Editörler : cihan27E.Kayı Han
21 Nisan 2010 17:51

Sendikanın Siyasi Görüşü Olabilirmi?

Mesleğe yeni başlamış bir öğretmenim sendikal faaliyetleri takip ediyorum fakat türkiyedeki sendikacılıkta çok komik bir durum var. Sendikalar ve partiler özdeşleşmiş ve sınıflanmış o sendika budur bu sendika budur diye. Çok ilginçtir bence sendika ruhuna ters hükümet yanlısı bir senika olabilir mi?


sarıasmakuşu
Kapalı
21 Nisan 2010 23:37

bu yapılanmayı bir sendika olarak göremeyiz bence de, bahsettiğin oluşum zaten siyasi olarak ortaya çıktıktan sonra kadrolaşma faaliyetlerini yürütmek için tezgahlandı, sendikal bi geçmişi bile yok. malesef bu memlekette herşey olur sözüne mi çıkıyoruz nedir?

bu arada omrarsln arkadaşım adını yazın atama döneminde oluşturduğumuz listeden hatırldm ben de pdrciyim nereye atandın, iyi çalışmalar.


moola kasım
Memur
22 Nisan 2010 01:21

değerli Kardeşim; Sendikalar Özelde kendi üyelerinin Sosyal, Özlük ve Ekonomik haklarını muhafaza ederek yeni haklar almanın mücadelesini veren, Genelde ise Ülkenimizi ve milletimizi ilgilendiren meselelerin çözümüne katkı sunan bir sivil toplum örgütüdürler.Aynı zamanda sendiklar tüzel kişiliğe sahiptirler. Bu anlamda her sendikanın ve her STÖ nün bir kuruluş felsefesi ve Hakların mücadelesinde hangi yöntemi kullanacakları noktasında bir misyonları vardır. Elbetteki sendiklar Hiç bir partiyle özdeşleşmemelidir.Ancak her stö tünde olduğu gibi herhangi bir sendikaya üye olan bireylerin çoğunun herhangi bir siyasi partiye yakın olmalarıda normaldir.Önemli olan sendikların tüzel kişilik olarak meselelere objektif bakabilmesidir.Ayrıca sendiklar gözü kapalı olarak hiç bir hükümetin yandaşı olamadığı gibi karşıtıda olmazlar.Sendikların görevi sonuç almaktır.Bu çerçevede ne yapılısa yapılsın hep karşıt olmakta doğru değildir. ne yapılırsa yapılsın gözü kapalı olarak hep desteklemekte doğru değildir. Doğru olan güzel şeyleri takdir etmek, kötü şeyleri tenkit etmektir.Çağdaş ülkelerde durum budur.Çağdaş sendikacılık anlayışıda bunu gerektirir.


baler fidan
Genel Müdür
24 Nisan 2010 13:28

sendikaların tabiki siyasi bir görüşü olamaz,olmamalı,ama malesef ülkemizde sendikaları kuran yöneten idare eden insanlar geçmişten bir gelenek olarak torpille kayırmacılıkla iş görme,siyasilere yakın olup onlara yalakalık yapmayı maharet sayan bir anlayışla muhakkak bir siyasi partiye yada güçlü bir siyasetçiye payanda olma gereği duymuşlardır.sendikaların çalışanın hakkını aramak için yapmaları gereken gerekli duruşları efendileri karşısında saygı duruşuna çeviren,onların emir ve görüşleriyle hareket eden bu anlayış sendikacılığa büyük zarar vermiştir.kendilerinin ve sendikalarının ikballerini siyasilere teslim edenler malesef başarılı olamayak sendikacılığada zarar vermeyede devam ediyor edecek.son yıllarda bir sendika güçlenebilmek için kendini resmen iktidara kakaladığına şahit olduk.."yav sizin bir memurları temsil eden "stö"ne ihtiyacınız var bizimde sizin gibi güçlü iktidara" mantığıyla.siyasilere yakınlaşmalar olunca haliyle üye yapısıda yakınlaşılan siyasi yapıya dönük oluyor.malesef bu yakınlaşma taraf olunan siyasinin akına ak dedirttiği gibi karasına bile ak dedirtiyor.

bunun günahının bir kısmı siyasilerde iken büyük kısmı sendikacılarda ve memurlarda...o kadar alışmışız ki dalavre torpille iş gördürmeğe normal hakkımız olan bir işi bile birilerine rica ve minnetle yaptırmağa çalışıyoruz.hal böyle olunca sendikalar siyasilerin arka bahçesi oluyor.

yaslandıkları siyasi fikir ne kadar sağlamsa o kadar uzun ömürlü oluyorlar aksi takdirde ya onlarla birlikte kayboluyorlar,yada başkalarına payanda.


Özgür Deniz
Başbakan Müsteşarı
30 Nisan 2010 11:27

SENDİKA-SİYASET İLİŞKİSİ VE YARATILAN KAVRAM KARGAŞASI:

Son dönemlerin en moda söylemlerinden biridir;

SİYASETSİZ(!)SENDİKA !

Tam olarak neyi ifade ettiği üzerine etraflıca düşünülmesi gereken bu söylemi, şöyle biraz açmak açalım.

Öncelikle SENDİKA'nın ne olduğu ve nasıl ortaya çıktığı konusunda sosyolojik ve tarihsel bir perspektiften bakarak, bir anımsama ve bilinç tazelenmesi yapalım.

DÜNYADA VE TÜRKİYEDE SENDİKAL MÜCADELE SÜRECİ:

Sendikalar işçi sınıfı hareketinin bir parçası olarak, Sanayi Devrimi?nden sonra ortaya çıktılar.

1650?li yıllara doğru İngiltere?de Sanayi Devrimi ortaya çıktı. Buhar enerjisinin üretimde kullanılmasıyla ortaya çıkan bu dönüşüm Kapitalist Üretim Sistemi olarak adlandırılan yeni bir üretim sisteminin de habercisiydi.

Sanayi Devrimi yeni teknolojik gelişmelerin de hazırlayıcısı oldu. Zanaatkarın, köylünün artık geçinemeyerek kentlerde kurulan fabrikalara akarak işçileşme sürecine girdiler.

Çalışma ve yaşama koşullarının gittikçe ağırlaşması işçi hareketlerinin doğmasına neden oldu. Fabrika sisteminin aynı anda çok sayıda kişinin yan yana çalıştığı bir sistem olması işçilerin biraraya gelişini kolaylaştırıyordu.

Başlangıçta işçi eylemleri örgütsüz biçimde kendiliğinden gelişiyordu. Genellikle ağır çalışma koşullarına karşı anlık öfkeler biçimindeydi. İş koşullarının daha da kötüleşmesi, kadın ve çocuk emeğinin ağır ve tehlikeli işlerde de sınırsızca kullanılması tepkilerin daha da büyümesini sağladı. İşçilerin olumsuz olan ve giderek olumsuzlaşan koşullara ilk tepkisi, makina kırıcılığı biçiminde ortaya çıktı.

Sonuç alınamaması üzerine yardımlaşma dernekleri kuruldu.

Bunlar, işçilerin örgütlü biçimdeki çözüm arayışlarıydı. Aynı mesleğe sahip işçilerin kendi aralarında kurdukları örgütlenmeler oluştu. Adına birlik denilen bu yapılar, bugünkü anlamdaki sendikaların çok gerisinde, yardımlaşma sandıklarıydı.

Bu sandıklarda çalışma koşulları nedeniyle hastalanan, iş göremez hale gelenlere yardımlar yapılırdı. Zaman içinde yardım sandıkları grev ve direnişleri de örgütlemeye başladı. İşçi hareketi giderek güç kazandı. İşçi sınıfı yardımlaşma sandıkları şeklinde başlattığı örgütsel deneyimini geliştirerek sendikal yapıları oluşturdu.

Bugünkü sendikalara benzer özellikte bilinen ilk sendikal örgütlenmeler 1700?lü yılların başında İngiltere?de ortaya çıktı. Bunların çoğunluğu meslek sendikalarıydı.

İşçi sınıfı yasal anlamda sendikalarına kavuşmak için uzun yıllar mücadele etti. Sendikal birlikler şeklinde kurulan ilk örgütlenme çalışmalarının üzerinden 100 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra 1820 yılında yine İngiltere?de ilk yasal sendika kuruldu.

NOT: Konuya dair en kapsayıcı bilgiyi aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

http://forum.memurlar.net/topic.aspx?id=162869


Özgür Deniz
Başbakan Müsteşarı
30 Nisan 2010 11:35

SİYASET(POLİTİKA) NEDİR VE KİMLERİN UĞRAŞI OLMALIDIR?

SİYASET nedir ki, bu kurum veya kavramlar siyasetten arındırılmak istenir?

Siyaset kimlerin uğraşıdır ki toplumun sıradan insanlarından, bireylerden ve giderek tüm halktan uzak tutulmaya çalışılıp ve sadece belli bir zümreye, egemenlere bırakılmak istenir?

Sadece belli bir zümrenin yapması gereken ve bir yeti gerektiren bir iş, bir uğraşmış gibi lanse edilen, yani mevcut düzenin asıl sahipleri olan egemenlere-kompradorlara bırakılmak istenen, şu meşhur SİYASET-POLİTİKA kavramına mercek tutup, etraflıca ele almak artık zaruri oldu.

EN BÜYÜK BELİRLEYİCİSİ VE TEMEL ETKENİ "EKONOMİ" OLAN SİYASET (POLİTİKA) BİLİMİ:

SİYASET, diğer adıyla POLİTİKA; Bugün ki tüm kirletilmişliğine ve yozlaştırılmışlığına rağmen, özünde bir BİLİM dalıdır. Temel belirleyicisi ve temel etkeni EKONOMİ olan bir yönetim bilimi, aynı zamanda bir yönetim sanatıdır.

Siyaset-Politika; insanı ve insanların oluşturduğu toplumu yönetmek kadar, ortaya çıkan sorunlara çözüm bulma konusunu da kapsar.

Siyasetin başlı başına bir bilim olduğu, ekonomik ve sosyal düşünce sistemlerinin(ideolojiler) yaşama uyarlanış sistematiği olduğu gerçeğinden hareket edersek, din ve milliyetçilik üzerinden yapılan yada yapıldığı sanılan şeyin, gerçekte asla bilimsel nitelikte bir politika olmayacağı, toplumun gelenekleriyle ilgili bazı kavramların sadece birer istismar aracına dönüştürülerek sömürüldüğü ve bunun üzerinden kirli siyaset yapıldığı açık bir gerçektir. Oysa siyaset biliminin temelinde yatan ekonomik ve sosyal düşünce sistemlerinin(ideolojilerin) birer felsefik kökene dayandığı gerçeğidir Ne yazık ki günümüzde politikaya dair bu asıl gerçekler yadsınarak, siyaset adeta kısır çekişmelerin ve ucuz günlük polemiklerin bir aracı haline dönüştürülmüştür.

Siyaset-Politika toplumu geliştirmek, dünyayı algılayıp toplumun çıkarları doğrultusunda değiştirmek için yapılmalıdır. Politika-Siyaset hayatın, uzağında dışında bir şey değil, bizzat HAYATIN KENDİSİDİR. Sağlıklı bir toplum için tüm bireylerin seçme ve seçilme haklarını kullanarak aktif olarak siyasete katılmaları (yön vermesi) sağlanmalıdır.


Özgür Deniz
Başbakan Müsteşarı
30 Nisan 2010 11:39

HAYATIMIZI VE ÇALIŞMA YAŞAMINI ETKİLEYEN TÜM KONOMİK VE POLİTİK KARARLAR-UYGULAMAR SENDİKA MÜCADELEDENİN İLGİ ALANIDIR:

Hukuk sorunları, vergi politikaları, sosyal güvenlik sistemi, sağlık ve eğitim, ulaştırma ve haberleşme hizmetlerinin durumu, tarım, hayvancılık ve madenciliğin durumu? Tüm bunlar siyasal sistemle ve kararlarla biçimlendiğine ve bunların her biri işçilerin-emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını etkileyip, belirlediğine göre, sendikalar siyasal bir dünyanın içindedir.

Suyun dışında bir balık düşünülemeyeceği gibi, siyasal hayatın dışında bir sendika da düşünülemez.

Dolayısıyla sendika ülkedeki ve dünyadaki ekonomik ve politik sorunlarla da ilgilenir.

Bu ilginin biçimi ve düzeyi döneme, ülkeye ve topluma göre değişiklik gösterebilir.

Ancak, sendikaların iki yüz yıla yaklaşan tarihinin gösterdiği bazı gerçekler vardır ki, her toplum ve ülke için, her dönem geçerliliğini koruyacak doğrulardır.

Sendika, sömürücü sermayeye ve düzenine karşı işçilerin-emekçilerin örgütlü gücünü simgelediği için, siyasal olarak sömürücü sermaye sınıfının karşısında ve onun her tür biçim ve görünümüne karşı ?bağımsız? olmalıdır.

-Sendika tüm emekçi kesimlerin hak ve çıkarları doğrultusunda fiili ve meşru temelde, hak ve özgürlükleri yasaklayan, kısıtlayan


Özgür Deniz
Başbakan Müsteşarı
30 Nisan 2010 11:45

-Sendika tüm emekçi kesimlerin hak ve çıkarları doğrultusunda fiili ve meşru temelde, hak ve özgürlükleri yasaklayan, kısıtlayan her türlü engel ve düzenlemelere karşı mücadele eder.


Özgür Deniz
Başbakan Müsteşarı
30 Nisan 2010 11:48

EKONOMİ-POLİTİK İLE BELİRLENEN YÖNETİM SÜRECİ

VE

SENDİKAL MÜCADELE ARASINDAKİ İLİŞKİLER:

Politikanın bir yönetim sanatı olduğunu, ekonomik-sosyal düşünce sistemlerinin yaşama uyarlanışı olduğunu hatırlarsak, ülke yönetiminin de ekonomik-siyasal-sosyal-kültürel politikalar ile şekillendiğini düşünürsek, bu politikaların alanına giren her şey, tüm ülke halk gibi biz çalışanları da doğrudan ve yakından ilgilendirmektedir.

Özellikle, EĞİTİM-SAĞLIK-ADALET-ULAŞIM-HABERLEŞME-YEREL HİZMETLER-İŞ GÜVENCESİ-İSTİHDAM-ÜCRET-KAYNAK DAĞILIMI-BÖLÜŞÜM-VERGİLEME gibi konular SENDİKAL Mücadelenin de doğrudan ilgi ve faaliyet alanıdır.

Bu somut gerçek, SENDİKALARIN BİRER EKONOMİK/POLİTİK/SOSYAL TARAF OLDUĞUNUN AÇIK BİR KANITIDIR.

Öyleyse sendikalar iddia edildiği gibi siyasetsiz olamazlar. Kısacası ekonomik-sosyal taraflılık gerçeği, sendikaların etliye sütlüye karışmayan, üyelerinin boş zamanlarını değerlendirdikleri veya hobi olsun diye üye oldukları (örn:kanarya severler derneği gibi) yerleri olmadığının açık bir göstergesidir.

Sendikaların temelini oluşturan üyeleri yani çalışanlar, tüm ülke halkı gibi bu ekonomik/politik/sosyal konularda, iktidarın yasa ve uygulamalarına karşı, irade beyanında bulunabilir, kendilerinin aleyhinde olan durumlar uygulamalara karşı muhalefet oluşturup gerektiğinde mücadele edebilirler.

İktidarda bulunan partinin ekonomik/politik kararları ve bu kararlar neticesinde uygulamaya koyduğu hususlar, biz çalışanları doğrudan ve en yakından ilgilendirdiğine göre, bunlardan en fazla etkilenen ve mağdur olan bizler, iktidarın KAYNAK DAĞILIMI, BÖLÜŞÜM, ÜCRET VE İSTİHDAM politikalarını elbette ki eleştirecek ve gerektiğinde buna karşı mücadele var gücümüzle edeceğiz.

Bu mücadele ise en etkili şekilde, GREVLİ TOPLU SÖZLEŞMELİ bir sendikal mücadeleyle, ÜRETİMDEN GELEN GÜÇ KULLANILARAK verilir.

Toplam 8 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi