Editörler : E.Kayı Han
22 Eylül 2006 23:32

AHZAB SURESI 50. ayet

bunndan bir süre önce Okum ayab aşlağım pek çok ayet beni şaşlırttı. bunlardan biride ahzab suresindeki şu ayet

EY PEYGAMBER, BIZ, ÖZELLIKLE SANA ŞUNLARI HELAL KILDIK: MEHIRLERINI VERMIŞ OLDUĞUN EŞLERINI, ALLAH'IN SANA GANIMET OLARAK VERDIKLERINDEN SAHIBI BULUNDUĞUN CARIYEYI, AMCANIN KIZLARINDAN, HALALARININ KIZLARINDAN, DAYININ KIZLARINDAN, TEYZELERININ KIZLARINDAN SENINLE BIRLIKTE HICRET ETMIŞ OLANLARI; BIRDE INANAN BIR KADIN EĞER KENDISINI PEYGAMBERE BAĞIŞLAR DA, PEYGAMBER DE ONUNLA EVLENMEK ISTERSE ONU, SADECE SANA, DIĞER MÜ'MINLERE DEĞIL. ONLARA EŞLERI VE CARIYELERI HAKKINDA NELERI FARZ KILDIĞIMIZI BILIYORUZ. BUNLAR, SANA BIR DARLIK OLMAMASI IÇINDIR. ALLAH ÇOK BAĞIŞLAYAN, ÇOK MERHAMET EDENDIR.

benim anlayadığım Allahın peyga mberi olan bir kişinin Allaha olan yakınlığından dolayı mall mülk kadın gibi dünya şeylerinden elini birasz çekmesi gererkmezmiydi. oysa bu ayette istediğin kadınla evllen deniliyo. Peygamber gibi allaha yakın birine bu kadar dünyevi meselede tolerans tanınırken sıradan kullara katı kurallar bana saçma geldiyor. hem bir sürü kabınla evlenmese ne darlik gelecekki(50 li yaşlardayken üstelik) . peygamber değil mi


dervisan
Genel Müdür
22 Eylül 2006 23:42

http://tefekkur.wordpress.com/2006/09/14/akraba-evlilikleri-zararli-oldugu-halde-dinimiz-bundan-sakindirmamis-hatta-tesvik-babindan-hz-ali-ile-hz-fatma-ra-izdivac-etmisler/


bakseeen
Şef
22 Eylül 2006 23:42

????????????


dostkervani
Müsteşar
23 Eylül 2006 00:10

peki duduklutencere sen kim yakınsın söyle bakalım. ben de ona göre sana bir misal vereyim.


nunu28
Müsteşar Yardımcısı
23 Eylül 2006 00:36

düdüklü tencere kardeş birincisi ayeti yanlış yorumluyorsun

ikincisi bu ayeti anlayabilmen için bundan önceki ve sonraki

ayetlere de bakmalısın

yani Ahzab 51,52 yede bakman lazım

Ahzab suresi 50 Peygamber efendimize Helal olan kadınları

anlatıyor ve bu kadınların başkalarına helal olmadığını

anlatıyor. Yani peygamber efendimizin boşadığı bir hanımı

bir başka mümin ile evlenmesi helal olmadığını anlatıyor

51. ayette Hanımlarından istediğinle yola devam edersin

istediğinle ayrılabilrsin diyiyor

52. ayeti kerimede diyorki yalnız bilki bundan sonra

güzellikleri hoşuna giden kadında olsa onlarla evlenmek sana

(Peygamber Efendimize) helal değil diyiyor.

yani anlayacağın düdüklü tencere kardeş Burda aham şaham bir

ayrıcalık yok Elinin altındaki hanımlarla Evliliğe devam

edebilirsin veya bir kaçından ayrılabilirsin ama başka

kadınlarlada Evlenmek helal olmaz diyiyor.

Durum bukadar basit


hakibaba
Aday Memur
23 Eylül 2006 00:57

iki kitap okuyan din alimi zandediyor kendini yaw. arapça bilgin olmadan ayeti nasıl yorumluyorsun. hatalı yorum. cümle bitimelrine dikkat et.


nunu28
Müsteşar Yardımcısı
23 Eylül 2006 01:19

Ben yorum yapmıyorum

Tefsirlere bak istersen

örneğin elmalılı Vb

son cümlem Kuranı ayetteki anlamını

küçümsemek değil

Sadece Karmaşık bir olay olduğunu iddia eden

Düdüklü tencereye bir cevaptır.

Ayrıca "İki kitap" Okumak Kötümü

Sizde "İki Kitap" okuyun

Ayrıca İnsanları sırf Eleştirmek içinde eleştirme

Huyunuzdan vazgeçmenizi temenni ederim


dostkervani
Müsteşar
23 Eylül 2006 01:22

nunu abim sanırım eleştiri size değildi tencere arkadasaydı.

yalnıs anladınız sanırım kardeşimizi.


nunu28
Müsteşar Yardımcısı
23 Eylül 2006 01:26

Eğer öyleyse şahsından,özürümü

kabul etmesini arz ediyorum.

23 Eylül 2006 09:17

yaw gardaşlarım saçma sapan açıklamalar yapcanıza soruma cevap verin. 50 yaşında olgun bir adam zaten bir iki karısı var üstelik Allaha çok yakın, büyük bir manevi dünyası var ama ayette istediğin kadınla evlen diyor. zaten bir sonraki ayette de evlatlığının karısıda helal demiyomu. Peygambere her kadın jhelal normal bir inasan hakkına razı olcak. Bence peygamber yaptıklarıyla örnek olmalı söyledikleriyle deil

Evlatlığının karısıyla evlenmesini diyanet işleri çok komik yorumlamış. Diyanete göre Hz muhammedin evlatlığının karısıyla evlenmöesi cahiliye araplarının çok önemli yanlış bir geleneği yıkmış o da neymiş. Cahiliye arapları evlatlıklarının karılarıyla hiç bir şekilde evlenmezlermiş. Hz muhammedin zeydin karısıyla evlenmesi böyle bir geleneği yıkmış. Yani bizde çok sevip evlatlık olarak aldığımız biri ileride biriyle evlenip boşanırsa boşandığı kişiyle evlenebilriz. Bu son derece iyi bir SÜNNET. (bence cahiliye araplarının bu geleneği daha iyiymiş)

Ayrıca madem arapça bilmediğim için kuranı anlamakıycasam. müslümanlık evrensel bir din değil sadece arapça konuşanlara yönelik bir din.


hakibaba
Aday Memur
23 Eylül 2006 09:53

kendiniz birşey bulsanız şuraya getirseniz şaşardım zaten xxxxx sitesinden al buraya kopyala milletin aklını karıştık. senin beynin yokmu arkadaşım. başkasının hazır bilgisiyle degil kendin buldugun şeylerle gel. aç tefsir kitabını oku araştır.


hakibaba
Aday Memur
23 Eylül 2006 10:15

karı kelimesini kullanman hiç hoş degil. tabi aile içerisindede baban annene karı diyorsa yetişme kültüründen gelen bir şey oldugu için dogal karşılamak lazım.

biraz araştırsan herşeyi bulursun ama fitneciligi kim yapacak o zaman degilmi

http://www.islamiyet.gen.tr/islamda_kadin_ve_erkek/peygamber_efendimizin_evlilikleri.php

http://www.diyanet.gov.tr/turkish/weboku.asp?id=743&yid=28&sayfa=12

23 Eylül 2006 13:32

şiki şiki baba grdaş karı kelimesisnin anlaömı için sozluğa bak zahmet

laga luga yapcana bana anlatsanıza diyanetin sitessinde gördüğüm açıklamayı yazdım siz bildiğinmizi, söylesenize Bir peygamberin evlatlık edinmiş olduğu birinin karısıyla evlenmesi ahlakiş bir şeymi yaada hangi gerekçelerle ahlaki

öyle şizofren ayaklarına yatıp finte fesat komplosu diycenize cevap verin düşünme engelliler


hakibaba
Aday Memur
23 Eylül 2006 14:22

o sözlükte kadın diye bir kelimede var dimi arkadaşım. yıl 2006. hatırlatırım. herif avrat karı gibi sözcükler artık medeni dünyada kullanılmıyor.

şizofren sıfatını yakıştıran anlama özürlü arkadaşım. madem okudugu anlama kapesiten düşük buradan ben sana anlatayım.

arap geleneginde köle ile asil bir kadının evlenmesi diye bir olay yoktu. çünkü kölelere aşagı bir varlık gibi bakılıyordu. insanlar sadece birbirlerine takva bakımından üstün olabilirler emri geregince bu tabuyu yıkmak gerekiyordu. Cahiliye devrinin yanlis âdetlerinden birisini daha yikmak istedi.

Kölelerin asagilanmasini ortadan kaldirmak ve islâmiyetin insanlari esit saydigini göstermek üzere Zeyneb?e dünürcü olarak gitti.

Zeynep ve kardesleri bu isi uygun görmediler. Hür bir kadinin, azâtli biriyle evlenmesi o günki örfe göre imkân dahilinde degildi. Bunu içlerine sindiremediler. Hatta Zeynep tavrini su ifadeleriyle ortaya koydu: "Ya Rasûlallah! Ben senin halanin kiziyim. Ona varmaya râzi degilim. Ben Kureysliyim." dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ Ahzab sûresinden 36. âyet-i kerîmeyi nâzil buyurdu. Meâlen:

"Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur."

Zeynep binti Cahs (r.anhâ) tekrar Rasûlullah (s.a)?e sordu: "Yâ Rasûlallah sen, Zeyd ile evlenmemi istiyor musun?" dedi. Efendimiz de: "Evet!" buyurdu. Bunun üzerine o: "Rasûlullah?a âsî olamam" dedi ve kabul etti.

Fakat Hz. Zeyd ile Hz. Zeynep arasinda samimi bir sevgi ve sicak bir anlayis hâkim olamadi. Evlilik onlara rahat getirmedi. Geçimsizlikleri artti. Bu beraberligin uzun ömürlü olamiyacagini sezen Zeyd ibni Hârise (r.a) durumu Fahr-i Kâinat (s.a)?e açma zarûretini duydu ve Efendimize gelerek: "Ya Rasûlallah! Ben ailemden ayrilmak istiyorum." dedi. iki Cihan Günesi Efendimiz bu söze üzüldü. Kendisinin sebeb oldugu bir ailenin dagilmasina gönlü râzi olmadi. Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz ona: "Esini tut, bosama. Allah?tan kork!.." buyurdu.

iki Cihan Günesi Efendimiz bu âilenin devam etmesi için gayret ediyordu. Fakat gönüller bir defa sogumustu. Ülfet edebilmek, tahammül gösterebilmek bir hayli zorlasmisti. Buna ragmen âile olarak beraberlikleri bir sene devam etti. Geçimsizlikleri son haddine vardi. Bu birliktelige tahammülü kalmayan Zeyd (r.a) nikah akdini bozmak zorunda kaldi. Zeynep (r.anhâ)?yi bosadi.

Resûl-i Ekrem (s.a) bu hadiseye çok üzüldü. Ancak cahiliye âdetleri toplumu kara bulutlar gibi sarmisti. Bir kimse evlâtliginin hanimi ile evlenemezdi. Allah Teâlâ bu yanlis anlayislarin, bâtil âdetlerin kalkmasini murad etti. Çok geçmeden vahyini indirdi.

ve zeynep r.a. peygamberimizle evlenerek zeynep r.a. dul kalmasını engelledi.

şimdi git bunu akıl hocan olan sitenin yöneticisinede anlat. söyle o büyük dedeleri maymundan evrim geçirmiş yöneticiye bu olayları erotik sitede hikaye anlatır modunda anlatmaktna vazgeçsin.

23 Eylül 2006 14:54

güzel gardaşım sende diyanet gibi söylemişsin. Cahiliye araplerin evlatlıkların karısıyla evlenmemesşi yanlış, Hz Muhammedin evlatlığının karısıyla evlenmesi doğru bir davranışmış gibi söylüyosun. Oysa tam tersi olmalıydı. Yani nirden biliyosunuzki zeynep dul kalacak. hz muhammedin zeyneple evlenmesi boşanmadan sonra bir yıl içinde olan bir şey. Hem dul kalacak endişesi vardı bir ayet daha gelebilridi. Her meseleye bir ayet geldiğine göre. Böylece zeynepte yaşına ve dürümuna uygun biriyle yine ayetle gelecek emir sayesinde evlendirilebilirdi. değilmi

Bence ne olursa olsun evlatlık dediğim birinin eski karısıyla evlenmek doğru bir davranış değil.Burada açıkçası zamanında solcu arkadaşlardan dinlediğim teoriler daha doğru geliyor.

ayrıica farkettinmi her meselede bir ayet gelmşl, evlenmeyi kabul etmemiş hop bir ayet, boşanmış hop bir ayet. Allaha ne kimin kimle evlendiğinden.Kuran aile içi meselelerin halledildiği bir yer olmuş adeta. biraz mantıklı olun lütfen buralar bana saçma geliyo. kabul etmen imkansız adeta hz muhamm edin isteğine uygun ayetler gelmiş.

Ayrıca karı kelimesi hala kullanimaktadır


hakibaba
Aday Memur
23 Eylül 2006 15:16

her olay karşısında ayet gelmemiştir.

arkadaşım kültürünü yaşayış tarzını bilmedigin bir topluluk hakkında yorum yaparsan hataya düşersin. hemde bu topluluk 1400 kusur sene önce yaşamışsa. şimdide mesela doguda bir kişi dul kaldıgında onu erkegin kardeşi nikahı altına alıyor 14-15 yaşında kızlar evlendiriliyor. bu olaylara bırak 1400 seneyi 10-15 sene sonra gerye dogru baktıgımızda dogu kültürünü bilmiyorsak bizede yanlış gelebilir.

bakınız resul kız çocuklarını diri diri gömen bir toplumu adam ediyor. bu büyük degişim sırasında yaşanan olayları anlamak için siyeri iyi irdelemeyiz. sen şimdi dinsiz oldugun için önyargılısın. gerek dinsiz oldugun için gerekse tartılşma ortamında bulundugumuz için anlatsamda karşı çıkarsın. onun için geniş kapsamlı bir siyer kitabı al. güzelce incele. ruhul furkan tefsrini alırsan bu ayetin altında konuyla ilgili bütün bilgileri bulabilirsin.


BEBAHT
Şef
23 Eylül 2006 16:36

BU SAYFADA Kİ BÜTÜN ARKADAŞLARA SESLENİYORUM LÜTFEN BU TİP İNSANLARA CEVAP VERMEYİN BUNLAR BİR KALIBI EZBERLEMİŞ ONU TEKRAR EDİP DURUYORLAR İSTEDİĞİN KADAR DOĞRUYU SÖYLE KABUL ETMEZLER ÇÜNKÜ BİR DEFA KALPLERİ MÜHÜRLENMİŞ DAHA FAZLA ÜZERLERİNE GİDİP KÜFÜRLERİNİN İLERLEMESİNE NEDEN OLMAYIN. ONLAR CEVABINI İSTESELER SENDEN BENDEN DAHA ÇABUK BULURLAR FAKAT BUNLAR DİNSİZLİĞİ KENDİLERİNE MESLEK İTTİHAZ OLARAK KABUL ETTİKLERİ İÇİN HİÇBİR ŞEY TESİR ETMEZ TAVSİYEM BUNLARI BIRAKIN KENDİ HALLERİNE AMA YİNE CEVAP İSTİYORLARSA HAZRETİ ZEYNEP VE RESULULLLAHIN EVLİLİĞİ İLE İLGİLİ RİSALEİ NURDAN 7. mektubu açıp okusunlar ama ben yine aşağıya alayım o kısmı öğrenme niyeti varsa öğrensin


BEBAHT
Şef
23 Eylül 2006 16:39

Aziz kardeşlerim,

Bana söylemek üzere Şamlı Hâfıza iki şey demişsiniz:

Birincisi: "Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın Zeyneb'i tezevvücünü, eski zaman münafıkları gibi yeni zamanın ehl-i dalâleti dahi medar-ı tenkit buluyorlar; nefsanî, şehevânî telâkki ediyorlar" diyorsunuz.

Elcevap: Yüz bin defa hâşâ ve kellâ! O dâmen-i muallâya şöyle pest şübehâtın eli yetişmez. Evet, on beş yaşından kırk yaşına kadar, hararet-i gariziyenin galeyanı hengâmında ve hevesât-ı nefsaniyenin iltihabı zamanında, dost ve düşmanın ittifakıyla kemâl-i iffet ve tamam-ı ismetle Haticetü'l-Kübrâ (r.a.) gibi ihtiyarca birtek kadınla iktifa ve kanaat eden bir zâtın, kırktan sonra, yani hararet-i gariziye tevakkufu hengâmında ve hevesât-ı nefsâniyenin sükûneti zamanında kesret-i izdivaç ve tezevvücâtı, bizzarure ve bilbedâhe, nefsanî olmadığını ve başka ehemmiyetli hikmetlere müstenit olduğunu, zerre kadar insafı olana ispat eder bir hüccettir.

O hikmetlerden birisi şudur ki: Zât-ı Risaletin akvâli gibi, ef'al ve ahvâli ve etvar ve harekâtı dahi menâbi-i din ve şeriattır ve ahkâmın mehazlarıdır. Şıkk-ı zâhirîsine Sahabeler hamele oldukları gibi, hususî dairesindeki mahfî ahvâlâtından tezahür eden esrar-ı din ve ahkâm-ı şeriatın hameleleri ve râvileri de ezvâc-ı tâhirattır ve bilfiil o vazifeyi ifa etmişlerdir. Esrar ve ahkâm-ı dinin hemen yarısı, belki onlardan geliyor. Demek bu azîm vazifeye, birçok ve meşrepçe muhtelif ezvâc-ı tâhirat lâzımdır.


BEBAHT
Şef
23 Eylül 2006 16:44

Gelelim Hazret-i Zeyneb'in tezevvücüne:

Yirmi Beşinci Sözün Birinci Şulesinin Üçüncü Şuaının misallerinden olan(ma kane muhammedin eba ehadin min ricalikum ve lakin resulillahi ve hatemennebiyyin) -1- âyetine dair şöyle yazılmış ki:

İnsanların tabakatına göre birtek âyet, müteaddit vücuhlarla, herbir tabakanın fehmine göre bir mânâ ifade ediyor.

Bir tabakanın şu âyetten hisse-i fehmi şudur ki:

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın hizmetkârı veya "Oğlum" hitabına mazhar olan Zeyd (r.a.), rivayet-i sahiha ile itirafına binaen, izzetli zevcesini kendine mânen küfüv bulmadığı için tatlik etmiş. Yani, Hazret-i Zeyneb, başka yüksek bir ahlâkta yaratılmış ve bir peygambere zevce olacak fıtratta olduğunu, Zeyd ferâsetle hissetmiş. Ve kendisini ona zevc olacak fıtratta kendine küfüv bulmadığından, mânevî imtizaçsızlığa sebebiyet verdiği için tatlik etmiştir. Allah'ın emriyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm almış. Yani, (zevvacnekaha) -2- nın işaretiyle, o nikâh bir akd-i semâvî olduğuna delâletiyle, harikulâde ve örf ve muâmelât-ı zâhiriye fevkinde, sırf kaderin hükmüyledir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm o hükm-ü kadere inkıyad göstermiştir ve mecbur olmuştur; nefis arzusuyla değildir.

Şu kader hükmünün de ehemmiyetli bir hükm-ü şer'î ve mühim bir hikmet-i âmmeyi ve şümullü bir maslahat-ı umumiyeyi tazammun eden ( liken le yekune ela mu'minine herecun fi ezvaci ed iye ihim) -3- âyet-i kerimesinin işaretiyle, büyüklerin küçüklere "oğlum" demeleri, zıhar meseleleri gibi, yani karısına "Anam gibisin" dese haram olduğu gibi değildir ki, ahkâm onunla değişsin. Hem büyüklerin raiyetlerine ve peygamberlerin ümmetlerine pederâne nazar ve hitapları, vazife-i risalet itibarıyladır; şahsiyet-i insaniye itibarıyla değildir ki, onlardan zevce almak uygun düşmesin.


BEBAHT
Şef
23 Eylül 2006 16:46

İkinci bir tabakanın hisse-i fehmi şudur ki:

Bir büyük âmir, raiyetine pederâne bir şefkatle bakar. Eğer o âmir, zâhirî ve bâtınî bir padişah-ı ruhanî olsa, merhameti pederin yüz defa şefkatinden ileri gittiği için, raiyetinin efradı, onun hakikî evlâdı gibi, ona peder nazarıyla bakarlar. Peder nazarı ise, zevc nazarına inkılâp edemediğinden ve kız nazarı da zevce nazarına kolayca değişmediğinden; efkâr-ı âmmede, Peygamberin, mü'minlerin kızlarını alması şu sırra uygun gelmediği için, Kur'ân o vehmi def maksadıyla der:

"Peygamber, rahmet-i İlâhiye hesabıyla size şefkat eder, pederâne muamele eder. Ve risalet namına siz onun evlâdı gibisiniz. Fakat şahsiyet-i insaniye itibarıyla pederiniz değildir ki, sizden zevce alması münasip düşmesin. Ve sizlere 'Oğlum' dese, ahkâm-ı şeriat itibarıyla siz onun evlâdı olamazsınız."

Said Nursî


BEBAHT
Şef
23 Eylül 2006 16:48

SANIRIM BU KADAR YETERLİ DÜDÜKLÜ TENCERE

Toplam 47 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi