Öncelikle belirtmek isterim ki derdiniz sunum olsun :)
Sunumun ne sıklıkla yapılacağı aslında hocaya bağlıdır ama şöyle söyleyeyim genelde dersteki konular bölüştürülür ve size bir kere sıra gelir. Hatta bu fobiyi yenmek adına bir şey daha söyleyeyim bazen iki-üç kişilik gruplara görev paylaşımı yapmak üzere verilir sunumlar bu sizin grupla çalışma dinamiğinizi geliştirerek bu fobiden sıyrılmanızı sağlayacaktır.
Sosyal fobinin bir türevi olmasa dahi bu durumun mizantropiye -insanlardan nefret etmek- doğru ilerlememesine dikkat etmeniz için fakülteye devam etmenizi öneririm. Bunu yenmek adına forumda çare aramak yerine ise devletin neredeyse her şehire kurduğu, devlet bünyesinde hizmet veren ücretsiz toplum ruh sağlığı merkezine gitmenizi öneririm. En yakın devlet hastanesi ruh ve sinir hastalıkları polikliniğinden randevu alıp derdinizi anlatıyorsunuz ve psikiyatri kliniği olan birim sizi oraya aktarıyor sonrasında ise haftanın belirlenen saatlerinde seansa gidiyorsunuz.
Forumda cevap vermek adına konuşacak olursam da sosyal fobi insanlarla tanışma korkusu olarak bilinse de tanışıp kaynaşmaktan vazgeçmek olarak büyür de gider. Fakülteye girdiğinizde sınıfın tümüyle içli dışlı olunmuyor. Kontenjanları düşünecek olursak sizin dışınızda asgari 20 küsür kişi sunum vb. bir olayda yaşanacak herhangi gülünç durumu ders çıkışında unutacaktır zaten. Ama bilirim obsesyonlar öyle başkasının kurduğu manipüle cümleleri ile törpülenmez :) O yüzden zaten sınıfın neredeyse tümünün pek önemsemeyeceği bir sunumu kendi yetkinliğiniz çerçevesinde hazırlayıp eşinizie veya ayna karşısında birkaç kez sunarsınız olur biter :) Emin olun fakültelerde daha akıllı tahta kullanamayan akademisyenler var. Üretkenlik yaşayıp yeni nesile bir şeyler aktaran biri olarak geçmiş dönemdeki krizleri de biraz destek ve biraz bireysel gayretle fakültede giderebilirsiniz. Ve emin olun neredeyse çoğu fakültede sınıflarda sizin yaşınızda birileri oluyor ve eğer sorunu bir tık aşarsanız geriye kalan çoğu genç arkadaşın tavsiye alacağı, çocuğunuzu sevmeye misafirliğe geleceği, ilişkilerinde akıl isteyeceği sevilen birer abi/abla oluyorsunuz :)
Son olarak kimse öyle büyütülüp çekinilecek kadar önemli biri değildir. Ki öyle büyülükte olduğunu düşündüğünüz hocaların da büyük kısmı empati yapabilen insanlar oluyor ve çok darlayıcı insanlar olmuyorlar. He bu yazıdan sonra "içlerinde hiç mi gıcık yok?" denilebilir :) Evet var. Ağzınızla kuş tutsanız tüylerini neden yolmadın diyecek hocalar vardır siz de çok didiklemeyip geçeceksiniz :) Ne hoca ne sınıftır fakültelerin derdi. Asıl dert öğrenci işleridir :) O suratsız öğrenci işlerine girip cümle kurarken gerilin bir tek. Hayat bu kadar ciddiye alınacak bir yer değil, boş vermeseniz de oluruna bırakın. Hedef-amaç ilişkisi ve yeterli destekle hayalinizin tamamlanıp, daha mutlu yerlere gelip, çekirdek ailenizle mutlu ve isteklerinizin tümünün gerçekleştiği bir ömür diliyorum :)
Öncelikle belirtmek isterim ki derdiniz sunum olsun :)
Sunumun ne sıklıkla yapılacağı aslında hocaya bağlıdır ama şöyle söyleyeyim genelde dersteki konular bölüştürülür ve size bir kere sıra gelir. Hatta bu fobiyi yenmek adına bir şey daha söyleyeyim bazen iki-üç kişilik gruplara görev paylaşımı yapmak üzere verilir sunumlar bu sizin grupla çalışma dinamiğinizi geliştirerek bu fobiden sıyrılmanızı sağlayacaktır.
Sosyal fobinin bir türevi olmasa dahi bu durumun mizantropiye -insanlardan nefret etmek- doğru ilerlememesine dikkat etmeniz için fakülteye devam etmenizi öneririm. Bunu yenmek adına forumda çare aramak yerine ise devletin neredeyse her şehire kurduğu, devlet bünyesinde hizmet veren ücretsiz toplum ruh sağlığı merkezine gitmenizi öneririm. En yakın devlet hastanesi ruh ve sinir hastalıkları polikliniğinden randevu alıp derdinizi anlatıyorsunuz ve psikiyatri kliniği olan birim sizi oraya aktarıyor sonrasında ise haftanın belirlenen saatlerinde seansa gidiyorsunuz.
Forumda cevap vermek adına konuşacak olursam da sosyal fobi insanlarla tanışma korkusu olarak bilinse de tanışıp kaynaşmaktan vazgeçmek olarak büyür de gider. Fakülteye girdiğinizde sınıfın tümüyle içli dışlı olunmuyor. Kontenjanları düşünecek olursak sizin dışınızda asgari 20 küsür kişi sunum vb. bir olayda yaşanacak herhangi gülünç durumu ders çıkışında unutacaktır zaten. Ama bilirim obsesyonlar öyle başkasının kurduğu manipüle cümleleri ile törpülenmez :) O yüzden zaten sınıfın neredeyse tümünün pek önemsemeyeceği bir sunumu kendi yetkinliğiniz çerçevesinde hazırlayıp eşinizie veya ayna karşısında birkaç kez sunarsınız olur biter :) Emin olun fakültelerde daha akıllı tahta kullanamayan akademisyenler var. Üretkenlik yaşayıp yeni nesile bir şeyler aktaran biri olarak geçmiş dönemdeki krizleri de biraz destek ve biraz bireysel gayretle fakültede giderebilirsiniz. Ve emin olun neredeyse çoğu fakültede sınıflarda sizin yaşınızda birileri oluyor ve eğer sorunu bir tık aşarsanız geriye kalan çoğu genç arkadaşın tavsiye alacağı, çocuğunuzu sevmeye misafirliğe geleceği, ilişkilerinde akıl isteyeceği sevilen birer abi/abla oluyorsunuz :)
Son olarak kimse öyle büyütülüp çekinilecek kadar önemli biri değildir. Ki öyle büyülükte olduğunu düşündüğünüz hocaların da büyük kısmı empati yapabilen insanlar oluyor ve çok darlayıcı insanlar olmuyorlar. He bu yazıdan sonra "içlerinde hiç mi gıcık yok?" denilebilir :) Evet var. Ağzınızla kuş tutsanız tüylerini neden yolmadın diyecek hocalar vardır siz de çok didiklemeyip geçeceksiniz :) Ne hoca ne sınıftır fakültelerin derdi. Asıl dert öğrenci işleridir :) O suratsız öğrenci işlerine girip cümle kurarken gerilin bir tek. Hayat bu kadar ciddiye alınacak bir yer değil, boş vermeseniz de oluruna bırakın. Hedef-amaç ilişkisi ve yeterli destekle hayalinizin tamamlanıp, daha mutlu yerlere gelip, çekirdek ailenizle mutlu ve isteklerinizin tümünün gerçekleştiği bir ömür diliyorum :)