Editörler : E.Kayı Han
23 Mart 2010 03:46

mtbs. KAYNAKÇA.-(alıntı)...

İLMİHAL ÖZETİ

AKAİD

Din: Arapça kökenli bir kelime olan din sözlükte "örf ve âdet, ceza ve karşılık, mükâfat, itaat, hesap, boyun eğme, hâkimiyet ve galibiyet, saltanat ve mülkiyet, hüküm ve ferman, makbul ibadet, millet, şeriat" gibi çeşitli anlamlara gelir. Batı dillerinde din : religion kelimesiyle ifade edilir. aslı Latince'dir ve "bir şeyi vazife edinmek, tekrar tekrar okumak, yapmak", ayrıca "insanları Tanrı'ya bağlayan bağ" anlamlarını içermektedir.

Kısaca : religion kelimesi, hem insanları Tanrı'ya bağlayan bağ (iman), hem de belli bazı davranışları dikkatle yapmak (ibadet) gibi din kavramının iki temel niteliğini ifade etmektedir. Hinduizm'in kutsal dili Sanskritçe'de dharma, Budizm'in kutsal metinlerinin yazıldığı Pali dilinde ise dhamma din karşılığıdır ve "gerçek, doktrin, doğruluk, kanun, düstur" gibi mânalara gelmektedir. Din kelimesinin ortak anlamı: "yol, inanç, âdet, kulluk" olduğu söylenebilir. Kur'ân-ı Kerîm'de din kelimesi doksan iki (92) yerde geçmekte,

Kur'an'da din kelimesi şu anlamlarda kullanıldığı görülür: "Yönetme, yönetilme, itaat, hüküm, tapınma, tevhid, İslâm, şeriat, hudud, âdet, ceza, hesap, millet". Kur'ân-ı Kerîm'de din teriminin,: İlk dönem Mekkî âyetlerde bu kelime "yevmü'd-dîn" (din günü, hesap, ceza-mükâfat günü) şeklinde geçmektedir ve insanın, iman ve ameline göre hesaba çekileceği âhiret gününü ifade etmektedir .İslâm bilginlerine hak dinin tarifi: Din akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilâhî bir kanundur.

* Tanrı kavramı ele alınarak yapılan tasnif şu şekildedir:

1. Tek tanrılı dinler (ilâhî dinler).

2. Düalist (iki tanrılı) dinler (Mecûsîlik).

3. Çok tanrılı dinler (Eski Yunan, Roma ve Mısır dinleri gibi).

4. Tanrı konusunda açık ve net olmayanlar (Budizm, Şintoizm gibi).

Sosyolojik-tarihî açıdan yapılan din tasniflerinden birisi şu şekildedir:

1. Kurucusu olan dinler (Yahudilik, Hıristiyanlık, İslâm, Budizm gibi).

2. Geleneksel dinler (kimin tebliğ ettiği belli olmayan dinler, ilkel dinler, Eski Yunan, Eski Mısır dini gibi).

Bir diğer tasnif ise şöyledir:

1. İlkel dinler. Bundan maksat, bazılarının dinî gelişmenin ilk basamağı olarak düşündükleri animizm, natürizm, totemizm, fetişizm gibi aslında sadece bir kült olarak dikkate alınabilecek nazariyeler değil, ilkel kabile dinleridir (Nuer, Dinka, Ga dinleri gibi).

2. Millî dinler. Genellikle bir kurucusundan söz edilmeyen, sadece bir millete ait olan geleneksel yapıdaki dinlerdir (Eski Yunan, Mısır, Roma dinleri gibi).

3. Dünya dinleri. Hıristiyanlık ve İslâm gibi

Coğrafî-tarihî açıdan ise dinler; Ortadoğu veya Sâmi grubu (Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm),

Hint grubu (Hinduizm, Budizm, Jainizm),

Çin-Japon grubu (Konfüçyüsçülük, Taoizm, Şintoizm), Afrika grubu şeklinde bir ayırıma tâbi tutulabilir.

*Sâbiîlik de İslâm'ın geldiği asırda mevcut bir inanç idi. Sâbiîler hicrî ilk yüzyılda müslümanların hâkimiyeti altına girmiş ve onlara zimmîlik statüsü tanınmıştır. Sâbiîler'in oldukça eskiye dayanan bir tarihleri olmakla birlikte nasıl doğduğu, kimin tarafından yayıldığı açık ve net olarak bilinmemektedir. Sâbiîlik'te bir yüce varlık inancı mevcut olmakla birlikte ışık âlemi ile karanlık âlem arasındaki mücadeleye dayanan bir düalizm inancı hâkimdir. Peygamberlik inancının mevcudiyeti tartışmalı olmakla birlikte Hz. Yahyâ'ya büyük önem verilmekte ve kendi peygamberleri olarak açıklanmaktadır. Diğer taraftan Sâbiîler Hz. İbrâhim, Hz. Mûsâ, Hz. İsâ ve Hz. Muhammed'i kötülük peygamberi, yalancı olarak nitelemektedirler. Özetle denilebilir ki Sâbiîlik orijinal şeklini yitirmiş, zamanla çeşitli inançlar karışmış ve müntesipleri azalmış bir din hüviyetindedir.

*Cibrîl, bir gün dini öğretmek üzere Hz. Muhammed'e gelmiş, ona iman, İslâm ve ihsanın ne demek olduğunu sormuş ve bunları yine kendisi cevaplamıştır. Cibrîl'in bu üç kavrama getirdiği açıklama öz itibariyle dinin yukarıda değinilen üç temel unsurunu, yani inanç, ibadet ve ahlâkı içermektedir. Cibrîl imanı 'a, âhiret gününe, peygamberlere, meleklere, kitaplara ve kadere inanmak olarak; İslâm'ı, şirk koşmaksızın sadece 'a ibadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve haccetmek olarak; ihsanı da, Tanrı'yı görüyormuşçasına ibadet etmek olarak açıklamıştır

*Tanrı'ya iman ve bunun etrafında oluşturulan inanç sistemi dinin temelini oluşturur.

Dinin ikinci unsuru olan ibadetler (ritüel), Tanrı'ya itaatin biçimsel göstergeleri sayılır.

Dinin üçüncü unsuru "ahlâk"tır. Dinin ilk iki unsuru olan inanç ve ibadet, kişinin doğrudan Tanrı ile teorik ve pratik bağlantı ve iletişimini sağlaması yönüyle insan-Tanrı ilişkisinin dikey-metafizik boyutuna ilişkin iken ahlâk, inanç ve ibadet yoluyla tesis edilmiş bulunan insan-Tanrı ilişkisinin, dünyevî planda her türlü tutum ve davranışa yansıması olarak değerlendirilir.

*İslâm'ın peygamberi peygamberlerin, onun getirdiği din de dinlerin sonuncusudur. İslâm'ın bir diğer özelliği onun evrenselliğidir. Son din olması açısından öncelikleri kucaklayıcı ve en mükemmel olmasıdır.

* Mezhep sözlükte "gidilecek yer, gidilecek yol, görüş, doktrin ve akım" gibi mânalara gelir.

Bir terim olarak ise mezhep, kendi içinde tutarlı bir dü¬şünce sistemine sahip olduğu kabul edilen itikadî ve fıkhî doktrini ifade eder. Çoğulu "mezâhib"dir.

Mezhep kurucusu kabul edilen imam veya müctehid hiçbir şekilde bir din koyucusu veya din tebliğcisi değildir. Yüce tara¬fından konulan ve Hz. Muhammed tarafından tebliğ edilen İslâm dininin gerek inanç, gerekse fıkıh (ibadet ve hukuk) alanına giren meselelerini delil¬leriyle birlikte ele alıp bunlara ilişkin yorum ve çözümler getirme ihtiyacı karşısında, delillerinden hüküm çıkarma yeterliğine sahip bilginler birbirin¬den farklı görüşler ve çözüm örnekleri ortaya koymuşlardır. İşte belli görüş¬ler etrafında oluşan ve yeni katılımlarla da giderek zenginleşen fikrî küme¬leşmeye mezhep denilmiştir. Genellikle fıkıh mezhepleri, kurucularının isim¬leri ile anılır. Hanefî mezhebi, Mâlikî mezhebi gibi. Akaid mezhepleri ise, Şîa, Mu?tezile, Havâric gibi belli topluluklara nisbet edildiği gibi kurucusuna izâ¬fetle de anılmıştır: Mâ¬tü¬rî¬dî, Eş?arî gibi. Ana akaid mezheplerinin ayrıldığı kollar da fıkıh mezhepleri gibi daha çok bir şahsa nisbet edilmiştir. Akaid mezhepleri için daha çok "grup" anlamına gelen "fırka" (çoğulu fırak), "görüş" anlamına gelen "makale" (çoğulu makalât) ve "anlayış tarzı" mânasına gelen "nıhle" (çoğulu nihal) kelimeleri kullanılır.

İslâm tevhid dinidir. Tevhid, 'ı zâtında, sıfatlarında, fiillerinde bir kabul etmek, onu yegâne tapınılan varlık olarak tanımak demektir. Bu anlayış ırk, dil, bölge gibi farklılıklara rağmen bütün müs¬lü¬man¬ları birlik ve beraberlik içinde tutan bir çatı işlevi de görmektedir

Hz. Peygamber bir hadislerinde yahudilerin yetmiş bir, hıristiyanların yetmiş iki fırkaya ayrıldığını, kendi ümmetinin yetmiş üç fırkaya ayrılaca¬ğını, bunlardan birinin kurtuluşta, diğerlerinin ateşte olacağını belirtmiş, kurtuluşa erenlerin kimler olacağı sorusuna "Benim ve ashabımın yolunu izleyenler" (Ebû Dâvûd, ?Sünnet?, 1; İbn Mâce, ?Fiten?, 17) cevabını vermiş¬tir

Ancak hadiste geçen "kurtuluşa erenler" ve "ateşte olanlar" ayırımı göz önünde bulundurularak bütün mezhepler kendilerinin ?kurtuluşa eren grup? yani ?fırka-i nâciye? olduğunu iddia etmiştir.

Ehl-i sünnet alimleri de mezhepleri Ehl-i sünnet ve Ehl-i bid?at olmak üzere ikiye ayırarak incelemiştir.

Ehl-i sünnet dinî literatürde, dini anlama ve yaşamada 'ın kitabını ve Hz. Muhammed'in sünnetini rehber edinen ve sahâbenin yolunu izleyen ümmet çoğunluğu anlamında kullanılan bir terim olmuştur. Bu grup mensupları sünnete bağlı oldukları ve cemaat ruhundan ayrılmadıkları düşüncesiyle kendilerini "Ehl-i sünnet ve'l-cemâat" adıyla da anmış, "ehl-i hak" terimini de çoğunlukla Ehl-i sünnet anlamına kullanmıştır. Erken dönem hadis kaynaklarında Ehl-i sünnet tabiri görülmemekle bir¬likte sünnet ve cemaat kelimelerine rastlanmaktadır. Ehl-i sünnet de, hadiste geçen "kurtuluşa erenler" ifadesinden hareketle kendisini "fırka-i nâciye? olarak nitelendirmiştir.

Ehl-i sünnet, Selefiyye, Mâtürîdiyye ve Eş?ariyye olmak üzere üçe ayrılmıştır.

Selefiyye'ye "Ehl-i sünnet-i hâssa",

Mâtürîdiyye ve Eş?ariyye'ye "Ehl-i sün¬net-i âmme" denildiği de olur.

Bugün dünya müs¬lü¬man¬larının % 90'dan faz¬lası Ehl-i sünnet anlayışına bağlıdır.

Ehl-i bid?at kelimesi, sözlükte "dinle ilgili yeni görüş ve davranışları benimseyenler" anlamına gelirken, Ehl-i sünnet alimlerince dinî literatürde, akaid sahasında Hz. Peygamber'in ve ashabının sünnetini terkederek, onların izledikleri yoldan ay¬rılan, İslâm ümmetinin çoğunluğunu yani ana gövdesini oluşturan Ehl-i sünnet'e muhalefet eden mezhep ve gruplar anlamında kullanılmıştır. Ehl-i sünnet alimleri Galiyye, Bâtıniyye gibi mezheplerin bir kısmını, görüşleri itibariyle İslâm ve iman çerçevesinin dışında gördükleri için; Hâriciye, Mu?tezile ve Şîa gibi diğer bir kısmını da İslâm dairesi içinde ve İslâm ümmetine mensup yani ehl-i kıbleden görmekle birlikte sünnete ve çoğunluğun genel kabul ve çizgisine aykırı bir yol izlemeleri sebebiyle eleştirmişlerdir.

Günümüzde İslâm dünyası Ehl-i sünnet (Sünnî) ve Şîa (Şiî) şeklinde iki ana grupta algılanmakta ise de tarihte ortaya çıkan başlıca mezhepler şu şekilde sıralanabilir:

a) Selefiyye: Sözlükte selef "önceki nesil", selefiyye de "bu nesle mensup olanlar" anlamı taşır. İslâmî

literatürde Selef ilk dönemlere mensup bilginler ve geçmiş İslâm büyükleri anlamında, Selefiyye terimi ise iman esaslarıyla ilgili konularda ilk dönem bilginlerini izleyerek âyet ve hadislerdeki ifadelerin zâhiri ile yetinip bunları aynen kabul eden, teşbih ve tecsîme düşmeyen ( 'ı yaratıklara benzetmeye ve cisim gibi düşünmeye yeltenmeyen), bunları başka bir anlama çekme (te'vil) yoluna gitmeyen Ehl-i sünnet topluluğunu belirtmek için kullanılır. 'ın zâtî, fiilî ve haberî sıfatlarının hepsini te'vilsiz, nasılsa öyle kabul ettiği için Selefiyye'ye "Sıfâtiyye" de denilmiştir. "Ehl-i sünnet-i hâssa" ismi ile kastedilen zümre olan Selefiyye Hz. Peygamber ve sahâbîlerin inançta takip ettikleri yolu doğrudan doğruya izleyen gruptur. Tâbiûn, mezhep imamları, büyük müctehidler ve hadisçiler Selefiyye'dendirler. Eş`arîlik ve Mâtürîdîlik ortaya çıkıncaya kadar, Sünnî müslüman çevrede hâkim olan inanç, Selef inancıdır. İmam Şâfiî, Mâlik, Ahmed b. Hanbel -bir kısım görüşleri itibariyle Ebû Hanîfe- Evzaî, Sevrî gibi müctehid imamlar, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Dârimî, İbn Mende, İbn Kuteybe ve Beyhaký gibi hadisçiler, Taberî, Hatîb el-Bağdâdî, Tahâvî, İbnü'l-Cevzî ve İbn Kudâme gibi bilginler Selef düşüncesinin önde gelen isimleri arasında sayılabilir.

b) Eş`ariyye: Akaid konusunda Ebü'l-Hasan Ali b. İsmâil el-Eş`arî'nin görüşlerini benimseyen Ehl-i sünnet mezhebine verilen isimdir.

c) Mâtürîdiyye: Akaid konusunda Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd el-Mâtürîdî'nin görüşlerini benimseyenlerin oluşturduğu Ehl-i sünnet mezhebinin adıdır.

d) Mu`tezile Mu`tezile, kelime olarak "ayrılanlar, uzaklaşanlar, bir tarafa çekilenler" anlamına gelir. Büyük günah işleyen kimsenin iman ile küfür arası bir mertebede olduğunu söyleyerek Ehl-i sünnet bilginlerinden Hasan-ı Basrî'nin dersini terkeden Vâsıl b. Atâ ile ona uyanların oluşturduğu mezhep bu isimle anılır. Mu`tezile ise kendini "ehlü'l-adl ve't-tevhîd" diye adlandırır.

e) Cebriyye: İrade hürriyeti konusunda Mu`tezile'ye taban tabana zıt görüşlere sahip olan Cebriyye mezhebi, her şeyin 'ın ilmi ve iradesi dahilinde cereyan ettiğini, insanın çizilmiş bir kaderinin bulunduğunu bildiren âyetlerden hareketle insanın irade hürriyeti, seçme imkânı ve fiil gücü bulunmadığını, insan fiillerinin gerçek fâilinin olduğunu, kulun tarafından önceden takdir edilmiş bulunan işleri yapmaya mecbur olduğunu savunur. Günümüzde irade, kazâ-kader konusunu iyi anlamamış birçok kimse de bilerek-bilmeyerek bu görüşe meyletmişlerdir. Ancak bu görüşler, irade hürriyeti ve işlediği fiillerden dolayı insanın sorumlu tutulması, sevap veya azabı hak etmesi prensibiyle çeliştiği için Ehl-i sünnet bilginlerince reddedilmiştir.

f) Hâricîlik: Hâricîlik ekolü (Havâric), Hz. Ali ile Muâviye arasında geçen Sıffîn Savaşı'ndan (h. 37/m. 657) sonra halife tayin işi hakeme bırakılınca ortaya çıkmıştır. Bu durumda bir grup Hz. Ali'ye isyan edip büyük günah işleyenlerin dinden çıkacağı ve günah işleyen devlet başkanına itaat edilmeyeceği iddiasıyla onunla mücadeleye başlamış ve onu şehid etmişlerdir. Hâricîler'in ilk planda dinî hükümleri korumada titizlik şeklinde algılanabilecek fakat sübjektif değerlendirmelere açık bu görüşleri İslâm toplumunda anarşinin de ilk tohumlarını oluşturmuştur. Hâricîlik başlangıçta cahil halk tabakasının ve şehrin disiplinli hayatına uyum sağlayamamış bedevîlerin bağlandığı ve desteklediği bir cereyan olarak ortaya çıkmış, her dönemde az veya çok müntesibi bulunmuş, bu mezhebin İbâzıyye kolu günümüze kadar yaşama imkânı bulmuştur. Günümüzde İbâzîler'e daha çok Kuzey Afrika, Madagaskar, Zengibar ve Uman sultanlığında rastlanır. Kur'an'ın sadece zâhirine dayanmaları sebebiyle Ehl-i sünnet'e göre bazı farklı fıkhî görüşleri de vardır.

g) Şîa: Şîa, Ehl-i sünnet grubunun dışında yer alan, günümüze kadar varlığını koruyan ve hâl-i hazır İslâm dünyasında da önemli sayıda taraftarı bulunan en önemli itikadî, fıkhî ve siyasî mezheptir. Sözlükte "taraftar, yardımcı" anlamına gelen Şîa, literatürde Hz. Peygamber'in vefatından sonra Hz. Ali'yi halifeliğe en lâyık kişi olarak gören ve onu ilk meşrû halife kabul eden, vefatından sonra da hilâfete Ali evlâdının getirilmesi gerektiğine inanan toplulukların ortak adı olmuştur. Hz. Osman'ın şehid edilmesini takip eden yıllarda bu misyon ve iddia ile ortaya çıkanların oluşturduğu bir siyasî gruplaşma hareketi olarak doğmuş, hicrî II. yüzyılın ikinci yarısından itibaren de çeşitli fırkalara ayrılan itikadî bir mezhep haline gelmeye başlamıştır.

a) Kavram ve Tarihçe

Fıkıh kelimesi sözlükte "bir şeyi bilmek, iyi ve tam anlamak, içyüzünü ve inceliklerini kavramak" anlamına gelir. Terim olarak fıkıh hicrî ilk asırlarda zihnî çaba ile elde edilen dinî bilgilerin tamamını ifade etmişken, iman ve itikad konularının ayrı bir ilim dalı olarak teşekkül etmesine paralel olarak, ileri dönemlerde İslâm'ın fert ve toplum hayatının değişik yönleriyle ilgili şer`î-amelî hükümlerini bilmenin ve bu konuyu inceleyen ilim dalının özel adı olmuştur.

Fıkıh ilminde uzman olan kimselere de fakih (çoğulu fukahâ) denir.

Öte yandan fıkıh, ilk dönem literatüründe, şer`î delillerden hüküm elde etme faaliyeti olan ictihad anlamında kullanılmış, fakih ve müctehid eş anlamlı kabul edilmişken, ileri dönemlerde ictihad yetkinliğine ulaşamamış fakat fıkhî hükümleri delilleriyle birlikte bilen veya fıkıh ilmi ile meşgul olan kimselere de fakih denmeye başlanmıştır.

Telfik

Telfik, sözlükte, "kumaşın iki kenarını birleştirip dikmek" anlamına gelir. Fıkıh ve usûl-i fıkıhta da , farklı hükümlerin bir araya getirilmesini ifade etmek üzere kullanılmıştır.

c) Fıkıh ve fıkıh usulü eserlerinde, telfik denince daha çok şu anlam kastedilir: Belirli bir meselede birden fazla ictihadî görüşü bir arada (veya bir arada sayılabilecek şekilde, yani birincisinin tesiri kalkmadan diğeriyle) amel edip ortaya bu müctehidlerden hiçbirinin kabul etmeyeceği mürekkep bir durumun ortaya çıkması. Telfikin dar anlamı budur. Buna "taklitte telfik" denir.

Akaid, akd kökünden türetilmiş olan akîde kelimesinin çoğuludur.

Akîde, sözlükte "gönülden bağlanılan, düğüm atmışçasına sağlam inanılan şey" demektir.

Dinî literatürde akîde, "inanılması zorunlu olan ilke" (iman esası, mü'menün bih), çoğulu olan akaid kelimesi ise "İslâm dininde inanılması farz olan hususlar, iman esasları, dinin temel kural ve hükümleri" anlamına gelmektedir. Buna göre, dinin temel kural ve hükümlerini oluşturan iman esaslarından bahseden ilme de akaid ilmi denir.

İslâm akaidinin ilk ve en önemli kaynağı Kur'ân-ı Kerîm, daha sonra da sahih hadislerdir.

Kur'an'da 'a, peygamberlerine, kitaplara, meleklere, âhirete, kazâ ve kadere iman konusuna temas eden ve yer yer ayrıntılı bilgiler veren birçok âyet vardır. Hadis kitaplarının "iman, enbiya, tevhid, cennet, cehennem, kader, kıyamet" gibi bölümlerinde, iman esaslarıyla ilgili çeşitli açıklamalar yer almaktadır. Bu sebeple de Kur'an âyetleri ile başta mütevâtir hadisler olmak üzere sahih hadisler akaidin temel kaynaklarını teşkil eder. iman esaslarının belirlenmesinde tek kaynak vahiydir.

iman, "Kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır" şeklinde tanımlanmıştır.

İman, inanılacak hususlar açısından icmâlî ve tafsîlî iman olmak üzere ikiye ayrılır.

a) İcmâlî İman

İnanılacak şeylere kısaca ve toptan inanmak demektir. İmanın en özlü ve en kısa şekli olan icmâlî iman, tevhid ve şehadet kelimelerinde özetlenmiştir.

b) Tafsîlî İman

İnanılacak şeylerin her birine, açık ve geniş şekilde, ayrıntılı olarak inanmaya tafsîlî iman denilir.

İMANIN GEÇERLİ OLMASININ ŞARTLARI

İmanın geçerli olabilmesi ve sahibini âhirette ebedî kurtuluşa erdirebilmesi için şu şartları taşıması gerekir:

1. İmanın dünyada hür iradeye dayalı bir tercih olması, baskı, tehdit veya dünya hayatından ümit kesme (ye's) durumunda gerçekleşmemiş bulunması gerekir.

2. Mümin, iman esaslarından birini inkâr anlamına gelen tutum ve davranışlardan kaçınmalıdır

3. Mümin 'ın rahmetinden ne ümitsiz ne de emin olmalıdır. Korku ile ümit arasında bulunmalıdır. Müminin "Nasıl olsa imanım var, o halde muhakkak cennete giderim" düşüncesiyle kendinden emin olması veya "Çok günah işledim, ben muhakkak cehennemliğim" diye 'ın rahmetinden ümit kesmesi imanını kaybetmesine sebep olabilir.

İMAN-İSLÂM İLİŞKİSİ

İslâm sözlükte, "itaat etmek, boyun eğmek, bağlanmak, bir şeye teslim olmak, esenlikte kılmak" anlamlarına gelir. Terim olarak, "yüce 'a itaat etmek, Hz. Peygamber'in din adına bildirmiş olduğu şeylerin hepsini kalp ile tasdik edip dil ile söyleyerek, inandıklarını yaşamak, sözleri ve davranışları ile kabul edip benimsediğini göstermek" demektir.21

İman ile İslâm'ın farklı kavramlar olarak ele alınması durumunda her mümin, müslim olmakta, fakat her müslim, mümin sayılmamaktadır.

BÜYÜK GÜNAH KAVRAMI

Arapça'da kebîre (çoğulu kebâir) kelimesi ile ifade edilen büyük günah, bozgunculuğa sebep olan, hakkında tehdit edici bir nas (âyet ve hadis) bulunan, işleyenin dünyada veya âhirette cezalandırılmasına sebep olan büyük suçlar ve davranışlara denir.

Büyük günahların en büyüğü 'a şirk koşmak ve O'nu inkâr etmektir (küfür).

. Peygamberimiz bir hadisinde, "Size büyük günahların en büyüklerinden haber vereyim mi? Onlar: 'a ortak tanımak, ana babaya itaatsizlik ve yalancı şahitliktir" buyurmuş,

bir başka hadislerinde "Mahveden yedi günahtan sakınınız. Onlar: 'a ortak koşmak, sihir yapmak, haksız yere adam öldürmek, yetim malı yemek, ribâ (faiz), savaştan kaçmak, iffetli ve iman sahibi bir kadına zina iftirasında bulunmaktır" diyerek, büyük günahların yedi tanesini zikretmiştir.

Bir başka hadiste büyük günahların sayısı dokuz olarak belirtilmiş, ana babaya itaatsizlik ve Mescid-i Harâm'da yapılması yasak bir fiili işlemek de bunlara eklenmiştir (Ebû Dâvûd, "Vesâyâ", 10).

Kalbinde inancı olduğu halde inancını diliyle söyleyen, fakat çeşitli sebeplerle ameli terkeden, dolayısıyla şirk ve küfür dışındaki büyük günahlardan birini işleyen (fâsık ve fâcir) kimse, işlediği günahı helâl saymıyorsa mümindir, kâfir değildir. Fakat büyük günah işlediği için ceza görecektir.

TASDİK ve İNKÂR BAKIMINDAN İNSANLAR

İnsanlar tasdik ve inkâr açısından üç grupta incelenebilirler.

a) Mümin

'a, Hz. Peygamber'e ve O'nun haber verdiği şeylere yürekten inanıp, kabul ve tasdik eden kimseye mümin denir.

b) Kâfir

İslâm dininin temel prensiplerine inanmayan, Hz. Peygamber'in yüce 'tan getirdiği kesin olan ve tevâtür yoluyla bize kadar ulaşmış bulunan esaslardan (zarûrât-ı dîniyye) bir veya birkaçını yahut da tamamını inkâr eden kimseye kâfir denir.

Kâfir sözlükte "örten" anlamına gelmektedir. Gerçek ve doğru inancı örttüğü, yanlış şeylere inandığı için böyle kimselere kâfir denmiştir.

c) Münafık

'ın birliğini, Hz. Muhammed'in peygamberliğini ve onun, 'tan getirdiklerini kabul ettiklerini söyleyerek, müslümanlar gibi yaşadıkları halde, kalpten inanmayan kimselere münafık denir.

KÜFÜR ve ŞİRK

Küfür kelime olarak "örtmek" demektir. Dinî literatürde ise Hz. Peygamber'i 'tan getirdiği şeylerde yalanlayıp, onun getirdiği kesinlikle sabit dinî esaslardan bir veya birkaçını inkâr etmek anlamına gelir.

Sözlükte "ortak kabul etmek" anlamına gelen şirk, terim olarak Teâlâ'nın tanrılığında, isim, sıfat ve fiillerinde, eşi, dengi ve ortağı bulunduğunu kabul etmek demektir. Müşrikler 'ın varlığını inkâr etmezler. O'ndan başka ilâh olduğunu kabul edip, onlara da taparlar veya isimleri, sıfatları, irade ve otorite sahibi olması açısından 'a eşdeğer güç ve varlıklar tanırlar.

K) İMAN ile KÜFÜR ARASINDAKİ SINIR

Küfrün en belirgin alâmeti, dinin temel esaslarından birini veya tamamını reddetmek yahut onları beğenmemek, önemsememek ve değersiz saymaktır.

TEKFİR

Tekfir, müslüman olduğu bilinen bir kişiyi, inkâr özelliği taşıyan inanç, söz veya davranışından ötürü kâfir saymak demektir. İrtidad ise müslümanın dinden çıkması anlamına gelir. Dinden çıkana mürted denilir. Bu itibarla tekfir bir şahsın başkaları tarafından küfrüne hükmedilmesi, irtidad ise kişinin kendi irade ve ifadesiyle İslâm'dan ayrılması ve hukuk düzeni tarafından da mürted sayılması demektir.

İMAN ESASLARI

İslâm dininin iman esasları ilmihal kitaplarında âmentü terimiyle ifade edilir. Arapça âmene fiilinin birinci tekil şahsı olan âmentü, "inandım" demektir. Terim olarak, iman esaslarını kısa ve öz olarak ihtiva eden metni ifade etmek için kullanılır.

Yüce 'ın varlığı zorunlu ve vâcip olan sıfatları iki gruba ayrılır: Zâtî sıfatlar, sübûtî sıfatlar.

aa) Zâtî Sıfatlar

Sadece Teâlâ'nın zâtına mahsus olan, yaratıklarından herhangi birine verilmesi câiz ve mümkün olmayan sıfatlardır. Zât sıfatların zıtları hakkında düşünülemediği, bu sebeple noksanlık, sonluluk ve eksiklik ifade eden bu özelliklerden O'nun tenzih edilmesi gerektiğinden bu sıfatlara tenzîhî sıfatlar ve selbî sıfatlar da denilmiştir. Zâtî sıfatlar şunlardır:

1. Vücûd. "Var olmak" demektir. vardır, varlığı başkasından değil, zâtının gereğidir, varlığı zorunludur. Vücûdun zıddı olan yokluk hakkında düşünülemez.

2. Kıdem. "Ezelî olmak, başlangıcı olmamak" demektir.

Kıdem sıfatının zıddı olan sonradan olma (hudûs) hakkında düşünülemez.

3. Beka. "Varlığının sonu olmamak, ebedî olmak" demektir. 'ın sonu yoktur. Ezelî olanın ebedî olması da zorunludur. Bekanın zıddı olan sonu olmak (fenâ) hakkında düşünülemez.

4. Muhâlefetün li'l-havâdis. "Sonradan olan şeylere benzememek" demektir. 'tan başka her varlık sonradan olmuştur. , sonradan olan şeylerin hiçbirisine hiçbir yönden benzemez.

5. Vahdâniyyet. " Teâlâ'nın zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde bir ve tek olması, eşi, benzeri ve ortağının bulunmaması" demektir. Vahdâniyyetin zıddı olan birden fazla olmak (taaddüd), eşi ve ortağı bulunmak (şirk), hakkında düşünülmesi imkânsız olan sıfatlardandır.

6. Kıyâm bi-nefsihî. "Varlığı kendiliğinden olmak, var olmak için bir başka varlığa ihtiyaç duymamak" demektir. kendiliğinden vardır. Var olmak için bir yaratıcıya, bir yere, bir zamana, bir sebebe muhtaç değildir. Başkasına muhtaç olmak (kıyâm bi-gayrihî), hakkında düşünülemez.

bb) Sübûtî Sıfatlar

1. Hayat. "Diri ve canlı olmak" demektir.

2. İlim. "Bilmek" demektir. her şeyi bilendir.

3. Semi`. "İşitmek" demektir. işiticidir.

İşitmemek ve sağırlık hakkında düşünülemez.

4. Basar. "Görmek" demektir. Yüce her şeyi görücüdür. Hiçbir şey 'ın görmesinden gizli kalmaz. Saklı, açık, aydınlık, karanlık ne varsa görür. Görmemek (âmâlık) hakkında düşünülemez.

5. İrade. "Dilemek" demektir. dileyicidir. varlıkların konumlarını, durumlarını ve özelliklerini belirleyen varlıktır. 'ın dilediği olur, dilemediği olmaz. İrade sıfatının zıddı olan iradesizlik ve zorunda olmak (îcâb bi'z-zât) hakkında düşünülemez.

6. Kudret. "Gücü yetmek" demektir. sonsuz bir güç ve kudret sahibidir. Kudret sıfatının zıddı olan acizlik ve güç yetirememek (acz), hakkında düşünülemez.

7. Kelâm. "Söylemek ve konuşmak" demektir. bu sıfatı ile peygamberlerine kitaplar indirmiş, bazı peygamberler ile de konuşmuştur. Ezelî olan kelâm sıfatının mahiyeti bizce bilinemez. Ses ve harflerden meydana gelmemiştir. Kelâmın zıddı olan konuşmamak ve dilsizlik, hakkında düşünülemez. kelâm sıfatıyla emreder, yasaklar ve haber verir.

8. Tekvîn. "Yaratmak, yok olanı yokluktan varlığa çıkarmak" demektir. Yüce yegâne yaratıcıdır. O, ezelî ilmiyle bilip dilediği her şeyi sonsuz güç ve kudretiyle yaratmıştır. Yaratmak, rızık vermek, diriltmek, öldürmek, nimet vermek, azap etmek ve şekil vermek tekvîn sıfatının sonuçlarıdır

Teâlâ'nın iki türlü iradesi vardır:

Tekvînî İrâde. Tekvînî (yapma, yaratma ile ilgili) irâde; bütün yaratıkları kapsamaktadır. Bu irâde, hangi şeye yönelik gerçekleşirse, o şey derhal meydana gelir. "Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman ona sözümüz sadece "ol" dememizdir. Hemen oluverir" (en-Nahl 16/40) anlamındaki âyette belirtilen irade bu çeşit bir iradedir.

Teşrîî İrade. Teşrîî (yasama ile ilgili) iradeye dinî irade de denir. Yüce 'ın bir şeyi sevmesi ve ondan hoşnut olması, onu emretmesi demektir. 'ın bu mânadaki bir irade ile bir şeyi dilemiş olması, o şeyin meydana gelmesini gerekli kılmaz. "Muhakkak ki adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emrediyor (irade ediyor)..." (en-Nahl 16/90) meâlindeki âyetteki irade bu çeşit bir iradedir. Tekvînî irade hayra da şerre de, iyiliğe de kötülüğe de yönelik olarak gerçekleştiği halde teşrîî irade, sadece hayra ve iyiliğe yönelik olarak gerçekleşir. , hayrı da şerri de irade edip yaratır. Ancak O'nun şerre rızâsı yoktur, şerri emretmez ve şerden hoşlanmaz.

MELEKLERE İMAN

a) Melek Kavramı ve Meleklere İman

Sözlükte "haberci, elçi, güç ve kuvvet" anlamlarına gelen melek, 'ın emriyle çeşitli görevleri yerine getiren, gözle görülmeyen nûrânî ve ruhanî varlıktır.

b) Meleklerin Mahiyeti

Melekler duyu organlarıyla algılanamayan, gözle görülmeyen, sürekli 'a kulluk eden, asla günah işlemeyen, nûrânî ve ruhanî varlıklardır.

d) Meleklerin Görevleri ve Çeşitleri

Cebrâil, dört büyük melekten biridir. tarafından vahiy getirmekle görevlidir. Cebrâil'e

Mîkâîl, dört büyük melekten biri olup, kâinattaki tabii olayları ve yaratıkların rızıklarını idare etmekle görevlidir.

İsrâfîl, sûra üflemekle görevli melektir. İsrâfil, sûra iki kez üfleyecek, ilkinde kıyamet kopacak, ikincisinde ise tekrar diriliş meydana gelecektir.

Azrâil ise, görevi ölüm sırasında canlıların ruhunu almak olduğu için "melekü'l-mevt" (ölüm meleği) adıyla anılmıştır: "

Kirâmen Kâtibîn, insanın sağında ve solunda bulunan iki meleğin adıdır. Sağdaki melek iyi iş ve davranışları, soldaki ise kötü iş ve davranışları tesbit etmekle görevlidir.

Hafaza melekleri adı da verilen bu melekler kıyamet günü hesap sırasında yapılan işlere şahitlik de edeceklerdir.

Münker ve Nekir, ölümden sonra kabirde sorgu ile görevli iki melektir. "Bilinmeyen, tanınmayan, yadırganan" anlamındaki münker ve nekir, mezardaki ölüye, hiç görmediği bir şekilde görünecekleri için bu ismi almışlardır. Bu iki melek kabirde ölülere, "Rabbin kim? Peygamberin kim? Kitabın ne?" diye sorular yöneltecekler, alacakları cevaplara göre ölüye iyi veya kötü davranacaklardır. Hamele-i Arş, arşı taşıyan meleklerin adıdır. Mukarrebûn ve İlliyyûn adıyla anılan melekler, 'ı tesbih ve anmakla görevli olup, 'a çok yakın ve O'nun katında şerefli mevkii bulunan meleklerdir . Cennet ve cehennemdeki işleri yürütmekle görevli melekler de vardır .

İnsanlarla Melekler Arasındaki Üstünlük Derecesi

Ehl-i Sünnet'e göre insanlar içinden seçilen peygamberler, meleklerin peygamberleri durumunda olan büyük meleklerden daha üstündür.

insan cinsi melek cinsinden üstündür. Meleklerin önde gelenleri, peygamber olmayan bütün insanlardan; takvâ sahibi müminler, şehidler, salih amel işleyenler, dinde dosdoğru hareket edenler, diğer meleklerden; diğer melekler de insanların kâfir, münafık, müşrik, inancı bozuk, amelsiz, ahlâksız olanlarından daha üstündür.

f) Cin ve Şeytan

aa) Cin

Sözlükte, "gizli ve örtülü varlık, görülmeyen şey" anlamına gelen cin, terim olarak duyu organlarıyla algılanamayan, çeşitli şekillere girebilen; ateşten yaratılmış, mânevî, ruhanî ve gizli varlıklara verilen bir addır.

bb) Şeytan

Gözle görülmeyen fakat varlığı kesin olan, azgınlık ve kötülükte çok ileri giden, kibirli, âsi, insanları saptırmaya çalışan cinlere şeytan adı verilir.

Kur'ân-ı Kerîm'de ilk şeytandan İblîs diye söz edilir, İblîs, azmış ve Rabbinin buyruğuna isyan ederek sapıklığa düşmüş cinlerdendir.

KİTAPLARA İMAN

a) İlâhî Kitap Kavramı ve Kitaplara İman

Kitap, sözlükte "yazmak ve yazılı belge" anlamına gelir. Terim olarak ise, Teâlâ'nın kullarına yol göstermek ve aydınlatmak üzere peygamberine vahyettiği sözlere ve bunun yazıya geçirilmiş şekline denilir. Çoğulu "kütüb"dür.

Hıristiyan ve yahudilere ilâhî kitap olarak İncil ve Tevrat verildiğinden onlara "Ehl-i kitap" denilmiştir.

İlâhî kitaplara katından indirilmiş olması sebebiyle "kütüb-i münzele" veya "semavî kitaplar" da denilir.

b) İlâhî Kitaplar

aa) Suhuf

Sahife kelimesinin çoğulu olan suhuf, dar bir çevrede, küçük topluluklara, ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde indirilen birkaç sayfadan oluşmuş küçük kitap ve risâlelere denilir.

Suhufa göre daha hacimli ve kitap şeklinde olan ve evrensel mesajlar içeren ilâhî kitaplar ise Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'an olmak üzere dört tanedir.

bb) Tevrat

Tevrat İbrânîce bir kelime olup "kanun, şeriat ve öğreti" anlamlarına gelir. Hz. Mûsâ'ya indirilmiştir.

Tevrat'a Ahd-i Atîk ve Ahd-i Kadîm de (Eski Ahit) denilir.

Tevrat'ın aslının kelâmı ve peygamberine indirdiği kutsal bir kitabı olduğuna inanmak her müslümana farz olup, bunu inkâr etmek kişiyi küfre düşürür.

cc) Zebur

Kelime olarak "yazılı şey ve kitap" anlamına gelen Zebur, Hz. Dâvûd'a indirilmiş olan ilâhî kitabın adıdır.

Zebur, ilâhî kitapların en küçüğü olup, yeni dinî hükümler getirmemiştir. Bugün elde mevcut olan Zebur nüshaları, lirik söyleyiş ve ilâhîlerden, 'a övgü ve hikmetli sözlerden ve birtakım nasihatlardan meydana gelmiştir.

Mezmûrlar adıyla Eski Ahid'de yer almaktadır.

dd) İncil

İncil kelime olarak "müjde, tâlim ve öğretici" anlamına gelir. Hz. Îsâ aracılığıyla İsrâiloğulları'na indirilmiştir:

Kur'an

tarafından gönderilen ilâhî kitapların sonuncusu olan Kur'ân-ı Kerîm, son peygamber Hz. Muhammed'e indirilmiştir. Sözlükte "toplamak, okumak, bir araya getirmek" anlamına gelen Kur'an terim olarak şöyle tarif edilir:

1. Kur'an'ın Nüzûlü

Kur'ân-ı Kerîm, Teâlâ'dan Hz. Peygamber'e Cebrâil aracılığıyla ve vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenebilmesi, kısa zamanda etrafa yayılması, mânasının kolaylıkla anlaşılması, zihinlerde ve akıllarda derece derece bir gelişme ve alıştırma sağlaması, inançların ve değer yargılarının yavaş yavaş güçlenip kökleşmesi vb. sebeplerle, o bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık 23 senede, bölümler halinde indirilmiştir.

2. Kur'an'ın Muhtevası

İnsanları hem bu dünyada hem de âhirette mutluluğa kavuşturmak için gönderilmiş bulunan Kur'ân-ı Kerîm başlıca şu konuları kapsamaktadır:

1. İtikad. Başta 'a iman olmak üzere peygamberlere, meleklere, kitaplara, kazâ ve kadere, âhirete ait önemli konular ve inançla ilgili çeşitli meseleler, Kur'an'ın kapsadığı konuların başında gelir.

2. İbadetler. Kur'an'da müslümanların yapmakla yükümlü bulundukları namaz, oruç, hac, zekât vb. ibadetlere dair âyetler vardır.

3. Muâmelât. Kur'an bir toplumun devamını sağlayan ve toplum fertlerinin aralarındaki ilişkileri düzenleyen birtakım hükümleri kapsar. Kur'an'da alışveriş, emanet, bağış, vasiyet, miras, aile hayatı, nikâh ve boşanma gibi kişiyi ve toplumu ilgilendiren konulara dair açıklamalar ve hükümler vardır.

4. Ukubat. İslâm toplumunun mutluluğa erişebilmesi, bu toplum fertlerinin, İslâm'ın koyduğu kurallara aynen uymasıyla mümkün olur. Toplumun düzenini bozan, insan haklarını ve yasakları çiğneyen kimseler cezayı hak edecekleri için Kur'an bunlarla ilgili hükümleri de kapsamaktadır.

5. Ahlâk. Kur'an, kişilerin dünya ve âhiret mutluluğunun sağlamasına yardımcı olmak üzere, ana babaya hürmet, insanlarla iyi geçinme, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma, adalet, doğruluk, alçak gönüllülük, merhamet, sevgi... gibi ahlâkî hükümleri de kapsamına almaktadır.

6. Nasihat ve Tavsiyeler. İnsanlara emir ve yasaklar konusunda duyarlı olmalarını, nefislerine esir düşmemelerini, dünyayı âhirete tercih etmemelerini, dünyada imtihana çekildiklerini hatırlatan, çeşitli tehlikelerden koruyan nasihat ve tavsiyeler de Kur'an'ın içerdiği konular arasındadır.

7. Va`d ve Vaîd. 'ın emirlerine boyun eğip yasaklarından kaçınanların cennetle mükâfatlandırılacaklarına, buyruklarını terkedip yasaklarını çiğneyenlerin cehennemle cezalandırılacaklarına dair Kur'an'da pek çok âyet bulunmaktadır.

8. İlmî Gerçekler. Kur'an, insanlığa gerekli olan ilmî gerçeklerin ve tabiat kanunlarının ilham kaynağını teşkil eden âyetleri de kapsamaktadır. Kur'an, bu ilmî gerçeklerden bir pozitif bilim kitabı gibi bahsetmek yerine insanları, âlemin yaratıcısının kudret ve büyüklüğünü düşünmeye, 'ın nimetlerini anarak O'nu yüceltmeye teşvik eder.

9. Kıssalar. Kur'ân-ı Kerîm önceki ümmetlerle, peygamberlerin hayatından da söz eder. Ancak bunları bir tarih kitabı gibi değil, insanların ibret alacakları bir üslûp ile anlatır.

10. Dualar. İnsan yapacağı işlerde sürekli 'ın yardımına muhtaç olduğu için Kur'an'da çeşitli dualar da yer almıştır.

3. Kur'an'ın Mûcize Oluşu

Kur'ân-ı Kerîm hem söz hem de mâna yönünden mûcizedir ve eşsizdir. Onun söz yönünden mûcize oluşu, Arap edebiyatının en üst noktada olduğu bir dönemde inmesine rağmen, Araplar'a kendisinin bir benzerini getirmeleri için meydan okumuş olması, onları bu konuda âciz bırakmasıdır:

Kur'ân-ı Kerîm mâna yönüyle de mûcizedir. Hz. Muhammed'in okuma yazma bilmeyen bir kimse iken, 'tan aldığı vahiy ile insanlara bildirdiği Kur'an, en yüksek gerçekleri de kapsamaktadır. İster pozitif ister sosyal bilimler alanında, insanlığın asırlar sonra ulaştığı gerçekler, asırlar önce Kur'an tarafından haber verilmiş, hiçbir buluş, onun getirdiklerinin aksini ortaya koyamamıştır. Aksine bilimsel gelişmeler, Kur'an'ın anlaşılmasını kolaylaştırmıştır.

4. Kur'an'ı Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Özellikler

Hz. Peygamber'e Cebrâil aracılığıyla Arapça olarak indirilen ve bize kadar tevâtür yoluyla gelen Kur'an'ı diğer kutsal kitaplardan ayıran ve eşsiz kılan özelliklerin başlıcaları şunlardır:

1. O, Peygamberimiz'e diğer kutsal kitaplarda olduğu gibi toptan değil, zamanın ve olayların akışına göre âyetler ve sûreler halinde indirilmiştir.

2. Kur'an, en son kutsal kitaptır ve ondan sonra başka bir ilâhî kitap gelmeyecektir. Getirdiği hükümler ve bunların geçerliliği kıyamete kadar sürecektir.

3. Kur'an, bize kadar hiç bozulmaya ve değiştirilmeye uğramadan gelmiş, kıyamete kadar da öyle kalacaktır.

4. O, Hz. Muhammed'in peygamber olduğunu gösteren mûcizelerin en büyüğü ve sürekli olanıdır.

5. Kur'an'ın kapsadığı yüce gerçekler kıyamete kadar bütün insanların ve çağların ihtiyacını karşılayacak değerdedir. Bilimin ve aklın, ondaki gerçeklerde çelişki bulacağı bir zamanın gelmesi düşünülemez.

6. Kur'an'ın bir başka üstünlüğü kolayca ezberlenebilmesidir. Bu özellik tarihte hiçbir kitaba nasip olmamıştır.

7. Kur'an, aynı zamanda başka din mensupları arasındaki ihtilâfları çözüme kavuşturacak bir özelliğe sahiptir.

PEYGAMBERLERE İMAN

a) Peygamber Kavramı ve Peygamberlere İman

Peygamber, Farsça'da "haber taşıyan ve elçi" anlamlarına gelir. Dinî terim olarak, " 'ın kulları arasından seçtiği ve vahiyle şereflendirerek emir ve yasaklarını insanlara ulaştırmak üzere görevlendirdiği elçi"ye peygamber denir. Arapça'da, peygamber kelimesinin karşılığı olarak, gönderilmiş ve elçi demek olan resul ve mürsel kelimesi kullanılır. Terim olarak resul ve mürsel, yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla insanlara gönderilen peygambere denilir. Çoğulları "rüsul" ve "mürselûn"dür. Nebî de 'ın emir ve yasaklarını insanlara haber veren, fakat yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla gönderilmeyip, önceki bir peygamberin kitap ve şeriatını ümmetine bildirmeye görevli olan peygamberdir. Çoğulu "enbiyâ"dır. Risâlet ve nübüvvet kelimeleri masdar olup, peygamberlik anlamına gelmektedir.

Peygamberlik, vergisidir. Çalışma, ibadet ve taatla elde edilemez.

, peygamberlik yükünü taşıyabilecekleri ve lâyık olanları bilir ve dilediğini peygamber olarak seçer: "Bu, 'ın lutfudur. Onu dilediğine verir..." (el-Cum`a 62/4). Bu seçimde mal, mülk, şan, şöhret ve makam etkili değildir.

c) Peygamberlerin Sıfatları

Peygamberlerin sıfatları deyince onlarda bulunması câiz olan sıfatlarla gerekli (vâcip) ve zorunlu olan sıfatlar anlaşılır.

Her peygamberde insan olmanın da ötesinde birtakım sıfatların bulunması gerekli ve zorunludur. Bunlara vâcip sıfatlar denir. Bu sıfatlar şunlardır:

1. Sıdk. "Doğru olmak" demektir. Her peygamber doğru sözlü ve dürüst bir insandır. Onlar asla yalan söylemezler.

Sıdkın zıddı olan yalan söylemek (kizb), peygamberler hakkında düşünülemez. Bütün peygamberler peygamberlikten önce de sonra da yalan söylememişlerdir.

2. Emanet. "Güvenilir olmak" demektir. Peygamberlerin hepsi emin ve güvenilir kişilerdir. Emanete asla hainlik etmezler.

Emanet sıfatının zıddı olan hıyanet, onlar hakkında düşünülmesi imkânsız olan bir sıfattır.

3. İsmet. "Günah işlememek, günahtan korunmuş olmak" demektir. Peygamberler hayatlarının hiçbir döneminde şirk ve küfür sayılan bir günahı işlemedikleri gibi özellikle peygamberlikten sonra kasten günah işlememişlerdir. İnsan olmaları sebebiyle günah derecesinde olmayan birtakım ufak tefek hataları bulunabilir. Ancak onların bu hatası yüce 'ın kendilerini uyarmasıyla derhal düzeltilir. Peygamberlerin bu tip küçük hatalarına "zelle" denilir. İsmetin karşıtı olan mâsiyetten (günah işlemek) onları korumuştur. Peygamberler örnek ve önder kişiler oldukları için, konumlarını zedeleyecek davranışlardan da uzaktırlar.

4. Fetânet. "Peygamberlerin akıllı, zeki ve uyanık olmaları" demektir. Bunun zıddı olan ahmaklık peygamberlikle bağdaşmaz.

5. Tebliğ. "Peygamberlerin 'tan aldıkları buyrukları ve yasakları ümmetlerine eksiksiz iletmeleri" demektir. Tebliğin karşıtı olan gizlemek (kitmân) peygamberler hakkında düşünülemez.

d) Kur'an'da Adı Geçen Peygamberler

İlk peygamber Hz. Âdem'den son peygamber Hz. Muhammed'e kadar pek çok peygamber gelip geçmiştir. Gönderilen peygamberlerin sayısı konusunda Kuran'da herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bir hadiste peygamberlerin sayısının 124.000 olduğu, bunlardan 315'ini resullerin teşkil ettiği haber verilmektedir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 266).

Kur'an'da adı geçen peygamberler şunlardır: Âdem, İdrîs, Nûh, Hûd, Sâlih, Lût, İbrâhim, İsmâil, İshâk, Ya`kub, Yûsuf, Şuayb, Hârûn, Mûsâ, Dâvûd, Süleymân, Eyyûb, Zülkifl, Yûnus, İlyâs, Elyesa`, Zekeriyyâ, Yahyâ, Îsâ, Muhammed.

Bunlardan başka Kur'an'da üç isim daha zikredilmiştir. Fakat onların peygamber mi, velî mi oldukları konusunda fikir ayrılığı vardır. Bunlar Üzeyir, Lokmân ve Zülkarneyn'dir.

e) Peygamberlik Dereceleri

İslâm inancına göre bütün peygamberler, peygamber olmak açısından eşittirler.

Hz. Peygamber'den sonra derece itibariyle Hz. Nûh, İbrâhim, Mûsâ ve Îsâ'nın içinde yer aldığı ülü'l-azm peygamberler, daha sonra resuller, daha sonra da diğer nebiler gelir.

f) Peygamberlik ve Vahiy

Sözlükte "gizli konuşma, gönderme, emir, işaret, ilham" gibi anlamlara gelen vahiy, Teâlâ'nın dilediği şeyleri peygamberlerine, mahiyeti bizce tam bilinemeyen bir yolla bildirmesi, 'la elçisi arasında bir çeşit gizli ve süratli haberleşme, 'ın elçisinin kalbine indirdiği şey demektir.

Hz. Peygamber'e vahiy şu şekillerde gelmiştir:

1. Doğru rüyalar. Peygamberimiz'in gördüğü rüyalar, daha sonra gerçek hayatta aynen meydana gelirdi.

2. Peygamberimiz uyanıkken, Cebrâil tarafından vahyin onun kalbine bırakılmasıdır. Şu âyet bu çeşit bir vahiyden söz etmektedir: "Onu, uyaranlardan olasın diye, Cebrâil, apaçık Arapça'yla senin kalbine indirmiştir" (eş-Şuarâ 26/193-195).

3. Cebrâil'in insan şekline girerek getirdiği vahiy, vahyin en kolay şeklidir. Cibrîl hadisi diye meşhur olmuş hadis bu yolla gelmiştir.

4. Cebrâil, görünmeden çıngırak sesine benzer bir ses halinde vahyin gelmesidir. Bu çeşit vahiy, Hz. Peygamber tarafından vahyin en ağır şekli olarak nitelenmiştir. Kendisinde tehdit ve korkutma olan âyetler bu çeşit vahiyle gelmiştir. Bu çeşit vahiy gelirken, Hz. Peygamber son derece heyecanlanır, titrer, çok soğuk günlerde dahi terlerdi (Buhârî, "Bed'ü'l-vahy", 2).

5. Cebrâil'in Hz. Peygamber'e uyku halinde getirdiği vahiydir. Bu tür vahiyle alınan söz Kur'an değildir

6. Cebrâil'in kendi aslî şekliyle getirdiği vahiydir. Bu şekliyle vahiy iki defa gerçekleşmiştir. Birincisi peygamberliğinin ilk günü Hira'da iken, ikincisi de mi`racda meydana gelmiştir: "Andolsun ki, onu bir diğer defa da sidretü'l-müntehânın yanında gördü" (en-Necm 53/13-14).

7. Vahyi, Hz. Peygamber'in doğrudan 'tan alması veya perde arkasından 'la konuşması şeklinde gerçekleşen vahiydir. Mi`racda gerçekleşmiştir.

aa) Mûcize

Sözlükte "insanı âciz bırakan, karşı konulmaz, olağan üstü, garip ve tuhaf şey" anlamlarına gelen mûcize, terim olarak "yüce 'ın, peygamberlik iddiasında bulunan peygamberini doğrulamak ve desteklemek için yarattığı, insanların benzerini getirmekten âciz kaldığı olağanüstü olay" diye tanımlanır.

Bir olayın mûcize sayılabilmesi için şu özellikleri taşıması gerekir:

a) Mûcize gerçekte 'ın fiilidir. "Peygamberin mûcizesi" denilmesi, mûcizenin onun aracılığıyla olması ve onun doğruluğunu göstermesi sebebiyledir.

b) Mûcize peygamberlerde meydana gelir. Peygamber olmayan birinin gösterdiği olağan üstülüğe mûcize denilemez.

c) Mûcize tabiat kanunlarına aykırı bir olaydır.

d) Mûcize, peygamberlik iddiasıyla birlikte bulunur. Peygamberlik iddiasından önce veya sonra olmaz.

e) Mûcize, peygamberin isteğine uygun olur. "Dağı yerinden kaldıracağım" diyen birisinin denizi yarması mûcize sayılmaz.

bb) Diğer Olağan Üstü Haller

Mûcize peygamberlik görevini üstlenmiş bir peygamberde meydana gelir.

a) İrhâs. Peygamber olacak şahsın, henüz peygamber olmadan önce gösterdiği olağan üstü durumlardır. Hz. Îsâ'nın beşikte iken konuşması gibi (el-Mâide 5/110-115).

b) Keramet. Peygamberine gönülden bağlı olan ve ona titizlikle uyan velî kulların gösterdikleri olağan üstü hallerdir.

c) Meûnet. Yüce 'ın velî olmayan bir müslüman kulunu, darda kaldığı veya sıkıntıya düştüğü zaman, olağan üstü bir şekilde bu darlık ve sıkıntıdan kurtarmasıdır.

d) İstidrac. Kâfir ve günahkâr kişilerden arzu ve isteklerine uygun olarak meydana gelen olağan üstü olaydır.

e) İhanet. Kâfir ve günahkâr kişilerden, arzu ve isteklerine aykırı olarak meydana gelen olaydır. Meselâ, peygamberlik taslayan inkârcılardan Müseylime, tek gözü kör olan bir adama, iyi olsun diye dua etmiş, bunun üzerine adamın öbür gözü de kör olmuştur.

h) Hz. Muhammed'in Peygamberliğinin İspatı

Hz. Peygamber'in, peygamberliğini ispat eden mûcizeler genellikle üç başlık altında incelenir.

aa) Mânevî (aklî) Mûcize Olan Kur'an Mûcizesi

Kur'an her çağdaki akıl sahibi insana hitap eden, akıllara durgunluk verecek derecede büyük ve ebedî bir mûcizedir

Kur'ân-ı Kerîm, hem söz hem de anlam yönünden mûcizedir. O, Arap edebiyatının zirvede olduğu bir dönemde inmiş, Araplar'a kendisinin bir benzerini getirmeleri için meydan okumuş, üslûbu, şaşırtıcı nazmı (ifadesi, lafzı), fesahat ve belâgatıyla onları âciz bırakmıştır. Ümmî olan Peygamber'in, 'tan aldığı vahiy ile insanlara bildirdiği Kur'an, en yüksek gerçekleri kapsamaktadır. Bilim ve tekniğin sonradan ulaştığı gerçekleri Kur'an asırlarca önceden haber vermiş, hiçbir buluş ve bilimsel gelişme, onun içeriği ile ters düşmemiştir

bb) Hissî Mûcizeler

Hz. Peygamber'in hissî mûcizelerinin bir kısmı da şahsının (bedeni ve kişiliği) dışında meydana gelmiştir. Bu tip mûcizelerinin en meşhurları şunlardır:

a) Bir gecenin çok kısa bir anında Mescid-i Harâm'dan, Mescid-i Aksâ'ya gitmesi ile başlayan isrâ ve mi`rac mûcizesi

b) Ayın iki parçaya ayrılması

c) Taşın Hz. Peygamber'le konuşması

d) İlk zamanlar yanında hutbe okuduğu hurma kütüğünün, minber yapıldıktan sonra, Hz. Peygamber'in minbere çıkışında inlemeye başlaması, bunun üzerine Hz. Peygamber'in ona yaklaşarak okşar gibi elini gezdirmesi ve kütüğün susması (Buhârî, "Menâkıb", 25).

e) Hayber fethinde bir yahudi kadının, Hz. Peygamber'i öldürmek amacıyla, ona kızartılmış zehirli koyun eti sunması üzerine, kendisinin zehirli olduğunu koyunun haber vermesi

cc) Haber Şeklindeki Mûcizeler

Bu tür bir mûcize, Hz. Peygamber'in herhangi bir eğitim ve öğretimden geçmediği halde geçmiş ve geleceğe dair vermiş olduğu haberleri ifade eder. Haberî mûcizeler arasında şunlar sayılabilir:

a) Hz. Peygamber önceki ümmetlerin tarihini okumadığı halde, yahudi ve hıristiyan bilginlerinin, geçmiş peygamberler ve eski ümmetler hakkındaki çeşitli sorularını vahiyle cevaplandırmıştır.

b) Bedir Savaşı gününde, düşman ordusundan kimlerin nerede öldürüleceklerini önceden haber vermiş ve dediği gibi çıkmıştır (Müslim, "Cennet", 17).

c) Kur'an'daki "Yakında o (müşrik) topluluğu bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır" (el-Kamer 54/45) âyeti Mekke'de inmiş, âyetin haber verdiği husus, Bedir Savaşı'nda gerçekleşmiştir.

d) Yine Kur'ân-ı Kerîm'deki "Kur'an'ı sana farz kılan , elbette seni dönülecek yere (Mekke'ye) döndürecektir..." (el-Kasas 28/85) âyetinde haber verilen husus Mekke fethiyle gerçekleşmiştir.

e) Peygamberimiz bir hadislerinde "Yeryüzü önümde dürülmüş ve onun doğusu ile batısı bana gösterilmiştir. Ümmetimin hâkimiyeti, bana dürülüp gösterildiği yerlere kadar ulaşacaktır" (Ebû Dâvud, "Fiten", 1) buyurmuştur. Gerçekte de öyle olmuş, İslâm'ın sesi, dünyanın her tarafına ulaşmıştır.

ÂHİRETE İMAN

a) Âhiret Günü ve Âhirete İman

Âhiret, sözlükte "son, sonra olan ve son gün" anlamlarına gelir.

Terim olarak âhiret, İsrâfil'in (a.s.) 'ın emriyle, kıyametin kopması için sûra ilk defa üflemesiyle başlayacak olan ebedî hayata denilir. İsrâfil (a.s.) sûra ikinci defa üfleyince insanlar diriltilip hesaba çekilecek, sonra dünyadaki iman ve amellerine göre ceza ve mükâfat görecek, cennetlikler cennete, cehennemlikler cehenneme girecek ve orada kalacaklardır.

Âhirete iman, iman esaslarından olup genellikle Kur'an'da "el-yevmü'l-âhir" (son gün) şeklinde, 'a imanla yan yana zikredilmiştir.

c) Âhiret Hayatının Devreleri

İnsanın ölümüyle âhiret hayatı başlar. Bu durumda âhiret, kabir (berzah) hayatı, kıyamet, ba`s (yeniden dirilme), haşir ve mahşer, defterlerin dağıtılması, hesap, mîzan, sırat, şefaat, cennet ve cehennem gibi devreleri kapsamaktadır.

aa) Kabir Hayatı (Berzah)

Ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar devam edecek hayata kabir hayatı denilir. Kabir hayatı "berzah" diye de anılmıştır

bb) Kıyamet ve Kıyamet Alâmetleri

Sözlükte "kalkmak, dikilmek, ayaklanmak" anlamlarına gelen kıyamet bir terim olarak, evrenin düzeninin bozulması, her şeyin alt üst edilerek yok olması, yok olan ve ölen şeylerin yeniden yaratılıp diriltilerek ayağa kalkması ve mahşere doğru yönelmesi demektir. Bu durumda kıyamet genel bir ölümden sonra genel bir dirilişi kapsamaktadır.

Kur'an'da kıyamet günü; saat, vâkıa (kesin olarak meydana gelecek olan), et-tâmmetü'l-kübrâ (en büyük felâket ve belâ), hâkka (gerçek olan), gaşiye (şiddetiyle birden bire halkı saran), karia (kapıyı çalacak gerçek) gibi isimlerle de anılmıştır.

2. Kıyamet Alâmetleri (Eşrâtü's-sâat)

1. Küçük Alâmetler. Dinî emirlerin ihmal edilmesi ve ahlâkın bozulması gibi insan iradesine bağlı olarak büyük alâmetlerden çok önce meydana gelecek olan olaylardır. Peygamberimiz'in gönderilmesi ve onunla peygamberliğin sona ermesi, ilmin ortadan kalkıp bilgisizliğin artması, şarap içme ve zinanın açıkça yapılır olması, ehliyetsiz insanların söz sahibi olması, adam öldürme olaylarının artması, dünya malının bollaşması, zekât verecek fakirin bulunmaması gibi olaylar kıyametin küçük alâmetlerinin bazılarıdır

2. Büyük Alâmetler. Kıyametin kopmasının hemen öncesinde meydana gelecek ve birbirini izleyecek olan olaylardır. Büyük alâmetler, tabiat kanunlarını aşan ve insan iradesinin dışında gerçekleşen olaylardır. Hz. Peygamber bir hadislerinde, "Kıyametten önce on alâmet görmediğiniz sürece dünyanın sonu gelmez" buyurmuş

a) Duman. Müminleri nezleye tutulmuş gibi bir duruma getiren ve kâfirleri sarhoş eden bir dumanın çıkışı ve bütün yeryüzünü kaplaması.

b) Deccâl. Bu isimde bir şahıs çıkacak ve Tanrılık iddiasında bulunacak, istidrâc denilen bazı olağan üstülükler gösterecek ve Hz. Îsâ tarafından öldürülecektir.

c) Dâbbetü'l-arz. Bu isimde bir canlı çıkacak, yanında Hz. Mûsâ'nın asâsı ve Hz. Süleyman'ın mührü bulunacak, asâ ile müminin yüzünü aydınlatacak, mühür ile kâfirin burnunu kıracak, böylelikle müminlerin ve kâfirlerin tanınmaları sağlanacaktır.

d) Güneşin Batıdan Doğması. Evrenin tek hâkimi 'ın emriyle güneş batıdan doğacak, bu olaydan sonra iman edenlerin imanı, kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir.

e) Ye'cûc ve Me'cûc'ün Çıkması. Bu isimde iki topluluğun yeryüzüne dağılarak bir süre bozgunculuk yapmaları da kıyametin bir başka büyük alâmetidir.

f) Hz. Îsâ'nın Gökten İnmesi. Hz. Îsâ kıyametin kopmasına yakın gökten inecek, insanlar arasında adaletle hükmedecek, Hz. Peygamber'in dini üzere amel edecek, deccâli öldürecek, sonra da ölecektir.

g) Yer Çöküntüsü. Biri doğuda, biri batıda, biri de Arap yarımadasında olmak üzere üç yer çöküntüsü meydana gelecektir.

h) Ateş Çıkması. Hicaz taraflarında büyük bir ateş çıkacak ve her tarafı aydınlatacaktır.

3. Sûr ve Sûra Üfürüş

Kelime olarak sûr, "seslenmek, boru, üflenince ses çıkaran boynuz" anlamlarına gelir. Terim olarak "kıyametin kopuşunu belirtmek ve kıyamet koptuktan sonra bütün insanların mahşer yerinde toplanmak üzere dirilmelerini sağlamak için İsrâfil (a.s.) tarafından üfürülecek olan boru"ya sûr denilir. Hz. Peygamber bir hadislerinde sûrun, kendisine üflenen bir boru ve boynuz olduğunu haber vermişlerdir

Kur'an âyetlerinden anlaşıldığına göre, İsrâfil (a.s.) sûra iki defa üfürecektir. İlkinde 'ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde olan her şey dehşetinden sarsılacak (nefha-i feza`=korku üfürüşü) ve her şey yıkılıp ölecek ve kıyamet kopacak (nefha-i sâik=ölüm üfürüşü), ikincisinde de insanlar dirilecek ve mahşer yerinde toplanmak üzere Rablerine koşacaklardır (nefha-i kıyâm=kalkış üfürüşü) (en-Neml 27/87; Yâsîn 36/51; ez-Zümer 39/68; el-Hâkka 69/13-16).

İsrâfil'in sûra iki defa üfürmesi arasında geçecek zaman ise kesin olarak bilinmemektedir.

cc) Ba`s (Yeniden Dirilme) ve Âhiret Halleri

1. Ba`s

"Öldükten sonra tekrar dirilmek" anlamına gelen ba`s, âhiret hayatının en önemli devrelerinden biridir. Kıyametin kopmasından sonra İsrâfil (a.s.) sûra ikinci defa üfürecek ve bütün canlı yaratıklar tekrar diriltileceklerdir.

Ehl-i sünnet inancına göre tekrar diriliş, hem beden hem de ruh ile olacaktır.

2. Haşir ve Mahşer

Sözlükte "toplanmak, bir araya gelmek" demek olan haşir, terim olarak yüce 'ın insanları hesaba çekmek üzere tekrar dirilişten sonra bir araya toplamasıdır. İnsanların toplandıkları yere mahşer veya arasât denilir.

3. Amel Defterlerinin Dağıtılması

Amel defterleri cennetliklere sağdan, cehennemliklere soldan veya arkadan verilir. Defteri sağdan verilenlere "ashâb-ı yemîn", soldan veya arkadan verilenlere "ashâb-ı şimâl" adı verilir. Defterin sağdan verilmesi bir müjde, soldan verilmesi ise azabın habercisidir.

4. Hesap ve Sual

Zerre ölçüsü hayır işleyenin mükâfatını, kötülük işleyenin cezasını göreceği ve hiçbir adaletsizliğin söz konusu olmayacağı sorgu ve hesap sırasında insanlara şu beş şey sorulacaktır: Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nasıl geçirdiği, malını nerede kazandığı, nereye harcadığı, bildiklerini uygulayıp uygulamadığı (Tirmizî, "Kıyâmet", 1).

5. Mîzan

Sözlükte "terazi" anlamına gelen mîzan, âhirette hesaptan sonra herkesin amellerinin tartıldığı ilâhî adalet ölçüsüdür

6. Sırat

Sırat cehennemin üzerine uzatılmış bir yoldur.

7. Havuz

Kıyamet gününde peygamberlere ihsan edilecek havuzlar bulunacaktır. Müminler bunların tatlı ve berrak suyundan içerek susuzluklarını gidereceklerdir. Kur'an'daki "Kuşkusuz biz sana kevseri verdik" (el-Kevser 108/1) âyetinde geçen kevser, genellikle havuz olarak anlaşılmıştır. Bu sebeple Hz. Peygamber'in kıyametteki havuzu için "havz-ı kevser" denilmiştir.

8. Şefaat

Âhirette bütün peygamberlerin 'ın izniyle şefaat etmeleri haktır ve gerçektir. Şefaat demek, günahı olan müminlerin günahlarının bağışlanması, olmayanların daha yüksek derecelere erişmeleri için peygamberlerin ve katındaki dereceleri yüksek olanların 'a yalvarmaları ve dua etmeleri demektir.

Hz. Peygamber'in bundan başka bir de genel ve kapsamlı bir şefaati vardır. Mahşerde bütün yaratıklar ıstırap ve heyecan içinde hesaplarının görülmesi için bekleşirlerken, o 'a dua ederek hesap ve sorgunun bir an önce yapılmasını ister. Buna "şefâat-i uzmâ" (en büyük şefaat) denilir. Peygamberimiz'in bu şefaati, Kur'an'da "makam-ı mahmûd" (övülen makam) adıyla anılır (el-İsrâ 17/79)

9. A`râf

"Dağ ve tepenin yüksek kısımları" anlamına gelen a`râf, cennetle cehennemin arasında bulunan sûrun ve yüksek kısmın adıdır.

Bilginler, a`râf ve a`râflıkların kimler olacağı konusunda farklı iki görüşe sahip olmuşlardır:

1. Herhangi bir peygamberin tebliğini duymamış olarak ölen insanlarla, küçükken ölen müşrik çocukları a`râfta kalacaklardır.

2. A`râflıklar, iyi ve kötü amelleri eşit olan müminlerdir. Bunlar cennete girmeden önce cennetle cehennem arasında bir süre bekletilecekler, sonra 'ın lutfuyla cennete gireceklerdir.

10. Cehennem

Kelime olarak "derin kuyu" anlamına gelen cehennem, âhirette kâfirlerin sürekli olarak, günahkâr müminlerin de günahları ölçüsünde cezalandırılmak üzere kalacakları azap yeridir. Kur'an'da cehennem için yedi isim kullanılmıştır: Cehennem (derin kuyu), nâr (ateş), cahîm (son derece büyük, alevleri kat kat yükselen ateş), hâviye (düşenlerin çoğunun geri dönmediği uçurum), saîr (çılgın ateş ve alev), lezâ (dumansız ve katıksız alev), sakar (ateş), hutame (obur ve kızgın ateş). Bazı bilginler bu yedi ismin, cehennemin yedi tabakası olduğunu ileri sürmüşlerdir.

11. Cennet

Sözlükte "bahçe, bitki ve sık ağaçlarla örtülü yer" anlamına gelen cennet, terim olarak "çeşitli nimetlerle bezenmiş olan ve müminlerin içinde ebedî olarak kalacakları âhiret yurdu"na denir. Cennet ve oradaki hayat sonsuzdur.

Kur'an'da cennet için çeşitli isimler kullanılmıştır. Cennetin tabakaları olması ihtimali de bulunan bu isimleri şöyle sıralayabiliriz: Cennetü'l-me'vâ (şehid ve müminlerin barınağı ve konağı olan cennet), cennet-i adn (ikamet ve ebedîlik cenneti), dârü'l-huld (ebedîlik yurdu), firdevs (her şeyi kapsayan cennet bahçesi), dârü's-selâm (esenlik yurdu), dârü'l-mukame (ebedî kalınacak yer), cennâtü'n-naîm (nimetlerle dolu cennetler), el-makamü'l-emîn (güvenli makam).

KAZÂ ve KADERE İMAN

a) Kazâ ve Kaderin Anlamları

Kader sözlükte "ölçü, miktar, bir şeyi belirli ölçüye göre yapmak ve belirlemek" anlamlarına gelir. Terim olarak "yüce 'ın, ezelden ebede kadar olacak bütün şeylerin zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini, ezelî ilmiyle bilip sınırlaması ve takdir etmesi" demektir. 'ın ilim ve irade sıfatlarıyla ilgili bir kavram olan kader, evreni, evrendeki tüm varlık ve olayları belli bir nizam ve ölçüye göre düzenleyen ilâhî kanunu ifade eder.

Sözlükte "emir, hüküm, bitirme ve yaratma" anlamlarına gelen kazâ, Cenâb-ı Hakk'ın ezelde irade ettiği ve takdir buyurduğu şeylerin zamanı gelince, her birisini ezelî ilim, irade ve takdirine uygun biçimde meydana getirmesi ve yaratmasıdır. Kazâ 'ın tekvîn sıfatı ile ilgili bir kavramdır.

d) İnsanın İradeli Fiilleri ve Fiillerinin Yaratılması

aa) 'ın ve İnsanın İradesi

Sözlükte "seçmek, istemek, yönelmek, tercih etmek ve karar vermek" anlamlarına gelen irade terim olarak, " 'ın veya insanın ilgili seçeneklerden birini seçip belirlemesi, tayin ve tahsis etmesi" diye tanımlanır.

'ın iradesi ezelîdir, sonsuzdur, sınırsızdır, herhangi bir şeyle bağlantılı değildir ve mutlaktır. İnsanın iradesi ise sonlu, sınırlı, zaman, mekân vb. şeylerle bağlantılıdır.

Ehl-i sünnet'in önemli iki kolu olan Eş`arîler ve Mâtürîdîler, insanın iradesi ve bu iradenin fiildeki rolü konusunda temelde görüş birliği içinde olmuşlardır. Ancak Eş`arîler, 'ın iradesinin her şeyi kuşattığını dikkate alarak, bu iradeye küllî (genel) irade adını vermişler ve böyle bir nitelendirme ile onu, kulun iradesinden ayırt etmek istemişlerdir. Mâtürîdîler ise, 'ın iradesine ilâhî ve ezelî irade demişler, küllî ve cüz'î irade terimlerini kulun iradesinin iki yönünü belirtmekte kullanmışlardır. Küllî irade, tarafından kula verilmiş olan, yapma veya yapmamayı tercihte aracı kabul edilen seçme yeteneğidir. Cüz'î irade ise küllî iradenin, iki taraftan birine aktif biçimde yönelmesinden ibarettir. Mâtürîdîler bu sebeple cüz'î iradeye, azm-i musammem (kesinleşmiş karar), ihtiyâr (seçim) ve kasıt (yönelme) adını da verirler.

cc) İnsanın Fiillerinin Yaratılması

İnsanın fiilleri, zorunlu (ıztırarî) fiiller ve ihtiyarî (iradeli) fiiller olmak üzere ikiye ayrılır. Nefes alışımız, kalp atışımız, midemizin sindirimi gibi zorunlu ve refleks hareketlerimizin oluşturduğu fiillere ıztırarî fiiller adı verilir. Bunların oluşumunda insan iradesinin herhangi bir rolü yoktur. Dolayısıyla da insan bu fiillerden sorumlu değildir.

Yazı yazmak, oturup kalkmak, namaz kılmak veya kılmamak, hayır veya şer, iyi veya kötü bir şey işlemek gibi hür irademizle seçerek yaptığımız fiiller ise iradeli fiillerimizdir. İradeli fiillerimizin oluşumunda herhangi bir baskı ve zorlama altında değilizdir. Her ne şekilde olursa olsun bizi ve yaptıklarımızı yaratan Teâlâ olduğu için, bizim her iki çeşit fiilimizi yaratan da Teâlâ'dır.

e) Tevekkül

Sözlükte "güvenmek, dayanmak, işi başkasına havale etmek" anlamlarına gelen tevekkül terim olarak, hedefe ulaşmak için gerekli olan maddî ve mânevî sebeplerin hepsine başvurduktan ve yapacak başka bir şey kalmadıktan sonra 'a dayanıp güvenmek ve ondan ötesini 'a bırakmak demektir.

f) Hayır ve Şer

Sözlükte "iyilik, iyi, faydalı iş ve fayda" anlamlarına gelen hayır, 'ın emrettiği, sevdiği ve hoşnut olduğu davranışlar demektir. Sözlükte "kötülük, fenalık ve kötü iş" demek olan şer de 'ın hoşnut olmadığı, sevmediği, meşrû olmayan, işlenmesi durumunda kişinin ceza ve yergiye müstehak olacağı davranışlar demektir.

g) Rızık

Sözlükte "azık, yenilen, içilen ve faydalanılan şey" anlamına gelen rızk, terim olarak, "yüce 'ın, canlılara yiyip içmek ve yararlanmak için verdiği her şey" diye tanımlanır. Bu tanıma göre rızık, helâl olan şeyleri kapsadığı gibi, haram olanları da kapsamaktadır.

Ehl-i sünnet rızık konusunda şu temel prensipleri benimsemiştir:

1. Yegâne rızk veren (rezzâk-ı âlem) Teâlâ'dır.

2. Rızkı yaratan ve veren Teâlâ'dır. Kul, 'ın evrende geçerli tabii kanunlarını gözeterek çalışır, çabalar, sebeplere sarılır ve rızkı kazanmak için tercihlerde bulunur. da onun bu tercihine ve çabasına göre rızkını yaratır.

3. Haram olan bir şey, onu kazanan kul için rızık sayılır. Fakat 'ın haram olan rızkı, kulun kazanmasına rızâsı yoktur

h) Ecel

Sözlükte "önceden tesbit edilmiş zaman ve süre" anlamına gelen ecel, terim olarak, insan hayatı ve diğer canlılar için belirlenmiş süreyi ve bu sürenin sonunu yani ölüm anını ifade eder.

Ecel hiçbir sebeple değişmez.

Ehl-i sünnet bilginlerine göre, öldürülen şahıs da (maktul) bütün insanlar gibi eceliyle ölmüştür. Çünkü ecel, hayatın tereddütsüz olarak son bulduğu andır.

FIKIH

fıkıh kelimesi sözlükte "bir şeyi bilmek, iyi ve tam anlamak, iç yüzünü ve inceliklerini kavramak" anlamına gelir.

Terim olarak ise, hicrî ilk asırlarda zihnî çaba ile elde edilen dinî bilgilerin tamamını ifade eder.

Fıkhın, şer`î delillerden elde edilen fıkhî hükümleri sistematik tarzda ele alan dalına fürû-i fıkıh, delillerden hüküm elde etme metodunu inceleyen dalına da usûl-i fıkıh denir. Fıkıh ilminde uzman olan kimselere de fakih (çoğulu fukahâ) denildiğini biliyoruz. Fıkıh ferdin 'a, kendine ve topluma karşı amelî sorumluluklarını, beşerî ilişkilerin sübjektif, ahlâkî ve objektif (hukukî) yönlerini bütünüyle kuşattığından ve bir bakıma İslâm toplumunun dini anlama ve yaşama tarzını ve çeşitliliğini, kültür ve geleneğini temsil ettiğinden İslâm hukuku tabirinin ilk planda çağrıştırdığı dar ve şeklî alana göre daha kapsamlıdır. Fakat Batı'daki İslâmoloji çalışmalarının etkisiyle fıkıh yerine İslâm hukuku tabiri de eş anlamlı olarak kullanılır olmuştur.

A) GENEL OLARAK

Kur'ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber'in sünneti,

B) DELİLLER

Fıkıh ve usûl-i fıkıh bilginleri sağlıklı bir zihinsel işlemde, araştırılan hususa dair hüküm vermeye ulaştıran veya bir hükmün kanıtlanmasını sağlayan vasıtaya, daha özel ifadeyle araştırılan hususta şer`î-amelî nitelikteki hükme ulaştıran vasıtaya delil derler. Delil, içerdiği bilginin kaynağı açısından aklî-naklî, ulaştırdığı sonuç hakkında karşı ihtimali ortadan kaldırıp kaldırmaması açısından kat`i-zannî ayırımına tâbi tutulabilir. Fıkıhta delil genelde, fıkhî bir hükmün dinî-hukukî dayanağı (edille-i şer`îyye, edilletü'l-ahkâm) anlamında kullanıldığından, hüküm kaynağı aslî deliller de, bu kaynaktan hüküm elde etmeye yarayan metotlar da çoğu zaman delil olarak adlandırılır. Bu sebepledir ki, Kur'an ve Sünnet'i anlamayı, naslarla çözümü beklenen olay arasında bağ kurmayı ve naslardan olayı aydınlatacak bir sonuç çıkarmayı hedefleyen aklî ve mantıkî metotların aynı zamanda şer`î (dinî-hukukî) delil olarak adlandırılması da bu sebepledir.

Şer`î deliller, üzerinde ittifak edilen-ihtilâf edilen deliller şeklinde bir ayırıma da tâbi tutulabilir. Naklî deliller sahibine aidiyeti (sübût) ve bir anlamı ifade ermesi (delâlet) yönüyle kat`î veya zannî olabilmektedir.

Fıkıh literatüründe yaygın genel kabule göre şer`î delillerden Kitap, Sünnet, icmâ ve kıyas aslî deliller; istihsan, istislah (mesâlih-i mürsele), istishâb, sedd-i zerâyi` gibi deliller de fer`î veya tâli deliller grubunda yer alır. Bu aslî delillerin bir diğer adı da "dört delil"dir (edille-i erbaa). Bu tür adlandırma bir bakıma, üzerinde ittifak edilen-ihtilâf edilen deliller ayırımı olarak da algılanabilir. Hatta Kur'an ve Sünnet'i delil, diğerlerini de bu iki delilden hüküm çıkarma metotları olarak değerlendirmek daha doğrudur. Akıl da bu bölümlemede bir yönden delil bir yönden de delilleri anlama ve mevcut metotları işleme melekesi konumundadır

a) Kitap

Kitap, yani Kur'an Hz. Peygamber'in sünnetiyle birlikte İslâm dininin ve onun dinî-hukukî (şer`î) hükümlerinin aslî kaynağını teşkil eder. Fıkıh usulünde de İslâm hukukunun aslî ve tâli kaynakları incelenirken aslî delillerden ilk sırada kitap yer alır.

b) Sünnet

Sünnet fıkıh usulünde, Hz. Peygamber'in söz, fiil ve onayları (takrir) demek olup İslâm dininin Kur'ân-ı Kerîm'den sonraki ikinci ana kaynağını teşkil eder. Fıkıh dilinde, özellikle de ilmihal literatüründe sünnet ise, Hz. Peygamber'in yolunu izleyerek yapılan fakat farz ve vâcip kapsamında olmayan fiiller anlamındadır.

c) İcmâ

Fıkıh usulü terimi olarak icmâ' "Muhammed (s.a.) ümmetinden olan müctehidlerin Hz. Peygamber'in vefatından sonraki herhangi bir devirde şer`î bir meselenin hükmü üzerinde fikir birliği etmeleridir" şeklinde tanımlanır. Tanım, icmâın oluşmuş sayılabilmesi için hangi şartların arandığı konusunda da fikir vermektedir. Bu anlamıyla icmâ, fıkhın kaynakları arasında üçüncü sırayı tutar.

İcmâ müctehidlerin, şer`î bir meselenin hükmüne dair görüşlerini aynı yönde olmak üzere tek tek açıklamaları yoluyla meydana gelebileceği gibi (sarih icmâ), şer`î bir mesele hakkında bir veya birkaç müctehid görüş belirttikten sonra, bu görüşten haberdar olan o devirdeki diğer müctehidlerin açıkça aynı yönde kanaat belirtmemekle birlikte itiraz beyanında da bulunmayıp sükût etmeleri suretiyle de (sükûtî icmâ) oluşabilir. İslâm bilginlerinin büyük çoğunluğuna göre, sarih icmâ, kesin ve bağlayıcı bir kaynaktır. Sükûtî icmâın bağlayıcı delil olup olmayacağı ise fakihler arasında tartışmalıdır.

d) Kıyas

Fıkıh usulü terimi olarak kıyas, "naslarda (Kitap ve Sünnet'te) hükmü bulunmayan fıkhî meseleye, aralarındaki illet (gerekçe) birliği sebebiyle, naslarda düzenlenmiş meselenin hükmünü vermek" şeklinde tanımlanır. Kıyas işlemini meydana getiren unsurlara "erkânü'l-kıyas" (kıyasın rükünleri) denir. Bu rükünler şunlardır: 1. Asıl. Hükmü nas tarafından belirlenmiş fıkhî olay. 2. Fer`. Hükmü nas tarafından belirlenmemiş fıkhî olay. 3. Aslın hükmü. Asıl hakkında sabit olan ve kıyas yoluyla fer`e de uygulanmak istenen hüküm. 4. İllet. Asla ait hükmün konmasına esas teşkil eden özellik. Kıyas yoluyla fer` için belirlenen hüküm ise kıyasın rüknü değil, kıyas işleminin sonucu ve semeresidir.

e) İstihsan

İstihsan, müctehidin bir meselede, özel bir delil sebebiyle, o meselenin benzerlerinde verdiği hükümden vazgeçip başka bir çözümü benimsemesi, ya da iki farklı kıyas imkânı bulunduğunda, ilk bakışta dikkat çekmeyen kıyası (kapalı kıyası) gerekçe birliği açısından daha güçlü bulduğu için açık kıyasa tercih etmesidir. Buna göre, istihsan çeşitlerini iki gruba ayırmak mümkündür: 1. Genel hükümden istisna yoluyla yapılan istihsan.

2. Kapalı kıyas istihsanı. Ayrıca istihsan kavramının "hakkaniyet", "hüsnüniyet", "hakkın kötüye kullanılmaması", "kolaylık" gibi hukuk ilke ve kavramlarının yoğun biçimde uygulanmasına imkân veren zengin bir içeriğe sahip olduğu da söylenebilir. İstihsanın genellikle Hanefî ve Mâlikî mezheplerine özgü bir delil olduğu fikri yaygın olmakla birlikte, furû-i fıkıh eserlerini inceleyenler, birçok yönüyle bu metodun -isim belirtilmeksizin- diğer mezheplerce de benimsenmiş olduğunu görürler.

f) İstislâh (Mesâlih-i Mürsele)

İslâm hukuk terminolojisinde maslaha terimi geniş anlamda kullanıldığında, hem "yarar sağlama"yı hem "zararı savma"yı ifade eder.

Maslahanın bu iki yönü ayrı ayrı anlatılmak istendiğinde birincisi için "celbü'l-menfaa" (veya celbü'l-maslaha), ikincisi için "der'ü'l-mefsede" veya "def`ü'l-mefsede" tabiri kullanılır.

-yorum yoluyla da olsa- nasların kapsamına girmeyen ya da "illet" bağı kurularak (kıyas yoluyla) nasta düzenlenmiş bir olaya bağlanamayan fıkhî bir meselenin hükmünü İslâm fıkhının genel ilkelerine göre belirleme yöntemine "istislâh", bu metodu uygulayarak hükme ulaşırken esas alınan maslahatlara da "mesâlih-i mürsele" denir.

g) Örf ve Âdet

Bir başka anlatımla, İslâm hukukunun "doğrudan" kaynakları arasında yer alamayan örf ve âdet, hüküm çıkarmada üstlendiği rolü daha çok istihsan ve istislâh gibi metotlar aracılığıyla yerine getirmiştir.

Fakihlere göre bir toplumdaki örf ve âdetin geçerliliği için onun yaygın ve sürekli olması, nasların lafzına ve ruhuna yani İslâm hukukunun temel ilkelerine aykırı düşmemesi gerekir. Bu şartları taşıyan örfe sahih örf, taşımayana da fâsid örf adı verilir.

h) İstishâb

Fıkıh usulü terimi olarak istishâb, daha önce varlığı bilinen bir durumun -aksine delil bulunmadıkça- varlığını koruduğuna hükmetme yöntemidir. İstishâb metodunun temelini, İslâm hukukunun en kapsamlı beş genel kuralından biri olan "el-yakýnü lâ yezûlü bi'ş-şek" (Mecelle'deki ifadesi ile "Şek ile yakýn zâil olmaz" (madde 4) kaidesi oluşturur. Buna göre, kesin olarak varlığı (ya da var olmadığı) bilinen bir durumun değiştiğine dair delil bulunmadıkça o duruma göre hükmedilmesi asıldır; bir tereddüt sebebiyle o hüküm ortadan kaldırılamaz ve o durum için yeni delil istenmez

İstishâb, önceden varlığı bilinen hüküm itibariyle üç nevidir:

a) İbâha-i Asliyye İstishâbı. Buna göre bir şeyden yararlanma veya bir davranışta bulunma hakkında naslarda özel bir hüküm yoksa veya kıyas yahut istislâh yoluyla naslardan bu hususta özel bir sonuç çıkmıyorsa, "Eşyada aslolan mubahlıktır" prensibine göre o şeyden yararlanmanın veya o işi yapmanın mubah olduğu sonucuna ulaşılır. Bu tarz hüküm verme metoduna "istishâb" denir.

b) Berâet-i Zimme İstishâbı. Bir kimsenin borçlu veya suçlu olduğuna dair delil bulunmadıkça borçsuz ve suçsuz kabul edilmesi esastır. Buna göre, alacaklı olduğunu iddia eden kimse bunu isbat edemediği takdirde davalının borçlu olmadığına; yine, suç işlediği iddia edilen kişinin bu fiili isbat edilmedikçe aynı prensibe göre suçlu olmadığına hükmedilir.

c) Vasıf İstishâbı. Şer`an varlığı kabul edilen bir hükmün, sebebinin ortadan kalktığı ispat edilmediği sürece sabit sayılması esastır. Meselâ, satım ve mirasçılık gibi bir mülkiyet sebebine binaen sabit olan mülkiyetin, geçerli bir nikâh akdinden sonra kurulan evlilik bağının, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, ortadan kalktığını gösteren bir delil olmadığı sürece devam ettiğine hükmedilir.

ı) Sahâbe Sözü.

Fıkıh usulü bilginlerine göre, Hz. Peygamber'e yetişip ona iman etmiş ve örfen arkadaş denebilecek bir süre onunla birlikte bulunmuş kimseye sahâbî denir. Sahâbeden intikal eden fetvaların ve onların fıkhî görüşlerinin şer`î bir delil sayılıp sayılmayacağı fakihler arasında ayrı bir tartışma konusu olmuştur. Rey ve ictihad ile bilinemeyecek konularda sahâbe sözünün sünnet kapsamında değerlendirilmesi, rey ve ictihad ile bilinebilecek konularda ise sahâbî sözünün bağlayıcı sayılmaması görüşü hâkimdir. Bununla birlikte daha sonraki dönem müctehidleri, hüküm verirken sahâbeden nakledilen fetvalara ayrı bir değer atfetmişler özellikle tüm sahâbî görüşlerinin dışına çıkmamaya özen göstermişlerdir. Dört halifenin görüş ve uygulamaları da amelî değeri ve daha sonraki dönemlere uzanan kalıcı tesirleri sebebiyle fıkıh literatüründe ayrı bir önemi haiz olmuştur.

j) İslâm Öncesi Şeriatlar

Hz. Muhammed'den önceki ilâhî dinlerin hükümlerinden (şer`ü men kablenâ) Kur'ân-ı Kerîm'de veya Hz. Peygamber'in sünnetinde yer almayanların müslümanlar için bağlayıcı olmadığında âlimler fikir birliği içindedir.

k) Sedd-i Zerâi`

Harama, kötü ve zararlı bir sonuca vasıta olan davranışların yasaklanması, kötülüğe giden yolların kapatılması demek olan sedd-i zerâi`, bütün İslâm âlimlerince benimsenen bir ilke olmakla birlikte daha çok Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinde telaffuz edilen ve sıklıkla işletilen bir metot olmuştur. Bunun karşılığında yer alan ve iyiliğe götüren yolların açılması anlamına gelen feth-i zerâi` de yine İslâm hukukunda hâkim ilkelerden biridir.

İslâm hukukçuları kötülüğe, haram ve zararlı olan şeye götürüp götürmemesi açısından fiilleri üç kısma ayırırlar:

a) Aslen câiz olmakla birlikte kötülüğe götürmesi çok şüpheli veya nâdir olan davranışlar aslî hükmü üzere bırakılmıştır. Meselâ pazarda satılan üzümün şarap imalâtında, silâhın suç işlenmesinde kullanılması muhtemel olsa bile satıcıya bu kötü sonuçtan emin olmadığı sürece bir sorumluluk terettüp etmez. b) Kötülüğe ve harama yol açması kesin olan davranışlar, meselâ şarap imalâtçısına üzüm satmak, kumarhane işletmecisine iş yeri kiralamak böyledir. Bu kabil işler sedd-i zerâi` prensibi gereği genelde yasak sayılmıştır.

c) Kötülük ve harama yol açması kesin veya nâdir olmayan fakat muhtemel olan davranışlara gelince Hanefî ve Şâfiîler hukukî ilişkilerde istikrarı ve güven ortamını koruyabilmek için objektif delilleri ve şeklî şartları esas almışlar ve kesin veya çok kuvvetli bir sebep-sonuç ilişkisi olmadığı sürece yasaklama yani sedd-i zerâi` ilkesini işletme cihetine gitmemişlerdir.

C) RE'Y ve İCTİHAD

Re'y ve ictihad, en genel anlamıyla, aslî iki delil olan Kur'an ve Sünnet'i, sayılan metotları ve benzerlerini kullanarak anlama, yorumlama ve metinle akıl ve toplum arasını buluşturma faaliyetidir.

Sözlükte "şahsî görüş, düşünce ve kanaat" mânasına gelen re'y kelimesi fıkıh literatüründe "hakkında açık bir nas yani âyet veya hadis metni bulunmayan fıkhî bir konuda müctehidin belli metotlar uygulayarak ulaştığı şahsî görüş" anlamında kullanılan bir terimdir. İctihad sözlükte "zor ve meşakkatli bir işi gerçekleştirme uğrunda kişinin olanca gayreti göstermesi", fıkıh ilminde ise "fakihin şer`î-amelî bir meselenin hükmünü ilgili delillerden çıkarabilmek için olanca gayreti sarfetmesi" anlamına gelir. Bu melekeye sahip olan kimseye müctehid denir. İlk dönemlerde fakih ve müftü de müctehidle eş anlamlı olarak kullanılmıştır.

MÜKELLEFİYET ve HÜKÜM

İslâmî terminolojide mükellefiyet, kişinin dinin hitabına muhatap olması halini ifade eden bir terimdir. Mükellef de, dinî hitapla yükümlü tutulan, düşünce, söz ve davranışlarına birtakım dünyevî-uhrevî, dinî-hukukî sonuçlar bağlanan aklî melekeleri yerinde (âkıl) ve ergin (bâliğ) olan insan demektir. Mükellefiyetin temel şartı ehliyet, yani kişinin dinî-hukukî sorumluluk taşımaya elverişli olmasıdır.

A) EHLİYET

Ehliyet, kişinin dinî ve hukukî hükme konu (muhatap) olmaya elverişli oluşu demektir.

İslâm hukukunda ehliyet "vücûb ehliyeti" ve "edâ ehliyeti" şeklinde iki ana safhaya, insan hayatı da cenin, çocukluk, temyiz, bulûğ ve rüşd şeklinde devrelere ayrılmıştır.

Vücûb ehliyeti, kişinin haklara sahip olabilme ve borç altına girebilme ehliyetidir. Vücûb ehliyetinin temelini zimmet ve hukukî kişilik teşkil eder; bu ehliyetin yaş, akıl, temyiz ve rüşd ile alâkası yoktur. Aklî ve bedenî gelişimi ne durumda olursa olsun yaşayan her insanın bu tür ehliyete sahip olduğu kabul edilir. Ceninin sağ doğması kaydıyla miras, vasiyet, vakıf ve nesep haklarının bulunduğu bu sebeple de eksik vücûb ehliyetine sahip olduğu belirtilir. Edâ ehliyeti ise, kişinin dinen ve hukuken muteber olacak tarzda davranmaya ve hukukî işlem yapmaya elverişli oluşu demektir. Edâ ehliyetinin temelini akıl ve temyiz gücü teşkil eder. Akıl ve temyiz gücü tam olduğunda tam edâ ehliyetinden, eksik olduğunda ise eksik edâ ehliyetinden söz edilir. Kişinin iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ana hatlarıyla olsun ayırabilmesi demek olan temyiz, edâ ehliyetinin başlangıcıdır. Temyiz çağına gelmeyen çocuğun, akıl hastasının ve bu hükümde olan kimselerin edâ ehliyeti yoktur. Henüz bulûğa ermemiş fakat temyiz çağına gelmiş çocuklar ise eksik edâ ehliyetine sahiptir. Kişiler yaklaşık olarak yedi yaşından bulûğa kadar mümeyyiz sayılır. Mümeyyizlerin dinî edâ ehliyeti ile hukukî (medenî) edâ ehliyeti bazı farklılıklar gösterir. Mümeyyiz çocuklar iman, namaz, oruç, hac, kefâret, cihad, iyiliği emredip kötülüğü engelleme gibi dinî ödevlerle ve bedenî ibadetlerle mükellef değildir. Davranışlarının hukukî-malî sorumluluğu bulunsa da cezaî sorumlulukları yoktur. Bu sebeple bu kimseler için dinî teklif ehliyeti ile cezaî ehliyet ortak özellikler taşır. Ancak çocukların dinî hayata, ibadetlerin ifasına erken yaşta alıştırılması ve bu yönde eğitilmesi tavsiye edilmiştir. Ayrıca Mu`tezile temyiz çağından itibaren 'a imanın vâcip olduğu, Ahmed b. Hanbel de çocuğun on yaşından itibaren namaz ve oruçla mükellef sayılacağı görüşündedir. İslâm âlimleri, mümeyyiz çocuk mükellef tutulsun-tutulmasın, imanın ve ifa ettiği ibadetlerin sahih olduğu görüşündedir. Ancak bulûğdan önce yapılan hac ibadeti sahih olsa bile bulûğ sonrası farz olabilecek hac farîzasını düşürmez. Mümeyyiz çocuğun ve bu hükümde olan kimselerin yaptığı hukukî işlemlere gelince hibeyi, sadakayı, vasiyeti kabul gibi sırf fayda yönü bulunan ve mal varlığında artışa yol açan hukukî işlemleri kimsenin izin ve onayına bağlı olmaksızın geçerli olur. Mahiyet icabı hem kâr hem de zarar yönü bulunan alım satım, kira, şirket gibi bedelli hukukî işlemleri ancak kanunî temsilcisinin izin veya onayı ile geçerli olur. Hibede bulunma, borç ikrarı, kefalet gibi sırf zarar sayılan hukukî işlemleri ise mümeyyiz de kanunî temsilcisi de yapamaz. Bu sınırlamalar hem sınırlı aklî yetişkinliğe ve muhakeme gücüne sahip bulunan mümeyyiz küçüğü hem de üçüncü şahısları korumayı amaçlayan tedbirlerdir. Bu sebeple edâ ehliyeti bulunmayan gayri mümeyyiz küçük ve akıl hastaları dinen mükellef sayılmazlar. Uyku, unutma, baygınlık gibi ârızî hallerde de mükellefiyet yoktur. Hz. Peygamber "Üç kişiden kalem (sorumluluk) kaldırılmıştır; uyanıncaya kadar uyuyan, bulûğa erinceye kadar çocuk ve aklî dengesine kavuşuncaya kadar deli"

B) HÜKÜM

İslâm dininin, insanların dünya ve âhiret mutluluğunu sağlamak üzere getirdiği kuralların bütününe şer`î hükümler (ahkâm-ı şer`îyye) veya ilâhî hükümler (ahkâm-ı ilâhiyye) tabir edilir. Şer`î hüküm denince, âyet ve hadislerin doğrudan ifade ettiği hükümler anlaşılır ve bunlar da konuları itibariyle itikadî, ahlâkî ve amelî olmak üzere üç ana gruba ayrılabilir. Dinin itikadî hükümleri, bütün dinî ahkâmın temelini oluşturur. İman esasları böyle olup bunlara kendi bütünlüğü içinde ve nasların bildirdiği şekilde inanılması esastır. Bu hükümlerle akaid ve kelâm ilimleri ilgilenir. Ahlâkî hükümler, insanların kendi aralarında ve diğer canlılarla ilişkilerini iyileştirip nefsin eğitilmesini hedefleyen hükümlerdir. Ahlâk ve tasavvuf ilimlerinin ana konusunu teşkil ederler.

Amelî hükümler, itikadî hükümlere nisbetle ikinci derecede oldukları için bunlara ahkâm-ı fer`iyye de denilir. Bu hükümler mükellefin dış dünyaya yansıyan davranışlarına bağlanacak sonuçları ve bunlarla ilgili kuralları konu edinir. Bunlar da ibadetler ve muâmelât şeklinde iki kısma ayrılır. İbadetler insan ruhunu ve iradesini terbiye eden, düşünme yeteneğini geliştiren, fikrî olgunluğunu artıran, dünyevî menfaati bulunsun veya bulunmasın sırf 'ın rızâsını kazanmak için yapılan fiil ve davranışlardır.

a) Vaz`î Hüküm

İki durum arasında şâriin kurduğu bağı ifade eden vaz`î hüküm, kendi içinde sebep, şart ve mâni` şeklinde üçe ayrılır. Bu grupta yer alan sebep, rükün, şart, mâni, sıhhat, fesad, butlân gibi ayırım ve kavramlar özellikle ibadetler ve ahvâl-i şahsiyye alanında önemli sonuçlara sahip olduğundan öncelikle bu temel kavramların bilinmesine ihtiyaç vardır.

Sebep. Şâriin varlığını hükmün varlığı, yokluğunu da hükmün yokluğu için alâmet kıldığı durumdur. Meselâ vakit namazın, ramazan ayının girmesi orucun, malın nisab miktarına ulaşması zekâtın sebebidir. İbadetler genelde mükellefin iradesi dışında gerçekleşen sebeplere, muâmelât ise iradesi ile gerçekleşen sebeplere bağlanmıştır. Satım akdi mülkiyetin intikali, hırsızlık ve adam öldürme öngörülmüş cezaların infazı için sebep olduğu gibi. Sebep doğmazsa hüküm de gerçekleşmez.

Rükün. Fıkıh ilminde bir şeyin varlığı kendi varlığına bağlı olan ve onun yapısından bir parça teşkil eden bir unsuru ifade eder. Bu daha çok Hanefîler'in tanımına göre yapılmış bir açıklamadır. Diğer fakihlere göre, bir şeyin temelde varlığı kendisine bağlı husus -o şeyin yapısından bir parça teşkil etmese de- rükün olarak anılır. İbadetlerde rükünler ve bunların yanında sıhhat şartları o ibadetin farzlarını oluşturur. Bunlardan birinin eksik olması o ibadeti geçersiz (bâtıl, fâsid) kılar. Namazda Kur'an okumanın (kıraat), rükû veya secdenin terkedilmesi böyledir.

Şart. Bir hukukî sonucun varlığı kendi varlığına bağlı olan, ancak kendisinin varlığı onun varlığını zaruri kılmayan ve onun yapısından bir parça teşkil etmeyen fiil veya vasıftır. Meselâ namaz için abdest, nikâh akdinde şahit şarttır. Bunlar olmadan namaz ve nikâh olmaz. Ancak bunlar namazın ve nikâhın birer parçası olmadığı gibi abdest ve şahit namazı ve nikâhı zorunlu kılmaz. Şâri` bir şartı bir hükmün muteber olması için gerekli görmüşse buna şer`î şart denir. Bu şartlar bulunmadan ibadetler ve hukukî işlemler gerçekleşmez. Küçüğe malının verilebilmesi için rüşd çağına gelmesi, zekâtta nisab miktarına mâlik olduktan sonra üzerinden bir yılın geçmesi şartları böyledir. İnsanların kendi hukukî işlemleriyle ilgili olarak ileri sürdükleri şartlara da ca`lî şartlar denir. Takyîdî ve ta`likî şartlar böyledir. Özellikle akidlerde hangi tür şartın ileri sürülebileceği ve bu şartların akde etkisi İslâm hukukçuları arasında geniş tartışmalara yol açmıştır.

Mâni`. "Varlığı sebebe hüküm bağlanmaması veya sebebin gerçekleşmemesi sonucunu doğuran durum" şeklinde tanımlanır. Din ayrılığı ve mirasçısını öldürme mirasçı olmaya, hayız ve nifas halleri namazın farz olmasına, yakın kan hısımlığı nikâh akdine mâni` sayılmıştır. Nisab miktarı mala sahip olduğu halde aynı miktarda borcun bulunmasının zekâtın vâcip olmasına mâni` teşkil etmesi de bir diğer örnektir.

b) Teklifî Hükümler (Mükellefin Fiilleri)

Teklifî hüküm ise, şâriin mükelleften bir fiili yapmasını veya yapmamasını istemesi veya onu yapıp yapmama arasında serbest bırakması demektir.

aa) Beş Temel Teklifî Hüküm

1. VÂCİP

Dinî literatürde vâcip, Hanefîler hariç fakihlerin çoğunluğuna göre, kesin bir delille ve kesin bir surette yapılması istenen dinî yükümlülüğü ifade ederse de Hanefîler bunu farz ve vâcip şeklinde iki kademede ele almayı uygun görürler.

a) Farz

Sözlükte "bir şeyi kesinleştirmek, takdir etmek, pay ve parçalara ayırmak, belirlenmiş şey ve pay" anlamlarına gelen farz fıkıh ilminde, ve Resulü'nün mükelleften yapılmasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği fiil demektir.

Farz, mükellefin ifa sorumluluğu açısından farz-ı ayın ve farz-ı kifâye şeklinde iki kısma ayrılır. Farz-ı ayın, şâriin her bir mükellefin ayrı ayrı ifa etmesini istediği mükellefiyettir. O emri başkalarının yerine getirmekte oluşu kişiyi sorumluluktan kurtarmaz. Aksine bir delil olmadıkça, şâriin emirleri o fiilin aynî farz olduğuna delâlet eder. Namaz, oruç, hac, zekât gibi temel ibadetler böyledir. Farz-ı kifâye ise, müslümanların ferden değil de toplum olarak sorumlu oldukları mükellefiyetlerdir. Cenaze namazının kılınması, cihad, ilimle meşguliyet, meslek ve sanatların icrası, iyiliklerin emredilip kötülüğün engellenmesi, şahitlik böyledir. Bu görevleri toplumun bir kesimi yerine getirince diğerlerinden sorumluluk kalkar. Hiç kimse yerine getirmezse bütün müslümanlar vebal altında kalır. Farz-ı kifâyenin sevabı yalnız onu işleyene aittir. Toplumda farz-ı kifâyeyi ifa edecek ikinci bir ehil kimse kalmadığında artık bu farz tek ehil kimse için farz-ı ayın hükmünü alır. Toplumda bir olayla ilgili şahitlik yapacak, iyiliği emredip kötülüğü engelleyecek veya hastayı tedavi edecek başka kimse bulunmadığında bu görevlerin ifası ehliyetli kişi için aynî farz haline gelir.

b) Vâcip

Sözlükte "sabit, lâzım, var ve gerekli olan şey" anlamına gelen vâcip fıkıh ilminde fakihlerin çoğunluğuna göre farz ile eş anlamlı olup şâriin mükelleften yapılmasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği fiil demektir. Hanefîler ise kat`î delille sabit olan hükme farz, zannî delille sabit olan hükme vâcip diyerek ikili bir ayırım yapmışlardır.

Hanefîler'e göre vâcip iki kısma ayrılır:

a) Kat`î bir delile yakın derecede kuvvetli görünen zannî bir delille sabit olan vâcipler. Bu kısma giren vâcipler amelî farz veya zannî farz adını alır. Vitir namazı, abdestte başın dörtte bir miktarını meshetme böyledir.

b) Zannî delil olan haber-i vâhid ile sabit olan vâcipler ise önem derecesi itibariyle amelî farzın altında ve sünnetin üstündedirler. Meselâ namazda Fâtiha okuma, vitir namazında kunut tekbiri, bayram tekbirleri, namazın sehiv secdesi ile ikmal edilen vâcipleri böyledir.

2. MENDUP

Mendup, teşvik edilen, yapılması kesin olmayan bir tarzda istenen, yani farz ve vâcip olmayan davranışların genel adıdır. Hanefî fıkhında, farz ve vâcip dışında yapılması uygun görülen davranışlar -kuvvetliden zayıfa doğru olmak üzere-; sünnet, müstehap (mendup) ve âdâb olarak sıralanır. Diğer mezheplerde ise mendup, bir bağlayıcılık söz konusu olmaksızın yapılması istenen şey olarak tanımlanır. Bu mezheplerin mendup anlayışı, Hanefîler'in sünnet anlayışına oldukça yakındır.

a) Sünnet

Sünnet, Hz. Peygamber'in söz, fiil ve onayının genel adı olup fıkıh usulünde Kur'an'la birlikte İslâm'ın aslî iki kaynağını ve delilini teşkil eder. Fürû-ı fıkıhta, özellikle de teklifî hüküm açısından sünnet ise, Hz. Peygamber'in farz ve vâcip kapsamı dışında kalan yani kesin ve bağlayıcı olmaksızın tavsiye ve örnek olma niteliğini taşıyan söz ve fiillerinin genel adıdır. Hanefîler'in dışındaki fakihler, ve Resulü'nün kesin ve bağlayıcı olmayan tarzda yapılmasını istediği veya tavsiye ettiği fiillerin tamamını kapsamak üzere mendup terimini kullanırlar. Diğer bir ifadeyle, Kur'an ve hadislerden gerek doğrudan gerekse dolaylı olarak bir fiilin yapılmasının kesin ve bağlayıcı olmayan tarzda istendiği yani tavsiye edildiği sonucu çıkarılabiliyorsa, bu tür fiillere topluca mendup denilir. Meselâ boşanmalarda şahit bulundurulmasını, borçluya mühlet verilmesini, akidleşmelerin yazılmasını emreden âyetler fakihlerin çoğunluğunca böyle anlaşılmıştır. Mendubun da önem derecesine göre kendi içinde sünnet, müstehap, fazilet, âdâb gibi terimlerle ifade edilen bir derecelendirmeye tâbi tutulduğu görülür. Bu itibarla sünnet, mendup grubu içinde yani yapılması iyi ve güzel olan, tavsiye edilen fakat terkedilmesinde bir günah ve cezanın terettüp etmediği fiiller grubunda en üst sırayı işgal eder. Hanefîler'in ise mendubu genelde müstehap mânasında kullandıklarını bu arada belirtmek gerekir.

Sünnet kendi içinde üç kısma ayrılır: Müekked sünnet, gayr-i müekked sünnet, zevâid sünnet. Hz. Peygamber'in devamlı yaptığı, sırf bağlayıcı ve kesin bir emir olmadığını göstermek için nâdiren terkettiği fiillere müekked sünnet denilir. Bunlar bir bakıma dinî vecîbeler için koruyucu ve tamamlayıcı bir nitelik de taşımakta olup önem yönüyle farz ve vâcipten sonra üçüncü sırayı işgal eder. Meselâ abdest alırken ağza ve burna su verme, sabah namazının sünneti, ezan, kamet, cemaatle namaz böyledir. Bu nevi sünneti yerine getiren katında hoş karşılanır, övgüye lâyık görülür, sevap kazanır. Terkeden cezaya ve günaha çarptırılmasa da dinen azarlanmayı ve kınanmayı hak eder. Öte yandan farz namazların cemaatle kılınması, ezan gibi dinî şiârlardan olan sünnetin fert planında terki câiz olmakla birlikte toplum olarak terk ve ihmali câiz görülmez

Hz. Peygamber'in ibadet ve taat türünden olup bazan yaptığı bazan da terkettiği veya çoğu zaman yaptığı bazan da terkettiği fiil ve davranışlara gayr-i müekked sünnet denilir. Nâfile ve müstehap, hatta mendup tabirleri de çoğu kez bu anlamda kullanılır. İkindi ve yatsı namazlarının farzlarından önce kılınan dörder rekâtlık namazlar, vâcip kapsamında olmayan infak ve yardım böyledir. Bu tür sünneti yerine getiren sevap ve övgüye lâyık görülür, terkeden dinen kınanmaz. Bu iki sünnet (müekked ve gayr-ı müekked) çeşidine "hüdâ sünneti" de denir.

Hz. Peygamber'in, katından bir tebliğ veya 'ın dinini açıklama niteliği taşımaksızın insan olması itibariyle yaptığı normal ve beşerî davranışlara ise zevâid sünnet veya âdet sünneti denilir. Hz. Peygamber'in giyim ve kuşam tarzı, yeme ve içme tarzı, zevkleri, kına ile saç ve sakalını boyamış olması böyledir. Esasen bu fiiller dinî mükellefiyet çerçevesinde değildir. Yapılması dinen tavsiye de edilmemiştir. Bununla birlikte bir müslüman Hz. Peygamber'in bu tür davranışlarını ona olan sevgi ve bağlılığından dolayı yaparsa sevap ve övgüye lâyık olur. Terkederse kınanmaz ve günah işlemiş olmaz.

Farz namazlardan önce ve sonra kılınması sünnet olan namazlar için, Şâfiî mezhebinde ayrıca vitir namazı ve şevvalde tutulan altı gün oruç için revâtib sünnet tabiri kullanılır. Fakihlerin çoğunluğuna göre teravih namazları da revâtib sünnetler arasındadır.

b) Müstehap

Sözlükte, "sevimli olan, tercih edilen ve güzel bulunan iş" demektir. Hz. Peygamber'in bazan işleyip bazan terkettiği, âlimlerin ve sâlih kulların öteden beri yapageldikleri ve tavsiye ettikleri fiil ve davranışlara dinî terminolojide müstehap denilir. Müstehaplar ibadetlerin ve beşerî ilişkilerin daha güzel ve verimli olmasını sağlayan âdâb ve ahlâk kuralları niteliğindedir.

3. MUBAH

Mubah kelimesi sözlükte "açığa çıkan, açıklanan, serbest bırakılan şey" demektir. Dinî bir terim olarak ise, bu sözlük anlamıyla bağlantılı olarak, şâriin mükellefi yapıp yapmamakta serbest bıraktığı fiilleri ifade eder. Helâl, câiz, mutlak gibi terimler de, genelde aynı mânada kullanılır ve mükellefin yapması veya terketmesi halinde herhangi bir övgü yahut kınamayı gerektirmeyen davranışlarını belirtir. Bununla birlikte aralarında bazı cüz'î anlam farklılıkları bulunduğu için mubah teriminin yanı sıra câiz ve helâl terimleri üzerinde de ayrıca durmak gerekir.

Fıkıh usulünde şer`î-teklifî hüküm beş kategoride ele alınır.

Bunlardan vâcip ve mendup yapılması gerekenleri, haram ve mekruh ise yapılmaması gerekenleri ifade eder.

Mubah ise iki gruba da dahil olmayıp yapılması veya terkedilmesi yönünde herhangi bir şer`î-dinî yükümlülüğün bulunmadığı fiil ve konumu ifade eder. Bazı usulcüler mubahı, şâriin yapılmasına izin verdiği fiiller olarak da tarif ederler.

Mubahın hükmü, yapılıp yapılmamasının dinen eşit değer hükmünde olması, yapılmasında da yapılmamasında da sevap ve günahın olmamasıdır. Bununla birlikte mubahın iyi niyetle ve ibadet kastıyla işlenmesi halinde fâilin ecir ve sevap kazanacağı da ifade edilir. Bir kimsenin cihada hazırlık amacıyla spor ve beden eğitimi yapması buna örnek gösterilir. Öte yandan, bir fiilin kural olarak mubah olması, o fiilin sürekli ve ölçüsüz şekilde işlenmesi veya terkedilmesinin de mubah olduğu anlamına gelmez

a) Câiz

Câiz sözlükte "geçip gitmek, mümkün, serbest ve geçerli olmak" anlamlarına gelen "cevâz" kökünden türetilmiş bir isim olup fıkıh terimi olarak, dinen veya hukuken yapılmasına müsaade edilen fiilleri ifade eder. Bu anlamdaki müsaadeyi belirtmek üzere de "cevâz" kavramı kullanılır.

b) Helâl

"Haram"ın karşıtı olan "helâl", sözlükte bir fiilin mubah, câiz ve serbest olması ve yasağın kalkması gibi anlamlara gelir. Dinî bir terim olarak da helâl, şer`an izin verilmiş, hakkında şer`î bir yasaklama ve kısıtlama bulunmayan davranışı ve onun dinî-hukukî hükmünü ifade eder. Câiz, mubah, mutlak gibi terimler de aralarında cüz'î anlam farklılıkları bulunmakla birlikte genelde aynı anlamda kullanılır ve mükellefin yapıp yapmamakta muhayyer bırakıldığı davranışları belirtmek üzere kullanılır.

4. MEKRUH

Mekruh sözlükte "sevilmeyip kerih, nahoş görülen şey" demektir. Bunun mastarı olan kerâhet de sözlükte "çirkinlik, sevimsizlik, bir şeyi sevmemek ve hoşlanmamak" gibi anlamlara gelir. Fıkıh terimi olarak ise mekruh, şâriin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı olmayan tarzda istediği fiil ve davranışlardır. Gerek şâriin bu tarz yasaklaması gerekse bu yasaklamanın sonucu kerâhet diye anılır; yasaklanan fiil için de mekruh terimi kullanılır.

Mekruh fiil işleyen cezayı hak etmez; bazan kınanma ve azarlamaya müstehak olur. Ancak mekruh fiili rızâsı için terkeden, kişi, övülmeye ve sevaba müstehak olur.

Hanefî fakihlere göre ise mekruh iki nevidir:

a) Tahrîmen Mekruh

Bu, şâriin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği bir fiil olmakla birlikte, bu talep haber-i vâhid gibi zannî bir delil ile sabit olmuştur. Bu tür mekruh harama yakın olup, vâcibin karşıtıdır. İki kişi arasında yapılan bir akdi bozmak üzere yeni bir fiyat teklif etmek, başkasının evlenme teklifinde bulunduğu kadına evlenme teklifinde bulunmak gibi. Vâciplerin terkedilmesi de mekruhtur. Bu nevi mekruhun hükmü, haram bir fiili işleyenin hükmü gibidir, yani cezayı gerektirir. Ancak haramdan farkı, bunu inkâr eden kişi kâfir olmaz.

b) Tenzîhen Mekruh

Bu, şâriin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarzda istediği fiildir. Bu tanım, cumhûr-ı fukahânın mekruh tanımına uygundur. Tenzîhen mekruh, helâle yakın olup, mendubun karşıtıdır. İkindi namazından sonra, güneşin batmasından az önce nâfile namaz kılmak, soğan, sarımsak yiyerek camiye gitmek, abdest alırken suyu israf etmek gibi fiiller bu kısma örnek verilebilir. Bu nevi mekruhun hükmü, herhangi bir cezayı ve kınanmayı gerektirmemesidir. Ancak tenzîhen mekruh hükmündeki fiili istemek, üstün ve faziletli olan davranış tarzının terkedilmesi demektir.

5. HARAM 36. SAYFA

Teklifî hükümlerden biri olan haram; sözlükte "yasak, memnu" demek olup helâlin zıddıdır. Dinî terim olarak ise, "şâriin yapılmasını kesin ve bağlayıcı bir ifade ve üslûpla yasakladığı fiil"dir. Yasaklama işine tahrîm veya hazr, yasaklanan şeye harâm, muharrem veya mahzûr, bu yöndeki hüküm ve vasfa da hurmet denilir.

Haram ve mekruh, şâriin yasakladığı, yapılmasını istemediği fiillerin iki nevidir. Yasaklama açık ve kesin bir üslûpla ve delille olmuşsa haramdan, daha esnek ve yumuşak bir üslûpla veya daha zayıf bir delille olmuşsa mekruhtan söz edilir.

a) Haram Fiillerin Nevileri

Haram fiiller iki nevidir:

1. Haram li-aynihî. Şâriin, bizzat kendisindeki kötülük sebebiyle, baştan itibaren ve temelden haramlığına hükmettiği fiildir. Zina, hırsızlık, adam öldürme, dinen murdar sayılan eti yeme, evlenme mânii olanlarla evlenme gibi. Bu tür bir haram fiili işleyen kişi günahkâr olur ve âhirette cezaya çarptırılmayı hakeder. Bu, haramın uhrevî sonucudur.

2. Haram li-gayrihî. Aslında meşrû ve serbest olduğu halde, haram kılınmasını gerekli kılan geçici durumla ilgili olan fiildir. Meselâ, bayram gününde oruç tutmak böyledir. Esas itibariyle orucun kendisi meşrû bir fiildir. Fakat bu fiilin bayram gününde yapılmasını haram kılmıştır. Çünkü bu günde kullar 'ın misafirleri sayılırlar. Bayram gününde oruç tutmak ise, böyle bir misafirliği kabullenmekten kaçınmak anlamına gelir ki, bu davranış müslümana yakışmaz.

bb) Azîmet ve Ruhsat

Sözlükte azîmet "bir şeye kesin olarak yönelmek, niyetlenmek" anlamındadır. Fıkıh ilminde ise, "meşakkat, zaruret ve ihtiyaç gibi ârızî bir sebebe bağlı olmaksızın ilkten konmuş olan ve normal durumlarda her bir mükellefe ayrı ayrı hitap eden aslî hüküm" demektir.

Azîmet farz, vâcip, sünnet, müstehap niteliğindeki bir davranışın yapılmasını; haram, mekruh gibi davranışların da yapılmamasını ifade eden bütün teklifî hükümleri içine alır. Meselâ namaz, oruç, hac başta olmak üzere 'ın kullarını yükümlü tuttuğu bütün dinî vecîbeler genel tarzda her mükellef kişi için konulmuş birer azîmet hükmüdür. Aynı şekilde şarap içme, domuz eti yeme, zina etme gibi haram olan fiiller de her mükellefi bağlayıcı genel hükümlerdir.

Azîmetin karşıtı ruhsattır. Sözlükte "kolaylık, devamlı olan" ruhsat, fıkıh ilminde "meşakkat, zaruret, ihtiyaç gibi ârızî bir sebebe bağlı olarak azîmet hükmünü terketme imkânı veren ve yalnız söz konusu ârızî durumla sınırlı bulunan hafifletilmiş ve geçici hükmü" ifade eden bir terimdir. Meselâ mükelleflerin oruç tutması bir azîmet hükmüdür. Fakat hasta ve yolculara karşılaştıkları güçlük sebebiyle, oruç tutmama kolaylığı tanınmış ve bunlardan tutamadıkları oruçlarını normal hale dönünce kazâ etmeleri istenmiştir. Domuz etinin yenmesi, şarabın içilmesi haram olduğu halde, susuzluktan veya açlıktan ölme tehlikesiyle karşılaşan kimseye bu azîmet hükmünü terkedip domuz etinden veya şaraptan hayatî tehlikeyi atlatacak miktarda yemesi içmesi mubah kılınmıştır. İbadetlerin şekil şartlarıyla ilgili birçok ruhsatın tanınmış olması da burada hatırlanmalıdır. Bu ruhsatlar, zaten mükellefiyetlerin çok az ve sınırlı tutulduğu İslâm dininin rahmet ve kolaylık dinî olmasının, 'ın kulları için zorluğu değil kolaylığı dilemiş bulunmasının tabii sonuçlarıdır.

Dinin teklifî hükümleri incelendiğinde birkaç çeşit ruhsatın bulunduğu görülür.

a) Haramı İşleme Ruhsatı. Zaruret veya zaruret derecesine varan ihtiyaç hallerinde haram bir fiil mubah hatta vâcip hale gelebilir. Haramı işleme ruhsatının bulunduğu bazı durumlarda mükellef azîmet hükmüne uymakla ruhsattan yararlanma arasında serbest bırakılır. Ölüm tehdidi altında kalan kimsenin imanını gizleyip küfrü telaffuz etmesine ruhsat vardır. Bu mubah olmakla birlikte bu kimse imanını açıklamakta direnir de öldürülürse şehid olur.

b) Vâcibi Terketme Ruhsatı. Farz veya vâcip olan bir fiilin edasında mükellef için ek bir meşakkat bulunduğunda, bu vâcibi terketme ruhsatı tanınır. Ramazan orucu bütün mükelleflere farz olduğu halde hasta ve yolculara, sonradan kazâ etmek üzere oruç tutmama kolaylığı tanınmıştır. Mükellef bu ruhsattan yararlanıp yararlanmamakta serbesttir.

c) Genel Kurala Aykırı Bazı Akidleri ve Hukukî İşlemleri Yapabilme Ruhsatı. Bazı akidler ve hukukî işlemler İslâm hukukunun o konudaki genel kurallarını veya genel şer`î delillere aykırı olduğu halde insanların duyduğu ihtiyaca bağlı olarak mubah sayılmıştır. İleride teslim edilecek bir malın peşin para ile satın alınması demek olan selem akdi, mevcut olmayan bir malın satımı mahiyetinde olsa da, insanların ihtiyacına binaen Hz. Peygamber tarafından câiz görülmüştür. Eser siparişi sözleşmesi de (istisna) böyledir.

İleride teslim edilecek bir malın peşin para ile satın alınması demek olan selem akdi, mevcut olmayan bir malın satımı mahiyetinde olsa da, insanların ihtiyacına binaen Hz. Peygamber tarafından câiz görülmüştür. Eser siparişi sözleşmesi de (istisna) böyledir.

d) Önceki semavî dinlerde mevcut ağır hükümlerin İslâm'da kaldırılmış olması da, ilâhî teşriin genel seyri içinde İslâm ümmeti için ruhsat hükmündedir. Namazın, ibadete ayrılmış yerin dışında geçerli olmaması, ganimetlerin haram olması, malın dörtte birinin zekât olarak kesilmesi hükümlerinin müslümanlar hakkında kaldırılmış veya çok hafifletilmiş olması böyledir.

İLMİHAL

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve Müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

Bu sebeple İslâm bilginleri temizliği maddî temizlik, hükmî temizlik ve mânevî temizlik şeklinde üç safhalı bir faaliyet olarak görmüşlerdir. Beden, elbise ve çevre temizliği şeklinde ifade edilebilecek olan maddî temizliğin de, genelde ibadete hazırlık ve ön şart olarak, kimi durumda ibadet olarak değerlendirilmiş olması, ona, İslâm kültüründe bir ibadet içeriği kazandırıldığını gösterir. Abdest ve gusül, hükmî temizlik kademesidir. Üçüncü kademede ise kişinin uzuvlarını gıybet, yalan, haram yemek, mala hıyanet etmek gibi günahlardan, kalbini haset, kibir, gösteriş, hırs ve benzeri kötü huy ve hastalıklardan, hatta benlik ve bilincini 'ın gayrısından (mâsivâ) temizlemesi gelir. Müslümanın kademe kademe arınması ve temizlenmesi, 'ın huzuruna böyle bir safiyet ve arılıkla çıkması öğütlenir.

Görünür kir ve pisliklerin giderilmesi "necâsetten tahâret", abdestsizlik durumunun kaldırılması ise "hadesten tahâret" olarak adlandırılır. Her iki tür temizlik de ibadete hazırlık olmakla birlikte aralarında mahiyet farkı olduğu açıktır. Bu farkı göstermek üzere Türkçe ilmihal kitaplarında birincisine "maddî temizlik", ikincisine "dinî temizlik" veya "mânevî temizlik" denilmiştir. Her iki nitelendirme eksik olduğu gibi yanlış anlaşılmaya da müsaittir.

MADDÎ ve HÜKMÎ TEMİZLİK

A) SULARIN HÜKMÜ

Hanefî fıkıh kültüründe su, doğal su özelliğine sahip olup olmaması yönüyle mutlak ve mukayyet su, yenilenme ve akıcılık özelliğine göre de durgun ve akarsu kısımlarına ayrılır. Sularla ilgili pratik bilgiler, literatürde bu ayırım ve adlandırma içinde verilmeye çalışılır.

a) Mutlak Su - Mukayyet Su

Yaratıldığı tabii halini koruyan, mahiyetini değiştirecek başka maddeler karışmamış suya mutlak su denilir. Yağmur, kar, deniz, ırmak, kaynak ve kuyu suları normalde böyledir. Mutlak suyun üç özelliği ve iki tabiatı vardır. Özellikleri, rengi, kokusu ve tadıdır; iki tabiatı da inceliği ve akıcılığıdır. Öte yandan mutlak su, temiz ve temizleyici olup olmama yönüyle beş kısma ayrılır. Suyun temizleyici sayılması, abdest ve gusül gibi hükmî temizlik aracı olabilmesinin câiz oluşunu, temiz sayılması ise diğer maddî temizlik ve kullanım aracı olabilmesini ifade eder.

1. Rengi, kokusu ve tadı bozulmamış, içine pis bir madde karışmamış, kullanılması mekruh ve şüpheli hale gelmemiş sular hem temiz hem de temizleyici sayılırlar. Tabiatta normal halde bulunan mutlak sular kural olarak böyledir. İnsanın, at, deve, sığır, koyun ve keçi gibi eti yenen hayvanların ve kuşların artığı sular da, bu sulara maddî bir slik bulaşmadığı sürece kural olarak hem temiz hem temizleyicidir.

2. Temiz ve temizleyici olmakla birlikte kullanılması mekruh olan sular: Tavuk gibi eti yenen, kedi gibi eti yenmeyen evcil hayvanların, çaylak, doğan gibi yırtıcı kuşların artığı sular böyledir. Hz. Peygamber kedi hakkında "O pis değildir, çünkü aranızda dolaşıp duran yaratıklardandır" (Ebû Dâvûd, "Tahâre", 3 buyurarak bunlardan sakınmanın imkânsızlığına işaret etmiştir. Eti yenmeyen yırtıcı kuşların gagaları kemik olduğundan, artığı sular diğer yırtıcı hayvanlarınkinden farklı görülmüştür. Bu tür sularla abdest almak veya gusletmek mekruhtur. Ancak normal su bulunmadığında bu sular hem abdest ve gusül gibi hükmî temizlikte hem de maddî temizlikte kullanılabilir.

3. Abdest, gusül gibi hükmî temizlikte kullanılmış olan sular (mâ-i müsta`mel), maddî bakımdan temiz olsalar bile ikinci defa hükmî temizlikte kullanılamaz. Fakihler bu suların temizleyici olmadığını söylerken bunu anlatmak istemişlerdir. Ancak fakihlerin çoğunluğu aslî özelliklerini kaybetmemesi ve maddî bir kirlilik de taşımaması kaydıyla kullanılmış suyu temiz sayar ve bu suyun maddî temizlikte kullanılabileceğini söyler. Bazı fakihlerin ise ihtiyatla hareket edip kullanılmış suları dinen necis su grubunda mütalaa ettiği görülür. Bu görüş ayrılıkları suyun kıt olması halinde kullanılabilecek bazı ruhsatlar içermesi sebebiyle faydadan hâlî değildir. Abdestsiz veya cünüp olan kimsenin suyu almak veya sıcaklığına bakmak amacıyla elini suya sokmasıyla bu su kullanılmış sayılmaz.

4. Temiz ve temizleyici olmayan sular: İçine slik düştüğü kesin olarak veya galip zan ile bilinen -tanımı aşağıda gelecek olan- az miktardaki sular ile içine düşen pislikten dolayı rengi, tadı veya kokusu bozulan büyük su birikintileri ve akarsular böyledir. Köpeğin, eti yenmeyen vahşi hayvanların artığı sular da temiz değildir.

5. Eşek ve eşekten doğan katırın artığı suların hükmî temizlikte kullanılıp kullanılmayacağı ise şüphelidir. Temiz su bulunmadığında bunlarla abdest ve gusül alınır ve ayrıca teyemmüm yapılır.

İçine temiz bir maddenin katılmasıyla incelik ve akıcılığını kaybeden mutlak sulara veya tabii bir oluşumla meydana gelip özel bir isimle anılan sulara "mukayyet su" tabir edilir. Gül suyu, meyve suyu, maden suyu, diğer helâl meşrubat türleri veya içinde nohut, mercimek benzeri temiz şeylerin pişmesiyle incelik ve akıcılığını kaybeden sular böyledir. Mutlak sular temiz ve temizleyicilik özelliğini kaybetmediği sürece hem maddî pisliğin temizlenmesinde hem de hükmî temizlikte kullanılabilirken mukayyet sular, normal su bulunmadığı zaman sadece maddî temizlikte kullanılabilir.

Hanefîler dışındaki diğer mezheplerde sular genellikle 1. Temiz ve temizleyici sular, 2. Temiz fakat temizleyici olmayan sular, 3. Temiz olmayan yani necis sular şeklinde üç kısma ayrılarak incelenirse de, bu konuda genellikle tecrübe ve gözleme dayalı bilgiler kullanıldığından mezhepler arasında kayda değer bir görüş farklılığı yoktur.

b) Durgun Su - Akar Su

Suyun durgun veya akar olması, durgun ise miktarı, o suyun temiz ve temizleyici olma özelliğini belirlemede etkin rol oynar. Akar sular ile büyük havuz niteliğindeki durgun sular üç temel vasfından biri değişmedikçe yani rengi, tadı veya kokusu bozulmadıkça içine düşen bir pislikten dolayı temiz ve temizleyicilik özelliğini yitirmez. Buna karşılık küçük havuz niteliğindeki durgun sular, içine bir slik düşmekle üç temel vasfında değişme olup olmadığına bakılmaksızın temiz ve temizleyici olmaktan çıkar.

Hanefîler'e göre durgun suyun derinlik ve hacminden çok yüzey genişliği önemlidir. Hanefîler'e göre su, avuçlandığında elin dibe değmeyecek derinlikte olması kaydıyla, yüzeyinin yaklaşık olarak 50 m2 olması, Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise hacminin iki kulle (yaklaşık 206 litre) ve daha fazla miktarda olması halinde büyük havuz hükmünü alır. Mâlikîler'e göre ise normal abdest ve gusül suyu kabının alacağı su az su hükmündedir.

B) MADDÎ ve HÜKMÎ KİRLİLİK

Fıkıh literatüründe "tahâret" her iki tür temizliği de içine alan geniş bir kapsama sahipken maddî kirlilik genelde "necâset", hükmî kirlilik de "hades" terimleriyle ifade edilir. Beden, elbise ve namaz kılınacak yerde bulunan, namaz ve benzeri ibadetlerin sıhhatine de engel olan hakiki yani maddî pisliklerden temizlenmeye "necâsetten tahâret", abdestsizlik ve cünüplük gibi hükmî kirlilikten temizlenmeye de "hadesten tahâret" denilir. Her iki tür temizlik de namaz ve benzeri ibadetlerin ön şartı konumundadır.

a) Necâset

Necâset, hakiki ve maddî slik, kirlilik demek olup böyle maddeye "necis" tabir edilir.

Ana hatlarıyla ifade etmek gerekirse, etinin yenmesi ister helâl ister haram olsun, akıcı kanı olan kara hayvanlarından dinî usule uygun biçimde boğazlanmadan ölen veya öldürülen ve bu hükümde olan hayvanların etleri necistir. Kan, domuz eti, sarhoş edici içkiler, insan idrarı, dışkısı ve ağız dolusu kusmuğu, etinin yenmesi helâl olmayan hayvanların eti, idrarı ve dışkısı dinen necis (pis) olduğunda ittifak edilen maddelerdir. Fakihlerin çoğunluğu şarabı da maddeten necis saymışlardır.

Eti yenen hayvanların idrar ve dışkısını Mâlikî ve Hanbelîler necis saymazken Şâfiîler necis sayar. Hanefîler'e göre tavuk, kaz gibi kümes hayvanlarının dışkıları "necâset-i galîza" (ağır slik), sığır, koyun, geyik gibi dört ayaklı hayvanlarınki ise "necâset-i hafîfe" (hafif slik) olarak nitelendirilir. Hanefîler'e göre at, eşek ve katırın idrar ve dışkısı ile havada pislemeleri sebebiyle sakınılması zor olduğu için, atmaca, kartal, güvercin gibi kuşların dışkıları, hafif slik grubundadır. Domuz ve köpekte ihtilâf olmakla birlikte canlı hayvanların bedenleri necis olmayıp salya, idrar ve dışkıları etinin hükmüne tâbi olarak ağır veya hafif necis sayılır. Hayvanların derisi tabaklanınca temiz olur. Hanefîler domuz derisini, Şâfiîler domuz ve köpek derisini hariç tutarak meytenin (murdar hayvan) derisinin tabaklanınca temiz olacağı görüşündedir. Meytenin, içine kan nüfuz etmeyen boynuz, kemik, tüy, diş gibi katı cüzleri de Hanefîler'e göre temizdir. Hanefî ve Mâlikîler'e göre meni necis olsa da kurumuş ise ovalamakla temizlenmiş sayılır.

Ağır necâset ile hafif necâset arasında kirlenmeye yol açma yönüyle bir fark yoktur, ikisi de kirlilik sebebidir. Bu ayırım daha çok namazın sıhhatine engel olup olmama yönüyledir. Ağır sayılan necis madde eğer katı ise yaklaşık 3.5 gramı (1 dirhem), sıvı ise el ayasını (avuç içi) kapsayacak miktarı ve fazlası vücut, elbise veya namaz kılınacak yerde bulununca namazın sıhhatine engel olur. Hafif necâsetin ise bir uzvun veya onu örten elbisenin dörtte birinden az miktarına bulaşmış olması namazın sıhhatine engel olmaz. Temiz olmayan bir maddenin hoşgörü sınırını aşmayan miktarı ile namaz kılmak mekruh sayıldığından, namaza başlanmadan önce her türlü kir ve pis maddelerden temizlenmek gerekir.

Öte yandan, dinde güçlüğü giderip kolaylığı sağlama düşüncesiyle, kaçınılması zor olduğu için vücut ve elbiseye sıçrayan idrar serpintileri, sokaklarda yürürken sıçrayan çamur parçaları, sinek ve benzeri haşerattan bulaşan pislikler, necis maddelerin buhar ve tozu gibi nesneler aynı hoşgörü sınırı içinde bulunmuştur.

b) Hades

Hades fıkıh dilinde, abdestsizlik veya cünüplük sebebiyle insanda meydana geldiği var sayılan hükmî kirliliği veya bu kirliliğin sebebini ifade eder. Hades, büyük hades ve küçük hades şeklinde ikiye ayrılır. Gusülle giderilebilen cünüplük (cenâbet), hayız ve nifas gibi hükmî kirlilikler büyük hades, abdestle giderilebilen hükmî kirlilik de küçük hadestir. Buna bağlı olarak gusül büyük hükmî temizlik, abdest de küçük hükmî temizlik adını almıştır. Buna göre cünüplük, hayız ve nifas halleri büyük hükmî kirlilik halini, abdesti bozan sebeplerin varlığı da küçük hükmî kirlilik halini doğurur.

C) TEMİZLEME YOLLARI

Hükmî kirlilik hali demek olan hadesten, hükmî temizlik usulü olan ve her birinin kendine mahsus ayrıntılı hükümleri bulunan abdest, gusül ve teyemmümle temizlenilir. Dinen temiz sayılmayan maddî kirliliğin (necâset) ise çeşitli yol ve usullerle giderilmesi mümkündür.

Özetle ifade etmek gerekirse, temizliğin en genel ve tabii usulü su ile yıkamaktır. Suda kaynatma, ateşe sokma, silme, ovalama ve kazıma, kurutma, üzerine toprak serpme, içindeki suyun bir kısmını veya tamamını boşaltma, yapı değişikliği (istihâle), boğazlama ve tabaklama başlıca temizleme yol ve usulleri olarak zikredilebilir. Bunlar arasında içine necis bir maddenin düştüğü havuz, depo ve kuyuların temizliği ile büyük ve küçük abdest bozduktan sonra yapılacak beden temizliği ayrı bir önem taşır.

b) İstibrâ ve İstincâ

Küçük abdest bozduktan sonra idrar yolunda kalabilecek idrar damla ve sızıntılarının tamamen kesilmesi için bir süre bekleme, bundan sonra vücuttaki idrar sızıntılarını temizleme işlemine fıkıh dilinde "istibrâ" denilir.

literatürde "istincâ" terimiyle ifade edilen temizlik yani büyük abdest bozulduktan sonra dışkı ve idrar yollarında yapılacak dışkı, idrar vb. temizliği de müslümanın hayatında ayrı bir önem taşır.

Ağlamak, gözden yaş gelmesi, kabuk bağlamış bir yaranın kabuğunun kan çıkmaksızın düşmesi, tükürük ve sümüğe az miktarda kan karışması, ağız dolusu olmayan kusma, ısırılan elma, ayva gibi sert bir meyve veya kullanılan misvak-diş fırçası üzerindeki akıcılığı olmayan kan (diş eti kanaması hariç), sivrisinek, pire gibi haşeratın emdiği kan, namazda uyuklama, namazda sessiz gülme, tırnak kesme, tıraş olma kural olarak abdesti bozmaz.

[ VI. KADINLARA MAHSUS HALLER ]

İlmihal dilinde, kadınlara mahsus haller denince hayız, nifas ve istihâze terimleriyle ifade edilen üç durum kastedilir

A) HAYIZ

a) Süresi

Fıkıh bilginlerinin çoğunluğuna göre kadınlar 9 yaşlarından itibaren âdet görmeye başlar ve yaklaşık 50-55 yaşlarına geldiklerinde âdetten kesilirler. Bu rakamlar fakihlerin tecrübe birikimlerine göre verilmiş süreler olup bu konuda fiilî âdet görmenin başlaması ve sona ermesi esastır.

Hanefî mezhebine göre âdetin en az süresi 3, en uzun süresi 10 gündür. İki âdet arasında kalan en az temizlik süresi de 15 gündür.

Namaz

İbadet, 'a gönülden isteyerek yönelmek, tapmak, boyun eğmek ve itaat etmek demektir.

A) FARZ NAMAZLAR

Farz olan namazlar, aynî farz (farz-ı ayın) ve kifâî farz (farz-ı kifâye) olmak üzere ikiye ayrılır. Farz-ı ayın olan namazlar yükümlülük çağındaki her müslümana farz olup, her biri ayrı ayrı bunu yerine getirmekle mükelleftir. Farz-ı ayın olan namazlar, her gün beş vakit namaz ve her hafta cuma günleri kılınan cuma namazından ibarettir.

Farz-ı kifâye olan namaz ise, bir müslüman öldüğünde başta yakınları, komşuları ve tanıyanları olmak üzere müslümanlarca kılınması gereken cenaze namazıdır. Bu namazı birileri kılınca öteki müslümanlar cenaze namazı kılmadıkları için sorumlu olmazlar. Sevap ve fazileti ise namazı kılanlar elde etmiş olurlar.

B) VÂCİP NAMAZLAR

Vâcip namazlar, vâcip oluşu kulun fiiline bağlı olmayan (li-aynihî vâcip) ve vâcip oluşu kulun fiiline bağlı olan vâcip (li-gayrihî vâcip) olmak üzere iki kısımdır. Yatsı namazından sonra kılınan üç rek`atlık vitir namazı ile ramazan ve kurban bayramı namazları birinci grupta yer alır. Tilâvet secdesi de, her ne kadar namaz olmayıp bir secdeden ibaret olsa da, bu gruba sokulmaktadır. Ayrıca çoğunluk tarafından sünnet kabul edilmekle birlikte, bazı Hanefîler'in vâcip saydıkları küsûf namazı da (güneş tutulduğunda kılınan namaz) bu gruba girer.

İkinci grupta ise nezir namazı, sehiv secdesi ve ifsat edilen nâfile namazın kazâsı yer alır. Nezir namazı, esasen gerekli ve görev olmamakla birlikte, kişi bir vesileyle namaz kılmayı adadığı zaman kendi iradesiyle kendini yükümlü kılmış olur; artık bu yükümlülüğü yerine getirmesi gerekir.

Sünnet namazlar, vakit namazları yanında düzenli olarak kılınan sünnetleri (revâtib) ifade etmekte, nâfile namazlar ise düzenli olmayarak çeşitli vesilelerle 'a yakınlaşmak ve sevap kazanmak maksadıyla ayrıca kılınan namazları (regaib) ifade etmektedir.

Revâtib sünnetler dışındaki nâfile namazlar ise regaib adını alır.

Bunlar gönüllü olarak kendiliğinden kılındığı için "gönüllü (tatavvu) namazlar veya arzuya bağlı namazlar" olarak da adlandırılır. Teheccüd namazı, kuşluk (duhâ) namazı, istihâre namazı, yağmur duası, husûf namazı, küsûf nama-zı, tahiyyetü'l-mescid, tövbe namazı, evvâbîn namazı, tesbih namazı, ihra-ma giriş namazı, yolculuğa çıkış ve yolculuktan dönüş namazı, hâcet nama-zı, abdest ve gusülden sonra namaz regaib türünden nâfile namazlardır.

namazın kişiye farz olmasının şartları, müslüman olmak, bulûğ çağına ulaşmak ve akıllı olmak üzere üç tanedir.

Sünnet, Hz. Peygamber'in devamlı olarak yaptığı (muvâzebe) ve bir mazeret olmaksızın terketmediği şeydir. Namazda sübhâneke okumak, eûzü çekmek bu mânada sünnettir. Sünnetin yapılmasına sevap olmakla birlikte terkedilmesine ceza (ikab) yoktur, sadece kınama ve sitem (itâb) vardır.

Sünnet, Hz. Peygamber'in devamlı olarak yaptığı (muvâzebe) ve bir mazeret olmaksızın terketmediği şeydir. Namazda sübhâneke okumak, eûzü çekmek bu mânada sünnettir. Sünnetin yapılmasına sevap olmakla birlikte terkedilmesine ceza (ikab) yoktur, sadece kınama ve sitem (itâb) vardır.

Fakat sünnetlerin kasten terkedilmesi "isâet" (yanlış ve kötü davranış) olur. İsâet, Hanefîler'in tanımlamasına göre tenzîhen mekruhun üstünde, tahrîmen mekruhun altında yer alır.

A) NAMAZIN FARZLARI

Namazın dışındaki farzlar, namazdan önce ve namaza hazırlık mahiyetinde olduğu için "namazın şartları" (şurûtü's-salât) olarak adlandırılır.

Namazın içindeki farzlar ise, namazın varlığı ve tasavvuru kendisine bağlı olduğu, yani bu farzlar namazın mahiyetini oluşturduğu için "namazın rükünleri" (erkânü's-salât) adını alır.

Namazın rükünlerinin düzgün bir şekilde yapılması demek olan ta`dîl-i erkân Ebû Yûsuf'a ve Hanefîler'in dışındaki üç mezhebe göre rükün kabul edilmiştir. Kişinin kendi isteği ve fiili ile namazdan çıkması da (hurûc bi sun`ih) Ebû Hanîfe'ye göre bir rükündür. Farzlar arasında sıraya riayet etmek (tertip), Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre namazın rükünlerindendir.

İpek giysi giymek mekruh veya haram kabul edilse de, ipek elbise ile kılınan namaz geçerlidir.

Namaz esnasında avret mahallinin, kişinin iradesi dışında açılması durumunda, açılan yer eğer örtülmesi gereken yerin dörtte biri oranına ulaşmış ve bir rükün eda edilecek bir süre (sübhânellâhi'l-azîm diyecek kadar bir süre) açık kalmış ise kişinin namazı bozulur. Kendi iradesi ile açacak olursa namazı hemen bozulur.

Kâbe'nin bulunduğu noktadan 45 derece sağa ve sola sapmalar kıbleden (Kâbe yönünden) sapma sayılmaz. Sapma derecesi daha fazla olursa "kıbleye yönelme" şartı aksamış olur.

Binek Üzerinde Kıbleye Yönelme

Normal durumlarda binek üzerinde nâfile namaz kılmak câiz ise de, farz namaz kılınmaz.

Hanefî mezhebinde iki namazın birlikte kılınması (cem`), hac mevsiminde, Arafat ve Müzdelife dışında kabul edilmediği için, yağmur, çamur ve yolculuk gibi sebeplerle iki namazı birlikte kılmak söz konusu edilmemiştir.

aa) Beş Vakit Namazın Vakitleri

1. Sabah Namazının Vakti. Fecr-i sâdık da denilen ikinci fecrin doğmasından güneşin doğmasına, daha doğrusu güneşin doğmasından az önceye kadar olan süre sabah namazının vaktidir. Fecr-i sâdık, sabaha karşı doğu ufkunda tan yeri boyunca genişleyerek yayılan bir aydınlıktır. Bu ikinci fecre fıkıh literatüründe "enlemesine beyazlık" anlamında "beyâz-ı müsta`razî" denilir. Bu andan itibaren yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur. Bu vakit aynı zamanda, sahurun sona erip orucun başlaması (imsak) vaktidir.

Fecr-i kâzib de denilen birinci fecir ise, sabaha karşı doğuda tan yerinde ufuktan göğe doğru dikey olarak yükselen, piramit şeklinde, akçıl ve donuk bir beyazlıktır. Fıkıh literatüründe buna uzayıp giden beyazlık anlamında "beyâz-ı müstetîl" de denilir. Bu geçici beyazlıktan sonra, yine kısa bir süre karanlık basar ve bunun ardından da ufukta yatay olarak boydan boya uzanan, giderek genişleyip yayılan fecr-i sâdık aydınlığı başlar.

Sabah namazının ortalık aydınlandıktan sonra kılınması (isfâr) müstehaptır. Bu aydınlığın ölçüsü, atılan okun düştüğü yerin görülebileceği ölçüde bir aydınlıktır.

2. Öğle Namazının Vakti. Öğle namazının vakti, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe'ye göre, zeval vaktinden yani güneşin tepe noktasını geçip batıya doğru kaymasından itibaren başlar ve güneş tam tepedeyken eşyanın yere düşen gölge uzunluğu (fey-i zevâl) hariç, her şeyin gölgesi kendisinin iki misline ulaşacağı zamana kadar devam eder. Bu zamana "asr-ı sânî" denir.

Güneşin tepe noktasını geçmesine "zeval" denilir.

sabah namazının vaktin ilk kısmında değil son kısmında kılınması (isfâr) Hanefîler'ce daha faziletli kabul edilmiştir. Fakat sonrasında vakfe yapılacağı için Müzdelife'de kılınan sabah namazının, vaktin evvelinde kılınması (taglîs) daha uygun ve faziletlidir.

Sıcak bölgelerde, yaz günlerinde, öğle namazını geciktirip serinlikte kılmak (ibrâd) efdaldir. İkindi namazını, güneşin gözü kamaştırmayacak duruma gelmesinden önceki vakte kadar geciktirmek efdal, gözü kamaştırmayacak hale gelmesine kadar geciktirmek tahrîmen mekruhtur.

Akşam namazını her zaman ilk vaktinde, yani vakti girer girmez kılmak efdaldir. Yatsı namazını gecenin ilk üçte birine kadar geciktirmek efdaldir. Uyanacağına güvenen kişiler için, vitir namazını fecrin doğmasına yakın bir zamanda kılmak efdaldir.

Hiçbir namazın kılınamayacağı üç mekruh vakit şunlardır:

1. Güneşin doğmasından yükselmesine kadar olan zaman (şürûk zamanı ki bu yaklaşık 40-45 dakika civarındadır).

2. Güneşin tam tepe noktasında olduğu zaman (vakt-i istivâ).

3. Güneşin batma zamanı (gurûb). Gurup vakti, güneşin sararıp veya kızarıp artık gözleri kırpıştırmadan rahatlıkla bakılacak hale geldiği vakittir. Bu vakitte sadece, o günün ikindi namazının farzı kılınabilir.

b) NAMAZIN RÜKÜNLERİ

1. İftitah Tekbiri

İftitah "başlamak, kapıyı açıp girmek" anlamındadır. İftitah tekbiri (tahrîme), namaza başlarken alınan tekbir olup " üekber" cümlesini söylemektir.

Tekbir cümlesinde " " kelimesinin ilk harfi olan A harfini uzatarak "Âllah" yahut "Aallah" veya "Eallah" diye tekrarlayarak okumak câiz değildir. Bu şekilde okumak mânayı bozacağı için, farz yerine getirilmemiş ve namaz geçersiz olur.

3. Rükû

Hz. Peygamber'in uygulamasına en uygun rükû şekli, sırt ve baş düz bir satıh oluşturacak biçimde eğilmektir. Tarif edilen bu rükû duruşunda bir müddet beklemek (tuma'nîne) ve yine rükûdan doğrulup, secdeye varmadan önce uzuvları sakin oluncaya değin bir süre kıyam vaziyetinde beklemek (kavme) ta`dîl-i erkânın birer parçası olduğundan, Ebû Yûsuf'a ve Hanefî mezhebi dışındaki üç mezhebe göre tuma'nîne ve kavme farzdır. Ebû Hanîfe ve Muhammed'e göre ise vâciptir. Bu tume'nîne ve kavme süresinin asgari ölçüsü "sübhânellâhi'l-azîm" diyecek kadar durmaktır.

İLMİHAL

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve Müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

Bu sebeple İslâm bilginleri temizliği maddî temizlik, hükmî temizlik ve mânevî temizlik şeklinde üç safhalı bir faaliyet olarak görmüşlerdir. Beden, elbise ve çevre temizliği şeklinde ifade edilebilecek olan maddî temizliğin de, genelde ibadete hazırlık ve ön şart olarak, kimi durumda ibadet olarak değerlendirilmiş olması, ona, İslâm kültüründe bir ibadet içeriği kazandırıldığını gösterir. Abdest ve gusül, hükmî temizlik kademesidir. Üçüncü kademede ise kişinin uzuvlarını gıybet, yalan, haram yemek, mala hıyanet etmek gibi günahlardan, kalbini haset, kibir, gösteriş, hırs ve benzeri kötü huy ve hastalıklardan, hatta benlik ve bilincini 'ın gayrısından (mâsivâ) temizlemesi gelir. Müslümanın kademe kademe arınması ve temizlenmesi, 'ın huzuruna böyle bir safiyet ve arılıkla çıkması öğütlenir.

Görünür kir ve pisliklerin giderilmesi "necâsetten tahâret", abdestsizlik durumunun kaldırılması ise "hadesten tahâret" olarak adlandırılır. Her iki tür temizlik de ibadete hazırlık olmakla birlikte aralarında mahiyet farkı olduğu açıktır. Bu farkı göstermek üzere Türkçe ilmihal kitaplarında birincisine "maddî temizlik", ikincisine "dinî temizlik" veya "mânevî temizlik" denilmiştir. Her iki nitelendirme eksik olduğu gibi yanlış anlaşılmaya da müsaittir.

MADDÎ ve HÜKMÎ TEMİZLİK

A) SULARIN HÜKMÜ

Hanefî fıkıh kültüründe su, doğal su özelliğine sahip olup olmaması yönüyle mutlak ve mukayyet su, yenilenme ve akıcılık özelliğine göre de durgun ve akarsu kısımlarına ayrılır. Sularla ilgili pratik bilgiler, literatürde bu ayırım ve adlandırma içinde verilmeye çalışılır.

a) Mutlak Su - Mukayyet Su

Yaratıldığı tabii halini koruyan, mahiyetini değiştirecek başka maddeler karışmamış suya mutlak su denilir. Yağmur, kar, deniz, ırmak, kaynak ve kuyu suları normalde böyledir. Mutlak suyun üç özelliği ve iki tabiatı vardır. Özellikleri, rengi, kokusu ve tadıdır; iki tabiatı da inceliği ve akıcılığıdır. Öte yandan mutlak su, temiz ve temizleyici olup olmama yönüyle beş kısma ayrılır. Suyun temizleyici sayılması, abdest ve gusül gibi hükmî temizlik aracı olabilmesinin câiz oluşunu, temiz sayılması ise diğer maddî temizlik ve kullanım aracı olabilmesini ifade eder.

1. Rengi, kokusu ve tadı bozulmamış, içine pis bir madde karışmamış, kullanılması mekruh ve şüpheli hale gelmemiş sular hem temiz hem de temizleyici sayılırlar. Tabiatta normal halde bulunan mutlak sular kural olarak böyledir. İnsanın, at, deve, sığır, koyun ve keçi gibi eti yenen hayvanların ve kuşların artığı sular da, bu sulara maddî bir slik bulaşmadığı sürece kural olarak hem temiz hem temizleyicidir.

2. Temiz ve temizleyici olmakla birlikte kullanılması mekruh olan sular: Tavuk gibi eti yenen, kedi gibi eti yenmeyen evcil hayvanların, çaylak, doğan gibi yırtıcı kuşların artığı sular böyledir. Hz. Peygamber kedi hakkında "O pis değildir, çünkü aranızda dolaşıp duran yaratıklardandır" (Ebû Dâvûd, "Tahâre", 3 buyurarak bunlardan sakınmanın imkânsızlığına işaret etmiştir. Eti yenmeyen yırtıcı kuşların gagaları kemik olduğundan, artığı sular diğer yırtıcı hayvanlarınkinden farklı görülmüştür. Bu tür sularla abdest almak veya gusletmek mekruhtur. Ancak normal su bulunmadığında bu sular hem abdest ve gusül gibi hükmî temizlikte hem de maddî temizlikte kullanılabilir.

3. Abdest, gusül gibi hükmî temizlikte kullanılmış olan sular (mâ-i müsta`mel), maddî bakımdan temiz olsalar bile ikinci defa hükmî temizlikte kullanılamaz. Fakihler bu suların temizleyici olmadığını söylerken bunu anlatmak istemişlerdir. Ancak fakihlerin çoğunluğu aslî özelliklerini kaybetmemesi ve maddî bir kirlilik de taşımaması kaydıyla kullanılmış suyu temiz sayar ve bu suyun maddî temizlikte kullanılabileceğini söyler. Bazı fakihlerin ise ihtiyatla hareket edip kullanılmış suları dinen necis su grubunda mütalaa ettiği görülür. Bu görüş ayrılıkları suyun kıt olması halinde kullanılabilecek bazı ruhsatlar içermesi sebebiyle faydadan hâlî değildir. Abdestsiz veya cünüp olan kimsenin suyu almak veya sıcaklığına bakmak amacıyla elini suya sokmasıyla bu su kullanılmış sayılmaz.

4. Temiz ve temizleyici olmayan sular: İçine slik düştüğü kesin olarak veya galip zan ile bilinen -tanımı aşağıda gelecek olan- az miktardaki sular ile içine düşen pislikten dolayı rengi, tadı veya kokusu bozulan büyük su birikintileri ve akarsular böyledir. Köpeğin, eti yenmeyen vahşi hayvanların artığı sular da temiz değildir.

5. Eşek ve eşekten doğan katırın artığı suların hükmî temizlikte kullanılıp kullanılmayacağı ise şüphelidir. Temiz su bulunmadığında bunlarla abdest ve gusül alınır ve ayrıca teyemmüm yapılır.

İçine temiz bir maddenin katılmasıyla incelik ve akıcılığını kaybeden mutlak sulara veya tabii bir oluşumla meydana gelip özel bir isimle anılan sulara "mukayyet su" tabir edilir. Gül suyu, meyve suyu, maden suyu, diğer helâl meşrubat türleri veya içinde nohut, mercimek benzeri temiz şeylerin pişmesiyle incelik ve akıcılığını kaybeden sular böyledir. Mutlak sular temiz ve temizleyicilik özelliğini kaybetmediği sürece hem maddî pisliğin temizlenmesinde hem de hükmî temizlikte kullanılabilirken mukayyet sular, normal su bulunmadığı zaman sadece maddî temizlikte kullanılabilir.

Hanefîler dışındaki diğer mezheplerde sular genellikle 1. Temiz ve temizleyici sular, 2. Temiz fakat temizleyici olmayan sular, 3. Temiz olmayan yani necis sular şeklinde üç kısma ayrılarak incelenirse de, bu konuda genellikle tecrübe ve gözleme dayalı bilgiler kullanıldığından mezhepler arasında kayda değer bir görüş farklılığı yoktur.

b) Durgun Su - Akar Su

Suyun durgun veya akar olması, durgun ise miktarı, o suyun temiz ve temizleyici olma özelliğini belirlemede etkin rol oynar. Akar sular ile büyük havuz niteliğindeki durgun sular üç temel vasfından biri değişmedikçe yani rengi, tadı veya kokusu bozulmadıkça içine düşen bir pislikten dolayı temiz ve temizleyicilik özelliğini yitirmez. Buna karşılık küçük havuz niteliğindeki durgun sular, içine bir slik düşmekle üç temel vasfında değişme olup olmadığına bakılmaksızın temiz ve temizleyici olmaktan çıkar.

Hanefîler'e göre durgun suyun derinlik ve hacminden çok yüzey genişliği önemlidir. Hanefîler'e göre su, avuçlandığında elin dibe değmeyecek derinlikte olması kaydıyla, yüzeyinin yaklaşık olarak 50 m2 olması, Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise hacminin iki kulle (yaklaşık 206 litre) ve daha fazla miktarda olması halinde büyük havuz hükmünü alır. Mâlikîler'e göre ise normal abdest ve gusül suyu kabının alacağı su az su hükmündedir.

B) MADDÎ ve HÜKMÎ KİRLİLİK

Fıkıh literatüründe "tahâret" her iki tür temizliği de içine alan geniş bir kapsama sahipken maddî kirlilik genelde "necâset", hükmî kirlilik de "hades" terimleriyle ifade edilir. Beden, elbise ve namaz kılınacak yerde bulunan, namaz ve benzeri ibadetlerin sıhhatine de engel olan hakiki yani maddî pisliklerden temizlenmeye "necâsetten tahâret", abdestsizlik ve cünüplük gibi hükmî kirlilikten temizlenmeye de "hadesten tahâret" denilir. Her iki tür temizlik de namaz ve benzeri ibadetlerin ön şartı konumundadır.

a) Necâset

Necâset, hakiki ve maddî slik, kirlilik demek olup böyle maddeye "necis" tabir edilir.

Ana hatlarıyla ifade etmek gerekirse, etinin yenmesi ister helâl ister haram olsun, akıcı kanı olan kara hayvanlarından dinî usule uygun biçimde boğazlanmadan ölen veya öldürülen ve bu hükümde olan hayvanların etleri necistir. Kan, domuz eti, sarhoş edici içkiler, insan idrarı, dışkısı ve ağız dolusu kusmuğu, etinin yenmesi helâl olmayan hayvanların eti, idrarı ve dışkısı dinen necis (pis) olduğunda ittifak edilen maddelerdir. Fakihlerin çoğunluğu şarabı da maddeten necis saymışlardır.

Eti yenen hayvanların idrar ve dışkısını Mâlikî ve Hanbelîler necis saymazken Şâfiîler necis sayar. Hanefîler'e göre tavuk, kaz gibi kümes hayvanlarının dışkıları "necâset-i galîza" (ağır slik), sığır, koyun, geyik gibi dört ayaklı hayvanlarınki ise "necâset-i hafîfe" (hafif slik) olarak nitelendirilir. Hanefîler'e göre at, eşek ve katırın idrar ve dışkısı ile havada pislemeleri sebebiyle sakınılması zor olduğu için, atmaca, kartal, güvercin gibi kuşların dışkıları, hafif slik grubundadır. Domuz ve köpekte ihtilâf olmakla birlikte canlı hayvanların bedenleri necis olmayıp salya, idrar ve dışkıları etinin hükmüne tâbi olarak ağır veya hafif necis sayılır. Hayvanların derisi tabaklanınca temiz olur. Hanefîler domuz derisini, Şâfiîler domuz ve köpek derisini hariç tutarak meytenin (murdar hayvan) derisinin tabaklanınca temiz olacağı görüşündedir. Meytenin, içine kan nüfuz etmeyen boynuz, kemik, tüy, diş gibi katı cüzleri de Hanefîler'e göre temizdir. Hanefî ve Mâlikîler'e göre meni necis olsa da kurumuş ise ovalamakla temizlenmiş sayılır.

Ağır necâset ile hafif necâset arasında kirlenmeye yol açma yönüyle bir fark yoktur, ikisi de kirlilik sebebidir. Bu ayırım daha çok namazın sıhhatine engel olup olmama yönüyledir. Ağır sayılan necis madde eğer katı ise yaklaşık 3.5 gramı (1 dirhem), sıvı ise el ayasını (avuç içi) kapsayacak miktarı ve fazlası vücut, elbise veya namaz kılınacak yerde bulununca namazın sıhhatine engel olur. Hafif necâsetin ise bir uzvun veya onu örten elbisenin dörtte birinden az miktarına bulaşmış olması namazın sıhhatine engel olmaz. Temiz olmayan bir maddenin hoşgörü sınırını aşmayan miktarı ile namaz kılmak mekruh sayıldığından, namaza başlanmadan önce her türlü kir ve pis maddelerden temizlenmek gerekir.

Öte yandan, dinde güçlüğü giderip kolaylığı sağlama düşüncesiyle, kaçınılması zor olduğu için vücut ve elbiseye sıçrayan idrar serpintileri, sokaklarda yürürken sıçrayan çamur parçaları, sinek ve benzeri haşerattan bulaşan pislikler, necis maddelerin buhar ve tozu gibi nesneler aynı hoşgörü sınırı içinde bulunmuştur.

b) Hades

Hades fıkıh dilinde, abdestsizlik veya cünüplük sebebiyle insanda meydana geldiği var sayılan hükmî kirliliği veya bu kirliliğin sebebini ifade eder. Hades, büyük hades ve küçük hades şeklinde ikiye ayrılır. Gusülle giderilebilen cünüplük (cenâbet), hayız ve nifas gibi hükmî kirlilikler büyük hades, abdestle giderilebilen hükmî kirlilik de küçük hadestir. Buna bağlı olarak gusül büyük hükmî temizlik, abdest de küçük hükmî temizlik adını almıştır. Buna göre cünüplük, hayız ve nifas halleri büyük hükmî kirlilik halini, abdesti bozan sebeplerin varlığı da küçük hükmî kirlilik halini doğurur.

C) TEMİZLEME YOLLARI

Hükmî kirlilik hali demek olan hadesten, hükmî temizlik usulü olan ve her birinin kendine mahsus ayrıntılı hükümleri bulunan abdest, gusül ve teyemmümle temizlenilir. Dinen temiz sayılmayan maddî kirliliğin (necâset) ise çeşitli yol ve usullerle giderilmesi mümkündür.

Özetle ifade etmek gerekirse, temizliğin en genel ve tabii usulü su ile yıkamaktır. Suda kaynatma, ateşe sokma, silme, ovalama ve kazıma, kurutma, üzerine toprak serpme, içindeki suyun bir kısmını veya tamamını boşaltma, yapı değişikliği (istihâle), boğazlama ve tabaklama başlıca temizleme yol ve usulleri olarak zikredilebilir. Bunlar arasında içine necis bir maddenin düştüğü havuz, depo ve kuyuların temizliği ile büyük ve küçük abdest bozduktan sonra yapılacak beden temizliği ayrı bir önem taşır.

b) İstibrâ ve İstincâ

Küçük abdest bozduktan sonra idrar yolunda kalabilecek idrar damla ve sızıntılarının tamamen kesilmesi için bir süre bekleme, bundan sonra vücuttaki idrar sızıntılarını temizleme işlemine fıkıh dilinde "istibrâ" denilir.

literatürde "istincâ" terimiyle ifade edilen temizlik yani büyük abdest bozulduktan sonra dışkı ve idrar yollarında yapılacak dışkı, idrar vb. temizliği de müslümanın hayatında ayrı bir önem taşır.

Ağlamak, gözden yaş gelmesi, kabuk bağlamış bir yaranın kabuğunun kan çıkmaksızın düşmesi, tükürük ve sümüğe az miktarda kan karışması, ağız dolusu olmayan kusma, ısırılan elma, ayva gibi sert bir meyve veya kullanılan misvak-diş fırçası üzerindeki akıcılığı olmayan kan (diş eti kanaması hariç), sivrisinek, pire gibi haşeratın emdiği kan, namazda uyuklama, namazda sessiz gülme, tırnak kesme, tıraş olma kural olarak abdesti bozmaz.

[ VI. KADINLARA MAHSUS HALLER ]

İlmihal dilinde, kadınlara mahsus haller denince hayız, nifas ve istihâze terimleriyle ifade edilen üç durum kastedilir

A) HAYIZ

a) Süresi

Fıkıh bilginlerinin çoğunluğuna göre kadınlar 9 yaşlarından itibaren âdet görmeye başlar ve yaklaşık 50-55 yaşlarına geldiklerinde âdetten kesilirler. Bu rakamlar fakihlerin tecrübe birikimlerine göre verilmiş süreler olup bu konuda fiilî âdet görmenin başlaması ve sona ermesi esastır.

Hanefî mezhebine göre âdetin en az süresi 3, en uzun süresi 10 gündür. İki âdet arasında kalan en az temizlik süresi de 15 gündür.

Namaz

İbadet, 'a gönülden isteyerek yönelmek, tapmak, boyun eğmek ve itaat etmek demektir.

A) FARZ NAMAZLAR

Farz olan namazlar, aynî farz (farz-ı ayın) ve kifâî farz (farz-ı kifâye) olmak üzere ikiye ayrılır. Farz-ı ayın olan namazlar yükümlülük çağındaki her müslümana farz olup, her biri ayrı ayrı bunu yerine getirmekle mükelleftir. Farz-ı ayın olan namazlar, her gün beş vakit namaz ve her hafta cuma günleri kılınan cuma namazından ibarettir.

Farz-ı kifâye olan namaz ise, bir müslüman öldüğünde başta yakınları, komşuları ve tanıyanları olmak üzere müslümanlarca kılınması gereken cenaze namazıdır. Bu namazı birileri kılınca öteki müslümanlar cenaze namazı kılmadıkları için sorumlu olmazlar. Sevap ve fazileti ise namazı kılanlar elde etmiş olurlar.

B) VÂCİP NAMAZLAR

Vâcip namazlar, vâcip oluşu kulun fiiline bağlı olmayan (li-aynihî vâcip) ve vâcip oluşu kulun fiiline bağlı olan vâcip (li-gayrihî vâcip) olmak üzere iki kısımdır. Yatsı namazından sonra kılınan üç rek`atlık vitir namazı ile ramazan ve kurban bayramı namazları birinci grupta yer alır. Tilâvet secdesi de, her ne kadar namaz olmayıp bir secdeden ibaret olsa da, bu gruba sokulmaktadır. Ayrıca çoğunluk tarafından sünnet kabul edilmekle birlikte, bazı Hanefîler'in vâcip saydıkları küsûf namazı da (güneş tutulduğunda kılınan namaz) bu gruba girer.

İkinci grupta ise nezir namazı, sehiv secdesi ve ifsat edilen nâfile namazın kazâsı yer alır. Nezir namazı, esasen gerekli ve görev olmamakla birlikte, kişi bir vesileyle namaz kılmayı adadığı zaman kendi iradesiyle kendini yükümlü kılmış olur; artık bu yükümlülüğü yerine getirmesi gerekir.

Sünnet namazlar, vakit namazları yanında düzenli olarak kılınan sünnetleri (revâtib) ifade etmekte, nâfile namazlar ise düzenli olmayarak çeşitli vesilelerle 'a yakınlaşmak ve sevap kazanmak maksadıyla ayrıca kılınan namazları (regaib) ifade etmektedir.

Revâtib sünnetler dışındaki nâfile namazlar ise regaib adını alır.

Bunlar gönüllü olarak kendiliğinden kılındığı için "gönüllü (tatavvu) namazlar veya arzuya bağlı namazlar" olarak da adlandırılır. Teheccüd namazı, kuşluk (duhâ) namazı, istihâre namazı, yağmur duası, husûf namazı, küsûf nama-zı, tahiyyetü'l-mescid, tövbe namazı, evvâbîn namazı, tesbih namazı, ihra-ma giriş namazı, yolculuğa çıkış ve yolculuktan dönüş namazı, hâcet nama-zı, abdest ve gusülden sonra namaz regaib türünden nâfile namazlardır.

namazın kişiye farz olmasının şartları, müslüman olmak, bulûğ çağına ulaşmak ve akıllı olmak üzere üç tanedir.

Sünnet, Hz. Peygamber'in devamlı olarak yaptığı (muvâzebe) ve bir mazeret olmaksızın terketmediği şeydir. Namazda sübhâneke okumak, eûzü çekmek bu mânada sünnettir. Sünnetin yapılmasına sevap olmakla birlikte terkedilmesine ceza (ikab) yoktur, sadece kınama ve sitem (itâb) vardır.

Sünnet, Hz. Peygamber'in devamlı olarak yaptığı (muvâzebe) ve bir mazeret olmaksızın terketmediği şeydir. Namazda sübhâneke okumak, eûzü çekmek bu mânada sünnettir. Sünnetin yapılmasına sevap olmakla birlikte terkedilmesine ceza (ikab) yoktur, sadece kınama ve sitem (itâb) vardır.

Fakat sünnetlerin kasten terkedilmesi "isâet" (yanlış ve kötü davranış) olur. İsâet, Hanefîler'in tanımlamasına göre tenzîhen mekruhun üstünde, tahrîmen mekruhun altında yer alır.

A) NAMAZIN FARZLARI

Namazın dışındaki farzlar, namazdan önce ve namaza hazırlık mahiyetinde olduğu için "namazın şartları" (şurûtü's-salât) olarak adlandırılır.

Namazın içindeki farzlar ise, namazın varlığı ve tasavvuru kendisine bağlı olduğu, yani bu farzlar namazın mahiyetini oluşturduğu için "namazın rükünleri" (erkânü's-salât) adını alır.

Namazın rükünlerinin düzgün bir şekilde yapılması demek olan ta`dîl-i erkân Ebû Yûsuf'a ve Hanefîler'in dışındaki üç mezhebe göre rükün kabul edilmiştir. Kişinin kendi isteği ve fiili ile namazdan çıkması da (hurûc bi sun`ih) Ebû Hanîfe'ye göre bir rükündür. Farzlar arasında sıraya riayet etmek (tertip), Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre namazın rükünlerindendir.

İpek giysi giymek mekruh veya haram kabul edilse de, ipek elbise ile kılınan namaz geçerlidir.

Namaz esnasında avret mahallinin, kişinin iradesi dışında açılması durumunda, açılan yer eğer örtülmesi gereken yerin dörtte biri oranına ulaşmış ve bir rükün eda edilecek bir süre (sübhânellâhi'l-azîm diyecek kadar bir süre) açık kalmış ise kişinin namazı bozulur. Kendi iradesi ile açacak olursa namazı hemen bozulur.

Kâbe'nin bulunduğu noktadan 45 derece sağa ve sola sapmalar kıbleden (Kâbe yönünden) sapma sayılmaz. Sapma derecesi daha fazla olursa "kıbleye yönelme" şartı aksamış olur.

Binek Üzerinde Kıbleye Yönelme

Normal durumlarda binek üzerinde nâfile namaz kılmak câiz ise de, farz namaz kılınmaz.

Hanefî mezhebinde iki namazın birlikte kılınması (cem`), hac mevsiminde, Arafat ve Müzdelife dışında kabul edilmediği için, yağmur, çamur ve yolculuk gibi sebeplerle iki namazı birlikte kılmak söz konusu edilmemiştir.

aa) Beş Vakit Namazın Vakitleri

1. Sabah Namazının Vakti. Fecr-i sâdık da denilen ikinci fecrin doğmasından güneşin doğmasına, daha doğrusu güneşin doğmasından az önceye kadar olan süre sabah namazının vaktidir. Fecr-i sâdık, sabaha karşı doğu ufkunda tan yeri boyunca genişleyerek yayılan bir aydınlıktır. Bu ikinci fecre fıkıh literatüründe "enlemesine beyazlık" anlamında "beyâz-ı müsta`razî" denilir. Bu andan itibaren yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur. Bu vakit aynı zamanda, sahurun sona erip orucun başlaması (imsak) vaktidir.

Fecr-i kâzib de denilen birinci fecir ise, sabaha karşı doğuda tan yerinde ufuktan göğe doğru dikey olarak yükselen, piramit şeklinde, akçıl ve donuk bir beyazlıktır. Fıkıh literatüründe buna uzayıp giden beyazlık anlamında "beyâz-ı müstetîl" de denilir. Bu geçici beyazlıktan sonra, yine kısa bir süre karanlık basar ve bunun ardından da ufukta yatay olarak boydan boya uzanan, giderek genişleyip yayılan fecr-i sâdık aydınlığı başlar.

Sabah namazının ortalık aydınlandıktan sonra kılınması (isfâr) müstehaptır. Bu aydınlığın ölçüsü, atılan okun düştüğü yerin görülebileceği ölçüde bir aydınlıktır.

2. Öğle Namazının Vakti. Öğle namazının vakti, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe'ye göre, zeval vaktinden yani güneşin tepe noktasını geçip batıya doğru kaymasından itibaren başlar ve güneş tam tepedeyken eşyanın yere düşen gölge uzunluğu (fey-i zevâl) hariç, her şeyin gölgesi kendisinin iki misline ulaşacağı zamana kadar devam eder. Bu zamana "asr-ı sânî" denir.

Güneşin tepe noktasını geçmesine "zeval" denilir.

sabah namazının vaktin ilk kısmında değil son kısmında kılınması (isfâr) Hanefîler'ce daha faziletli kabul edilmiştir. Fakat sonrasında vakfe yapılacağı için Müzdelife'de kılınan sabah namazının, vaktin evvelinde kılınması (taglîs) daha uygun ve faziletlidir.

Sıcak bölgelerde, yaz günlerinde, öğle namazını geciktirip serinlikte kılmak (ibrâd) efdaldir. İkindi namazını, güneşin gözü kamaştırmayacak duruma gelmesinden önceki vakte kadar geciktirmek efdal, gözü kamaştırmayacak hale gelmesine kadar geciktirmek tahrîmen mekruhtur.

Akşam namazını her zaman ilk vaktinde, yani vakti girer girmez kılmak efdaldir. Yatsı namazını gecenin ilk üçte birine kadar geciktirmek efdaldir. Uyanacağına güvenen kişiler için, vitir namazını fecrin doğmasına yakın bir zamanda kılmak efdaldir.

Hiçbir namazın kılınamayacağı üç mekruh vakit şunlardır:

1. Güneşin doğmasından yükselmesine kadar olan zaman (şürûk zamanı ki bu yaklaşık 40-45 dakika civarındadır).

2. Güneşin tam tepe noktasında olduğu zaman (vakt-i istivâ).

3. Güneşin batma zamanı (gurûb). Gurup vakti, güneşin sararıp veya kızarıp artık gözleri kırpıştırmadan rahatlıkla bakılacak hale geldiği vakittir. Bu vakitte sadece, o günün ikindi namazının farzı kılınabilir.

b) NAMAZIN RÜKÜNLERİ

1. İftitah Tekbiri

İftitah "başlamak, kapıyı açıp girmek" anlamındadır. İftitah tekbiri (tahrîme), namaza başlarken alınan tekbir olup " üekber" cümlesini söylemektir.

Tekbir cümlesinde " " kelimesinin ilk harfi olan A harfini uzatarak "Âllah" yahut "Aallah" veya "Eallah" diye tekrarlayarak okumak câiz değildir. Bu şekilde okumak mânayı bozacağı için, farz yerine getirilmemiş ve namaz geçersiz olur.

3. Rükû

Hz. Peygamber'in uygulamasına en uygun rükû şekli, sırt ve baş düz bir satıh oluşturacak biçimde eğilmektir. Tarif edilen bu rükû duruşunda bir müddet beklemek (tuma'nîne) ve yine rükûdan doğrulup, secdeye varmadan önce uzuvları sakin oluncaya değin bir süre kıyam vaziyetinde beklemek (kavme) ta`dîl-i erkânın birer parçası olduğundan, Ebû Yûsuf'a ve Hanefî mezhebi dışındaki üç mezhebe göre tuma'nîne ve kavme farzdır. Ebû Hanîfe ve Muhammed'e göre ise vâciptir. Bu tume'nîne ve kavme süresinin asgari ölçüsü "sübhânellâhi'l-azîm" diyecek kadar durmaktır.

5. Secde

Secdede ve iki secde arasında bir miktar beklemek (tume'nîne), rükûdaki tume'nînenin hükmüyle aynıdır.

6. Ka`de-i Ahîre

Ka`de-i ahîre "son oturuş" demektir. Namazın sonunda bir süre (teşehhüt miktarı) oturup beklemek namazın rükünlerindendir.

Ta`dîl-i Erkân

Ta`dîl-i erkân, rükünleri düzgün, yerli yerinde ve düzenli yapmak demektir.

Ta`dîl-i erkâna yakın anlamda kullanılan "tuma'nîne" kelimesi, yapılmakta olan rüküne hakkının verildiğine kanaat getirilmesi ve yapılan işin içe sinmesi halini ifade eder ki ta`dîl-i erkâna riayetin sonucudur. Ta`dîl-i erkân özellikle rükûda, rükûdan doğrulmada, secdede ve iki secde arasındaki oturuşta söz konusu olur.

Hanefî mezhebi eserlerinde rükûda "tuma'nîne"nin,

rükûdan doğrulduktan sonra bir süre ayakta beklemenin (kavme)

ve iki secde arasında bir süre ("sübhanellâhi'l-azîm" diyecek kadar) oturarak beklemenin (celse) sünnet olduğu kaydedilmekle beraber kuvvetli görüşe göre bunlar ta`dîl-i erkânın birer boyutu olmak bakımından vâciptir.

Farz olan bir şey terkedildiği zaman namaz fâsid (geçersiz) olur.

Namazın vâciplerinden biri bilerek terkedildiği zaman namazı yeniden kılmak (iade),

bilmeyerek (sehven) terkedildiği zaman ise sehiv secdesi yapmak lâzım gelir.

Sehiv secdesi yapılmadığı zaman ise, eksikliğin verdiği kerahete rağmen namaz borcu düşmüş olur.

Sünnetin yapılmasına sevap olmakla birlikte terkedilmesine ceza (ikab) yoktur; sadece kınama ve sitem (itâb) vardır.

Fakat sünnetlerin kasten terkedilmesi "isâet" (yanlış ve kötü davranma) olur. İsâet, Hanefîler'in tanımlamasına göre tenzîhen mekruhun üstünde, tahrimen mekruhun altında yer alır. Hz. Peygamber'in devamlı olarak yapmayıp, yapılmasına teşvikte bulunduğu şeylere ise Hanefîler, mendup=müstehap adını vermişlerdir. Buna göre meselâ sabah namazının farzından önce iki rek`at namaz kılmak sünnet, ikindi ve yatsıdan önceki dört rek`at ise müstehap sayılmaktadır.

Rükûdan doğrulup dik durmak (kavme).

Rükûdan doğruluşta (rükû kavmesinde), bayram tekbirlerinin arasında elleri yana salıvermek (irsâl).

Secde arası oturuşta (celse) ellerini uylukları üzerine koymak.

Kadınlar ise ayaklarını sağ yanlarına yatık bir şekilde çıkarıp, öyle otururlar (teverrük).

Ayrıca birinci rek`attan sonra imama yetişen muktedînin (mesbûk),

Namazın âdâblarına ?müstehapları? denilir.

A) NAMAZIN MEKRUHLARI

Namazda yapılması hoş karşılanmayan davranışlara "namazın mekruhları" denir

Bunun yanında namazın vâciplerinden ve sünnetlerinden birini terketmek de mekruh sayılmaktadır.

Namazın sünnetlerinden birini, meselâ Sübhâneke okumayı, rükû veya secdelerdeki tesbihleri kasten terketmek mekruhtur. Namazın sünnetlerinden birini terketmek, genel olarak tenzîhen mekruh olmakla birlikte, tenzîhen mekruh sayılan şeylerin bir kısmı tahrîmen mekruha yakındır. Meselâ müekked bir sünneti terketmek, bir vâcibi terketmek derecesine yakın bir mekruhluğu (kerâhet) ifade eder. Müstehap (mendup) olan bir şeyi terketmek ise mekruh olmayıp daha iyi ve faziletli olanı terketmek (terk-i evlâ) sayılır.

-Rükün ve şartların eksikliği dışında ayrıca kaçınılması, yapılmaması gereken bazı durum ve davranışlar vardır ki, bunların hepsine birden "müfsidât-ı salât" (namazı bozan şeyler) denir.

Amel-i kesîrde bulunmak.

Amel-i kesîr, çok veya aşırı bir davranışta bulunmak demektir. Amel-i kesîr için net bir sınır çizme imkânı olmamakla birlikte dışarıdan gözlemleyen kişide, namazda olunmadığı izlenimini verecek davranışta bulunmak şeklinde bir ölçü getirilmiştir.

-Tertip sahibi olan yani o zamana kadar namazı kazâya kalmamış bir kimsenin, daha önce kılamadığı bir namazı (fâite) namaz esnasında hatırlaması

-İmama uymuş [muktedî]

-namazın rek`at sayısı ikiden fazla ise bu "ilk oturuşa" (ka`de-i ûlâ) denir.

- namazın rekatı iki ise ikinci rek`atının bitiminde yapılan oturuş veya dört ise dörtüncü rekattan sonra yapılan oturuş son oturuş (ka`de-i ahîre) adını alır.

EZAN

Ezan sözlükte "duyurmak, bildirmek" anlamına gelir. İlmihaldeki anlamı ise, farz namazlar için belli vakitlerde okunan "bilinen özel sözler"dir. Ezan okuyan kişiye müezzin denir.

a) İmamlığın Şartları

İmamın ergin (bâliğ), belli bir aklî olgunluk düzeyine ulaşmış (âkıl) ve tabii ki müslüman olması şarttır. Küfrü gerektirecek bir inancı bulunan, bid`at ve dalalet ehlinin arkasında namaz kılınmaz.

-Cemaatle namaz kılınırken imama uymaya iktidâ,

imama uyan kimseye de muktedî denilir.

-farz namaz kılan (müfteriz) muktedî,

-nâfile namaz kılan (müteneffil)

-İmama uyan kişi ya "müdrik" ya "lâhik" ya da "mesbûk"tur. Şimdi bunları kısaca açıklayalım.

a) Müdrik

İlmihal ıstılahında, namazı tamamen imamla birlikte kılan kimseye müdrik denir. İmama en geç birinci rek`atın rükûunda yetişen kimse o rek`ata yetişmiş sayılır ve müdrik adını alır.

b) Lâhik

İmamla birlikte namaza başlamasına rağmen, namaz esnasında başına gelen bir durum sebebiyle namaza ara vermek zorunda kalan ve bu sebeple namazın bir kısmını imamla birlikte kılamayan kimseye lâhik denir.

c) Mesbûk

İmama namazın başında değil, birinci rek`atın rükûundan sonra, ikinci, üçüncü veya dördüncü rek`atlarda uyan kimseye mesbûk denir.

Saf Düzeni ve Kadının Namazda Erkeğin Hizasında Bulunması

Kadınların cemaatle namazdaki saf düzeni ve erkeklerde aynı safta veya hizada olması, ilmihallerde "muhâzâtü'n-nisâ" terimiyle ifade edilir.

bir kadın erkek safları arasında namaz kılacak olsa kadının iki yanındaki birer erkeğin ve kadının tam arkasındaki bir erkeğin namazı bozulur, ötekilerin namazı bozulmaz. Hanefîler'e göre bu durumda namazın bozulmasının nedeni, duruş düzeni (tertîbü'l-makam) farzının terkedilmiş olmasıdır. Nitekim imama uyan kimse imamın önüne geçecek olursa, duruş düzenini ihlâl ettiği için namazı bozulur. 52

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Henüz kocaya gitmemiş genç kızlar, perde arkasında yaşayan kadınlar (zevâtü hudûr)

B) CUMA NAMAZININ ŞARTLARI

Cuma namazının farz olabilmesi için belli birtakım şartların gerçekleşmiş olması gerekir. Bu şartlar vücûb şartları ve sıhhat şartları olmak üzere iki çeşittir. Vücûb şartları, cuma namazı kılmakla yükümlü olmanın şartlarıdır; sıhhat şartları ise kılınan namazın sahih yani geçerli olmasının şartlarıdır. Sıhhat şartları yerine cuma namazının edasının şartları da denilir.

Cuma namazının kılınacağı yerin herkese açık olması (izn-i âm) şartı

cuma namazı dinen yolcu sayılan (seferî) kimselere farz değildir.

. VİTİR NAMAZI

Vitir (vitr) Arapça'da çiftin karşıtı olan "tek" anlamındadır.

Bayram namazının diğer namazlardan kılınış bakımından farkı, bunun her rek`atında üçer fazla tekbir olmasıdır. Bu fazla tekbirlere "zâit tekbirler" denir. Bu ilâve tekbirler vâcip olup birinci rek`atta kıraatten önce, ikinci rek`atta kıraatten sonra alınır. Tekbirle birlikte eller kaldırılır ve yanlara bırakılır (ref` ve irsâl). İlk rek`atta iftitah tekbirinden sonra eller bağlanır (itimâd) ve "Sübhâneke" okunur. Bundan sonra imamla birlikte zâit tekbirlere geçilir.

Hanefî literatüründe, sünnet-i müekkede olan nâfile namazlar kısaca "sünnet" diye, gayr-i müekked olanlar ise "müstehap" veya "mendup" diye adlandırılmıştır. Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan teravih namazı da, sünnet-i müekkede türündendir ve ramazan ayına mahsus olmak üzere teravihten sonra düzenli olarak kılındığı için aynı zamanda revâtib kapsamında yer alır.

A) REVÂTİB SÜNNETLER

a) Vakit Namazlarıyla Birlikte Düzenli Olarak Kılınan Sünnetler (Farzlara Tâbi Olan Nâfile Namazlar)

b) Teravih Namazı

Vakit Namazlarıyla Birlikte Düzenli Olarak Kılınan Sünnetler (Farzlara Tâbi Olan Nâfile Namazlar)

aa) Müekked Sünnetler

Sabah, öğle, akşam ve cuma namazının sünnetleri ile yatsının son sünneti müekked sünnettir. Hz. Peygamber bunları daima kılmış, ender olarak terketmiştir. Mümkün oldukça bunlara riayet etmelidir.

bb) Gayr-i Müekked Sünnetler

İkindi namazının sünneti ile yatsı namazının ilk sünneti gayr-i müekkeddir. Peygamberimiz bunları bazan kılmış bazan terketmiştir. Bunları da kılmaya çalışmalı, kılmamayı alışkanlık haline getirmemelidir.

b) Teravih Namazı

Teravih, Arapça tervîha kelimesinin çoğulu olup "rahatlatmak, dinlendirmek" gibi anlamlara gelir. Ramazan ayına mahsus olmak üzere yatsı namazından sonra kılınan sünnet namazın her dört rek`atının sonundaki oturuş, tervîha olarak adlandırılmış, sonradan bu kelimenin çoğulu olan terâvih kelimesi ramazan gecelerinde kılınan nâfile namazın adı olmuştur.

Teravih, sünnet-i müekkededir.

B) DİĞER NÂFİLE NAMAZLAR

Revâtib sünnetler dışındaki nâfile namazlar ise sünen-i regaib adını alır. Bunlar gönüllü olarak kendiliğinden kılındığı için "gönüllü (tatavvu) namazlar veya arzuya bağlı namazlar" olarak da adlandırılır.

a) Teheccüt Namazı

"Hem uyumak hem uyanmak" anlamına gelen teheccüd sözcüğü, terim olarak "geceleyin uyanıp namaz kılmak ve gece namazı" anlamındadır. Dilimizde teheccüt kelimesi, farz ve vâcip namazlarla teravihin dışında, geceyi ihya için kılınan namazların tümünü ifade edecek şekilde kullanılmaktadır.

b) Kuşluk Namazı

Diğer adı, "duhâ namazı"dır. Peygamberimiz'in kuşluk vaktinde nâfile namaz kıldığına ve arkadaşlarına bu vakitte namaz kılmayı tavsiye ettiğine dair çok sayıda rivayet bulunmaktadır. Peygamberimiz'in kuşluk vaktinde 12 rek`at namaz kılan kişi için 'ın cennette bir köşk bina edeceğini söylediği nakledilmektedir (Tirmizî, "Vitr", 15).

c) Evvâbîn Namazı

Evvâb "tövbe eden, sığınan" anlamına geldiğine göre evvâbîn namazı, tövbe eden ve 'a sığınanların namazı demektir. Peygamberimiz "Kim akşam namazından sonra kötü bir şey konuşmaksızın altı rek`at namaz kılarsa, bu kendisi için on senelik ibadete denk kılınır"

Altı rek`atlık bir namaz olan evvâbîn namazı, tek selâmla kılınabileceği gibi üç selâmla da kılınabilir.

d) Tahiyyetü'l-mescid

Tahiyyetü'l-mescid, mescidin selâmlanması, saygı gösterilmesi demek ise de esasında mescidlerin sahibi olan 'a saygı ve tâzim anlamını içermektedir.

h) İstihâre Namazı

İstihâre "hayırlı olanı istemek" anlamına gelir. 56

k) Yağmur Duası

Bir bölgede kuraklık olması durumunda o bölge sakinlerinin mümkünse topluca bölge dışına, açık bir alana çıkıp tövbe istiğfardan sonra Cenâb-ı 'tan bolluk ve berekete vesile olacak yağmur göndermesini istemeleri, bunun için dua etmeleri, yalvarıp yakarmaları sünnettir. Bu duaya "istiska duası" denir ki, su isteme, yağmur isteme anlamına gelir.

l) Küsûf ve Hüsûf Namazları (Güneş ve Ay Tutulması Esnasında Namaz)

Güneş tutulmasına küsûf, ay tutulmasına hüsûf denir.

B) YOLCU NAMAZI

a) Seferîliğin Mahiyeti

Kişinin herhangi bir nedenle ikamet ettiği yerden kalkıp başka bir yere gitmesi veya gitmek için yola koyulması, Arapça'da sefer veya müsaferet olarak adlandırılmakta olup, bu şekilde yola çıkmış kişiye de seferî veya müsafir denilir. Seferînin mukabili mukimdir ve mukim bir yerde yerleşik bulunan, yolcu olmayan kişi anlamındadır. Türkçemiz'de seferîlik veya müsaferet yerine, çoğunlukla yolculuk tabiri kullanılmaktadır.

Hanefîler'in çoğunluğunun kabulüne göre yolculuk, orta bir yürüyüşle üç günlük bir mesafeden ibarettir. Buna "üç konum" veya "üç merhale" de denir. Bir kişinin günde ancak altı saat yolculuk yapabileceği kabul edilince üç günlük yolculuk on sekiz saatlik bir zamana tekabül etmiş olmakta ve buna göre karada böyle bir yürüyüş ile, denizde ise mutedil bir havada yelkenli bir gemi ile on sekiz saat sürecek bir mesafe "sefer süresi" sayılmıştır.

"namazın kısaltılması" (kasr) ve "iki namazın bir vakitte kılınması" (cem`) gelir.

b) Seferîliğin Hükümleri

Ayrıca yolcu olan kişinin, dört rek`atlı farz namazlarını ikişer rek`at olarak kılmasına da izin verilmiştir. Buna "kasrü's-salât" denir.

sefer hükümleriyle ilişkili olarak oluşturulan üç vatan anlayışından kısaca bahsedelim.

a) Vatan-ı aslî. Bir insanın doğup büyüdüğü veya evlenip içinde yaşamak istediği veya içinde barınmayı kastettiği yere vatan-ı aslî denir. Vatan-ı aslîden başka yere iş, görev vb. sebeplerle veya yerleşmek üzere göçülünce yeni yer vatan-ı aslî olur, eski yer bu vasfını kaybeder.

b) Vatan-ı ikamet. Bir kimsenin doğduğu, evlenip ailesini yerleştirdiği veya kendisi yerleşmeye karar verdiği yer olmamak kaydıyla, kişinin on beş günden fazla kalmak istediği yere vatan-ı ikamet denir.

c) Vatan-ı süknâ. Bir yolcunun on beş günden az kalmayı planladığı yere vatan-ı süknâ denir.

Bir kimse doğup yerleştiği veya karısının yerleştiği yere varınca seferî olmaz. Sadece gideceği bu yer sefer mesafesi uzaklığında ise yolculuk esnasında seferî olur.

C) İKİ NAMAZI BİR VAKİTTE KILMAK (CEM`)

Cem` kelimesi, sözlük anlamı itibariyle "iki veya daha fazla şeyi bir araya getirmek, toplamak" anlamlarına gelir. Cem`in fıkıhtaki terim anlamı ise, "birbirini takip eden iki namazın (öğle ile ikindinin veya akşam ile yatsının), bu ikisinden birinin vaktinde, birlikte ve peşipeşine kılınması"dır. Eğer bu birlikte kılma birinci namazın vaktinde ise buna cem`-i takdîm, ikincisinin vaktinde ise cem`-i te'hîr denilir.

Cem` yapılırken, iki namazın ara vermeksizin peşi peşine kılınması (muvâlât) gerekir.

A) SEHİV SECDESİ

Sehiv "yanılma, unutma ve dalgınlık" gibi anlamlara gelir. Buna göre sehiv secdesi, yanılma, unutma veya dalgınlık gibi durumlar yüzünden namazın vâciplerinden birini terk veya tehir etme durumunda, namazın sonunda yapılan secdelere denilir.

Cenazenin Kefenlenmesi

Erkeğin kefeni, biri gömlek (kamîs) yerini, biri etek (izâr) yerini ve biri de sargı-bürgü (lifâfe) yerini tutmak üzere yensiz ve yakasız, etrafı dikişsiz üç kat bez; kadının kefeni ise bu üç kata ilâve olarak bir baş örtüsü ve bir de göğüs örtüsü olmak üzere beş kat bezdir.

Bu söylenen sünnet üzere kefenleme için gereken parça sayısıdır (kefen-i sünnet).

Bu sayıda parça bulunamayıp, erkek için izâr ve lifâfe ve kadın için bu ikisine ilâveten bir baş örtüsü ile yetinilmesi durumunda, bu da yeterlidir (kefen-i kifâyet).

Bu kadarı da bulunmaz ve gerek erkek gerek kadın için sadece bir kat bez bulunabilirse, ölü tek parça beze sarılır (kefen-i zarûret).

Kamîs, boyun kısmından ayaklara kadar uzanan gömlek yerinde bir bezdir.

İzâr, eteklik yerinde, baştan ayağa kadar uzanan bir bezdir.

Lifâfe ise, sargı yerinde olup baştan ayağa kadar uzanan, baş ve ayak taraflarından düğümlenen bir bezdir. Bu bakımdan izârdan biraz daha uzundur.

G) Defin

Eğer kabrin kazıldığı yer lahit yapılamayacak derecede yumuşak veya ıslak ise, bu durumda, dere gibi bir çukur kazılır, ki buna şak (yarma) denir.

Mükellefin oruç borcunun vefatından sonra fidye ödenerek düşürülmesi (ıskat-ı savm)

K) Şehidlere Ait Hükümler

yolunda canını veren kimseye şehid denir (çoğulu şühedâ).

Oruç

I. İLKELER ve AMAÇLAR

Oruç Farsça'daki rûze kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Arapça'sı savm ve sıyâmdır. Savm kelimesi Arapça'da "bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek" anlamında kullanılır.Fıkıh terimi olarak ise, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, bir amaç uğruna ve bilinçli olarak, yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak demektir.

İmsak, Arapça'da, "kendini tutmak, engellemek" anlamına gelir. Orucun temel unsuru da (rükün) bu anlamdır. İmsak vakti tabiri, dilimizde, oruç yasaklarından (yeme içme ve cinsel ilişki) uzak durma vaktinin başlangıcı anlamında kullanılır. İmsak vakti, tan yerinin ağarması (fecr-i sâdık; bk. Namaz Vakitleri bölümü) vakti olup, bu andan itibaren yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur; bu vakit aynı zamanda sahurun sona erip orucun başlaması vaktidir.

8. Dâvûd Orucu: Gün aşırı oruç tutmak yani bir gün oruç tutup ertesi gün tutmamak, Peygamberimiz tarafından "savm-ı Dâvûd" olarak nitelenmiş ve bu şekilde oruç tutmanın faziletli olduğu ifade edilmiştir.

İki veya daha fazla günü, arada iftar etmeksizin birbirine ekleyerek oruç tutmak mekruhtur. Buna visâl orucu (savm-i visâl) denir.

Hacılar, oruç tuttukları takdirde güçsüz ve yorgun düşme ihtimalleri bulunduğu takdirde, zilhiccenin 8 ve 9. günleri olan "terviye" ve "arefe" günlerinde oruç tutmamalıdır.

b) Rü'yet-i Hilâl Meselesi

Rü'yet-i hilâl (hilâlin görülmesi)

Dünyanın yuvarlak olması sebebiyle hilâlin bir yerde görülürken başka yerde görülmemesi mümkündür. Buna "ihtilâf-ı metâli`" yani ayın doğuş yer ve vakitlerinin değişmesi denilir.

vakti belirtilmiş adak (nezr-i muayyen)

E) İTİKÂF

Fıkıh terimi olarak itikâf, bir mescidde ibadet niyetiyle ve belirli kurallara uyarak inzivaya çekilmek demektir.

şeyh-i fânî (düşkün ihtiyar) denilen yaşlı kimseler

D) ISKAT-ı SAVM

Iskat-ı savm, birinin sağlığında iken yerine getirmediği oruç borcunun fidye yoluyla telâfi edilmesi, düşürülmesi anlamına gelmektedir.

Zekât MAHİYETİ ve ÖNEMİ

Zekâtın kelime anlamı "artma, çoğalma, arıtma ve berekettir". "Doğru söylemek, sözünü tutmak" anlamına gelen sıdk kökünden alınmış olan ve Kur'an ve Sünnet'te zekât anlamında da kullanılmış olan sadaka kelimesi, daha sonraki devirlerde gönüllü malî ödemeler için kullanılmaya başlanmıştır. Fıkıh terminolojisinde ise zekât, 'ın, belirli yerlere sarfedilmek üzere dince zengin sayılan kişilerin mallarından belli bir payın alınması işlemini ifade eder.

Zekâtın Medine döneminde farz kılındığı bilinmekle birlikte bunun hangi yılda gerçekleştiği tartışmalıdır. Bir tesbite göre zekât hicretin 2. yılında ramazan orucundan önce, diğer bir tesbite göre ise aynı yıl ramazan orucundan sonra farz kılınmıştır.

Hanefîler'e göre mal, insanın mâlik olduğu ve kendisinden âdete uygun olarak yararlandığı her şeydir. Fakihlerin çoğunluğu menfaatleri "mal" kabul ederken Hanefîler karşı görüştedir. Ancak zekât hukuku bakımından Hanefîler'in görüşü daha ağırlıklı görünmektedir.

1. Tam Mülkiyet. Bir malın zekâta tâbi olabilmesi için şart olan "tam mülk (el-milkü't-tâm)" tabirinden maksat o malın, hem kendisinin (ayn) hem de menfaatlerinin, sahibinin tasarruf salâhiyet ve kudreti altında bulunmasıdır. Yani mal, mükellefin fiilen elinde veya onun tasarrufu altında bulunacak, ona başkalarının hakkı taalluk etmiş olmayacak, o maldan ortaya çıkacak fayda mükellefe ait olacaktır.

Hanefî fakihleri, alacağın zekâtı konusunu biraz daha detaylı şekilde ele almışlar ve alacağı üç gruba ayırmışlardır:

a) Kuvvetli alacak (deyn-i kavî): Borç verilmiş paralar ile ticaret mallarının bedelleri olan alacaklardır. Bunlar borçlular tarafından inkâr edilmedikçe, tahsil edildiklerinde geçen senelere ait zekâtları da verilmelidir. Fakat mükellef alacağından en az 40 dirhem (yani zekât nisabının 1/5'i kadar miktar) tahsil etmedikçe zekât borcunu ödemek zorunda değildir.

b) Orta kuvvette alacak (deyn-i mutavassıt): Ev kirası gibi zekât mevzuu olmayan bir malın bedelidir. Bu alacakta da geçen senelerin zekât borcu gerçekleşir, ancak zekât borcunun ödenme mecburiyeti için alacaklının en az 200 dirhem miktarı (nisab miktarı kadar) tahsil etmesi gerekir.

c) Zayıf alacak (deyn-i zaîf): Mal bedeli olmayan -mehir ve diyet gibi- alacaklardır. Bu tür alacak zekâta tâbi değildir. Tahsil edildikten sonra diğer şartların gerçekleşmesi ile zekâta tâbi olur.

2. Nemâ. Bir malın zekâta tâbi olabilmesi için aranan şartlardan biri de nemâdır. Sözlükte "artmak, çoğalmak, gelişmek" anlamlarına gelen nemâ dinî terim olarak iki kısma ayrılır.

1. Hakikî (gerçek) nemâ: Bir malın ticaretle, doğum yoluyla veya tarımla artmasıdır. Ticaret malları, hayvanlar ve toprak ürünleri böyledir.

2. Takdirî (hükmî) nemâ: Bir malın kendisinde nemâ imkânının bizzat (potansiyel olarak) mevcut olmasıdır. Altın, gümüş ve parada olduğu gibi.

3. İhtiyaç Fazlası Olma. Zekâta tâbi mallarda aranan şartlardan biri de o malın, mükellefin kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin temel ihtiyaç maddelerinin (havâic-i asliyye) dışında olmasıdır.

4. Nisab. Sözlükte "sınır, işaret, asıl ve kök" anlamlarına gelen nisab kelimesinin terim anlamı; zekâtın vücûbuna alâmet ve ölçü olmak üzere tesbit edilen belirli bir miktardır.

Gümüşte nisab miktarı 200 dirhem, altında 20 miskal, hayvanlarda 5 deve, 30 sığır, 40 koyun, toprak ürünlerinde ise (cumhura göre) 5 vesktir (=buğdayda 653 kg.). Ebû Hanîfe'ye göre ise toprak ürünlerinin azı da çoğu da zekâta tâbidir. Toprak ürünlerinin zekâtında nisab aranmaz.

5. Yıllanma. Zekâta tâbi mallarda aranan şartlardan biri de, o malın üzerinden bir kamerî yılın geçmiş olması şartıdır ki buna fıkıh ilminde "havelânü'l-havl" tabir edilir.

yeni kazanılan mallar (mâl-i müstefâd)

Mâl-i müstefâd; önceden yok iken sonradan ferdin mülkiyetine geçen maldır. Maaş, ücret, ikramiye, geçici kazançlar, bağışlar, miras yoluyla edinilen servet vb. mâl-i müstefâd kapsamına girer.

"el-emvâlü'l-bâtına" (gizli mallar)

"el-emvâlü'z-zâhire" (açık mallar)

b) Temlik

Zekâtı, ona ehil olanlara vermek yani onların mülkiyetlerine geçirmek (temlik) şarttır. Bu şart iki unsur içerir; birincisi temlik işlemi, ikincisi ise temlikin yapıldığı şahsın zekâtı almaya ehil oluşu.

Zekât usul (baba, anne, dede, nine) ve fürûa (çocuk ve torun) verilemez.

dirhem (gümüş) ve dinar (altın)

mezhep imamları gümüşün zekât nisabının 200 dirhem, altının nisabının 20 miskal, her ikisinin de zekât nisbetlerinin 1/40 (% 2.5) olduğunda görüş birliğine varmışlardır.

200 dirhem gümüş ve 20 miskal altın için, Din İşleri Yüksek Kurulu, nisabın esas alınmasında 20 miskal altının 80.18 gr, 200 dirhem gümüşün ise 561.2 gram olmasını esas almıştır.

Toprak ürünlerinin zekâtı (öşür),

Mal sahibi hiçbir karşılık beklemeden (meccânen)

Arazi, yarıcılık (müzâraa

a) Rikâz

Rikâz terimi, maden, define ve hazine gibi kendiliğinden yer altında bulunan veya insanlar tarafından yer altına gömülüp gizlenen her türlü kıymetli maden ve eşyayı ifade eder.

a) Develerin Zekâtı

Hz. Peygamber'in hadislerinde develerin zekât nisbetleri şöyle gösterilmiştir (Buhârî, ?Zekât?, 37-3 :

5?ten 9!a kadar 1 adet koyun

10?dan 14?e " 2 " "

15?ten 19?a " 3 " "

20?den 24?e " 4 " "

25?ten 35?e " 1 " iki yaşında dişi deve

36?dan 45?e " 1 " üç yaşında dişi deve

46?dan 60?a " 1 " dört yaşında dişi deve

61!den 75?e " 1 " beş yaşında dişi deve

76?dan 90?a " 2 " üç yaşında dişi deve

91?den 120?ye " 2 " beş yaşında dişi deve

b) Koyunların Zekâtı

Hz. Peygamber'in hadislerinde koyun nisbetleri ve bu nisbetlerde ödenecek zekât miktarı aşağıdaki şekilde gösterilmiştir (Buhârî, ?Zekât?, 3 :

1?den 39?a kadar (zekâttan muaf)

40?tan 120?ye " 1 koyun

121?den 200?e " 2 "

200?den 399?a " 3 "

400?den 500?e " 4 "

c) Sığırların Zekâtı

Sâime olan sığırlarda zekât nisabı 30 sığır olup, bundan azı için zekât gerekmez. 30 sığırdan 40 sığıra kadar, zekât olarak iki yaşına basmış erkek veya dişi bir buzağı verilir. 40 sığırdan 60 sığıra kadar, üç yaşına girmiş erkek veya dişi bir dana verilir. Tam 60 sığır olunca, birer yaşını bitirmiş iki buzağı verilir. Sonra her otuz sığırda bir buzağı ve her 40 sığırda bir dana verilmek suretiyle hesap edilir.

Zekât verme bakımından sığır ile manda arasında fark yoktur ve bunlar bir cins sayılır. Bir kimsenin 20 inek ve 10 mandası varsa, 30 sığırlık zekât nisabına sahip olmuş kabul edilir.

J) HİSSE SENEDİ

Hisse senedi bir anonim şirketin sermayesinin birbirine eşit paylarından bir parçasını temsil eden ve kanunî şekil şartlarına uygun olarak düzenlenen hukuken kıymetli evrak hükmünde bir belgedir. Tahvil gibi bir borç senedi değil, bir ortaklık ve mülkiyet senedidir. Şirket yaşadığı ve kâr ettiği müddetçe sahibine gelir getirir. Hisse senedinin sahibine sağladığı bu gelire temettu (kâr payı) denir.

Hisse senetlerinin üç türlü değeri vardır:

1. Nominal değer: Hisse senedinin üzerinde yazılı değerdir. Bazı ülkelerde hisse senetleri nominal değer taşımaz. İlk defa piyasaya çıkarılırken ihraç eden kuruluşun, arz ve talebi göz önünde bulundurularak kararlaştırdığı bir ihraç fiyatı ile satışa sunulurlar.

2. İhraç değeri: Hisse senetlerinin nominal değerin altında veya üstünde bir değerle ihraç edilmesidir. İhraç edilen bir hisse senedinin bu değerde kalıp kalmayacağını zamanla piyasa şartları tayin edecektir.

3. Piyasa değeri: Piyasada arz ve talebin oluşturduğu değerdir.

A) ZEKÂTIN ÖDENME ZAMANI

Fakihler şartları gerçekleşen malda zekâtın derhal (fevrî) yani sene biter bitmez ödenmesi gerektiğinde görüş birliğine varmışlardır.

1. FAKİRLER ve MİSKİNLER

) Hanefîler, âyette zikredilen fakiri; ev ve ev eşyası gibi aslî ihtiyaçlarını karşılayan malı olsa da gelirleri ihtiyaçlarını karşılayamayan, nisab miktarından daha az malı bulunan kimse olarak anlamışlardır. Miskin ise hiçbir geliri ve malı olmayan kimsedir. Bu tanımlar Ebû Hanîfe'den rivayet edilmiş,

Fakir ve miskinlere bir defada verilebilecek âzami zekât miktarı konusunda Hanefîler "nisab"ı, fakihlerin çoğunluğu da "kifâye"yi (yeterli miktar) esas almışlardır.

Müellefe-i kulûb, kalpleri kazanılmak, İslâm'a ısındırılmak veya kötülüklerinden emin olunmak istenen yahut müslümanlara faydalı olacakları umulan kişilerdir.

4. RİKAB

Rikab "boyun ( köle için kullanılmış)" mânasına gelen rakabe kelimesinin çoğuludur.

borçlular (el-garimîn).

6. FÎ SEBÎLİLLAH

Âyette zekât verilecek yedinci grup için fî sebîlillâh terimi zikredilmektedir. Kelime anlamı " yolunda" demek olan fî sebîlillâh tabirinin -biri dar diğeri geniş- iki anlamı vardır:

1. Teâlâ'nın rızâsına uygun ve O'na yaklaşmak amacıyla yapılan her türlü hayırlı işte çalışan.

2. İslâm'ı yüceltmek uğruna bilfiil cihadda (sıcak harp) bulunan.

7. İBNÜSSEBÎL

Âyette zekâtın sekizinci sarf yeri olarak ibnüssebîl tabiri kullanılır. Sözlükte "yol oğlu" anlamına gelen ibnüssebîl, yolcu, yola çıkmış ve bir süredir yolda olan kimse demektir. Araplar bir şeye uzun müddet devam eden kimseye onun adını verirler.

IX. FITIR SADAKASI ]

Fıtr sözlükte "orucu açmak", fıtra da "yaratılış" anlamına gelir. Türkçe'de fitre şeklinde söylenen "fıtır sadakası" dinî bir terim olarak şöyle tanımlanabilir: "Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan müslümanların kendileri ve velâyetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü oldukları malî bir ibadet"tir.

Fıtır sadakasına baş zekâtı ve beden zekâtı da denmektedir. Bu isimlendirmeler onun şahsa bağlı, şahıs başına konmuş bir malî yükümlülük olması özelliğine dayanmaktadır.

Hac ve Umre

İLKELER ve AMAÇLAR

Hac sözcüğünün "kasıt, yöneliş ve yürüyüş" anlamına gelmesi, bir bakıma hac ibadetine saygınlık ve kutsiyet atfedilen birtakım özel mekânlar üzerinden 'a yürünmesi şeklinde sembolik bir mahiyet kazandırır.

C) GEÇERLİLİK ŞARTLARI

Haccın geçerli yani sahih olabilmesi için üç şartın bulunması gerekir. Bu şartlar; a) Hac yapmak niyetiyle ihrama girmek, b) Özel vakit, c) Özel mekândır.

a) İHRAM

İhram sözlükte "haram etmek, kendini mahrum bırakmak" anlamına geldiği gibi, "tâzim edilmesi gereken zamana veya mekâna girmek ve bunlara saygı duymak" anlamına da gelir. İhram ilmihal dilinde hac veya umre yapmaya niyet eden kişinin, diğer zamanlarda mubah olan bazı fiil ve davranışları belirli bir süre boyunca yani hac veya umrenin rükünlerini tamamlayıncaya kadar kendi nefsine haram kılması anlamındadır. Namaza başlama tekbiri anlamına gelen tahrîme ile ihram kelimeleri aynı kökten türemiş ve anlamları birbirine çok yakın iki kelime olduğu gibi, ait oldukları ibadetteki fonksiyonları da birbirine çok yakındır. Hatta ihram için mecazen 'haccın başlama tekbiri' demek mümkündür.

Bu yasaklar niyet ve telbiye anından itibaren başlar ki, zaten niyet ve telbiye ihramın rüknüdür.

Bu bakımdan hac ve umreye niyet edip telbiye yapmaya "ihrama girmek",

ihrama giren kişiye "muhrim" (ihramlı) denir.

İhram giymek ise hac törenlerinin ifası sırasında giyilmek üzere yün, pamuk veya ketenden hazırlanmış beyaz renkli giysiyi (ihramlık) giymek anlamındadır.

Telbiye;

"Lebbeyk ümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni`mete leke ve'l-mülke, lâ şerîke lek" sözlerini söylemekten ibarettir (Anlamı: Davetine sözüm ve özümle geldim ım, emrin baş üstüne. Davetine sözüm ve özümle geldim ey ortaksız olan sen! Emrin baş üstüne. Hamd senin, nimet senin, mülk de senin. Yoktur senin ortağın).

Mekke şehri de "harem" yani "saygıya lâyık" sözüyle vasıflandırılmıştır.

Saygı gösterilmesi gereken bu kutsal mekânları sırasıyla "Harem", "Hil" ve "Âfâk" denilen, sınırları belirli ve özel fıkhî hükümleri olan bölgeler kuşatır.

Böylece Kâbe'nin etrafını iç içe kuşatan yerler, sırasıyla Harem, Hil ve Âfâk olarak, hükümleri farklı üç bölgeye ayrıldığı gibi hac veya umre yapan kimseler de bulundukları bölgelere göre Âfâký, Hillî (veya Mîkatî) ve Mekkî olmak üzere üç sınıfa ayrılır

Harem Bölgesi. Mekke ile etrafında, bitkileri koparılmamak ve av hayvanlarına zarar verilmemek üzere belirli sınırlar içindeki emniyetli bölgedir.

Hil Bölgesi. Hil bölgesi, Harem bölgesi ile Mîkat yerleri arasındaki yerlerdir. Bu bölgede ikamet edenlere Mîkatî veya Hillî denir.

Âfâk Bölgesi. Harem ve Hil bölgelerinin dışında kalan yerlere Âfâk denir.

Yapılması Günah Olan ve Başkalarına Zarar Veren Konulardaki Yasaklar

1. Füsûk: Taatten ayrılıp mâsiyet sayılan şeyleri yapmak.

2. Cidâl: Başkalarıyla tartışmak, hakaret ve kavga etmek. Her zaman yasak olan bu tür davranışlardan, ihramlı iken daha çok sakınmak gerekir.

Vakfe ise bir yerde bir süre durmak veya beklemek demektir.

B) ZİYARET TAVAFl

Tavaf, "bir şeyin etrafında dolaşmak, dönmek" gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise tavaf, Hacerülesved'in bulunduğu köşeden veya hizasından başlayıp, Kâbe'nin etrafında yedi defa dönmektir. Her bir devire "şavt" denir. Yedi şavt bir tavaf olur. Ziyaret tavafı farz olup haccın iki rüknünden biridir. "İfâda tavafı" da denilen bu tavaf yapılmadıkça hac tamam olmaz.

Teyâmün, yani Kâbe'yi sol tarafına alıp kendisi Kâbe'nin sağında olacak şekilde yürümek.

İstilâm, Hacerülesved'i selâmlamak demektir.

Remel, tavafta kısa adımlarla koşarak ve omuzları silkerek çalımlı ve çabuk yürümektir. Remel sadece sonunda sa`y yapılacak tavaflarda yapılır. Kadınlar remel yapmazlar.

lztıbâ`, ridânın yani ihramın vücudun belden yukarısını örten parçasının bir ucunu sağ kolun altından geçirip, sol omuz üzerine atarak sağ kolu ve omuzu ridânın dışında bırakmaktır. Remel yapılması gereken tavafların bütün şavtlarında ıztıbâ` sünnettir.

Muvâlât yani tavafın bütün şavtlarını ara vermeden peş peşe yapmak.

Bu kişinin ihramsız olarak yapacağı umre sa`yi sahihtir, fakat sa`yi tamamlamadan ihramdan çıkarak vâcibi terkettiği için ceza (dem) gerekir.

Erkekler yeşil ışıklı sütunlar arasında "hervele" yapmak ve diğer kısımlarda ise normal yürümek. Hervele, kısa adımlarla koşarak canlı ve çalımlı yürümektir. Kadınlar hervele yapmazlar.

d) Tıraş Olma ve Saçları Kısaltmanın Hükmü

Saçların tıraş edilmesi veya kısaltılması ile ihramdan çıkılmış olur. İhramdan çıkma, elbise giyme, koku sürünme, saç, sakal, bıyık ve tırnak kesme gibi ihram yasaklarının kalkması demektir. Buna "tehallül" denir. Hacda cinsel ilişki dışındaki yasakların kalkması ve cinsel ilişki yasağının kalkması olmak üzere iki ayrı tehallül vardır. Bunlardan birincisine "küçük tehallül" veya "ilk tehallül"; ikincisine ise "büyük tehallül" veya "ikinci tehallül" denir.

A) HACCIN SÜNNETLERİ

a) Kudüm Tavafı

Kudüm, "geliş ve varış" anlamındadır. Buna göre kudüm tavafı, Mekke'ye geliş tavafı demektir.

e) Bayram Günlerinde Mina'da Kalmak

"Eyyâm-ı nahr" ve "eyyâm-ı Mina" denilen Zilhiccenin 10, 11 ve 12. günlerinde Mina'da kalmak ve orada gecelemek, Hanefîler'e göre sünnet, diğer üç mezhepte ise vâciptir.

f) Muhassab'da Bir Süre Dinlenmek

Hac sonunda Mina'dan dönüşte, Mekke girişinde, Cennetü'l-muallâ civarında, Muhassab denilen vadide bir süre dinlenmek (tahsîb), Hanefîler'e göre sünnet-i kifâye, diğer mezheplerde ise müstehaptır. Bu yere "Ebtah", "Batha" veya "Hasba" da denilmektedir. Bu vadi günümüzde Mekke'nin içinde kaldığından artık bu sünnet yapılamamaktadır

Umre, ihrama girerek tavaf ve sa`y yaptıktan sonra tıraş olup ihramdan çıkmaktan ibarettir.

b) İfrad haccında ilk yapılacak tavaf "kudüm tavafı", temettu` ve kırân haccında ise "umre tavafı"dır.

Temettu` ve kırân haccında umre tavafından sonra umrenin sa`yi yapılacağı için tavafta "ıztıbâ`" ve "remel" yapılır.

Terviye günü (8 Zilhicce).

A) Hedyin Mahiyeti

Hac ve umre menâsikiyle ilgili olarak kesilen kurbanlara hedy denir. Hedy, Kâbe'ye ve Harem bölgesine hediye olmak üzere kesilen kurban demektir. Kurban bayramı dolayısıyla kesilen kurbanlara ise udhiyye denir. Mükellefiyet yönünden bu ikisi birbirinden tamamen ayrı ise de, hedy kurbanı keyfiyet bakımından, aynen udhiyye gibidir.

A) Hedyin Mahiyeti

Hac ve umre menâsikiyle ilgili olarak kesilen kurbanlara hedy denir. Hedy, Kâbe'ye ve Harem bölgesine hediye olmak üzere kesilen kurban demektir. Kurban bayramı dolayısıyla kesilen kurbanlara ise udhiyye denir. Mükellefiyet yönünden bu ikisi birbirinden tamamen ayrı ise de, hedy kurbanı keyfiyet bakımından, aynen udhiyye gibidir.

A) CİNAYETİN ANLAMI

İhramlı iken Harem bölgesinde yapılması yasak olan şeylerin yapılmasına cinayet denir.

Cinayet cezayı gerektirir. Hac veya umrede vâcip olan menâsikten birinin mazeretsiz olarak terkedilmesi veya zamanında yapılmaması da ceza gerektirmesi bakımından cinayet hükmündedir.

A) İHSÂR

İhsâr, hac veya umre yapmak üzere ihrama girdikten sonra, herhangi bir sebeple tavaf ve vakfe yapma imkânının ortadan kalkması demektir

B) FEVÂT

Fevât, haccetmek üzere ihrama giren kişinin Arafat vakfesine yetişememesi, vakfe süresi içinde bir an olsun Arafat'ta bulunamamasıdır.

DEVAMI...

------------------------------------------------------------------

ARKADAŞLAR,EMEĞİ GEÇEN ARKADAŞLARDAN RABBİM RAZI OLSUN.BANA DÜŞEN SADECE PARÇALARI Bİ ARAYA GETİRİP HİZMETİNİZE SUNMAKTI...RABBİM ÇALIŞMALARIMIZDA YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN...

23 Mart 2010 03:54

AKAİD SORULARI

s-1-Müslüman olduğu bilinen bir kişiyi,inkar özelliği taşıyan inanç,söz veya davranışından ötürü kafir saymaya ne denir?

a-mürted b-irtidad c-tekfir d-küfür

s2-Kişinin kendi irade ve ifadesiyle islamdan ayrılması ve hukuk düzeni tarafından da dinden çıkmış sayılmasına ne denir?

a-mürted b-irtidad c-tekfir d-küfür

s-3-Amentü de belirtilen esasların 6 tanesinden 5 tanesi kuranda zikredilmiş bir tanesi bunlarla birlikte kuranda zikredilmemiştir.Bu zikredilmeyen esas hangisidir?

a-kadere iman b-meleklere iman c-ahiret gününe iman d-peygamberlere iman

s-4-aşağıdakilerden hangisi Allahın varlığının delilleri arasındadır.

a-fıtrat delili b-hudüs delili c-imkan delili d- nizam delil e- hepsi

s-5-aşağıdakilerden hangisi hadislerde geçen ismi azam (allahın en büyük ismi) lardan biri değildir.

a-Hüda b-rahman rahim c-zül celali vel ikram d-el hayyul kayyum

s-6-az amele bile çok sevap veren allahın ismi hangisidir?

a-muhit b-müheymin c-şekür d-vasi

s-7-dilediğini muhtaç olmaktan kurtaran allahın ismi hangisidir

a-muğni b-mani c-nafi d-muksit

s-8-sonradan olan şeylere benzememek allahın hangi sıfatıdır?

a-kıyam bi nefsihi b-beka c- muhalefetün lil havadis d-tekvin

s-9-aşağıdakilerden hangisi ülülazm peygamberlerden biri değildir.

a-musa (a.s) b-isa (a.s) c-nuh (a.s) d - süleyman (a.s) e-muhammed (a.s)

s-10-hz peygamberimize gelen vahyin en ağır şekli olan ve içinde tehtit ve korkutma olan ayetler hangi çeşit vahiyle gelmiştir.

a-çıngırak sesi b-cebrailin kendi asli şekliyle c- cebrailin insan şeklinde gelerek d?uyku halinde gelen vahiy

s-11-kuranda mucize terimi yerine hangisi kullanılmamıştır.

a-ayet b- güç c-beyyine d-burhan

s-12-peygamber olacak şahsın henüz peygamber olmadan önce gösterdiği olağan üstü durumlara ne denir.

a-istidrac b-meunet- c- mucize d- irhas

s-13-allahın mümin kullarına darda kaldığı veya sıkıntıya düştüğü zaman olahan üstü bir şekilde yardım etmesine ne denir.

a-istidrac b-meunet- c- mucize d- irhas

s-14-kafir ve günahkar kişilerin gösterdiği olahan üstü olaylara ne denir.

a-ihanet b-istidrac c-meunet d-irhas

s-15-kafir ve günahkar kişilerden arzu ve isteklerine aykırı olarak meydana gelen olay nedir.

a-ihanet b-istidrac c-meunet d-irhas

s-16-insanın tekrar diriltileceği kuyruk sokumu kemiğine ne denir.

a-eşratüs saat b-bas c-leza d-acbüz zenep

CEVAPLAR: 1-C 2-B 3-A 4-E 5-A 6- C 7-A 8- C 9- D 10- A 11-B 12- D 13-B 14- B 15- A 16- D

S-1-dinden çıkana ?????????????.denir.

s-2-??????varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık bulunan yüce varlığın adıdır.

s-3-alemin ve alemdeki varlıkların sonradan yaratılmış olup bir yaratıcıya muhtaç olduğu delile ???delili denir.

s-4- varlığı kendiliğinden olmak,var olmak için bir başka varlığa ihtiyaç duymamak allahın selbi sıfatlarından ???????.sıfatıdır.

s-5- Cebrail peygamberimize insan kılığında gelip ashaptan ????.şeklinde görünmüştür.

s-6-kuranı kerimde ilk şeytandan ????..ismiyle söz edilir.

s-7-hz ademe????sahife hz şit e???????sahife hz idrise ????..hz ibrahime ????????.sahife indirilmiştir.

s-8-ahdi cedid???.........a ahdi atik veya ahdi kadim??????a denir.

s-9-iyi ve kötü amelleri eşit olan veya küçükken ölen müşrik çocukları ????????bekleyecekler ve daha sonra cennete gireceklerdir.

s-10- cennetliklere hizmet etmek için ölümsüz gençler dolaşacaktır bunlara ???denir.

CEVAPLAR:

1-mürted 2- ALLAH cc 3- hudus 4- kıyam bi nefsihi 5- dıhye 6- iblis 7- 10,50,30,10 8- İncil,tevrat 9-araf 10- vildan

23 Mart 2010 03:56

D.İ.B BÜYÜK İSLAM İLMİHALİ?NİN İTİKAD-NAMAZ

SORU VE CEVAP ANAHTARI

S.1:Din Nedir? Kaça Ayrılır?

C.1. Din, akıl sahiplerinin kendi hür iradeleriyle en iyiye, en doğruya ve en güzele ulaştıran ilâhî bir kanundur. İkiye ayrılır:

a) Hak Din (İlâhî veya Semavî Din )

b) Batıl Din (Vahye Dayanmayan Dinler)

S.2: Hak Dinin Özelliklerinden Üç Tanesini Yazın/Söyleyin?

C.2. Hak Dinlerin Özellikleri:

a) Allah?ın görevlendirdiği Peygamberler tebliğ etmişlerdir.

b) Allah?ın gönderdiği, Peygamberlerin tebliğ ettiği kutsal kitabı vardır.

c) Allah?a iman ve yalnız O?na ibadet etmek esasına dayanır.

S.3: İslam Dininin Değişmeyen Esasları Nelerdir?

C.3. İslam Dininin Değişmez Esasları:

a) İtikatla ilgili esaslar: İman esasları, Allah?a iman gibi?

b) Amelle ilgili esaslar: İnsanların yaptıkları işlerle ilgili olanlardır, kimsenin malına

Canına zarar vermemek gibi?

c) Ahlakla ilgili esaslar: Bunlar ahlakın güzelleşmesini, vicdan terbiyesini ve ruhun

yükselmesini amaçlar.

S.4: Mezhep Nedir? Tanımlayınız?

C.4. Mezhep; bir dinin bilginleri arasındaki yorum farklarından meydana gelen görüşler demektir.

S.5: Amelde Mezhepler Kaç Tanedir? İsimleri Nelerdir?

C.5. Amelde mezhepler 4 tanedir: Hanefî, Şâfiî, Mâlikî, Hanbelî.

S.6: İtikadi Mezhepler Kaç Tanedir, Bizim İtikadi Mezhebimiz Hangisidir? Açıklayınız?

C.6 İtikadi mezhepler iki tanedir:

a) Eş?ari,

b) Maturidi.

İtikatta mezhebimiz, Maturidi?dir. Bu mezhebin imamı, Semerkand?ın Maturid köyünde doğduğu için köyünün adıyla anılır. (Ebu Mansur Maturidi) Büyük bir Türk bilginidir. Ehl i Sünnet inancını savunmuş, batıl inançlarla mücadele etmiştir. Amelde Hanefi olanlar, itikatta bu mezhebi benimsemişlerdir.

S.7: Dini Hükümlerin Kaynakları Nelerdir? Bunlardan Sünneti Açıklayınız?

C.7. Dini Hükümlerin Kaynakları; Kitap, Sünnet, İcma? ve Kıyas?tır. Sünnet, Peygamberimizin (S.A.V) söz, fiil ve onaylamalarıdır. 3?e ayrılır:

a) Kavlî Sünnet; Peygamberimizin (s.a.v) sözleri ve Hadis-i Şerifleridir.

b) Fiilî Sünnet; Peygamberimizin (s.a.v) davranışlarıdır.

c) Takrirî Sünnet; Peygamberimizin (s.a.v) yanında bir olay olduğunda ses çıkarmaması ve

tasdik etmesi, onaylamasıdır.

S.8: İmanın Istılahî Tanımını Yapınız?

C.8. İman; Peygamber (S.A.V)? in Allah tarafından haber verdiği kesin olarak bilinen şeylerin doğruluğuna içten ve yürekten inanmak demektir.

S.9: İman Yönünden İnsanlar Kaça Ayrılır? Bir Tanesini Açıklayınız?

C.9. İman yönünden insanlar 3?e ayrılır: Mü?min, Münafık, Kâfir.

Mü?min: Allah?a ve peygamberine inanan, peygamberin, Allah tarafından haber verdiği her şeyin doğru olduğunu yürekten tasdik eden ve bu imanını dili ile de söyleyen kimsedir.

Münafık: Allah?a ve peygamberine, inandığını söyleyip mü?min olarak göründüğü halde kalbiyle inanmayan, içi dışına uymayan kimsedir.

Kâfir: İman esaslarını kabul etmeyen, Allah ve Peygambere inanmayan ve bunu açıkça ifade eden kimsedir.

S.10: Allah?ın Birliğini İfade Eden Bir Ayet Mealini Yazın/Okuyun?

C.10. ? Ey Muhammed, de ki: O, Allah tekdir. Allah her şeyden münezzeh ve her şey O?na muhtaçtır. Doğurmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey O?na denk değildir.(İhlas Suresi,1-4)

S.11: Dört Büyük Melek ve Görevlerini Sayınız?

C.11. : a) Cebrâil (as): Allah?tan peygamberlerine vahiy ve kitap getiren, elçilik yapan melektir.

b) Mikâil (as): Tabiat olayları ile görevlidir.

c) Azrâil (as): Can alan melektir.

d) İsrâfil (as): Kıyametin kopuşunu ve insanların dirilişini başlatacak olan ve ?sur?a

üflemekle görevli melektir.

S.12: Meleklerin Özelliklerini Sayınız?

C.12. Nurdan yaratılmışlardır. Yemez, içmez, yatıp uyumazlar. Yorulmaz ve hastalanmazlar. Gece gündüz Allah?a ibadet eder, emirlerini yerine getirirler. Son derece kuvvetli ve hızlı varlıklardır. Her yere kolayca ulaşır, bizim yapamadıklarımızı yaparlar.

S.13: Allah?ın Sıfatları Nelerdir?.

C.13. Allah?ın Sıfatları; Zâtî ve Subûtî olmak üzere 2 gruptur.

Zâtî Sıfatlar: Vücut, Kıdem, Bekâ, Vahdaniyet, Muhalefetün-lil-Havadis, Kıyambi nefsihi.

Subûtî Sıfatlar: Hayat, İlim, Semi?, Basar, İrade, Kudret, Kelâm, Tekvin.

S.14:Vahyin Terim Manasını Açıklayınız?

C.14. Vahiy; Allah?ın Peygamberlerine, dilediği şeyi özel bir şekilde bildirmesidir.

S.15: Hangi Peygamberlere Ne Kadar Sayfa Gönderilmiştir?

C.15. 10 sayfa = Âdem (as)?a,

30 sayfa = İdris (as)?a

50 sayfa = Şit (as)?a,

10 sayfa = İbrahim (as)?a gönderilmiştir.

S.16:Tevrat ve İncil?in Diğer İsimleri Nelerdir?

C.16. Tevrat?ın diğer ismi Ahd-i Atik, İncil?in diğer ismi ise Ahd-i Cedid?tir.

S.17: Kur?an-ı Kerim Neden Tüm Olarak Nazil Olmamıştır?

C.17. Kur?an-ı Kerim, kısa kısa bölümler halinde, insanların o anki ihtiyaçlarına cevap, hatalarını ikaz, yaptıkları iyi şeylere müjde ve mükâfat olarak 23 senede indirilmiştir. Hepsi birden gelmiş olsaydı, Peygamber (S.A.V.) hazırladı, yazdı diyebilirlerdi. Allah kelâmı olduğuna inanmayabilirlerdi. Ayetler, olaylar üzerine gönderildiği için ilâhî bir niteliği olduğundan kimse şüpheye düşmemiştir. İnanmayanlar, sırf inatlarından kabul etmemişlerdir.

S.18: Kuran-ı Kerim Hangi Halife Zamanında ve Niçin Mushaf Haline Getirilmiştir?

C.18. Kur?an; Hz. Ebû Bekir?in halifeliği zamanında, Yemame?de 70 hafızın şehid düşmeleri üzerine Zeyd b. Sâbit başkanlığındaki bir komisyona yazdırılıp Mushaf haline getirilmiştir. Mushaf?ın oluşmasında hayatta olan hafızlara başvurulmuştur.

S.19: Kur?an-ı Kerim?in Günümüze Kadar Bozulmadan Geldiğini Belirten AYET MEALİNİ Yazın/Okuyun?

C.19. ?Doğrusu Kur?an?ı Biz indirdik, O?nun koruyucusu da Biziz.? (Hicr, 9)

S.20: Kur?an-ı Kerim?e Karşı Görevlerimiz Nelerdir?

C.20. Kur?an-ı Kerim?e Karşı Görevlerimiz:

a) Kur?an-ıKerim?in Allah kelâmı olduğunu tasdik etmek

b) Kur?an-ı Kerim?i öğrenmek ve öğretmek

c) Kur?an-ı Kerim?in söylediklerini hayatımızda uygulamak.

Zaten öğrenmekten maksat, âyetler üzerinde düşünmek, emirlerini yapmak ve yasaklarından sakınmaktır.

S.21: Nebi ve Rasul Arasındaki Farkı Belirtiniz.

C.21. Rasul: Kendisine kitap indirilene denir. Nebî ise kendinden önceki peygambere indirilen kitapla amel eder. Rasuller nebîdir ama her nebî rasul değildir.

S.22: Peygamberlerde Bulunması Vacip Olan Sıfatlar Nelerdir?

C.22. Peygamberlerin Vacip Sıfatları;

Sıdk: Doğruluk demektir. Peygamberler doğru ve dürüst insanlardır. Kesin olarak yalan söylemez, hile ve haksızlık yapmazlar. Din adına ne söylemişlerse hepsi Allah?tandır ve hepsi de doğrudur.

Emanet: Güvenilir olmaktır. Peygamberler her yönden güvenilir insanlardır. Aldıkları görevleri gereği gibi yapmış, kendilerine emanet edileni korumuş, hıyanette bulunmamışlardır.

Tebliğ: Duyurmak demektir. Peygamberler Allah tarafından kendilerine vahyedilen her şeyi eksiksiz olarak insanlara duyurmuşlardır. Bu onların peygamberlik görevidir.

İsmet: Günahtan korunmuş olmak demektir. Peygamberler örnek oldukları için Allah onları günah işlemekten korumuştur. Bu sıfat ancak peygamberlerde bulunur, yani peygamberler masumdur.

Fetanet: Akıllı ve zekî olmalarıdır. Peygamberler diğer insanlardan daha akıllı ve anlayışlıdırlar. Zaten böyle olmasa görevlerinin ağırlığını kaldıramazlar.

S.23: Peygamber (S.A.V.)?in Özellikleri Nelerdir?

C.23. Peygamberimizin Özellikleri:

a) Peygamberimiz (S.A.V) âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Yani bir millete, bir

kavme değil tüm insanlığa gönderilmiştir.

b) Peygamberimizin (S.A.V) getirdiği din, en son ve en mükemmel dindir. Başka bir din

gelmeyecek ve bu din değişikliğe uğramayacaktır.

c) Peygamberimiz (S.A.V) son peygamberdir. Ondan başka peygamber gelmeyecektir.

d) Peygamberimiz (S.A.V) ümmeti en çok olan peygamberdir. Bu özelliklerinden dolayı

Peygamberlerin en üstünüdür.

S.24:Ahirete İmanın Faydaları Nelerdir?

C.24.Ahirete inanan insan; Allah?ın emirlerini yapar, yasaklarından sakınır. Çünkü öldükten sonra hesaba çekileceğini bilir. Bu yüzden davranışlarına dikkat eder, ahlakını güzelleştirir. Ailesine, komşularına, eş, dost ve akrabasına iyi davranır. Vatanına ve milletine karşı görevlerini yerine getirir. Dürüsttür. Hile ve haksızlık yapmaz. Değil kötü davranış yapmak kötü düşünceyi bile bedeninde barındırmaz.

S.25: Kader ve Kazanın Tanımını Yapınız?

C.25.Kader: Allah?ın ezelden ebede kadar olacakların zamanı ve mekânını, nitelik ve özelliklerini önceden bilmesi ve takdir etmesi demektir.

Kaza: Ezelde takdir buyrulan şeylerin zamanı geldiğinde Allah tarafından yaratılması demektir.

S.26. Kaza ve Kadere İmanın Faydaları Nelerdir?

C.26. Kadere inanan kişi; sabırlı olur. Başına gelen felaket ve musibetler karşısında bunalıma düşmez. Başına gelenler kendi hatası sonucu ise pişman olur, yanlışlarından döner ve Allah?tan yardım diler, ümitsizliğe düşmez. Kendi hatası yok ise Allah?ın sınaması diye düşünüp, yine sabırla mükâfatını umar. Kadere inanan kişi her durumda da asla isyana düşmez.

S.27: Gerçek Anlamda Tevekkül Nasıl Olmalıdır?

C.27. Rızkı veren Allah?tır. Buna güvenmeliyiz ancak, üzerimize düşeni yapmalı, sonra neticeyi Allah?tan beklemeliyiz. Rızkı arayıp bulmak, insanın görevidir. Allah nasılsa rızkımı verir deyip oturmak yanlıştır. Bu, tevekkül değil tembelliktir. Çünkü Allah çalışanı sever.

S.28: İbadeti Tanımlayınız?

C.28. İbadet, Allah?a saygı ile boyun eğmek ve emirlerine itaat etmek demektir.

S.29: Dünyaya Geliş Gayemizle İLGİLİ BİR Ayet MEALİ YAZIN/Okuyun?

C.29.?Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.? (Zariyat: 56)

S.30:İbadet Çeşitleri Nelerdir?

C.30. İbadetler 3 çeşittir:

a) Bedenî İbadetler: Namaz, oruç gibi.

b) Malî İbadetler: Zekât, kurban gibi.

c) Hem bedenî hem malî ibadetler: Hac gibi.

S.31: İslam?ın Şartlarını Bildiren Hadis-i Şerifin Manasını Yazın/Söyleyin?

C.31. ?İslam beş temel üzerine kurulmuştur: Allah?tan başka hiçbir tanrı olmadığına, Muhammed (S.A.V)?in Allah?ın Peygamberi olduğuna şahitlik etmek, namazı kılmak, zekâtı vermek, haccetmek ve ramazan orucunu tutmaktır.? (Buhâri, îman 2)

S.32: Mükellef Kime Denir?

C.32. Dinin emrettiği şeyleri yapmak ve yasakladıklarından sakınmakla yükümlü olan, ergenlik çağına gelmiş, akıllı insana mükellef denir.

S.33: Ef?âl-i Mükellefin Kaç Tanedir? İsimlerini Yazın/Söyleyin?

C.33. Ef?âl-i Mükellefin sekizdir: Farz, Vacip, Sünnet, Müstehap, Mübah, Haram, Mekruh, Müfsid.

S.34: Haramı Tanımlayıp Hükmünü Belirtiniz?

C.34. Haram: Dinen yapılmaması kesin delille emredilen şeydir. (Hırsızlık, içki içmek gibi)

Hükmü: Haramı işleyen günahkâr olur, inkâr eden veya helal sayan dinden çıkar.

S.35: Temizlikle İlgili İki Tane Hadis-i Şerifin Manasını Yazın/Söyleyin?

C.35. ?Din temizlik üzerine kurulmuştur.? (Meşarik, 2. cilt, sayfa 107)

? Temizlik imanın yarısıdır.? (Müslim, Tahare, 1)

S.36: Kaç Çeşit Temizlik Vardır? Açıklayınız?

C.36. İki çeşit temizlik vardır:

a) Hadesten Taharet,

b) Necasetten Taharet.

İbadetlerin yapılmasına mâni olan hükmî pisliğe hades, bundan temizlenmeye de Hadesten Taharet denir. Abdest, gusül gibi.

Pis şeylere necaset, bundan temizlenmeye de Necasetten Taharet denir. Namazı sahih olabilmesi için, beden, elbise ve namaz kılınacak yerin temiz olması gerekir. ( Kan, idrar necistir.)

S.37: Suların Çeşitlerini Söyleyip Birini Açıklayınız?

C.37. Sular, mutlak ve mukayyed olmak üzere iki çeşittir:

Mutlak Sular: Yağmur, dolu, kar, pınar, dere, nehir, deniz sularıdır.

Mukayyed Sular: Kavun, karpuz suları gibi sular ve mutlak suyun içine bir şeylerin karışmasıyla bozulan sulardır. Bunlarla abdest, gusül olmaz.

S.38: Temizlik Nelerle Yapılır? Maddeler Halinde Yazın/Söyleyin?

C.38. Temizlik üç şekilde yapılır:

1) Su ile yıkayarak,

2) Silerek,

3) Ateşle yakarak.

S.39: Hangi Tür Eşyalar Silinerek Temizlenebilir?

C.39. Düz mermer, bıçak, cam, ayna, porselen, madenî eşyalar, içlerine slik emmedikleri için bez veya toprakla silinerek temizlenir.

S.40: Abdestin Terim Manası Nedir?

C.40. Abdest; belirli organları yıkamak ve meshetmek suretiyle temizlenmesidir.

S.41: Abdestle İlgili Ayetin Mealini Yazın/Okuyun?

C.41. ?Ey iman edenler, namaz kılmaya kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi ve başlarınıza meshedip topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın?? (Mâide: 6)

S.42: Abdestin Sünnetlerinden Dört Tanesini Yazın/Söyleyin?

C.42. Abdestin Sünnetleri: Abdeste Eûzu-Besmele ile başlamak, abdeste başlarken önce elleri bileklere kadar yıkamak, niyet etmek, dişleri fırçalamak, her organı üç kez yıkamak, sıraya riayet etmek, boynu meshetmek, başın tamamını meshetmek, elleri ve ayakları yıkamaya parmak uçlarından başlamak, el ve ayak parmaklarını yıkarken hilallemek, gibi.

S.43: Abdestte Ayaklar Yıkanırken Hangi Dua Okunur?

C.43. ?Allah?ım! Ayakların kayacağı günde iki ayağımı sırat üzerinde sağlam tut.?

S.44: Abdesti Bozan Şeylerden Beşini Yazın/Sayın?

C.44. Abdesti bozan şeyler:

1) Ön ve arkadan sidik ve slik gelmesi ve arkadan yel çıkması.

2) Vücudun herhangi bir yerinden kan ve irin akması.

3) Ağız dolusu kusmak.

4) Yatarak, yaslanarak veya bir şeye dayanarak uyumak. Zira bu şekilde uyuyan kimseden ?yel? çıkabilir.

5) Bayılmak.

6) Delirmek, çıldırmak.

7) Sarhoş olmak.

8)Namazda gülmek.

9) Fahiş mübaşeret.

S.45: Meshin Müddeti Ne Kadardır?

C.45. Mukim için 24 saat, misafir için 72 saattir. Bu süre abdestin bozulmasından sonra başlar.

S.46: Meshi Bozan Şeyler Nelerdir?

C.46. Meshi bozan şeyler:

1) Abdesti bozan her şey meshi de bozar.

2) Mestlerden birinin ayaktan çıkarılması veya kendiliğinden çıkması.

3) Meshin süresinin bitmiş olması meshi bozar. ( Meshin süresi namazda iken biterse, o namaz bozulur.)

S.47: Mestlere Mesh Edebilmenin Şartları Nelerdir?

C.47. Mestlere mesh şartları:

a) Mestler, ayaklar yıkanarak abdest alındıktan sonra giyilmiş olmalıdır.

b) Mestler, ayakları topuklarla beraber örtmüş olmalıdır.

c) Mestler, 12 bin adım veya daha fazla yol yürümeye dayanıklı olmalıdır.

d) Mestlerin her birinde ayak parmaklarının küçüğü ile 3 parmak delik, sökük ve yırtık bulunmamalıdır. Ancak 2 mestteki yırtıkların toplamı 3 parmaksa sorun yoktur.

e) Mestler, ayakta durabilecek kadar kalın olmalıdır.

f) Mestler, suyu emerek ayağa geçirecek şekilde olmamalıdır.

g) Mesti giyecek kişinin her bir ayağının ön tarafında elin küçük parmağı ile en az 3 parmak yer olmalıdır. Bir veya iki ayağının ön tarafını kaybetmiş ve en az 3 parmak kadar bir yer kalmamış olan kimse, bu ayağına mesh edemeyeceği gibi, sağlam ayağına da mesh edemez. Bu durumda, her iki ayak da yıkanmalıdır. Çünkü bir ayağı yıkayıp diğerini mesh etmek caiz olmaz.

S.48: Hangi Durumlarda Teyemmüm Yapılır?

C.48. Abdest almak ve gusletmek için su bulunmadığı veya bulunduğu halde kullanılamadığı durumlarda teyemmüm edilir.

S.49: Teyemmümü Bozan Şeyler Nelerdir?

C.49. Teyemmümü bozan şeyler:

a) Abdesti bozan şeyler teyemmümü de bozar.

b) Abdest veya gusül için yeterli su varsa ve kullanılması mümkünse teyemmüm bozulur.

c) Teyemmümü mubah kılan özürlerin ortadan kalkması ile de teyemmüm bozulur.

S.50: Sünnetü?l-Hüda, Tahrimen Mekruh, Fetanet, Vahy-i Hafi, Münkereyn Kelimelerinin Manaları Nelerdir?

C.50. Sünnetü?l-Hüda: İbadetle ilgili olan sünnetlere denir.(Ezan, ikâmet gibi.)

Tahrimen Mekruh: Harama yakın olan mekruhtur. (Vacip bir işi yapmamak gibi.)

Fetanet: Peygamberlerin akıllı ve zeki olmalarıdır.

Vahy-i Hafi: Gizli vahiy demektir. Allah, dilediklerini, dilediği kulunun kalbine doğrudan yerleştirir. Buna vahy-i hafî denir.

Münkereyn: Öldükten sonra soru soracak meleklere münker-nekir veya her ikisine birden münkereyn denir.

23 Mart 2010 06:02

S.50: Sünnetü?l-Hüda, Tahrimen Mekruh, Fetanet, Vahy-i Hafi, Münkereyn Kelimelerinin Manaları Nelerdir?

C.50. Sünnetü?l-Hüda: İbadetle ilgili olan sünnetlere denir.(Ezan, ikâmet gibi.)

Tahrimen Mekruh: Harama yakın olan mekruhtur. (Vacip bir işi yapmamak gibi.)

Fetanet: Peygamberlerin akıllı ve zeki olmalarıdır.

Vahy-i Hafi: Gizli vahiy demektir. Allah, dilediklerini, dilediği kulunun kalbine doğrudan yerleştirir. Buna vahy-i hafî denir.

Münkereyn: Öldükten sonra soru soracak meleklere münker-nekir veya her ikisine birden münkereyn denir.

S.51:Guslün Farzları Nelerdir?

C.51. Guslün farzı üçtür:

1. Ağıza su alıp çalkalamak.

2. Buruna su çekip yıkamak.

3. Bütün vücudu yıkamak.

S.52: Guslün Sünnetlerinden Beş Tanesini Sayınız?

C.52. Guslün sünnetleri:

1. Besmele ile başlamak.

2. Niyet etmek.

3. Besmele ile niyeti, guslün evvelinde, elleri yıkarken söylemek.

4. Ellerini yıkamak ve bedenin herhangi bir yerinde slik varsa önceden onları gidermek.

5. Edep yerlerini (slik olmasa bile) yıkamak.

6. Gusülden önce abdest almak.

7. Abdestte ayakların yıkanmasını sonraya bırakmak.

8. Bedene üç defa su dökmek ve her döküşte suyu bedenin her tarafına ulaştırmak.

9. Su dökmeye baştan başlamak sonra sağ omuza daha sonra da sol omuza dökmek.

10. Suyu ilk döküşte bedeni ovmak.

11. Gusülde suyu israf etmemek , az da kullanmamak.

12. Yıkandıktan sonra bedeni havlu veya benzeri bir şeyle silmek.

13. Kimsenin görmeyeceği bir yerde yıkanmak.

S.53: Gusülde Dua Okumanın Hükmü Nedir?

C.53. Gusülde dua okumak mekruhdur.

S.54:Guslü Gerektiren Haller Nelerdir?

C.54. Guslü gerektiren haller:

1. Dokunmak, bakmak, ihtilam olmak suretiyle şehvetle gelen meninin dışarı çıkması ve ergenlik çağına gelen erkek ve kadının cinsel ilişkide bulunması.

2. Kadınların adet halinin bitmesi.

3. Çocuk doğuran kadınların lohusalıklarının sona ermesi.

S.55:Gusül Yapılmasının Sünnet Olduğu Yerler Nelerdir?

C.55. Gusül yapılmasının sünnet olduğu yerler:

1. Cuma namazı için,

2. Bayram namazları için,

3. Hac ve Umre için ihrama girerken,

4. Hac vazifesini yapan kimsenin zeval vaktinden sonra Arafat?ta.

S.56: Cünüp Olan Kişinin Yapması Haram Olan Şeyler Nelerdir?

C.56. 1. Namaz kılmak.

2. Kur?an- ı Kerim okumak.

3. Kur?an-ı Kerim?e el sürmek.

4. Camiye girmek.

5. Kabeyi tavaf etmek.

S.57: İstihaze Nedir?

C.57. Bir damardan çıkıp tenasül organı yolu ile gelen kandır. Rahimden değil bir hastalık sebebiyle damardan gelen bu kanın kokusu yoktur. Bu durum kadınlar için bir hastalık ve özürdür. Kadından gelen kan üç günden eksik olursa bu ay hali değil kadın için bir özür sayılır. Ay hali on günden fazla devam etmişse bu fazlalık ile lohusalığın kırk günden sonrası istihazadır. Dokuz yaşından önce ve ellibeş yaşından sonra gelen kan da böyledir.

S.58: Hayızlı ve Lohusa Kadınlara Haram Olan Şeyler Nelerdir?

C.58. Hayızlı ve lohusa kadınlara haram olan şeyler:

1. Namaz kılmak.

2. Oruç tutmak.

3. Kur?an-ı Kerim okumak.

4. Kur?an-ı Kerim?e el sürmek.

5. Camiye girmek.

6. Kabeyi tavaf etmek.

7. Cinsel ilişkide bulunmak.

S.59: Özür Sahibi Kimdir ve İbadetlerini Nasıl Yapar?

C.59.Abdesti bozan şeyin bir namaz vakti kesilmeden devam etmesine özür denir.

İdrarın devamlı olarak gelmesi, burundan veya bir yaradan sürekli kan gelmesi, bir hastalıktan dolayı göz, kulak ve memelerden gelen akıntı özür olduğu gibi. İstihaze kanıda özürdür. Kendisinde böyle bir özür olan kimseye özür sahibi denir. Özür sahibi özrü devam ettiği sürece her namaz vakti abdest alır ve bu abdestle o namaz vakti içinde ?başka bir şeyle abdesti bozulmadıkça? dilediği kadar farz ve nafile namazı kılabildiği gibi, kazaya kalmış namazları, cenaze ve bayram namazlarını da kılabilir.

23 Mart 2010 06:10

S.61: Namazın Farz Olmasının Şartları Nelerdir?

C.61. Bir insana namazın farz olması için üç şartın bulunması gerekir:

1. Müslüman olmak,

2. Ergenlik yaşına gelmiş olmak,

3. Akıllı olmak.

S.62: Sabah Namazının Vakti Ne Zamandır?

C.62. Sabaha karşı tan yerinin ağarmaya başlamasından itibaren güneşin doğuşuna kadar olan zaman içinde kılınır.

S.63: İkindi Namazının Vakti Ne Zamandır?

C.63. Öğle namazının vaktinin çıktığı zamandan güneşin batışına kadar olan zamandır. Her şeyin gölgesi bir veya iki katı olunca öğle namazının vakti çıkar, ikindi namazının vakti girer ve güneş batıncaya kadar devam eder.

S.64: Yatsı ve Vitir Namazının Vakti Ne Zamandır?

C.64. Yatsı namazının vakti akşam namazının vakti çıktıktan sonra başlayıp sabah namazının vakti olan tan yerinin ağarmaya başlamasına kadar devam eden zamandır. Vitir namazının vakti de yatsının vaktidir. Ancak vitir namazı yatsı namazı kılındıktan sonra kılınır.

S.65: Cem ? i Takdim, Cem ? i Te?hir Nedir? Açıklayın?

C.65. Arafatta arefe günü öğle vaktinde önce öğle namazı peşinden de ikindi namazı bir ezan ve iki kamet ile birlikte kılınır. İki farzın arası başka namaz ile ayrılmayacağından öğlenin farzından sonra öğlenin son sünneti ile ikindinin sünneti kılınmaz.

Burada ikindi vakti girmeden ikindi namazı öğle vaktinde öğle namazı ile birlikte kılınmaktadır. Buna cem-i takdim denilir.

Arefe günü akşam namazı akşam vaktinde kılınmayıp Müzdelife?de yatsı vaktinde bir ezan ve bir kamet ile kılınır. Yani sadece akşam farzı için kamet getirilir. Yatsının farzında getirilmez. İki farzın arası ayrılmayacağı için akşamın sünneti ile yatsının ilk sünneti kılınmaz. Burada akşam ve yatsı namazlarının birlikte kılınmasına da cem-i te?hir denir.

S.66: Hiçbir Namazın Kılınmayacağı Vakitler Nelerdir?

C.66.

1.Güneş doğarken, güneşin doğmaya başlamasından itibaren yaklaşık kırk dakika geçinceye kadar olan süre içinde.

2.Güneş zevalde iken, yani güneş tam tepe noktasına gelip de henüz batı tarafına geçmeden.

3.Güneş batarken, güneşin batma zamanından yaklaşık kırk dakika öncesinden güneş batana kadar.

S.67:Nafile Namaz Kılınması Mekruh OLAN VAKİTLERDEN Beş Tanesini Yazın/Sayın?

C.67.

1. Sabah namazının vakti girdikten sonra,

2. Sabah namazı kılındıktan sonra,

3. İkindi namazı farzı kılındıktan sonra,

4. Akşam namazının farzı kılındıktan sonra,

5. Bayram namazlarından önce(evde, camide)

6. Bayram namazlarından sonra(camide),

7. Vaktin daralması sebebiyle farz için pek az zaman kalınca,

8. Farza başlamak üzere kamet getirilirken,

9. Cuma günü hatibin hutbe okumak üzere minbere çıkışından itibaren cumanın farzı kılınıncaya kadar,

10. Tuvalet için sıkıştığı vakitte,

11. Arzu ettiği bir yemek hazır olduğu zaman,

12. Hac zamanı Arafat?ta öğle ile ikindi namazları birlikte kılınırken iki farz arasındaki sünnetler, Müzdelife?de akşam ile yatsı namazları birlikte kılınırken iki farz arasındaki sünnetler kılınmaz.

S.68: Ezanın Hükmü Nedir, Hangi Yıl Meşru Kılınmıştır?

C.68. Ezan, Sünnet ? i müekkede olup, hicretin birinci yılında meşru kılınmıştır.

S.69: Ezanı Yazın/Okuyun?

C.69.Ezanın sözleri şöyledir:

Allâhü ekber Allâhü ekber,

Allâhü ekber Allâhü ekber,

Eşhedü en lâ ilâhe illallah,

Eşhedü en lâ ilâhe illallah,

Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah,

Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah,

Hayye ale's-salâh Hayye ale's-salâh,

Hayye ale'l-felâh Hayye ale'l-felâh,

Not: Sabah ezanında (Es-Salâtü Hayru?n-Mine?n-Nevm) ilavesi yapılır.

Allâhü ekber Allâhü ekber,

Lâ ilâhe illallâh,

Allah Büyüktür, Allah Büyüktür,

Allah Büyüktür, Allah Büyüktür,

Şüphesiz bilirim bildiririm Allah?dan başka yoktur tapacak,

Şüphesiz bilirim bildiririm Allah? dan başka yoktur tapacak,

Şüphesiz bilirim bildiririm Allah 'nın elçisidir Muhammed,

Şüphesiz bilirim bildiririm Allah 'nın elçisidir Muhammed,

Haydin namaza Haydin namaza,

Haydin felâha Haydin felâha,

Allah Büyüktür, Allah Büyüktür,

Allah'dan başka yoktur tapacak.

S.70: Namazın Şartları Nelerdir?

C.70. Namazın şartları: (Dışındakiler)

1- Hadesten taharet.

2- Necasetten taharet.

3- Setr ? i avret

4- İstikbal ? i kıble

5- Vakit

6- Niyet

23 Mart 2010 06:16

S.71: Namazın Rükünleri Nelerdir?

C.71. Namazın rükünleri: (İçindekiler)

1- İftitah tekbiri

2- Kıyam

3- Kıraat

4- Rükû

5- Sücut

6- Ka?de? i ahire

S.72: Hadesten Taharet ve Necasetten Taharet Nedir? Açıklayınız?

C.72.

1. Hadesten Taharet: Cünüplük ve abdestsizliğe hades denir. Namaz kılmak için hükmü slik denen hadesten temizlik şarttır. (Gerekli hallerde) Gusül yapmak ve abdest almak hadesten temizlenmek demektir.

2. Necasetten Taharet: Namaz kılacak kişinin bedeninde üzerinde ki elbisede ve namaz kılacağı yerde (namaza engel olacak kadar) slik var ise bunları temizlemektir.

S.73: Kadınların Namazda Örtülmesi Gereken Uzuvları Nelerdir?

C.73. Kadınların namazda yüz eller ve ayaklardan başka vücudun her tarafını örtünmesi farzdır.

S.74: Erkeklerin Namazda Örtülmesi Gereken Uzuvları Nelerdir?

C.74. Erkeklerin namazda göbek altından diz kapağına kadar olan kısmı (diz kapağı dâhil) örtünmesi farzdır.

S.75: Namaz İçinde Kıblede Hata Ettiğini Anlayan Kişinin Yapması Gereken Nedir?

C.75. Namaz içinde kıblede hata ettiğini anlar ise o anda kıbleye dönerek namazı tamamlar. Namazı tekrar kılması gerekmez. Kıbleyi bilmeyen kimse yanında kıbleyi bilen birisi olduğu halde ona sormadan kendi araştırmasına göre namazını kılsa doğru ise namazı caizdir. Kıbleye isabet etmedi ise kıldığı namaz caiz değildir. Kıble yönünde şüphe eden kimse hiçbir araştırma yapmadan namaza başlasa da namaz içinde kıbleyi isabet ettiğini anlar ise namazını yeniden kılar. Kesin olmayan bir bilgiye dayanılarak kesin hükme varılamaz. Namazı bitirdikten sonra isabet ettiğini anlar ise namazı iade etmez. Kıblenin hangi tarafta olduğunu bilmeyen kimse, yanında bilen varsa sorup öğrenmesi gerekir. Soracak kimse yoksa araştırarak namazını kılar. Namaz bittikten sonra kıblenin yanlış olduğunu öğrenirse namazı iade etmesi gerekmez.

S.76: Vakit Girmeden Kılınan Namazın Hükmü Nedir?

C.76. Namazları kendi vakti içinde kılmak farzdır. Vakti girmeden bir namazı kılmak caiz değildir.

S.77: İftitah Tekbirinin Sahih Olması İçin Gereken Şartlar Nelerdir?

C.77. 1- Tekbir ile niyet arasına yemek içmek ve söz söylemek gibi namaza aykırı bir şey girmemek.

2- Tekbiri ayakta almak.

3- Önce namaza niyet etmek sonra tekbir almak.

4- Tekbiri kendi duyabileceği bir ses tonu ile söylemek.

5- Allahu Ekber derken Allah Lafzının başında ki A? yı Ekber lafzının B? sini uzatmamak.

6- Cemaat ile kılarken imam tekbir aldıktan sonra tekbir almak.

S.78:Namazda Farz Olan Kıraat Nerede Yapılır?

C.78. Üç ve dört rekâtlık farz namazların ikişer rekâtında, iki rekâtlık farz namazlar ile vitir ve nafile namazların her rekâtında Kur?an-ı Kerim okumak farzdır ve kıyamda yapılır.

S.79: Secdede Alnı ve Burnu Yere Koymanın Hükmü Nedir?

C.79. Secdede alnı yere koymak farz burnu yere koymak vaciptir.

S.80: Namazın Vaciplerini Yazın/Sayın?

C.80. Namazın Vacipleri:

1.Namaza Allahü Ekber sözü ile başlamak,

2.Namazda Fatiha suresini okumak,

3.Fatiha suresini farz namazların ilk iki rekâtında vitir ve nafile namazların her rekâtında okumak,

4.Farz namazların ilk iki rekâtında vitir ve nafile namazların her rekâtında sure ve ayet okumak, (zamm-ı sure)

5.Fatihayı sureden önce okumak,

6.Secdede alın ile beraber burnu da yere koymak,

7.İki secdeyi birbiri ardınca yapmak,

8.Üç ve dört rekatlı namazların ikinci rekatında ?Ettehiyyatü? okuyacak kadar oturmak. Buna ?Kade-i Ula = birinci oturuş? denir.

9.Birinci ve son oturuşlarda ?Ettehiyyatü?yü okumak,

10.Birinci oturuşta ?Ettehiyyatü?yü okuduktan sonra gecikmeden üçüncü rekâta kalkmak,

11.Vitir namazında kunut tekbirini almak ve kunut duasını okumak,

12.Bayram namazlarına mahsus olan fazla tekbirleri almak,

13.Cemaatle kılındığı zaman sabah, akşam, yatsı, Cuma ve bayram namazlarının birinci ve ikinci rekâtlarında teravih namazı ile ramazanda teravihten sonra kılınan vitir namazının her rekâtında imamın fatiha ve sureyi açıktan okuması,

14.Öğle ve ikindi namazlarında bunları içinden okumak,

15.İmama uyan kişinin bu namazlarda fatiha ve sure okumayarak susması,

16.Tadil-i Erkân,

17.Namazın sonunda selam vermek,

18.Namazda yanılırsa sehiv secdesi yapmak,

19.Namazda secde ayeti okursa secde yapmak.

23 Mart 2010 06:20

S.81: Namazda Sünneti Terk Etmenin Hükmü Nedir?

C.81. Namazda sünneti terk etmek namazı bozmaz, sehiv secdesi yapmayı da gerektirmez, ancak mekruhtur.

S.82: Namazın Sünnetlerinin On Tanesini Yazın/Sayın?

C.82. Namazın sünnetleri:

1. Beş vakit namaz ile Cuma namazı için ezan ve kamet erkekler için sünnettir.

2. Namazın iftitah tekbirinde, vitir namazının kunut tekbirinde, bayram namazlarının zevaid tekbirlerinde elleri kulakları hizasına kaldırmak(Kadınlar parmak uçları omuz hizasına gelecek şekilde ellerini kaldırırlar).

3. Eller kaldırıldığı sırada parmakları ne bitişik nede fazla açık tutmamak.

4. İmama uyanın iftitah tekbirinin imamın iftitah tekbirine yakın olması.

5. Kıyamda elleri bağlamak.

6. Kıyamda iki ayağın arasını dört parmak kadar açık bulundurmak.

7. Sübhaneke okumak.

8. ?Euzübillahi mineşşeydanirracim? demek.

9. Her rekatta fatiha?dan önce ?Bismillahirrahmanirrahim? demek.

10. Fatihanın sonunda imamın ve ona uyanların âmin demesi.

S.83: Kunut Duasını Bilmeyen Kişi Vitir Namazında Ne Okur?

C.83. Kunut duasını bilmeyen kişi ?Rabbena Atina fiddünya haseneten ve fi?lahirati haseneten ve kına azabennar? veya üç kere ?Allahümmeğfirli? okur veya üç kere ?Ya rabbi? der.

S.84: Namazın Sonunda Okunan Tesbih ve Dualar Nelerdir?

C.84.Farz namazları kıldıktan sonra:

Allahümme Ente-s Selamü ve Minke-s Selam Tebarekte Ya ze?l Celali ve?l İkram

?Allah?ım! Sen her türlü noksanlıklardan berisin. Selamet ancak sendedir. Ey ululuk ve ikram sahibi?

Farzdan sonra sünnet yoksa:

Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali Seyyidina Muhammed

?Allah?ım efendimiz Muhammed?in şeref ve mertebesini yücelt.?

Salat ve selamdan sonra:

Sübhanellahi Ve?l Hamdülillahi Vela İlahe İllallahü Vallahu Ekber. Vela Havle Vela Kuvvete İlla Billahi?l Aliyyi?l Azim

?Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah bir tektir eşi ve ortağı yoktur. Hükümranlık onundur. Hamd ve sena O?na mahsurdur. O?nun her şeye gücü yeter.?

Bundan sonra Euzü besmele ve Âyete?l Kürsi okunur.

33 defa ?Sübhanallah? ?Allah?ı noksan sıfatlardan tenzih ederim?

33 defa ?Elhamdülillah? ?Her türlü övgü Allah?a mahsustur?

33 defa ?Allahu Ekber? ?Allah en büyüktür? denilir.

Bunların peşinden:

La ilahe İllallahü Vahdehu la Şerike Leh Lehü?l Mülkü Ve Lehü?l Hamdü Ve Hüve Ala Külli Şey?in Kadir

?Şanı yüce Allah?ı tesbih ve tenzih ederim. O bütün noksanlıklardan uzaktır. hamd Allah?a mahsustur. Allah?dan başka hiçbir ilah yoktur. Allah en büyüktür. Emirlerine uymak yasaklarından sakınmak için gereken güç ve kudret ancak Allah?ındır.? Denilir ve dua edilir.

S.85: Namazı Bozan Şeylerden On Tanesini Yazın/Sayın?

C.85. Namazı bozan şeyler:

1- Namazda konuşmak,

2- İnsan sözüne benzeyen dua,

3- Namazda iken birine selam vermek veya başkasının verdiği selamı almak,

4- Namazda namaza ait olmayan bir iş yapmak,

5- Kıbleden göğsünü çevirmek,

6- Dışarıdan bir şey yemek,

7- Dişleri arasında kalan ?nohut tanesi kadar- şeyi yutmak,

8- Ağızda sakız veya başka bir şey çiğnemek,

9- Namazda bir şey içmek,

10- Özürsüz olarak öksürmek,

11- Bir şeyi üflemek,

12- Ah diye inlemek,

13- Ah, oh demek,

14- Ağrıdan veya dünyaya ait bir musibetten dolayı sesle ağlamak,

15- Aksırana ?yerhamükallah?, kötü habere ?inna lillahi ve inna ileyhi raciun?, iyi habere ?elhamdü lillah?, hayret edilecek bir habere ?sübhanallah? demek. Allah?ın adı işitilince ?celle celalilühü?, Peygamberimiz?in adı işitilince?Salat ve Selam? okumak.

16- Birine cevap vermek maksadı ile ayet okumak,

17- Teyemmüm ile namaz kılanın suyu görüp kullanmaya gücü yetmesi,

18- Mestin mesh müddetinin namazda sona ermesi,

19- Az bir uğraşma ile de olsa mestin ayaktan çıkması,

20- Rükû ve secdeleri ima ile yapan kişinin namaz içinde buna gücü yetmesi,

21- Sabah namazını kılarken güneşin doğması,

22- Özür sahibinin özrünün bitmesi,

23- Bayılmak ve çıldırmak,

24- Ergenlik çağında bir bayanın cemaat ile kılınan namazda erkeğin yanında veya önünde durması,

25- Bir namazı kılarken başka bir namaza geçmek maksadı ile tekbir almak,

26- Vücudunda örtülmesi gereken yerin bir rükün (üç tesbih) miktarı açık kalması veya üzerine namaza mani slik bulaşması,

27- Ezberinde olmayanı namazda mushafa bakarak okumak,

28- İmama uymuş olan kimse bir rükünde imam ile birlikte olmayarak onu geçmek,

29- Namazın sonunda teşehhüt miktarı oturduktan sonra, namaz içinde ki secdelerden birini veya tilavet secdesini yapmadığını hatırlayan kimse, yapmadığı secdeyi yerine getirdikten sonra ?Kade-i Ahire?yi iade etmese namazı bozulur.

30- Üç ve dört rekâtlı farzlarda kendini misafir zannederek iki rekâtın sonunda selam vermek ile namaz bozulacağı gibi, öğlenin farzını Cuma yatsının farzını teravih zannederek birinci oturuşun sonunda selam vermek namazı bozar.

31- Manası değişecek şekilde Kur?an-ı Kerim yanlış okumak, (Namazda manası değişecek şekilde Kur?an-ı Kerim?i yanlış okumaya zelletü?l kari denir. Anlamı ?Okuyanın dil sürçmesi? yani yanlış okuması demektir. Eğer yanlışlık kelimelerin hareke ve sükûnunda ise mana değişsin değişmesin namaz bozulmaz. Şeddeliyi şeddesiz, şeddesizi şeddeli, uzatılması gerekeni kısa, kısa okunması gerekeni uzatarak okumak, idgam yapılacak yerde yapmamak, yapılmayacak yerde idgam yapmak namazı bozmaz. Durulacak yerde geçmek geçilecek yerde durmak namazı bozmaz. Bir harf yerine başka bir harf okunduğunda bununla mana değişmez ve Kur?an- Kerim de o kelimenin benzeri bulunursa namaz bozulmaz. Eğer harfin değişmesiyle kelimenin manası değişmez fakat o kelimenin benzeri Kur?an-ı Kerim de yoksa İmam azam ve İmam Muhammed?e göre namaz bozulmaz. Ebu Yusuf?a göre bozulur. Harfin değişmesiyle anlam değişirse ve kelime Kur?an da bulunmazsa namaz bozulur )

S.86: Amel -i Kesir Nedir?

C.86. Namaz kılan kimse namazla ilgili olmayan bir işle uğraşırken namaza durduğunu bilmeyen ve bu halde gören bir insan şüphe etmeden ?Bu adam namazda değildir, çünkü namaz kılan bu kadar işle uğraşmaz? derse dışarıdan bakan insanı bu kanaate vardıran işlere ?amel-i kesir = çok iş? denir.

S.87: Muhazat -ı Nisa Nedir Şartları Nelerdir?

C.87: Ergenlik çağında olan bir kız veya kadının cemaatle kılınan namazda erkeğin yanında ve önünde durmasına ?Muhazat-ı nisa? denir. Bu durumda erkeğin namazının bozulması için bazı şartların bulunması gerekir. Bunlar:

1- Namaz kılanın mükellef olması

2- Erkek ve kadının ikisinin de namazda olması

3- Namazın rükulu ve secdeli bir namaz olması

4- Erkek ve kadının aynı namazı beraber kılması

5- Her ikisinde arada perde olmadan bir mekânda olması

6- İmam namaza başlarken kadın cemaata de niyet etmek

7- Muhazatın(kadının erkeğin yanında veya önünde olması) bir rükünde olması

S.88: Zelletü?l -Kari Nedir?

C.88. Namazda manası değişecek şekilde Kur?an-ı yanlış okumaya zelletü?l kari denir. Anlamı ?Okuyanın dil sürçmesi? yani yanlış okuması demektir.

S.89: Namazda Kıraatın Hata ve Unutarak Yanlış Olması Durumundaki Şartlar Nelerdir?

C.89. a) Eğer yanlışlık kelimelerin hareke ve sükûnunda ise mana değişsin değişmesin namaz bozulmaz. Şeddeliyi şeddesiz, şeddesizi şeddeli, uzatılması gerekeni kısa, kısa okunması gerekeni uzatarak okumak, idgam yapılacak yerde yapmamak, yapılmayacak yerde idgam yapmak namazı bozmaz.

b) Durulacak yerde geçmek geçilecek yerde durmak namazı bozmaz. Bir harf yerine başka bir harf okunduğunda bununla mana değişmez ve Kur?an da o kelimenin benzeri bulunursa namaz bozulmaz

c) Eğer harfin değişmesiyle kelimenin manası değişmez. Fakat o kelimenin benzeri Kur?an da yoksa İmam azam ve İmam Muhammed?e göre namaz bozulmaz. Ebu Yusuf?a göre bozulur. Harfin değişmesiyle anlam değişirse ve kelime Kur?an da bulunmazsa namaz bozulur.

S.90: Namazı Bina Etmek Nedir?

C.90. Namazda kendi isteği olmayarak abdesti bozulan kimse hiç konuşmadan hemen en yakın bir yerde abdest alır ve bıraktığı yerden namazını istediği yerde tamamlar. Buna namazı bina etmek denir. Hangi rükünde abdesti bozulursa onu ? rükû veya secde gibi- iade ederek namazı tamamlar.

S.91: İstinaf Nedir?

C.91. Kişinin namazda abdestini kasten kendi isteğiyle bozmasına istinaf denir. Bu kişi namazı yeniden kılar.

S.92: Namaz Kılanın Önünde Secde Yerinden Birinin Geçmesi ile Namaz Bozulur mu? Bununla İlgili İki Hükmü Açıklayın?

C.92. Namaz kılan kişinin önünde secde yerinden bir kimsenin geçmesi ile namaz bozulmaz. Geçen ister erkek, ister kadın, ister başka bir canlı olsun. Mükellef olan bir kimse kasten namaz kılanın önünden geçerse günah işlemiş olur.

1- Namaz kılan önünden geçilecek yerde durmadığı halde ve uzağından dolaşıp gitmekte mümkün iken böyle yapmayıp namaz kılan kişinin önünden geçen kişi günahkâr olur.

2- Namaz kılanın insanların gelip geçtiği yerde durması ve uzaktan geçecek yerinde bulunmaması durumunda günah namaz kılana aittir, önünden geçenin günahı yoktur.

3- Namaz kılanın, müsait yer var iken herkesin gelip geçeceği yerde durması, yürüyenin de uzaktan geçmek mümkün iken namaz kılanın önünden geçmesi durumunda ise hem namaz kılan, hem de kılanın önünden geçen günah işlemiş olur.

4- Ne namaz kılan, önünden geçilmeyecek uygun bir yer bulabiliyor, ne de oradan geçmek isteyen, namaz kılanın uzağından geçilebilecek bir yer bulabiliyor. Bu durumda namaz kılan da geçen de günah işlemiş olmaz.

VİLA:Abdest sırasında uzuvları birbiri peşi sıra biri kurumadan diğerine başlayarak yıkamak.

23 Mart 2010 06:23

DİYANET MBSTS DENEME SINAVI

1-Aşağıdakilerden hangisi ilahi kitapların ortak özelliğidir?

A-Helal ve haramlar

B-İbadetler

C-Sûre özellikleri

D-Âyet özellikleri

E-Tevhid inancı

2-Kur?an?la ilgili olarak aşağıdaki cümlelerden hangisi doğrudur?

A-Vahyedilen ilk kitap Kur?an?dır.

B-Vahiy geleneğinin en son kitabıdır

C-Kur?an Tevrat?ın hükümlerinin hepsini içerir

D-Kendinden önceki kitaplarla hiçbir benzerliği yoktur

E-Kur?an incilden yedi asır sonra gelmiştir

3-Vahyin sözcük anlamını karşılayan kelime aşağıdakilerden hangisidir?

A-Ulaştırma, iletme

B-Gizlice anlatma

C-Haber verme, bildirme

D-İşaret etme, imada bulunma

E-Perde arkasından konuşma

4-Surelerle ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A-Sureler, Kur?an?ın bölümleridir

B-Sure kelimesi mevki,rütbe anlamına gelmektedir.

C-Surelerin isimleri vahiy ile belirlenmiştir

D-Kur?an?da 114 sure vardır

E-Aynı sure için değişik isim kullanılamaz

5-İnen ayetlerin Tevkifî sıralanması cümlesindeki ?Tevkifî? sözcüğü aşağıdakilerden hangisini ifade etmez?

A-Kronoloji bilgisine dayalı sıralanmamıştır

B-Nebevi bilgiye dayalı sıralama

C-Kur?anın kendine has bir sıralamasıdır

D-Siyak ve sibakı göz önünde bulundurarak sıralama

E-İstişari bilgiye bağlı yerleştirme

6-Kur?anın çoğaltılmasına hangi yılda başlanmıştır?

A-Hicretin 25.yılında

B-Hicretin 13. yılında

C-Hicretin 18.yılında

D-Hicretin 20.yılında

E-Hicretin 15.yılında

7-Kur?an metninin harekelenmesine hangi tarihte başlanmıştır?

A-Hicri 15.yılda

B-Hicri 25.yılda

C-Hicri 45.yılda

D-Hicri 65.yılda

E-Hicri 85.yılda

8-Aşağıdakilerden hangisi doğru değildir?

A-Tahsiniyyat ahlaki alanı içerir

B-Kur?an, mesajını anlatmak için insan dilini kullanmıştır

C-Kur?an kelime bütünlüğünü de kapsayan bir eserdir

D-Toshihiko İzutsu, Kur?an araştırmaları yapmıştır

E-Kur?an, insan yararını amaçlayan uygulamaları içermez

9-Aşağıdakilerden hangisi Kur?an?da geçen açık ifadelerdendir?

A-Müşkil

B-Nass

C-Müteşabih

D-Batın

E-Hâfî

10-Şatıbi?ye göre dinin esas gayesi nedir?

A-Cennete kavuşmak

B-İbadet etmek

C-Maslahat

D-Akıllı olmak

E-Mutlu olmak

11-Aşağıdakilerden hangisi dirayet tefsiri örneği sayılamaz?

A-Naklî tefsirler

B-Fıkhî tefsirler

C-Kelamî tefsirler

D-Tasavvufî tefsirler

E-Lugavî tefsirler

12-Sünneti bir ?delil? olarak hangi ekol kabul etmektedir?

A-Fıkıh âlimleri

B-Kussaslar

C-Siyeri nebi uleması

D-Usulcüler

E-Kelâmcılar

13-Hz.Peygamber?in beşer olarak yaptığı eylemlere ne denir?

A-Vahyî davranışlar

B-Cibillî hareketler

C-Numune-i imtisal davranışlar

D-Bağlayıcı sünnetler

E-Nebevî ilkeye bağlı eylemler

14-Aşağıdakilerden hangisi Hz.Peygamber?den en çok hadis rivayet etmekle meşhurdur?

A-Cafer b. Harb

B-Halid b.Velid

C-Hz. Ebu Bekir

D-Hz.Şeyma

E-Abdullah b.Ömer

15-Hadisleri konuları ve içeriklerine göre ayıran hadis eserlerine ne isim verilir?

A-Mu?cem

B-Kitap

C-Musannef

D-Bab

E-Müsned

16-Aşağıdaki kavramlardan hangisi isnad sistemiyle ilgili bir kavram değildir?

A-el-İsabe

B-Ferd

C-Ahad

D-Mütevatir

E-Garib

17-İsnadı oluşturan raviler arasında bir kopukluk yoksa böyle hadislere ne denir?

A-Muallak

B-Mürsel

C-Mu?dal

D-Müsned

E-Müdelles

18-Uydurma hadisleri anlatan eserlere ne ad verilir?

A-Fiten

B-Mevduat

C-Cenâiz

D-Ferâiz

E-Müşkil

19-Bir hadis ?peygambere ait bir söz,fiil ve takriri bildiriyorsa o hadise ne denir?

A-Mevkuf

B-Mu?dal

C-Maktu

D-Meşhur

E-Merfu

20-Hadisleri kaynaklarda bulma işine ne denir?

A-İlmu Dirayetil Hadis

B-İlmu Mustalahil Hadis

C-İlmu Rivayetül Hadis

D-İlmu Tahricil Hadis

E-İlmu Sebebi Vurudil Hadis

21-Nesh olayı en çok hangi alanda gözükmüştür?

A-İtikad alanında

B-Ahlak alanında

C-Muamelat alanında

D-Ahiret alanında

E-Gayb alanında

22-Siyak-Sibak ne demektir?

A-Ayetlerin birbirleriyle olan bütünlüğü

B-Surelerin nuzul süresi

C-Kısa ve uzun ayetlerin bağlantısı

D-Hadislerin Kur?anla uyumu

E-Sünnet ve hadis ilişkisi

23-?Geçmişte sabit olan bir durumun, değiştiğine dair bir delil bulunmadıkça, halen varlığını koruduğuna dair hüküm vermeye? ne ad verilir?

A-İcma

B-İstishan

C-İstishâb

D-Maslahat-ı Mürsele

E-Kıyas

24-Aşağıdakilerden hangisi zaman ve mekana göre değişen hükümlere çözüm bulan hukuk kaynağının adıdır?

A-İttisal

B-İttifak

C-İttiba

D-İrtifa

E-İctihad

25-İslâm hukukunun temel eserlerinden biri olan ?er-Risale? hangi ilim adamına aittir?

A-İmam İbni Teymiyye

B-İmam Ebu Hanife

C-İmam Mâlik b.Enes

D-İmam Şafiî

E-İmam Muhammed

26-İslam inanç tarihinde ?büyük günah işleyenin kâfir olup dinden çıktığını? ifade eden grup aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?

A-Mürcie

B-Hariciler

C-Ehl-i Sünnet

D-Kaderîler

E-Dehrîler

27-?Âlemin sonradan yaratılmış olması? gerekçesine dayanmakla Allah?ın varlığını ispatlamayı amaçlayan delil hangisidir?

A-İbda delili

B-Gaye delili

C-Hudûs delili

D-Temanû delili

E-Hareket delili

28-Aşağıdakilerden hangisinde, ?Allah?ta olumsuzluğun olmadığını bildiren sıfatlar?ı tanımlayan bir ifade kullanılmıştır?

A-Nefsi sıfatlar

B-Zati sıfatlar

C-Kadim sıfatlar

D-Subuti sıfatlar

E-Selbî sıfatlar

29-Eldeki mevcut İncil nüshalarının en eskisi hangi dilde kaleme alınmıştır?

A-Aramca

B-İbranice

C-Yunanca

D-Latince

E-Arapça

30-?Yazılmış sahifelerden oluşan kitap? anlamına gelen kavram aşağıdaki seçeneklerden hangisinde verilmiştir?

A-Kur?an

B-Mektubat

C-Zûbur

D-Mushaf

E-Müjde

31-Tevhid ilkesini kabul eden ve diğer İncillerle uyuşmayan İncil hangisidir?

A-Yuhanna

B-Markos

C-Luka

D-Matta

E-Barnaba

32-Hıristiyanlar Tevrat metinlerine ne ad verirler?

A-Ahd-i Cedid

B-Ahd-i Atik

C-Ahitleşme

D-Mezmurlar

E-Kitab-ı Mukaddes

33-Kur?an ayetlerine; ?okunarak kelimeler halinde indirilen? anlamına gelen hangi tür vahiy ismi verilmiştir?

A-Vahy-i metlüv

B-Vahy-i gayri metlüv

C-İlham

D-Te?vil

E-İhsas-ı Kelâm

34-Aşağıdakilerden hangisi bir vahiy çeşidi değildir?

A-Perde arkasından

B-Allah?ın aracısız konuşması

C-Elçi göndererek

D-Vahyetmek suretiyle

E-İşitsel aletlerle

35-?Kâinatın Allah tarafından takdir edilen ömrünün son bulmasına ne denir?

A-Arasat

B-Arafat

C-Araf

D-Kıyamet

E-Ahiret

36-Aşağıdakilerden hangisinde cennetin isimlerinden sayılamayacak bir kavram vardır?

A-Cennet-i Kübra

B-Cennet-i Adn

C-Cennet-i Huld

D-Cenneti?n Naim

E-Cennet-i Firdevs

37-Kıyamet gününde insanların toplanacakları ve yaptıklarının hesabını verecekleri yerin adı nedir?

A-Kabir

B-Mahşer

C-Mîzan

D-Cehennem

E-Adn Cennetleri

38-Kelime anlamı ?kazanmak,yapmak? olan ve Eş?ari ekolüyle özdeşleşmiş kavram hangisidir?

A-Rızık

B-Razık

C-Kesb

D-Kasib

E-Muktesib

39-İnsan fiilleriyle konusundaki açmazı çözmek için;?bir fiilde iki cihet vardır. İnsanın ve Allah?ın kudreti? ara görüşünü ileri süren düşünce akımının adı nedir?

A-Mâturidyye

B-Eş?ariyye

C-Ehl-i Sünnet

D-Cebriye

E-Mu?tezile

40-?İnsan fiilleri Allah tarafından yaratılır.? Düşüncesini savunan kelam ekolü hangisidir?

A-Eş?ariler

B-Mâturîdiler

C-Ehl-i Sünnet

D-Cebriye

E-Mu?tezile

41-?İnsan rüzgârın önünde bir yaprak gibidir.? demek suretiyle insandan özgür iradeyi kaldıran ekol hangisidir?

A-Mu?tezile

B-Caferiyye

C-Cebriye

D-Kaderiyye

E-Eş?ariye

42-Kullanılmış veya temiz fakat temizleyici olmayan sulara ne ad verilir?

A-Atık su

B-Tam su

C-Az su

D-Büyük su

E- Mâ-i müsta?mel

43-Büyük ve küçük abdest de denilen pisliklerden kurtulma olayına ne denir?

A-İstinbat

B-Mâ-i Musta?mel

C-İstibra

D-İstinca

E-İ?tibar

44-?Vacip? kavramı hangi mezhep için özel bir öneme haizdir?

A-Maliki Mezhebi

B-Hanbelî Mezhebi

C-Şafiî Mezhebi

D-Ehl-i Sünnet

E-Hanefi Mezhebi

45-Namaz ne zaman farz kılınmıştır?

A-Hicretin 2.yılında

B-Bi?setten önce

C-Risaletin ilk yılında

D-Risaletin 2.yılında

E-Hicret esnasında

46-Farz namazlarla birlikte kılınan sünnetler hangi tür sünnet grubuna girer?

A-Regaib Sünnet

B-Revatip Sünnet

C-Müekked sünnet

D-Gayrı müekked sünnet

E-Mendup

47-Aşağıdakilerden hangisi cumanın şartlarından değildir?

A-Ayakları olmak

B-Sağlıklı olmak

C-Sağır olmamak

D-Hür olmak

E-Özürlü olmamak

48-Şehid edildiği için yıkanmadan defnedilen halifenin adı nedir?

A-Hz.Ali

B-Hz.Osman

C-Hz.Muaviye

D-Hz.Ebu Bekir

E-Hz.Ömer

49-Aşağıdakilerden hangisi hutbenin şartlarından değildir?

A-Vakit içinde okumak

B-Namazdan önce okumak

C-Abdestli olmak

D-Hutbe niyetiyle okumak

E-İşitilecek bir sesle okumak

50-Cenaze namazının rüknü nedir?

A-Niyet

B-Subhanekeyi tam okumak

C-?Ve celle senaüke? yi okumak

D-Öğle vaktinde kılmak

E-Tekbirler ve kıyam

51-İki namazdan birini vaktin en sonunda, diğerini de kendi vaktinin başında kılmaya ne denir?

A-Cem?i Sûrî

B-Cem?i Takdim

C-Cem?i Tehir

D-Cem?i Kebîr

E-Cem?i Sağir

52-Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

A-Sigara içmek orucu bozmaz

B-İlaç almak orucu bozmaz

C-Tuz yemek orucu bozmaz

D-Kan vermek orucu bozmaz

E-Ağız dolusu kusmak orucu bozmaz

53-İslâm?ın uygun bulmadığı bir oruç türü olan; hiç iftar etmeden tutulan oruca? ne ad verilir?

A-Sükût orucu

B-Perhiz orucu

C-Te?kid orucu

D-Tekne orucu

E-Visâl orucu

54-İtikafın hükmü nedir?

A-Vacip

B-Müekked sünnet

C-Sünnet-i kifaye

D-Müstehap

E-Farz

55-Aşağıdakilerden hangisine zekât farz değildir?

A-Zengin olan Müslüman kişi

B-Ticari malı olup da malı artmayan kişi

C-Borcu olmayan yaşlı Müslüman

D-Akıl-baliğ olan Müslüman kadın

E-Nisap miktarı malı olan

56-Ehl-i hayvanlardan develerin zekât miktarı (nisabı) nedir?

A-7

B-6

C-4

D-5

E10

57-?Nisap miktarı malın üzerinden bir yıl geçmesi veya o malın sahibinin elinde bir kameri yıl kalması?nın diğer bir adı nedir?

A-Havli havelân

B-% 25 ölçüsü

C-1/10 miktarı

D-Zekât standardı

E-Nisap miktarı

58-?Kullanılmayan mücevherat nisap miktarını aşıyorsa zekât verilir? hükmü hangi mezhebe aittir?

A-Şafiî

B-Zahiri

C-Hanbelî

D-Hanefi

E-Maliki

59-Aşağıdakilerden hangisi haccın farz olmasının şartlarından biri değildir?

A-Buluğa ermiş olmak

B-Hacca gidebilecek imkâna sahip olmak

C-Akıllı olmak

D-Dinen zengin olmak

E-Hür olmak

60-Dışarıdan gelen hacıların ihrama girdikleri belli yerlere ne denir?

A-Vakfe (vükuf)

B-Mikât

C-Yelemlem

D-Arafat

E-Zü?l-Huleyfe

61-Öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarının birleştirilerek kılındığı mekânın adı nedir?

A-Mescid-i Haram

B-Mina

C-Arafat ve Müzdelife

D-Tavaf?tan önce

E-Makam-ı İbrahim

62-İhramlı olan bir kimsenin haccın rükünlerini yerine getirmesine engel olmaya ne denir?

A-Fevat

B-Hervele

C-Hedy

D-Dem

E-İhsar

63-Tavafın ilk şavtında kısa adımlarla omuz silkerek çalımlı ve heybetli yürümeye ne denir?

A-Remel

B-İstilam

C-Hervele

D-Iztıba

E-Muhsar

64-Başkalarında mevcut olan güzel meziyetleri örnek almaya ne denir?

A-Haset

B-Kıskançlık

C-Oylamak

D-Gıpta etmek

E-Prototip olmak

65-?Gizli şirk? olarak nitelendirilen ahlâki kötülük hangisidir?

A-Nifak

B-Yalan

C-Kibir

D-Katl

E-İftira

66-Arap yarımadasında yazının ilk geliştiği şehir aşağıdakilerden hangisidir?

A-Petra

B-Hîre

C-Tedmür

D-Main

E-Hadramevt

67-İslâmiyet öncesi Arap toplumunda başlık vermemek için kızların değiştirilmesiyle yapılan nikâha ne ad verilir?

A-Nikah-ı makt

B-Nikah-ı bedel

C-Nikah-ı mut?a

D-Nikah-ı istibda

E-Nikah-ı şıgar

68-Aşağıdakilerden hangisi Araplarda haram aylardan biridir?

A-Safer

B-Muharrem

C-Şevval

D-Şaban

E-Rebiülahir

69-?Fetretül vahy? ne demektir?

A-Hz.Muhammed?e ilk peygamberliğin verilmesi

B-Vahiy döneminin bitmesi

C-İlk vahiyden ikinci vahiy gelene kadar geçen süre

D-İlk vahyin nazil olduğu gün

E-Vahiy meleği

70-Hz.Muhammed?in Medine?de muhacirlerle ensarı kardeş ilan etmesi olan kardeşleştirme olayının diğer adı nedir?

A-Muâhât

B-Müsâlaha

C-Bağlaşma

D-Kurrâ

E-Birleştirme

71-İfk olayı hangi gazve esnasında gerçekleşmiştir?

A-Uhud Gazvesi

B-Hendek Gazvesi

C-Gatafan Gazvesi

D-Bedir Gavesi

E-Beni Mustalik Gazvesi

72-Hicri 9.yıl(630-631) hangi isimle meşhurdur?

A-Gazveler yılı

B-Hüzün yılı

C-Heyetler yılı

D-Bereket yılı

E-Elçiler yılı

73-Hayber?in fethi hangi yıl gerçekleşmiştir?

A-6/627

B-7/628

C-8/629

D-9/630

E-5/626

74-Aşağıdakilerden hangisi Hz.Ömer Dönemindeki savaşlardan biri değildir?

A-Yermûk

B-Nihâvend

C-Celûla

D-Kadisiye

E-Nehrevan

75-Ridde hareketleri hangi halife döneminde gerçekleşmiştir?

A-Hz.Ebu Bekir

B-Hz.Osman

C-Ömer b.Abdulaziz

D-Hz.Ali

E-Hz.Ömer

76-Aşağıdakilerden hangisi İslam düşüncesinin kapsamı içinde yer almaz?

A-Ahlâk

B-Tarih

C-Kelâm

D-Felsefe

E-Tasavvuf

77-İlmi, kalp ilmi beden ilmi şeklinde ilk sınıflayan kimdir?

A-Hz.Ali

B-Gazzali

C-Kindî

D-Hz.Muhammed (s.a.v.)

E-Hz.Osman

78-İnsanın hayvanî arzuları ve vasıflarını yok etmesine ne ad verilir?

A-Sahv

B-Vecd

C-Mahv

D-Setr

E-Sekr

79-Vahdet-i vücud fikrini sistemleştiren ilk mutasavvıf kimdir?

A-İbnül Arabi

B-İmam-ı Rabbani

C-Suhreverdi

D-Fârâbî

E-Gazzalî

80-Aşağıdaki ilim dallarından hangisine Usulu?d-Din denir?

A-Felsefe

B-Kelâm

C-Ahlâk

D-Tasavvuf

E-Fıkıh

81-Kur?an?ın mahluk olduğu fikri hangi kelâm akımının bir düşüncesidir?

A-Keramiyye

B-Cebriyye

C-Mu?tezile

D-Hanbeli

E-Kaderiyye

82-Aşağıdakilerden hangisi İslâm?ın dışındaki dinleri tarafsız olarak inceleyen ilk Müslüman bilim adamlarından biridir?

A-İbn Hazm

B-İbn Kesir

C-Câhız

D-İbn Teymiyye

E-Birûnî

83-Aşağıdakilerden hangisi ?Tanrısız? bir dindir?

A-Zerdüştîlik

B-Hinduizm

C-Sihizm

D-Caynizm

E-Şintoizm

84-Gerçekten olmuş olayları abartılı bir biçimde anlatan kutsal öykülere ne ad verilir?

A-Mitos

B-Efsane

C- Masal

D-Destan

E-Fabl

85-Aşağıdakilerden hangisi Yahudiliğin temel özelliklerinden bir değildir?

A-Kutsal toprak

B-Seçilmişlik

C-Mabet

D-Mesihçilik

E-Misyonerlik

86-Aşağıdakilerden hangisi Hıristiyanlığın özelliklerinden bir değildir?

A-Misyonerlik

B-Asli günah

C-Mabet

D-Kurtuluş

E-Mesihçilik

87-Hıristiyanlığı Yahudilikten ayıran en önemli özellik aşağıdakilerden hangisidir?

A-Ahit

B-Teslis

C-Mesihçilik

D-Misyonerlik

E-Kurtuluş

88-Aşağıdakilerden hangisi, Türkler?in İslâm?dan önce kabul ettikleri dinlerden biri değildir?

A-Şintoizm

B-Budizm

C-Yahudilik

D-Göktanrı

E-Şamanizm

89-Aşağıdakilerden hangisi iletişimin gerçekleşmesi için gerekli değildir?

A-Hedef

B-İleti

C-Yanıt

D-Kaynak

E-Alıcı

90-Bilgilendirme için söz konusu olan bilginin doğru, açık, anlamlı ve ilgi çekici olması aşağıdakilerden hangisinin temel ölçütüdür?

A-Dinleme

B-İşitme

C-Kaynak

D-Dinleyici

E-Konuşma

91-İletişimde başarı ve başarısızlığa katkıda bulunan faktörlerin en büyüğü aşağıdakilerden hangisidir?

A-Tutum

B-Davranış

C-İlgi

D-İkna

E-İleti

92-Din hizmetinde esas aşağıdakilerden hangisidir?

A-Toplumun yararı

B-İnsanlarla görüşmek

C-İnsanların ihtiyacı

D-Gönüllülük

E-Faaliyet

93-Halkla ilişkiler konusu Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki birimlerden hangisinin alanına girmektedir?

A-Din İşleri Yüksek Kurulu

B-Din Hizmetleri Daire Başkanlığı

C-Dini Yayınlar Daire Başkanlığı

D-Teftiş Kurulu Başkanlığı

E-Din Eğitimi Daire Başkanlığı

94-Cami içi iletişim ortamının sağlıklı olmasında aşağıdakilerden hangisi etkili değildir?

A-Cemaatin yaş düzeyi

B-Cemaatin eğitim seviyesi

C-Din Görevlisinin ailevi ilişkileri

D-Din Görevlisinin mesleki yeterliliği

E-Din görevlisi ve cemaatin bağıntı çerçevesi

95-Din hizmetlerinin en yaygın şekli aşağıdakilerden hangisidir?

A-Vaiz

B-Hitabet

C-Cami eğitimi

D-Vaaz

E-Yetişkin din eğitimi

96-Hutbenin halkla ilişkiler faaliyeti içindeki yerinin değerlendirilmesi aşağıdakilerden hangisine bağlı değildir?

A-Hatibin eğitim düzeyine

B-Hutbenin dini boyutunu kavramaya

C-Hutbenin uygulama boyutunu kavramaya

D-Araştırma yöntem ve tekniklerinin bilinmesine

E-Değerlendirme işini yapacak elemana

97-Üçüncü diyanet işleri başkanı aşağıdakilerden hangisidir?

A-M.Şemsettin Günaltay

B-M.Sait Yazıcıoğlu

C-H.Hüsnü Erdem

D-Ö.Nasuhi Bilmen

E-Ahmed Hamdi Akseki

98-Din işleri yüksek kurulu kaç üyeden oluşur?

4 üyeA-1 Başkan -12 üye

B-1 Başkan-14 üye

C-1 Başkan-15 üye

D-1 Başkan-10 üye

E-1 Başkan-14 üye

99-Uluslar arası olimpiyat komitesinin merkezi nerededir?

A-Lozan

B-Brüksel

C-Venedik

D-Kopenhag

E-Viyana

100-AB Ülkesi olduğu halde ?Avro? yu kabul etmeyerek hala kendi para birimini kullanan ülke aşağıdakilerden hangisidir?

A-Hollanda

B-Yunanistan

C-Belçika

D-İngiltere

E-Fransa

CEVAP ANAHTARI: 1E 2B 3D 4C 5E 6A 7D 8E 9B 10C 11A 12D 13B 14E 15C 16A 17D 18B 19E 20D 21C 22A 23C 24E 25D 26B 27C 28E 29C 30D 31E 32B 33A 34B 35D 36A 37B 38C 39A 40A 41C 42E 43D 44E 45D 46B 47C 48B 49C 50E 51A 52D 53E 54C 55B 56D 57A 58C 59D 60B 61C 62E 63A 64D 65C 66B 67E 68B 69C 70A 71E 72C 73B 74E 75A 76B 77D 78C 79A 80B 81C 82E 83D 84A 85E 86C 87B 88A 89C 90E 91A 92D 93B 94C 95D 96B 97E 98C 99A 100D

23 Mart 2010 06:25

I. KUR?ÂN BİLGİLERİ

1. ?Aksâmü?l-Kur?ân? ifadesi aşağıdakilerden hangisinin

karşılığıdır?

a) Kur?ân?ın kıssaları b) Kur?ân?ın kısımları

c) Kur?ân?daki yeminler d) Kur?ân?ın sure sure ayrılması

2. Aşağıdakilerden hangisi Mekkî surelerin tanımları ara-

sında yoktur?

a) Mekke?den bahseden sûreler

b) Mekke?de inen sûreler

c) Hicretten önce inen sureler

d) Mekkelilere hitap eden sûreler

3. Aşağıdaki tefsirlerden hangisi ?rivayet metoduna?

göre yazılmıştır?

a) Kâdî Beydâvî?nin kaleme aldığı ?Envâru?t-Tenzîl ve Esrâru?t-

Te?vîl?

b) İbn Kesîr?in kaleme aldığı ?Tefsîru?l-Kur?ân?il-Azîm?

c) Nesefî?nin kaleme aldığı ?Medâriku?t-Tenzîn ve Hakâiku?t-

Te?vîl?

d) Hamdi Yazır?ın kaleme aldığı ?Hak Dini Kur?ân Dili?

II. İTİKAD

4. Aşağıdakilerden hangisi imanın geçerli olmasının şart-

larından değildir?

a) İman esaslarını kalp ile tasdik etmek

b) İman edilen şeyler hakkında şüphe etmemek

c) Ergenlik çağına ulaşmak

d) İman edilmesi gereken esasların tamamına iman etmek

5. Aşağıdakilerden hangisi itikâdî mezheplerdendir?

a) Evzaî Mezhebî b) Malikî mezhebi

c) Hanefî Mezhebi d) Selefiyye Mezhebi

6. ?Peygamberimiz (a.s.)?in Allah tarafından tebliğ edip

haber verdiği kesin olarak bilinen esas, hüküm ve haber-

lere?????..denir? cümlesini aşağıdakilerden han-

gisi doğru olarak tamamlar?

a) şeâir-i diniyye b) Zarûrât-ı diniyye

c) Ahkâm-ı İslamiyye d) Mebâdi-i fıkhıyye

7. Allah?ın eli, gözü, yüzü ve gelmesi gibi sıfatlar için

aşağıdaki kavramlardan hangisi kullanılır?

a) Sübûtî sıfatlar b) Selbî sıfatlar

c) Tekvîni sıfatlar d) Haberî sıfatlar

8. Aşağıdakilerden hangisi Allah?ın selbî sıfatlarındandır?

a) Kıdem

b) Kudret

c) Hayat

d) Tekvin

9. Aşağıdakilerden hangisinin diğerleri ile anlam bağlan-

tısı yoktur?

a) İman

b) İtikad

c) İrtidat

d) İrtikâp

10. Rıdvan adlı meleğin görevi aşağıdakilerden hangisidir?

a) Cehennem bekçiliği b) Cennet bekçiliği

c) Arşı taşımak d) Amel defterlerinin tevzii

11. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberler hakkında va-

cip olan sıfatlardan değildir?

a) Emanet b) Fetanet

c) Adalet

d) İsmet

12. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a) şit Peygambere 30 sahife verilmiştir

b) Adem Peygambere 10 sahife verilmiştir

c) İbrahim Peygambere 10 sahife verilmiştir

d) İdris Peygambere 30 sahife verilmiştir.

13. Aşağıdakilerden hangisi hak dinlerin ortak amaçların-

dan biri değildir?

a) Nefsi koruma b) Nesli koruma

c) Aklı koruma d) Ahlakı koruma

III. İBADET

14. Aşağıdakilerden hangisi ibadetin kabul olma şartla-

rından biri değildir?

a) İman

b) Mükellef olmak

c) Niyet

d) İhlas

15. Aşağıdaki şıklarda yer alan kavramlardan hangileri

arasında zıtlık ilişkisi vardır?

a) Sihhat-butlan b) Habis-Necis

c) İman-İtikad d) İsraf-Tebzir

16. Aşağıdakilerden hangisi teyemmümün caiz olmasının

şartlarından değildir?

a) Su bulunmaması

b) Suyu kullanma imkanının olmaması

c) Toprak veya toprak cinsi bir şey ile yapılması

d) Seferî olunması

17. Aşağıdakilerden hangisi vitir namazının kılınacağı

vakittir?

a) Yatsının girdiği andan gecenin üçte birine kadar olan vakit

b) Yatsı namazı kılındıktan sonraki vakit

c) Yatsı vakti

d) Yatsı vaktinden imsak vaktine kadar olan vakit

18. Hangi namazlar özür bulunmaksızın oturularak kılı-

nabilir?

a) Nafile namazlar b) Farz namazlar

c) Vacip namazlar d) Adak namazlar

19. Aşağıdaki namazların hangisinde cehrî kıraat gerekli değildir?

a) Cemaatle kılınan sabah namazının farzı

b) Münferiden kılınan akşam namazının farzı

c) Cuma namazı

d) Bayram namazı

20. Aşağıdakilerden hangisi cuma namazının farz olma-

sının şartlarından biri değildir?

a) Mukim olmak b) Sağlıklı olmak

c) Erkek olmak d) Yeterli cemaatin bulması

21. Aşağıdakilerden hangisi orucun farz olmasının

şartlarındadır?

a) Akıllı olmak b) Sağlıklı olmak

c) Mukim olmak d) Seferî olmamak

22. Aşağıdakilerden hangisi zekatın farz olmasının şart-

larından değildir?

a) Havelan-i havl

b) Malın nâmi olması

c) Malın nisap miktarına ulaşması

d) Zekat vermeye niyet edilmesi

23. Aşağıdakilerden hangisi yemin kefareti türlerinden

biridir?

a) Üç fakiri giydirmek b) On gün oruç tutmak

c) 61 gün oruç tutmak d) On fakiri giydirmek

IV. HAC

24. Aşağıdakilerden hangisi haccın farz olmasının

şartlarından değildir?

a) Buluğa ermiş olmak

b) Hacca gidebilecek imkana sahip olmak

c) Dinen zengin olmak

d) Akıllı olmak

25. Aşağıdakilerden hangisi hükmü itibariyle haccın çeşit-

lerinden biridir?

a) İfrad hacc b) Vacip olan hac

c) Kıran haccı d) Temettu haccı

26. Aşağıdakilerden hangisi edası itibariyle haccın çeşit-

lerindendir?

a) Farz hac b) Vacip hac

c) Nafile hac d) Temettu haccı

27. Aşağıdakilerden hangisi haccın müstakil vaciplerinden

biridir?

a) Telbiye getirmek

b) Arafat?ta güneş batıncaya kadar beklemek

c) Müzdelife vakfesini yapmak

d) Tavaf namazı kılmak

28. Aşağıdakilerden hangisi haccın müstakil sünnetlerin-

den değildir?

a) Kudüm tavafı

b) Mekke, Arafat ve Mina?da hutbe okunması

c) Arefe gecesi Mina?da bulunmak

d) İhram namazı kılmak

29. Aşağıdakilerden hangisi ihrama girmenin şartların-

dandır?

a) Niyet etmek b) Rida ve izara bürünmek

c) İhram namazı kılmak d) Mikattan önce ihrama girmek

30. ?Hac ve umreye birlikte niyet ederek ikisini bir tek

ihramla birleştirmeye??? denir? cümlesini aşağıda-

kilerden hangisi doğru olarak tamamlar?

a) Temettu haccı b) Kıran haccı

c) İfrad Haccı d) Hacc-ı ekber

31. Aşağıdakilerden hangisi ?âfâkî? kavramının tanımıdır?

a) Her hangi bir delile dayanmaksızın konuşan kimse

b) Ufku gözlemleyen kimse

c) Mikat sınırları dışında ikamet eden kimse

d) Mikat ile Hıll bölgesi arasında yaşayan kimse

32. Aşağıdakilerden hangisi hac için mikat mahalli değil-

dir?

a) Tenim

b) Yelemlem

c) Cuhfe

d) Zât-ü ırk

33. ?Karn?, Mekke?ye hangi cihetten gelenlerin mikat

mahallidir?

a) Yemen cihetinden gelenlerin

b) şam cihetinden gelenlerin

c) Mısır cihetinden gelenlerin

d) Necid ve Kuveyt cihetinden gelenlerin

34. Aşağıdakilerden hangisi ihramın sünnetlerinden biridir?

a) Niyet etmek

b) Dil ile niyet etmek

c) İhram yasaklarına riayet etmek

d) İhrama girdikten sonra iki rekat namaz kılmak

35. Aşağıdakilerden hangisi tavaf çeşitlerinden değildir?

a) Sünnet tavaf b) Nafile tavaf

c) İhsar tavafı d) Adak tavafı

36. Aşağıdakilerden hangisi ?teyamün? kavramının tanı-

mıdır?

a) Tavafı Kabe?nin sağından yapmak

b) Uğurlu ve bereketli saymak

c) Karşılıklı yemin etmek

d) Mikata Yemen cihetinden gelmek.

37. Aşağıdakilerden hangisi ?ziyaret tavafı?nın tanımı-

dır?

a) Mekke?ye gelen kimsenin yaptığı ilk tavaf

b) Umre?de yapılan tavaf

c) Müzdelife vakfesinden sonra yapılan tavaf

d) Mekke?yi ziyaret eden kimsenin yaptığı tavaf

38. Aşağıdakilerden hangisi tavafın şartlarından değildir?

a) Kabe?yi sola alarak yapmak

b) Belirli vakitte yapmak

c) Yürüyerek yapmak

d) Mescid-i Haram?ın içinden yapmak

39. Aşağıdakilerden hangisi tavafın sünnetlerinden biridir?

a) Tavafı Mescid-i Haram İçinde yapmak b) Müvâlât

c) Hervele yapmak

d) Teyamün

40. Aşağıdakilerden hangisi ?remel?in? tanımıdır?

a) Tavafta sağ omzu açık bırakmak

b) Mes?a?da iki yeşil direk arasında koşmak

c) Cemrelere taşları fırlatarak atmak

d) Tavafta çalımlı ve süratli yürümek

41. Aşağıdakilerden hangisi sa?yin sünnetlerinden değildir?

a) Sa?yi, tavaf yapıp tavaf namazını kıldıktan sonra ara vermeden

yapmak

b) Sa?y esnasında zikirle meşgul olmak

c) Sa?yi yedi şavta tamamlamak

d) Sa?yin şartlarını peş peşe yapmak

42. Aşağıdakilerden hangisi Arafat vakfesinin geçerli ol-

masının şartlarından biridir?

a) Vakfeyi kıbleye yönelik olarak yapmak

b) Vakfeyi arefe günü zeval vaktinden sonra yapmak

c) Vakfeyi niyet ederek yapmak

d) Öğle ve ikindi namazlarını cem-i takdim ile kılmak

43. Aşağıdakilerden hangisi Müzdelife Vakfesinin geçerli

olmasının şartlarından değildir?

a) Güneş doğmadan önce Müzdelife?den ayrılmak

b) Hac için ihramlı olmak

c) Vakfe?yi Müzdelife sınırları içinde yapmak

d) Arafat vakfesini yapmış olmak

44. Aşağıdakilerden hangisi Müzdelife vakfesinin sün-

netlerinden biridir?

a) Vakfeyi belirli zaman içinde yapmak

b) Arafat vakfesini yapmış olmak

c) Vakfeyi Müzdelife sınırları içinde yapmak

d) Arefe gününü Bayrama bağlayan geceyi Müzdelife?de geçirmek

45. ?Eyyam-ı Mina? hangi günlerdir?

a) Zilhicce?nin 10, 11, 12 ve 13. günleri

b) Zilhicce?nin 11, 12, 13 ve 14. günleri

c) Zilhicce?nin 9, 10, 11 ve 12. günleri

d) Zilhicce?nin 8, 9, 10 ve 11. günleri

46. Şeytan taşlama ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi

doğrudur?

a) Bir, iki, üç ve dördüncü günlerde cemrelerden her birine 7?şer

taş atılır

b) Birinci günü Akabe cemresine 21; iki, üç ve Mina?da kalındığı

takdirde dördüncü günü cemrelerden her birine 7?şer taş atılır

c) Birinci günü Akabe cemresine 7; iki ve üçüncü günleri toplam

21 taş atılır

d) Birinci günü Akabe cemresine 7; iki, üç ve Mina?da kalındığı

takdirde dördüncü günü cemrelerden her birine 7?şer taş atılır

47. Aşağıdakilerden hangisi şeytan taşlamanın geçerlilik

şartlarından biri değildir?

a) Taşları cemrelere el ile fırlatarak atmak

b) Taşların her birini ayrı ayrı atmak

c) Taşları sağ el ile atmak

d) Mazereti bulunmayan kimsenin taşları bizzat kendisinin atması

48. Aşağıdakilerden hangisi şeytan taşlamanın mekruh-

larından biri değildir?

a) Belirlenen sayıdan fazla taş atmak

b) Mekke?den toplanan taşları atmak

c) Temiz olmayan taşları atmak

d) Büyük taşları kırıp küçülterek atmak

49. İlk tahallülden sonra ihram yasaklarından hangisi sona er-

mez?

a) Koku sürünme yasağı b) Dikişli elbise giyme yasağı

c) Cinsel ilişki yasağı d) Tırnak kesme yasağı

50. Aşağıdakilerden hangisi ihsar?ın tanımıdır?

a) Hac için ihrama giren bir kimsenin Arafat?ta vakfeye yetişememesi

b) Hac veya umre için ihrama giren kimsenin elinde olmayan bir

sebeple ibadetini tamamlamadan ihramdan çıkması

c) Mikat mahallini ihramsız olarak geçmesi

d) Ziyaret tavafını yapmadan cinsel ilişkide bulunması

51. Aşağıdakilerden hangisi hacca vekil göndermenin

şartlarından biridir?

a) Vekilin erkek olması

b) Vekile haccın farz olması

c) Vekilin zengin olması

d) Haccın, müvekkile önceden farz olmuş olması

52. Sa?yin son üç şavtını yapmamanın cezası aşağıdaki-

lerden hangisidir?

a) Dem

b) Tamamı için bir sadaka-i fıtır vermek

c) Yapılamayan her bir şavt için bir sadaka-i fıtır vermek

d) Her hangi bir cezası gerekmez

53. Kudüm tavafını abdestsiz olarak yapmanın cezası

aşağıdakilerden hangisidir?

a) Dem

b) Sadaka

c) Bedene

d) Her hangi bir cezası gerekmez

54. Tavaf namazını terk etmenin cezası nedir?

a) Dem

b) Bir sadaka-i fıtır vermek

c) Hiç biri

d) Her rekat için sadaka-i fıtır vermek

55. Mazeretsiz olarak Müzdelife vakfesini yapmamanın

cezası nedir?

a) Bedene

b) Dem

c) Sadaka

d) Ceza gerekmez

56. Bedene cezası ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi

doğrudur?

a) Arafat vakfesinden sonra ilk tahallülden önce cinsel ilişkide bu-

lunan kimseye bedene cezası gerekir

b) İlk tahallülden sonra cinsel ilişkide bulunan kimseye bedene ce-

zası gerekir

c) Ziyaret tavafını abdestsiz olarak yapan kimseye bedene cezası

gerekir

d) Ziyaret tavafından sonra cinsel ilişkide bulunan kimseye bede-

ne cezası gerekir

57. Hac kurallarını ihlal etmekten doğan cezalar ne za-

man îfa edilir?

a) Mina günlerinde îfa edilir

b) Bayram günlerinde îfa edilir

c) Kuralın ihlal edildiği gün îfa edilir

d) Belirli bir zamanı yoktur, her zaman îfa edilebilir

58. Ziyaret amacıyla hangi mescid için özel seyahate çı-

kılmaz?

a) Mescid-i Aksa b) Mescid-i Harem

c) Mescid-i Hayf d) Mescid-i Nebevî

59. ?Ravza-i Mutahhara?nın tanımı aşağıdakilerden

hangisidir?

a) Babü?s-selam ile Peygamberimiz (a.s.)?in kabri arasındaki kı-

sımdır

b) Minber ile Peygamberimiz (a.s.)?in kabri arasındaki kısımdır

c) Mihrap ile Peygamberimiz (a.s.)?in kabri arasındaki kısımdır

d) Babü?s-selam ile Minber arasındaki kısım

60. ?Eyyam-ı teşrik? hangi günlerdir?

a) Zilhiccenin 9, 10, 11, 12 ve 13. günleridir

b) Zilhiccenin 10, 11 ve 12. günleridir

c) Zilhiccenin 9, 10 ve 11. günleridir

d) Zilhiccenin 9, 10, 11 ve 12. günleridir

61. Cemreleri taşlama ile ilgili aşağıdaki cümlelerden

hangisi doğrudur?

a) Bayramın birinci günü büyük, orta, küçük cemreler taşlanır

b) Bayramın ikinci günü küçük, orta, büyük cemreler taşlanır

c) Bayramın üçüncü günü büyük, orta, küçük cemreler taşlanır

d) Bayramın dördüncü günü büyük, küçük, orta cemreler taşlanır

62. Aşağıdakilerden hangisi ?dem cezası?nı gerektirir?

a) Mikatı ihramsız geçmek

b) Bir elin dört tırnağını kesmek

c) Kudüm tavafını abdestsiz yapmak

d) Veda tavafını abdestsiz yapmak

63. Aşağıdakilerden hangisi ikinci tahallülün tanımıdır?

a) Cinsel ilişki dışındaki diğer ihram yasaklarının kalkmasıdır

b) Cinsel ilişki dahil bütün ihram yasaklarının kalkmasıdır

c) Sadece cinsel ilişki yasağının kalkmasıdır

d) Evlenme yasağının ortadan kalkmasıdır

64. Hac veya umreye niyet ederek mîkat mahallini dikişli

elbise ile geçen kimsenin cezası nedir?

a) Dikişli elbiseyi bir gündüz veya bir geceden daha az bir süre

giymiş ise sadaka-i fıtır gerekir

b) Dem gerekir

c) Mikat mahalline dönerek rida ve izara bürünmesi gerekir

d) Hatırlayınca elbiselerini çıkarması, rida ve izara bürünmesi ge-

rekir, bu takdirde her hangi bir ceza gerekmez

65. Aşağıdaki cümlelerden hangisi ?hıll? kavramının ta-

nımıdır?

a) Harem bölgesi dışında kalan bölgelerin adıdır

b) Mekke ve yakın çevresinin adıdır

c) Harem bölgesi ile mîkat sınırları arasında kalan bölgenin adıdır

d) Mîkat sınırlarının dışında kalan bölgenin adıdır

66. Aşağıdakilerden hangisi Ka?be?nin rükünlerinden de-

ğildir?

a) Rükn-ü Yemânî b) Rükn-ü Irâkî

c) Rükn-ü şâmî d)Rükn-ü İbrahim

67. Aşağıdakilerden hangisi ?fevat?ın tanımıdır?

a) Hac için ihrama giren bir kimsenin Arafat?ta vakfeye yetişeme-

mesi

b) Hac veya umre için ihrama giren kimsenin elinde olmayan bir

sebeple ibadetini tamamlamadan ihramdan çıkması

c) Mîkat mahallini ihramsız olarak geçmesi

d) Ziyaret tavafını yapmadan cinsel ilişkide bulunması

68. Aşağıdakilerden hangisi ?ızdıba?nın tanımıdır?

a) Mes?a?da iki yeşil direk arasında koşmak

b) Tavafta sağ omuzu açık bırakmak

c) Tavafta çalımlı ve süratli yürümek

d) Cemrelere taşları fırlatarak atmak

V. SİYER VE AHLAK

69. ?Senetü?l-hüzün? aşağıdakilerden hangisidir?

a) Peygamberimiz (a.s.)?ın oğlu İbrahim?in öldüğü yıldır

b) Peygamberimiz (a.s.)?ın eşi Hz. Hatice ile amcası Hz. Ham-

za?nın öldüğü yıldır

c) Peygamberimizin eşi Hz. Hatice ile amcası Ebu Talib?in öldüğü

yıldır

d) Peygamberimizin eşi Hz. Hatice ile oğlu İbrahim?in öldüğü yıldır

70. ?Birinci Akabe Biatı? ile ilgili olarak aşağıdaki cüm-

lelerden hangisi doğrudur?

a) Medineli 12 müslümanın, Mîladî 62 yılında Mina hudutları için-

de Peygamberimize biat etmelerine ?Birinci Akabe Biatı? denir

b) Medineli 6 müslümanın, Mîladî 621 yılında Mina hudutları için-

de Peygamberimize biat etmelerine ?Birinci Akabe Biatı? denir

c) Medineli 12 müslümanın Mîladî 622 yılında Mina hudutları için-

de Peygamberimize biat etmelerine ?Birinci Akabe Biatı? denir

d) Medineli 6 müslümanın, Mîladî 620 yılında Mina hudutları için-

de Peygamberimize biat etmelerine ?Birinci Akabe Biatı? denir

71. Aşağıdakilerden hangisi Medine?de Peygamberimiz

(a.s.)?ın Yahudiler ile yaptığı antlaşmanın maddelerinden

değildir?

a) Yahudiler kendi dinlerinde serbest olacaklar

b) Müslümanlar ile Yahudiler barış içinde yaşayacaklar

c) Taraflardan biri üçüncü bir tarafla sulh yaparsa diğer taraf bu

sulhu tanıyacak

d) Müslümanların Kureyş ile ilişki kurmalarına engel olunmayacak

72. Aşağıdakilerden hangisi Hudeybiye Barış antlaşması-

nın maddelerinden değildir?

a) Bu anlaşma on yıl geçerli olacak

b) Taraflar Kureyş dışında kabilelerden her hangi birini himayele-

rine alabilecekler

c) Müslümanlar Ka?be?yi bu yıl değil üç yıl sonra ziyaret edecekler

d) Mekkelilerden biri Müslümanlara sığınırsa Müslüman bile olsa

geri verilecek, fakat Müslümanlardan biri Mekkelilere sığınırsa ge-

ri istenmeyecek

73. Hayber?in fethi hangi tarihte gerçekleşmiştir?

a) Hicri 7 / Miladi 628 b) Hicrî 7 / Miladî 630

c) Hicrî 8 / Miladi 627 d) Hicri 8 / Miladi 628

74. İslam tarihinde ilk yapılan mescid aşağıdakilerden

hangisidir?

a) Mescid-i Nebevî b) Mescid-i Haram

c) Mescid-i Kuba d) Mescid-i Kıbleteyn

75. Peygamberimiz (a.s.), ilk cuma namazını nerede kıl-

mıştır?

a) Ranuna vadisinde Beni Avf yurdunda

b) Ranuna vadisinde

c) Mescid-i Nebevî?de

d) Mescid-i Kuba?da

76. Aşağıdakilerden hangisi ?sabır? kavramının anlamla-

rından değildir?

a) Zorluklar karşısında direnç ve sebat göstermek

b) İbadetlerde devam ve sebat göstermek

c) Haramlardan kaçınma konusunda dirayet göstermek

d) Karşılaşılan her türlü baskı ve saldırı karşısında tahammül gös-

termek

77. Aşağıdakilerden hangisi ?Ben güzel ahlakı tamamla-

mak için gönderildim? hadisi ile ilgili değildir?

a) Peygamberimiz (a.s.)?ın tebliğ ettiği İslam, son semavî dindir

b) İslam ahlakı, en mükemmel ahlaktır

c) Ahlakı zayıf olanın imanı da zayıftır

d) Güzel ahlaktan maksat Kur?ân ahlakıdır

78. Peygamberimiz (a.s.)?ın nitelediği ?ümmü?l-habâis?

aşağıdakilerden hangisidir?

a) Alkollü içkiler b) Faiz

c) Zina

d) Namuslu kadınlara zina isnadı

VI. BEŞERİ İLİŞKİLER

79. Aşağıdakilerden hangisi din görevlisinin hac görevi

sırasında çevresi ile uyumlu olabilmesi için gerekli davra-

nışlardan biri değildir?

a) Temkinli ve ölçülü olmak b) Güven telkin etmek

c) Kul haklarına riayet etmek d) Sigara içmemek

80. Aşağıdakilerden hangisi din görevlisinin

hac görevisırasında duygu ve düşüncelerini

iyi aktarabilmesi için gerekli hususlardan değildir?

a) Az ve öz konuşmak

b) Muhatabın seviyesine göre konuşmak

c) Görevlerini aksatmadan yürütmek

d) Anlaşılır ve sade konuşmak

81. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ilişkilerde

yüklenilen sorumluluklardan değildir?

a) Mâlî sorumluluk b) Vicdani sorumluluk

c) Dini sorumluluk d) Hukukî sorumluluk

82. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ilişkiler alanı değildir?

a) Yakın çevre b) Doğal çevre

c)Aile çevresi d)Birden fazla kişinin çalıştığı iş yeri

83. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ilişkileri düzenleyen

kurallar değildir?

a) Adâb-ı muaşeret b) Gelenek ve görenekler

c) Din, ahlak ve hukuk d) Bilimsel ve felsefî kurallar

VII. GENEL KÜLTÜR

84. Aşağıdakilerden hangisi Avrupa Birliğinin simgelerin-

dendir?

a) EU

b) İLO

c) UN

d) NL

85. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki müzakere süreci

hangi tarihte başlayacaktır?

a) 3 Ekim 2006 b) 3 Ekim 2005

c) 13 Ekim 2005 d) 13 Ekim 2006

86. Suudi Arabistan?ın başkenti aşağıdakilerden hangisidir?

a) Mekke

b) Medine

c) Cidde

d) Riyad

87. Diyanet İşleri Başkanlığı hangi tarihte kurulmuştur?

a) 3 Mart 1925 b) 3 Mart 1924

c) 3 Nisan 1920 d) 30 Mart 1924

88. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

a) Din İşleri Yüksek Kurulu, seçimle belirlenen 16 üyeden oluşur

b) Din İşleri Yüksek Kurulu, seçimle belirlenen 15 üyeden oluşur

c) Din İşleri Yüksek Kurulu, 12?si seçimle, 4?ü Diyanet İşleri Baş-

kanınca belirlenen 16 üyeden oluşur

d) Din İşleri Yüksek Kurulu, 10?u seçimle, 6?sı Diyanet İşleri Baş-

kanınca belirlenen 16 üyeden oluşur

89. Türkiye Büyük Millet Meclisi kaç üyeden oluşur?

a) 450

b) 550

c) 500

d) 400

90. 19 Mayıs 1919 tarihinde ne oldu?

a) Sivas kongresi yapıldı b) Erzurum Kongresi yapıldı

c) Atatürk Samsun?a çıktı d) Mondros mütarekesi yapıldı

CEVAP ANAHTARI (A)

1. c

2. a

3. b

4. c

5. d

6. b

7. d

8. a

9. d

10. b

11. c

12. a

13. d

14. b

15. a

16. d

17. b

18. a

19. b

20. d

21. a

22. d

23. d

24. c

25. b

26. d

27. c

28. d

29. a

30. b

31. c

32. a

33. d

34. b

35. c

36. a

37. c

38. c

39. b

40. d

41. c

42. b

43. a

44. d

45. a

46. d

47. c

48. b

49. c

50. b

51. d

52. c

53. b

54. c

55. b

56. a

57. d

58. c

59. b

60. a

61. b

62. a

63. b

64. a

65. c

66. d

67. a

68. b

69. c

70. a

71. d

72. c

73. a

74. c

75. a

76. d

77. c

78. a

79. d

80. c

81. a

82. b

83. d

84. a

85. b

86. d

87. b

88. c

89. b

90. c

91. a

92. b

93. c

94. a

95. d

96. c

97. b

98. a

99. c

100.b

23 Mart 2010 06:31

diyanet ilmihali test soruları

1-Aşağıdakilerden hangisi itikadi mezheplerden biridir?

A-Hanefi

B-Maturidiyye

C-Şafii

D-Caferi

2-Aşağıdakilerden hangisi ameli mezheplerden biri değildir?

A-Maliki

B-Hanefi

C-Şafii

D-Eş?ari

3-Maturidiyye mezhebinin mezhebinin kurucusu kimdir?

A-Ebu Mansur Maturidi

B-Sufyan servi maturidi

C-Davudu Zahiri Maturidi

D-Muhammed Raşit El Maturidi

4-Aşağıdakilerden hangisi Allah?ın zati sıfatlarından birisi değildir?

A-Vücud

B-Beka

C-İrade

D-Vahdaniyet

5-Aşağıdakilerden hangisi vahyin çeşitlerinden biri değildir?

A-Cebrail?in azıl suretinde vahiy getirmesi

B-Perde arkasından peygamberimizin duyduğu sözler

C-Allah?ın dilediklerini dilediği kulunun kalbine doğrudan doğruya çabuk bir şekilde yerleştirmesi

D-Hiçbiri

6-Aşağıdakilerden hangisi miladi 325 yılında İznik?te toplanan ruhani meclis tarafından kabul edilen incillerden biri değildir?

A-Luka

B-Selkisolf

C-Markas

D-Matta

7-Resul kime denir?

A-Kendisine kitap indirilen peygamber

B-Kendilerinden önceki peygamberlere inen kitapları tebliğ edene

C-Keramet gösteren velilere

D-Alimlere

8-Aşağıdakilerden hangisi temiz suyun vasıflarından birisi değildir?

A-Renk

B-Koku

C-Mavi

D-Tat

9-İstinşak neye denir?

A-Ağıza üç kez su çekmeye

B-Buruna üç kez su çkmeye

C-Kulakları meshetmeye

D-Hiçbiri

10-Aşağıdakilerden hangisi abdestin çeşitlerinden biri değildir?

A-Farz olan abdest

B-Vacip olan abdest

C-Mendup olan abdest

D-Sünnet olan abdest

11- Aşağıdakilerden hangisi abdesti bozmayan şeylerden birisidir?

A-Ön ve arkadan sidik ve slik çıkması

B-Gözlerden gülerken yaş gelmesi

C-Ağız dolusu kusmak

D-Vücudun herhangi bir yerinden kan ve irin çıkması

12-Ayağa giyilen mestlere mesh edilebilmesi için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A-Mestler deriden yapıldığı gibi çoraptan da yapılabilir

B-Ayaklar yıkanarak,abdest alındıktan sonra mestler giyilmelidir

C-Mestler bağsız olarak ayakta durabilecek kadar kalın olmalıdır

D-Mestler ayakları topuklarıyla beraber örtmüş bulnmalıdır

13-Aşağıdakilerden hangisi teyemmümün şartlarından biri değildir?

A-Niyet etmek

B-Teyemmümde yüzü ve kolları kaplayacak şekilde mesh etmek

C-Ayakları meshetmek

D-Meshi elin tamamı veya çoğu ile yapmak

14-Aşağıdakilerden hangisi teyemmümü bozan şeylerden biri değildir?

A-Abdesti bozan şeyler teyemmümü de bozar

B-Teyemmüm yapmayı mubah kılan özrün ortadan kalkması

C-Abdest ve gusül için yeterli suyun bulunması

D-Kullanma imkanı olmayan suyun bulunması

15-Aşağıdakilerden hangisi guslün sünnetlerinden biri değildir ?

A) Besmele ile başlamak

B) Niyet etmek

C) Banyoda yıkanmak

D) Suyu ilk döküşte bedeni ovmak

16-Aşağıdaki vakitlerden hangisinde nafile namaz kılmak mekruhtur ?

A) Güneşin doğuşundan 45-50 dakika sonrasına kadar

B) Tuvalet için sıkıştığı vakitte

C) Öğle namazından sonra ikindi vaktine kadar

D) Yatsı namazından sonra fecr-i sadığın doğuşuna kadar

17-Aşağıdakilerden hangisi namazın şartlarından biri değildir ?

A) Hadesten taharet

B) Necasetten taharet

C) İftitah tekbiri

D) İstikbali kıble

18-Aşağıdakilerden hangisi namazın vaciplerinden değildir?

A) Kıraat

B) Namaza Allahu ekber sözüyle başlamak

C) Namazda Fatiha suresini okumak

D) İki secdeyi birbiri ardınca yapmak

19-Aşağıdakilerden hangisi namazın sünnetlerinden biri değildir ?

A) Sübhaneke okumak

B) Kıyamda iki ayağın arasını beş parmak açmak

C) Rükua varırken Allahu ekber demek

D) Secdelere varırken Allahu ekber demek

20-Aşağıdakilerden hangisi namazı bozan şeylerden biri değildir ?

A) Namazda konuşmak

B) Namazda namaza ait olmayan bir iş yapmak

C) Kıblede göğüs değiştirmek

D) Tebessümle gülümsemek

21-Namazda kahkaha ile gülmek neyi gerektirir ?

A) Namaza zarar vermez

B) Namazın sonunda sehiv secdeyi yapmayı gerektirir

C) Namazı bozulur, abdest almadan tekrar kılar

D) Abdesti ve namazı bozulur. Yeniden abdest alır ve namazı iade eder

22-Aşağıdakilerden hangisi namazı bozmayan şeylerden biri değildir ?

A) Namaz kılanın önünden geçmek

B) Namaz kılan kimsenin müsait yer olduğu halde herkesin önünden geçeceği yerde namaz kılması

C) Namazda kahkaha ile gülmek

D) Namaz kılanın secde yerinden birinin geçmesi

23- Bayram namazındaki hutbede imam hutbeye çıkınca aşağıdakilerden hangisini yapmalıdır ?

A) Elhamdülillah diyerek başlar

B) Allahü Ekber diyerek başlar

C) Euzü besmele okuyarak başlar

D) Bunların dışında başka bir şey okuyarak başlar

24-Aşağıdakilerden hangisi namazın mekruhlarından biri değildir ?

A) Namazda iken işaretle selam almak

B) Namazda özürsüz olarak bağdaş kurmak

C) Mum, Kandil lambaya karşı namaz kılmak

D) Esnemek, gerinmek

25-Namazda olan bir kişi aşağıdaki hallerin hangisinde namazı bozması vaciptir ?

A) Davar sürüsüne canavar düşmesi halinde

B) Gözleri kör olan birinin kuyuya düşme tehlikesi olması

C) Suya düşen bir kişinin yardım istemesi halinde

D) Bir kimsenin çatıdan aşağı düşme tehlikesi olması

26-Aşağıdakilerden hangisi sehiv secdeyi gerektiren hallerden biri değildir ?

A) Sübhanekeyi okumayı terk etmek

B) Fatiha okumayı terketmek

C) Dört rekatlı namazlarda ilk oturuşu terketmek

D) Vitir namazında kunut dualarını terketmek

27-Namazda sehiv secdesini gerektirecek birden fazla davranıştan dolayı kaç sehiv secdesi yapmak gerekir ?

A) 2

B) 1

C) 3

D) Hiçbiri

28-İçerisinde secde ayeti bulunan ayetleri okurken secde ayetini secdeden kaçınmak için gizlice okumanın hükmü nedir ?

A) Mübahtır

B) sünnettir

C) Müstehaptır

D) Mekruhtur

29-Müdrik kime denir ?

A) namazın her rekatında imam ile kılana denir +

B) İmama ilk rekatın rükuundan sonra uyana denir

C) namaza imam ile başladığı halde imam ile bitiremeyen kimseye denir

D) her meseleyi en ince ayrıntısana kadar anlayana denir

30-İmama ; İlk rekatin rükuundan sonra uyan kimseye ne denir ?

A) Cemaat

B) Müdrik

C) Mesbuk

D) Lahık

31-Aşağıdakilerden hangisini imam yapmasa cemaatte yapmaz , imam yaparsa cemaat da yapar ?

A) İftitah tekbirinde ellerinin kaldırılması

B) İmam sübhanekeyi okumasa cemaat da okumaz

C) iki rekatlı namazın sonunda imam tahıyyatı okuduktan sonra cemaat de okumuşsa

D) Hiçbiri

32-Aşağıdaki durumların hangisinde sünnet kesilerek cemaatle kılınan farzda imama uyulur ?

A) Sabah namazının sünnetinin ikinci rekatında

B) İkindi namazının sünnetinin ikinci rekatında

C) Cumanın evvelki sünnetinin üçüncü rekatında

D) Hiç birinde

33-Aşağıdakilerden hangisi cuma namazının sahih olmasının şartlarından biri değildir ?

A) Cuma kılınan yerin şehir veya şehir hükmünde olması

B) Cuma namazının öğlen vaktinde kılınması

C) Namazdan önce hutbe okunması

D) Cuma kılacak kişinin mukim olması

34- Aşağıdakilerden hangisi cuma namazının sahih olmasının şartlarından biri değildir ?

A) Cuma kılınan yerin şehir veya şehir hükmünde olması

B) Cuma namazının öğlen vaktinde kılınması

C) Namazdan önce hutbe okunması

D) Cuma kılacak kişinin mukim olması

35-Aşağıdakilerden hangisi hutbenin sahih olmasının şartlarından biri değildir ?

A) Hutbenin namazdan önce okunması

B) Hutbe okunacak minberin en az 5 basamak olması

C) Vakit içinde okunması

D) Hutbe okunurken cemaatten en az bir kişinin bulunması

36- Aşağıdakilerden hangisi hutbenin vaciplerinden biri değildir ?

A) Hatibin minbere çıkınca oturması

B) Ezanın hatibin huzurunda okunması

C) Vaaz ve nasihatte bulunmak

D) Hiçbiri

37-Seferi ve Mukim olma yönünden vatan sınıflandırılması içerisinde aşağıdakilerden hangisi bulunmaz?

A) Vatan-ı asli

B) Anavatan

C) Vatan-ı İkame

D) Vatan-ı sükna

38-İnsanın 15 gün dolmadan ayrılmak üzere bulunduğu yere ne denir ?

A) Vatan-ı asli

B) Vatan-ı İkame

C) Vatan-ı sükna

D) hiçbiri

39-Misafir olan bir kişi misafirlik halinde dört rekatlı öğle namazının farzının ikinci rekatında oturmadan ayağa kalksa ve namazı dörde tamamlasa ne gerekir?

A) Namazın iadesi

B) Sehiv secdesi

C) Tilavet Secdesi

D) Bir şey gerekmez

40-Teravih namazında dört rekatta selam vererek teravihi kılan kimse ikinci rekatta oturmamış ise kıldığı dört rekatı kaç rekat kılmış sayılır ?

A) 1

B) 3

C) 4

D) 2

41-İma ile namaz kılmak ne demektir?

A) Bir şeye yaslanarak namaz kılmak

B) Yan üzeri yatarak namaz kılmak

C) Göz ucuyla namaz kılmak

D) namazda ruku ve secdeye işaret olunmak üzere başı eğerek namaz kılmak

42-Gözleri, kaşları veya kalbiyle işaret edip kılınan namaz nasıl namazdır?

A) İma ile kılınan namazdır

B) İşaret İle kılınan namazdır

C) Böyle namaz namaz olmaz

D) Gözle, baş ile kılınan namazdır

43-Husüf namazı nedir ?

A) Ay tutulduğu zaman kılınan iki veya dört rekatlı bir namazdır

B) Güneş tutulduğu zaman kılınan bir namazdır

C) Deprem olduğu zaman kılınan bir namazdır

D) Şimşek çaktığı zaman kılınan bir namazdır

44-Aşağıdakilerden hangisi erkekler için üç parça olan kefen parçalarından biri değildir.?

A) Kamis

B) izar

C) lifafe

D) Etek örtüsü

45-Aşağıdakiler hangisi cenaze namazının sünnetlerinden biri değildir?

A) Namazı kıldıracak imamın ölünün göğüs hizasında durması

B) En az imamın arkasında üç cemaatin bulunması

C) Birinci rekattan sonra sübhanekenin okunması

D) Üçüncü rekattan sonra dua okunması

46-Aşağıdakilerden hangisi peygamberimizin hicreti sırasında yaptığı mescittir?

A) Kuba mescidi

B) Mescid-i Nebevi

C) Mescid-i Aksa

D) Mescid-i Haram

47-Bir kimseye orucun farz olabilmesi için gereken şartlar kaç tanedir?

A) 2

B) 4

C) 5

D) 3

48-Adak oruçları ile bozulan nafile oruçları kaza etmenin hükmü nedir?

A) Farzdır

B) Vaciptir

C) Sünnettir

D) Hiçbiri

49-Aşağıdakilerden hangisi orucu bozmaz ?

A) Oruçlu olduğunu unutarak yemek-içmek

B) Kendi isteiği ile ağız dolusu kusmak

C) Bir suya dalıp kulağına su kaçırmak

D) Kendi isteği olmadan boğazına toz ve duman girmek

50-Fıtır Sadakasının miktarı buğdaydan kaç gr. dır ?

A) 2920 gr

B) 1460 gr

C) 2800 gr

D) 2700 gr

51-Aşağıdakilerden hangisi Haccın sahih olmasının şartlarından biri değildir?

A) Müslüman olmak

B) Akıllı olmak

C) Yol güvenliği olmak

D) İhrama girmek

52-Aşağıdakilerden hangisi Haccın edasının şartlarından biridir?

A) Müslüman olmak

B) Haccı belirli zamanda yapmak

C) Akıllı olmak

D) Yol Güvenliği olmak

53- Aşağıdakilerden hangisi Haccın farzlarından biri değildir?

A) Şeytan taşlamak

B) Arafatta vakfeye durmak

C) Kabeyi tavaf etmek

D) İhrama girmek (şarttır)

54- Aşağıdakilerden Hangisi İhram giyilen yerlerden biri değildir?

A) Zulhuleyfe

B) Mina

C) Cuhfe

D) Cidde

55-Aşağıdakilerden hangisi ihramlıya yasak olan şeylerden biri değildir?

A) Saç ve sakal tıraşı olmak

B) Elbise giymek

C) Yıkanmak, kokusuz sabun kullanmak

D) Başı ve yüzü kapamak

56-Aşağıdaki yerlerden hangisinde Arafat vakfesi yapılmaz?

A) Nemire mescidinin bütününde

B) Arafat dağının tepesinde

C) Nemire mescidinin güney kısmında

D) Urene vadisinde

57- Aşağıdakilerden hangisi tavafın çeşitlerinden biri değildir?

A) Kudüm tavafı

B) Kadim tavafı

C) Veda tavafı

D) Ziyaret tavafı

58- Aşağıdakilerden hangisi tavafın vaciplerinden biri değildir?

A) Abdestli olmak

B) Setr-i avrete dikkat etmek

C) Tavaf esnasında kabeyi sağ tarafına alarak yürümek

D) Tavafa Hacer-i esved veya hizasından başlamak

59- Aşağıdakilerden hangisi tavafın sünnetlerinden biri değildir?

A) Tavaf esnasında kabeyi sol tarafına alarak yürümek (teyamün)

B) Iztıba yapmak

C) Hacer-i İstilam etmek

D) Erkekler mümkün olduğu kadar kabeye yaklaşmak

60-Say etmenin hükmü aşağıdakilerden hangisidir ?

A) Farz

B) Sünnet

C) Vacip

D) Mendup

61-Say'ı dört şavttan sonra yediye tamamlamanın hükmü nedir?

A) Sünnet

B) Mendup

C) Müstehap

D) Vacip

62-Şeytan taşlamada taş atmanın zamanı hangi günlerdir?

A) Bayramdan sonraki ilk cuma günü

B) Arafe günü

C) Kurban bayramının 1.,2.,3. ve 4 günü

D) Perşembe günü

63- Aşağıdakilerden hangisi şeytan taşlamanın sünnetlerinden biri değildir ?

A) Bir cemreye aynı gün yediden fazla taş atmak

B) Yedi taşı peş peşe atmak

C) Taşları yaklaşık 4 mt mesafeden atmak

D) Atılan taşlar nohuttan büyük, fındıktan küçük olmak

64- Bayram günlerinde minada gecelemenin hükmü nedir?

A) Mendup

B) farz

C) Vacip

D) Sünnet

65-Hacda saçları traş etmenin veya kısaltmanın zamanı hangi gündür ?

A) Cuma

B) Pazartesi

C) Kurban kesme günü

D) Arefe günü

66-Aşağıdakilerden hangisi haccın sünnetlerinden biri değildir?

A) Kudüm tavafı

B) Arefe gecesi minada gecelemek

C) Bayramın dördüncü günü müzdelifede gecelemek

D) Bayram gecesini müzdelifede geçirmek

67-Aşağıdakilerden hangisi yapılış yönünden haccın çeşitlerinden biri değildir?

A) Haccı İfrad

B) Haccı Kıran

C) Haccı Temettu

D) Umre Haccı

68- Mikatı ihramsız geçmenin cezası aşağıdakilerden hangisidir ?

A) Bir koyun kurban etmek

B) Bir sığır kurban etmek

C) Bir deve Kurban etmek

D) İki koyun kurban etmek

69-Aşağıdakilerden hangisi Hac ile ilgili bir terim değildir ?

A) Bedene

B) Beden

C) Cemre

D) Dem

70-İhsar neye denir?

A) Cömert olana

B) Cimri olana

C) Hac ve Umre için İhrama giren kimsenin arafat vakfesinden ve tavaftan alıkonulmasına+

D) Merhametli olana

71-Aşağıdakilerden hangisi yemin çeşitlerinden biri değildir ?

A) Yemini Gamus

B) Yemini Mün'akide

C) Yemini Lağv

D) Yemini Kefaret

72-Geçmiş veya şimdiki zamana ait bir iş üzerine bilerek yalan yere yemin etmek aşağıdaki yemin çeşitlerinden hangisine girer?

A) Yemini Gamus

B) Yemini Mün'akide

C) Yemini Keffaret

D) Yemini Lağv

73-Lukata neye denir?

A) Aranan eşyaya

B) Buluntu eşyaya

C) Cepteki paraya

D) Kaybolan eşyaya

Yanıtlar:

1b 2d 3a 4c 5d 6b 7a 8c 9b 10d 11b 12a 13c 14d 15c 16b 17c 18a 19b 20d 21d 22c 23b 24c 25c 26a 27b 28d 29a 30c 31c 32b 33d 34d 35b 36d 37b 38c 39a 40d 41d 42c 43a 44d 45b 46a 47d 48b 49a 50b 51c 52d 53a 54b 55c 56d 57b 58c 59a 60c 61d 62c 63a 64d 65c 66c 67d 68a 69b 70c 71d 72a 73b


muhammedemin19
Kapalı
23 Mart 2010 06:33

hocam bu sorular hac ya da yurt dışı sınavında çıkmış sorularmı yoksa hususi hazırlanmış sorularmı?

23 Mart 2010 06:36

İSLAM DİNİ İLE İLGİLİ SORULAR

S-1-Kuranda geçen ?Allah katındaki din İslam? dır ??Hepiniz Allahın ipine sımsıkı sarılın parçalanıp ayrılmayın??ayetleri hangi surededir.

a) Bakara b) Maide c) İbrahim d) Ali imran e) Enfal

S-2-Allahı tanıma ve bilmeye ne denir?

a) marifetullah b) mahabbetullah c) ihlas d) ihsan

S-3-Kuranı kerimin vahyi kaç yılda tamamlandı?

a) 22 b) 23 c) 24 d) 25

S-4-Aşağıdakilerden hangisi mezhep kelimesinin sözlükteki anlamı değildir.

A) doktrin b) akım c) kurtuluş d) yol e) yer

S-5-Akaid mezhepleri için hangisi kullanılmaz?

a) grup b) fırka c) tebliğci d) nıhle

S-6-Peygamberimiz hadisinde ümmetinin 73 fırkaya ayrılacağını bunlardan birinin kurtuluşta,diğerlerinin ateşte olacağını belirtmiştir. Bu kurtuluşa eren fırka hangisidir?

a) fırkai Hayriyye b) fırkayi Naciye c) fırkayı Kamiliyye d) fırkai Cemaliyye

S-7-Hangi mezhebe ehli sünneti hassa denir?

a) selefiyye b) maturidiyye c) eşariyye

S-8-Görüşleri itibariyle İslam ve iman çerçevesinin dışında kalan ehli bidat mezhebi hangisidir?

A) hariciye b) yezidiyye c) mutezile d) şia

S-9-ehli bidat aşağıdakilerden hangisiyle anılmamıştır?

a) ehli ehva b) fırakı dalle c)ehli dalal d) ehli amme

S-10-Akıl karşısında kesin tavır takınıp nakli tek hakim kabul eden mezhep hangisidir.

A) muteziler b) cebriye c) selefiyye d) eşariyye

S-11-Akaid sahasında ayet ve hadislerle birlikte,aklıda dinin anlaşılması için gerekli bir temel kabul eden mezhep hangisidir?

a)mutezile b) maturidiyye c) şia d) eşariyye

S-12-Kadından da peygamber olur diyen mezhep hangisidir?

A) mutezi b) şia c) hariciler d) eşari

S-13-Abbasiler devrinde kadılkudat (baş kadı)ünvanını alan imam kimdir.

a)imamı azam b)ebu Yusuf c)ebu Muhammed d)imam malik

S-14-Mantık kurallarıyla çelişir gördüğü ayet ve hadisleri akla öncelik vererek yorumlayan ve akılcı bir mezhep olan mezhep hangisidir.

a) mutezile b) haricilik c) şia d)eşarilik

S-15-Kelamda yenilikler ve değişiklikler yaparak bu ilmi felsefe ile rekabet edebilecek bir güce kavuşturan mezhep hangisidir.

A) Mutezile b) maturidi c) selefi d) eşari

S-16-Dini tebliğ olmasa da kişi akılla Allah ı bulabilir,iyi ve kötü güzel ve çirkin akılla bilinebilir,görüşleri hangi mezhebindir.

a) eşari b) maturidi c) selefi d) mutezi

S-17-farsça ilk tasavvuf kitabının adı nedir?

a) tabakatüs sufiyye b) hücviri c) keşfül mahcup

S-18-Büyük alim Hammad b.ebu Süleyman daha sonraları Cafer es Sadık ve Muhammed el Bakırdan ders alan mezhep imamı kimdir.

A) imamı azam b) imamı malik c) imamı şafi d) Ahmet b. Hambel

S-19-Üç kardeş meselesi diye bilinen meselenin tartışmasında hocası ebu ali el cübbaiye üstün gelmiş,hocasının görüşlerini doyurucu bulmadığı için ayrılıp yeni bir mezhep kurmuştur bu mezhep hangisidir.

a) Haricilik b) Eş?arilik c) Şia d) Cebriye

S-20-Büyük günah işleyen kimsenin iman ile küfür arası bir mertebede olduğunu söyleyerek ehli sünnet bilginlerinden hasan ı basrinin dersini terk edip yeni bir mezhep kurmuştur bu mezhebin adı nedir.

a) mutezile b) haricilik c) şia d)eşarilik

S-21-Hangi mezhep imamının Türk olması kuvvetle muhtemeldir.

a)Ebu mansur Mahmut el maturidi b)İsmail el eşari c) malik bin Enes d) Ahmet bin hambel

S-22-Görüşlerini beş prensip etrafında sistemleştiren bunlar ise 1-tevhid2-adl 3-vaad ve vaid 4-el menzile beynel menzileteyn 5-emir bil maruf nehiy anil münker. olan mezhep hangisidir.

a) eşari b) maturidi c) selefi d) mutezi

S-23-Peygamberimiz yemene kadı olarak kimi göndermiştir.Göndermeden önce Allah?ın kitabında ve Resulünün sünnetinde bulamadığın bir konu hakkında karşılaşırsan ne yaparsın sorusuna kendim içtihat ederim cevabını vermiş Resulullah ziyadesiyle memnun olmuştur.

A)muaz bin cebel b)musap bin umeyr c)Abdullah bin cubeyr d)musa bin ali

S-24-Muvatta hangi meshebin kaynak kitabıdır?

A)Hanefi b)maliki c)şafi d)hanbeli

S-25-Suudi Arabistanın resmi meshebi nedir?

A)Hanefi b)Maliki c)Şafi d)Hanbeli

S-26-Tasavvuf hayat tarzını ve düşüncesini Türkçe ifade eden Ahmet yesevi nin kitabının adı nedir?

A) divanı hikmet b) divanı lugatüt türk b) mesnevi

S-27-Genellikle fıkıhta hanbeli olanlar akaidde hangi mezhebtendirler?

a) eşari b) maturidi c) selefi d) mu?tezile

S-28-Gazzali , Fahrettin er razi , kadı beyzavi ,teftezani ,cüveyni gibi hepimizin bildiği kelam bilginleri hangi mezheb kelam bilginleridir.

a) Selefi b) eşari c) maturidi d) Hanefi

CEVAPLAR-1-D 2-A 3-B 4-C 5-C 6-B 7-A 8-B 9-D 10-C 11-B 12-D 13-B 14-A 15-D 16-B 17-C 18-A 19-B 20-A 21-A 22-D 23-A 24-B 25-D 26-A 27-C 28-B

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

S-1-( ) Zeydiyye fırkasına Hz Alinin torunu Zeyd bin Ali Zeynelabidin e nisbet edildiği için bu ad verilmiştir.

S-2-( ) islami literatürde Tanrının kendini göstermesi genellikle rahman ve rahim terimleriyle ifade edilir.

S-3-( )İnanç konularını sistematik bir yapıya kavuşturmaya çalışmaya tefsir ilmi denir.

S-4-( ) Allahın zati,fiili ve haberi sıfatlarının hepsini tevilsiz,nasılsa öyle kabul ettiği için selefiyyeye ??sıfatiyye? mezhebide denir.

S-5-( ) Tabiun mezhep imamları,büyük müctehitler ve hadisçiler selefiyyedendir.

S-1-Hz Ali ile Hz Muaviye arasında geçen sıffın savaşından sonra halife tayin işi hakeme bırakılınca ortaya çıkan mezhebe ?????????????..denir.

S-2-Sözlükte taraftar yardımcı anlamına gelen mezhep ?????????????dır.

S-3-Şianın günümüze ulaşan üç büyük fırkası1-????????..2-????????3-??????????.dir.

S-4-itikadi konularda mutezile mezhebine fıkıh sahasında ise Hanefi mezhebine yakın görüşlere sahip olan şianın ???????????.. fırkasıdır.

S-5-Halen İranın resmi mezhebi olan Irakta ve Azerbeycanda yaşayan Müslümanların %60 ınında inandığı şia mezhebinin fırkasının ismi???????????????..dir.

S-6-fıkıh ilminde uzman olan kişilere ???????????..denir.

S-7-imamı azam efendimizin vefat ettiği yıl imamı???????. dünyaya gelmiştir.

S-8-medine imamı diye meşhur olan ve orada doğan imam??????????..dır

S-9-Değişik mezheplerin hükümlerinden yararlanmaya veya farklı hükümlerinbir araya getirilmesine????????????..denir.

S-10-Tanrıyı görüyormuşçasına ibadet etmeye??????? denir

S-11-Dinin birinci unsuru???????.ikinci unsuru?????.üçüncü unsuru ise?????..tır.

CEVAPLAR:

1-D 2-Y (yaratma(halk)buyurma(emir)) 3-Y (kelam) 4-D 5-D

1-haricilik 2-şia 3-zeydiyye,ismailiyye,imamiyye(isnaaşeriyye) 4-zeydiyye 5-imamiyye 6-fakih(çoğulu fukaha) 7-şafi 8-maliki 9-telfik 10-ihsan 11-inanç,ibadet,ahlak

ilk ezan ne zaman okunmuştur HİCRETİN BİRİNCİ YILINDA OKUNMUŞTUR

23 Mart 2010 06:41

DOLDURMALI SORULAR:

1- Hanefilere göre sehiv secdesinin hükmü ????, şâfiilere göre ise ?????.tir.

2- Son nefesine yaklaşmış ve ölmek üzere olan kişiye ?????? denir.

3- Cenazenin tabuta konulup musallaya ve oradan da kabristana taşınmasına ?????? denir.

4- Ölü yıkanıncaya kadar yanında seslice Kur?ân okumanın hükmü ??????.tur.

5- Cenaze namazının rükünleri ?????.. ve ?????.dir.

6- ?????. mezhebine göre Cenaze namazında Fatiha?yı okumak bir rükündür.

7- Güneşin doğması, batması veya zevale yaklaşması hallerinde cenaze namazı kılınmasının hükmü ????.tur.

8- ???? mezhebine göre sehiv secdesi selamdan sonra yapılmalıdır. Aksi taktirde geçersizdir.

9- Tilâvet secdesi yapmak ????? mezhebine göre vacip, diğer üç mezhebe göre ise sünnettir.

10- Kefenin baştan ayağa kadar uzanan, baş ve ayak taraflarından düğümlenen parçasına ???. denir.

B- DOĞRU-YANLIŞ SORULARI:

1- ( ) İmam sehiv secdesini gerektiren bir şey yaptığı halde sehiv secdesi yapmazsa, muktedi hemen sehiv secdesi yapar.

2- ( ) Erkek mi kadın mı olduğu anlaşılmayan Hüsna-i müşkil denilen kimse ölünce yıkanmaz, teyemmüm ettirilir. Kefenlenmesi ise kadın olarak yapılır.

3- ( ) Cenaze namazında cemaatin bulunması şart değildir. Sadece bir erkeğin veya bir kadının bulunması yeterlidir.

4- ( ) Cenaze namazına başlandıktan sonra cemaate katılan kimse hemen tekbir alıp imama uyar ve duaları okumaksızın eksik tekbirleri tamamlayıp selam verir.

5- ( ) Cenaze namazında kadınlar erkeklerin hizasında veya önünde dursalar, yanında ve önünde durdukları erkeğin namazı bozulur.

6- ( ) Bir kimse farz namazda kâde-i âhireyi unutup beşinci rekata kalksa, kalktığı anda artık o namazın tekrarı gerekir.

7- ( ) Dört rekatlı farz namazda kâde-i âhireden sonra unutulup beşinci rekata kalkılsa o namaz artık nafile olur ve iadesi gerekir.

8- ( ) Birinci veya ikinci rekatta Fâtiha?nın peşpeşe iki defa okunması sehiv secdesini gerektirir.

9- ( ) Namazda rüku yerine direk secdeye gidilse, sehiv secdesi kurtarmaz ve o namazın tekrarı gerekir.

10- ( ) Bir kimse Fâtiha?dan sonra ne okuyacağını düşünürken bir rüku eda edecek kadar vakit geçse sehiv secdesi gerekir.

C- SEÇMELİ SORULAR:

1- Namazda Fâtiha?dan önce sehven başka bir sûre okunsa ve bu hemen hatırlansa ne yapılmalıdır?

a-) Fatiha okunup ardından sûre yeniden okunur ve namazın sonunda sehiv secdesi yapılır.

b-) Direk rükûya gidilir, namazın sonunda sehiv secdesi yapılır.

c-) Sadece Fâtiha okunup, rükûya gidilir.

d-) Namaz bozulmuş olur, tekrarı gerekir.

2- Dört rekatlı farzın son iki rekatında Fâtiha?dan sonra sûre okunsa, bu durumda tercih edilen görüş aşağıdakilerden hangisidir?

a-) Sehiv secdesi gerekir. b-) Sehiv secdesi gerekmez.

c-) Namazın tekrarı gerekir. d-) Beşinci rekata kalkılır.

3- Herhangi bir sünnet namazda ilk tahiyyata oturulmadığı üçüncü rekatta hatırlansa ne yapılmalıdır?

a-) Secdeye varılmamışsa hemen oturulur, namazın sonunda sehiv secdesi yapılır.

b-) Eğer kıyama yakın ise oturmaz ve namaza devam eder, sonunda sehiv secdesi yapar.

c-) Bu durumda namaz bozulmuş olur ve tekrarı gerekir.

d-) Bu namaz beş rekata tamamlanarak bitirilir.

4- Dört rekatlı farz namazlarda birinci oturuşta teşehhütten sonra ?Allâhümme salli alâ Muhammed? dense bu durumda ne gerekir?

a-) Hiçbir şey gerekmez. b-) Devamının da okunması gerekir.

c-) Hemen secdeye gidilir. d-) Sehiv secdesi lazım gelir.

5- İmam, namazda gizli okunacak yerde açıktan, açıktan okunacak yerde de gizliden okursa ne gerekir?

a-) Hiçbir şey gerekmez. b-) Namaz bozulmuş olur ve tekrarı gerekir.

c-) Sehiv secdesi gerekir. d-) Okuduklarını tekrar eder.

A- DOLDURMALI SORULAR B- DOĞRU-YANLIŞ SORULARI C- SEÇMELİ SORULAR:

1- Vâcip, sünnet 1- Yanlış 1- A

2- Muhtazar. 2- Doğru 2- B

3- Teşyî 3- D 3- A

4- Mekruh. 4- D 4- D

5- Kıyam, tekbir 5- Y 5- C

6- Şâfii 6- Y

7- Mekruh. 7- Y

8- Şâfii. 8- D

9- Hanefî. 9- Y

10- Lifâfe. 10- D

23 Mart 2010 06:43

DOLDURMALI SORULAR

1??????İslam bilginlerinin peygamberimizden sonraki her hangi bir devirde dini bir meselenin hükmü üzerinde fikir birliği etmeleridir.

2. İman edilecek şeylerin her birine ayrı ayrı inanmaya??????????.denir.

3. Peygamberlerde bulunması vacip olan sıfatlardan ???????günahlardan korunmuş anlamına gelir.

4. Tabiat kanunlarına aykırı, olağanüstü bir olayın inanmayan bir kimseden meydana gelmesine??????denir.

5. Bazı ibadetlerin yapılmasına engel olan hükmi pisliğe????., bundan temizlenmeye de ????????.denir.

6. Abdesti olmayan kimsenin Kâbeyi tavaf etmek için abdest alması????????.

7. Namazın her rek?atını imam ile beraber kılan kimseye ??????..denir.

8. ?????.Hac veya umre yapacak olan kimsenin helâl olan bazı fiil ve davranışları belirli bir süre için kendisine haram kılmasıdır.

9. ????????geçmiş veya şimdiki zamana ait bir iş üzerine bilerek yalan yere yemin etmeye

10. ???????..bir topluluk içerisinde bulunan bir kimsenin verilen selamı alması

B. DOĞRU-YANLIŞ SORULARI

1. ( ) Peygamberimizin ibadetle ilgili olan sünnetlerine Sünen-i Hüda denir.

2. ( ) İncil?in diğer bir adı da Ahd-i Atik?tir.

3. ( ) Tevatür, yalan üzere birleşmeleri adeten mümkün olmayan bir topluluğun aktarması demektir.

4. ( ) Kur?an- Kerim, mâna yönüyle mucize fakat lafız yönüyle mucize değildir.

5. ( ) Bedeni ve malî yönü bulunan bir ibadette, özrü bulunmayan bir kimsenin, yerine başkasını vekil tayin etmesi mümkündür.

6. ( ) Buluğ çağına gelmemiş bir çocuk mümeyyiz ise ezan okuyabilir.

7. ( ) Meshin müddeti, abdest alınıp meshin giyilmesinden itibaren başlar.

8. ( ) İmam?ı Azam Ebu Hanife?ye göre öğle namazının vakti, fey?i zeval hariç, gölgenin bir katına kadar sürer. Yurdumuzda ve İslam ülkelerinde bu görüş esas alınır.

9. ( ) Özürlü olan bir kimsenin başkasına imameti caiz olmadığından dolayı kör olan bir kimse başkasına imamlık yapamaz.

10.( ) Astımlı hasaların rahat nefes almalarını sağlamak amacıyla ağza püskürtülen oksijenli ilaç orucu bozmaz.

C. ÇOKTAN SEÇMELİ SORULAR

1. Aşağıdakilerden hangisi itikada ehl-i Sünnet mezheplerinden biri değildir?

a) Selefiye b) Maturidiyye c) Eş?ariyye d) Caferiye

2. Aşağıdakilerden hangisi Allah?ın subuti sıfatlarından biri değildir?

a) Tekvin b) Hayat c) İrade d) Vücud

3. Aşağıdaki vakitlerin hangisinde nafile namaz kılınması mekruh değildir?

a) Sabah namazı kılındıktan sonra b) İkindinin farzı kılındıktan sonra

c) Güneş zevalde iken d) Namaz için ikamet getirilirken

4. İnsanın onbeş gün dolmadan ayrılmak üzere bulunduğu yere ne denir?

a) Vatan-ı sükna b) Vatan-ı ikamet c) Vatan-ı asli d) Hiçbiri

5. Aşağıdakilerden hangisi kurbana engel bir kusur değildir?

a) Burnu kesilmiş olan b) Doğuştan kulağı bulunmayan

c) Boynuzu bulunmayan d) Dilinin çoğu kesilmiş olan

A- DOLDURMALI SORULAR

1.icma 2.tafsili iman 3.ismet 4.istidrac 5.hades,hadesten taharet6.vacipitir7.müdrik 8.ihram 9.gamus yemini 10.farz-ı kifaye

B DOĞRU-YANLIŞ

1.D2.Y 3.D 4.Y5.Y6.D7.Y 8.Y 9.Y 10.D

C SEÇMELİ SORULAR

1.D 2.D 3.C 4.A 5.C

9- ( ) Namazda rüku yerine direk secdeye gidilse, sehiv secdesi kurtarmaz ve o namazın tekrarı gerekir.

Cevap doğru olacaktı çünkü farz terk edilmiştir (eğer bu şekilde namazını bitirmişse) bitirmeden geri döner rükuyu yaparsa o zaman cevap yanlış olmalıydı.

2- Dört rekatlı farzın son iki rekatında Fâtiha?dan sonra sûre okunsa, bu durumda tercih edilen görüş aşağıdakilerden hangisidir?

a-) Sehiv secdesi gerekir. b-) Sehiv secdesi gerekmez.

c-) Namazın tekrarı gerekir. d-) Beşinci rekata kalkılır.

cevap a şıkkı olmalıydı çünkü farz namazlar 4 veya 3 rekatlı ise ilk iki rekatından sonrakilerde fatihaya zammı sure eklememek hanefiye göre vaciptir. Kaynak:din görevlisinin el kitabımevlüt ÖZCAN

3- Herhangi bir sünnet namazda ilk tahiyyata oturulmadığı üçüncü rekatta hatırlansa ne yapılmalıdır?

a-) Secdeye varılmamışsa hemen oturulur, namazın sonunda sehiv secdesi yapılır.

b-) Eğer kıyama yakın ise oturmaz ve namaza devam eder, sonunda sehiv secdesi yapar.

c-) Bu durumda namaz bozulmuş olur ve tekrarı gerekir.

d-) Bu namaz beş rekata tamamlanarak bitirilir.

Cevap B olmalıdır.çünkü ilk oturuştur.son oturuş olsaydı cevap a olurdu.

zekatın kimlere verilecegini tek tek sayan ayeti kerimehangi surededir CEVAP TEVBE SURESİ

23 Mart 2010 06:45

FIKIH SORULARI

S-1-Aşağıdakilerden hangisi fıkıh literatüründe fer-i veya tali deliller gurubunda yer almaz.

a-kıyas b-istihsan c-istislah d-istishab e-seddi zerayi

S-2-Müctehidin bir meselede özel bir delil sebebiyle o meselenin benzerlerinde verdiği hükümden vaz geçip başka bir çözümü benimsemesi yada iki farklı kıyas imkanı bulunduğunda ,ilk bakışta dikkat çekmeyen kıyası gerekçe birliği açısından daha güçlü bulduğu için açık kıyasa tercih etmesine ne denir?

a-mesalih-i mürsele b-istishab c-istihsan d-seddi zerayi

S-3-Nasların kapsamına girmeyen yada illet bağı kurularak nasta düzenlenmiş bir olaya bağlanamayan fıkhi bir meselenin hükmünü İslam fıkhının genel ilkelerine göre belirleme yöntemine ???????bu metodu uygulayarak hükme ulaşırken esas alınan maslahatlarada ??????????..denir. boşluklara hangileri getirilmelidir?

a-istishab/beraet-i zimme b-istislah/mesalih-i mürsele c-rey/ictihat d-istihsan/örf ve adet

S-4-Daha önce varlığı bilinen bir durumun varlığını koruduğuna hükmetme yöntemine ne denir.

a-istihsan b-istislah c-istishab d-seddi zerayi

S-5-Harama kötü ve zararlı bir sonuca vasıta olan davranışların yasaklanması kötülüğe giden yoların kapatılmasına ne denir?

a-istihsan b-istislah c-istishab d-seddi zerayi

S-6- Kişinin iyiyi kötüden faydalıyı zararlıdan ana hatları ile olsun ayıra bilmesine ne denir.

a-vücub ehliyeti b-eda ehliyeti c-temyiz d-buluğ çağı

S-7-İbadetlerle ilgili dini hükümlere ne denir.

a-taabbüdi hükümler b-şeri hükümler c-vasi hükümler d-teklifi hükümler

S-8-Ayet ve hadislerin doğrudan ifade ettiği hükümlere ne denir.

a-taabbüdi hükümler b-şeri hükümler c-vazi hükümler d-teklifi hükümler

S-9-İki durum arasında şariin kurduğu bağı ifade eden hükümlere ne denir.

a-taabbüdi hükümler b-şeri hükümler c-vazi hükümler d-teklifi hükümler

S-10-Allah katından bir tebliğ veya Allah ın dinini açıklama niteliği taşımaksızın insan olması itibariyle peygamberimizin yaptığı normal ve beşeri davranışlara ne denir.

a-hüda sünnet b- zevaid sünnet c-müekked sünnet d-revatib sünnet

S-11-Farz namazlardan önce ve sonra kılınması sünnet olan namazlara ne ad verilir?

a-hüda sünnet b- zevaid sünnet c-müekked sünnet d-revatib sünnet

S-12-Sabah namazının ortalık aydınlanıncaya kadar,sıcak mevsimlerde öğle namazının serin vakte kadar geciktirilmesi,akşam namazında acele edilmesinin hükmü nedir?

a-sünnet b-mubah c-mendup d-müstehap

S13-Mükellefin yapması veya terk etmesi halinde herhangi bir övgü yahut kınamayı gerektirmeyen davranışlarına ne denir?

a-sünnet b-mubah c-mendup d-müstehap

CEVAPLAR:

1-A 2-C 3-B 4-C 5-D 6-C 7-A 8-B 9-C 10-B 11-D 12-D 13-B

s-1-Fıkhın delillerden hüküm elde etme metodunu inceleyen dalına????????denir.

s-2- Fıkhın kaynakları arasında üçüncü sırayı ??????. alır.

s-3-Kişinin dinen ve hukuken muteber olacak tarzda davranmaya ve hukuki işlem yapmaya elverişli oluşuna ??????????.denir.

s-4- Hanefi mezhebine göre kati delille sabit olan hükme ???.zanni delille sabit olan hükme ise????.denir.

s-5- Hz Peygamberin devamlı yaptığı sırf bağlayıcı ve kesin bir emir olmadığını göstermek için nadiren terk ettiği fiillere ??.sünnet denir.

CEVAPLAR:

1-usuli fıkıh 2-icma 3-eda ehliyet 4-farz ?vacip 5-müekked

s-1-( ) Fıkhın,şeri delillerden elde edilen fıkhi hükümleri sistematik tarzda ele alan dalına usül?i fıkıh denir.

s-2-( ) İslam dininin kuranı kerimden sonra ikinci kaynağı sünnet tir.

s-3-( )Kıyas naslarda hükmü bulunmayan fıkhi meseleye aralarındaki illet birliği sebebiyle naslarda düzenlenmiş meselelerin hükmünü vermeye denir.

s-4-( )İstihsan metoduna Hanefi fakihleri sıklıkla başvurmuşlardır.

s-5-( )Kişinin haklara sahip olabilme ve borç altına girebilme ehliyetine eda ehiyeti denir.

s-6-( ) Harama yakın olup vacibin karşıtına tenzihen mekruh helale yakın olup,mendubun karşıtınada tahrimen mekruh denir.

s-7-( )Aslında meşru ve serbest olduğu halde,haram kılınmasını gerekli kılan geçici durumla ilgili olan fiile haramı li gayrihi denir.

CEVAPLAR:

1-y (fürü-i fıkıh) 2-d 3-d 4-d 5-y (vücub ehliyeti) 6-y (tahrimen-tenzihen) 7-d

teavvuz ( euzu besmele)

tumanine( rukuda sırtın düzgünlüğü)

kavme(rukudan sonra bekleme)

tahrime(iftidah tekbiri)

itimad( tekbirden sonra elleri hemen bağlamak)

numan b. sabit( fıkhul ekber)

23 Mart 2010 06:48

HAC FIKHI -1

1. Aşağıdakilerden hangisi haccın farz olmasının şartlarından biri değildir?

a) Buluğa ermiş olmak

b) Hacca gidebilecek imkâna sahip olmak

c) Dinen zengin olmak

d) Akıllı olmak

2. Aşağıdakilerden hangisi hükmü itibariyle haccın çeşitlerinden biridir?

a) İfrad hacc

b) Vacip olan hac

c) Kıran haccı

d) Temettu haccı

3. Aşağıdakilerden hangisi edası itibariyle haccın çeşitlerindendir?

a) Farz hac

b) Vacip hac

c) Nafile hac

d) Temettu haccı

4. Aşağıdakilerden hangisi haccın müstakil vaciplerinden biridir?

a) Telbiye getirmek

b) Arafat?ta güneş batıncaya kadar beklemek

c) Müzdelife vakfesini yapmak

d) Tavaf namazı kılmak

5. Aşağıdakilerden hangisi haccın müstakil sünnetlerinden değildir?

a) Kudüm tavafı

b) Mekke, Arafat ve Mina?da hutbe okunması

c) Arefe gecesi Mina?da bulunmak

d) İhram namazı kılmak

6. Aşağıdakilerden hangisi ihrama girmenin şartlarındandır?

a) Niyet etmek

b) Rida ve izara bürünmek

c) İhram namazı kılmak

d) Mikattan önce ihrama girmek

7. ?Hac ve umreye birlikte niyet ederek ikisini bir tek ihramla birleştirmeye??? denir? cümlesini aşağıdakilerden hangisi doğru olarak tamamlar?

a) Temettu haccı

b) Kıran haccı

c) İfrad Haccı

d) Hacc-ı ekber

8. Aşağıdakilerden hangisi ?âfâkî? kavramının tanımıdır?

a) Her hangi bir delile dayanmaksızın konuşan kimse

b) Ufku gözlemleyen kimse

c) Mikat sınırları dışında ikamet eden kimse

d) Mikat ile Hıll bölgesi arasında yaşayan kimse

9. Aşağıdakilerden hangisi hac için mikat mahalli değildir?

a) Tenim

b) Yelemlem

c) Cuhfe

d) Zât-ü ırk

10. ?Karn?, Mekke?ye hangi cihetten gelenlerin mikat mahallidir?

a) Yemen cihetinden gelenlerin

b) Şam cihetinden gelenlerin

c) Mısır cihetinden gelenlerin

d) Necid ve Kuveyt cihetinden gelenlerin

11 Aşağıdakilerden hangisi ihramın sünnetlerinden biridir?

a) Niyet etmek

b) Dil ile niyet etmek

c) İhram yasaklarına riayet etmek

d) İhrama girdikten sonra iki rekât namaz kılmak

12. Aşağıdakilerden hangisi tavaf çeşitlerinden değildir?

a) Sünnet tavaf

b) Nafile tavaf

c) İhsar tavafı

d) Adak tavafı

13. Aşağıdakilerden hangisi ?Teyamün? kavramının tanımıdır?

a) Tavafı Kâbe?nin sağından yapmak

b) Uğurlu ve bereketli saymak

c) Karşılıklı yemin etmek

d) Mikata Yemen cihetinden gelmek

14. Aşağıdakilerden hangisi ?ziyaret tavafı?nın tanımıdır?

a) Mekke?ye gelen kimsenin yaptığı ilk tavaf

b) Umre?de yapılan tavaf

c) Müzdelife vakfesinden sonra yapılan tavaf

d) Mekke?yi ziyaret eden kimsenin yaptığı tavaf

15. Aşağıdakilerden hangisi tavafın şartlarından değildir?

a) Kâbe?yi sola alarak yapmak

b) Belirli vakitte yapmak

c) Yürüyerek yapmak

d) Mescid-i Haram?ın içinden yapmak

16. Aşağıdakilerden hangisi tavafın sünnetlerinden biridir?

a) Tavafı Mescid-i Haram İçinde yapmak

b) Müvâlât

c) Hervele yapmak

d) Teyamün

17. Aşağıdakilerden hangisi ?remel?in? tanımıdır?

a) Tavafta sağ omzu açık bırakmak

b) Mes?a?da iki yeşil direk arasında koşmak

c) Cemrelere taşları fırlatarak atmak

d) Tavafta çalımlı ve süratli yürümek

18. Aşağıdakilerden hangisi sa?yin sünnetlerinden değildir?

a) Sa?yi, tavaf yapıp tavaf namazını kıldıktan sonra ara vermeden yapmak

b) Sa?y esnasında zikirle meşgul olmak

c) Sa?yi yedi şavta tamamlamak

d) Sa?yin şartlarını peş peşe yapmak

19. Aşağıdakilerden hangisi Arafat vakfesinin geçerli olmasının şartlarından biridir?

a) Vakfeyi kıbleye yönelik olarak yapmak

b) Vakfeyi arefe günü zeval vaktinden sonra yapmak

c) Vakfeyi niyet ederek yapmak

d) Öğle ve ikindi namazlarını cem-i takdim ile kılmak

20. Aşağıdakilerden hangisi Müzdelife Vakfesinin geçerli olmasının şartlarından değildir?

a) Güneş doğmadan önce Müzdelife?den ayrılmak

b) Hac için ihramlı olmak

c) Vakfe?yi Müzdelife sınırları içinde yapmak

d) Arafat vakfesini yapmış olmak

21. Aşağıdakilerden hangisi Müzdelife vakfesinin sünnetlerinden biridir?

a) Vakfeyi belirli zaman içinde yapmak

b) Arafat vakfesini yapmış olmak

c) Vakfeyi Müzdelife sınırları içinde yapmak

d) Arefe gününü Bayrama bağlayan geceyi Müzdelife?de geçirmek

22. ?Eyyam-ı Mina? hangi günlerdir?

a) Zilhicce?nin 10, 11, 12 ve 13. günleri

b) Zilhicce?nin 11, 12, 13 ve 14. günleri

c) Zilhicce?nin 9, 10, 11 ve 12. günleri

d) Zilhicce?nin 8, 9, 10 ve 11. günleri

23. Şeytan taşlama ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?

a) Bir, iki, üç ve dördüncü günlerde cemrelerden her birine 7?şer taş atılır

b) Birinci günü Akabe cemresine 21; iki, üç ve Mina?da kalındığı

takdirde dördüncü günü cemrelerden her birine 7?şer taş atılır

c) Birinci günü Akabe cemresine 7; iki ve üçüncü günleri toplam 21 taş atılır

d) Birinci günü Akabe cemresine 7; iki, üç ve Mina?da kalındığı takdirde dördüncü günü cemrelerden her birine 7?şer taş atılır

24. Aşağıdakilerden hangisi şeytan taşlamanın geçerlilik şartlarından biri değildir?

a) Taşları cemrelere el ile fırlatarak atmak

b) Taşların her birini ayrı ayrı atmak

c) Taşları sağ el ile atmak

d) Mazereti bulunmayan kimsenin taşları bizzat kendisinin atması

25 Aşağıdakilerden hangisi şeytan taşlamanın mekruhlarından biri değildir?

a) Belirlenen sayıdan fazla taş atmak

b) Mekke?den toplanan taşları atmak

c) Temiz olmayan taşları atmak

d) Büyük taşları kırıp küçülterek atmak

26. İlk tahallülden sonra ihram yasaklarından hangisi sona ermez?

a) Koku sürünme yasağı

b) Dikişli elbise giyme yasağı

c) Cinsel ilişki yasağı

d) Tırnak kesme yasağı

27. Aşağıdakilerden hangisi ihsar?ın tanımıdır?

a) Hac için ihrama giren bir kimsenin Arafat?ta vakfeye yetişememesi

b) Hac veya umre için ihrama giren kimsenin elinde olmayan bir sebeple ibadetini tamamlamadan ihramdan çıkması

c) Mikat mahallini ihramsız olarak geçmesi

d) Ziyaret tavafını yapmadan cinsel ilişkide bulunması

28. Aşağıdakilerden hangisi hacca vekil göndermenin şartlarından biridir?

a) Vekilin erkek olması

b) Vekile haccın farz olması

c) Vekilin zengin olması

d) Haccın, müvekkile önceden farz olmuş olması

29. Sa?yin son üç şavtını yapmamanın cezası aşağıdakilerden hangisidir?

a) Dem

b) Tamamı için bir sadaka-i fıtır vermek

c) Yapılamayan her bir şavt için bir sadaka-i fıtır vermek

d) Her hangi bir cezası gerekmez

30. Kudüm tavafını abdestsiz olarak yapmanın cezası aşağıdakilerden hangisidir?

a) Dem

b) Sadaka

c) Bedene

d) Her hangi bir cezası gerekmez

31. Tavaf namazını terk etmenin cezası nedir?

a) Dem

b) Bir sadaka-i fıtır vermek

c) Hiç biri

d) Her rekat için sadaka-i fıtır vermek

32. Mazeretsiz olarak Müzdelife vakfesini yapmamanın cezası nedir?

a) Bedene

b) Dem

c) Sadaka

d) Ceza gerekmez

33. Bedene cezası ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

a) Arafat vakfesinden sonra ilk tahallülden önce cinsel ilişkide bulunan kimseye bedene cezası gerekir

b) İlk tahallülden sonra cinsel ilişkide bulunan kimseye bedene cezası gerekir

c) Ziyaret tavafını abdestsiz olarak yapan kimseye bedene cezası gerekir

d) Ziyaret tavafından sonra cinsel ilişkide bulunan kimseye bedene cezası gerekir

34. Hac kurallarını ihlal etmekten doğan cezalar ne zaman îfa edilir?

a) Mina günlerinde îfa edilir

b) Bayram günlerinde îfa edilir

c) Kuralın ihlal edildiği gün îfa edilir

d) Belirli bir zamanı yoktur, her zaman îfa edilebilir

35. Ziyaret amacıyla hangi mescid için özel seyahate çıkılmaz?

a) Mescid-i Aksa

b) Mescid-i Harem

c) Mescid-i Hayf

d) Mescid-i Nebevî

36 ?Ravza-i Mutahhara?nın tanımı aşağıdakilerden hangisidir?

a) Babü?s-selam ile Peygamberimiz (a.s.)?in kabri arasındaki kısımdır

b) Minber ile Peygamberimiz (a.s.)?in kabri arasındaki kısımdır

c) Mihrap ile Peygamberimiz (a.s.)?in kabri arasındaki kısımdır

d) Babü?s-selam ile Minber arasındaki kısım

37-?Eyya-ı Teşrik ? hangi günlerdir?

a) Zilhiccenin 9, 10, 11, 12 ve 13. günleridir

b) Zilhiccenin 10, 11 ve 12. günleridir

c) Zilhiccenin 9, 10 ve 11. günleridir

d) Zilhiccenin 9, 10, 11 ve 12. günleridir

38. Cemreleri taşlama ile ilgili aşağıdaki cümlelerden hangisi doğrudur?

a) Bayramın birinci günü büyük, orta, küçük cemreler taşlanır

b) Bayramın ikinci günü küçük, orta, büyük cemreler taşlanır

c) Bayramın üçüncü günü büyük, orta, küçük cemreler taşlanır

d) Bayramın dördüncü günü büyük, küçük, orta cemreler taşlanır

39. Aşağıdakilerden hangisi ?dem cezası?nı gerektirir?

a) Mikatı ihramsız geçmek

b) Bir elin dört tırnağını kesmek

c) Kudüm tavafını abdestsiz yapmak

d) Veda tavafını abdestsiz yapmak

40. Aşağıdakilerden hangisi ikinci tahallülün tanımıdır?

a) Cinsel ilişki dışındaki diğer ihram yasaklarının kalkmasıdır

b) Cinsel ilişki dahil bütün ihram yasaklarının kalkmasıdır

c) Sadece cinsel ilişki yasağının kalkmasıdır

d) Evlenme yasağının ortadan kalkmasıdır

41. Hac veya umreye niyet ederek mîkat mahallini dikişli elbise ile geçen kimsenin cezası nedir?

a) Dikişli elbiseyi bir gündüz veya bir geceden daha az bir süre giymiş ise sadaka-i fıtır gerekir

b) Dem gerekir

c) Mikat mahalline dönerek rida ve izara bürünmesi gerekir

d) Hatırlayınca elbiselerini çıkarması, rida ve izara bürünmesi gerekir, bu takdirde her hangi bir ceza gerekmez

42. Aşağıdaki cümlelerden hangisi ?hıll? kavramının tanımıdır?

a) Harem bölgesi dışında kalan bölgelerin adıdır

b) Mekke ve yakın çevresinin adıdır

c) Harem bölgesi ile mîkat sınırları arasında kalan bölgenin adıdır

d) Mîkat sınırlarının dışında kalan bölgenin adıdır

43. Aşağıdakilerden hangisi Ka?be?nin rükünlerinden değildir?

a) Rükn-ü Yemânî

b) Rükn-ü Irâkî

c) Rükn-ü şâmî

d)Rükn-ü İbrahim

44. Aşağıdakilerden hangisi ?fevat?ın tanımıdır?

a) Hac için ihrama giren bir kimsenin Arafat?ta vakfeye yetişememesi

b) Hac veya umre için ihrama giren kimsenin elinde olmayan bir

sebeple ibadetini tamamlamadan ihramdan çıkması

c) Mîkat mahallini ihramsız olarak geçmesi

d) Ziyaret tavafını yapmadan cinsel ilişkide bulunması

45. Aşağıdakilerden hangisi ?ızdıba?nın tanımıdır?

a) Mes?a?da iki yeşil direk arasında koşmak

b) Tavafta sağ omuzu açık bırakmak

c) Tavafta çalımlı ve süratli yürümek

d) Cemrelere taşları fırlatarak atmak

Cevap anahtarı

1c 2.b 3.d 4.c 5d 6a 7b 8c 9a 10d 11b 12c 13a 14c 15c 16.b 17.d 18.c 19.b 20a 21.d 22.a 23d 24c 25b 26c 27b 28d 29c 30b 31c 32 b 33a 34d 35c 36b 37a 38b 39a 40b 41a 42c 43d 44a 45 b

23 Mart 2010 06:50

HAC FIKHI -2

1-Aşağıdaki hükümlerden hangisi yanlıştır?

a-hacca gidenin ergen olması şarttır.

b-hacca gidecek kimse akıllı olmalıdır.

c- hacca gidecek kimse Müslüman olmalıdır.

d-hacca gidecek kimsenin zengin olması şart değildir.

2-Aşağıdaki ifadelerden hangisi hükmü itibariyle haccın çeşitlerinden biridir?

a-Temettu haccı

b-Kıran haccı

c-Farz olan hac

d-İfrad haccı

3-Aşağıdakilerden hangisi edası itibariyle haccın çeşitlerinden biridir?

a-Nafile hac

b-Farz hac

c-Kıran haccı

d-Vacip hac

4- Aşağıdakilerden hangisi haccın müstakil vaciplerinden değildir?

a-Müzdelife vakfesi

b-Remy-i cimar

c-Veda tavafı

d-Tavafı hatim?in dışından yapmak

5-Aşağıdakilerden hangisi Afaki kavramının karşılığıdır?

a-Ufku gözlemleyen kimse

b-Mikat ile hıll bölgesi arasında yaşayan kimse

c-Mikat sınırları dışında ikamet eden kimse

d-Herhangi bir delile dayanmaksızın konuşan kimse

6-Aşağıdakilerden hangisi hac için mikat mahalli değildir?

a-Cuhfe

b-Ci?rane

c-Yelemlem

d-karn

7-Aşağıdaki hükümlerden hangisi haccın müstakil sünnetlerinden biridir?

a-Cemrelere taş atmak

b-Veda tavafı yapmak

c-Arefe günü mina?da gecelemek

d-Müzdelife?de vakfe yapmak

8-?Cuhfe?, mekke?ye hangi cihetten gelenlerin mikat mahallidir?

a-Yemen cihetinden gelenlerin

b-Şam cihetinden gelenlerin

c-Irak cihetinden gelenlerin

d-Medine cihetinden gelenlerin

9-Aşağıdakilerden hangisi Mekkeliler için hac mikat yeridir?

a-Ci?rane

b-Hudeybiye

c-Harem bölgesi

d-Ten?im

10- Aşağıdakilerden hangisi tavafın çeşitlerinden değildir?

a-Umre tavafı

b-Ziyaret tavafı

c-Veda tavafı

d-İhsar tavafı

11-Aşağıdakilerden hangisi ihramın vaciplerinden biridir?

a-İhrama girmeden önce tıraş olmak

b-Niyet etmek

c-İhram yasaklarına uymak

d-İhram elbisesinin iki parçadan oluşması

12--Aşağıdakilerden hangisi ?Teyamün? kavramının tanımıdır?

a-Mikat mahalline yemen cihetinden gelmek

b-Yeminleşmek

c-Tavafı kabe?nin sağından yapmak

d-teyemmüm yapmak

13-Aşağıdakilerden hangisi ihrama girmenin şartlarındandır?

a-Niyet etmek

b-Rida ve izara bürünmek

c-ihram namazı kılmak

d-Mikattan önce ihrama girmek

14-Aşağıdakilerden hangisi tavafın sünnetlerinden biri değildir?

a-Müvalat b-Remel c-Izdıba

d-Tavafı Hatim?in dışından yapmak

15-Aşağıdakilerden hangisi tavafın vaciplerinden biri değildir?

a-Tavaf namazı kılmak

b- Tavafı Hatim?in dışından yapmak

c-Tavafa Hacer-i Esved?in hizasını geçmeden başlamak

d-Teyamün

16- Aşağıdakilerden hangisi tavafın şartlarından biri değildir?

a-Yürüyerek yapmak

b-Belirli vakitte yapmak

c-Kabe?yi sola alarak yapmak

d-Mescid-i haram?ın içinden yapmak

17-Aşağıdaki cümlelerden hangisi ?Izdıba? kavramının tanımıdır?

a-Koşmaksızın çalımlı ve süratli olarak yürümek

b-Omuzlara alınan ridanın bir ucunu sağ koltuk altından geçirip sol omuz üzerine atıp sağ omuzu ve sağ kolu açık bırakmak

c-Safa ve Merve arasında sa?y yaparken yeşil ışıklar arasında kısa adımlarla hızlı ve çalımlı yürümek

d-Kabe?yi tavaf ederken izdiham nedeniyle haceri evsedi uzaktan el işaretiyle selamlamak

18-Aşağıdakilerden hangisi ?Hıll? kavramının tanımıdır?

a-harem ile mikat arasındaki bölge

b-Mikat dışında kalan bölge

c-Ci?rane ile Mekke arasındaki bölge

d-Mikat ile kabe arasındaki bölge

19-Aşağıdaki cümlelerden hangisi ?remel? kavramının tanımıdır?

a-Mes?ada iki direk arasında koşmak

b-Cemerata taş atarken kolu fazlaca kaldırmamak

c-Koşmaksızın çalımlı ve süratli bir şekilde yürümek

d- Kabe?yi tavaf ederken izdiham nedeniyle haceri evsedi uzaktan el işaretiyle selamlamak

20- Aşağıdakilerden hangisi sa?yin sünnetlerinden bir değildir?

a-Sa?y esnasında zikir ile meşgul olmak

b-sa?yi abdestli olarak yapmak

c-Sa?yi ihrama girdikten sonra yapmak

d-Her şavtta hervele yapmak

21-Aşağıdakilerden hangisi Arafat vakfesinin geçerli olmasının şartlarından biridir?

a-Vakfeyi niyet ederek yapmak

b-Vakfeyi kıbleye yönelik olarak yapmak

c-Vakfeyi belirli zaman içinde yapmak

d-Öğle ve ikindi namazlarını cem ederek kılmak

22- Aşağıdakilerden hangisi Arafat vakfesinin sünnetlerinden biridir?

a-Oruçlu olmamak

b-Vakfeyi kuzeh dağı eteklerinde yapmak

c-İhramlı olmak

d-Vakfeyi Cebelürrahme?de yapmak

23- Aşağıdakilerden hangisi müzdelife vakfesinin geçerli olmasının şartlarından biridir?

a-Vakfeyi kuzeh dağı yanında yapmak

b-hac için ihramlı olmak

c-Arefe gününü bayram gününe bağlayan geceyi burada geçirmek

d-Muhasir vadisinden süratle geçmek

24- Aşağıdakilerden hangisi müzdelife vakfesinin sünnetlerindendir?

a-Arafat vakfesini yapmış olmak

b-Müzdelife?de sabah namazını erkence kılmak

c-Vakfeyi müzdelife sınırları içinde yapmak

d-Akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek Mescidi hayfada kılmak

25-?Eyyam-ı Mina ?, aşağıdakilerden hangisidir?

a-Zilhicce?nin 8,9,10 ve 11. günleri

b- Zilhicce?nin 11,12,13 ve 14.günleri

c- Zilhicce?nin 9,10,11 ve 12. günleri

d- Zilhicce?nin 10,11,12 ve 13.günleri

26-Aşağıdakilerden hangisi şeytan taşlamanın şartlarındandır?

a-Taşları peşpeşe atmak

b-Atılacak taşları yıkayıp temizlemek

c-Bayramın birinci günü Akabe cemresi taşlarını kuşluk vaktinde atmak

d-Taşların her birini tek tek atmak

27-Şeytan taşlama ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?

a-Birinci gün Akabe cemresine yedi,ikinci gün ve üçüncü günlerde 21 taş atılır

b-Birinci,ikinci,üçüncü ve dördüncü günlerde cemrelerden her birine yedişer taş atılır

c-Birinci gün akabe cemresine yedi,ikinci,üçüncü ve Mina?da kalındığı takdirde dördüncü günlerde cemreleden her birine yedişer taş atılır

d-Birinci gün Cemre-i suğra?ya yedi taş atılır

28- Aşağıdakilerden hangisi şeytan taşlamanın sünnetlerindendir?

a-İhtiyat olarak her cemreye belirlenenden fazla taş atmak

b-Başkalarına eziyet vermemek için taşları cemrelere elle bırakmak

c-Mina?ya varınca ilk iş olarak taşlamayı yapmak

d-Taşların her birini tek tek atmak

29- Aşağıdakilerden hangisi şeytan taşlamanın mekruhlarından biri değildir?

a-Başkalarına çarpması ihtimalinden dolayı büyük taşları parçalayarak atmak

b-Başkalarına eziyet vermemek için taşları cemrelere elle bırakmak

c-Cemre mahallinden taş alıp atmak

d-Akabe cemresine ilk taşı atınca telbiyeye son vermek

30-Aşağıdaki cümlelerden hangisi ziyaret tavafının tanımıdır?

a-Mekke?yi ziyaret eden kimsenin yaptığı tavaftır.

b-Umre ziyaretinde yapılan tavaftır

c-Mekke?ye iş için giden kimsenin yaptığı tavaftır

d-Haccın farz olan tavaftır

31- Aşağıdaki cümlelerden hangisi ?Tahallül? kavramının tanımıdır?

a-Tahallül, Hıll bölgesinde ikamet etmektir

b-Tahallül, tehlil getirmektir

c-Tahallül, ihram yasaklarının sona ermesidir

d- Tahallül, helal kazanç sağlamaktır

32-İlk tahallülden sonra ihram yasaklarından hangisi devam eder?

a-Cinsel ilişki yasağı

b-Koku sürme yasağı

c-Tıraş olma yasağı

d-Dikişli elbise giyme yasağı

33-Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a-Temettü hedyi

b-Umre hedyi

c-İhsar hedyi

d-Fevat hedyi

34-Temettu ve kıran hedyi için parası olmayan kimse aşağıdakilerden hangisini yapar?

a-Kurban bayramından önce üç gün,memleketine dönünce yedi gün oruç tutar

b-Kurban bayramından önce yedi gün, memleketine dönünce üç gün oruç tutar

c- Kurban bayramından önce iki gün, memleketine dönünce sekiz gün oruç tutar

d-Ertesi yıl harem bölgesinde kurban kestirir

5- Aşağıdakilerden hangisi hac veya umre için şhrama giren kimsenin elinde olmayan bir sebeple ihramdan çıkmasını ifade eder?

a-Tahsip

b-İhsar

c-Fevat

d-Teyamün

36Aşağıdakilerden hangisi hacca bedel göndermenin şartlarındandır?

a-Müvekkilin erkek olması halinde bedelin de erkek olması

b-Bedel olarak gidecek kişiye haccın farz olması

c-Sağ olan müvekkilin bedel olarak gidecek kişiye hac yapmasını bizzat söylemesi

d-Bedel olarak gşdecek kimsenin zengin olması

37- Aşağıdakilerden hangisi Sa?yin yarıdan azını terk etmenin sonucudur?

a-Üç gün oruç tutmak

b-Terk edilen her bir şavt için bir sadaka-i fıtır vermek

c- Terk edilen her bir şavt için bir gün oruç tutmak

d-Bir sadaka-i fıtır vermek

38-İfrad haccına niyet eden kişinin Mekke?ye vardığında yapacağı ilk tavaf aşağıdakilerden hangisidir?

a-Ziyaret tavafı

b-Tatavvu tavafı

c-Nezir tavafı

d-Kudum tavafı

39- Aşağıdakilerden hangisi müzdelife vakfesini mazeretsiz olarak terk etmenin cezasıdır?

a-On fakire birer fitre miktarı sadaka vermek

b-Bedene

c-Dem

d-Üç gün oruç tutmak

40-Kudum tavafını abdestsiz olarak yapan kimsenin cezası aşağıdakilerden hangisidir?

a-Sadaka

b-Her şavt için bir sadaka

c-Sadaka ile birlikte tavafın iadesi

d-Dem

41-İlk tahallül den sonra henüz ziyaret tavafını yapmadan eşiyle cinsel ilişkide bulunan kimseye ne ceza gerekir?

a-Bedene

b-Dem

c-On gün oruç

d-Dem ile birlikte haccın kazası

42-Vacip olan tavaf namazını kılmamanın cezası nedir?

a-Bir sadaka-i fıtır vermek

b-Üç gün oruç tutmak

c-Dem

d-Hiç biri

43-Ziyaret amacı ile hangi mescid için hususi yolculuğa çıkılmaz?

a-Mescidi haram

b-Kuba mescidi

c-Mescidi aksa

d-Mescidi nebevi

44-Hac ile ilgili cezaların ödeme zamanı aşağıdakilerden hangisdir?

a-Mina günleri

b-Hac mevsimi

c-Kuralın ihlal edildiği gün

d-Hiç biri

45- Aşağıdakilerden hangisi ?Ravza-i Mutaharra yı tanımlar?

a-Peygamberimizin minberi ile kabri arasındaki kısımdır

b-Babüsselam ile Peygamberimizin kabri arasındaki kısımdır

c- Babüsselam ile minber arasındaki kısımdır

d-Mihrab ile Peygamberimizin kabri arasındaki kısımdır

CEVAP ANAHTARI

1a 2c 3c 4d 5c 6b 7c 8b 9c 10d 11c 12c 13a 14d 15a 16a 17b 18a 19c 20c 21c 22a 23b 24b 25d 26d 27c 28c 29d 30d 31 c 32a 33b 34a 35b 36c 37b 38d 39c 40b 41b 42d 43b 44d 45a

23 Mart 2010 06:52

HAC FIKHI -3

1. Aşağıdakilerden hangisi haccın sıhhat şartlarından değildir?

a) Belirli zaman

b) İhram

c) Belirli mekân

d) Yol güvenliği

2. Aşağıdakilerden hangisi sa?yin hükmü konusunda sırasıyla Hanefî ve Şafiî mezheplerinin görüşünü birlikte ifade eder?

a) Farz - Farz

b) Vacip - Vacip

c) Vacip - Farz

d) Farz ? Sünnet

3. Aşağıdakilerden hangisi Müzdelife vakfesinin hükmünü ifade eder?

a) Farz

b) Vacip

c) Sünnet

d) Müstehap

4 Aşağıdakilerden hangisi hiçbir görüşe göre Müzdelife vakfesinin başlangıç zamanı değildir?

a) Arefe gününü Bayrama bağlayan gece yarısından itibaren

b) Arefe günü akşamı güneşin batışından itibaren

c) Fecr-i sadıktan itibaren

d) Yatsı vaktinin girmesinden itibaren

5. Umre?nin sa?yini ihramlı olarak yapmanın hükmü nedir?

a) Farz

b) Vacip

c) Sünnet

d) Faz değil

6. Bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde Mina?da gecelemenin hükmünü sırasıyla Hanefi ve Şafiî mezhebinin görüşlerini aşağıdakilerden hangisi yansıtmaktadır?

a) Farz- Vacip

b) Vacip-Farz

c) Vacip-Sünnet

d) Sünnet-Vacip

7. ?...haccı yapanların Mekke?ye vardıklarında îfa etmeleri gereken ilk tavafa... tavafı denir? cümlesindeki boş yerlere aşağıdaki kelimelerden hangisinin konulması cümleyi doğru olarak tamamlar?

a) Temettu-veda

b) Temettu-kudûm

c) İfrad- kudûm

d) Kıran-ziyaret

8. ??. hacıların Mekke?den ayrılmadan önce yapmaları gereken en son tava fa?.tavafı denir? cümlesindeki boş yerleri aşağıdaki kelimelerden hangisinin konulması cümleyi doğru olarak tamamlar?

a) Hıll bölgesinde yaşayan-veda

b) Afâkî-veda

c) Hıll bölgesinde yaşayan-Kudûm

d) Afâkî-Kudûm

9. Aşağıdakilerden hangisi tavafı Hatîm?in dışından yapmanın hükmü konusunda doğrudur?

a) Farz

b) Sünnet

c) Müstehap

d) Hiç biri

10. Aşağıdakilerden hangisi ihrama girerken telbiye getirmenin hükmü konusunda sırasıyla Hanefi ve Şafiî mezheplerinin görüşlerini yansıtmaktadır?

a) Sünnet-sünnet

b) Vacip-Şart

c) Farz-farz

d) Farz-sünnet

11. ?Zülhuleyfe, Cuhfe, Karn, Yelemlem ve Zat-ı Irk ? bölgesini çevreleyen yerleşim yerleridir?? cümlesindeki boş yeri aşağıdakilerden hangisi uygun olarak tamamlar?

a) Hıll bölgesi

b) Harem bölgesi

c) Arafat bölgesi

d) Afak bölgesi

12. ?İhrama girerken niyet ve telbiyeden önce vücuda güzel koku sürmek ?? cümlesindeki boş yeri aşağıdakilerden hangisi uygun olarak tamamlar?

a) Haramdır

b) Müstehaptır

c) Vaciptir

d) Mekruhtur

13. ? ? mezhebine göre ifrâd veya kıran haccına niyet eden kimse tavaf ve sa?y yaptıktan sonra hac niyetini feshedip haccını umreye çevirerek tıraş olup ihramdan çıkabilir? cümlesindeki boş yeri aşağıdakilerden hangisi uygun olarak tamamlar?

a) Hanefî

b) Hanbelî

c) Şafiî

d) Malikî

14. Kaç çeşit tavaf vardır?

a) Beş

b) Altı

c) Sekiz

d) Yedi

15. Aşağıdakilerden hangisi ziyaret tavafının başlama vakti konusunda doğrudur?

a) Zilhicce ayının dokuzunu onuna bağlayan gece yatsı vaktinden itibaren

b) Zilhicce ayının dokuzunu onuna bağlayan gecenin yarısından itibaren

c) Kurban bayramının ilk günü güneşin doğuşundan itibaren

d) Zilhicce ayının dokuzuncu günü güneşin batmasından itibaren

16. Hangi mezhebe göre Arafat vakfesi Arefe günü fecr-i sadıktan itibaren yapılabilir

a) Hanefî

b) Şafiî

c) Hanbelî

d) Malikî

17. Hanefilerde tercih edilen görüşe göre umre tavafının bir şavtını abdestsiz veya cünüp olarak yapmak aşağıdakilerden hangi cezayı gerektirir?

a) Bedene

b) Altı sadaka-i fıtır

c) Üç gün oruç tutmak

d) Dem

18. Ziyaret tavafının son üç şavtını terk eden kimseye aşağıdaki cezalardan hangisi gerekir?

a) Bedene

b) Bir sadaka-i fıtır

c) Dem

d) Üç sadaka-i fıtır

19. Ziyaret tavafının son üç şavtını adetli olarak yapmak hangi cezayı gerektirir?

a) Üç sadaka-i fıtır

b) Dem

c) Bedene

d) Tavafı geçerli olmaz.

20. Sa?yin son üç şavtının adetli olarak yapılması hangi cezayı gerektirir?

a) Dem

b) Herhangi bir ceza gerekmez

c) Üç sadaka-i fıtır

d) Sa?yi geçerli olmaz

21. Sırasıyla İmam Ebu Hanife ve İmam Şafiî?ye göre Müzdelife?de akşam ile yatsı namazlarını yatsı vaktinde cem ederek kılmanın hükmü nedir?

a) Sünnet-Vacip

b) Sünnet-sünnet

c) Vacip-vacip

d) Vacip-sünnet

22. Cemerata atılacak taşların tamamını Müzdelife?den toplamanın hükmü nedir?

a) Vacip

b) Sünnet

c) Müstehap

d) Hiç biri

23. Bayramın üçüncü günü Mina?dan ayrılmaya ne denir?

a) Nefr-i evvel

b) Nefr-i sanî

c) Tahallül-ü evvel

d) Tahallül-ü sanî

24. Hanefî ve Şafiî mezheplerine göre küçük, orta ve büyük cemrelere sırası ile taş atmanın hükmü nedir?

a) Sünnet-sünnet

b) Vacip-sünnet

c) Sünnet-vacip

d) Vacip-vacip

25. İmam Ebu Hanife?ye göre temettu haccı yapan kimselerin hedyi, en geç bayramın üçüncü günü güneşin batımına kadar kesmemelerinin cezası nedir?

a) Bedene

b) Dem

c) Üç gün oruç tutmak

d) Her hangi bir cezası yoktur

26. Sırasıyla İmam Ebu Hanife ile İmam Şafiî?ye göre ihramdan çıkmak için bayramın ilk üç gününde tıraş olmanın hükmü nedir?

a) vacip-vacip

b) Sünnet-vacip

c) Sünnet-sünnet

d) Vacip-sünnet

27. Sırasıyla imam Ebu Hanife ile İmameyne göre taş atma, kurban kesme ve tıraş olma menasiki arasındaki tertibe uymanın hükmü nedir

a) Vacip-vacip

b) sünnet-sünnet

c) Vacip-sünnet

d) Sünnet-vacip

28 Sırasıyla Hanefi ve Şafiî mezheplerine göre ihsar kurbanının Harem bölgesinde kesilmesinin hükmü

nedir?

a) Şart-şart değil

b) Sünnet-vacip

c) Müstehap-şart

d) Şart-şart

29. Sırasıyla Hanefi ve Şafiî mezheplerine göre vekil olarak hacca gönderilecek kimsenin kendi adına hac

görevini yapmış olmasının hükmü nedir?

a) Şart-şart değil

b) Şart-şart

c) Şart değil-şart

d) Şart-müstehap

30. Sırasıyla Hanefi ve Şafiî mezheplerine göre ticaret amacıyla Mekke?ye giden kimsenin mîkat

mahallinden ihramlı olarak geçmesinin hükmü nedir?

a) Vacip-farz

b) Sünnet-sünnet

c) Sünnet-vacip

d) Vacip-sünnet

cevap anahtarı

1d 2c 3b 4d 5b 6d 7c 8b 9d 10d 11a 12b 13b 14d 15b 16c 17d 18c 19a 20b 21d 22d 23a 24c 25b 26d 27c 28a 29c 30d

HAC FIKHI -4

1. ?Hac veya umre maksadıyla Mekke?ye gitmekte olan bir kimsenin mikat mahallini ihramlı olarak geçmesi???

cümlesindeki boş yere aşağıdaki kelimelerden hangisinin konulması cümleyi doğru olarak tamamlar?

a) Farzdır

b) Müstehaptır

c) Sünnettir

d) Vaciptir

2. ?İki kanama arasındaki kesinti temizlik sayıldığından, âdet halindeki kadının kanaması kısa bir süre durursa kanamanın durduğu süre içinde kadın temiz sayılır, gusledip ibadetlerini yapması gerekir? şeklinde ifade edilen görüş, aşağıda sıralanan mezheplerden hangisine aittir?

a) Mâlikî

b) Şafiî

c) Hanefi

d) Hanbelî

3. Şafii, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre ceza ödemelerinde muhayyerlik, aşağıda sıralanan hangi ihlaller

için söz konusudur?

a) Mikat mahallini ihramsız geçmek

b) Cinsel ilişkide bulunmak ve koku sürünmek

c) Giyim, koku sürünmek, tıraş olmak ve tırnak kesmek

d) Giyim, koku sürünmek, tıraş olmak, cinsel ilişkide bulunmak ve tırnak kesmek

4. ?Umre tavafının son üç şavtını veya daha azını abdestsiz olarak yapan kimse, abdestsiz yaptığı her şavt için bir sadaka verir? görüşü kime aittir?

a) Ebu Hanife

b) Ebu Yusuf

c) İmam Züfer

d) İbn Nüceym

5. ?Bilmeyerek, yanılarak veya unutarak koku sürünmek, elbise giymek ve cinsel ilişkide bulunmak gibi yararlanma

(istimta?) türünden olan yasakları ihlal eden kimse için ceza gerekmez? görüşü kimlere aittir?

a) Şafiî ve Hanbelî

b) Zahirî

c) Mâlikî ve Zahirî

d) Hanefî

6. ?İhramlı kişinin eşini şehvetle öpmesi, okşaması, sarılıp kucaklaması boşalma olmazsa ceza gerektirmez? görüşü

hangi mezhebe aittir?

a) Mâlikî

b) Hanefî

c) Hanbelî

d) Hiçbiri

7. İhrama girerken ileride karşılaşılacak hastalık, düşman veya para kaybetme gibi yola devamı engelleyecek bir

durumun ortaya çıkması halinde, kurban kesmeksizin ihramdan çıkmayı şart koşmak, hangi mezhebe aittir?

a) Hanefî

b) Malikî

c) Hanbelî

d) Zahirî

8. Ziyaret tavafını yapmadan memleketine dönen kimse, bu eksikliği gidermek için aşağıda belirtilenlerden

hangisini yapmalıdır?

a) Bedene kesmelidir

b) Dem kesmelidir

c) Birine vekâlet vererek bu tavafı yaptırmalıdır

d) Bizzat Mekke?ye dönüp bu tavafı yapmalıdır

9. Kurban Bayramının üçüncü günü Minâ?dan ayrılmaya ne denir?

a) Kudum-u evvel

b) Tahallül-ü evvel

c) Nefr-i evvel

d) Tahallül-ü sânî

10. ??? mezheplerine göre ömürde bir defa umre yapmak farzdır? cümlesindeki boş yeri aşağıdakilerden hangisi uygun olarak tamamlar?

a) Şafiî ve Mâlikî

b) Mâlikî ve Hanbelî

c) Şafiî ve Hanbelî

d) Hanefî ve Mâlikî

11. ?Hanefî mezhebine göre; bir kimse kendisine haccetmek farz olduğu yıl hacca gitmek üzere yola çıkar da haccı

tamamlamadan ölüm yatağına düşerse ölmeden önce vasiyette bulunması?.? Yukarıdaki cümleyi aşağıdaki şıklardan

hangisi doğru olarak tamamlar?

a) Farzdır

b) Farz değildir

c) Maddî gücü varsa farzdır

d) Şarttır

12. Üzerine hac farz olduğu halde bu görevi îfa edemeden ölen bir kimsenin çocuğu babasının yerine vekaleten hac yapması halinde aşağıdaki hükümlerden hangisi doğru olur?

a) Ölen kimse vasiyette bulunmuşsa hac görevi yerine gelmiş olur.

b) Hac görevi yerine gelmiş olur.

c) Hac görevi yerine gelmiş olmaz.

d) Hac yapması için yetecek miktarda para bırakmış ise hac görevi yerine gelmiş olur.

13. ?Bir kimsenin bedel olarak bir başkasının yerine hac yapabilmesi için kendi adına daha önce hac yapmış olması gerekir? hükmü mezheplerden hangisine aittir?

a) Şafiî ve Hanbelî

b) Hanefî

c) Malikî

d) Zahirî

14. ?Eğer bir kimse hac yapmak üzere yola çıkmış, yolda ölmüş ve vasiyet etmiş ise vekâleten hac yapacak kişinin, ölenin memleketinden gönderilmesi gerekir? görüşü aşağıdakilerden hangisine aittir?

a) Ebu Yusuf

b) İmam Şafiî

c) İmam Muhammed

d) Ebu Hanife

15. ?Nafile hacda vekâletin geçerli olabilmesi için vekilin kendi adına farz haccı yapmış olması gerekir? görüşü kime aittir?

a) İmam Şafiî

b) Ebu Hanife

c) İmam Malik

d) İmameyn

16. ?İhramlı kimsenin evlenmesi veya evlendirilmesinde herhangi bir sakınca yoktur? görüşü kime aittir?

a) İmam Şafiî

b) İmam Malik

c) İmam Ahmed b. Hanbel

d) İmam Ebu Hanife ve İmameyn

17. Aşağıdakilerden hangisi ihramlıya mubah değildir?

a) Kokusuz sabun kullanmak

b) Tavşan avı yapmak

c) Balık tutmak

d) Kümes hayvanlarını kesmek

18. Aşağıdaki kelimelerden hangisi ?Arafat vakfesine yetişememeyi? ifade eder?

a) İhsar

b) Mevat

c) Fevat

d) Taksir

19. Aşağıdaki kelimelerden hangisi hac ile ilgili değildir?

a) Mizab

b) Mikat

c) Mis?ât

d) Metaf

20. ?Hac aylarından önce ihrama girilebilir? görüşü kime aittir?

a) İmam Şafiî

b) İmam Ahmed ibn Hanbel

c) Ebu Hanife ve İmameyn d) Davud ez-Zahirî

cevap anahtarı

1D 2A 3C 4D 5A 6D 7C 8D 9C 10C 11B 12B 13 A 14D 15A 16 D 17B 18C 19C 20C

23 Mart 2010 06:56

HAC FIKHI -5

1-?Mültezem;?.dir? cümlesini aşağıdakilerden hangisi doğru olarak tamamlar?

a-Kabe?nin kapısı ile hacerül esved arasındaki yer

b-Hacın vaciplerinden

c-Haccın sünnetlerinden

d-Mescidi nebevide mihrapla minber arasındaki yer

2-?Bayramın 3.günü Mina?dan ayrılmaya ??. Denir? Cümlesinde boşluğa uygun düşen kavram aşağıdakilerden hangisidir?

a-tehallül-ü evvel

b-tehallül-ü sani

c-nefr-i evvel

d-nefr-i sani

3-Ziyaret tavafının son iki şavtını adetli olarak yapan kimseye ne ceza gerekir?

a-Dem

b-Bedene

c-Son üç şavtın kazası ve üç gün oruç

d-İki sadaka-i fıtır

4-mekkiler kudüm tavafını ne zaman yaparlar?

a-İhrama girdiklerinde

b-Arafat vakfesinden önce

c-Hiçbiri

d-Hac sa?yinden önce

5-Tavaf namazını terk etmenin cezası aşağıdakilerden hangisidir?

a-Dem

b-Bir sadaka-i fıtır

c-İki sadaka-i fıtır

d-Hiçbiri

6-Aşağıdakilerden hangisi umre sa?yinin vaciplerindendir?

a-Sa?yi abdestli olarak yapmak

b-İhramlı olarak yapmak

c-Hervele yapmak

d-Sa?yin şavtlarını peşi peşine yapmak

7- Aşağıdakilerden hangisi şeytan taşlamanın geçerli şartlarındandır?

a-Atılan taşların nohut tanesi büyüklüğünde olması

b-Atılan taşların temiz olması

c-Taşların belirlenen vakitte atılması

d-Muvalat

8- Aşağıdakilerden hangisi dem cezası gerektirir?

a-Üç parmağının tırnağını kesmek

b-Altı saat elbise giymek

c-Kudüm tavafının üç şavtını adetli veya cünüp olarak yapmak

d-Kudüm tavafının yarıdan fazlasını cünüp veya adetli olarak yapmak

9-Cemrelerin mina?dan Mekke-i mükerreme istikametine doğru sıralaması aşağıdakilerden hangisidir?

a-Cemre-i akabe, cemre-i ula, cemre-i vusta

b- cemre-i ula, cemre-i vusta, Cemre-i akabe

c- cemre-i ula, Cemre-i akabe, cemre-i vusta

d- cemre-i vusta, Cemre-i akabe, cemre-i ula

10-Hanefi ve Şafii mezheplerine göre müzdelife?de akşam ve yatsı namazlarını cem-i tehir ile kılmanın hükmü sırasıyla aşağıdakilerden hangisidir?

a-Vacip-sünnet

b-Sünnet-vacip

c-Sünnet-sünnet

d-Vacip-vacip

11-İhramlı kimse aşağıdakilerden hangisini yapabilir?

a-Av hayvanlarını avlayabilir

b-Tavuk ve koyun gibi ehli hayvanları kesip etinden yiyebilir

c-Avladığı hayvanların etinden yiyebilir

d-Deniz kuşlarını avlayabilir.Bundan dolayı ceza gerekmez

12-Aşağıdakilerden hangisi hiçbir mezhebe göre haccın farzlarından değildir?

a-arafatta vakfe yapmak

b-kabeyi tavaf etmek

c-Şeytan taşlamak

d-Sa?y yapmak

13-?En faziletli hac?.. dur? Cümlesindeki boşluğa gelebilecek uygun cümle aşağıdakilerden hangisidir?

a-Şafii,maliki ve Hanbelilere göre kıran,Hanefilere göre temettu

b-şafii ve Malikilere kıran,Hanefilere göre temettu,Hanbelilere göre temettu

c-Hanefilere göre ifrad,Hanbelilere göre temettu,Şafii ve Malikilere göre temettu

d-şafii ve Malikilere göre ifrad,Hanefilere göre kıran,Hanbelilere göre temettu

14- Aşağıdakilerden hangisi tavafın vaciplerinden değildir?

a-Muvalat

b-tavafı hatimin dışında yapmak

c-tavafı abdestli yapmak

d-tavafa hacerül evsedin hizasından başlamak

15-?Hanefi mezhebine göre haccı kırana niyet etmiş muhrim hacdan engellenmiş olduğu takdirde ihramdan çıkabilmesi için?.? Cümlesi aşağıdaki hangi cümleyle doğru bir şekilde tamamlanabilir?

a-Harem sınırları içinde bir bedene keser

b-mekke-i mükerremenin hareminde kesilmek üzere iki kurban gönderir

c-Hill bölgesinde 3 gün bayramdan önce 7 gün bayramdan sonra oruç tutar

d-Bir kurban bedeli sadaka verir

16-?Bilmeyerek,yanılarak veya unutarak güzel koku sürünmek,elbise giymek gibi istimta? türü ihram yasaklarının ihlalinden dolayı ceza gerekmez.? görüşü aşağıdaki mezheplerden hangilerine aittir?

a-Zahiri-hanefi

b-hanefi-Şafii

c-Şafii-Hanbeli

d-hanbeli-hanefi

17-Aşağıdakilerden hangisi ihramın vaciplerindendir?

a-İhram yasaklarına uymak

b-İhram namazı kılmak

c-telbiye getirmek

d-Gusül abdesti almak

18-?Zu?l-Huleyfe,karn,yelemlem ve zat-ı ırk bölgesini çevreleyen yerleşim yerlerine?. Bölgesi denir.? Cümlesindeki boş yeri aşağıdakilerden hangisi uygun olarak tamamlar*

a-Hill

b-Afak

c-Harem

d-hatim

19-?Omuzlara alınan ridanın bir ucunu sağ koltuk altından geçirip sol omuz üzerine atıp sağ omuz ve sağ kolu açık bırakmaya?? denir. Cümlesindeki boş yeri aşağıdakilerden hangisinin gelmesi uygundur?

a-Izdırap

b-Hervele

c-ızdıba

d-Remel

20-Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a-hac ve umrede ihlal edilen bir kuralın cezasını ödemek için belli bir zaman yoktur

b-İhrama girerken gusletmek sünnettir

c-sadakalrın ve kurban etlerinin sadece harem bölgesindeki yoksullara verilmesi gerekir

d-Ceza kurbanları ancak harem bölgesinde kesilir

21- Aşağıdakilerden hangisi haccın müstakil vaciplerinden değildir?

a-Cemerata taş atmak

b-Müzdelifede vakfe yapmak

c-saçları traş etmek veya kısaltmak

d-Mikat sınırlarını ihramlı olarak geçmek

22- Aşağıdakilerden hangisi kabe?nin dört rüknünü doğru olarak ifade etmektedir?

a-Rükn-ü hacer-i esved, Rükn-ü yemani, Rükn-ü İbrahim, Rükn-ü Iraki

b-Rükn-ü hacer-i esved, Rükn-ü yemani, Rükn-ü suri, Rükn-ü ıraki

c-Rükn-ü İsmail, Rükn-ü ıraki, -Rükn-ü hacer-i esved, , Rükn-ü yemani

d- Rükn-ü hacer-i esved, Rükn-ü yemani, Rükn-ü ıraki, Rükn-ü şami

23-Aşağıdaki kelimelerden hangisi hac ile ilgili değildir?

a-Mikat

b-Mes?a

c-Mis?ad

d-Metaf

24- Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

a-Temettu haccı yapanlar ihlal ettikleri her ihram yasağı için iki ceza öderler

b-Afakiler hac ve umre için kendilerine en yakın mikat mahallinde ihrama girerler

c-Sa?yin son üç şavtını adetli olarak yapanlar üç sadaka-i fıtır öderler

d-Arafat vakfesi güneşin gurubuyla sona erer.

25-Ziyaret tavafının son vakti ne zamana kadar devam eder?

a-bayramın 3.günü güneş batıncaya kadar

b-11 zilhiccenin fecri sadıkına kadar

c-Ömrün sonuna kadar

d-Zihiccenin sonuna kadar

26-Bakanlıklar arası hac ve umre kuruluna hangi kurumun temsilcisi başkanlık eder?

a-İçişleri bakanlığı

b-Dışişleri bakanlığı

c-Diyanet işleri başkanlığı

d-Kültür ve turizm bakanlığı

27-Aşağıdaki bakanlıklardan hangisi bakanlıklar arası hac ve umre kurulu üyesi değildir?

a-çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı

b- Kültür ve turizm bakanlığı

c- İçişleri bakanlığı

d-maliye bakanlığı

28-seyahat acenteleri hangi yıldan itibaren diyanet işleri başkanlığının gözetim ve denetimi altında hac organizasyonu düzenlemektedir?

a-1981

b-1985

c-1988

d-1990

29-Hac organizasyonunun hangi yolla yapılacağına hangi merci karar verir?

a-Ulaştırma bakanlığı

b-bakanlar kurulu

c-hav ve umre komisyonu

d-bakanlıklar arası hac ve umre kurulu

30-Hac idare merkezi başkanlığını aşağıdakilerden hangisi yürütür?

a-hac dairesi başkanı

b-Diyanet işleri başkanı

c-Hacdan sorumlu dib.bşk.yrd.

d-T.C. Cidde başkons.din Hiz.ataş.

31-Hacda temettu ve kıran heydi için parası olmayanlar ?Kurban bayramından önce?.. gün memleketine dönünce de ??? gün oruç tutarlar.? Cümlesinde boş yerlere sırasıyla uygun gelen rakamlar hangileridir?

a-7-3

b-3-3

c-3-7

d-6-3

32-Temettu haccı yapmak isteyenlerin mekkeye vardıklarında yaptıkları ilk tavaf aş.hang.?

a-Kudüm tavafı

b-Sader tavafı

c-Ziyaret tavafı

d-Umre tavafı

33-?Afaki hacıların mekke?den ayrılmadan yapmaları gereken son tavafa ??.. denir?

a-Ziyaret tavafı

b- Kudüm tavafı

c- Sader tavafı

d-tavaf-ı terk

34-tavaf yapılan alan aş.kavramlardan hangisi ile ifade edilir?

a-Mes?a

b-Mutaf

c-Metaf

d-hatim

35-Kurban bayramının ilk üç günü minada gecelemenin hükmü sırasıyla Şafii ve Hanefi mezheplerine göre nedir?

a-Sünnet-Vacip

b-vacip-Sünnet

c-farz-vacip

d-Vacip-vacip

36-Aşağıdakilerden hangi durumda hiçbir mezhebe göre müzdelife vakfesi yapılması sayılmaz?

a-Arefe günü gece yarısından sonra

b-Fecri sadıktan sonra

c-Zilhiccenin 10.günü güneş doğduktan sonra

d-yatsı vaktinin girmesinden sonra

37-hac sa?yinin sahih olması için aş.hang.şart değildir?

a-hac ayları girdikten sonra yapmak

b-tavaf namazını kıldıktan sonra yapmak

c-safa ve Merve arasında yapmak

d-geçerli bir tavaftan sonra yapmak

38-Şeytan taşlama,kurban kesme ve traş olma arasındaki tertibe uymama ile doğru hüküm aş.hang.?

a-Ebu hanifeye göre dem gerekir.Diğer müctehidlere göre ise bir şey gerekmez

b-6 Fıtr sadakası vermek gerekir

c- Ebu hanifeye göre dem,imam malike göre 3 gün oruç tutmak gerekir

d-Hiçbiri

39-Hav veya umre için ihrama girdikten sonra,ihramdan çıkmak için gerekli farzları eda edemeden tutuklanan kimsenin durumuna ne denir?

a-muhsar

b-ihsar

c-Fevat

d-mahsur

40-Aşağıdakilerden hangisi haccın farz olmasının şartlarından değildir?

a-Hür olmak

b-Ergen olmak

c-istitaat

d-İhramlı olmak

41- Aşağıdakilerden hangisi hacda farz olan tavaftır?

a-Sader tavafı

b-Veda tavafı

c-İfaza tavafı

d-Kudüm tavafı

42-Hanefilere göre tehallül-ü evvel ne zaman başlar?

a-Arafat vakfesinden sonra fecri sadıka kadar olan zaman diliminde

b-Bayramın 1.günü fecri sadıktan sonra zeval vaktine kadar olan zaman diliminde

c-Müzdelife vakfesini yapıp traş olduktan sonra

d-Kurban kestikten sonra henüz cemerata taş atmadan önce

43-Harem ile mikat sınırları arasında ikamet edenler hac ve umre için nerede ihrama girerler?

a-Kendilerine en yakın mikat mahallinde

b-Afak bölgesinde

c-Bulundukları yerde

d-harem bölgesinde

44-?Hac için bedel tutmaya?? denir? cümlesinde boşluğa gelebilecek uygun kelime hangisidir?

a-İhcac

b-Teşrik

c-Mübeddel

d-Naip

Cevap anahtarı

1a 2c 3d 4c 5d 6b 7c 8d 9b 10a 11b 12c 13d 14a 15b 16c 17a 18b 19c 20c 21d 22d 23c 24b 25c 26a 27a 28c 29d 30a 31c 32d 33c 34b 35b 36c 37b 38a 39b 40d 41c 42c 43c 44a

23 Mart 2010 07:03

Hadis-i Şerif Lugatı

Hadîs Âlimi (Muhaddis):

Hadîs-i şerîf sahasında mütehassıs kimse. Çok sayıda hadîs toplayıp, senet ve metinleriyle ezberleyen, râvilerin cerh ve ta'dîl (güvenilir olup olmadıkları) noktasından durumlarını bilen, bu ilimde ihtisas kazanıp kitaplar yazmış olan âlim. Muhaddisin çoğulu muhaddisîn'dir.

Hadîs İmâmı:

Üç yüz binden çok hadîs-i şerîfi, râvîleri (rivâyet edenleri, nakledenleri) ile birlikte bilen büyük hadis âlimi. Buna, hadîs müctehidi de denir.

Hadîs-i Âhâd:

Hep bir kimse tarafından rivâyet edilen, bildirilen, müsned-i muttasıl (Resûlullah efendimize varıncaya kadar, rivâyet edenlerden yâni nakledenlerden hiçbiri noksan olmayan) hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Âmm:

Herkes için söylenmiş hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Cibrîl:

Peygamber efendimiz Eshâbı (arkadaşları) ile otururlarken, Cebrâil aleyhisselâmın insan sûretinde gelip; İslâm'ı, îmânı ve ihsânı sorduğunda Resûlullah efendimizin verdiği cevabları bildiren hadîs-i şerîf.

Hadîs-i Garîb:

Yalnız bir kişinin bildirdiği sahîh hadîs. Yahut, aradaki râvîlerden (nakledenlerden) birine, bir hadîs âliminin muhâlefet ettiği hadîs.

Hadîs-i Hâs:

Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Hasen:

Bildirenler (râvîler) sâdık (doğru) ve emîn (güvenilir) olmakla beraber hâfızası, anlayışı sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kimselerin bildirdiği hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Kavî:

Resûlullah efendimizin, söyledikten sonra, peşinden bir âyet-i kerîme okuduğu hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Kudsî:

Mânâsı, Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri ise, Resûl-i ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem tarafından olan hadîs-i şerîfler. Hadîs-i kudsîleri söylerken, Peygamber efendimizi bir nûr kaplardı ve bu, hâlinden belli olurdu. (Abdülhak Dehlevî)

Hadîs-i Maktû':

Söyleyenleri (râvîleri), Tâbiîn-i kirâmakadar bilinip, Tâbiîn'den rivâyet olunan hadîs-i şerîfler. Tâbiîn'den rivâyet edilen, bildirilen maktû' hadîslerin sonraki râvîleri (nakledenleri) Ehl-i sünnet âlimlerinden iseler, bunlar hakîkaten hadîs-i maktû'dur. Mevdû sanmamalıdır. (İbn-i Kudâme-Buhârî)

Hadîs-i Mensûh:

Peygamber efendimiz tarafından ilk zamanda söylenip, sonra değiştirilen hadîsler.

Hadîs-i Merdûd:

Mânâsı olmayan ve rivâyet şartlarını taşımayan söz.

Hadîs-i Meşhûr:

İlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan, yâni bir kimsenin Resûl-i ekremden, o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan dahî, başka kimselerin işittiği hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mevdû:

Bir hadîs imâmının şartlarına uymayan hadîs-i şerîfler. Bir müctehid (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran âlim), bir hadîsin sahîh (doğru) olması için, lüzûm gördüğü şartları taşımıyan bir hadîs için; "Benim mezhebimin usûlünün kâidelerine göre mevdûdur" der. Yoksa; "Resûlullah'ın sallallah ü aleyhi ve sellem sözü değildir" demez. (Dâvûd-ül-Karsî)

Hadîs-i Mevkûf:

Eshâb-ı kirâma kadar râvîleri (nakledenleri) hep bildirilip, sahâbî olan râvînin, Resûl-i ekremden işittim demeyip, böyle buyurmuş dediği hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mevsûl:

Sahâbînin (Resûlullah efendimizin arkadaşları); "Resûlullah'tan işittim, böyle buyurdu" diyerek haber verdiği hadîs-i şerîfler. Bunda, Resûl-i ekreme kadar rivâyet edenlerin hiç birinde kesinti olmaz.

Hadîs-i Muddarib:

Kitab yazanlara, çeşitli yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Muhkem:

Te'vîle (yoruma, açıklamağa) muhtaç olmayan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mu'allak:

Baştan bir veya birkaç râvîsi(rivâyet edeni, nakledeni) veya hiçbir râvîsi belli olmayan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Munfasıl:

Aradaki râvîlerden (nakledenlerden), birden ziyâdesi (fazlası) unutulmuş olan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müfterâ:

Müseylemet-ül-Kezzâb'ın ve ondan sonra gelen münâfıkların (kalbiyle inanmayıp, sözleriyle inandık diyenlerin), zındıkların (kâfirlerin), müslüman görünen dinsizlerin uydurma sözleri. Ehl-i sünnet âlimleri (Resûlullah efendimiz, dört halîfesinin ve ashâbının arkadaşlarının yolunda olan âlimler), müfterâ hadîsleri aramış, bulmuş ve ayırmışlardır. Din büyüklerinin kitablarında böyle sözlerden hiçbiri yoktur.

Hadîs-i Mürsel:

Sahâbe-i kirâmın ismi söylenmeyip, Tâbiîn'den (Sahâbeyi görenlerden) birinin, doğruca Resûl-i ekrem buyurdu ki dediği hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müsned-i Münkatı':

Sahâbîden başka bir veya birkaç râvîsi (nakledeni) bildirilmeyen hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müsned-i Muttasıl:

Peygamber efendimize kadar râvîlerden (nakledenlerden) hiçbiri noksan olmayan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müstefîz (Müstefîd):

Söyleyenleri üçten çok olan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müteşâbîh:

Te'vîle (açıklamaya, yorumlamaya) muhtâç olan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mütevâtir:

Bir çok Sahâbînin Peygamber efendimizden ve başka bir çok kimsenin de bunlardan işittiği ve kitâba yazılıncaya kadar, böyle pek çok kimsenin haber verdiği hadîs-i şerîfler. Mütevâtir hadîsleri rivâyet edenlerin yalan üzerinde sözbirliği yapmaları müm kün değildir. Hadîs-i mütevâtire muhakkak inanmak ve bildirilenleri yapmak lâzımdır. İnanmayan kâfir olur, îmânı gider. (İbn-i Âbidîn)

Hadîs-i Nâsih:

Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin, son zamanlarında söyleyip, önceki hükümleri değiştiren hadîs-i şerîfleri.

Hadîs-i Sahîh:

Âdil ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, müsned-i muttasıl (Resûl-i ekreme kadar, rivâyet edenlerin hepsi tam olup noksan bulunmayan), mütevâtir (bir çok sahâbînin rivâyet ettiği) ve meşhûr (önceleri bir kişi bildirmişken, sonraları şöhret bulan) hadîsler.

Hadîs-i Şâz:

Bir kimsenin, bir hadîs âliminden işittim dediği hadîs-i şerîfler. Hadîs-i şâzlar kabûl edilir, fakat sened (vesîka) olamazlar. Âlim denilen kimse meşhûr bir zât değilse, kabûl olunmazlar.

Hadîs-i Zaîf:

Sahîh ve hasen olmayan hadîs-i şerîfler. Zaîf hadîsi bildirenlerden birinin hâfızası, adâleti gevşek olur veya îtikâdında (inancında) şübhe bulunur. Zaîf hadîslere göre fazla ibâdet yapılır; fakat ictihâdda bunlara dayanılmaz.

RİVÂYET TEFSÎRİ

Rivâyet tefsîri, Kur'ân âyetlerini, âyetlerle, hadislerle ve sahabe sözleriyle açıklamak ve îzâh etmek demektir. Rivâyet tefsîrine, me'sûr ve naklî tefsîr de denir.

Rivâyet tefsîrinde en sağlıklı yol, âyetleri ve sahih hadisleri birlikte ele almak, sahih olmayan rivâyetlere ve isrâiliyâta yer vermemektedir.

Rivâyet tefsîrine En'âm sûresinin 82. âyetinde geçen "zulüm" kelimesinin âyet ve hadisle tefsîrini örnek verebiliriz. Bu âyetteki zulüm "şirk (Allah'a ortak koşmak)" anlamındadır. Buhârî, (Îmân, 23) ve Müslim'in (Îmân, 197) rivâyet ettiği sahih bir hadise göre Peygamberimiz (a.s.) bu âyetteki zulüm kelimesinin "şirk" anlamında olduğunu söylemiş ve bu anlama delil olarak "şirk büyük bir zulümdür" (Lokmân, 31/13) âyetini zikretmiştir. Söz konusu âyetteki zulüm kelimesinin şirk anlamında olduğuna bir önceki âyet de delalet etmektedir. İbn Cerir et-Taberî'nin Câmiu'l-Beyân an Te'vîli Âyı'l-Kur'ân ve İbn Kesîr'in Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm adlı eserleri rivâyet tefsîrlerinin en meşhurlarındandır. (İ.K.)

dirayet tefsirleri,

rivâyet tefsirlerinde saydığının hususlarla birlikte dil, edebiyat, dinin genel prensipleri ve diğer genel bilgilere dayanılarak yapılan tefsirlerin genel adıdır. Bu tefsirlere "rey" veya "makûl" tefsirleri de denir. Fakat burada sözünü ettiğimiz rey'den kasıt ictihattan başka bir manaya alınmamalıdır.

Bu tefsir çeşidi bir zorunluluk karşısında ortaya çıkmıştır. Çünkü İslâm'ın ilk devirlerinde Araplar, Arap Yarımadası'nda iken, dillerinin bozulmamış saf haline sahiptiler. Zamanla İslâm topraklarının sınırları genişleyip yabancı milletler ve yabancı kültürler ile karşılaşınca, daha önce dillerinde bulunan melekeleri zayıfladı. Bundan dolayı da Arap dilini korumak için kaidelere ihtiyaç duyuldu. Hele Arap olmayanların bu lisanı öğrenmesi, Arapça'nın gramerine bağlı bir işti. Kur'ân da Arap dili ile nazil olduğundan, onun anlaşılması bazı ilimlere ihtiyaç göstermekte idi. Bu ve bunun gibi diğer âmiller dirâyet tefsirinin doğmasında baş rolü oynadı. (İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, Ankara 1979, 230).

TUĞYAN NE DEMEK

Haddi aşma, zulüm, azgınlık, sapıklık; isyan, küfür. "Tuğyan" kelimesi "tağâ" (azdı, taştı, zulmetti) fiilinin masdarı olarak Kur'an'da dokuz yerde geçer. Ayrıca haddi aşıp azgınlık yapan kişi ve topluluklar manasında (taği) altı yerde; insanları yoldan çıkaran, azdıran "şeytan", "put" ve "kâhin" anlamında (Tağut) sekiz yerde geçer. Masdar ve diğer türevleriyle birlikte bu kelime Kur'an'da toplam otuzdokuz yerde zikredilir.

Mukâtil b. Süleyman ve İlk Fıkhî Tefsiri yazmıştır.

Kitap Hakkında:

Tefsir çalışmaları içinde ilk sırayı fıkhî tefsirler (ahkâm tefsirleri) almaktadır. Kur?an?ın, hemen uygulanması gereken bölümünü ahkâm ayetleri oluşturduğu için onlar üzerinde daha vahyedildiği günden itibaren önemle durulmuş, hicrî I. asrın sonlarına doğru da Kur?an?ın sadece amelî yönünü ele alan müstakil eserler tedvin edilmeye başlanmıştır. İlk tedvin edilen fıkhî tefsir, bugünkü bilgilerimize göre, Mukâtil b. Süleyman?ın Tefsîrü?l-Hamsi Mie Âye Mine?l-Kur?ân?ıdır. Bu eserin ve müellifinin ayrıntılı olarak incelenmesinin, erken dönem tefsir faaliyetlerini ve fıkhî tefsirlerin gelişme sürecini anlamaya katkı sağlayacağı aşikârdır. Elinizdeki kitap bu amaçla hazırlanmıştır.

Mukâtil, hem yaşadığı dönemde hem de sonraki dönemlerde büyük övgülere mazhar olduğu gibi ağır eleştirilere de muhatap olmuş bir âlimdir. Bununla birlikte o, kendisini şiddetle eleştirenlerin bile tefsirde ve Kur?an ilimlerinde müstağni kalamadıkları büyük bir müfessir olarak şöhret bulmuştur.

Mukâtil, tefsirinin tamamı günümüze ulaşan erken dönem müfessirlerindendir. Ondan önceki tefsir çalışmaları Kur?an?ın tamamını ihtiva etmediği gibi o çalışmaların tamamı da günümüze kadar ulaşmamıştır. Yaşadığı döneme göre oldukça fazla eser veren Mukâtil, ilk tedvin edilen fıkhî tefsirin müellifi olduğu gibi Kur?an?ın başından sonuna kadar tefsir edildiği ilk eser (et-Tefsîrü?l-Kebîr) ile Kur?an ilimlerinde önemli yeri olan vücûh ve nezâir alanında yazılan ilk eserin (el-Vücûh ve?n-Nezâir) de müellifidir.

teşkilatla ilgili bilgiler...

1)diyanetin yayınlanan ilk eseri a hamdi aksekinin 1924 tarihinde ahlak dersleri eseridir.

2)kuranın nuzülünün 1400. yılı

3)diyanet dergisi 1962,çocuk dergisi 1979 da,avrupa dergisi1999 da çıkmaya başladı

4başkan dahil 16 din işl.yük. kur. üyesi,41 din işl. yük.kur uzmanı var

5)ilk diyanet işl başkanı rıfat börekçi 2.şerafettin yaltkaya dır.

6)diyanetin özel kanunu 633. maddedir.1965 te çıktı

7)şeriyye ve evkaf vekaleti 3 mart 1924 tarinde kaldırılıp yerine dib kuruldu.

8)1989 dan beri kutlu doğum resmi olrak kutlanıyor.

9)mart ayı dergisinnin başyazısı 'namaz müminin miracıdır'.

1)anlamlı en kısa ayet (müdhemmetan)'yemyesil'dir.en uzun ayet bakara 282 müdayene ayeti yaklaşık 1 sahifedir.

2)fatihanın başındaki besmele dahil 6236 ayet vardır.

3) ayetlerin sürelerdeki dizilişi tevkifidir(vahye bağlı)

4)açık ve anlaşılır ayetlere(muhkem)manası tam anlaşılamayan peygamberle(sas) ALLAH arasında sır olan ayetlere (müteşabih ) denir

5)son inen ayetler( bakara278-281,nisa176,tevbe128-129,nas1-3,maide3)

6)abadile: ilimleri ile meşhur 4 abdullahtır : abdullah bin abbas,abdullah bin ömer,abdullah bin zübeyr,abdullah bin mesud

7)ahkamı hamse:vacip,mendup, mubah,mekruh, haram

hanefiler: kesin bir delille yapılması istanen delile farz demiş diğer fakihlerin büyük çoğunluğu bu tanıma vacip demiştir

8) ahkamul kuran: ibadet, muamelat,ukubat ve kefaret ile ilgili ayetlerin yorumunu konu edinen bilimdir

9) aksamul kuran: kurandaki yeminlerdir bir çok süre yeminle başlar.

osmanlının ilk müderrisi kimdir

cevap davudul kayseri

23 Mart 2010 18:48

İLMİHAL,SİYER VE GENEL KÜLTÜR -1

1. ?Aksâmü?l-Kur?ân? ifadesi aşağıdakilerden hangisinin karşılığıdır?

a) Kur?ân?ın kıssaları

b) Kur?ân?ın kısımları

c) Kur?ân?daki yeminler

d) Kur?ân?ın sure sure ayrılması

2. Aşağıdakilerden hangisi Mekkî surelerin tanımları arasında yoktur?

a) Mekke?den bahseden sûreler

b) Mekke?de inen sûreler

c) Hicretten önce inen sureler

d) Mekkelilere hitap eden sûreler

3. Aşağıdaki tefsirlerden hangisi ?rivayet metoduna? göre yazılmıştır?

a) Kâdî Beydâvî?nin kaleme aldığı ?Envâru?t-Tenzîl ve Esrâru?t- Te?vîl?

b) İbn Kesîr?in kaleme aldığı ?Tefsîru?l-Kur?ân?il-Azîm?

c) Nesefî?nin kaleme aldığı ?Medâriku?t-Tenzîn ve Hakâiku?t- Te?vîl?

d) Hamdi Yazır?ın kaleme aldığı ?Hak Dini Kur?ân Dili?

4. Aşağıdakilerden hangisi imanın geçerli olmasının şartlarından değildir?

a) İman esaslarını kalp ile tasdik etmek

b) İman edilen şeyler hakkında şüphe etmemek

c) Ergenlik çağına ulaşmak

d) İman edilmesi gereken esasların tamamına iman etmek

5. Aşağıdakilerden hangisi itikâdî mezheplerdendir?

a) Evzaî Mezhebî

b) Malikî mezhebi

c) Hanefî Mezhebi

d) Selefiyye Mezhebi

6. ?Peygamberimiz (a.s.)?in Allah tarafından tebliğ edip haber verdiği kesin olarak bilinen esas, hüküm ve haber-

lere?denir? cümlesini aşağıdakilerden hangisi doğru olarak tamamlar?

a) şeâir-i diniye

b) Zarûrât-ı diniyye

c) Ahkâm-ı İslamiyye

d) Mebâdi-i fıkhıyye

7. Allah?ın eli, gözü, yüzü ve gelmesi gibi sıfatlar için aşağıdaki kavramlardan hangisi kullanılır?

a) Sübûtî sıfatlar

b) Selbî sıfatlar

c) Tekvîni sıfatlar

d) Haberî sıfatlar

8. Aşağıdakilerden hangisi Allah?ın selbî sıfatlarındandır?

a) Kıdem

b) Kudret

c) Hayat

d) Tekvin

9. Aşağıdakilerden hangisinin diğerleri ile anlam bağlantısı yoktur?

a) İman

b) İtikad

c) İrtidat

d) İrtikâp

10. Rıdvan adlı meleğin görevi aşağıdakilerden hangisidir?

a) Cehennem bekçiliği

b) Cennet bekçiliği

c) Arşı taşımak

d) Amel defterlerinin tevzii

11. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberler hakkında vacip olan sıfatlardan değildir?

a) Emanet

b) Fetanet

c) Adalet

d) İsmet

12. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a) şit Peygambere 30 sahife verilmiştir

b) Adem Peygambere 10 sahife verilmiştir

c) İbrahim Peygambere 10 sahife verilmiştir

d) İdris Peygambere 30 sahife verilmiştir.

13. Aşağıdakilerden hangisi hak dinlerin ortak amaçlarından biri değildir?

a) Nefsi koruma

b) Nesli koruma

c) Aklı koruma

d) Ahlakı koruma

14. Aşağıdakilerden hangisi ibadetin kabul olma şartlarından biri değildir?

a) İman

b) Mükellef olmak

c) Niyet

d) İhlas

15. Aşağıdaki şıklarda yer alan kavramlardan hangileri arasında zıtlık ilişkisi vardır?

a) Sihhat-butlan

b) Habis-Necis

c) İman-İtikad

d) İsraf-Tebzir

16. Aşağıdakilerden hangisi teyemmümün caiz olmasının şartlarından değildir?

a) Su bulunmaması

b) Suyu kullanma imkanının olmaması

c) Toprak veya toprak cinsi bir şey ile yapılması

d) Seferî olunması

17. Aşağıdakilerden hangisi vitir namazının kılınacağı vakittir?

a) Yatsının girdiği andan gecenin üçte birine kadar olan vakit

b) Yatsı namazı kılındıktan sonraki vakit

c) Yatsı vakti

d) Yatsı vaktinden imsak vaktine kadar olan vakit

18. Hangi namazlar özür bulunmaksızın oturularak kılınabilir?

a) Nafile namazlar

b) Farz namazlar

c) Vacip namazlar

d) Adak namazlar

19. Aşağıdaki namazların hangisinde cehrî kıraat gerekli değildir?

a) Cemaatle kılınan sabah namazının farzı

b) Münferiden kılınan akşam namazının farzı

c) Cuma namazı

d) Bayram namazı

20. Aşağıdakilerden hangisi cuma namazının farz olmasının şartlarından biri değildir?

a) Mukim olmak

b) Sağlıklı olmak

c) Erkek olmak

d) Yeterli cemaatin bulması

21. Aşağıdakilerden hangisi orucun farz olmasının şartlarındadır?

a) Akıllı olmak

b) Sağlıklı olmak

c) Mukim olmak

d) Seferî olmamak

22. Aşağıdakilerden hangisi zekatın farz olmasının şartlarından değildir?

a) Havelan-i havl

b) Malın nâmi olması

c) Malın nisap miktarına ulaşması

d) Zekat vermeye niyet edilmesi

23. Aşağıdakilerden hangisi yemin kefareti türlerinden biridir?

a) Üç fakiri giydirmek

b) On gün oruç tutmak

c) 61 gün oruç tutmak

d) On fakiri giydirmek

24. ?Senetü?l-hüzün? aşağıdakilerden hangisidir?

a) Peygamberimiz (a.s.)?ın oğlu İbrahim?in öldüğü yıldır

b) Peygamberimiz (a.s.)?ın eşi Hz. Hatice ile amcası Hz. Hamza?nın öldüğü yıldır

c) Peygamberimizin eşi Hz. Hatice ile amcası Ebu Talib?in öldüğü yıldır

d) Peygamberimizin eşi Hz. Hatice ile oğlu İbrahim?in öldüğü yıldır

25. ?Birinci Akabe Biatı? ile ilgili olarak aşağıdaki cümlelerden hangisi doğrudur?

a) Medineli 12 müslümanın, Mîladî 62 yılında Mina hudutları içinde Peygamberimize biat etmelerine ?Birinci Akabe Biatı? denir

b) Medineli 6 müslümanın, Mîladî 621 yılında Mina hudutları içinde Peygamberimize biat etmelerine ?Birinci Akabe Biatı? denir

c) Medineli 12 müslümanın Mîladî 622 yılında Mina hudutları içinde Peygamberimize biat etmelerine ?Birinci Akabe Biatı? denir

d) Medineli 6 müslümanın, Mîladî 620 yılında Mina hudutları içinde Peygamberimize biat etmelerine ?Birinci Akabe Biatı? denir

26. Aşağıdakilerden hangisi Medine?de Peygamberimiz (a.s.)?ın Yahudiler ile yaptığı antlaşmanın maddelerinden değildir?

a) Yahudiler kendi dinlerinde serbest olacaklar

b) Müslümanlar ile Yahudiler barış içinde yaşayacaklar

c) Taraflardan biri üçüncü bir tarafla sulh yaparsa diğer taraf bu sulhu tanıyacak

d) Müslümanların Kureyş ile ilişki kurmalarına engel olunmayacak

27. Aşağıdakilerden hangisi Hudeybiye Barış antlaşmasının maddelerinden değildir?

a) Bu anlaşma on yıl geçerli olacak

b) Taraflar Kureyş dışında kabilelerden her hangi birini himayelerine alabilecekler

c) Müslümanlar Ka?be?yi bu yıl değil üç yıl sonra ziyaret edecekler

d) Mekkelilerden biri Müslümanlara sığınırsa Müslüman bile olsa

geri verilecek, fakat Müslümanlardan biri Mekkelilere sığınırsa geri istenmeyecek

28. Hayber?in fethi hangi tarihte gerçekleşmiştir?

a) Hicri 7 / Miladi 628

b) Hicrî 7 / Miladî 630

c) Hicrî 8 / Miladi 627

d) Hicri 8 / Miladi 628

29. İslam tarihinde ilk yapılan mescid aşağıdakilerden hangisidir?

a) Mescid-i Nebevî

b) Mescid-i Haram

c) Mescid-i Kuba

d) Mescid-i Kıbleteyn

30. Peygamberimiz (a.s.), ilk cuma namazını nerede kılmıştır?

a) Ranuna vadisinde Beni Avf yurdunda

b) Ranuna vadisinde

c) Mescid-i Nebevî?de

d) Mescid-i Kuba?da

31. Aşağıdakilerden hangisi ?sabır? kavramının anlamlarından değildir?

a) Zorluklar karşısında direnç ve sebat göstermek

b) İbadetlerde devam ve sebat göstermek

c) Haramlardan kaçınma konusunda dirayet göstermek

d) Karşılaşılan her türlü baskı ve saldırı karşısında tahammül göstermek

32. Aşağıdakilerden hangisi ?Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim? hadisi ile ilgili değildir?

a) Peygamberimiz (a.s.)?ın tebliğ ettiği İslam, son semavî dindir

b) İslam ahlakı, en mükemmel ahlaktır

c) Ahlakı zayıf olanın imanı da zayıftır

d) Güzel ahlaktan maksat Kur?ân ahlakıdır

33. Peygamberimiz (a.s.)?ın nitelediği ?ümmü?l-habâis? aşağıdakilerden hangisidir?

a) Alkollü içkiler

b) Faiz

c) Zina

d) Namuslu kadınlara zina isnadı

34. Aşağıdakilerden hangisi din görevlisinin hac görevi sırasında çevresi ile uyumlu olabilmesi için gerekli davranışlardan biri değildir?

a) Temkinli ve ölçülü olmak

b) Güven telkin etmek

c) Kul haklarına riayet etmek

d) Sigara içmemek

35. Aşağıdakilerden hangisi din görevlisinin hac görevi sırasında duygu ve düşüncelerini iyi aktarabilmesi için gerekli hususlardan değildir?

a) Az ve öz konuşmak

b) Muhatabın seviyesine göre konuşmak

c) Görevlerini aksatmadan yürütmek

d) Anlaşılır ve sade konuşmak

36. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ilişkilerde yüklenilen sorumluluklardan değildir?

a) Mâlî sorumluluk

b) Vicdani sorumluluk

c) Dini sorumluluk

d) Hukukî sorumluluk

37. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ilişkiler alanı değildir?

a) Yakın çevre

b) Doğal çevre

c)Aile çevresi

d)Birden fazla kişinin çalıştığı iş yeri

38. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ilişkileri düzenleyen kurallar değildir?

a) Adâb-ı muaşeret

b) Gelenek ve görenekler

c) Din, ahlak ve hukuk

d) Bilimsel ve felsefî kurallar

39. Aşağıdakilerden hangisi Avrupa Birliğinin simgelerindendir?

a) EU

b) İLO

c) UN

d) NL

40. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki müzakere süreci hangi tarihte başlayacaktır?

a) 3 Ekim 2006

b) 3 Ekim 2005

c) 13 Ekim 2005

d) 13 Ekim 2006

41. Suudi Arabistan?ın başkenti aşağıdakilerden hangisidir?

a) Mekke

b) Medine

c) Cidde

d) Riyad

42. Diyanet İşleri Başkanlığı hangi tarihte kurulmuştur?

a) 3 Mart 1925

b) 3 Mart 1924

c) 3 Nisan 1920

d) 30 Mart 1924

43. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

a) Din İşleri Yüksek Kurulu, seçimle belirlenen 16 üyeden oluşur

b) Din İşleri Yüksek Kurulu, seçimle belirlenen 15 üyeden oluşur

c) Din İşleri Yüksek Kurulu, 12?si seçimle, 4?ü Diyanet İşleri Başkanınca belirlenen 16 üyeden oluşur

d) Din İşleri Yüksek Kurulu, 10?u seçimle, 6?sı Diyanet İşleri Başkanınca belirlenen 16 üyeden oluşur

44. Türkiye Büyük Millet Meclisi kaç üyeden oluşur?

a) 450

b) 550

c) 500

d) 400

45. 19 Mayıs 1919 tarihinde ne oldu?

a) Sivas kongresi yapıldı

b) Erzurum Kongresi yapıldı

c) Atatürk Samsun?a çıktı

d) Mondros mütarekesi yapıldı

cevap anahtarı

1c 2a 3b 4 c 5d 6b 7d 8a 9d 10b 11.c 12a 13d 14b 15a 16d 17b 18a 19b 20d 21a 22d 23d 24.c 25.a 26.d 27.c 28a 29.c 30.a 31d 32c 33a 34d 35c 36a 37b 38d 39 a 40b 41d 42b 43c 44b 45c

Toplam 108 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi