thomas Barret ve Nabucco Uluslararası Şirketi Yönlendirme Komitesi Başkanı Werner Auli hazır bulunacaklar.

Genel oturum ve 8'er dakikalık konuşmalarla başlayacak zirve, imza töreni, aile fotoğrafı çektirilmesi ve basın toplantısıyla devam edecek.

Zirvede, Nabucco Uluslararası Şirketi'nin 6 ortağından birinin Alman şirketi RWE olması sebebiyle Almanya, transit ülke Gürcistan, Nabucco boru hattına doğalgaz tedarik edebilecek muhtemel üretici ülkeler Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, Suriye, Mısır, Katar, projeye destek veren AB Komisyonu ile ABD, bölgenin en önemli doğalgaz tedarikçisi olması sebebiyle Rusya Federasyonu'ndan üst düzey devlet adamları yer alacak.

Ayrıca projeye finansman desteğinde bulunmayı vaat eden Avrupa Yatırım Bankası ve Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası ile Nabucco Uluslararası Şirketi'nden üst düzey yöneticiler da Ankara'ya gelecek.

Hükümetlerarası anlaşma imza töreni dolayısıyla doğalgaz üreticisi, tüketicisi ve transit ülkelerin de iştirakleriyle düzenlenecek zirvede, kaynak ülkelerin projeye gaz tedariki konusu ve bu çerçevede hayata geçirilmesi öngörülen projeler üzerinde görüş alışverişinde bulunulacak.

Müzakerelere 6 ay önce başlandı

Türkiye'nin yanı sıra projeye taraf Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturya ve Almanya'nın katılımlarıyla yürütülen ve AB Komisyonunun kolaylaştırıcı rol üstlendiği Hükümetlerarası Anlaşma müzakerelerine bu yılın ocak ayında başlandı ve geçen ay yapılan yedinci tur toplantıyla müzakereler sonuçlandırıldı.

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Avrupa'nın doğalgazda Rusya'ya bağımlılığını azaltacak Nabucco projesinde katılımcı ülkelerin anlaşmaya varmasını memnuniyetle karşıladığını belirterek, bu sonucun elde edilmesinde arabulucu olarak çalışan AB Komisyonu'nun "kritik rol oynadığını" bildirmişti.

Öte yandan Nabucco hattından taşınacak doğal gazın yüzde 15'inin Türkiye'ye verilip verilmeyeceği yönünde tartışmalar sürerken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, amaçlarının Türkiye'nin menfaatine olabilecek en ucuz gazı temin etmek olduğunu açıklamıştı.

Yatırım maliyeti 7.9 milyar euro

Görüşmeleri 2002 yılında başlayan ve 2004 yılında Nabucco Gaz Boru Hattı şirketi kurulan projede, BOTAŞ (Türkiye), Bulgargaz (Bulgaristan), Transgaz (Romanya), MOL (Macaristan), OMV (Avusturya) ve RWE (Almanya) olmak üzere 6 paydaş bulunuyor.

Toplam 7,9 milyar avroluk proje maliyetinin yüzde 30'u paydaşlar tarafından kendi öz sermayeleriyle karşılanacak. Bu da her ortak için 400 milyon euro anlamına geliyor.

İlk gaz 2014'te pompalanacak

Doğalgaz boru hattının inşasına 2011 yılında başlanması öngörülüyor. Projenin geliştirilmesi fazının ardından da boru hattından ilk gazın 2014'te pompalanması beklenen projede, ilk etapta 8-10 milyar metreküplük bir gaz akışı sağlanacak. Daha sonra yıllar itibariyle bu miktarın artırılması ve kapasitenin yıllık 30 milyar metreküpe çıkarılması hedefleniyor.

Projenin süreci

Projede 2009 sonu 2010 başlarında nihai finansman-yatırım kararları alınacak. Hükümetler arası anlaşma nihai halini aldıktan sonra açık sezon dönemi başlayacak. Açık sezonda da ilgili ülkeler rezervasyonlarını yaptıktan sonra taşıma anlaşmalarının tamamlanması devreye girecek.

Daha sonra organizasyonel yapısının geliştirilmesi ve tamamlanması süreci başlayacak. Bu aşamadan sonra detaylı mühendislik çalışmaları yapılacak ve mali kapanış yapılacak. Hattın inşası sonrasında 2014 yılında güneydoğu Avrupa, batı Avrupa ve Türkiye'ye gaz tedariğinin başlaması bekleniyor.

Toplam uzunluğu, besleme hatları dahil 3 bin 282 kilometre olan Nabucco boru hattının, 1,998 kilometresi (besleme hatları dahil) Türkiye'den geçecek. Ana Nabucco hattının 1,558 kilometresi Türkiye, 392 kilometresi Bulgaristan, 457 kilometresi Romanya, 388 kilometresi Macaristan, 46 kilometresi de Avusturya'da yer alacak.

Gürcistan sınırı-Horasan arasındaki 226 kilometre ile İran sınırı-Horasan arasındaki 214 kilometrelik besleme hatlarıyla da Türkiye'nin boru hattındaki payı 1,998 kilometreye ulaşacak.

Nabucco hattının öncelikle Azerbaycan ve Türkmenistan kaynaklarıyla doldurulması amaçlanırken, uzun vadede de Irak, İran, Mısır ve Rusya'nın da bu sistemi beslemesi isteniyor


erarslan06
Kapalı
13 Temmuz 2009 12:15

nedir bu nabucco projesi dersiniz??

"Hazar ve Ortadoğu bölgesindeki doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınmasını öngören Nabucco doğalgaz boru hattı projesi..."

bakü ceyhan- mavi akım , daha neler çıkacak bilemem ama bu nabucco ; Türkiyeye sadece, işletmenlik görevi verme derdinde..

ne işe yarayacak Türkiyenin görev alması?

Rusyanın ; dogalgaz ve petrol üstündeki payını ortadan kaldırma deri var ortada??

abdnin bop eşbaşkanlıgının sonucu mu bu görev Türkiyenin oldu ???*

sorular sorular......ya cevaplar ne zaman ortaya çıkacak hiç belli degil.....

yılmaz , mavi akımı imzaladı saklı- gizli olarak, henüz imzanın protokol belgeleri ortaya çıkarılmadı..ne tavizler verildi belli degil.

şimdi nabuccoda neler var , bilen var mı???


erarslan06
Kapalı
13 Temmuz 2009 12:22

var mıdır bir alakası dersiniz??

**************************

Nabucco Arefesinde 2 Şehit! (stratejik boyut)

Yüzyılın projesi olarak anılan Nabucco'da imzalar atılırken 1 polis ve 1 korucu şehit oldu.

13 Temmuz 2009 / 11:37

Yüzyılın projesi olarak anılan Nabucco'da imzalar atılırken 1 polis ve 1 korucu şehit oldu.

Diyarbakır?ın Bağlar İlçesi'nde bir işyerinin bahçesinde oturan grubun üzerine ateş açıldı. Olayda, bir polis memuru şehit olurken, bir kişi de yaralandı.

Bahçede oturup sohbet eden bir grubun üzerine, bahçe duvarının üzerinden silahlarla ateş açıldı. Açılan ateşte kurşunların isabet ettiği Bölge Trafik Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memuru Turgay Ak şehit olurken, bir kişi de kolundan yaralandı. Saldırı sonrası zanlı, polisin yaptığı çalışma sonucunda gözaltına alındı.

Yaralı vatandaş, olay yerine gelen ambulansla kaldırıldığı Dicle üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedaviye alındı.

İki çocuk babası Turgay Ak'ın Mersin nüfusuna kayıtlı olduğu belirtildi.

HAMİLE EŞİN ACI HABERLE SANCILARI TUTTU

Turgay Ak'ın hamile eşi Songül Ak'ın acı haberi alınca sancıları tuttu. Doğumuna 15 kala rahatsızlanan Songül Ak, hemen Kadın Doğum Hastanesi'ne kaldırıldı. Gözyaşları içerisinde doktor kontrolünde bekletilen Songül Ak'ın sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi.

1 KORUCU ŞEHİT OLDU

Öte yandan, Adıyaman'ın Gölbaşı İlçesi'ne bağlı Küçükören Köyü'nde, PKK'lı 3 terörist köy korucusu 47 yaşındaki Mustafa Tekin'i şehit etti.

Küçükören Köyü Söğütlü Mezrası'ndan geçen TPAO?ya ait petrol boru hattında devriye görevi yapan korucular bu sabaha karşı PKK'lı 3 terörist ile karşılaştı. ?Dur' ihtarına uymayan teröristler, korucularla çatışmaya girdi. Çıkan çatışmada petrol boru hattına saldırmak istedikleri öne sürülen teröristlerin kurşunlarına hedef olan 5 çocuk babası, korucu Mustafa Tekin şehit oldu. Çatışmanın ardından Çağlayancerit Bölgesi'ne kaçtıkları öne sürülen teröristlerin yakalanması için kapsamlı arama tarama çalışması başlatıldı. Gölbaşı Kaymakamı Bünyamin Yıldız da çatışma ardından bölgeye giderek inceleme yaparken, şehit köy korucusunun Küçükören Köyü?nde toprağa verileceği bildirildi.


erarslan06
Kapalı
13 Temmuz 2009 18:35

Türkiye Niye mi Vazgeçilmez? (stratejik boyuttan)

Türkiye son dönemlerde yaptığı icraatlarla güvenilen ve vazgeçilmesi kolay kolay mümkün olmayan bir ülke oldu. İşte açıklaması...

13 Temmuz 2009 / 16:25

Türkiye'nin dünyadaki yeriyle ilgili bir açıklama yapmaya kalkışsak hep Türkiye'nin jeopolitik konumundan bahseder, iki kıtayı birbirine bağlandığına vurgu yapardık.

Aslında o cümleler şimdi daha bir gerçek oldu. Ne demek mi istiyoruz?

Yanıtı aşağıda....

Türkiye'de faaliyette olan boru hatları...

Mavi Akım: Rusya?dan başlıyor, Karadeniz?in altından geçerek Samsun limanına 60 kilometre uzaklıktaki Durusu terminaline uzanıyor. 16 milyar metreküp kapasitesi bulunuyor.

Batı Doğalgaz Hattı: Rusya?dan başlayıp ve Ukrayna, Moldova, Romanya ve Bulgaristan üzerinden Türkiye?nin Trakya Bölgesine ulaşıyor. 8 milyar metreküp doğalgaz taşıyor.

Bakü-Tiflis-Erzurum: Azerbaycan?ın Hazar kıyılarından Gürcistan üzerinden Erzurum?a uzanıyor. Yılda 6 milyar metreküp gaz alınıyor.

İran-Türkiye Hattı: İran?ın kuzeyinden girip, Bakü-Tiflis-Erzurum Hattı ile birleşiyor. Yıllık 10 milyar metreküp gaz taşıyabiliyor.

Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Hattı: Azerbaycan?ın Hazar kıyılarından Gürcistan üzerinden Akdeniz?deki Ceyhan limanına uzanıyor.

Irak-Türkiye Petrol Hattı: Irak?ın Kerkük ve diğer üretim sahalarından Ceyhan Yumurtalık Terminali?ne ulaştırılıyor.

Yürüyen projeler

Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesi: Türkiye üzerinden Avrupa?ya yıllık 31 milyar metreküp doğalgaz taşınması planlanıyor.

Türkiye-Yunanistan-İtalya Hattı (ITGI): Türkiye?den Yunanistan?a kadar yapımı bitti, gaz taşıma başladı. Yunanistan-İtalya arası yapılacak.

Mısır-Türkiye Hattı: Mısır gazını Türkiye?ye ulaştıracak, Nabucco?ya bağlanarak Avrupa pazarına ulaşacak.

Irak-Türkiye Boru Hattı: Irak gaz sahaları geliştirilerek, üretilecek gazın 10 milyar metreküpü boru hattı ile Türkiye?ye getirilecek.

Mavi Akım 2: Rus gazı getiren Mavi Akım hattının yanına yeni bir hattın yapılması planlanıyor.

Arap Doğalgazı Hattı: Ürdün üzerinden Mısır ve Suriye?yi bağlayan yıllık 10 milyar metreküp kapasiteli hat, Türkiye ve Avrupa?ya ulaşacak.

Trans Anadolu Ham Petrol Boru Hattı Projesi (Samsun - Ceyhan): Orta Asya ve Hazar havzası petrollerini Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaştırılması hedefliyor.


erarslan06
Kapalı
13 Temmuz 2009 22:18

'Nabucco' İsmindeki SIR? ( stratejik boyut)

Türkiye'den geçerek Avrupa'ya gaz akışını sağlayacak olan Nabucco projesi ismi nerden alıyor. İşte Nabucco'nun sırrı.?

13 Temmuz 2009 / 21:30

Nabucco ( Nabucodonosor isminin kısaltması olup, İngilizce Nebuchadnezzar) Giuseppe Verdi'nin dört perdelik bir operasıdır.

Yahudiler?in Babil?den sürgün edilmelerini konu alan opera 1841 yılında tamamlandı ve Verdi'ye ilk büyük başarısını kazandırdı. 10 Ekim 2002 gecesi Viyana?da Verdi?nin Nabucco Operasını izledikten sonra ortaklar ertesi gün İşbirliği Anlaşmasını imzalamak için bir araya geldi ve projeye yeni bir ad vermeyi kararlaştırdılar; Nabucco.

Adını, İtalyan besteci Verdi?nin Nabucco Operasından alan Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesinin hayata geçirilmesi yönünde bugün önemli bir adım atıldı.

Projenin geçiş ülkelerini oluşturan Türkiye, Avusturya, Bulgaristan, Macaristan ve Romanya arasında bugün imzalanan Hükümetlerarası anlaşma ile projeyi bir uluslararası anlaşma avantajlarını sağlayarak inşasını kolaylaştırmak, hızlandırmak ve işletme safhasında uyulacak vergilendirme gibi belli esasları karara bağlamak amaçlanıyor.

?Bu, kritik bir dönüm noktası, ama aynı zamanda yolun başı? olarak değerlendiriliyor. Anlaşmadan sonra her ülke gibi Türkiye de NIC (Nabucco International Company) ile Proje Destek Anlaşması (Project Support Agreement - PSA) imzalayacak. Bu anlaşmanın da metni müzakereler yoluyla ortaya konulacak. Projeye ilişkin bazı detay konular burada karara bağlanacak.

Proje Destek Anlaşması, 6 ay içinde imzalanacak.

NABUCCO PROJESİ

Avrupa doğal gaz açığının bir miktarının Türkiye üzerinden geçecek boru hatları yoluyla karşılanması amacıyla yürütülen proje, Bulgaristan üzerinden Romanya ve Macaristan?ı izleyerek Avusturya?ya ulaşacak. Doğal gaz boru hattının inşasına 2011 yılında başlanması öngörülüyor. İlk gazın 2014?te pompalanması beklenen projede, ilk etapta 8-10 milyar metreküplük bir gaz akışı sağlanması planlanıyor. Yıllar itibariyle yıllık taşıma kapasitesinin 31 milyar metreküpe çıkarılması amaçlanıyor. Proje öngörüsüne göre, boru hattı güzergahının yaklaşık 3 bin 300 kilometre olacak ve bunun 2 bin kilometresi Türkiye?de yer alacak. Nabucco hattının öncelikle Azerbaycan ve Türkmenistan kaynaklarıyla doldurulması amaçlanıyor. Uzun vadede de Irak, İran, Mısır ve Rusya?nın da bu sistemi beslemesi isteniyor.

Projenin toplam maliyeti yaklaşık 7,9 milyar avroyu bulacak. Projenin ana finansman kaynağını, Avrupa Yatırım Bankası üstleniyor.

PROJENİN TARİHSEL SÜRECİ

2002 yılında ilk adımı atılan Nabucco Projesinin kronolojisi şöyle: - Nabucco Projesi 5-13 Şubat 2002 tarihlerinde BOTAŞ?ın Bulgargaz (Bulgaristan), Transgaz (Romanya) ve OMV Erdgas (Avusturya) Şirketleri ile yaptığı görüşmeler doğrultusunda taraflara sunduğu öneri neticesinde başlatıldı.

- 10 Ekim 2002 gecesi Viyana?da Verdi?nin Nabucco Operasını izledikten sonra ortaklar ertesi gün İşbirliği Anlaşmasını imzalamak için bir araya geldi ve projeye yeni bir ad vermeyi kararlaştırdılar; Nabucco.

- Haziran 2004?te 5 ülkenin gaz şirketlerinin katılımıyla Nabucco International Company (NIC) kuruldu. BOTAŞ (Türkiye), Bulgargaz (Bulgaristan), Transgaz (Romanya), OMW Erdgas (Avusturya), MOL?un (Macaristan) yanında Şubat 2008?de Almanya?dan RWE şirketi 6. ortak olarak katıldı. 6 şirket NIC?de (Nabucco International Company) eşit hisseye sahip.

- Nabucco Projesi kapsamında proje ortaklarının her birinin kendi ülkesinde kurulması planlanan Nabucco Milli Şirketlerinin (NNC) hayata geçirilmesi ve işlerlik kazandırılmasına yönelik çalışmalar sürdürülüyor. Türkiye dışındaki yerel şirketler kuruldu, Türkiye Nabucco Milli Şirketi kurulmak üzere.

- Proje için büyük önem arz eden anlaşmalardan biri olan Ortak Girişim Anlaşması (Joint Venture Agreement - JVA) 28 Haziran 2005 tarihinde proje katılımcısı şirketler tarafından imzalandı.

- Projenin tüm ortakları tarafından Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi?nin daha da optimum hale getirilmesi, geliştirilmesi ve hayata geçirilmesini temin etmek amacıyla 26 Haziran 2006 tarihinde Viyana?da ?Bakanlar Beyanatı? imzalandı.

- Buna paralel Hükümetlerarası Anlaşma için bir metin çalışması başlatıldı. 2008 yılında, bu metin üzerinde yapılan çalışmalar, Ocak 2009?dan itibaren heyetlerarası müzakereler şeklinde sürdürüldü.

- Ocak ayında Brüksel?de yapılan ilk tur müzakereyi Viyana?da yapılan turlar izledi. Müzakereler, 22 Haziran 2009 tarihinde mutabakatla sonuçlandı ve bugün imzalanan metin ortaya çıktı.


erarslan06
Kapalı
13 Temmuz 2009 22:20

Nabucco'nun Tüm Şifreleri ( stratejik boyut)

Bugün dünyanın gözü Türkiye'de idi. Tarihi Nabucco antlaşması imzalandı. İşte 15 soruda Nabucco...

13 Temmuz 2009 / 15:50

Türkiye'nin Doğu ile Batı arasında tarihi bir köprü görevi gördüğü anlaşma hayata geçti... Kafkaslar ile Hazar'daki doğalgazı Anadolu toprakları üzerinde Avrupa ülkelerine taşıyacak olan 8 milyar euro'luk dev projenin belkemiği Türkiye. İşte Nabucco hakkında merak ettiğiniz her şey...

Nabucco projesinin Türkiye için hayati anlamı, önemi ne olacak?

Dünya platformunda ve AB ilişkilerinde Türkiye adına çok önemli 3 katkısı var projenin...

Birincisi Nabucco projesi Türkiye için bir güven projesi demek. AB gözü önünde, Amerika ve tüm ülkelerle ilişkilerde, özetle dünya platformunda Türkiye'ye duyulan güvenin en önemli göstergesi olarak tarihe geçecek.

İkincisi Türkiye dünyaya enerji geçiş güzergahında olduğunu kanıtlamış oldu. Tarih boyunca enerji kaynaklarının dünyanın kaderini değiştirdiği düşünülürse bu proje, Türkiye'nin vazgeçilmez konumunun altını çizdi. Bakü Tiflis Ceyhan ve Mavi Akım projeleri bu sürecin yolunu açmış oldu.

Üçüncüsü Avrupa Birliği ile Türkiye arasında imzalanan çok somut bir proje. Bu nedenle projenin Türkiye'nin AB yolunda en önemli ilerleme kriteri olacağı kaydediliyor.

PROJE TÜRKİYE'YE NE GETİRECEK?

1) Kış günlerinde yaşanan doğalgaz krizleri son bulacak. Doğalgaz ihtiyacının daha güvenli ve daha yeterli biçimde karşılanmasına hizmet edecek.

2) Ekonomik katkısı olacak. Türkiye hat projesinde 4-5 milyar euro?luk yatırım çekecek. Binlerce kişiye istihdam kapısı açılacak. Hat faaliyete geçtikten sonra da sürekli geçiş geliri sağlanacak.

3) Aynı zamanda toplamda 4.2 milyar euro?luk vergi elde edilecek. Türkiye hattın en önemli kısmı topraklarından geçtiği için sağlanan vergi gelirinin de yüzde 60?ını alacak.

Nabucco projesinin tarafları kim?

Türkiye?den Botaş, Bulgaristan?dan Bulgargaz, Romanya?dan Transgaz, Macaristan?dan MOL, Avusturya?dan OMV ve Almanya?dan RWE şirketleri eşit hisse ile projenin ortakları arasında yer alıyor.

Anlaşmaya hangi ülkeler imza koydu?

Ortak bildiriye 5 ülkenin başbakanı, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Avusturya Başbakanı Werner Faymann, Bulgaristan Başbakanı Sergei Stanishev, Macaristan Başbakanı Gordon Bajnai, Romanya Başbakanı Emil Boc imza koydu. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso da anlaşmayı imzaladı. İmza töreninde ayrıca Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikheil Saakashvili ile Irak Başbakanı Nuri El-Maliki da katıldı.

Projeye enerji kaynağı sağlayacak ülkeler hangileri?

Nabucco için kaynak sağlaması beklenen ülkelerin başında Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan geliyor. Bunların yanı sıra Mısır, Suriye, Gürcistan Irak ve hatta İran ile Rusya?dan da doğalgaz sağlanması düşünülüyor.

6 enerji hattı uzanan Türkiye, 7 boru hattı projesinin de içinde

Türkiye?yi enerji koridoru, hem petrol hem de gaz piyasasında önemli bir oyuncu haline getiren hatların bazıları faaliyette, bazılarıysa proje aşamasında.

Faaliyette olanlar şunlar:

Mavi Akım: Rusya?dan başlıyor, Karadeniz?in altından geçerek Samsun limanına 60 kilometre uzaklıktaki Durusu terminaline uzanıyor. 16 milyar metreküp kapasitesi bulunuyor.

Batı Doğalgaz Hattı: Rusya?dan başlayıp ve Ukrayna, Moldova, Romanya ve Bulgaristan üzerinden Türkiye?nin Trakya Bölgesine ulaşıyor. 8 milyar metreküp doğalgaz taşıyor.

Bakü-Tiflis-Erzurum: Azerbaycan?ın Hazar kıyılarından Gürcistan üzerinden Erzurum?a uzanıyor. Yılda 6 milyar metreküp gaz alınıyor.

İran-Türkiye Hattı: İran?ın kuzeyinden girip, Bakü-Tiflis-Erzurum Hattı ile birleşiyor. Yıllık 10 milyar metreküp gaz taşıyabiliyor.

Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Hattı: Azerbaycan?ın Hazar kıyılarından Gürcistan üzerinden Akdeniz?deki Ceyhan limanına uzanıyor.

Irak-Türkiye Petrol Hattı: Irak?ın Kerkük ve diğer üretim sahalarından Ceyhan Yumurtalık Terminali?ne ulaştırılıyor.

Yürüyen projeler

Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesi: Türkiye üzerinden Avrupa?ya yıllık 31 milyar metreküp doğalgaz taşınması planlanıyor.

Türkiye-Yunanistan-İtalya Hattı (ITGI): Türkiye?den Yunanistan?a kadar yapımı bitti, gaz taşıma başladı. Yunanistan-İtalya arası yapılacak.

Mısır-Türkiye Hattı: Mısır gazını Türkiye?ye ulaştıracak, Nabucco?ya bağlanarak Avrupa pazarına ulaşacak.

Irak-Türkiye Boru Hattı: Irak gaz sahaları geliştirilerek, üretilecek gazın 10 milyar metreküpü boru hattı ile Türkiye?ye getirilecek.

Mavi Akım 2: Rus gazı getiren Mavi Akım hattının yanına yeni bir hattın yapılması planlanıyor.

Arap Doğalgazı Hattı: Ürdün üzerinden Mısır ve Suriye?yi bağlayan yıllık 10 milyar metreküp kapasiteli hat, Türkiye ve Avrupa?ya ulaşacak.

Trans Anadolu Ham Petrol Boru Hattı Projesi (Samsun - Ceyhan): Orta Asya ve Hazar havzası petrollerini Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaştırılması hedefliyor.

AB ÜLKELERİ NE KAZANACAK?

Şu anda Avrupa?nın doğalgaz ihtiyacı yılda 500 milyar metreküp. Bunun 780 milyar metreküpe çıkması bekleniyor. Avrupa?nin yıllık doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 5?ini Nabucco karşılayacak. Proje Avrupa Birliği ülkeleri için Rusya'ya karşı bir alternatif olarak görülüyor.

Nabucco, dünyanın ve Avrupa'nın dengelerini nasıl değiştirecek?

Gaz idaresi açısından yeni bir açılım bu. Rusya, Cezayir gibi tedarikçiler ön plandaydı. Şimdi Türkiye'nin gaz tedarikçisi bir oyuncu olarak yer alması ve bu çok önemli pastadan payını alması gündemde.

Toplam hat uzunluğu ne olacak?

Toplam hat uzunluğu 3 bin 300 kilometre olacak. Besleme hatlarıyla birlikte Türkiye?deki kısmının uzunluğu 1998 kilometre. Yani hattın yüzde 60?ı Türkiye toprakları üzerinde olacak. Bu anlamda bakıldığında Türkiye'ye projenin gövdesi demek yerinde olacak.

Projenin toplam maliyeti ne olacak?

Bugünkü maliyetlerle 7.9 milyar euro olarak öngörülüyor. Maliyetin yüzde 30?u paydaşlar tarafından karşılanacak. Bu da her ortak için 400 milyon Euro anlamına geliyor.

Bu yatırımın ne kadarı Türkiye içinde gerçekleşecek?

Yatırımın yarıdan çoğu, 4.8 milyar euro?luk kısmı Türkiye?de yapılacak.

Nabucco projesi ne zaman hayata geçirilecek?

Hattın yapımı 2011'de başlanacak, 2011-2014 yılları arasında gerçekleşecek.

Kaç kişi çalışacak?

İşin ve yatırımın ağırlığı Türkiye?de olacak. Hattın yapımında ilk etapta 5 bin kişi çalışacak. İstihdamın 15 bini bulması bekleniyor.

Proje bir hayal mi? Hayata geçirilebilecek mi?

Projede taraflar anlaşmaya imza koydu ama hala netlik kazanmayan konular var. Henüz hangi gazın ne kadara hangi ülkeye verileceği konusunda anlaşma sağlanmadı. Bu konular önümüzdeki dönemde taraflar arasındaki müzakerelerde masaya yatırılacak. Henüz projede nasıl yol alınacağı belli değil. Bu belirsizlikler açısından bakıldığında projeyi bir hayal olarak değerlendirenler var. Başbakan Erdoğan da bu nedenle imza törenindeki konuşmasında projenin hayal olmadığının altını çizdi.

Türkiye topraklarından geçen gazın ne kadarını alacak?

Türkiye, Nabucco projesinde AB ile karşı karşıya gelmişti. "Geçen gazın yüzde 15'i ve geçiş ücretleri benim" demişti. Bu talepler henüz onaylanmadı. Topraklarından geçen gazın yüzde 15?ini alamazsa Türkiye'nin önemli ölçüde pozisyon kaybedeceğini düşünenler de var. Yüzde 15 kriteri Türkiye'nin gaz piyasasında oyuncu olup olmayacağını da belirleyecek. Yani bu kritere göre Türkiye ya oyuncu olacak ya 'alıcı' olarak kalacak.

Güzergahtaki bölge halklarına katkısı ne olacak?

İstihdam bölge halkından sağlanılabileceği gibi hattın geçtiği yerlerde çevresel etkileri karşılamak için sosyal projeler yürütülebileceği de öngörülüyor. Bu faaliyetlerin güzergâhtaki yerleşim yerlerinde ekonomiyi canlandırması bekleniyor.

Gazdaki mevcut durum ne? Ne olacak?

Türkiye doğalgazı şu anda İran?dan ve Rusya?dan alıyor. Cezayir ve başka ülkelerde de sıvılaştırılmış gaz ithalatı var. Ancak kış aylarında sıkıntı çekiliyor. Türkiye?de 57 ilde ısınma doğalgazla yapılıyor. Halen doğalgaz gitmeyen 24 il var. Hatlar bu illere uzandıkça gaz ihtiyacı artacak. Nabucco, bu talep artışını karşılayacak. Türkiye, Nabucco hattından geçecek gazın yüzde 15?ini alma hakkına sahip olacak. Bu arz güvenliği açısından çok önemli bir adım olacak. Diğer yandan bu alımın indirimli fiyattan yapılması da tartışılıyor. Bu da gaz ithalatı maliyetini aşağı çekecek.


erarslan06
Kapalı
14 Temmuz 2009 11:48

bu nobacco yazıları da bir gün tarih olacak.Türkiyenin ; yarar mı- zarar mı görecegi belli olacak...

ama şu Türkiye de yaşayıpta, Türkiyeye kin kusanlar oldugu sürece, bu ıvır zıvırları çok okuyacagız....

*********************************************

'Sevr Sendromu'nu Bitirir!' ( stratejik boyuttan)

Nabucco, Türkiye?nin şu ana dek elde ettiği ?toprak bütünlüğü? açısından ?emniyet supapları?ndan biri haline gelivermiştir.

14 Temmuz 2009 / 09:20

Cengiz Çandar/Radikal

Nabucco imzası 'Sevr sendromu'nun defin belgesidir

Ankara?da dün AB Komisyon Başkanı Manuel Barroso?ya ek olarak Avusturya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan başbakanlarıyla birlikte atılan Nabucco imzasının ne kadar ?tarihi? bir olay olduğu, 2015 yılında kurulacak boru hattından gaz akmaya başladığı vakit, hatta daha ileri bir tarihte daha iyi anlaşılacak.

Nabucco, özellikle Rusya?nın Avrupa üzerindeki ?tekeli?ni kırma potansiyeli bakımından tüm Batı dünyasını ?stratejik? olarak ilgilendiriyor. Nabucco?nun devreye girmesiyle birlikte Rus Gazprom şirketinin üstelik Baltık üzerinden Almanya?ya gaz sevkıyatı başladığında- dünyanın bir numaralı gaz tedarikçisi konumu ortadan kalkmayacak ama Rusya?nın uluslararası siyaseti kendince biçimlendirebilmek için elinde tuttuğu ?gaz transit yolları tekeli? son bulmuş olacak.

Nabucco, Hazar ve Hazar ötesi ile Ortadoğu?dan Avrupa?ya gaz taşımayı öngören 8 milyar avro değerinde dev bir proje. Azerbaycan kıyılarından Avusturya?ya dek yaklaşık 3 bin 300 kilometre uzunluğunda bir hattan söz ediyoruz. Bunun yaklaşık 2 bin kilometresi yani yaklaşık üçte ikili bölümü Türkiye?den geçmek zorunda.

Rusya tekelinin kırılması:

1. Kendiliğinden Türkiye?nin ?jeopolitik? konumunu güçlendiriyor. Türkiye, Batı ile eski Sovyetler Birliği coğrafyası arasında Rusya?ya alternatif bir güzergâh haline geliyor;

2. Rusya?nın enerji güvenliğine ilişkin Avrupa üzerindeki tekelinin kırılması, Türkiye ile mümkün olabildiğinden Türkiye ile Avrupa ve genel olarak Türkiye ile Batı?nın entegrasyonunu kaçınılmaz bir ?stratejik seçenek? haline getiriyor.

Nabucco?nun günlük polemikler ve hayhuyun içinde Türkiye?de çok iyi fark edilmeyen en önemli yönlerinden biri, ?Sevr Sendromu?nu gömecek potansiyelidir. Avrupa?ya giden enerji transit yollarının en uzun güzergâhını ve ?enerji güvenliği?nin en önemli siyasi-coğrafi güvenliğini sağlayacak bir Türkiye?nin Batı tarafından ?bölünmek? istenmesi çocukları bile güldürecek aptalca bir şakadan öteye değer taşımayacaktır.

Evet, Nabucco, Türkiye?nin şu ana dek elde ettiği ?toprak bütünlüğü? açısından ?emniyet supapları?ndan biri haline gelivermiştir.

Elbette, dün Ankara?da atılan imzalardan sonra gidilecek daha çok uzun bir yol var. O uzun yolda ?yol kazaları? tümüyle ihtimal dışı değil. Hatta, boru hatları döşendikten sonra içine yeterli ölçüde gaz konulabileceği bile kuşkulu. Dahası, Rusya?nın Nabucco?yu gereksiz kılmak için Karadeniz altından döşenecek boru hatlarıyla Avrupa?ya nakletmeyi tasarladığı 10 milyar avuro değerindeki ?Güney Akım? projesi de, Nabucco?nun büyük bir rakibi.

Ne olursa olsun, Nabucco imzalarının dün atılmış olması, çok önemli bir eşiğin geçilmiş olduğunu ifade ediyor. Azerbaycan gazı yeterli olması bile Nabucco?nun inşası tamamlandığında Mısır, İran, Irak ve Türkmenistan?dan gaz çekebileceği tahmin ediliyor. Eurasia Group adlı kuruluşun önde gelen uzmanlarından birinin şu cümlesi çarpıcı: ?Nabucco?nun önünde büyük engeller duruyor ve arz bunlardan biri. Arzı garanti altına almadan boru hattınız olamaz. Ama boru hattı olmadan da arzı garanti edemezsiniz.?

Şu anda Amerikalılar istemiyorsa da, İran?ın Nabucco?ya bağlanacak potansiyel tedarikçilerden biri olduğu tartışma götürmüyor. Keza Irak ve Irak Kürdistanı da öyle. Mayıs ayında Prag toplantısında, eski Sovyet cumhuriyetlerinden Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan Nabucco?ya destekten kaçınmışlar, Azerbaycan ise doğalgazını Rusya?ya satma anlaşması yapmaktaydı. Bugün gelinen noktada, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Berdimuhhademov, ?Şu anda Türkmenistan?ın elinde satabileceği fazla gaz mevcut. Bunu herhangi bir müşteriye verebiliriz. Buna Nabucco da dahil? diyerek Nabucco?nun ve dolayısıyla Türkiye?nin ?stratejik rolü?ne ilişkin geleceğe yönelik önemli bir sinyal verdi.

Kazakistan?ın da potansiyel tedarikçilerden olduğu hesaplanıyor.

Rusya, Ukrayna üzerinden gazı 2006 kışında kıstığı vakit, soğuktan donan, okullarını ve fabrikalarını kapatan Bulgaristan, Slovakya ve Romanya gibi ülkelerle, gaz arzlarında büyük düşme yaşayan Avusturya, Fransa, Almanya, Macaristan ve Polonya gibi diğer AB üyesi ülkelerin Nabucco projesinden büyük ferahlık duydukları kuşku götürmez.

Bütün bunlar bir de şu demektir: Türkiye, Orta ve Doğu Avrupa?dan Orta Asya ve Ortadoğu?ya uzanan son derece geniş ve uluslararası siyaset açısından ?hayati? alanda bir ?stratejik aktör? konumuna geliyor.

Bir ?uluslararası enerji kavşağı? haline gelirseniz, ?toprak bütünlüğü?nüze ilişkin ?uluslararası güvenceler? elde etmiş olmakla kalmaz, kendi ?siyasi ağırlığınız?ı da geniş bir ?jeopolitik saha?ya yaymak şansını elde etmiş olursunuz.

Nabucco?nun açtığı ya da açacağı yoldan ileriye baktığımızda, tüm ?tehdit algılamaları?nın da kökten değişikliğe uğraması icap edecek. ?İrtica tehdidi?, devletçi-elitist dinozorların bir fantezisi haline, ister istemez, gelecek.

Peki, gerçekten Türkiye?ye önümüzdeki yakın-orta gelecekte yönelecek ?tehdit? ne olabilir?

