Derneğin yasa önerileri yıkıcıdır
Psikolog Dr. Ahmet Türker'in yazısı
(Bilted Psikiyatri&Psikoterapi Polikliniği
Klinik Direktörü)
www.haber2000.com
Şu anda Sağlık Bakanlığı?nda sadece psikologları değil, tüm sağlık mesleklerini kapsayan ve 1928 yılında çıkarılmış olan tebabet yasasını değiştirmeyi amaçlayan meslek yasası çalışmaları devam etmektedir.
Kanun çalışmalarında bir komisyon oluşturulmuş ve ben de bu komisyonda serbest çalışanları temsilen yer almaktayım.
Komisyonda ayrıca 3-4 psikiyatri uzmanı, Sağlık bakanlığında görevli 2 psikolog ve ruh sağlığı daire başkanı dışında mesleği temsilen de Türk Psikologlar derneği Başkanı Nedret Öztan, üyeler Gonca Soygüt ve Canan Sümer katılmaktadır.
Her ne kadar psikiyatri uzmanlarıyla psikologların meslek tarifi ve görev tanımı ile ilgili tartışmalar sürüyorsa da, Türk Psikologlar Derneği?nin önerdiği kanun teklifi ve maddeleri, özellikle klinikte çalışan arkadaşlara ve mesleğimize zarar verebilecek özellikler taşımaktadır. Özetle Türk Psikologlar Derneği?nin önerdiği kanun teklifinde şu maddelerin yıkıcı ve olumsuz özellikler taşıdığına inanmaktayım:
1. Lisans diploması psikoloji bölümlerinden olmasa da, yüksek lisans ve doktora programını klinik psikolojide tamamlamış olanlara klinik psikolog ünvanı verilmesi önerilmektedir.
2. Psikoloji bölümü mezunları, sertifika eğitimini tamamlamış olmalarına rağmen, klinik psikolog ünvanı kazanamamakta, sadece sertifikalı psikolog ünvanı taşıyabilmektedir.
3. Sadece Sosyal Bilimler Enstitüleri tarafından verilen yüksek lisans ve doktora eğitimleri değerlendirmeye alınmaktadır. Sağlık Bilimleri Enstitüsü yüksek lisans ve doktoraları değerlendirilmeye alınmalıdır.
4. Serbest çalışmak için akademik unvan ön şart olarak getirilmek istenmektedir.
Bu önerilerle ilgili çekincelerimi şu şekilde özetleyebilirim:
1. Lisans diploması psikoloji bölümünden olmayanlara yüksek lisans veya doktora ile klinik psikolog ünvanı verilmesi, bu bölümlerde okuyan arkadaşlara yapılmış haksızlıktır. Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırıdır.
Diğer taraftan lisans eğitimi boyunca elde edilen ciddi bir psikoloji eğitimi ve buna yönelik bilgi ve beceriler hiçe sayılmakta, yıllara dayanan çaba ve gayretler önemsenmemektedir. Klinik alanda çalışan tüm arkadaşların sadece klinik eğitime değil, aynı zamanda temel psikoloji eğitimine de (dikkat, motivasyon, gelişim, sosyal, vs.) ihtiyaç duyduğu gözardı edilmektedir.
Ayrıca böyle bir önerinin şu anda bu durumda öğretim üyesi olan bazı akademisyenleri kurtarmak adına tasarlandığını da düşünmekteyim.
2. Klinik psikolog, klinik alanda çalışan ve çalışma yeterliliği olan psikolog anlamı taşımaktadır. Bunu belirlemek için de belirli bir akademik ünvana ihtiyaç yoktur. Daha çok bu alanın gerektirdiği bilgi ve beceri eğitimi ile deneyim esas teşkil etmektedir.
Buna göre verilecek bir akademik derecenin (master) gereksiz ve yersiz olduğu açıktır. Gerçekten de alanda yıllarca çalışmış ve bu alanda herhangi bir akademik çalışması olmasa da, çaba ve emeği yoğun olan ciddi bir meslek mensubunu haksızlığa uğratmaktadır.
Diğer yandan klinik psikolojinin önem taşıdığı bir çok Avrupa ülkesinde (Almanya, Avusturya, Holalnda) de klinik psikolog herhangi bir akademik ünvana değil, mesleki bilgi ve beceri yeterliliğine bağlanmaktadır.
Bu bağlamda şunu da ifade etmeliyim ki, psikoloji eğitimi en az 5 yıla çıkartılmalı, 2 yıl temel psikoloji eğitimi ve üzerine alan eğitimi planlanmalıdır ki, bu alan eğitimleri muhakkak klinik deneyim ve çalışmasını da kapsamalıdır. Bu bağlamda kanun teklifi ile önerilen 1 yıllık ek eğitim bu açığı kapatmak içindir.
Son olarak, nasıl bir hukuk fakültesi mezunu 1 yıllık avukatlık stajı yaptıktan sonra avukat olma niteliği taşıyorsa, psikolog arkadaşların da böyle bir hakkının mevcut olduğu görüşündeyim.
3. Bugün Türkiye?de klinik psikoloji alanında çok kısıtlı üniversitede kısıtlı sayıda klinik yüksek lisans ve doktora eğitimi verilmektedir.
Verilen eğitimin kısıtlılığı dışında klinik bilgi ve becerilerin verilmesi için gerekli klinik koşullar da bir çoğunda mevcut değildir. Bu nedenle sadece sosyal bilimler enstitülerine bağlı değil, sağlık bilimleri enstitülerine bağlı yüksek lisans ve doktora eğitimlerinin de kabul edilmesi, mesleğimizin kalitesi ve gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır.
4. Son olarak da serbest çalışmanın belirli bir akademik ünvana bağlanmasını çok anlamlı bulmuyorum.
Bilinir ki; akademik unvan ile uygulama birbirinden çok farklıdır. Sağlık alanında çalışacak klinik psikolog arkadaşların mesleki yeterlilik kazanması sadece bilgiye değil, deneyim ve beceri eğitimlerine bağlıdır. Diğer taraftan bilgi de sadece üniversitelerde değil, klinik ve eğitim kurumlarında da kazanılır. Üniversitelerin temel amacı; araştırma ve bilgi geliştirme-üretme olduğunu düşünürsek, uygulamaya dönük böyle bir yapılaşmada bu kadar öne çıkmasını olumlu bulmak anlamlı olmaz.
Kısaca yukarıda değinmeye çalıştığım nedenlerden dolayı, Derneğin teklif ettiği bu maddelerin tekliften çıkarılmasını öneriyorum. Diğer taraftan ekte Almanya modeline uygun bir taslak bulunmaktadır. Bu taslak daha çok verilecek klinik hizmetin kalitesini yükseltme amacına yönelik olduğu gibi, alanda çalışan arkadaşların da daha aktif ve verimli olmalarına imkan sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Meslekte çalışan tüm arkadaşların bu yeni yapılanmada aktif olmaları, düşünce ve önerileri ile bu kanun teklifine katılmaları gerektiğine inanıyorum. Bilinçli yada bilinçsiz yanlışların / hataların yapılmaması adına tüm gayretin gösterilmesi için, duyuruların ülkemizin her yerinde görevli arkadaşlara ulaştırılmasını diliyorum.
Psikolog Dr. Ahmet Türker
Bilted Psikiyatri&Psikoterapi Polikliniği
Klinik Direktörü
Derneğin yasa önerileri yıkıcıdır
Psikolog Dr. Ahmet Türker'in yazısı
(Bilted Psikiyatri&Psikoterapi Polikliniği
Klinik Direktörü)
www.haber2000.com
Şu anda Sağlık Bakanlığı?nda sadece psikologları değil, tüm sağlık mesleklerini kapsayan ve 1928 yılında çıkarılmış olan tebabet yasasını değiştirmeyi amaçlayan meslek yasası çalışmaları devam etmektedir.
Kanun çalışmalarında bir komisyon oluşturulmuş ve ben de bu komisyonda serbest çalışanları temsilen yer almaktayım.
Komisyonda ayrıca 3-4 psikiyatri uzmanı, Sağlık bakanlığında görevli 2 psikolog ve ruh sağlığı daire başkanı dışında mesleği temsilen de Türk Psikologlar derneği Başkanı Nedret Öztan, üyeler Gonca Soygüt ve Canan Sümer katılmaktadır.
Her ne kadar psikiyatri uzmanlarıyla psikologların meslek tarifi ve görev tanımı ile ilgili tartışmalar sürüyorsa da, Türk Psikologlar Derneği?nin önerdiği kanun teklifi ve maddeleri, özellikle klinikte çalışan arkadaşlara ve mesleğimize zarar verebilecek özellikler taşımaktadır. Özetle Türk Psikologlar Derneği?nin önerdiği kanun teklifinde şu maddelerin yıkıcı ve olumsuz özellikler taşıdığına inanmaktayım:
1. Lisans diploması psikoloji bölümlerinden olmasa da, yüksek lisans ve doktora programını klinik psikolojide tamamlamış olanlara klinik psikolog ünvanı verilmesi önerilmektedir.
2. Psikoloji bölümü mezunları, sertifika eğitimini tamamlamış olmalarına rağmen, klinik psikolog ünvanı kazanamamakta, sadece sertifikalı psikolog ünvanı taşıyabilmektedir.
3. Sadece Sosyal Bilimler Enstitüleri tarafından verilen yüksek lisans ve doktora eğitimleri değerlendirmeye alınmaktadır. Sağlık Bilimleri Enstitüsü yüksek lisans ve doktoraları değerlendirilmeye alınmalıdır.
4. Serbest çalışmak için akademik unvan ön şart olarak getirilmek istenmektedir.
Bu önerilerle ilgili çekincelerimi şu şekilde özetleyebilirim:
1. Lisans diploması psikoloji bölümünden olmayanlara yüksek lisans veya doktora ile klinik psikolog ünvanı verilmesi, bu bölümlerde okuyan arkadaşlara yapılmış haksızlıktır. Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırıdır.
Diğer taraftan lisans eğitimi boyunca elde edilen ciddi bir psikoloji eğitimi ve buna yönelik bilgi ve beceriler hiçe sayılmakta, yıllara dayanan çaba ve gayretler önemsenmemektedir. Klinik alanda çalışan tüm arkadaşların sadece klinik eğitime değil, aynı zamanda temel psikoloji eğitimine de (dikkat, motivasyon, gelişim, sosyal, vs.) ihtiyaç duyduğu gözardı edilmektedir.
Ayrıca böyle bir önerinin şu anda bu durumda öğretim üyesi olan bazı akademisyenleri kurtarmak adına tasarlandığını da düşünmekteyim.
2. Klinik psikolog, klinik alanda çalışan ve çalışma yeterliliği olan psikolog anlamı taşımaktadır. Bunu belirlemek için de belirli bir akademik ünvana ihtiyaç yoktur. Daha çok bu alanın gerektirdiği bilgi ve beceri eğitimi ile deneyim esas teşkil etmektedir.
Buna göre verilecek bir akademik derecenin (master) gereksiz ve yersiz olduğu açıktır. Gerçekten de alanda yıllarca çalışmış ve bu alanda herhangi bir akademik çalışması olmasa da, çaba ve emeği yoğun olan ciddi bir meslek mensubunu haksızlığa uğratmaktadır.
Diğer yandan klinik psikolojinin önem taşıdığı bir çok Avrupa ülkesinde (Almanya, Avusturya, Holalnda) de klinik psikolog herhangi bir akademik ünvana değil, mesleki bilgi ve beceri yeterliliğine bağlanmaktadır.
Bu bağlamda şunu da ifade etmeliyim ki, psikoloji eğitimi en az 5 yıla çıkartılmalı, 2 yıl temel psikoloji eğitimi ve üzerine alan eğitimi planlanmalıdır ki, bu alan eğitimleri muhakkak klinik deneyim ve çalışmasını da kapsamalıdır. Bu bağlamda kanun teklifi ile önerilen 1 yıllık ek eğitim bu açığı kapatmak içindir.
Son olarak, nasıl bir hukuk fakültesi mezunu 1 yıllık avukatlık stajı yaptıktan sonra avukat olma niteliği taşıyorsa, psikolog arkadaşların da böyle bir hakkının mevcut olduğu görüşündeyim.
3. Bugün Türkiye?de klinik psikoloji alanında çok kısıtlı üniversitede kısıtlı sayıda klinik yüksek lisans ve doktora eğitimi verilmektedir.
Verilen eğitimin kısıtlılığı dışında klinik bilgi ve becerilerin verilmesi için gerekli klinik koşullar da bir çoğunda mevcut değildir. Bu nedenle sadece sosyal bilimler enstitülerine bağlı değil, sağlık bilimleri enstitülerine bağlı yüksek lisans ve doktora eğitimlerinin de kabul edilmesi, mesleğimizin kalitesi ve gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır.
4. Son olarak da serbest çalışmanın belirli bir akademik ünvana bağlanmasını çok anlamlı bulmuyorum.
Bilinir ki; akademik unvan ile uygulama birbirinden çok farklıdır. Sağlık alanında çalışacak klinik psikolog arkadaşların mesleki yeterlilik kazanması sadece bilgiye değil, deneyim ve beceri eğitimlerine bağlıdır. Diğer taraftan bilgi de sadece üniversitelerde değil, klinik ve eğitim kurumlarında da kazanılır. Üniversitelerin temel amacı; araştırma ve bilgi geliştirme-üretme olduğunu düşünürsek, uygulamaya dönük böyle bir yapılaşmada bu kadar öne çıkmasını olumlu bulmak anlamlı olmaz.
Kısaca yukarıda değinmeye çalıştığım nedenlerden dolayı, Derneğin teklif ettiği bu maddelerin tekliften çıkarılmasını öneriyorum. Diğer taraftan ekte Almanya modeline uygun bir taslak bulunmaktadır. Bu taslak daha çok verilecek klinik hizmetin kalitesini yükseltme amacına yönelik olduğu gibi, alanda çalışan arkadaşların da daha aktif ve verimli olmalarına imkan sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Meslekte çalışan tüm arkadaşların bu yeni yapılanmada aktif olmaları, düşünce ve önerileri ile bu kanun teklifine katılmaları gerektiğine inanıyorum. Bilinçli yada bilinçsiz yanlışların / hataların yapılmaması adına tüm gayretin gösterilmesi için, duyuruların ülkemizin her yerinde görevli arkadaşlara ulaştırılmasını diliyorum.
Psikolog Dr. Ahmet Türker
Bilted Psikiyatri&Psikoterapi Polikliniği
Klinik Direktörü