Ahmed er Rufaî Hzleri fakîh idi,Hakiki bir fıkıh, hadis, tefsir alimi ve hakiki bir mutasavvıftı. Ayrıca çok mükemmel bir hatipti de... Seyyid Ahmet Rıfai (r.a.); orta boylu, nur yüzlü ve buğday benizli idi. Saçları siyah, sakalı seyrek, alnı açık ve geniş idi. Gözlerine sürme çeker, devamlı tebessüm eder halde bulunurdu. Öyle güzel konuşurdu ki, kalpleri harekete geçirir, sohpetine doyum olmazdı.
İltifat-ı nebevîye'ye mahzar idi Peygamber Efendimizin iltifatına nasıl mahzardır ? diyeceksiniz
555 Hicrî (Miladi 1160) tarihinde Doksan bin hüccacın gözleri önünde cereyan eden bir hadise size bu gerçeği gösterecektir
Dünyanın muhtelif yerlerinden insanlar, ziyaret için Ravza-i Mutahhara'ya toplanmışlardır Bu esnada derinden gelen bir inilti şöyle terennüm ediyordu:
Fiy hâletil bu'di ruhu küntu ursilihe
Tukabil-ul arda inni vehiye naibeti
Vehezihi devlet-ül eşbehu kad haderat
Femdut yemiyneke key tahza bihe şefeti
"Arada uzak mesafeler varken saygıyla elinizi öpmek için vekâleten ruhumu gönderiridim Şimdi ise cismanî varlığını görmek gözle nasip oldu Mubarek elini uzatasın ki şu hasretli dudaklarım haz ve sevinçle dolsun!"
Nefesleri kesecek bir hadise , elektriklenmiş vücutların derin bakışları utulmayacak bir tabloyu seyrediyordu
Bunun üzerine Nebiler nebisinin mübarek eli nuranî cismiyle Merkad-i şerifinin altından uzandı Ve Rufaî Hz O yılki hacılardan çokça kalabalık şahitler huzurunda onu öptüyeri ve göğü velveleye boğmuş bir halde sarhoş bakışların önünde Seyyid Rufaî (ks) mübarek başını Ravza-i mutahhara'nın eşiğine koyarak "Bu mukaddes eşiğe yüzümü koyuyorum, beni çiğneye çiğneye geçiniz" Bunun üzerine alimler, arifler başka kapılardan çıtılar, Müridan kendisinden geçti Ellerine o anda ne geçti ise vücutlarına sokmaya başladılar Çivi, şiş, bıçak, kama vs neye ve nerye rastlarlarsa sapladılar
Bir kısım müptedi ise O'nu çiğneyerek çıkarlarken büyük Veli şöyle diyordu:
-"Allah'ım manevî gücümü, îmanımı zât-ı Ecelli-Âla-na ve bilgimi de peygamberine karşı arttır Bu hali yoluma bir hüccet kıl"
Bu hadiseye Abd'ül Kadîr Geylanî (ks) Cenab Zağferanî,Şeyh Adi bMüsafir, Şeyh ve Aliyyul Heyti bKays, Şeyh Ali bUmeys, Şeyh Ali Taberi şahid olmuşladır
Bu vak'a o kadar doğrudur ki, bir çok ulemanın şu şekilde bir fetva vermesine sebep teşkil etmiştir:
"Her kim bu kerameti inkâr ederse delâlete düşer ve sapar"
Bu vak'a aynı zamanda Dönemin Tasavvuf akımları arasında büyük dalgalanmalara yol açtı Bu olay üzerine pek çok şeyh dergâhını kapatıp Ahmed-er Rufaî 'ye mürid olarak geldi Seyyid ile aynı yıllarda yaşamış Gavs'ul Azam Abdulkadir Geylanî (Ks), O'nu evliya üzerine hüccet-i ilahî olduğunu söyledi
Ahmed_er Rufaî'nin haline nigahban olan Abdulkadir Geylani hazretleri O'nu en güzel şekilde tarif ediyordu Ashab-ı Güzin Al-i Beyt-Rasûl-ül Emîn ile cümlesi müctehidin hazeratından maada tabakat-ı evliyada Ahmed-er Rufaî mertebesine kimse vâsıl olmadı Buyurdukları mervîdir
Ahmed er Rufaî Hzleri fakîh idi,Hakiki bir fıkıh, hadis, tefsir alimi ve hakiki bir mutasavvıftı. Ayrıca çok mükemmel bir hatipti de... Seyyid Ahmet Rıfai (r.a.); orta boylu, nur yüzlü ve buğday benizli idi. Saçları siyah, sakalı seyrek, alnı açık ve geniş idi. Gözlerine sürme çeker, devamlı tebessüm eder halde bulunurdu. Öyle güzel konuşurdu ki, kalpleri harekete geçirir, sohpetine doyum olmazdı.
İltifat-ı nebevîye'ye mahzar idi Peygamber Efendimizin iltifatına nasıl mahzardır ? diyeceksiniz
555 Hicrî (Miladi 1160) tarihinde Doksan bin hüccacın gözleri önünde cereyan eden bir hadise size bu gerçeği gösterecektir
Dünyanın muhtelif yerlerinden insanlar, ziyaret için Ravza-i Mutahhara'ya toplanmışlardır Bu esnada derinden gelen bir inilti şöyle terennüm ediyordu:
Fiy hâletil bu'di ruhu küntu ursilihe
Tukabil-ul arda inni vehiye naibeti
Vehezihi devlet-ül eşbehu kad haderat
Femdut yemiyneke key tahza bihe şefeti
"Arada uzak mesafeler varken saygıyla elinizi öpmek için vekâleten ruhumu gönderiridim Şimdi ise cismanî varlığını görmek gözle nasip oldu Mubarek elini uzatasın ki şu hasretli dudaklarım haz ve sevinçle dolsun!"
Nefesleri kesecek bir hadise , elektriklenmiş vücutların derin bakışları utulmayacak bir tabloyu seyrediyordu
Bunun üzerine Nebiler nebisinin mübarek eli nuranî cismiyle Merkad-i şerifinin altından uzandı Ve Rufaî Hz O yılki hacılardan çokça kalabalık şahitler huzurunda onu öptüyeri ve göğü velveleye boğmuş bir halde sarhoş bakışların önünde Seyyid Rufaî (ks) mübarek başını Ravza-i mutahhara'nın eşiğine koyarak "Bu mukaddes eşiğe yüzümü koyuyorum, beni çiğneye çiğneye geçiniz" Bunun üzerine alimler, arifler başka kapılardan çıtılar, Müridan kendisinden geçti Ellerine o anda ne geçti ise vücutlarına sokmaya başladılar Çivi, şiş, bıçak, kama vs neye ve nerye rastlarlarsa sapladılar
Bir kısım müptedi ise O'nu çiğneyerek çıkarlarken büyük Veli şöyle diyordu:
-"Allah'ım manevî gücümü, îmanımı zât-ı Ecelli-Âla-na ve bilgimi de peygamberine karşı arttır Bu hali yoluma bir hüccet kıl"
Bu hadiseye Abd'ül Kadîr Geylanî (ks) Cenab Zağferanî,Şeyh Adi bMüsafir, Şeyh ve Aliyyul Heyti bKays, Şeyh Ali bUmeys, Şeyh Ali Taberi şahid olmuşladır
Bu vak'a o kadar doğrudur ki, bir çok ulemanın şu şekilde bir fetva vermesine sebep teşkil etmiştir:
"Her kim bu kerameti inkâr ederse delâlete düşer ve sapar"
Bu vak'a aynı zamanda Dönemin Tasavvuf akımları arasında büyük dalgalanmalara yol açtı Bu olay üzerine pek çok şeyh dergâhını kapatıp Ahmed-er Rufaî 'ye mürid olarak geldi Seyyid ile aynı yıllarda yaşamış Gavs'ul Azam Abdulkadir Geylanî (Ks), O'nu evliya üzerine hüccet-i ilahî olduğunu söyledi
Ahmed_er Rufaî'nin haline nigahban olan Abdulkadir Geylani hazretleri O'nu en güzel şekilde tarif ediyordu Ashab-ı Güzin Al-i Beyt-Rasûl-ül Emîn ile cümlesi müctehidin hazeratından maada tabakat-ı evliyada Ahmed-er Rufaî mertebesine kimse vâsıl olmadı Buyurdukları mervîdir