Prof. Mustafa Aydın?ın bu soruya son derece ilginç bir cevabı var, ?En büyük tehdidi konvansiyonel değil, konvansiyonel olmayan yoldan açıklamak gerek ve Türkiye?ye gelecekte gelebilecek en büyük tehdit, Avrupa Birliği?nin dışında kalması olur. Daha doğru bir şekilde ifade edeceksek, Avrupa devletler ailesinin dışında kalması olacak. Eğer Türkiye, Avrupa?nın parçası, Batı?nın parçası olmaz ise, ortada sallanan ve Batı?dan tümüyle kopmasa bile oraya buraya savrulan bir ülke haline gelir. Öyle bir durumda zihinlerimiz alternatiflere yönelecek ve karar veremeyeceğiz. İç politikanın dış politikayı etkilemesi ilk kez olmayacak. Öyle bir Türkiye, içe dönük, ksenofobik, ultra-milliyetçi olacak ve her şey Türkiye?nin ekonomik istikrarını etkileyecek.?

Türkiye?ye yakın-orta vadede yönelecek ?tehdit? gerçekten bu olabilir ama öyle olmayacak.

Niçin olmayacak.

Yazının başına dönün ve tekrar okumaya başlayın...


erarslan06
Kapalı
15 Temmuz 2009 21:21

Nabucco ittifakları

Konumuz yine Nabucco Doğalgaz Boru Hattı. Bilindiği gibi, Nabucco'da en önemli sorun, borunun içini doldurmak. Yani Avrupa'ya başta (2014'ten itibaren) yılda 15 milyar metreküp, daha sonra aşamalı olarak 31 milyar metreküp gaz pompalanmasını sağlayacak kaynakları bulmak.

Irak Başbakanı Nuri El Maliki, yılda 15 milyar metreküp gaz güvencesi verdiğine göre, en azından boru hattının ilk yılları için sorunun aşıldığı sonucuna varılabilir. Ancak bu, yanıltıcı olur. Çünkü Irak'ın 2014'e kadar o üretim düzeyine ulaşması imkânsız denecek kadar zor. İki nedenden ötürü:

1- Kuzey Irak'taki gaz yataklarında işletme bir yana sondaj bile başlamadı.

2- Güney Irak'taki yatakların gazını Türkiye'ye ulaştırmak için de boru hattı döşenmesi gerekiyor ki, ülkede güvenlik sağlanmadan, o da pek mümkün görülmüyor.

İkinci güçlü kaynak adayı Türkmenistan. Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov, Nabucco'nun ihtiyacı olan gazın hepsini karşılayabileceklerini açıkladı. Doğru. Ancak Türkmen gazının Türkiye sınırına ulaştırılabilmesi için Hazar Denizi altından boru döşenmesi, o borunun Bakü-Tiflis-Erzurum hattına bağlanması gerekiyor.

Ne yazık ki, orada da iki sorun var: 1- Hazar Denizi'nin statüsü konusunda sahildar ülkeler bir türlü anlaşmaya varamadılar. 2- Bir başka seçenek olarak Türkmen gazının Hazar'dan tankerlerle Azerbaycan'a taşınması ve orada Bakü- Tiflis-Erzurum boru hattına pompalanması düşünülebilir. Ancak o çözüm de Azerbaycan engeline takılıyor. Türkmenistan'la ilişkilerinin soğukluğu nedeniyle.

Azerbaycan'la neler oluyor?

İran gazını ABD baskısıyla AB istemediğine, Mısır gazı ise Nabucco'nun dişinin kovuğuna bile gitmeyeceğine göre, geriye Azerbaycan'ın hem tedarikçi, hem de transit ülke olarak projede çok önemli bir rol üstlenmeye ikna edilmesinden başka çözüm kalmıyor.

"Bundan kolay ne var. Nasıl olsa tek millet iki devletiz" rehavetine kapılmayın. Tam tersine Türkiye ile Azerbaycan arasında "Yolunda gitmeyen bir şeyler var." İşte tam da Nabucco için imza töreninin arefesinde Azeri basınındaki yayınlara bir örnek. "Yeni Müsavat" gazetesi "Azerbaycan ile Türkiye arasında gaz anlaşması niye yapılamıyor?" başlıklı haberinde şöyle diyor: (Not: Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün "Dış Basında Türkiye" bülteninden aktarıyoruz)

"Bir milletin iki devleti, doğalgaz konusunda neden anlaşamıyor? Buna engel olan ekonomik mi, yoksa siyasi çıkarlar mı? Azerbaycan Demokrat Partisi lideri Serdar Celaloğlu'na göre, siyasi çıkarlar daha ön planda: Son dönemde Rusya'nın aktifleşmesi ve Güney Kafkasya'da etkisini artırmasının rolü büyük. Yani Rusya, ciddi alternatif olarak Türkiye'nin Azerbaycan'daki çıkarlarıyla yarışıyor. Ne yazık ki bu rekabeti Rusya kazanıyor.

Rusya'nın kazanması şu faktörlerle açıklanabilir: 1- İktidarımız Rusya yanlısı. 2- Rusya bölgede daha üstün bir konuma sahip. 3- Potansiyel açıdan Rusya, Türkiye'den daha güçlü. 4- Türkiye, Azerbaycan'la ilgili olarak ekonomi dışında hiçbir politika yürütmedi.

Türkiye'nin yabancı ülkeler gibi Azerbaycan'da sadece ekonomik çıkar gütmesi ve buradaki siyasi süreçlere aktif bir şekilde müdahale etmemesi, elinde Azerbaycan iktidarını etkileyecek siyasi bir aracın olmamasına neden oldu. Şimdi Türkiye, elleri boş bir şekilde Rusya ile rekabet halinde. Halbuki Rusya'nın, Azerbaycan iktidarını etkilemek için imkânı çok. Türkiye, sadece Azeri ve Türk halklarının genetik yakınlığına güveniyor. Ne yazık ki bu tür yakınlık, ekonomi gibi alanlarda etkili olmuyor. İki kardeş bile, çıkarları aynı olmadığı zaman kavga ediyor.

Burada, Türkiye'nin Karabağ sorunu ve Ermenistan'la ilişkiler açısından yeni bir politika tercih etmesinin de rolü var. Azerbaycan iktidarı, bu konuda ciddi bir tutum ortaya koydu. Öyle görünüyor ki, Türkiye, Azerbaycan'ın çıkarlarına uygun şekilde geri adım atmıyor. Bu durumda, doğalgaz Azerbaycan için siyasi araç olarak büyük önem taşımaya başlıyor."

Bir şey kesin: Nabucco'nun Azerbaycan'sız gerçekleşmesi kolay değil. Hele Azerbaycan'ın Rusya safında yer alması, projeyi iyice zora sokabilir. Aman dikkat.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.

Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

http://sabah.com.tr/Yazarlar/safak/2009/07/15/nabucco_ittifaklari

erdal şafak yazısıdır..


erarslan06
Kapalı
15 Temmuz 2009 22:30

Guiseppe Verdi'nin Nabucco Operası

13 Temmuz 2009 Enerji Stratejileri [10] [12] [14] [16]

Sinan OĞAN

TÜRKSAM Başkanı

Yıl M.Ö. 586?dır. Babil Krallığı en ihtişamlı dönemlerini yaşamaktadır. Kral II. Nabuccodonosor gücünün doruğundadır ve kendisine yeni hedef olarak Kudüs?ü seçmiştir. Bu amaçla Kral Nabucco Kudüs kentinin kapılarına dayanmıştır. Kudüslüler kenti korumak için ilginç bir savunma taktiği uygulamaktadır. Nabucco?nun daha önce öldü sanılan kızları Abigaille ile Fenena, aslında Kudüslülerin elindedir. Kudüslüler Fenena?yı barış için rehin tutmaktadırlar. Kudüs?ün etkili ismi İbrani Başrahibi Zaccaria, Nabucco?nun kente girdiğini haber alınca, Fenena?yı öldürmek ister. Ancak bu emeline ulaşamadan engellenir. Zira Kudüs Kralı?nın oğlu Ismaele Fenena?yı sevdiği için onun öldürülmesine izin vermez. Kenti işgal etmek için Kudüs kapılarına dayanan Kral Nabucco?nun kızına aşık olan ve onun hayatını kurtaran İsmaele vatan haini ilan edilir. Diğer esir kız Abigaillee ise aslında Nabucco?nun öz kızı olmadığını düşünmekte ve krallık tacını ele geçirmeyi planlamaktadır. Ayrıca Abigaille, Fenena-İsmaele aşkından rahatsızdır, çünkü o da İsmaele?i sevmektedir.?

Hikayede M.Ö. 586 yılında Kudüs?te ve Babil?de yaşanan ve tarihte ?Babil Esareti? diye bilinen bir olay anlatılmaktadır. Avusturya?nın İtalya?yı işgali sırasında Giuseppe Fortunino Francesco Verdi (Parma, 1813-Milan 1901) tarafından yazılan dört perdelik Nabucco operasında, aşk, entrika, savaş ve mücadele gibi bugünün petrol ve doğal gaz oyununun vazgeçilmez öğelerinin tamamı kendi yerini almıştır. Müzik tarihinin en iyi opera bestecilerinden biri olan Verdi ?Nabucco Operası?nı sanki bugünkü Nabucco Projesi için yazılmıştır.

AB Enerji Bakanlarının 2003 tarihinde Viyana'daki toplantısında ilk temsili 1842 yılında Milano?daki Scala Tiyatrosu?nda gösterilen ?Nabucco Operası?nı izlemeleri ?Enerji Güvenliği? konusunda sıkıntılı olan ve yeni arayışlar içerisinde olan AB Enerji Bakanlarının yeni kaynak arayışlarında verilecek isme ilham kaynağı olur. AB?ye doğal gaz getirecek olan boru hattına Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı ismi verilir.

Nabucco Operası daha sonra Türkiye?de de sahnelenir. Ancak bu sadece operayla sınırlı kalmaz ve AB Enerji Bakanları Türkiye?ye Nabucco Projesi?nde başrolü verirler. Proje kısaca Hazar Bölgesi ve Orta Doğu doğal gaz rezervlerini Avrupa pazarlarına ulaştırmayı öngörmektedir. Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya Doğal Gaz Boru Hattı Projesi?de diyebileceğimiz Nabucco Projesi konusunda bugüne kadar Enerji Bakanlığı tarafından yapılan çeşitli açıklamaların dışında fiili olarak bir ilerleme sağlanamamıştır.

Bulgaristan?dan başlayıp Romanya, Macaristan güzergahını izleyerek Avusturya?ya ulaşması planlanan bu hattın toplam uzunluğu 3.300 km?dir. (Türkiye kısmı: 1.558 km.) Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı?nın minimum 25 maksimum 31 milyar m3?lük yıllık taşıma kapasitesine sahip olması öngörülmektedir. Hattın 2012'de faaliyete geçmesi hedeflenmektedir. Hattın toplam maliyetinin yaklaşık 5.8 milyar dolar olması hesaplanmaktadır.

'Nabucco' hattı, Hazar havzasından ve Orta Doğu?dan gazın Türkiye/İstanbul üzerinden Güney Avrupa`ya taşımayı öngörmektedir. Bu proje kapsamında alınması düşünülen Azeri gazının zaten Şahdeniz projesi ile 2007`de Türkiye?ye getirilmiştir. Nabucco Projesi tam anlamıyla başladığı takdirde Azeri gazında herhangi bir sorun yaşanmaz. Sorun bir tek Azeri gazının yeterli miktarda olup olmaması ile ilgili olabilir. İran ile anlaşmamız zaten var ve halen bu ülkeden gaz almaktayız. Ancak ABD?nin İran?a ambargo uygulaması konusundaki tavrı ortadadır. İran ile ilgili bir diğer sorun da bu ülkenin yeni gaz yataklarına yatırım yapamaması sebebiyle özellikle kış aylarında İran?ın kendisinin bile gaz sıkıntısı çekmesidir. Irak?ın bu aşamada projeye dahil olması konusunda girişimler mevcuttur. Ancak öncelikle bu ülkede iç istikrarın sağlanması gerekmektedir. Bu ise kısa vadede pek olası gözükmemektedir. Irak?da istikrar sağlandıktan sonra projeye katılması olasıdır. Mısır ile Şubat ayı ortasında İstanbul?da Mısır doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa?ya taşınması konusunda TERGAS isimli şirketin kurulmasına ilişkin mutabakat zaptı imzalanmıştır. Bu konuda da bir sorun gözükmemektedir. Burada asıl önemli olan sorun Trans-Hazar projesiyle Türkmen gazının Türkiye ve Avrupa`ya taşınmasındadır. Bu konuda uzun süredir konuşulmasına rağmen fiili olarak net bir adım atılamamıştır. Hazar?ın statüsü sorunu ve Türkmenistan ile Azerbaycan arasında Hazar kaynaklarının paylaşımı gibi diğer temel sorunların da mevcudiyeti Türkmen gazını bu aşamada pek mümkün kılmamaktadır. Bölgenin en zengin doğal gaz üreticisi ülkesi olan Türkmenistan?ın, ardından ise Özbekistan ve Kazaksitan?ın katılımı olmadan ise bu proje fazla bir anlam ifade etmemektedir. Elbette ki, Rusya?nın da bir şekilde projeye dahil edilmesinin mümkün olması durumunda projenin hayata geçme şansı yükseltir.

3 bin 300 kilometrelik bu boru hattı projesinde şu anda, Avusturyalı OMV, Bulgargaz, Macar MOL, Rumen Transgaz ve Türk BOTAŞ yer alıyor. Alman RWE Gaz Şirketi 5 Şubat?ta Viyana?da yapılan ve Enerji Bakanı Hilmi Güler?in de katıldığı bir toplantıyla Nabucco?nun altıncı ortağı olmuştur.

Fransız şirket Gas de France bu projeye katılmak istemektedir. Ancak Fransa?nın 1915 yılı olayları ile ilgili olarak Türkiye?ye karşı tutunduğu olumsuz ve maksatlı tavrı nedeniyle bu konuda sorunlar yaşanmaktadır.

AB Enerji Bakanları yukarıda da ifade edildiği gibi Nabucco Projesi?nde başrolü Türkiye?ye verir ama kendileri yardımcı oyuncu bile olmak istemezler. Başta Almanya, Fransa, İtalya, Bulgaristan ve Yunanistan olmak üzere neredeyse bütün AB üyesi ülkeler Nabucco Projesi?ne rakip olan Rus alternatif hatlarının ve özellikle de Güney Akım Projesi?nin iştirakçisi durumundadırlar. İtalyan ENİ şirketi bu projelerin finans ve inşaat işlerinde aktif olarak yer almakta, Güney Akım?ın hayata geçmesi için temel geçiş anlaşmalarını imzalamaktadırlar. AB üyesi ülkelerin hepsinin Rusya ile bir şekilde doğal gaz anlaşmaları varken ve her geçen gün yeni anlaşmalar imzalarken Türkiye?ye Rusya ile rekabet etme görevi biçilmiştir. Aslında bugüne nasıl gelindiğine bakmakta fayda vardır. Zira biz Rusya ile doksanlı yılları saymazsak 2006 yılına kadar tam bir balayı havası yaşamaktaydık.

500 yıldan fazla bir süredir (1492 yılından beri) diplomatik ilişki içerisinde olduğumuz, bu süre zarfında çeşitli defalar sıcak ve soğuk savaşlar yaşadığımız Rusya ile ilişkilerimizde 2007 yılından beri bir duraksama ve yeniden rekabet sinyalleri alınmaktadır. Aslında SSCB?nin dağılmasından sonra diğer cumhuriyetlerle beraber bağımsız olan Rusya Federasyonu ile ilişkilerimiz başlangıçta gayet sıcak bir şekilde devam ederken 1993 yılından itibaren çok sert bir rekabet havasına girmişti. O dönemde Türkiye?nin Kafkasya ve Orta Asya?daki Türk cumhuriyetlerine olan ilgisinin Rusya?da Pantürkist bir hareket olarak algılanması ve ondan da önemlisi Hazar bölgesi enerji kaynaklarının paylaşılması ve Batı pazarlarına ulaştırılması güzergahların tespitinde Türkiye ve Rusya?nın karşı karşıya gelmesini kaçınılmaz kılmıştı. Bu sebeple de doksanlı yıllar boyunca çok büyük bir rekabet yaşanmıştı. 1997 yılına gelindiğinde enerjinin iki ülke arasında rekabet yerine işbirliğine dönüşebilmesi umudu doğmuştur. Bu sebeple Rusya Başbakanı Viktor Çernomirdin Türkiye?yi ziyaret etmiş ve Mavi Akım Doğalgaz Hattı anlaşması imzalanmıştır. Devam eden süreçte Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol İletim Hattı?nın da artık Türkiye üzerinden geçeceğinin belirginleşmesi bu alanda rekabeti zaten anlamsız kılmıştı. Bununla beraber 11 Eylül süreciyle dünyadaki birçok denge de değişmeye başlamıştı ve karşılıklı rekabetin her iki ülkeye de faydadan çok zarar getirdiği ise bu süreçten önce anlaşılmaya başlamıştı.

1999 yılında iki ülke arasında imzalanan ?Teröre Karşı İşbirliği Anlaşması? Doğalgaz alanında yapılan anlaşma ile yumuşama sürecine giren ilişkilerde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Ardından imzalanan Avrasya?da İşbirliği Eylem Planı ise artık rekabetin anlamsızlığını ve işbirliğinin gereğini atılan imzalarla teyit etmiştir. Bu Eylem Planı ile sadece karşılıklı olarak işbirliği yapılmakla kalmayacak üçüncü ülkeler de bu işbirliğine dahil edilecekti. Bu anlaşmayla iki ülke arasında rekabet konusu olan Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinde işbirliği amaçlanmıştır. Yine bu dönemde devreye konan Komşu ve Çevre Ülkeler Stratejisi ile iki ülke arasındaki sorunlar ekonomik ve ticari araçların ön plana alınması ile çözüm yoluna konulmaktaydı. Zaten doksanlı yılların başında ekonomik ve ticaret siyasetin önündeydi ve hatta önünü açmaktaydı.

2002 yılında AKP?nin iktidara gelmesiyle ?Türkiye?de İslamcılar iktidara geldi? gibi bir korkuya kapılan Kremlin?in bu korkusunun boşuna olduğu kısa sürede anlaşılınca ilişkilerde yeni bir dönemin önü de açılmış oldu. Ve elbette bu süreçte Rusya?da da iktidar değişmişti. Dış politikayı hala SSCB metotları ile götürmeye çalışan Boris Yeltsin yerine dış politikada bölge ve bölgeselciliğe önem veren Vladimir Putin iktidara gelmişti. Putin iktidarının ilk yıllarında yakın çevre daha öncelikli olduğundan Türkiye, Rus dış politikasında hak ettiği yeri alamamıştı. Ancak ilerleyen yıllarda Kremlin yönetimi Balkanlar-Karadeniz ve genel olarak ?Güney Hattı?nda? önceliği ve önemi Ankara?ya verme kararı almıştı. 2004 yılı Aralık ayında ilk defa bir Rus Devlet Başkanı olarak Putin Ankara?yı ziyaret etmişti. Ardından Ocak ayında Başbakan Erdoğan Moskova?ya gitti. Daha sonra Soçi görüşmeleri ve Samsun?da Mavi Akım Hattı?nın açılışında bir araya gelindi. İlk defa iki ülke liderleri arasında telefon hattı açıldı ve Türk Başbakanı Rus liderin en çok telefonda görüştüğü liderler arasında yer aldı. Başta Irak olmak üzere birçok bölgesel konuda iki ülke dış politikası benzer nitelik göstermeye başladı. 2003 yılında TBMM?de yapılan oylamada ABD?ye Irak vizesi verilmeyişi Moskova?da Türkiye?ye duyulan güveni daha da artırdı. Bu hadise Moskova?da Soğuk Savaş döneminden kalma ?Türkiye bölgede NATO ve ABD?nin bir uzantısıdır ve her zaman onlarla beraber hareket eder? şeklindeki önyargıyı da yıkmış oldu. Bu hadise Kremlin?in Türkiye politikasının değişmesinde önemli dönemeçlerden birisi oldu.

Türk-Rus ilişkilerindeki yakınlaşma çabalarından bir diğeri Karadeniz?de yürütülen ortak ve yakın ilişkilerdir. ABD?nin Montrö Boğazlar Anlaşmasını delerek Karadeniz?de askeri üs edinme isteğine Rusya ile beraber direnen Türkiye?nin bu çabası ikili ilişkilerdeki önemli satırbaşlarından birisi haline geldi. Bununla beraber İstanbul?da yapılan bir konferansta ise Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Tuncer Kılıç Paşa Türkiye-Rusya-İran ittifakı önererek Rusları bile şaşırttı.

Bu süreçte Rusya için önem arzeden Çeçenistan konusunda Ankara ile Moskova arasında sıkı bir diyalog sağlandı. Abdullah Öcalan?ın Rusya?dan sığınma taleplerine olumsuz yanıt verilerek gönderilmesi (her ne kadar PKK?yı terör listesine almamasına ve Duma?da sözde Ermeni tasarısını kabul etmesine rağmen) iki ülkeyi daha da yakınlaştırdı. Türkiye için önem arzeden bir başka konu olan Kıbrıs konusunda BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi olan Rusya?nın klasik Rum yanlısı tavrını yumuşatmaya başlaması (Annan Planı?na karşı oy kullanmasına rağmen) Ankara?da bazı umutların doğmasına sebep oldu. İlk defa KKTC?li birisi Putin tarafından Başbakan Erdoğan?ın heyetinde Kremlin?de karşılandı ve doğrudan bazı görüşmeler başlatıldı. Putin?in Ankara ziyaretinde iki ülke ilişkileri ?Derinleştirilmiş Stratejik İşbirliği? olarak tanımlandı ve Stratejik Ortaklığa doğru önemli adımlar atıldığı kaydedildi.

Bütün bu gelişmeler içerisinde Rusya için son derece önemli olan ve bizzat Başkan Putin tarafından takip edilip lobi çalışması yapılan 145 adet saldırı helikopteri projesine Erdoğan helikopteri ile katılan Rusya?nın bu ihaleden elenmesi Ruslar açısından ilk hayal kırıklığı olarak değerlendirilebilir. Ardından Mavi Akım 2 anlaşması önerisinin Ankara?da yeterince ilgi görmediği ortaya çıktı. Buna mukabil Türkiye?nin üzerinde durduğu Nobucco Hattı ile bu alanda Rusya ile rekabetin önü açıldı. Ruslar Türkiye?nin önerdiği Samsun-Ceyhan yerine Bulgar-Yunan hattı olan Burgaz-Dedeağaç?tan yana tavır takındılar. Aynı zamanda 2007 yılı içerisinde KEİ zirvesi için İstanbul?a gelen Putin Mavi Akım 2 hattı önerilerinin yeterince destek görmemesi üzerine Türkiye?yi by-pass eden ve Karadeniz?in dibinden geçerek Bulgar-Yunan hattı vasıtasıyla Avrupa?ya ulaşacak yeni bir doğalgaz hattının yapımına başlanacağını ilan etti. Bu aslında Türkiye ile Rusya arasında doksanlı yıllar boyunca süren enerji rekabetine yeniden dönüleceğinin de önemli işareti oldu.

Türkmenistan ve Kazakistan?ı ziyaret eden Putin?in ardından bu ülkeleri apar topar ziyarete çıkan Enerji Bakanı Hilmi Güler her ne kadar sadece ?dostlar bölgede görsün? mantığıyla hareket ederek kamuoyuna oynasa da Rusya?ya biz de varız mesajı olarak yansıtılmaya özen gösterildi. Ardından ?biz elimizi gizli tutuyoruz diyerek? adeta Kremlin?e meydan okundu. Kısa bir süre sonra İran ile yeni bir doğalgaz niyet anlaşması imzalandı ve Rusya?nın Orta Asya zaferine karşılık verilmeye çalışıldı. Bu anlaşmanın bir kısmı Türkmen gazını almayı içermekteydi. Basında İran anlaşması ?Rusya?ya gol? olarak değerlendirildi. Oysa Türkmen gazını İran?dan alarak kendi kalemize gol attığımız gözlerden kaçtı, kaçırıldı?

2004-2006 yılları arasında son derece başarılı bir yükselme grafiği çizen ikili ilişkiler 2007 yılında yeniden enerji temelli rekabete yönelmeye başladı. Bunun ardından Kıbrıs Rum Kesimini ziyaret eden Rus Dışişleri Bakanı Rum yanlısı açıklamalarda bulundu. Bunları takiben Yunanistan ile Rusya arasında yaklaşık 2 milyar dolarlık silah alım anlaşması yapıldığı basına yansıdı ve Yunan Başbakan Moskova?ya resmi ziyarete gitti. Soğuk Savaş döneminde dahi NATO üyesi olarak SSCB?den silah alan yegane ülke olan Yunanistan bu geleneği bozmadı ve Rusya?nın çok önem verdiği silah alan müşterileri içerisindeki yerini koruyacağı mesajını vermeye başladı.

Her ne kadar ekonomik ve ticari ilişkilerimiz rakamsal olarak iyi gitse de bu alanda bazı göstergeler ilerisi için bazı tereddütleri ortaya çıkarmaktadır. Bunlardan ilki Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) Moskova'da yaptırdığı ve kamuoyunda yatırımcı şirketin adı nedeniyle ?TOBBTİM? olarak bilinen Türk Ticaret Merkezi?nin satışa çıkarılmasıdır. 2004 yılında faaliyete geçen ve 2005 Ocak ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açılışını yaptığı Merkezin iki ülke arasındaki ticarette köprü görevi görmesi amaçlanıyordu. Bir diğer nokta da Moskova?nın parekende ticaretinde önemli bir rol oynayan Türk Migros?un Ramstore adıyla açmış olduğu mağazalar zincirinin Fransız Auchan Grubu?na satılmasıdır.

Bugün gelinen noktada Rus dış politikasında öncelik verilen ülkeler arasında yer alan Türkiye ile işbirliğinden çok rekabete doğru bir eğilimin baş gösterdiği ve Türkiye?nin 1999 yılından başlayan ve 2004-2006 yılları arasında yoğunlaşan bölgede Rusya dış politikasında sürdürdüğü başat rolün Yunanistan?a geçmek üzere olduğunu ifade etmek mümkündür. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin tarihine de baktığımız zaman şu olgu ile karşı karşıya kalmaktayız. İki ülke ya işbirliği yapmakta ve ya rekabet etmektedir. Bölgesel coğrafik, jeopolitik ve stratejik gerekçeler bu işbirliği ve rekabet tercihini bu iki ülke karşısında bir tercih olarak koymakta ve işbirliği yapılamadığı durumda rekabetin kaçınılmaz olabileceği gerçeğini gözler önüne sermektedir. Bu sebeple 2007 yılının son aylarından başlayarak (eğer karşılıklı olarak önlem alınmazsa) Rusya ile o eski günlerdeki gibi hızlı bir rekabet sürecine girdiğimizi ve bu rekabetin giderek artan bir eğilim gösterebileceğini gözlerden uzak tutmamak gerekmektedir.[1]

Rusya?nın Güney Akım Projesi Nabocco hattının önünü kesmek için ortaya atılmış bir projedir. Hatırlanacak olursa doksanlı yılların başlarında Türkmen doğalgazını Türkiye?ye getirecek Trans-Hazar Doğalgaz Boru Hattı Projesine karşılık Rusya Mavi Akım Hattını önermişti.O dönem Gazprom'un eski Yönetim Kurulu Başkanı Rem Vayhirev Eylül 1999'da Parlamentoda (Duma) yapılan "Rusya'nın Uluslararası Yatırım Projelerine Katılımı" konusundaki toplantıda yaptığı konuşmada, Mavi Akım Projesi'nin Rusya doğalgazının ihracatının artırılmasındaki özel önemine dikkati çekmiş, bu projenin gerçekleşmesi durumunda Türk pazarına gaz ihracatını en az iki katına çıkaracaklarını ve bunun da boru hatlarını çeşitlendirerek üçüncü ülke aracılığı olmaksızın doğrudan Türkiye'ye verme olanağı sağladığını belirtmiştir. Vayhirev bu hususların yanı sıra, ABD'nin desteklediği Trans-Hazar boru hattı ile rekabet tehlikesine de dikkat çekmiştir. Vayhirev'e göre; "Bu iki projenin rekabetinde ilk başlayan kazanacaktır. Nitekim tarih Vayhirev'i haklı çıkarmış ve kazanan taraf Rusya olmuştur.

Gerçekten de inşasına erken başlanan Mavi Akım Hattı bu yarışmayı kazanmıştı. Şimdi benzer durumun Güney Akım ile Nabucco arasında yaşandığı görülmektedir ve Rusya benzer bir taktikle Güney Akım?ın anlaşmalarını birer birer imzalamaya başlamaktadır. Aslında Rusya Güney Akım projesinden önce Türkiye?ye Mavi Akım 2 hattını önermişti. Ancak bu Naboccu hattına zarar verir düşüncesiyle Türkiye tarafından sıcak karşılanmadı. Burada sıkça tekrar ettiğim bir hususa yine değinmek istiyorum. Nobuccu aslında AB?nin enerji güvenliğini temin edecek bir hattır. Güney Akım alternatif boru hattı olmasına rağmen alternatif bir kaynak değildir. Bu hatla AB?nin Rusya?ya olan enerji bağımlılığı daha da artacaktır. Ancak buna rağmen AB?nin Nabucco hattında Türkiye?ye yeterince destek vermediği kanaatindeyim. Bu hat daha çok ABD?nin teşvikiyle yürümektedir. O da yeterince değildir ve zayıftır. Burada aslında AB?nin ortak bir enerji politikasının olmadığı da ortaya çıkmaktadır. Bugün Güney Akım Projesi AB için sadece bir alternatif boru hattıdır. Bunun dışında hiçbir özelliği yoktur. Kaynak yine Rusya olunca bu boru hattı alternatif kaynak konumunda değil ve AB ülkelerinin Rusya?ya olan bağımlılığını azaltmaz, tam tersine artırır. Ancak buna rağmen birçok AB ülkesi bu projeyi açıkça desteklemektedir.

Son günlerde Rusya?nın girişimleriyle Nabucco?nun şansının iyice azalmaya başlaması ABD?yi harekete geçirmiştir. ABD enerji diplomasisini yeniden canlandırmak için 1998 ve 2001 yılları arasında Amerika Birleşik Devletlerinin Aşkabat büyükelçisi olarak çalışmış Steven Mann?i Avrasya Koordinatörü olarak atamıştır. Mann ise geçtiğimiz hafta Aşgabat?a giderek Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov ile bir araya gelmiştir. Keza aynı şekilde AB?nin de koordinatör atamasında bulunduğuna da şahit olunmuştur. AB bu amaçla Hollanda eski Enerji Bakanı Jozias van Aartsen?i AB'nin özel koordinatörü olarak atamıştır.

Türkiye AB?nin enerji güvenliği için Rusya ile rekabete girişirken AB üyesi ülkelerin neredeyse tamamının Rusya ile enerji anlaşmaları var ve her geçen zaman yeni anlaşmalar imzalamaktadırlar. AB üyesi İtalyan ENİ firması Nabucco?ya darbe vuran Güney Akım projesinin ana üslenicisi durumundadır. Yine AB üyeleri Yunanistan ve Bulgaristan Rusya ile Güney Akım Projesini imzalamıştır. Bütün bunlara baktığımızda Rusya ile kapışan ve sorunlar yaşayan ülkenin sadece Türkiye olması burada biraz düşündürücüdür.

Türkiye?nin boru hatları stratejisi vizyon açısından eksiktir. Türkiye genel bir enerji stratejisinden yoksundur. Son 10 yıldır enerjinin bir dış politika aracı olarak kullanıldığı, enerji diplomasisi diye bir kavramın artık dış politikanın öncelikleri arasında yer aldığı ve ülkelerin güvenliğinde enerjinin son derece önemli bir yere geldiğinin dikkate aldığımızda Türkiye?nin yukarıda ifade edilen gerçeklerin tam olarak farkına varamadığı görülmektedir. Enerjide kaynak çeşitlenmesine gidilememiş, Türkiye için hayati olarak niteleyebileceğimiz Hazar Bölgesi enerji kaynaklarında insiyatif tamamıyla Rusya?ya bırakılmıştır. Ayrıca Samsun-Ceyhan Boru hattı da doğmadan ölmüştür. Bu alanda gerekli girişimler yapılamadığı için boğazların by-pass edilmesi bir süre sonra Türkiye?nin by-pass edilmesi ile neticelenmiştir. Burgaz-Dedeağaç hattı Türkiye?ye galip gelmiştir. BTC ve Şahdeniz Gazı dışında elle tutulur hiçbir başarı mevcut değildir. Bu iki proje ise zaten çok önceden hayata geçirilmiş projelerdi.

Rusya?nın son hamlelerinden sonra İran?la ?dostlar alışverişte görsün? mantığı ile anlaşmalar imzalamak veya Yunanistan ve İtalya ile olmayan Türkmen gazı üzerine anlaşmalar imzalamak boru hatları politikasında başarı sayılmaz. Bunu bir ?gol? olarak da değerlendirmemek lazım. Olsa olsa bu tür hadiselerin detayına vakıf olmayan Türk kamuoyuna bir gol atılmıştır. Bu anlaşma İran?daki bazı sahaların işletilmesi hariç ?havada? bir anlaşmadır. Aslında bu bir anlaşma da değildir. Sadece niyet protokolüdür. Siz İran ile Türkmen gazının Türkiye ve Batı pazarlarına getirilmesi için anlaşma yapıyorsunuz ama Türkmenlerin bu anlaşmadan haberi yok. Diğer taraftan ABD?nin İran ambargosu devam ediyor ve sizin ana hedefiniz Türkmen gazını İran üzerinden değil Azerbaycan üzerinden getirmektir. Dolayısıyla kendi ana stratejinize de gol atmış oluyorsunuz.

Aslında Türkiye?nin atabileceği çok fazla adım da kalmamıştır. İzlenen yanlış strateji son 1 yıl içerisinde Türkiye?nin bir çok açılımlarının önünü tıkamıştır. Yapılması gereken şey ikinci mavi akım hattını gerçekleştirmek ve karşılığında ise Rusları Samsun-Ceyhan?a ikna etmekti. Bu yapılamadı. Yapılması gereken öncelikli iş Azerbaycan ve Türkmenistan ile masaya oturtarak bir an önce Trans-Hazar hattını devreye almaktır. Burada sorun gibi görülen Hazar?ın Statüsü sorunu ise aslında çözülme aşamasına gelmiştir. Bu alanda da bölge ülkeleri teşvik edilmelidir.

Burada neler yapılabilir. Öncelikle vurgulanması gereken bir husus vardır. Türkiye doksanlı yıllar boyunca Rusya ile enerji temelli rekabet yaşamıştı. Bu rekabet ikibinli yıllarda işbirliğine dönüşmüştü. Ancak 2006 yılından beri iki ülke arasında yeniden enerji temelli bir rekabet başlamıştır. Bu durumun önüne geçilmesi ve Rusya?nın Güney Akım?dan vazgeçirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Zira Rusya?nın önerdiği Mavi Akım 2 hattı kabul edilmeli ancak bununla beraber Rusya?ya da Mavi Akım 2 ile beraber Nabucco?nun yapılması ve Rusya?nın bu projede yer alması istenmelidir.

Bu durumda hem Rus gazı ve hem de Hazar bölgesi gazı Türkiye?ye iki farklı kaynaktan gelerek birleşecek ve her iki taraf da kazanacaktır. Aksi takdirde Türkiye?nin bölgemizde oynanan büyük enerji oyununun yavaş yavaş dışına itilmesi kaçınılmaz bir sonuç olacaktır. Zira Hazar bölgesinin anahtarı bugün Rusya?nın elindedir. Bu anahtara ortak olmak için ise AB ve ABD?nin çok güçlü desteği gerekmektedir. Adı geçen ülkelerin ise bu desteği Türkiye?ye vermeleri ihtimali çok yüksek gözükmemektedir.

NOT: Bu Yazı 06.02.2008 Tarihinde yayınlanmıştır.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Sinan Oğan, ?Rusya Federasyonu?nun Bölge Politikasında Ağırlık Merkezi Türkiye?den Yunanistan?a Kayıyor?, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=2&yazi=1365, 25 Aralık 2007.

http://www.turksam.org/tr/a1382.html

Toplam 32 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi