Editörler : supporters.


Kapalı
25 Mart 2008 14:35

önyargı hikayeleri

arkadaşlar bu konuda yarına kadar bana kişileri kendilerine karşı önyargıları kırmada kendilerine güvenme konusunda güçlendirmek ve aynı zamanda kendilerinin de diğer grup ve kişilere olan önyargılarının yanlış olabileceğini düşünmeye yönlendirebilmem için; tartışarak, konuşarak, zevkle katılımlarını sağlayabileceğim kısa hikayeler gerekiyor. bir iki tane yeter ama en uygun olanı bulmak istiyorum. bunun için netten baktığım kadar buradaki arkadaşların da fikirlerini almam uygun olur diye düşündüm

varmı bildiğiniz...

(16-20 yaş grubuna yönelik)


*_1010_*
Kapalı
25 Mart 2008 14:45

yanlış yere açılan bir başlık dahaa.....

neden buraya açtımki


*_yıldız_*
Kapalı
25 Mart 2008 21:40

Uzaklarda bir köyde, kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın vardı. Kadın, kendisine arkadaş olması için dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başladı.

Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmazdı. Her ne kadar vahşi bir hayvan olsa da, oldukça uysallaşmıştı. Gelincik kadını çok sevmişti.

Birkaç ay sonra, kadının çocuğu doğdu. Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak oldukça zordu.

Günler geçti. Kadın bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kaldı. Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardı. Kadın, gelincik bebeğine zarar verir mi diye, aslında endişeliydi? Ama mecburdu. Aradan biraz zaman geçti ve anne eve geldi. Gelinciği ve kanlı ağzını gördü! Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırdı ve oracıkta öldürdü hayvanı. Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyuldu. Anne odaya yöneldi?. Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış yılanı gördü. (Ken Blachard)

...............


gamlı yaslı
Aday Memur
25 Mart 2008 23:04

bence çok faydalı bir paylaşım olmuş değer veriyorum şu an hazırlıksızım ama ileride bende bu konuda katılımda bulunmayı arzuluyorum.


kurshuni
Kapalı
25 Mart 2008 23:32

Hacı Ömer Sabancı'nın başından geçen bir olay;

Sabahleyin bahçenin(Emirgan'daki Atlı Köşk'ün bahçesi)çimlerini kesecektim.Meret makina bozukmuş.Yağ kaçırıyormuş.İnat ettim,çimleri kestim ama o da üstümü başımı yağ yaptı.Yenisini alayım,diye erkenden yola koyuldum.Bebek'te tramvaya bindim.Elbiselerim yüzünden,biletçi tarafından kaldırılıp sahanlıkta ayak üstü yolculuk etmeye mecbur edildim.

Karaköy'de indiğimde,param olmadığını görünce,bankamdan para almaya karar verdim.İçeriye girdim.Sağda ileride bulunan müdür odasında,müdürüm birkaç kişiyle görüşüyordu.Bu arada müşteri koltuklarından birine oturmak istediğimde,bir hanım memurum kaşlarını çatıp beni haşladı.

-Lütfen o pis üstünüzle,oraya oturmayınız.Dilencilik yapacaksanız,dışarıda caddede yapınız.

Elleriyle de işaret yaparak,"Derhal çıkınız!" diyerek beni kovdu.Yani kendi bankamdan kovuldum.Hole çıkmış,arada bir müdür odasına bakıyor,boşalmasını bekliyordum.

Bu arada müdürüm beni tanımış,koşarak odasından çıkıp ellerime sarılmış öpmeye çalışıyordu.Koluma girip,koltuğuna oturttu.

Kahvemi içerken bir ara yan gözle beni kovan memureye baktım.Kim olduğumu o da öğrenmiş,sırtını bana dönerek üzüntüsünden ağlıyor ve mendili ile gözlerini siliyordu.Adeta yıkılmıştı.Müdürüme onunla ilgili hiçbir şey söylemedim.Yalnız bankadan çıkarken,yanına varıp eğilerek kulağına yavaşça fısıldadım:

-Üzülme kızım.Seni cezalandıracak değilim.Ama kimin ne olduğunu bilmeden böyle hareket etmek doğru olmaz.


..better..
Genel Müdür
01 Eylül 2008 21:21

güncel


dejavuyg
Yasaklı
06 Ekim 2009 23:03

Beyaz poşet

Genç adam sokağın başındaki büyük binanın giriş katında camın tam kenarında oturup dışarıya bakan yaşlı kadınla selamlaşıyordu her sabah? Kadın bir gün genç adama seslendi:

- Bakar mısın delikanlı?

- Buyur teyzecim?

dedi her sabah selamlaştığı kadına ve cama yaklaştı. Yaşlı kadın:

- Evladım benim iki bacağım da yok bana ekmek parası verir misin?

dedi. Genç adam çok üzüldü ve bütün parasını kadına verdi. Sonra işe gitti. İş yerinde hep o kadını düşündü. Kim bilir ne zordu kadının durumu. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar zordaydı. İki bacağı da yoktu. Ertesi sabah erkenden kalkıp bakkala gitti. Bir şişe süt ve bir ekmek aldı? Kadın camdaydı. Poşeti kadına verdi. Kadının gözlerinde ki mutluluk onu heyecanlandırdı. İyi bir şey yaptığına inanıyordu. İçinde çok büyük bir huzur vardı.

İş yerinde ki bir arkadaşına durumu anlatınca, arkadaşı kahkahalarla gülmeye başladı:

- Oğlum sen manyak mısın, hangi devirde yaşıyoruz. Senin gibi saflar inanır buna sadece. Bacakları yokmuş? Ben de yedim! Safsın oğlum kabul et. Her cam kenarında oturanın bacakları olmasaydı memleket bacaksızdan geçilmezdi.

dedi ve alay etti. O gün akşama kadar genç adamın ağzını bıçak açmadı. Arkadaşının sözlerini düşündü hep! Ya Ümit haklıysa? Ama kadının bakışları çok inandırıcı ve huzur doluydu.

Ertesi sabah yine bir şişe süt ve bir ekmek aldı. Kadının penceresine doğru yaklaştı, ona görünmeden binanın arka tarafında bulunan giriş kapısından içeri girdi ve elindeki poşeti usulca yaşlı kadının kapısının önüne bıraktı. Gazete dağıtıcılarının aceleci tavrıyla zile basıp içindeki yüksek tedirginlikle kapı açılmadan hızlıca uzaklaştı binadan. Kadın kapıyı açmamalıydı. Ya sakat değilse, ya Ümit haklıysa?

O günden sonra genç adam bir daha da kadına görünmedi. Onun gözlerinde gördüğü mutluluğa olan inancından dolayı her sabah aynı şekilde içi dolu beyaz poşeti kapının önüne gizlice bırakıp, zile basıyor ve kaçıyordu.

Bu iş böyle yıllarca devam etti. Hiç kimseye anlatmadı. Yine bir sabah kahvaltısını yaptı. Poşeti hazırladı ve sokağa çıktı. Binaya girmek üzere kapıya doğru yönelince kalabalığı fark etti. Ciddi bir kalabalıktı bu. Belli ki kötü bir şey olmuştu. Kapının önündeki memura yaklaştı ve ne olduğunu sordu.

- Giriş katta yaşayan yaşlı bir kadın varmış. Dün sabah üst kattaki komşusundan aşağı inerken merdivenlerden kaymış ve kafasını basamaklardan birinin köşesine çarparak ölmüş.

dedi memur. Dünyası başına yıkıldı genç adamın, elindeki ki beyaz poşet yere düştü. İçindeki süt şişesi kırıldı. Ümit haklı çıkmıştı ve o tam üç sene boyunca bir sahtekara hizmet etmişti. Neyse polis poşeti yerden aldı ve içine baktı. Aradığı parmak izini bulmuş bir dedektifin yüzünde oluşan ifadeyle merdiven boşluğuna doğru seslendi:

- Amirim beklenen kişi geldi?

Amir, dışarı seslendi:

- İçeri yolla!

Polis memuru genç adama:

- Amirim sizi bekliyor içeride?

diyerek genç adamı içeri yolladı. Ne olmuş olabilirdi ki? Şüpheliler listesinde adının geçtiğini duyan bir masumun sıkıntılı yüz ifadesiyle içeri girdi. Amir üzerinde ?Sabah 8:15?te elinde süt şişesiyle gelen adama verilecek!? yazan sarı zarfı,

- Bu mektup rahmetlinin üzerinden çıktı.

diyerek adama uzattı? Eski bir zarftı. İçinde bir mektup vardı. Ne olabilirdi ki? Az önce hezimete uğramış bir beden yeni bir sarsıntıyı kaldıramazdı. Mektupta aynen şunlar yazıyordu:

- Birine bir iyilik ya da kötülük yaparken, içinde zerre kadar şüphe oluşursa hemen vazgeç yapacağın iyilik ya da kötülükten. Sen her sabah kapıma bir ekmek, bir şişe süt ve kocaman bir şüphe bırakıp gidiyordun. Acı çekiyordun. Kapıyı açma ihtimalimden korkuyordun hep. Oysa ben sana sarılmayı ne çok isterdim. Oğlum demeyi, gözlerine bakmayı isterdim. Hesap yapmadan yaşa evlat ve yüzleşmekten korkma? Eğer iyi bir şey yaptığına inanıyorsan, yaptığın şey mutlaka iyidir. İyi bir şey yaparken acı çekenler, başkaları için iyilik yapanlardır. Hayatın boyunca kimse için hiçbir şey yapma, her ne yapıyorsan sadece kendin için yap; çünkü ben hep öyle yaşadım.

Etkilenmişti; ama yazılanlar kadının yalanının üstünü kapatmıyordu. Mektubu cebine koydu, çıkmak üzere kapıya yönlenirken üst kattan gelen yüksek bir ağlama sesiyle irkildi. Kadının biri ?Benim yüzümden öldü, benim yüzümden öldü!? diyerek hüngür hüngür ağlıyordu. Amire sordu:

- Bu ağlayan kadın kim?

Sabahtan beri olup biten her şeyden haberi olan amir, konuya tam olan vukufiyetiyle anlattı:

- Rahmetli iyi bir kadınmış. Her sabah bir şişe süt ve bir ekmek götürüyormuş üst kattaki bu yatalak komşusuna. Dün sabah yine götürmüş, dönerken koltuk değneklerinden biri kırılmış, yaşlı kadın o yüzden düşmüş merdivenlerden; ama aldırış etme, yaşlılar böyle olur. Ekmeği sütü kesildi ya ona ağlıyordur.

Genç adam küçük dilini yutmuş gibiydi. Üst üste aynı kişi hakkında taban tabana zıt bu kadar şeyi düşünmek? Hemen yukarı çıktı. Ağlayan kadına yaklaştı. Kimsesiz bir yatalaktı. Gözyaşını silip sarıldı ve elini öptü. Kadının gözlerinde ölen yaşlı kadının bakışları vardı. O günden sonra her sabah o yaşlı gözlere sinmiş bir tutam mutluluğu da yanına alarak iş yerine gidiyor, sessizce Ümit?in yanındaki masasına oturuyordu. İsmini bile bilmediğim bu adam hakkında bildiğim tek şey, sabahları işe yarım saat geç gidip akşam da yarım saat geç çıktığıdır. Soranlara,

- Taşındım o yüzden!

diyormuş. Bir de geçen gün biriyle karakolluk olmuş, onu duymuştum. Adam şikayet dilekçesinde,

- Bu adam her sabah koca kaldırımı bırakıyor bizim camın dibinden dibinden yürüyor. Bir de pencerelerden içeri bakıyor dik dik! Sapık mıdır nedir?

yazıyormuş!

Erdal Demirkıran...

Toplam 6 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi