Editörler : supporters.
30 Ağustos 2007 01:34

Hattı Müdafa Yoktur Sathı Müdafa Vardır...

''Hattı Müdafa Yoktur Sathı Müdafa Vardır...O Satıh, Bütün Vatandır.Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkca terk olunamaz.!!

Teşekkürler Gazim,Teşekkürler Aziz şehitlerim,Teşekkürler YÜCE TÜRK MİLLETİ...


clax
Şef
30 Ağustos 2007 01:35

Mustafa Kemal Başkomutan olduktan sonra milleti bütün gücüyle savaşa sokabilmek için Tekalifi Milliye emirleri yayımladı. Halkın elindeki yiyecek ve giyecek maddeleri ile yatak-yorgan, kap-kacak, taşıt araçları, binek hayvanları, at, mıh, eğer takımları ve benzeri gibi savaş için gerekli her türlü malzemenin belli bir kısmının ordu emrine verilesini öngören bu emirleri uygulamak için de Tekalıfı Milliye komisyonları kuruldu. Başkomutanlık karargahı Polatlı dolaylarında Alagöz köyünde kurulmuştu. Mustafa Kemal Paşa, Kütahya ve Eskişehir savaşlarından sonra bir süre duraklamış olan Yunan ordusunun kesin sonuç almak arzusu ile pek yakında harekete geçeceğine inanıyordu. Gerçekten Yunan ordularının başkomutanlığını üzerine alarak alarak İzmir' e gelmiş olan Kral Konstantin' in başkanlığında Kütahya' da toplanan bir yüksek Şura ileri harekete devam ederek Türk ordusunu yok etme kararına varmıştı. Kral Konstantin ordularına yayımladığı günlük emirde hedef olarak Ankara' yı gösteriyordu (15 Austoa 1921). Türk başkomutanlığı Yunan kuvvetlerinin cephemizle ilişkiye girdikten sonra sol kanat üzerinden çevirme hareketine girişeceğini tahmin ederek ona göre tertibat almıştı. Yunan ordusu 23 Ağustos' ta Türk savunma hatlarına şiddetli saldırıya başladı. Sakarya Meydan Savaşı başlamıştı. 22 gün ve 21 gece aralıksız devam eden bu savaşta Mustafa Kemal Ünlü ^^hattı müdafa yoktur sathı müdafa vardır^^ emrini vermişti. 23 Ağustos - 13 Eylül' de Yunanlıların gücünün iyice azaldığını gören Mustafa Kemal Paşa sıkı gece yürüyüşleriyle sağ kanatta topladığı birlikleriyle karşı saldırıya geçti. O ana kadar savunma durumunda olan Türk kuvvetleri bütün cephede saldırıya başladılar. 13 Eylül'de Sakaryanın doğusunda Yunan askeri kalmamıştı.


clax
Şef
30 Ağustos 2007 01:47

http://img406.imageshack.us/my.php?image=sakaryazx3.jpg


*ireem_17*
Başbakan Müsteşarı
30 Ağustos 2007 01:48

benim adım 30 AĞUSTOS

ben 30 ağustosum,....


nil_duru
Şef
30 Ağustos 2007 02:05

gncl


ASİMETRİK_
Memur
30 Ağustos 2007 02:08

Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur.

Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur.

İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri görülemez; millet ve devletin şeref ve bağımsızlığı elde edilemez, insaf ve merhamet dilenmek gibi bir kural yoktur. Türk milleti ve Türkiye'nin çocukları, bunu bir an akıldan çıkarmamalıdır.

Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır.

Dünyada ve dünya milletleri arasında sükûn, huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur.

Türkiye'nin güvenini amaç edinen, hiçbir başka ulusun aleyhinde olmayan bir barış yolu, her zaman bizim ilkemiz olacaktır.

Biz Türkler, tarih boyunca hürriyet ve istiklal timsali olmuş bir milletiz.

Tam bağımsızlık denildiği zaman, doğal, siyasal, mali, adli, askeri, kültürel ve her alanda tam bağımsızlık anlaşılır.

Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz.

Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır.

Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.

Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.

Ya istiklal, ya ölüm.


clax
Şef
30 Ağustos 2007 02:09

Ordu ve milletin önderinin etrafında kenetlenmesiyle verilen ölüm-kalım savaşının, bir ulusun bağımsızlığını kazanmasıyla sonuçlandığı Büyük Zafer, 84. yaşına ulaştı. Büyük Zafer?in yapı taşlarını, milletin önderle birbirine karşılıklı inanç ve güveninin yanında 15 güne yakın zamanda 450 kilometreyi yaya ve savaşarak kat eden bir ordunun kahramanlığı oluşturdu. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, taarruz için kesin kararını 1922 yılının Haziran ayında verdi. Bu kararını sadece Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa ile paylaştı. Hazırlıkların süratle tamamlanması konusunda mutabık kalındı. Asker sayısı artırıldı Yılın ilk yarısından itibaren hazırlıkların sürdüğü Türk ordusunda, tümenlerdeki asker sayıları 8 bin 500?e çıkarıldı. Düşman cephesi, Atatürk?ün deyimiyle Marmara?dan Menderes?e kadar uzanırken, her iki tarafın insan ve tüfek kuvvetleri birbirine yakın olarak değerlendirildi. Yunan ordusunun makineli tüfek, top, uçak, cephane ve teknik malzeme bakımından, Türk ordusunun ise süvari sayısında daha üstün oldukları görüldü. Gizlilik esası Büyük Zafer?e giden yolda gizlilik ve disiplin çok önemli rol oynadı. 28 Temmuz günü bir futbol maçı bahane edilerek ordu komutanları Akşehir?e çağrıldı, burada komutanların görüşleri alındı. İsmet Paşa, 6 Ağustos günü ordularına gizli olarak taarruza hazırlık emri verdi. Gazi de Ankara?da Bakanlar Kurulu ile bu konuda görüş birliğine vardı. 13 Ağustos gününden başlamak üzere kolordu ve tümenler, yığınak yerlerine sevk edildi. Fevzi Paşa bu sırada cepheye gitti. Birlikler, gündüz gizlenip geceleri yol aldılar. Cepheye 50?si ağır, 200?den fazla top yerleştirildi. Çay partisi Mustafa Kemal Paşa, 17 Ağustos günü birkaç kişi hariç kimseye haber vermeden Ankara?dan ayrıldı. Otomobille Konya?ya, buradan 20 Ağustosta Akşehir?e geçti. Harekatın kamuoyundan gizlenmesi amacıyla 21 Ağustos günü Çankaya Köşkü?nde bir çay davetinin verileceği, ajans ve gazetelere duyuruldu. Tarih 25 Ağustos 1922?yi gösterirken, artık her şey hazırdı. Başkomutan, 26 Ağustos sabaha karşı Fevzi ve İsmet paşalarla birlikte muharebeyi idare etmek üzere Kocatepe?deki yerini aldı. Mustafa Kemal, hazırlıkları daha sonra ??taarruzumuz, strateji ve aynı zamanda bir taktik baskın şeklinde yürütülecekti. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de kuvvetlerin yığınak ve hazırlıklarının gizli kalmasına önem vermek gerekiyordu??sözleriyle özetledi. Büyük taarruz Bir ulusu zafere taşıyacak Büyük Taarruz, 26 Ağustos sabaha karşı saat 04.30?da Kocatepe?den başladı. Büyük Taarruz ile iki gün içinde düşmanın Karahisar?ın güneyinde 50 ve doğusunda 20-30 kilometre uzunluğundaki cepheleri düşürüldü. Düşman ordusunun bütün kuvvetleri, Aslıhanlar yöresinde kuşatıldı. Askeri tarihe ??Başkomutan Meydan Muharebesi?? olarak geçen ve Gazi?nin Dumlupınar?da ateş hatları arasından bizzat idare ettiği savaşta, ana kuvvetler yok edildi, düşman ordularının başkomutanı Trikopis dahil askerleri esir alındı. Türk ordusu, tasarlanan kesin sonuca 5 gün içinde ulaştı. Prof. Dr. İlhan Lütem?in ??Mustafa Kemal Atatürk, 57 Yılın Öyküsü?? adlı kitabında yer verdiğine göre, 31 Ağustos günü muharebe meydanını gezen Başkomutan, zaferinin büyüklüğünden, düşmanın uğradığı felaketin dehşetinden çok duygulandı. Mustafa Kemal, o günü, ??Sırtların gerisindeki bütün vadiler, bütün dereler, korunan ve örtülü yerler, bırakılmış toplar, otomobiller, sonsuz araç ve gereç ile bu yıkıntılar arasında yığınlar oluşturan ölülerle, toplanıp karargahımıza yollanan esir kafileleri ile gerçekten bir mahşer yerini andırıyordu?? diye anlattı. Yeni Ergenekon Yard. Doç. Dr. Kemal Arı, Büyük Zafer?i ??bu bir ölüm-kalım savaşıydı ve her şeyden önce Garp Cephesi Kurmay Başkanı General Asım Gündüz?ün dediği gibi yeni bir Ergenekon?du. Çünkü bu savaşın kaybedilmesi demek, Türk ulusal varlığının tarih sahnesinden silinmesi demekti?? sözleriyle değerlendirdi.


ASİMETRİK_
Memur
30 Ağustos 2007 02:13

Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her mahlûk için tabii bir halettir, fakat insanda yorgunluğu yenebilecek mânevi bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.


clax
Şef
30 Ağustos 2007 02:15

İstiklâl savaşı gençleriyiz biz:

Tarihe koç Türkler diye şan verdik!

Yurdumuz azizdir, çiğnetmeyiz biz:

Uğruna bu kadar kahraman verdik.


ASİMETRİK_
Memur
30 Ağustos 2007 02:16

Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.


clax
Şef
30 Ağustos 2007 02:17

Aç çıplak savaştık tipide, karda,

Kartallar avladık sarp kayalarda,

Sakarya önünde Dumlupınar'da,

Ulu Gazi'mize imtihan verdik.


clax
Şef
30 Ağustos 2007 02:20

Soğuklar zalimdi, kışlar amansız;

Kuşlar yuvalardan düşerdi cansız;

Vuruştuk yaralı, hasta, dermansız;

Ne aman istedik, ne aman verdik.


ASİMETRİK_
Memur
30 Ağustos 2007 02:21

İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!


aşk_pıtıRcığı
Aday Memur
30 Ağustos 2007 02:22

gecenin en güzel ve anlamlı başlığı olmuş tebrik ederim


clax
Şef
30 Ağustos 2007 02:22

Yıllarca ufkunda yedi renk bayrak,

Salındı bizimdir diye bu toprak,

Hepsini allara boyadı şafak,

Göklere içtiği kadar kan verdik.


ASİMETRİK_
Memur
30 Ağustos 2007 02:25

Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır


clax
Şef
30 Ağustos 2007 02:25

Kılıç kınlarından süzüldü kanlar,

Al döndü akından kır küheylânlar,

Açtı baharımız hep erguvanlar,

Dağlara çiçekler armağan verdik.


clax
Şef
30 Ağustos 2007 02:29

Murat dağlarından indik aşağı,

Göründü uzaktan Gediz ırmağı,

Kuruldu İzmir'e Türk'ün otağı,

Vatana yeniden bir vatan verdik.


ASİMETRİK_
Memur
30 Ağustos 2007 02:30

Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım


clax
Şef
30 Ağustos 2007 02:35

Emeği geçen bütün Kardeşlerime teşekkürler..İyi geceler..

Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır


ASİMETRİK_
Memur
30 Ağustos 2007 02:43

iii geceler

muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur

Toplam 28 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi