Editörler : E.Kayı Han


Yasaklı
13 Eylül 2006 00:03

ATATÜRK - BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ İLİŞKİSİ

MEDRESETÜ-Z ZEHRA'YA ATATÜRK DESTEĞİ

Yassıada davalarının belgeleri sırları ortaya çıkarıyor. Belgelere göre, Bediüzzaman?ın Van?da açılmasını istediği üniversiteye Atatürk de destek vermiş.

12.09.2006 12:21

Başbakanlık'ın halka açtığı Yassıada arşivleri ilk kez Zaman'da yayımlandı geçen hafta. Türk demokrasisinin darbe geleneğiyle tanıştığı 27 Mayıs İhtilali bu kez belgelerin diliyle ele alındı. Gazetenin 5 gün boyunca yayımladığı belgelerin arasında tarihe ibretlik not düşenlerin yanında, darbe ortamının kimi yalanlarını, bilinmezlerini ortaya çıkaranlar da yer aldı. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü 46 yıl sonra duruşma tutanakları ve yazışmaların gizliliğini kaldırdı. Anayasa Mahkemesi'nden teslim alınan belgeler araştırmacılara açıldı. İlk araştırmayı yapan Zaman, resmî tarihi değiştirebilecek belgelere ulaştı. Cumhuriyet Arşivleri Dairesi'nde tasnifi tamamlanan belgelerin sayısı 100 binden fazla. Belgeler elektronik ortama da aktarılıyor. Arşivler bu yüzden araştırmacılarla kısmen paylaşılıyor.

Başbakanlık ve Politika Muhabiri Erdal Şen'in hazırladığı yazı dizisinde yer verilen belgelerin en ilginçleri dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel'in Adnan Menderes'e yazdığı sansürlenen mektup ile Bediüzzaman Said Nursî'nin dönemin liderlerine yazdığı mektuplardı. Şair Necip Fazıl Kısakürek de hapis yıllarında Menderes'e yazdığı mektupta, Maraş'tan milletvekili bile olabileceğini iletmiş.

Cemal Gürsel, 27 Mayıs darbesinden 24 gün önce Millî Savunma Bakanı Ethem Menderes'e bir mektup vermişti. Resmî bilgilere göre, Başbakan Adnan Menderes, ülkedeki gelişmelerle ilgili olarak uyarılmıştı. Bu haliyle Yassıada duruşmalarında okundu; Resmî Gazete'de bile yayımlandı. Ancak gerçek farklıydı. Mektubun orijinalinde Gürsel, birtakım önlemler isterken ilginç bir talepte bulunuyordu: "Menderes'i halk çok seviyor. Cumhurbaşkanlığına getirilmeli." Ancak bu bölüm kayıtlardan çıkarıldı; devlet kurumlarına bile sansürlü hali verildi. Gürsel'in mektubunda değişiklik yapıldığı iddiası daha önce Alparslan Türkeş'in anılarında gündeme gelmiş; ancak bugüne kadar mektubun aslını kimse görmediği için bu iddia havada kalmıştı.

46 YIL SAKLANAN MEKTUBUNUN SIRRI ÇÖZÜLDÜ

Demokrat Parti (DP) iktidarı 1960 baharında zorlanmaya başlamıştı. İstanbul ve Ankara'daki öğrenci olayları iktidara fatura ediliyordu. DP'liler ise sokak hareketlerini CHP'nin organize ettiğini düşünüyordu. Olayların ardındaki gerçeğin ortaya çıkartılması için Meclis'te bir Tahkikat Komisyonu kuruldu; komisyona geniş yetkiler verildi. İki ilde de tedbirler alınması için sıkıyönetime geçildi. Ancak tüm bu girişimler hükümet karşıtı cepheyi sertleştirmekten başka bir işe yaramadı, baskılar arttı. İhtilale giden zor günlerde Orgeneral Gürsel, Adnan Menderes'e verilmek üzere bu mektubu yazıp Millî Savunma Bakanı Ethem Menderes'e (3 Mayıs) verdi. Ülkenin içinde bulunduğu durumdan hoşnut olmadıklarını belirten Gürsel, önerilerini 15 madde halinde sıraladı. Birinci maddede Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın istifa etmesi isteniyordu ve "Cumhurbaşkanlığına Sayın Adnan Menderes getirilmedir. Bu muhterem zatı her şeye rağmen milletin çoğunluğunun sevmekte olduğuna kaniim, bu sevgiden istifade edilerek kırılanların gönülleri alınmalı ve millete yeniden güven telkin edilmeli." Deniliyordu

BİR AY SONRA GELEN DARBE

Ethem Menderes mektubu Adnan Menderes'e iletti. Mektup ne basına sızdırılmış, ne de kabine içinde tartışılmıştı. Gürsel ise mektuba 'muhtıra' misyonu biçmişti. Aradan bir ay bile geçmeden darbe geldi. Ülkenin idaresi Millî Birlik Komitesi'ne (MBK) geçmiş; Menderes'e Cumhurbaşkanlığını teklif eden Cemal Gürsel MBK'nın başkanı olmuştu. Gürsel'in tabiriyle 'milletin çok sevdiği Menderes' idamla yargılanmak üzere Yassıada'ya gönderildi. MBK ihtilali meşru göstermek için Gürsel'in Ethem Menderes'e gönderdiği mektubu gündeme getirmişti. Mektup 12 Temmuz 1960 tarihli Resmî Gazete'de yayımlandı. Adnan Menderes mektubun sansürlenerek yayımlandığını fark etti. Çünkü Menderes'i öven, "Cumhurbaşkanı olmalıdır." şeklindeki ifadeler gazetedeki mektupta yer almamıştı. Ancak yapılacak bir şey yoktu. Başbakan ve bakanların makamlarındaki her türlü eşya ve evraka el konduğu için bu mektubun aslı da artık ellerinde değildi.

Yassıada duruşmaları başladığında mektup yine gündeme geldi. İstanbul-Ankara olaylarıyla ilgili davanın 4. oturumu devam ederken Mahkeme Başkanı Salim Başol, "Cemal Gürsel size gereken uyarıyı bir mektupla yapmış. Niçin gereğini yerine getirmediniz?" diye suçlayacaktı. Mektup okundu, ancak Menderes'le ilgili kısım yoktu. Gürsel'in Menderes'i yücelttiği mektup, mahkeme salonunda devrik başbakanı suçlayan bir metin haline dönüştürüldü.

Yassıada evrakları arasında Bediüzzaman Said Nursî'ye ait mektuplar da yer alıyor. Bediüzzaman, DP'nin ilk yıllarında Menderes'e yazdığı mektuplarda onu 'İslam kahramanı' olarak nitelendirmiş. Bazılarında öneri ve uyarılarda bulunmuş. İktidarın son yıllarında ise Nursî, kendisi ve talebelerine yönelik sıkı takibattan dolayı duyduğu sıkıntıyı iletmiş. İçişleri Bakanı Namık Gedik'in kendisine uyguladığı ev hapsini ağır sözlerle eleştirmiş. Menderes'in kasasından çıkan 12 Ocak 1960 tarihli mektupta ev hapsinin 30 senelik muhaliflerin yaptığından daha ağır geldiği vurgulanıyor: "Bütün muhalifler ve siyasiler her yerde ve her tarafta serbest olarak gezerlerken Ankara'dan gelen bir emirle, 'Şimdi evinden dahi çıkmayacaksın.' denilmesi bir haps-i münferit hükmündedir. Otuz senelik muhaliflerin yaptığı istibdat lehine bu vaziyet çok ağır geliyor."

Bediüzzaman?ın bu mektubu Menderes'e talebeleri Mustafa Sungur ve avukatı Necdet Doğanata tarafından iletilmiş. Üstad'ın rahatsızlığının had safhada olduğu günlerde yazılan mektubu Menderes saklamış. Ancak darbeden sonra bu mektuplar 'Görevini Kötüye Kullanma Davası'nda delil olarak kullanıldı.

Bediüzzaman Said Nursî'nin Osmanlı Devleti'nin son yıllarındaki en büyük arzusu Doğu Anadolu'da 'fen ilimlerini ve dini barıştıran' bir üniversite (Medresetü?z Zehra) kurulmasıydı. Nursî, bu düşüncesini çok partili hayatın ilk başbakanı olan Menderes'e de iletmiş. Üstad, Menderes ve Cumhurbaşkanı Bayar'a gönderdiği üç sayfalık mektupta Güneydoğu'ya İslam Üniversitesi kurulmasını teklif etmiş. El-Ezher Üniversitesi'nin bir benzerinin Asya için de düşünülmesini isteyen Bediüzzaman, önce Sultan Reşat daha sonra Büyük Millet Meclisi'nde aralarında Mustafa Kemal Atatürk'ün de yer aldığı 200 milletvekilinden üniversite için para sözü aldığını anlatmış.

EVET, BEDİÜZZAMAN ISPARTA'YA DEFNEDİLDİ

Bediüzzaman, 83 yıllık hayatında büyük sıkıntılar çekti. Ömrünün neredeyse yarıdan fazlası ya hapiste ya sürgünde ya da takipte geçti. Urfa'da kaldığı otelde son nefesini verdiğinde şehir halkı, Üstad'ı bırakmak istememiş ve buraya defnedilmişti. Darbeden iki ay sonra mezarından çıkarıldı ve bilinmeyen bir yere götürüldü. O günden beri mezar yeri bilmeceye dönüştü. Kimsenin bilmediği bir yere gömüldüğü yazıldı, 'denize atıldığı' bile iddia edildi.

Bu tartışmalara son verecek belgeler de Yassıada evrakları arasında yer alıyor. Belgelere göre mezarı Urfa'dan alınan Bediüzzaman Said Nursi 12 Temmuz 1960'ta Isparta Şehir Mezarlığına defnedildi. Daha sonra yakın talebeleri tarafından Isparta'da başka bir yere nakledildi.

DP iktidarının devrilmesinin hemen ardından Bediüzzaman'ın mezarı gündeme alındı. Konya İmam Hatip Okulu'nda öğretmenlik yapan kardeşi Abdülmecit Ünlükul 4 Temmuz'da Konya Valiliği'ne bir dilekçe yazdı. Dilekçede mezar yeri uzak olduğu için ziyaret edemediğini ve bulunduğu yere aldırmak istediğini iletti. Darbe yönetimi bu dilekçeyi mezarı Urfa'dan taşımak için kullandı. 11 Temmuz'da açılan mezar önce Afyon'a, ardından Isparta'ya nakledildi. Yassıada belgeleri arasında bulunan 'zabıt varakası'nda definin nasıl yapıldığı, kimlerin katıldığı anlatılıyor.

ERDELHUN PAŞA?NIN SÖZLERİ

En ilginç belge ve el yazılarından biri de idamı istenen genelkurmay başkanı Rüştü Erdelhun ile ilgili. Demokrat kimliği tuttuğu Osmanlıca el yazılarına da yansıyan Erdelhun, cuntacılar tarafından idamla yargılandı. MBK son anda cezasını müebbede çevirmese o da Adnan Menderes gibi son nefesini darağacında verecekti. Erdelhun'un evraklarına el koyan Yassıada Mahkemesi, bunları 'soruşturmaya ışık tutacak belgelerden saymış. Erdelhun bu notlarında darbeye nasıl karşı olduğunu belirtiyor: "Türkiye ve Türk milleti Müslüman'dır. Türk askerinin şiarı devletin, hükümetin ve genelkurmayın personeli olmasıdır. Hükümeti reddiye yapan askerlerin not edilmesi ve hareketlerine mani olunması gerekir."

Görev yaptığı iki yılda siyasi otoriteyi zor durumda bırakacak bir komplonun içinde yer almayan Erdelhun'un bu özelliği, ordu içindeki cuntacıların tepkisini çekti. Darbenin ardından siyasiler gibi o da gözaltına alındı. Evindeki ve makamındaki bütün evraklarına el kondu. Yazılı olarak tuttuğu notlar da bunlar arasındaydı. Erdelhun, notlarından birinde şunları söylüyor: "Ordunun görevleri hükümetin siyasetini ve mahiyetini temin ve ülkenin huzurunu temindir." Yassıada'dan sonra götürüldükleri cezaevinde 1 yıl kaldıktan sonra Meclis'ten çıkartılan af kararıyla serbest kaldı. 12 Kasım 1983'te vefat ettiğinde Genelkurmay Başkanlığı önünde devlet töreni düzenlendi.

54 oturumluk Yassıada davaları maratonu Türk demokrasi tarihine kanayan bir yara bıraktı. Menderes'in kendisini darağacına götüren ?Anayasa'yı ihlal? davasında son yazdığı savunma ise demokrasiye olan inancını ve cuntacıların baskıcı tutumlarını gözler önüne serecek nitelikteydi. Menderes, Türk milletinin demokrasiye inanması gerektiğinin altını çiziyordu: "Demokrat Parti iktidara gelinceye kadar acaba anayasa mı yoktu? Yoksa anayasayı ihlal ve ona aykırı mahiyetle hareketler ve kanunlaşma mı mevcut değildi? Elbette mevcuttu... Dikta rejimi kurmak maksadını gütmediğimizi hadiseler bugün daha açık göstermektedir. Ortada ne diktatörlük vardı ne de diktatör. Muhayyel diktatör hangi kuvvete dayanıyordu. Kabineye mi? Meclis grubuna mı? Kabineye veya hükümet azalarına karşı elinde hangi zorlayıcı kuvvet ve imkanı vardı? Değil gruba karşı grubun herhangi bir azasına bir milletvekiline karşı kullanabileceği herhangi bir cebir vasıtasına mı sahipti? Muhalefetin her ağız açışta ateşler püskürdüğü gayelerinin en acı dille hücumda olduğu bir hengamede her milletvekilinin genel kurul üyelerinin grup idare heyeti azalarının veya topyekûn grubum çekinecek korkacak hiçbir şeyle karşı karşıya bulunmadığı bir âlemde diktatörlükten bahse imkan var mıdır?

?Hakikat şudur ki dikta rejimine gidilmek istenirse en evvel bir silaha bir silahlı kuvvete dayanmak ihtiyacı duyulur. Halbuki Silahlı Kuvvetlerimizin en küçük birliğinin başında bulunan subayından en büyük kumandanlara kadar hiçbirisine bu zeminde bir anlaşma dahi hazırlayacak en ufak bir temas ve teşebbüs dahi olmamıştır. Böyle bir şey olsa idi çoktan meydana çıkardı. Bütün bu olayların cereyanı esnasında durumu hükümet olarak yetkililere emanet etmiş olduğumuz anlaşılmıştır kanaatindeyim...?

TARTIŞMALARI BİTİREN DEFİN VARAKASI

Konya İmam Hatip Okulu Fehri Arabi hocası Abdülmecit Ünlükul'un Urfa'da metfun kardeşi Said-i Nursî'nin cesedinin nakl-i kubur suretiyle Isparta'ya defnine müsaade olunmasına dair 4 Temmuz 1960 tarihli dilekçesi üzerine iş bu talebi is'af edilerek 12 Temmuz 1960 günü Afyon'a getirilmiş bulunan mevtaya ait tabut Afyon'dan teslim alınarak Isparta'ya getirilmiş ve aynı gün akşamı kardeşi Abdülmecit Ünlükul da hazır bulunduğu halde aşağıda imzaları bulunan kabre defnedildiğine dair iş bu zabıt mahallinde tanzim hep birlikte imza altına alınmıştır. Hazır bulunanlar Isparta Vali Muavini Besim Ulcay, Emniyet Müdürü Zeki Vural, Vilayet Jandarma Komutanı Zekeriya Kantekin, Merkez Kumandanı Yarbay Atamer, Merkez Hükümet ve Belediye Tabibi, mevtanın kardeşi Abdülmecit Ünlükul.


berbilraal
Yasaklı
13 Eylül 2006 00:18

muhalif hocam

gerçekleri görmezler bu komünist zihniyetli sol çarklı vatansever olduğunu zanneden paronoyaklar


muhalif
Yasaklı
13 Eylül 2006 00:26

kim onlar anlamadım berbilraal


berbilraal
Yasaklı
13 Eylül 2006 00:33

anlayan anladı hocam

sen kafanı yorma


muhalif
Yasaklı
13 Eylül 2006 01:18

emredersin


reserpin
Yasaklı
13 Eylül 2006 09:43

Sen kuş beyninle anladıktan sonra herkes anlar börbıl :))


reserpin
Yasaklı
13 Eylül 2006 09:47

Bilindiği gibi, 31 Mart Vakası, Nakşilerin ve değişik kesimlerden yobazların destek verdiği bir "Gerici İsyanı" olarak tarihe geçmiştir. 31 Mart Vakası'nın gerici kahramanı(!) Derviş Vahdeti, Nakşibendi tarikatından idi. Derviş'in çıkardığı "Volkan" gazetesine Saidi Nursi(kürdi) de yazıyordu. 1924'te hilafet kaldırılınca, İngilizlerin organize ettikleri Şeyh Sait isyanı başladı(1925). Bu olayda Nakşiler, doğuda birçok Türkmen-Alevi köyüne baskın yapmış, yakıp yıkmıştır. 1930'da Menemen'de ayaklanan yobazlar da öğretmen-yedek subay Kubilay'ı şehit ederek başını kesip sokaklarda dolaştırdılar. Bu isyanın başındaki Derviş Mehmet de Nakşibendi tarikatındandı.

31 Martçı Saidi Nursi(kürdi), 1925'te Şeyh Sait isyanıyla mahkum olmuştu. Saidi Kürdi, Nakşiliğe dayanan Nurculuğu yaymaya çalışan bir laiklik ve cumhuriyet düşmanıydı. Aslında hareketin özünde Türk düşmanlığı yatmaktaydı.

İşte Saidi Kürdi?nin takipçisi Fethullah Gülen de bu ekolün devamcısıdır.


yirmidördüncü_aresna
Müsteşar Yardımcısı
13 Eylül 2006 10:25

tam bir zaman gazetesi klasigi...

yahu tarafsız bır gazete yazsa buları hadı neyse ustunde 2 dakıkada olsa durup düşünebilinir ama yazan kım bızzat tarikatin yayın organı...

artı bu baslıkla su yazının ne ılgısı var koskoca yazıda Atatürkün adı sadece giriste bir cumlede gecıyor sonrada bır paragrafta o da yazıda anlatılan 60 ıhtılalıyle alakasız bır konuda. o cümle ve paragraf da de zaten kendı kendıne resmen bagırıyor benım bu yazıda işim ne dıye...

cümleye bak: Atatürk destek vermiş bunu nerden cıkardınız ee saidi nursi Atatürkün para için söz verdigini söylemiş...

işiniz gücünüz miş mış muş müş!

evet Atatürk de van da bir üniversite açılmasını istiyordu! ölmeden 1 yıl once de bunu şu sözlerle dile getirdi;

''Doğu bölgesi için Van Gölü sahillerinin en güzel bir yerinde ilkokulu ve nihayet üniversitesi ile modern bir kültür şehri oluşturmak yolunda şimdiden faaliyete geçilmelidir. ''

yukardakı cümleyi götürün bir ilkokul ögrencisine sorun bakalım Atatürk vanda bu tarikat liderinin istedigi gibi bir medrese mi istiyor yoksa çagdaş bir üniversite mi istiyor?

sunu da düşünmemek abes olur acaba bu tarikatin orda bır medreseyı hayata gecirmek gibi bir dilegi arzusu olmasa Atatürk vanda çağdaş modern bir kültür şehri kurulması ıcın verilmesi gereken zahmeti vasiyetine koyar mıydı?

ne için özellıkle Vanı 1937 dekı vasiyetine koydurdu?

sapla samanı her fırsatta bırbırıne karıstırıp kendıne hisse cıkarmaya çalısanlar ve onların en populer yayın organına yakışır bır senaryo...


muhalif
Yasaklı
13 Eylül 2006 16:51

reserpin ve aresnas

size kaynak gösteriyoruz

siz hala zaman gazetesi haberi diyorsunuz

insan bu kadar salak olmaz ki ya


oguzavsar
Yasaklı
13 Eylül 2006 17:28

mümkünatı yok anlatamazsın

seni burda kaç kişi okuyor ki okuyanların çoğu görevli

ne anlatacıksın nasıl anlatacaksın


yirmidördüncü_aresna
Müsteşar Yardımcısı
13 Eylül 2006 17:36

13 Eylül 2006 16:51 Düzenle Sil

reserpin ve aresnas

size kaynak gösteriyoruz

siz hala zaman gazetesi haberi diyorsunuz

insan bu kadar salak olmaz ki ya

muhalif

-----------------------------------------------------

salak lafını aynen sana ıade edıyorum muhalif efendi

almıssın elıne zaman gazetesını baska soyleyecek tek kelımen yok!

hangi belgede yazıyormus? daha okudugunu anlamaktan bıle acızsın

saıdı nursının mektubunda yazıyormus mektup nerde? yok!

paşanın menderese mektubunda yazıyormus? mektupta oyle bırsey yok ? ee tahrif edildi o bolumler cıkartıldı!

mış miş muş müş edebiyatı....

ciddi ciddi beklıyorum yakında bırınız cıkacak sunu da ıddıa edecek:

''Atatürk kendinden sonra koltuguna saidi nursının oturmasını vasıyet etmiş ama bu madde inönü tarafından vasıyetten cıkartılmıs! ''

''Atatürk şerri kanunlar getırecekmıs yahudi oyununa gelmiş!''

ee hadı beklıyoruz masallah bunlardan daha ıyılerını bulacak cevher var sizde!


istnbul2
Müsteşar Yardımcısı
13 Eylül 2006 18:01

insanlıktan uzak gerizekalı insanların yorumlarını okumak zorundamıyım ben yaa..her bulduğu fırsatta sevmediği gazeteye ve insanlara sataşan kudurmuş zihniyetler ne zaman adam olacak acaba.. neyse bediüzzamanın atatürkü sevmediğini bende düşünüyorum..


konusur
Müsteşar
13 Eylül 2006 19:48

evet cok anlamsız...


muhalif
Yasaklı
13 Eylül 2006 20:38

anlamlandıramayanlar ne demek istiyorlar acaba

Atatürk müslüman said nursi müslüman değil mi demek istiyorlar da anlam kuramıyorlar.

"müslümanlar birbirinin kardeşidir" (ayet)


bozoxx
Daire Başkanı
13 Eylül 2006 20:53

Bu ne yüzsüzlüktür anlamıyorum

Utanmasanız Atatürk te nur cu diyeceksiniz.

Kaynak diye gösterdiğin yazıyı kendin okudunmu?bence biraz oku ve nerede hangi cümlede ilişki kurdun bizede açıkla.

SİZLER RİSALE İLE FAZLA HAŞIR NEŞİR OLURKEN OKUMAYI,OKUDUGUNU ANLAMA ÖZELLİĞİNİZİ DE YİTİRMİŞSİNİZ.

Sapık islami düsünceleriniz ve cumhuriyet düşmanlıgınızı içinizde yaşayın dışarıya vurmayın.Sesiniz çıkmaya başladıgı anda İGRENCLEŞİYORSUNUZ.

Ancak bu şekilde dayanagı olmayan abuk sabuk fikirlerle Atatürk e hakaret etmeye devam edersiniz aynı şekilde karşılık bulursunuz.İsterseniz akıllı olun da yattıkları yerlerde insanları huzursuz etmeyelim...


nunu28
Müsteşar Yardımcısı
13 Eylül 2006 21:16

olur mu olur

Bu formda ATATÜRK'e

SOSYALİST imasında bulunanlar oldu daha ileriye gidenler

ona KOMÜNİST imasında bulundular

Atatürk'ün Türk Milliyetçisi olduğuna daha yeni farkına

varan Aklı Eveller

Atatürk'ü önce TURANCI,sonra da ÜLKÜCÜ yaptılar

bazı zır çahiller

Atatürk'ü SEBATAYİST hatta MASON dediler

Bazılarıda Atatürk DİNSİZ,ATEİST demesinler diye

NE KADAR DİNDAR OLDUĞUNU VURGULADILAR

Atatürk'e ağız buran kıran LİBOŞLAR

Atatürk aslında Liberal bir insanmış hatta Kapitalist ve

Kürüselleşmeden yana olduğunu söylediler

Oysa Atatürk bu toprağın bağrından çıkmış bu ülkenin

Örfü ve Kültürü ile yetişmiş

Türk Milliyetçisi,Anti Emperyalist,Halkçı,Laik bir insan

bunlardan da önemlisi DEVRİMCİ bir

TÜRK büyüğümüzdür.


nunu28
Müsteşar Yardımcısı
13 Eylül 2006 21:22

Bunlar olduktan sonra

Atatürk NURCU olmuş çok mu

Belki Atatürk de Dinler Arası Diyaloğu Savunuyordu!

Kim bilir.


konusur
Müsteşar
13 Eylül 2006 21:23

Oysa Atatürk bu toprağın bağrından çıkmış bu ülkenin

Örfü ve Kültürü ile yetişmiş

---

sence boyle birinin hiç namaz kılarken ,veya cubbeli bir şekilde resmi olmaz mı...


tanri_kut.tc
Aday Memur
13 Eylül 2006 21:33

hadi bre ordan başbuğ atatürk kürt saidi kaale almaz...onun seviyesine düşmez..atatürk ve örümcekler peh peh peh..


bozoxx
Daire Başkanı
13 Eylül 2006 21:49

SEN DİNİ İNANCLARINI YAPARKEN NAMAZ KILARKEN FALAM DEMEK FOTOGRAF CEKTİRİYORSUN KONUSUR?İLGİNÇ...

O ZAMAN SENİN BU TUHAF SORUNA BENDE AYNI TUHAFLIKTA BİR SORU SORAYIM.

HAŞA AMA PEYGAMBERİMİZİNDE FOTOGRAFI YOK AMA...

YOK YOK SORUYU SORAMAYACAGIM...ANLADIYSAN ANLARSIN...


konusur
Müsteşar
13 Eylül 2006 22:41

bozox, boyle mantık nasıl olur anlamıyorum...

1000 adet fotografı olan bir insanın, her anı albumlenen bir insanın fotografını istedik,

oyle bir mantık ile yaklastın ki olaya ,hiç fotgrafı olmayan bir insanla,hemde alemlere rahmet olarak gonderilen bir insanla karsılastırma yaptın...

cok ayıp ya gercekten... hatta komik...

Toplam 115 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi