Editörler : E.Kayı Han


Kapalı
30 Temmuz 2009 16:50

Vehhabilerin Bozuk Yönleri

Vehhabilerin üç temel inancı

Abdülvehhab oğlunun Kitab-üt tevhid ve torununun buna yaptığı Feth-ül mecid adındaki şerhde, 250?den fazla bozuk inanışları vardır. Bunların temeli, üç meseledir.

Diyorlar ki:

1- Amel [ibadet], imanın parçasıdır, azalır çoğalır. Bir farzı yapmayan, mesela farz olduğuna inandığı halde, tembellikle namaz kılmayan kâfir olur. Bu öldürülür, malları vehhabilere taksim edilir.

2- Peygamberlerin ve Evliyanın ruhlarından şefaat isteyen, bunların mezarını ziyaret edip, bunları vesile ederek dua eden kâfir olur. Kabirde olandan işitmeyenden dua istemek şirktir. Ölü ve uzakta olan diri, işitmez ve cevap vermez. Bunların fayda ve zararları olmaz. Ölmüş peygamberden de bir şey istemek şirktir.

3- Mezarlar üzerine türbe yapmak ve türbelerde namaz kılmak ve ölülerin ruhlarına sadaka adamak, caiz değildir. Haremeyn halkı şimdiye kadar kubbelere, duvarlara tapındı. Sünniler ve Şiiler bunun için müşriktir. Bunları öldürmek, mallarını yağma etmek helaldir, kestikleri leş olur.

Diğer yanlış inançlarından bazıları:

1- Bir Mezhebe uymayı kabul etmezler.

2- (Türbelerdeki Evliyaya tevessül etmek, şirktir. Peygamberlerin ve Evliyanın mezarlarına türbe yaptırmak, Allah?tan başka şeylere tapınmaktır. Her türbe puthanedir. Bunların çoğu Lat ve Uzza putları gibidir. Müslümanların çoğu müşrik oldu) derler.

3- Şefaate inanmazlar.

4- Keramete inanmazlar.

5- Tasavvufa inanmazlar. Bu konuda şöyle diyorlar:

(Tasavvufun başlangıcı, Hind yahudilerinin bir oyunudur. Eski yunanlılardan alınmıştır. Tasavvufcular, şirk ve küfür üzeredir. Bunların kitapları, Ebu Cehlin hatırlarına gelmeyen şirk ile doludur. Mürid şeyhine tapınıyor. Evliyanın mezarlarını putlaştırıyorlar. Onlara tapınıyorlar. Mısırlıların en büyük mabudları Ahmed Bedevidir. Muhyiddin-i Arabi, yeryüzünün en büyük kâfiridir.)

6- Allahü teâlâ için adak yapmak ve hayvan kesmek ve bunların etlerini fakirlere dağıtıp, sevaplarını Peygamberlere ve Evliyaya hediye etmek şirk diyorlar.

7- Resulullahı övmeye, Ondan şefaat istemeye şirk, böyle yapan müslümanlara müşrik, yani puta tapan kâfir damgasını basarlar. (Ölüler kendilerine söylenileni duymazlar. Ölüden dua, şefaat istemek, ona tapınmak olur. Mescid-i nebeviye namaz kılmak için girenin, selam vermek için, kabre gitmesi, Hücre-i saadeti ziyaret için, uzak yerlerden gelmek yasaktır) derler.

Resulullahı metheden imam-ı Busayri?nin (Kaside-i bürde)sinden örnek vererek: (Bu sözler Allah?tan başkasına güvenmek, mahluku büyültmektir. Şirktir) derler.

8- (Arş kadimdir), (Allah Arş'ın üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması için Resulullaha da yer bırakır) derler.

9- Sebeplere yapışmaya, vesileye, tevessüle şirk derler.


* baybars _
Kapalı
30 Temmuz 2009 18:08

:)))) yaff bu vehhabiler ne ye inanıyor muş ki..

herşeyi reddettiklerine göre ...bence islamın yakın yüzyıldaki en büyük fitnesidir vehhabiler.daha önce buna benzer bir fitne daha vardı, hatırlarsanpeygamberimize de aliye de karşı olanlar yani hariciler..bunlar da ilk büyük fitne idiler...ikincisi de bu vehhabiler..çok güzel özetlemişsin Hammad...sünnileri şirk e batmış göreni biz nasıl görelim ki...onlar ne kadar tepeden bakarsa bizde o kadar onları alaya alırız.onlar ingilizlerden öğrendiklerini bize satan salyangozculardır. daha ne diyelim...


* baybars _
Kapalı
30 Temmuz 2009 18:22

çok komikler yaa.. bunların ki inançsa eğer daha ne diyelim.. arş konusu da çocukça. acaba arşı çölde bir gölgelik mi sanıyor bu bedeviler... bence bunlar elinden gelse, peygamberin kabrini bile yok ederler. acaba kabe hakkında görüşleri ne olaki??? yoksa kabe için de put mu diyorlar))) saçma bedeviler. daha beş parmağıyla yemek yedikleri gibi, zemzem kuyusunu dibine kadar gelip su alıyormuş gibi yapıp, eteğin altından büyük abdest bırakan kim var.. bu bedevilerden başka..

30 Temmuz 2009 18:35

Burada objektif bir eleştri olmamış...

30 Temmuz 2009 18:38

VEHHABİLER VE İSLAM ANLAYIŞLARI

Vehhabilik, Arap Yarımadasında Necd dolaylarında yaklaşık iki asır kadar önce Muhammed b. Abdulvahhâb (1115-1206) tarafından kurulmuş bir mezheptir. Vehhabilik mezhebi bugün Suûdi Arabistanın resmi mezhebi durumundadır. Mısır, Hindistan, Afrika ve diğer başka ülkelerde taraftarları vardır.

Vehhabi ismi her ne kadar bu mezhebin kurucusunun adıyla ilgiliyse de. Bu isim mezheplerine kendileri tarafından konmuş olmayıp, muhalifleri tarafından konmuştur. Bununla birlikte Vehhabiler kendilerine Muvahhidûn derler ve kendilerini İbni Teymiyye (Ahmed bin Abdülhalim Harrâni)nin açıkladığı şekilde, Ahmed b. Hanbelin mezhebini devem ettiren Sünniler olarak görürler. Zira onlar. Biz itikad da Selef, amelde de Hambeli mezhebindeniz, esasen Ahmed b. Hanbel, itikad hususunda Selef mezhebinin nascı (eseriyye) kolunu temsil eder. Onun ameldeki yolu da budur. Böylece biz amelde ve itikatta Hanbeliyiz; Vehhabi diye bir şey yoktur. Muhammed b. Abdulvahhâb, ilmen ve fiilen bu mezhebi yenileyen bir Şeyhülislam olmaktan başka bir şey değildir. Derler.

Kendileri, bir ehli sünnet mezhebi mensubu ve dolayısıyla Sünni olmalarına rağmen, diğer Sünniler tarafından tenkit edilmelerinin sebebi, inanç sistemlerinden kaynaklanmayıp, bazı hususlarda diğer Sünni inanç sahiplerine karşı çıkmalarından dolayıdır. Yoksa onlarında inancı, Kuran artı rivayetler eşittir İslam ikilisine dayanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, rivayetler olmasaydı Kuran İslam Dininin uygulanabilmesi için tek başına yeterli değildir inancını onlarda taşımakta olup, Kütüb-i Sitte'yi yani altı hadis külliyatını ve bu altı hadis külliyatına ek olarakta, Mezhep imamları olarak kabul ettikleri Ahmed İbn-i Hanbelin derlediği rivayetleri kabul etmektedirler.


Hammad
Kapalı
30 Temmuz 2009 19:40

SELEFİLİK (VEHHABİLİK)

Sual: İtikadda tek mezhep, Ehl-i sünnet vel cemaattir. Amelde ise dört hak mezhep vardır. Son zamanlarda, selefiye mezhebi diye bir şey çıkardılar. Selefilik nedir?

CEVAP

Eshab-ı kirama, tabiine, tebe-i tabiine selef veya selef-i salihin denir. Bunların yoluna Ehl-i sünnet vel-cemaat denir.

Mezhepsizler, selef kelimesini istismar ediyorlar. (Selefiye mezhebi, selefin yoludur) diyorlar. İmam-ı a?zamın, imam-ı Eşari?nin, imam-ı Matüridi?nin yolu selefin yolu değilmiş gibi bir intiba vermeye çalışıyorlar.

Bazı sapıklar da çıkıp, (Peygamberiyye mezhebi) kursa, buna da bu peygamberin yoludur dese itibar edilir mi? İmam-ı Gazali hazretleri, Eshab-ı kiramın yolu olan Ehl-i sünnet itikadını anlatıp, (İşte selefin mezhebi budur) buyuruyor.

İtikadda mezhep tektir. Çünkü itikadda ayrılık olmaz. İtikadda mezhebimiz Ehl-i sünnet vel-cemaattır. Ehl-i sünnet fırkasının meşhur iki imamı vardır. Birincisi imam-ı eşari, ikincisi imam-ı Matüridi?dir. İkisinin ictihadları arasındaki farklılık temelde değildir. Eğer farklılık temelde olsa idi, birisi Ehl-i sünnet itikadından ayrı olsaydı, elbette onun itikadı Ehl-i sünnet kabul edilmezdi.

Amele ait bir mezhepte farklı ictihadlara sahip imamlar olabilir. Mesela imam-ı a'zam ile imam-ı Ebu Yusuf?un ictihadı farklı olabilir. Farklı olması, rahmet olup Hanefi mezhebine aykırı olmaz. İmam-ı Eşari ile imam-ı Matüridi arasında iman konusunda temelde ayrılık yoktur. Hatta biri Hanefilerin, diğeri Şafiilerin imamı demek de doğru değildir. İkisi de ehl-i sünnetin imamlarıdır.

İmam-ı Rabbani ve imam-ı Matüridi, Hanefi mezhebine göre amel ettikleri için itikadda Hanefi imamları olarak bilinmektedir. Ebul Hasen-i Eşari de Şafii?ye göre amel ettiği için itikadda Şafii imamı olarak tanınmaktadır. Bir şafii, imam-ı Matüridi gibi inansa veya bir hanefi, imam-ı Eşari gibi inansa Ehl-i sünnet olmaktan çıkmaz. Fakat bir kimse, amele ait bir hükümde ihtiyaçsız kendi mezhebini bırakıp, başka bir mezhebin hükmü ile amel etse mezhepsiz olur. (Hulasat-üt-tahkik)

Hiçbir İslam âlimi, selefiye mezhebi diye bir mezhepten bahsetmemiştir. İbni Teymiyeciler, selefiyiz diyorlar. Selefilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. Bazı selefi yazarlar, itikadda hak olan mezhebi üçe ayırıyorlar. Halbuki Tirmizi?nin bildirdiği hadis-i şerifte (Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, yetmiş ikisi Cehenneme gidecektir) buyurulurken, üç fırkaya fırka-i naciyye denir mi, itikadda üç tane hak mezhep olur mu? Fırka-i naciyye denilen kurtuluş fırkası bir tanedir. O da Ehl-i sünnet-vel-cemaattir. Hadis-i şerifle de bildirildiği gibi, diğerleri Cehenneme gidecektir. (Hadika)


çocuuk
Müsteşar
30 Temmuz 2009 21:24

Evliyaullahı tekfir edenler

Köşe Yazıları - Mehmet Şevket Eygi

Perşembe, 30 Temmuz 2009 01:34

Vehhabî meşrebli ve mezhebli bazı kardeşlerimiz, tasavvuf ve tarikat evliyasına çok ağır ve galiz şekilde dil uzatmakta, hakaret etmektedir. Bu gibi kimseler, mutasavvıfların çok hürmet ettiği büyüklere müşrik ve kâfir demekten çekinmiyor. Bu yaptıkları hikmete, iman kardeşliğine, adalete, insafa, terbiye-i İslâmiyeye aykırıdır. Böyle sözler Ümmet-i Muhammed arasındaki barışı ve uzlaşmayı berhava eder, kardeşler arasında kin ve düşmanlık tohumları eker.

Bazı gerçekleri tekrarlamakta yarar görüyorum:

1. Muhyiddin 'Arabî hazretleri hâtemü'l-evliyadır. Onun en büyük eseri olan Fütuhat-ı Mekkiye'yi avamın okumasına icazet verilmemiştir. Sadece vesâyâ (dinî öğütler) kısmını herkes okuyabilir. Kitaplarındaki bazı şazz, esrarlı, anlaşılması zor cümleler dolayısıyla bu zatı tekfir etmek büyük bir insafsızlıktır. O Hazret kesinlikle bazılarının sandığı gibi panteist değildir. Merhum İsmail Fennî Ertuğrul "Muhyiddin Arabî ve Vahdet-i Vücud" adlı eserinde ona yöneltilen tenkitlere cevap vermektedir. Binlerce din alimi, fakih, müftü, müfessir, muhaddis, bilge kişi Muhyiddin Arabî'yi baş tacı etmiştir. İbn Teymiye'nin onun hakkında "O Şeyh-i Ekber değil, Şeyh-i Efkerdir" (En kâfir şeyhtir) demesi onun kadrini alçaltmaz. Lütfen nezih, edib, terbiyeli, insaflı, ölçülü, mutedil, düzgün Müslümanlar olalım.

2. Mevlana Celalüddin Rûmî hazretleri de bir İslâm büyüğüdür. Mesnevî'de bazı şathiyat olabilir. Bunlar onun kadrini alçaltmaz. Mevlana'nın Moğol casusu olduğu iddiaları gülünçtür. O, Moğolların casusu değil veliyyinimetidir, çünkü hidayetlerine vesile olmuştur. Mevlana kendi lisanıyla "Kur'ân'ın bendesidir". Bir kısım kardeşlerimiz lütfen terbiyeli, insaflı, ölçülü olsunlar. Sokak serserisi ağzıyla, Mevlana gibi ilim, irfan, hikmet güneşlerine saldırmasınlar. Kendileri kaybeder.

3. Abdülkadir Geylanî hazretleri gavs ve kutubtur. Gunyetu't-Tâlibîn kitabını açınız, Şeriata aykırı bir tek söz bulamazsınız. O ilim, irfan, hikmet, fazilet hazinesidir. Allah'ın velilerine saldıranların sonları iyi olmaz. Milyonlarca muvahhid ve sâlih Müslümanın çok sevdiği, mürşid-i kâmil olarak kabul ettiği böyle bir büyüğe hakaret eden kimse ne kadar nasipsiz ve beyinsiz bir kimsedir.

4. İmamı Rabbanî hazretleri büyük bir velî, büyük bir mürşid, büyük bir müceddiddir. Ömrü boyunca Kur'ân'a, Sünnet'e, Şeriat-ı Ahmediyyeye hizmet etmiştir. Zalimleri tenkit etmiş, zindana atılmış, nice çileler çekmiştir. Bu zat bütün mü'minlerin velinimetidir.

5. İmamı Gazalî hazretleri Hüccetülislâm ve Zeynüddin'dir. Hem fakihtir, hem velidir. İlim ve irfan semasının güneşlerindendir. Öleli bin yıla yaklaşıyor, eserleriyle hâlâ hizmet ediyor. İmana, Kur'ân'a, İslâm'a, Sünnet'e, Şeriat'a, ahlaka hizmet ediyor. O bir hidayet güneşidir. Ona dil uzatan ne kadar nasipsiz bir kimsedir.

Evet bütün ulemamız, bütün tasavvuf büyüklerimiz hürmete layık kimselerdir.

Şeriata mutabık olmak şartıyla tasavvuf haktır.

Tasavvuf ve tarikat evliyası mübarek kimselerdir.

Çok aşırı giden, ağızlarını bozan, tekfir eden Selefîlerin ve Vehhabîlerin tuzaklarına düşmeyelim.

Tasavvuf ve tarikat evliyası şeytan evliyasıdır diyorlar. Bu söz büyük bir hezeyandır, söyleyeni küfre götürmesinden korkulur.

Anadolu coğrafyasında yaşayan Müslümanların büyük velinimetlerinden biri de Türkistanlı Ahmed Yesevî hazretleridir.

Gerçek evliyaullahın ruhaniyetleri üzerimize sâyeban olsun...

(Bazı Vehhabî ve Selefî kardeşlerimizden ricamız: Lütfen mutedil, insaflı, ölçülü ve terbiyeli olsunlar. Bağlısı bulundukları meslek, meşreb ve mezheb hak değildir, orta yol değildir. İmam kabul ettikleri Muhammed ibn Abdilvehhab'a kendi kardeşi Süleyman "Es-Savaikü'l-İlahiyye fir-Red 'ale'l-Vehhabiyye" adıyla bir reddiye kaleme almıştır. Biz Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanları Muhammed ibn Abdilvehhab'ı imam kabul etmeyiz. Kardeşine kulak veririz. Çünkü o, Ehl-i Sünnet caddesinde yürüyen insaflı bir alimdir. Ey Vehhabîler aşırı öfkeye kapılmayınız. Soğukkanlı ve edebli olunuz, mütehevvirane ve gerekçesiz şekilde kendinizi kaybederek sövüp saymayınız. Mü'minleri küfür ve şirkle suçlamayınız. Mü'mini tekfir edenin kendisi kâfir olur bunu hiç unutmayınız. Selam bütün mü'minlerin üzerine olsun...)


minarebiliş
Müsteşar
30 Temmuz 2009 21:36

selam olsun Allahtan korkana selam olsun onun peygamberine selam olsun kalbinde sağlam iman bulunanlara selam olsun rıza-i ilahiyye için çaba sarfedene selam olsun gerçek müminlere selam olsun ehli iman yolunda yürüyenlere selam olsun ahlakı güzel olana selam olsun mümine zarar vermeyenlere selam olsun kalbi Allah için titreyene.selam olsun bu forumda Allh tan korkarak yazanlara...


çocuuk
Müsteşar
30 Temmuz 2009 21:40

selam hak edenlerin üzerine olsun

30 Temmuz 2009 23:52

Selefilik mezhepsizlik değildir selefilik Ehli Sünnet,in aşırı hadisçi kolu hanbelilikden türeme bir yoldur...

30 Temmuz 2009 23:59

Sünni olmalarına rağmen, diğer Sünni topluluklarla inanç mücadelesine girmelerinin nedeni, bu topluluklar tarafından kabul görmüş veya kitle olarak uygulanmakta olan bazı inanç uygulamalarına karşı çıkmalarından dolayıdır. Örneğin:

1. Esas delil, kitap (Kuran ve Sünnet)tir. Akıl delil olamaz.

2. Müteşabih âyetler, muhkem âyetler gibi delildir; bunların zâhiri murad edilmiştir. Bu sebeple bunları ( yaratıklar tarafından) tevil ve tefsir etmek küfürdür, bunlar zahiri manalarıyla manalandırılır.

3. İmanda, amel dahili olarak mevcuttur. Amel imandan bir cüzdür. Artar ve eksilir. İman, kalble tasdik, dil ile söylemek ve rükünleri yerine getirmektir. Buna göre ameli yerine getirmeyen kimse imansızdır.

4. Tasavvuf bidattır; tarikate girmek, mürşide bağlanmak, onu vesile edinmek, rabıta kurmak şirktir, küfürdür.

5. Kabirler üzerine kubbe yapmak, adak adamak, kabirleri ziyaret etmek, küfürdür, delalettir.

6. Kim Beytullah'tan başka bir kabri, türbeyi veya şehitliği, yahutta başka bir yeri tazim için tavaf ederse Allah'a şirk koşmuş olur.

7. Falcılara, müneccimlere inanmak şirktir.

8.Mevlid okunmasına karşı çıkmaları.

9. Kendisi ile Allah arasına, kendisine tevekkül edeceği, onlara yalvaracağı ve onlardan yardım isteyeceği vasıtalar koyan kimse, küfre girmiştir.

10. Allah'ın kitabı ve Resûlünün sünnetinde bulumayan birşeyi (bidat) ortaya koyan kimse melundur ve ortaya attığı şey de reddedilir.

12. Nazar değmemesi için nazar boncuğu taşımak, muska takınmak, ağaç, taş ve benzeri şeyleri kutlu saymak, Allah'tan başkası için kurban kesmek, Allah'tan başkası için adak adamak, belânın, hastalığın yok olması için boncuk, ip, hamaylı ve benzeri şeyleri takınmak, yıldız falı ve benzeri şeylere inanmak, salih kişilere saygı gösterip onlardan dua yoluyla yardım dilemek, şirktir.

13. Beş vakit namazın cemaatle kılınması farzdır. Namazı terk eden kimse kafirdir ve onlar hakkında dinden çıkmış (mürted) hükmü verilir.

14. Kuran ve Sünnet zahiri anlamlarıyla değerlendirilir ve anlaşılır. Bu mânada müteşabihler de delildir; ancak zâhiri ile ele alınır, ona göre mânalandırılır. Bu işte aklı ve tevili işe karıştırmak bidattir, küfürdür.

15. Allah'ın zatı ve sıfatları ile ilgili Kuran'ı Kerim de geçen âyetler, olduğu gibi alınmalı; ister muhkem ister müteşabih olsun, zahirlerine göre mânalandırılmalıdır. Tevil bidat ehlinin işidir.

Diğer sünni gruplarla, Vehhabiler arasındaki belli başlı ihtilaf noktaları yukarıda bahsi geçen hususlardır. Bu hususların Kuran'a uygun olup, olmamalarından bahsetmeden önce, İmam olarak kabul ettikleri Ahmet İbn-i Hanbel'in, Kuran, Hadis ve İslam anlayışından, konunun daha iyi anlaşılması için bahset makta yarar vardır. Şöyle ki:

İmam Ahmed, Kuran'ın zahirini (açık manasını) alıp sünneti terk adenlere red için kitap yazdı. O kitabın mukaddimesinde (ön sözünde) şöyle der: Kuran'ı Kerimin zâhiri, batını, özeli, umumisi, mensuhu, nasihi, kitabın kastettikleri var. Kitabın delâlet ettiği manaları Peygamber (sünnet yoluyla) açıklar, tefsir eder, bu hususta onun yanında olanlar, Allah'ın ona dost ettiği ashabıdır. Onlarda ondan naklettiler der. (Kaynak: Prof. Muhammed Ebu Zehra, Ahmed İbn-i Hanbel, Sayfa 240, Hilal Yayınları 1984 )


esuzman
Yasaklı
31 Temmuz 2009 00:04

vahabilik ingilizlerin uydurduğu bir mehzeptir...

yıllarca önce saygıdeğer profesörlerin tarafsız araştırmaları sonucu bu ortaya çıkarıldı...

mehzeplere çok dalmamak lazım kurana göre islam değerlendirilmeli..


Mahur_
Yasaklı
31 Temmuz 2009 03:28

ABD'li bir araştırma grubunun açıklamasına göre gelecek yıllarda Selefi/vehabi akımın İslam toplumunu temsil edeceği sonucuna varmışlar.

bu bilgi ne kadar doğru ne kadar yanlış bilinmez ancak İslam toplumuna ait en büyük tehlike budur.

ABD islamı tüm dünya kamuoyuna vehabilerin yaşam ve inanış biçiminde olduğunu gösterme çabasında.

İslamın değer yargılarından uzak, Kuranın amaçlarını anlayamamış, hoşgörüden, sanattan, İslamın değer yargılarını kavrayamamış vehabi/selefi anlayışını işte İslam budur diye dünya kamuoyuna tanıtan ABD; selfi/vehabi anlayışı aracılığıyla sömürgeciliğini dünya kamuoyuna haklı olarak gösterme çabasındadır.

ABD'nin bu amaçla kullandığı örgütlerin başında da taliban gelmektedir. geçmiş günlerde gazete ve basın yayın organlarında şöyle bir haber vardı.

Habere göre Taliban; Afganistanda bulunan BUDA heykellerini put oldukları için roket atarlarla tahrip ettiklerini belirtiyordu.

Afganistan sanki yeni müslümanların eline geçmiş. Afganistan yüzlerce yıldır müslüman olan bir ülkedir ve orada yüzlerce yıldır o buda heykelleri orada durmaktadır. Bugüne kadar oradaki müslümanların buda heykellerinin put olduğunu anlamadılar da talibanın mı aklına geldi?

Evet özellikle suudi arabistanın el altından desteklediği selefi vehabi akımı günümüzde malesef ki nijeryada, sudanda ve çeçenistanda hızla yayılmaktadır.

ülkemizde de hızla gelişen bu akımdan allah tüm insanlığı korusun...

selamlar


garipdsi
Şube Müdürü
31 Temmuz 2009 09:13

Herkes sapık bir siz doğrusunuz.. Bu ne biçim anlayış. KEndi dışındaki müslümanları sapık gören anlayıştan uzağım.. Vahhabiler de bizi mkardeşimizdir.. Bazı düşüncelerine katılıyorum.Bazılarına katılmıyorum. Ama bu onları sapık görmek demek değildir.


kurmay*
Müsteşar Yardımcısı
31 Temmuz 2009 12:19

30 Temmuz 2009 23:52 Düzenle Sil

Selefilik mezhepsizlik değildir selefilik Ehli Sünnet,in aşırı hadisçi kolu hanbelilikden türeme bir yoldur...

kuranmüslümanı


kurmay*
Müsteşar Yardımcısı
31 Temmuz 2009 12:30

meseleye ilişkin sözüm ona görüş(!) beyan edenlerin tam bir kafa karışıklığına maruz kaldığı açıkça görülüyor, bununla birlikte fırkalar/mezhepler tarihi dolayımında asgari düzeyde dahi malumatları yok...

meraklısına notlar:

ashabu'l- hadis(hadis taraftarları),ashabu'r- rey(rey taraftarları),selef,selefiyye,neo-selefiyye gibi kavramların medlulü ve tarihsel gelişimleri bilinmeden;kelam ilminin ortaya çıkışı, tarihsel seyri,ehl-i sünnetin neliği problemi,fikri/tarihsel gelişimi ve kurumsal/yapısal niteliği anlaşılmadan konuya ilişkin edilecek her kelam laf-u güzaf olmaktan öteye geçemez slm.


Mahur_
Yasaklı
31 Temmuz 2009 21:37

meseleye ilişkin sözüm ona görüş(!) beyan edenlerin tam bir kafa karışıklığına maruz kaldığı açıkça görülüyor, bununla birlikte fırkalar/mezhepler tarihi dolayımında asgari düzeyde dahi malumatları yok...

KURMAY

-------------------------------------------------------------

Sayın Kurmay;

iddianız burada yazan herkesi kapsamakta. kimin ne bildiğini ne kadar bildiğini bilmiyorum. Ancak sizin söyledikleriniz konusunda ayrıntılı bilgi sahibiyim.

Bilmiyorsunuz ithamına kısa bir açıklama...


Hammad
Kapalı
31 Temmuz 2009 22:43

VEHHABİLER HIRİSTYANLAR GİBİ İNANIYOR

Sual: Hıristiyanlar da Vehhabiler gibi tanrı gökte diyorlar. Bu inanç İncillerde var mıdır?

CEVAP

Hazret-i İsa?nın, göğe çıkıp, Allah?ın sağına oturduğu ve Allahü teâlânın gökte olduğu inancı Hıristiyanlığa sonradan sokulmuştur. Hıristiyan İngilizler tarafından kurulan Vehhabi inanışına göre de tanrı gökte, Hazret-i Muhammed de sağ tarafında oturmaktadır. Kitabül-Arş isimli Vehhabi kitabında, ?Allah Arş?ın üzerinde oturur, yanında Resulullaha da yer bırakır? deniyor. Hıristiyanlarla Vehhabiliğin bu konuda da birbirine benzemesi tesadüf değildir. Ehl-i sünnet âlimlerinin hepsi ?Allah mekandan münezzeh? buyuruyor.

Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:

Allahü teâlâ, yukarıda, aşağıda, yanda değildir. Her varlık, Arş?ın altındadır. Arş ise, Onun kudreti, kuvveti altındadır. O, Arş?ın üstündedir. Fakat bu, Arş Onu taşıyor demek değildir. Arş, Onun lütfu ve kudreti ile vardır. O, ezelde, sonsuz öncelerde nasıl ise, şimdi hep öyledir. Arş?ı yaratmadan önce nasıl idi ise, ebedi sonsuz geleceklerde de, hep öyledir. Onda değişiklik olmaz.


* baybars _
Kapalı
31 Temmuz 2009 23:01

Allahü tealanın arşa oturduğunu, ilk ortaya atıp iddia edenler Mu'tezile dir.vehhabiler de bu görüşü paylaşmaktadırlar.yada Mu'tezile den almışlardır dersek daha doğru olur.


asos_zen
Yasaklı
31 Temmuz 2009 23:04

bırakın şu bozuk itikatlı meshepleri allah aşkına tartışmaya değmez .. siz bakın doğru yollara.. saygılar...


* baybars _
Kapalı
31 Temmuz 2009 23:09

doğru söylüyorsun asos.

ama konu sahibi açmış bir kere... hoş Hammad kardeşinde eli var ama dili yok gibi.daha kimseye hitaben bir cümlesini görmedim.hem bilgi ile cevab yazıyor yada konuyu devam ettiriyor. takdir ediyorum...belki bu yüzden yazıyorum .

Toplam 160 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi