elhamdulıllahi rabbil alemin vessalatu vessalamu ala rasulina muhammedin ve alihi vesahbihi ecma'in.sevgili kardeşlerim islam dininden bi haber yaşayan herkes bazı aslı astarı olmayan şeylere gönülden şeylere inanmış ve bunlara bu şöyledir bu böyledir dediğin zaman seni tekfir edecek kadar ve hatta "sen onları yok mu sanıyorsun,onlar gibi olabilir misin?Senin cürmün ne, ilmin ne?" derler.
subhanallah..sen, ben, biz ve herkes dinini yaşama gayesi içinde olsa, bunu kendine dert edinse ALLAHı razı etmek, cennetine girmek, ona halis ve saf islam dinini has kılarak ibadet etmek istese bu tür şeylere inanılır mı?herşeyde delil istemeyi unutmuşuz neden derseniz hazırcıyız.duydduklarımıza inanırız ve hata payı yoktur o insanın.hata yapamaz çünkü hoca deriz (!)
resuller bile hata yapmışlardır bakın kehf süresine bakın abese süresine yani bakın kurana.gavs ile alakalı bir ayet bir hadis varsa gelin bende sizin gavsınıza iman edeyim.
sevgili kardeşlerim islam fini tevhid dinidir bedir bu tevhid?zıttı şirktir.nedir bu şirk?sünnet dinidir nedir bu sünnet?zıttı bid'at.nedir bu bid'at?müşrik kimdir?şirk nasıl işlenir?kafir kimdir?kafir nasıl olunur?müslümanım dedin kurtuldun yok böyle birşey.islam dininin mihenk taşlarını oturttun mu?önce iman sonra amel.amelsiz iman, imansız amel olmaz.resulumuz 13 yıl tevhidi anlattı mekki sürelere bakın hiçbir emir yok sadeec ALLAHı hakkıyla bilmek ona ibadette hiçbir şeyi ortak koşmamak anlatıldı.sonra ALLAHın bizden ne istediği.
ALLAHı hakkıyla tanıyan ve ona hakkıyla ibadet eden kutublar mı gavslar mı?yaptıkları fiiller söylediği sözler kuran ve sünnete uyuyor mu?resulun yolundan mı sahabenin anladığı ölçüde mi anlamışlar bu dini bi bakmak lazım..peki nereden alacağız ilimi?kuran ve sünnetten.araştırın bakalım kurandan delil hadisten delil var mı tabiaat olaylarını bir kul yönetsin (!)
resuller bile tabiat yönetimini ele almamışlarken...
masumiyet83 demiş ki:
tasavvufta , insanlara zor anlarinda yetisip yardim eden ulu kimseleri niteleyen sifattir ama daha çok insanı kamil olan büyük din adamlarına denir abdulkadiri geylani gavsı azam olarak geçer BENİM BİLDİGİM KADARIYLA GAVS YOK ŞİMDİ AMA ONUN HALİFELERİ OLDGU SÖYLEYEN İNSANLAR VAR...
zor zamanımızda kimden yardım istemeliyiz?ölü bizi duyar mı?fatiha süresinde iyyakenabudu ve iyyakenestaın diyoruz anlamı ne tefsiri ne? subhanallah..dini kendize dert edinseniz papazlar gibi hahamlar gibi günah çıkarmaya ADIYAMAN a gitmezsiniz tevbe heryerde edilir elden tutma sarıktan tutma var mı kuran ve sünnette?resulden örnek var mı?dinde icat çıkarmayın.tevbe etmenin neresi kötü demeyin tevbe etmenin şartları ve nasıl yapılacağı öğretilmedi mi eksik mi bırakıldı birileri dinde eksik gördü onlar mı tamamlıyor?
ayetlere bakalım mı ölülerden yardım istemeyin onlar sizi duymaz duymuş olsalar bile cevap veremezler diyor ALLAH.
bunlar diyor ki onlar ölü değil ruhları var vs vs.getir delilini.bizim bilmediğimiz herşey kuranda öğretildi sünnet ile tamamlandı da sizin bildiğiniz bu ilmi nereden ALDINIZ?yoksa bu dinde eksikler görüp siz mi tamamlıyorsunuz?bu din eksik mi?bakalım maide süresine ALLAH diyor ki bugun dininizi kemale erdirdim ve sizin için islam dinini sectim diyor
sözü fazla uzatmak istemiyorum size biraz bilgi sunmak istiyorum..
arkadaşlar;gerek yazarlar olsun gerekse siyasi liderler olsun gerekse bizim başımızdaki bakanlar sorumlularımız ailemiz akrabamız eşimiz dostumuz kim olursa olsun bize İSLAM akidesinde dışında bir akideye dayatamaz ve davetini de edemez
islam akidesi nedir nereden alınır ve önemi nedir bilinmesi gereken bir konudur akide olmadan amel olayacağı gibi amel olmadan da akide oluşamaz ve İMAN ettim ve ediyorum denemez.herkim iman ediyorum diyorsa amelinden gözlenmelidir amelsiz iman da olmaz imansız amelde gecerli değerlidir.
akide demek kalbin sıkı sıkıya bağlanması ve onu kesinlikle kabul etmesidir.şeri olarak ise kalbin imani esaslarına ve temel inanc esaslarına sımsıkı bir bağ ile ve güçlü bir bağ ile kabul ederek bağlanmaktır.nedir bunlar ve nereden alınacak ve bağlanılacak?
hak olsun batıl olsun doğru olsun yanlış olsun herkesin bir akidesi vardır.birilerinin amacı ALLAHa kul olmak onu razı etmek ona yaklaşmak yaratılış gayesine uygun yaşamak değil ise onunda kendisine çizdiği bir yolu ve olmazsa olmaz dediği bir esasları vardırbu onun akidesidir.bilinmelidir ki islam akidesinin dışındaki tüm akideler CEHENNEMDEDİR
hristiyan olsun yahudi olsun mecusi olsun budist olsun solcu olsun faşist olsun herkesin bir akidesi vardır ve batıldır bunların yeri CEHENNEMDİR.suculuk buculuk ve hizipçilik yapmak İSLAM dininde yoktur.
akide kuran ve sünnetten alınır vahy ile bilinir ve iman edilir akideyi bilmek için ilim gerekir bu ilimde ikidir ALLAHı tam anlamıyla hakkıyla tanımak ve onu hakkıyla bilmektir sonra ALLAHın bizden ne istediği bilmek ona hakkıyla bizden isteklerine teslim olup razı olmaktır bu iki ilimi bilen kişi akidesinin oluşması için artık bilgileri beklemektedir.dediğim gibi buda ayettir resulun sünnetidir.
"Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik". nahl süresi 64.ayet
"(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik".nahl süresi 44.ayet
"İşte, o peygamberler, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. De ki: "Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur'an), bütün âlemler için ancak bir uyarıdır." enam süresi 90.ayet
akide akıl ile bilinir mi?akide akıl ile yol alır mı sorulara akıl sadece VAHY anlamaya bir vesiledir ve bu vesile en üstün bir aractır,binektir.herkes belirli bir dönem kendi kendine bir takım sorular sormuştur bu sorular nereden geldim nereye gideceğim bu dünyada işim var ölünce ne olacağım gibi sorulardır bu sorulara YANLIZ islam akidesi cvp verebilir oda VAHYdir anlamaya da akıla ihtiyac vardır.
bilgiye üç şekilde ulaşılır arkadaşlar vahy ile akıl ile ve duyu organları ile.ama şu gercek ki ALLAHın vahyi akıl ve duyu organları ile bir değildir her zmaan vahy önceliklidir.
AKİDE yanlızca KURAN ve sünnetten alınır hiçbir kimsenin görüşü hiçbir devlet adamın fikri hiçbir akıl hiçbir alim kuran ve sünnetin dışında bize bir akide dayatamaz kabul de ettiremez.
HAL BÖYLE İSE kitaplar yazarak,şiirler yazarak internet sitesi kurarak kendimizden daha takvalı gördüğümüz din ile haşr neşir birilerinin dediklerini etrafımıza yayarak ve bunu yaparken de SAHİH hadislerle delillendirmiyorsak AYETLERE dayanmıyorsa sadece akıl ile yorum ile ADET GELENEK VE GÖRENEKLERİ insanlara anlatıyor yazıyor ve sitemizde yer veriyorsak GERCEKTEN birilerini yoldan cıkarıyoruz BELKİ farkında olmadan...
birileri mezhep imamlarını tasavvufa bağlandığını iddia ediyorsa yine birileri çıkıp ebu azam ebu hanife için son ömrünün 2 yılı tasavvufa girmesem helak olacaktım diyorsa insanalrı tasavvufa davet ediyor şeyhıne davet ediyor bir takım suculuk buculuk ve bir takım isimlerle anılmaya cağrılıyorsa bu kişi SAPIKLIĞA düşüyordur. düşürülüyordur...
birileri kendilerine ben sofiyim ben solcuyum ben koministtim ben nurcuyum ben şucuyum bucuyum diyorsa neden ayrılığa düşüyorlar hepsinin gittiği yol birdir derler nereye gidyorlar AKİDELERİ ne?yaptıkları fiiller sünnete dayanıyor mu SAHİH delillerle söyleyin?
vahdeti vucudu yaymak isteyenler cebriye mezhebinin görüşlerini aramıza sızdıranlar cehmiye mezhebinin görüşlerini de aramıza sızdıranlar ANCAK VE ANCAK akidesi oluşmamış ve dinden haberi olmayan dini öğrenme ve yaşama gayesi olmayanalrı sapıtır ve birilerini de o yaptığı şeyler güzel geldiği içinde körü körüne SAVUNDURUR VE SAVUNURLAR....
kulli iradenin oldugunu cüzi iradeyi inkar edenler var günümüzde ALLAH zmandan ve mekandan münezzeh diyen var ALLAH göktedir arkadaşım mekanını kendi söylüyor ve bilgisini vermiş herkim ALLAH arşta değil derse KAFİRDİR.
taha süresi 5.ayet.secde süresi 4.ayet.yanına parantez açarlar bu ayetten maksat budur senin maksadını resulumuz öyle mi açıkladı?sen biliyorsun maksadı resulumuz bilmiyor mu?ALLAHın resulu her ayeti tek tek açıklamıştır ve sahabeler iman etmiştir cennetle müjdelenmiştir. mülk süresi 16.ayet bakalım GÖKTE OLANIN (ALLAH'IN) , sizi yerin dibine batırıvermeyeceğinden emin mi oldunuz? O zaman yer arsıldıkça sarsılır.
Yoksa ?SEMADA OLANIN (ALLAH) üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermesinden emin mi oldunuz? O zaman bu tehditin ne demek olduğunu anlarsınız. mülk 17ayet
Ebu Hanife (ra)'a: ?RABBİMİN SEMADA MI YERDE Mİ OLDUĞUNU BİLMİYORUM? diyen bir adamın hükmünü sordum. ?ŞÜPHESİZ O KAFİR OLMUŞTUR... ? Çünkü Allahu Azze ve Celle şöyle buyuruyor: ?RAHMAN ARŞIN ÜZERİNE İSTİVA ETMİŞTİR?
?ARŞIDA YEDİ KAT SEMANIN ÜSTÜNDEDİR? dedi. Bende dedim ki: O adam diyor ki tamam ?ARŞIN ÜZERİNE İSTİVA ETMİŞTİR? diyorum lakin ?ARŞIN SEMÂDA MI YERDE Mİ OLDUĞUNU? bilmiyorum, tekrar Ebu Hanife (ra) cevaben şöyle dedi. ?ARŞIN SEMADA OLDUĞUNU İNKAR ETTİMİ ŞÜPHESİZ Kİ O KÂFİR OLMUŞTUR.?
Allah zamandan ve mekandan münezzehtir sözü ilk defa Cehm bin Safvan adlı mel'un tarafından ortaya atılmış ve bu sözün bedelini idam edilerek ödemiştir. Daha önce bu sözü kullanan sahabe, tabiundan kimse yoktur. Ebu Hanife, Malik, Ahmed bin Hanbel, Şafii gibi alimler ?istiva ve arş? konusunda; Allah nerededir bilmiyorum, arşta ancak arş nerede bilmiyorum diyenleri tekfir etmişlerdir. (Sadece İmam Şafi: ?Bilmiyorsa mazur olabilir? demiştir.)
PEKALA BU MEL'UN KIMDIR BU İDDİAYI ATAN YANİ CEHMİYYE MEZHEBİ KURUCUSUDUR VE İmam Ebu Hanife tarafından kafir olarak nitelendirilen "Cehm bin Safvan" isimli bir adamın kurduğu bir fırkadır. Allâh hakkında ilk olarak "Allah heryerdedir" sözünü o başlatmıştır. O halde bu söz ne imam Ebu Hanifenin ne imam Şafiînin ne de diğer imamların söyledikleri bir söz değildir. Dolayısıyla "Allâh heryerde hazır ve nazırdır" sözü de Cehm bin Safvan'ın başlattığı söze dayanmaktadır...
kaderin cüzi iradesini inkar ediyorlar neymiş ALLAH böyle istedi ALLAH senin zina yapmanı ister mi hırsızlık yapmanı ister mi?istemez.o halde neden kaderimde var diyorsun cevabım ise senin onu yapacağını biliyordu ama yapmadan da sana bunun kötülüğünü bildirdi sende teslimolmalıydın müslüman teslim olan demektir.
ARKADAŞIM neyi savunuyorsun?neyi?islam dinini mi sofiliğimi nurculuğumu hristiyanlık yahudilik koministlik solculuk yada mevleviliği mi?mevleviliğin akidesi nedir esasları nedir resulumuz kafanıza bir kavuk giyin beyaz bir elbiseniz olsun eteğide olsun ayağınaza bir çizme bir eliniz yukarı diğer eliniz aşağı HAKTAN alın kullara verin DİYİN Mİ dedi?
bunu yaparken dayanağınız ne?dinde böyle bir şeyi neden icat ettiniz
YA SAHİDEN NEYİ ALIYORSUN HAKTAN NEYİ VERİYORSUN?
"ALLAHım senin bu dininde mevlevilik denen bir kavram olmalıydı döne döne zikir cekmeliydik giysilerimiz olmalıydı haktan alıp kullara dağıtmak olmalıydı sen bize bu dinde bunu var etmedin resulunde etmedi ama biz bunu DİNE soktuk ve bu bizim hoşumuza" mı gitti DİYENLERDENİZ...
arkadaşım ALLAHın dininde olan herşey ibadet ile isimlendirilir bu ibadetlerinde kesinlikle bir dayanağı vardır dayanağı yoksa bu ADETTİR GELENEKTİR cirkin bir bid'attir
mevlüt kandili kutlayanlar mirac kutlayanlar vs vs ameller bunun aslı astarı nedir?resulumuz 23 yıl resulluk görevinde her sene bir yaş aldı ve bugun benim doğum günüm bana mevlut okuyun bu günü ibadetle gecirin ve her sene de böyle yapın dedi mi yada sahabe bunu teklif etti mi?onlar bunu yapmadı da bize ne oluyor?mirac olayı mesela resulumuz mirac a cıktı geri döndü bu olayıda anlattı ve o an hemen kutlansaydı yada senesinde yada resulumuz telkin etseydi ARKADAŞIM ibadetlerde ölçü İTTİBADIR yani rehber ve dayanaktır kime göre nasıl ve ne şekilde yapmalıyız bunu BİLMELİYİZ.BİLMİYORSAK öğrenmeden yapmamalıyız yoksa yeryüzündekilerin yaptıkları bizi ALLAHIN yolundan sapıtır.
"Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar"enam süresi 116 ayet
"Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık". enam süresi 126.ayet
ARKADAŞLAR gerek kitaplarınızda gerekse sözlerinizde gerekse İNTERNET SİTELERİNİZDE hiçbirşeyi sahih delil olmadan anlatmayın yaymayın ve yazmayın yayınlamayın uydurulmuş hadislerin oldugunu unutmayın zayıf hadislerim oldugunu ravilerin sağlam olmadıklarını unutmayın büyük HADİS alimleri ALLAHın izni ile bunları temizlemiştir birileri bunu ısrarla ortaya koyuyor ALLAH bize yardım etsin herkes dinini en iyi şekilde öğrensin.
BİD'AT NEDİR?
İslam şeriatında aslı olmayan birşeyi icad etmek demektir. Lügat manası ise; dinde aslı olan birşeyi icad etmek demektir. Her kim İslam'da aslı olmayan yeni birşey ortaya atıp bunun İslam'dan olduğunu iddia ederse yaptığı şey sapıklıktır. İslam dini bu gibi sapıklıklardan uzaktır. Bu yeni şey ister itikadda, ister amelde, ister zahiri ve batıni sözlerde olsun farketmez.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:
«Her bid'at sapıklıktır.» (Buhari, Müslim)
«Her kim bizim emrimize uymayan bir iş yaparsa onun ameli geçersizdir.» (Buhari, Müslim)
Rasulullah (s.a.s)'i sevmek ve ona değer verip üstün tutmak, onun doğum gününde toplanıp zikretmek veya mevlid okumakla olmaz. Eğer bu amelde hayır olsaydı Rasulullah (s.a.s)'i bizden daha çok seven ve ona bizden daha çok bağlı olan ashab-ı kiram bu günü kutlardı. Rasulullah (s.a.s)'i sevmek ve ona değer vermek ancak ona itaat edip emrettiği şeyleri yapmak ve yasakladığı şeylerden kaçınmakla olur. Meşhur olan, şaban ayının onbeşinci gecesinde kılınan binlik namazı bid'attir. Bu ismi almasının sebebi; bin defa ihlas suresinin okunmasıdır. Bu namaz yüz rek'attır. Her rek'atta fatihadan sonra on kere ihlas suresi okunmaktadır. Recep ayının ilk cuma gecesinde (Regaib kandili) kılınan namaz bid'attir. Cumhuru ulema Regaib gecesi ve bu gece kılınan namaz hakkında rivayet edilen hadislerin sahih olmayıp batıl olduğuna şahitlik etmişlerdir. İmam Nevevi (r.a) Regaib namazı hakkında şöyle diyor: «Bu namaz kötü bir bid'attir. Sapıklıktır. Çirkin ve batıldır. «Kut'il Kulub» ve «İhya» kitablarında zikredilmesine aldanma.» Bunun gibi Receb ayının yirmi yedinci gecesini (Miraç kadili) kutlamak bid'attir. Çünkü İsra ve Mirac'ın Receb ayının hangi gecesinde olduğu veya sahabelerin bu geceyi kutladığına dair sahih bir rivayet yoktur. İbn-i Abbas (r.a)'ya isnad edilen Mirac kıssasında zikredilen şeylerin çoğu batıl ve sapık şeylerdir. Abbas (r.a) bu gibi rivayetlerden beridir.
önemli bir konuya değinmek gerekiyor diye düşündüm.tevhidi tam anlamıyla bilmiyor ve yaşayamıyoruz.inşaallah faydalı olacaktır..tevhidi inkar kafirlik ve amelde ise müşrikliktir...
tevhidin anlamını,hakıkatıni bilmeyen uygulamayan kişi maalesef ALLAH korusun sarıklı,cüppeli,carsaflı,namaz kılan,ahlaklı,yardımsever,oruc tutan,hacca giden bir MÜŞRİKTİR.önce tevhid olmalı olmazsa bütün amelleri boştur.ALLAH kuranda böyle buyuruyor...
kardeşlerim ALLAHın sıfatları zati ve subuti sıfatları vardır bilirsiniz buna değinmek istemiyorum ama şunu söylemeliyim ALLAH kendi isim ve sıfatlarını bir kula vermemiş ve sadece resulumuze merhamet sıfatını vermiştir delili ise kuran da müddesir süresindedir.Onun dışında bazıları gibi lütfen ALLAHın bu sıfatlarını kullarına indirmeyin yakıştırmayın..evet görüyoruz ama bu görme sıfatı ALLAHın sifatı değildir.duyuyoruz ama bu ALLAHın duyma sıfatına denk değildir..gizli sırlar varmış diyenlere de sesleniyorum!
EY KARDEŞİM gizli hiç birşey yoktur ALLAHın bildirdikleri müstesna. en büyük örnek kıyamet saati.diğer bir örnek arşını taşıyan 8 meleğin mahıyeti ve .adları vs.hakka süresi na bakabilirsiniz...kardeşlerim cebrailin adını mikailin adını israfil in adını azrailim adını biliyoruz peki hakka süresi 17.ayetteki 8 meleğin adını kim biliyor? kuran ı okumadan başka kıtapları anlayamayız tefsir okumadan hakıkatını bilemeyiz...sağlam kaynaklardan ayrılmamanızı ve bizlere ümmeti muhammede dua etmenizi isteriz.sadece bildirdiklerini biliriz.kimin?ALLAHın ve rasulunun s.a.v
YA RABBi mü'min kadın ve mü'min erkekleri affet mağfiret et.
(her kim mü'min kadın ve mü'min erkeklere dua ederse ALLAH mümin kadın ve mümin erkekler sayısınca sevap verir ( buhari ,müslim )
ALLAHın adına yemin olsun arkadaşlar!tevhidin uluhıyet kısmını kımse ınkar etmiyor ama ne yazıkkı rububiyet kısmında müşrik ve kafir olanlar var..onlara nasıl yaklaşırsak yaklaşalım ellerınde kurandan delilleri yok ama sahıh olmayan hadislerle yaşamaya ve vicdanlarını yatıştırıyorlar...bu nedenle ALLAHtan ilmimi artırmayı istiyor sizin için de mağfiret istiyorum...ALLAHIN DİNİNE YARDIM EDENE ALLAH da yardım eder,kım bir din kardeşinin sıkıntısını giderirse ALLAH da onun mahserde sıkıntısını giderir
Hamd, Alemlerin Rabbi Allah?a mahsustur. Salâtü Selâm, enbiyâların sonuncusu Resulullah?ın, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar, onları dost edinenlerin üzerine olsun.
İlimlerin en hayırlı ve üstün olanı Tevhid ilmi olduğu gibi; bu ilmin berraklığını gideren şüphe ve bid?atları temizlemek için Hak Ehlinin verdiği mücadele de cihatların en üstünüdür. Gafletin hüküm sürdüğü dönemlerde berrak İslâm akidesinden uzak bir takım ilim ve fikir adamlarının yönetimleri ele almalarıyla ümmet çöküşe sürüklenmiştir. .
Batılın süsüne dalan, onun inanç sisteminin öncülüğünü yapan bu insanlara karşı gerçekleri savunmak İslam Ehlinin, özellikle de Ehli Sünnet ve?l Cemaat?in ?Emri bi?l ma?ruf Nehy?i ani?lmünker? (iyiliği emretmek, kötülükten nehyetme) kılıcını kuşanmasını bir zorunluluk haline getirmiştir.
Kitap ve Sünneti bilen her Muvahhid bilir ki, ümmetin eski gücüne, izzetine ve de üstünlüğüne kavuşmasının tek yolu; bu kaynakları bulandıran batıl inançları, hurafe ve bidatları yok etmekten geçer. O halde İslam akidesinde yeri olmayan bu yanlış inançları beyan etmek Müslümanlar için bir görevdir.
İşte bu noktayı esas alarak dini yalnız Allah?a has kılmak ve İslamı kaynaklarıyla bilmenin ehemmiyetinin şuuru içinde Allah?tan kabul etmesini niyaz ederek elinizdeki bu risaleyi sizlerin istifadesine sunmuş bulunuyoruz. Şüphesiz tevfik Allah?tandır.
«Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım» (Zariyat, 56)
Yalnızca Allah?a kulluk etmek, ibadete sadece O?nu layık görmek. İşte bu, Nû?h Aleyhisselıam?dan, Nebîmiz Muhammed (S.A.V.)? e kadar gelen tüm enbiyâların Tevhid anlayışıdır.
Tevhid, Ehl-i Sünnet ve?l-Cemaat akidesinin en önemli noktası olduğundan, eksiksiz olarak bilinmesi gerekir. Böylece ifade ettiği anlam kısımlarını da kuşatır, lafız ve mâna bir bütün teşkil eder. Bu da şu iki kurala uygun olmalıdır;
(1) Tevhid?in nazari kavramlarını delilleriyle, Allah?ın Kitabı ve Rasûlü (S.A.V.)?in sünnetinden ve de sahih aklî hareketle idrak edilmesi.
(2) Bunun Allah kullarının amellerinde, belirgin bir şekilde ortaya çıkması için hayata uygulanması.
Tevhid, nazari kavramları bakımından; İsim ve Sıfat, Uluhiyet ve de Rububiyet Tevhidi olmak üzere üç kısma ayrılır.
RUBUBİYET TEVHİDİ
Allah?ın ?Rabb? ismi celîline nisbettir. Rububiyet kelimesi lügat itibariyle, terbiye edici, yardımcı, mâlik, islah eden, efendi, vali gibi anlamlara gelmektedir. Terim itibariyle de, Allah?ın insanları yarattığına, onlara rızık verdiğine, diriltip öldürdüğüne, Allah?ın kazâ, kaderine ve de zatında vahdâniyetine, birliğine iman etmektir.
Bunun delillerinden bazıları ise şu ayetlerde görüldüğü gibidir:
«Hamd Alemlerin Rabbi Allah?a mahsustur»
«Yaratma ve emir O?nun değil midir?»
«Yeryüzünde olan her şeyi sizin için yarattı»
«Şüphesiz ki Allah rızkı verendir. Kuvvet sahibidir, Metîn?dir»
İkram sahibi olan Allah?ın Rububiyetinde şüphe edecek cahillere şunu söyleyebiliriz; îzan sahibi bir insan tesirsiz hiçbir şeyin, hiçbir fiilin kendiliğinden oluşumunu ve de bir yaratıcı olmadan mahlukatın varlığını da kabul etmez. Bir iğne gördüğümüzde nasıl onu bir vücuda getiren olduğunu bir sanatkârın onu yaptığını anlıyorsak, bu muazzam ve akıllara durgunluk veren kainatın kendiliğinden olduğunu asla düşünemeyiz. Bir yaratıcı olmadan böyle bir düzenin olması mümkün değildir. Ayrıca böylesi bir evreni yaratan, onu terbiye eden Varlığın elbette kusursuz, yegâne hüküm ve hikmet sahibi olması gerektir. Şayet O da mahluk olsaydı yaratıcısına ihtiyaç duyardı ki bu acziyettir, âciz olanın da böylesi bir kainatı yarattığı iddiası kesinlikle tasdik edilesi bir gerçek değildir. Tüm noksanlıklardan uzak olan Allah, şüphesiz yüceler yücesidir.
«Allah?ın Rububiyetinin delilleri saymakla bitmez, Onlar, yaratan olmaksızın mı yaratıldılar yoksa yaratanlar kendileri midir?» (Tur,35)
Mekke müşrikleri bu tevhidi kabul etmişlerdi. Yahudiler, Hıristiyanlar ve benzeri diğer kavimler de aynı tevhidi ikrar ediyorlardı. Bu tevhidi eskiden Dehriler ile çağımızda Ateistlerden başka hiç kimse inkar etmemiştir. Bu Kur?ân?da, «Onlara (müşriklere) ?gökleri ve yeri kim yarattı?? diye sorarsan kesinlikle, ?Allah? derler» (Lokman, 25) şeklinde yer alır.
èMüşrikler, Allah?ın Rabb oluşunu kabul ediyorlar ancak ibadette, medet ummada, sevgide, itaatte tapındıkları ilahlarını, Allah katında onların birer şefaatçileri olduklarını iddia ederek ortak koşuyor, böylece onları Allah?a denk tutuyorlardı. Her şeyin yaratıcısı olarak Allah?a inanmalarına rağmen müşrik olma sıfatları kendilerinden kalkmıyordu!
«Onlar, Allah?ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar, ?Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir? derler. De ki: ?Göklerde ve yerde, Allah?ın bilmediği bir şeyi mi O?na haber veriyorsunuz?? Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir» (Yunus,18) maalesef kardeşlerim onlarda derler ki ALLAH İSTESE bildirmez mi?oysakı gaybın anahtarları ALLAH KATINDADIR lakın nebilerine sadece bildirmiştir vahy ile...bazende bire bir.mesela hz musa ile konuşmuştur...kardeşlerim ALLAH dilediği gaybı sadece resulune bildirir ve bildirdi.KURAN dır..hadis ve hadisi kutsilerdir.birde kardeşlerim hadislerde lütfen sahıh şartı arayın.yani hadis alimlerinin senedi olsun 6 imamlar nesai,ibn mace,ebu davut tirmizi,buhari,muslım
Tevhid?in bu kısmı insanı İslam?a dahil etmediği gibi kanını, malını ma?sum kılıp onu cehennem azabından da kurtarmaz. O ki insan, Tevhide bir bütün olarak sarılsın!..
ULUHİYET TEVHİDİ
Uluhiyet, ?ilah? kökünden türemiş bir kelimedir. Kendisine itaat edilen Ma?bud anlamındadır. ?İlah? kelimesi Allah hakkında kullanılabilir, «Allah, O?ndan başka ilah olmayan, Hayy (diri), Kayyûm?dur (yarattıklarını her an gözetendir)» (A?li imran, 2)
Terim anlamıyla Uluhiyet; namaz, oruç, zekat, hac ve kurbanda, duâda, adakta, korkuda, ümit ve sevgide, ibadet ve itaatte sadece Allah?ı birlemek, bu ibadetleri yalnız O?nun için yapmaktır. Bunu yapan mü?minler, sadece Allah?a itaat etmek ve O?nun rızasını kazanmak için yaparlar.
Bu tevhidin gerçekleşmesinde gerekli iki unsur vardır,
(1) İbadetleri kullardan herhangi birine değil, yalnız Allah?a has kılmalı, Allah?a mahsus olan isim ve sıfatları kullara izafet etmemelidir. Mü?min yalnız Allah?a ibadet eder. Allah?tan başkası için asla namaz kılmaz, secde etmez, yalvarıp yakarmaz. Allah?tan başkasıyla yemin etmez, adakta bulunmaz ve Allah?tan başkasına tevekkül etmez.
(2) İbadetin, Allah?ın emirlerine itaate sevketmesi, yasaklarından alıkoyması ve Nebi?si (S.A.V.)?in Sünneti?ne uygun olması gerekir. Tevhid-i Uluhiyetin zorunlu kıldığı en önemli unsur, insanın tam anlamıyla Kitap ve Sünnete teslim olmasıdır. İşte Kelime-i Tevhid?in; anlamı budur.
Allah?a ibadet; itaat ve emirlerine boyun eğmekle olur. Bu da Lâ ilâhe ill?allah kelimesinin gerçekleşmesidir. Allah Rasûlü?ne uymak, O?nun emir ve yasaklarına itaat etmek, Muhammed (S.A.V.)?in Allah?ın Rasûlü olduğunu gerçekten kabul etmiş olmaktır. Bu iki temel husus Müslümanın ancak kendisiyle kurtuluşa ereceği bir esastır. Müslümana vacip olan, hükümde Allah ve Rasülü?nden başkasına baş vurmamak ve başkasının hükmüne razı olmamaktır.
«Emrolunduğun gibi, dosdoğru ol!» (Hud,112) Allah azze ve celle, Rasulüne istikamet üzere olmasını emretmiştir. Bu da ancak Kitap ve Sünnet doğrultusunda amel etmekle mümkündür. Kur?an ve Sünnetin dışındaki yollar sapıklığa götüren yollardır. Sonunda da cehennem ateşi vardır. (Allah korusun)
?Tevhid-i Ulûhiııet?i destekleyen hususlar
Fİhlas: Kulun tüm sözlerinde zahir ve batın amellerinde tek dileğinin Allah?ın rızası olup başkasına önem vermemesi, makam mevkii hırsı olmadan ve insanların övgüsünü göze almadan kulluk etmesidir. Şirk, ihlasa aykırıdır. Kalpte riyânın olması için, ihlassız olmak yeter. Riyâ, amelde Allah?tan başkasının beğenisini kazanma isteğidir ki, bu da küçük şirkdir!
FTevekkül: Kökü, ?vekâlet?tir. Her şeyde vekile itimat edip güvenme anlamına gelir. Allah?a tevekkülün gerçek anlamda tahakkuk ede bilmesi için, önce Allah?tan başkasının; tağutun tümden inkar edilmesi ve Allah?ın emrettiği vesilelere yapışılması gerekir Bundan dolayı, tevekkül için; sebepleri inkar ederek amel etmek? denilir. (Sebepleri devre dışı bırakmamak ancak onlara da değil Allah?a güvenmek).
FMuhabbet: Allah sevgisi, uluhiyet tevhidinin gerektirdiği en önemli hususlardan olup onun özel bir makamıdır. Sahibine müjdeler olsun!
FHavf ve recâ: Korku ve Ümit, tevhidin temel esaslarındandır. Müslümana farz olan, başkasından değil yalnız Allah?tan korkmasıdır.
Korkunun yeri kalptir ancak izleri insanın davranışlarında ortaya çıkar, Mü?min korku içerisinde olduğu sürece hayırdadır. Korkusu gidince sapıtır ve şaşkınlığa düşer. Allah?tan başkasından korkmak, rezilliklerin en alçağıdır. İnsanın fitneye düşmesi, ihlasına halel gelmesi gibi hallerde bu korku düşer.
FSabır: Sürekli türlü belalara maruz olması hasebiyle sabır, önemli esaslardan sayılır. Sabrın; öfkede, itaatte, günahtan kaçınmada ve de Allah?ın takdirinde olmak üzere bazı türleri vardır.
Müslümanın sabrından dolayı kendisine hayırlı bir karşılık, bir çıkış yolunun olduğuna inanması, başına gelen belaları hafif görmesi gerekir. Zira bazı musibetler diğerlerinden daha ağırdırlar.
FŞükür ve Hamd: İmanın, yarısı şükür, yarısı da sabırdır şeklinde bir tanım vardır. Şüphesiz kul, her zaman Rabbini hamdetmelidir. Şükür de Allah nimetlerinin kulun dilinde, eserinin ikrarıdır. Hamd hem nimet, hem de musibet için; şükürse yalnız nimete yapılır.
FAllah için öfkelenmek ve O?nun için kıskanmak: Müslüman nasıl Rabbi rızası için severse öfkelenmesini de O?nun rızası için kılar. O?nun hudutları çiğnendiği zaman kesinlikle hiddetlenir. Kıskanma hakkında ise, Rasûlullah (S.A.V.) ?Allah kıskanır, Mü?min de kıskanır. Allah?ın kıskanması, haram kıldığı şeyleri kulun yapmasıdır? buyurmuştur (Buhari, Müslim) .
Kulun Rabbi için kıskanması şunları gerektirir;
* Söz ve fiillerini Rabbinden başkası için yapmaması,
*Allah?a, sâ?yu tâat?ten hâlî (tâatsiz) geçen zamanları kıskanması. Çünkü Müslüman için vakit çok kıymetlidir her ânı değerlendirilmelidir,
*Allah?ın yasaklarına düştüğü veya O?nun hakkını edâ etmede ihmalkâr davrandığı zamanlara müte?essif olur, üzülür ve pişmanlık duyar.
FDuâ: Duâyı tamamıyla Allah?a mahsus kılmalıdır. Duâ, kulun dünya ve ahiret işlerinde Rabbinden kendisine yardımcı olmasını dilemesidir. Duânın çok önemi ve anlamı vardır: Allah?a muhtaç olduğunu açığa vurmak, güç kuvvet ve tasarruftan acziyetini ikrar ederek nefsini soyutlayıp bu yüceliği Allah?a vermektir. Duâ kulluğun ve insan olarak zayıflığımızın alâmetidir. Duâda Allah?a övgü ve O?nu, ziyade Kerem sahibi görme vardır.
Fİstiğâse: Yardım, kurtuluş ve belaların giderilmesini dilemektir. Bu ise Allah?a mahsus olduğundan O?ndan başkası için olmaması gerekir.
İstiğase biri haram diğeri meşru olmak üzere iki kısımdır,
*Meşrû (Mubah) İstiğâse: Kulların güçlerinin yettiği, suda boğulmak üzere olan kimsenin yardım istemesi gibi bir durumda onlardan yardım istemektir. Bunun meşruluğunda ise şüphe yoktur.
*Haram İstiğâse: Kulun gücünün üstünde olan bir şeyi, ondan dilemektir. Bu, hiç bir kula izafetinin câiz olmadığı, yalnız Allah mahsus bir haktır. Ölülerden yardım dilemek bu ölüler kim olurlarsa olsunlar, (hem konu, hem de içerik olarak) haramdır.
Şefaât: Şefaat, mağfiret talep eden kişinin, şefaatçinin duası ile ihtiyacını Allah?a arz etmesidir.
Yine bu da ikiye ayrılır,
*Şer?an sahih olan şefaat: Allah?ın izniyle gerçekleşecek şefaâttir. O?nun izni olmadan asla gerçekleşmez.
*Şirk olan şefaat: Kim olursa olsun, ölülerden şefaat dilemek, medet ummak buna örnektir. Çünkü ölülerden şefaat bekleyenler, ölülerin bir şeye güçlerinin yeteceğine inanan kimselerdir ki bu kesinlikle caiz değildir. Onlardan şefaat dileyenler adak ve kurban gibi amellerle onlara yakınlaşmayı hedeflerler. (Allah korusun)
FTevessül: Allah?tan, bir vesile edinerek şefaât istemek; dinî veya dünyevî ihtiyacının giderilmesini talep ve niyaz etmektir. Kul, edindiği vesileyle Allah?a yakın olmayı umar, O?ndan ihtiyacını gidermesini ister.
Kur?ân ve Sünnette sabit olan sahih tevessül: kulun yalnız Allah?ın rızasını gözeterek yaptığı salih ameller, hayatta olan salih bir kuldan kendisi için duâda bulunmasını talep etmesi gibi vesileler edinmek suretiyledir. Öte yandan; [?...falan?ın hürmetine?, ?...filan?ın himmetiyle? gibi] kim olursa olsun şahısların zatlarıyla, makamlarla, mevkilerle vesile edinmek şeklindeki tevessül ise, ne Allah?ın Kitabı?nda ne de Rasûlü?nün Sünneti?nde yeri olmayan birer bidattırlar ki, bunlardan sakınmak farzdır.
FYemin: Kendisine yemin edilenin yüceltilmesidir. Tâzim (yüceltme) ise bir tür ibadettir. İbadet de ancak Allah?a yapılır. Allah?tan başkası adına yemin etmek şirktir, kendisine yemin edilen şeyi Allah?a eş tutmaktır. Bu da tevhid akidesine zarar verir. Allah Rasulü (S.A.V.) ?Kim Allah?tan gayrısıyla yeminde bulunursa, şirk koşmuş (Allah?a eş tutmuş)tur? buyurmuşlardır (Sahihtir, Ebu Davud).
FBesmele: Her söz ve işe Allah?ın adı ile başlamaktır. Allah?tan başkasının adıyla başlamak caiz olmadığı gibi, ?Allah ve halk adına? demek gibi O?nun adıyla beraber başkalarının da adını anmak caiz değildir.
FNezir (Adak): Müslümanın aslında kendisine vacip olmayan bir ameli, Allah rızası için yapmayı kendisine vacip kılmasıdır. Nezrin Allah?tan başkası için yapılması da; bir ibadet olduğu için câiz değildir. Daha önce geçtiği gibi Allah?tan başkasına hiçbir zaman ibadet edilmez:
èUluhiyet tevhidi, Allah azze ve celle?nin tebliği için Peygamberler gönderdiği, Kitaplar indirdiği, uğruna Cennet ve Cehennemi yarattığı, yine bunun için cihadın meşru kılınıp muvahhidlerle müşrikler arasında savaşlar verilen tevhidin en üstün mertebesidir. Bu tevhid akidesine sahip olmadan ölenler; müşrik olarak hayatlarını noktalayarak ebedi Cehennemi seçmek suretiyle hüsrana uğrayacak, dünya hayatları boşa gidecek kimselerdir! (Allah korusun!)
Özetle: Müslümanın, izzeti; ibadet ve sevgisini başkasına değil yalnız Allah?a mahsus kılarak araması, Allah korkusunu tüm korkulara tercih etmesi, mutlak surette itaata layık Allah?tan başka kimseyi tanımaması ve sözünde, duâsında, nezrinde, yemininde kısaca tüm ibadetlerinde hiç bir şeyi O?na eş koşmadan, hakimiyeti yalnız Allah?a vererek dosdoğru bir kul olmak Uluhiyet tevhidinin kapsadığı hususlar arasında yer alır! (Allah bizleri buna muvaffak kılsın)
İSİM VE SIFAT TEVHİDİ
Allah?ın İsim ve sıfatlarını konu eden tevhidin , bu kısmının özü, Allah azze ve celle?nin Kur?ân ve Sünnette bildirilen isim ve sıfatlarının tümünü olduğu gibi ispat ve ikrar etmektir.
Bu konuda Selef?i Salihin?in, sahabe ve tâbiin?in dayandığı esas; Allah azze ve celle?nin Kur?ân?da bildirdiği ve Rasûlullah (S.A.V.)?in sünnetinde yer alan sahih delillerden öğrendiğimiz, tüm isim ve sıfatları: iptal (tâ?til), kullarınkine benzetme (teşbih), kullarınkiyle bir görme (tecsim), değiştirme (te?vil) yapmaksızın bildirildiği gibi ikrar etmek şeklindedir.
«O?nun benzeri hiçbir şey yoktur. O Semî (işiten) ve Basîr (gören)?dir» (Şurâ,11)
«Benzeri hiçbir şey yoktur» ayeti, Allah?ın sıfatlarının mislinden söz etmek isteyen ve O?na bir keyfiyyet biçmek isteyen (Müşebbihe, Mücessime vs. gibi)?lere bir reddiyedir. ?O Semî (çok işiten) ve Basîr (gören)?dir» ayetin bu kısmı ise, Allah?ın sıfatlarını iptal, tevil ve tahrif eden (Muattile, Cehmiye, Mutezile vs. gibi)?lere bir cevaptır. Selef-i Salihîn (Allah?ın rahmeti üzerlerine olsun) şeriatın naslarıyla sabit olanı ayrıntılarıyla kabul eder ve kabul etmediğini de genel olarak ayrıntılarına girmeden reddederdiler.
Onlar, Allah hakkında duymak ve görmeyi ispat ederlerken, kullara benzetmeyi de (teşbih) O?nun mukaddes kemaline aykırı olduğu için toptan reddettiler. Görülüyor ki, Selefin yolu iki batıl (te?vil ve tâ?til) arasındaki tek hak yoldur. Bunlardan biri Allah?ın sıfatlarını kullarınkine benzetiyor (teşbih, tecsim), diğeri de bu sıfatları yok kabul ederek iptal (ta?til, te?vil )?e kaçıyor.
«Allah?ı gereği ve lâyıkı vechiyle takdir etmediler...» (Zümer, 67)
Sıfaları kullarınkine benzeten (Müşebbihe, Mücessime vb.): puta; sıfatları iptal eden (Muattile, Cehmiye vb.) de yokluğa/adem?e kulluk etmektedirler. İsim ve sıfatları Kur?ân ve Sünnet?te yer aldığı şekliyle kabul eden (Ehli Sünnet Ve?l-cemaat) ise, göklerin ve yerin ilahı olan Allah?a kulluk etmektedir.
İsim ve sıfat tevhidi şu esaslar üzerine bina edilir,
*Allah azze ve celle?nin isim ve sıfatları, naslar (Kur?ân?ı Kerimden ayetler, Sünnetten sahih hadisi şerifler)?le belirtilmiştir.
*Allah?ın isim ve sıfatlarında teşbihten kaçınmalı, bunlara olduğu gibi inanıp kullarınkine benzetmeyi kesin olarak inkar etmeliyiz.
*Allah?ın sıfatlarının keyfiyetini (nasıllığını) araştırmaktan kesinlikle sakınmalıyız.
«O, kulların yapmakta oldukları ve önceden yaptıklarını bilir. (O?na hiçbir şey gizli kalmaz) O?nun dilemesi hariç, insanlar O?nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler» (Bakara, 255).
Allah?ın isim ve sıfatlarının anlamı, sözlük anlamıyla hepimizce bilinen bir gerçektir. Ancak gerçeği Allah azze ve celle kendi katında bir ilim olarak saklı tutmuştur. Allah bize isim ve sıfatlarını bildirmiş, fakat bunun keyfiyetini (nasıllığını) haber vermemiştir.
İmam Mâlik Radıyallahu anhu zamanındaki ve de kendinden önceki tüm ilim ehli gibi «Rahman Arş?a istivâ etti» (Tâhâ, 5) ayetinden sorulduğunda: ?İstivâ bilinir (malum); nasıllığı bizce bilinmez (keyfiyeti meçhul); buna iman etmek vacip; hakkında soru sormak ta, bidattır? yanıtını vererek bu konudaki Ehl?i Sünnet Ve?l-cemaat akidesini bizlere bildirmiştir. Tevfik Allah?tandır.
Sahabe ve Tâbün?in metodunun özünde te?vilden kaçınmak vardır. Çünkü te?vil bir sıfatı iptal edip yerine başka bir sıfatı kabul etmektir, bir tahriftir.
Kitap ve Sünnette bildirilen isim ve sıfatları Cehmiyye ve Mu?tezile iptal ve te?vile gitmişlerdir; ?Yed?i ?nimet?, ?istivâ?yı ?istita? (Güç kullanıp hükmü dışında olmayan bir şeyi sonradan hükmüne geçirmek için kullanılır) şeklinde tahrif yaparak Ebu Hanife, İmam Şâfî, İmam Mâlik, İmam Ahmed?in de (Radıyallahu Anhum) içlerinde bulunduğu Selefi Salihin?in yolunu terk etmişlerdir.
Onlar bu ve benzeri dalâlet ehli felsefecilerin te?villerinden uzak durmuşlardır. Biz de Sahabe ve tâbîinin itikad ettikleri gibi itikad ederiz. Çünkü onlar, nübüvvet çağına bizden daha yakın olmaları nedeniyle, diğerlerinden daha çok bilgili ve anlayışlıdırlar. Nehir, kaynağına yaklaştıkça daha duru ve berrak akar!
Onların; teşbih, tâ?til, tecsim ve te?vil?i reddetmesinin nedeni Rasulullah (S.A.V.)?den öyle öğrenmeleridir!
èİşte bunun için, İmam Ebu Hanife, İmam Şâfî, İmam Mâlik, İmam Ahmed, Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesâi, Ebu Davud, Sevrî, Süfyan İbn Uyeyne ve İbni Huzeyme vb. gibi ümmetin ulemâsı bu akideyi korumaya ömürlerini verdiler ve İslâmı, O?nun akide yapısını günümüze kadar aynı saflıkta ulaştırdılar. Dini cahillerin elinde bir oyuncak olmaktan kurtardılar (Allah hepsinden razı olsun).
?Sallallahu alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve Sahbihi ecmâîn?
VE?L-HAMDÜ LİLAHİ RABBİ?L ALEMİN dualarınızı bekliyorum inşaallah.amacımız sadeec saf dini yaymak ve bazı din tüccarlarından ümmeti sakındırmaktır.
elhamdulıllahi rabbil alemin vessalatu vessalamu ala rasulina muhammedin ve alihi vesahbihi ecma'in.sevgili kardeşlerim islam dininden bi haber yaşayan herkes bazı aslı astarı olmayan şeylere gönülden şeylere inanmış ve bunlara bu şöyledir bu böyledir dediğin zaman seni tekfir edecek kadar ve hatta "sen onları yok mu sanıyorsun,onlar gibi olabilir misin?Senin cürmün ne, ilmin ne?" derler.
subhanallah..sen, ben, biz ve herkes dinini yaşama gayesi içinde olsa, bunu kendine dert edinse ALLAHı razı etmek, cennetine girmek, ona halis ve saf islam dinini has kılarak ibadet etmek istese bu tür şeylere inanılır mı?herşeyde delil istemeyi unutmuşuz neden derseniz hazırcıyız.duydduklarımıza inanırız ve hata payı yoktur o insanın.hata yapamaz çünkü hoca deriz (!)
resuller bile hata yapmışlardır bakın kehf süresine bakın abese süresine yani bakın kurana.gavs ile alakalı bir ayet bir hadis varsa gelin bende sizin gavsınıza iman edeyim.
sevgili kardeşlerim islam fini tevhid dinidir bedir bu tevhid?zıttı şirktir.nedir bu şirk?sünnet dinidir nedir bu sünnet?zıttı bid'at.nedir bu bid'at?müşrik kimdir?şirk nasıl işlenir?kafir kimdir?kafir nasıl olunur?müslümanım dedin kurtuldun yok böyle birşey.islam dininin mihenk taşlarını oturttun mu?önce iman sonra amel.amelsiz iman, imansız amel olmaz.resulumuz 13 yıl tevhidi anlattı mekki sürelere bakın hiçbir emir yok sadeec ALLAHı hakkıyla bilmek ona ibadette hiçbir şeyi ortak koşmamak anlatıldı.sonra ALLAHın bizden ne istediği.
ALLAHı hakkıyla tanıyan ve ona hakkıyla ibadet eden kutublar mı gavslar mı?yaptıkları fiiller söylediği sözler kuran ve sünnete uyuyor mu?resulun yolundan mı sahabenin anladığı ölçüde mi anlamışlar bu dini bi bakmak lazım..peki nereden alacağız ilimi?kuran ve sünnetten.araştırın bakalım kurandan delil hadisten delil var mı tabiaat olaylarını bir kul yönetsin (!)
resuller bile tabiat yönetimini ele almamışlarken...
masumiyet83 demiş ki:
tasavvufta , insanlara zor anlarinda yetisip yardim eden ulu kimseleri niteleyen sifattir ama daha çok insanı kamil olan büyük din adamlarına denir abdulkadiri geylani gavsı azam olarak geçer BENİM BİLDİGİM KADARIYLA GAVS YOK ŞİMDİ AMA ONUN HALİFELERİ OLDGU SÖYLEYEN İNSANLAR VAR...
zor zamanımızda kimden yardım istemeliyiz?ölü bizi duyar mı?fatiha süresinde iyyakenabudu ve iyyakenestaın diyoruz anlamı ne tefsiri ne? subhanallah..dini kendize dert edinseniz papazlar gibi hahamlar gibi günah çıkarmaya ADIYAMAN a gitmezsiniz tevbe heryerde edilir elden tutma sarıktan tutma var mı kuran ve sünnette?resulden örnek var mı?dinde icat çıkarmayın.tevbe etmenin neresi kötü demeyin tevbe etmenin şartları ve nasıl yapılacağı öğretilmedi mi eksik mi bırakıldı birileri dinde eksik gördü onlar mı tamamlıyor?
ayetlere bakalım mı ölülerden yardım istemeyin onlar sizi duymaz duymuş olsalar bile cevap veremezler diyor ALLAH.
bunlar diyor ki onlar ölü değil ruhları var vs vs.getir delilini.bizim bilmediğimiz herşey kuranda öğretildi sünnet ile tamamlandı da sizin bildiğiniz bu ilmi nereden ALDINIZ?yoksa bu dinde eksikler görüp siz mi tamamlıyorsunuz?bu din eksik mi?bakalım maide süresine ALLAH diyor ki bugun dininizi kemale erdirdim ve sizin için islam dinini sectim diyor
sözü fazla uzatmak istemiyorum size biraz bilgi sunmak istiyorum..
arkadaşlar;gerek yazarlar olsun gerekse siyasi liderler olsun gerekse bizim başımızdaki bakanlar sorumlularımız ailemiz akrabamız eşimiz dostumuz kim olursa olsun bize İSLAM akidesinde dışında bir akideye dayatamaz ve davetini de edemez
islam akidesi nedir nereden alınır ve önemi nedir bilinmesi gereken bir konudur akide olmadan amel olayacağı gibi amel olmadan da akide oluşamaz ve İMAN ettim ve ediyorum denemez.herkim iman ediyorum diyorsa amelinden gözlenmelidir amelsiz iman da olmaz imansız amelde gecerli değerlidir.
akide demek kalbin sıkı sıkıya bağlanması ve onu kesinlikle kabul etmesidir.şeri olarak ise kalbin imani esaslarına ve temel inanc esaslarına sımsıkı bir bağ ile ve güçlü bir bağ ile kabul ederek bağlanmaktır.nedir bunlar ve nereden alınacak ve bağlanılacak?
hak olsun batıl olsun doğru olsun yanlış olsun herkesin bir akidesi vardır.birilerinin amacı ALLAHa kul olmak onu razı etmek ona yaklaşmak yaratılış gayesine uygun yaşamak değil ise onunda kendisine çizdiği bir yolu ve olmazsa olmaz dediği bir esasları vardırbu onun akidesidir.bilinmelidir ki islam akidesinin dışındaki tüm akideler CEHENNEMDEDİR
hristiyan olsun yahudi olsun mecusi olsun budist olsun solcu olsun faşist olsun herkesin bir akidesi vardır ve batıldır bunların yeri CEHENNEMDİR.suculuk buculuk ve hizipçilik yapmak İSLAM dininde yoktur.
akide kuran ve sünnetten alınır vahy ile bilinir ve iman edilir akideyi bilmek için ilim gerekir bu ilimde ikidir ALLAHı tam anlamıyla hakkıyla tanımak ve onu hakkıyla bilmektir sonra ALLAHın bizden ne istediği bilmek ona hakkıyla bizden isteklerine teslim olup razı olmaktır bu iki ilimi bilen kişi akidesinin oluşması için artık bilgileri beklemektedir.dediğim gibi buda ayettir resulun sünnetidir.
"Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik". nahl süresi 64.ayet
"(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik".nahl süresi 44.ayet
"İşte, o peygamberler, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. De ki: "Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur'an), bütün âlemler için ancak bir uyarıdır." enam süresi 90.ayet
akide akıl ile bilinir mi?akide akıl ile yol alır mı sorulara akıl sadece VAHY anlamaya bir vesiledir ve bu vesile en üstün bir aractır,binektir.herkes belirli bir dönem kendi kendine bir takım sorular sormuştur bu sorular nereden geldim nereye gideceğim bu dünyada işim var ölünce ne olacağım gibi sorulardır bu sorulara YANLIZ islam akidesi cvp verebilir oda VAHYdir anlamaya da akıla ihtiyac vardır.
bilgiye üç şekilde ulaşılır arkadaşlar vahy ile akıl ile ve duyu organları ile.ama şu gercek ki ALLAHın vahyi akıl ve duyu organları ile bir değildir her zmaan vahy önceliklidir.
AKİDE yanlızca KURAN ve sünnetten alınır hiçbir kimsenin görüşü hiçbir devlet adamın fikri hiçbir akıl hiçbir alim kuran ve sünnetin dışında bize bir akide dayatamaz kabul de ettiremez.
HAL BÖYLE İSE kitaplar yazarak,şiirler yazarak internet sitesi kurarak kendimizden daha takvalı gördüğümüz din ile haşr neşir birilerinin dediklerini etrafımıza yayarak ve bunu yaparken de SAHİH hadislerle delillendirmiyorsak AYETLERE dayanmıyorsa sadece akıl ile yorum ile ADET GELENEK VE GÖRENEKLERİ insanlara anlatıyor yazıyor ve sitemizde yer veriyorsak GERCEKTEN birilerini yoldan cıkarıyoruz BELKİ farkında olmadan...
birileri mezhep imamlarını tasavvufa bağlandığını iddia ediyorsa yine birileri çıkıp ebu azam ebu hanife için son ömrünün 2 yılı tasavvufa girmesem helak olacaktım diyorsa insanalrı tasavvufa davet ediyor şeyhıne davet ediyor bir takım suculuk buculuk ve bir takım isimlerle anılmaya cağrılıyorsa bu kişi SAPIKLIĞA düşüyordur. düşürülüyordur...
birileri kendilerine ben sofiyim ben solcuyum ben koministtim ben nurcuyum ben şucuyum bucuyum diyorsa neden ayrılığa düşüyorlar hepsinin gittiği yol birdir derler nereye gidyorlar AKİDELERİ ne?yaptıkları fiiller sünnete dayanıyor mu SAHİH delillerle söyleyin?
vahdeti vucudu yaymak isteyenler cebriye mezhebinin görüşlerini aramıza sızdıranlar cehmiye mezhebinin görüşlerini de aramıza sızdıranlar ANCAK VE ANCAK akidesi oluşmamış ve dinden haberi olmayan dini öğrenme ve yaşama gayesi olmayanalrı sapıtır ve birilerini de o yaptığı şeyler güzel geldiği içinde körü körüne SAVUNDURUR VE SAVUNURLAR....
kulli iradenin oldugunu cüzi iradeyi inkar edenler var günümüzde ALLAH zmandan ve mekandan münezzeh diyen var ALLAH göktedir arkadaşım mekanını kendi söylüyor ve bilgisini vermiş herkim ALLAH arşta değil derse KAFİRDİR.
taha süresi 5.ayet.secde süresi 4.ayet.yanına parantez açarlar bu ayetten maksat budur senin maksadını resulumuz öyle mi açıkladı?sen biliyorsun maksadı resulumuz bilmiyor mu?ALLAHın resulu her ayeti tek tek açıklamıştır ve sahabeler iman etmiştir cennetle müjdelenmiştir. mülk süresi 16.ayet bakalım GÖKTE OLANIN (ALLAH'IN) , sizi yerin dibine batırıvermeyeceğinden emin mi oldunuz? O zaman yer arsıldıkça sarsılır.
Yoksa ?SEMADA OLANIN (ALLAH) üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermesinden emin mi oldunuz? O zaman bu tehditin ne demek olduğunu anlarsınız. mülk 17ayet
Ebu Hanife (ra)'a: ?RABBİMİN SEMADA MI YERDE Mİ OLDUĞUNU BİLMİYORUM? diyen bir adamın hükmünü sordum. ?ŞÜPHESİZ O KAFİR OLMUŞTUR... ? Çünkü Allahu Azze ve Celle şöyle buyuruyor: ?RAHMAN ARŞIN ÜZERİNE İSTİVA ETMİŞTİR?
?ARŞIDA YEDİ KAT SEMANIN ÜSTÜNDEDİR? dedi. Bende dedim ki: O adam diyor ki tamam ?ARŞIN ÜZERİNE İSTİVA ETMİŞTİR? diyorum lakin ?ARŞIN SEMÂDA MI YERDE Mİ OLDUĞUNU? bilmiyorum, tekrar Ebu Hanife (ra) cevaben şöyle dedi. ?ARŞIN SEMADA OLDUĞUNU İNKAR ETTİMİ ŞÜPHESİZ Kİ O KÂFİR OLMUŞTUR.?
Allah zamandan ve mekandan münezzehtir sözü ilk defa Cehm bin Safvan adlı mel'un tarafından ortaya atılmış ve bu sözün bedelini idam edilerek ödemiştir. Daha önce bu sözü kullanan sahabe, tabiundan kimse yoktur. Ebu Hanife, Malik, Ahmed bin Hanbel, Şafii gibi alimler ?istiva ve arş? konusunda; Allah nerededir bilmiyorum, arşta ancak arş nerede bilmiyorum diyenleri tekfir etmişlerdir. (Sadece İmam Şafi: ?Bilmiyorsa mazur olabilir? demiştir.)
PEKALA BU MEL'UN KIMDIR BU İDDİAYI ATAN YANİ CEHMİYYE MEZHEBİ KURUCUSUDUR VE İmam Ebu Hanife tarafından kafir olarak nitelendirilen "Cehm bin Safvan" isimli bir adamın kurduğu bir fırkadır. Allâh hakkında ilk olarak "Allah heryerdedir" sözünü o başlatmıştır. O halde bu söz ne imam Ebu Hanifenin ne imam Şafiînin ne de diğer imamların söyledikleri bir söz değildir. Dolayısıyla "Allâh heryerde hazır ve nazırdır" sözü de Cehm bin Safvan'ın başlattığı söze dayanmaktadır...
kaderin cüzi iradesini inkar ediyorlar neymiş ALLAH böyle istedi ALLAH senin zina yapmanı ister mi hırsızlık yapmanı ister mi?istemez.o halde neden kaderimde var diyorsun cevabım ise senin onu yapacağını biliyordu ama yapmadan da sana bunun kötülüğünü bildirdi sende teslimolmalıydın müslüman teslim olan demektir.
ARKADAŞIM neyi savunuyorsun?neyi?islam dinini mi sofiliğimi nurculuğumu hristiyanlık yahudilik koministlik solculuk yada mevleviliği mi?mevleviliğin akidesi nedir esasları nedir resulumuz kafanıza bir kavuk giyin beyaz bir elbiseniz olsun eteğide olsun ayağınaza bir çizme bir eliniz yukarı diğer eliniz aşağı HAKTAN alın kullara verin DİYİN Mİ dedi?
bunu yaparken dayanağınız ne?dinde böyle bir şeyi neden icat ettiniz
YA SAHİDEN NEYİ ALIYORSUN HAKTAN NEYİ VERİYORSUN?
"ALLAHım senin bu dininde mevlevilik denen bir kavram olmalıydı döne döne zikir cekmeliydik giysilerimiz olmalıydı haktan alıp kullara dağıtmak olmalıydı sen bize bu dinde bunu var etmedin resulunde etmedi ama biz bunu DİNE soktuk ve bu bizim hoşumuza" mı gitti DİYENLERDENİZ...
arkadaşım ALLAHın dininde olan herşey ibadet ile isimlendirilir bu ibadetlerinde kesinlikle bir dayanağı vardır dayanağı yoksa bu ADETTİR GELENEKTİR cirkin bir bid'attir
mevlüt kandili kutlayanlar mirac kutlayanlar vs vs ameller bunun aslı astarı nedir?resulumuz 23 yıl resulluk görevinde her sene bir yaş aldı ve bugun benim doğum günüm bana mevlut okuyun bu günü ibadetle gecirin ve her sene de böyle yapın dedi mi yada sahabe bunu teklif etti mi?onlar bunu yapmadı da bize ne oluyor?mirac olayı mesela resulumuz mirac a cıktı geri döndü bu olayıda anlattı ve o an hemen kutlansaydı yada senesinde yada resulumuz telkin etseydi ARKADAŞIM ibadetlerde ölçü İTTİBADIR yani rehber ve dayanaktır kime göre nasıl ve ne şekilde yapmalıyız bunu BİLMELİYİZ.BİLMİYORSAK öğrenmeden yapmamalıyız yoksa yeryüzündekilerin yaptıkları bizi ALLAHIN yolundan sapıtır.
"Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar"enam süresi 116 ayet
"Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık". enam süresi 126.ayet
ARKADAŞLAR gerek kitaplarınızda gerekse sözlerinizde gerekse İNTERNET SİTELERİNİZDE hiçbirşeyi sahih delil olmadan anlatmayın yaymayın ve yazmayın yayınlamayın uydurulmuş hadislerin oldugunu unutmayın zayıf hadislerim oldugunu ravilerin sağlam olmadıklarını unutmayın büyük HADİS alimleri ALLAHın izni ile bunları temizlemiştir birileri bunu ısrarla ortaya koyuyor ALLAH bize yardım etsin herkes dinini en iyi şekilde öğrensin.
BİD'AT NEDİR?
İslam şeriatında aslı olmayan birşeyi icad etmek demektir. Lügat manası ise; dinde aslı olan birşeyi icad etmek demektir. Her kim İslam'da aslı olmayan yeni birşey ortaya atıp bunun İslam'dan olduğunu iddia ederse yaptığı şey sapıklıktır. İslam dini bu gibi sapıklıklardan uzaktır. Bu yeni şey ister itikadda, ister amelde, ister zahiri ve batıni sözlerde olsun farketmez.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:
«Her bid'at sapıklıktır.» (Buhari, Müslim)
«Her kim bizim emrimize uymayan bir iş yaparsa onun ameli geçersizdir.» (Buhari, Müslim)
Rasulullah (s.a.s)'i sevmek ve ona değer verip üstün tutmak, onun doğum gününde toplanıp zikretmek veya mevlid okumakla olmaz. Eğer bu amelde hayır olsaydı Rasulullah (s.a.s)'i bizden daha çok seven ve ona bizden daha çok bağlı olan ashab-ı kiram bu günü kutlardı. Rasulullah (s.a.s)'i sevmek ve ona değer vermek ancak ona itaat edip emrettiği şeyleri yapmak ve yasakladığı şeylerden kaçınmakla olur. Meşhur olan, şaban ayının onbeşinci gecesinde kılınan binlik namazı bid'attir. Bu ismi almasının sebebi; bin defa ihlas suresinin okunmasıdır. Bu namaz yüz rek'attır. Her rek'atta fatihadan sonra on kere ihlas suresi okunmaktadır. Recep ayının ilk cuma gecesinde (Regaib kandili) kılınan namaz bid'attir. Cumhuru ulema Regaib gecesi ve bu gece kılınan namaz hakkında rivayet edilen hadislerin sahih olmayıp batıl olduğuna şahitlik etmişlerdir. İmam Nevevi (r.a) Regaib namazı hakkında şöyle diyor: «Bu namaz kötü bir bid'attir. Sapıklıktır. Çirkin ve batıldır. «Kut'il Kulub» ve «İhya» kitablarında zikredilmesine aldanma.» Bunun gibi Receb ayının yirmi yedinci gecesini (Miraç kadili) kutlamak bid'attir. Çünkü İsra ve Mirac'ın Receb ayının hangi gecesinde olduğu veya sahabelerin bu geceyi kutladığına dair sahih bir rivayet yoktur. İbn-i Abbas (r.a)'ya isnad edilen Mirac kıssasında zikredilen şeylerin çoğu batıl ve sapık şeylerdir. Abbas (r.a) bu gibi rivayetlerden beridir.
önemli bir konuya değinmek gerekiyor diye düşündüm.tevhidi tam anlamıyla bilmiyor ve yaşayamıyoruz.inşaallah faydalı olacaktır..tevhidi inkar kafirlik ve amelde ise müşrikliktir...
tevhidin anlamını,hakıkatıni bilmeyen uygulamayan kişi maalesef ALLAH korusun sarıklı,cüppeli,carsaflı,namaz kılan,ahlaklı,yardımsever,oruc tutan,hacca giden bir MÜŞRİKTİR.önce tevhid olmalı olmazsa bütün amelleri boştur.ALLAH kuranda böyle buyuruyor...
kardeşlerim ALLAHın sıfatları zati ve subuti sıfatları vardır bilirsiniz buna değinmek istemiyorum ama şunu söylemeliyim ALLAH kendi isim ve sıfatlarını bir kula vermemiş ve sadece resulumuze merhamet sıfatını vermiştir delili ise kuran da müddesir süresindedir.Onun dışında bazıları gibi lütfen ALLAHın bu sıfatlarını kullarına indirmeyin yakıştırmayın..evet görüyoruz ama bu görme sıfatı ALLAHın sifatı değildir.duyuyoruz ama bu ALLAHın duyma sıfatına denk değildir..gizli sırlar varmış diyenlere de sesleniyorum!
EY KARDEŞİM gizli hiç birşey yoktur ALLAHın bildirdikleri müstesna. en büyük örnek kıyamet saati.diğer bir örnek arşını taşıyan 8 meleğin mahıyeti ve .adları vs.hakka süresi na bakabilirsiniz...kardeşlerim cebrailin adını mikailin adını israfil in adını azrailim adını biliyoruz peki hakka süresi 17.ayetteki 8 meleğin adını kim biliyor? kuran ı okumadan başka kıtapları anlayamayız tefsir okumadan hakıkatını bilemeyiz...sağlam kaynaklardan ayrılmamanızı ve bizlere ümmeti muhammede dua etmenizi isteriz.sadece bildirdiklerini biliriz.kimin?ALLAHın ve rasulunun s.a.v
YA RABBi mü'min kadın ve mü'min erkekleri affet mağfiret et.
(her kim mü'min kadın ve mü'min erkeklere dua ederse ALLAH mümin kadın ve mümin erkekler sayısınca sevap verir ( buhari ,müslim )
ALLAHın adına yemin olsun arkadaşlar!tevhidin uluhıyet kısmını kımse ınkar etmiyor ama ne yazıkkı rububiyet kısmında müşrik ve kafir olanlar var..onlara nasıl yaklaşırsak yaklaşalım ellerınde kurandan delilleri yok ama sahıh olmayan hadislerle yaşamaya ve vicdanlarını yatıştırıyorlar...bu nedenle ALLAHtan ilmimi artırmayı istiyor sizin için de mağfiret istiyorum...ALLAHIN DİNİNE YARDIM EDENE ALLAH da yardım eder,kım bir din kardeşinin sıkıntısını giderirse ALLAH da onun mahserde sıkıntısını giderir
Hamd, Alemlerin Rabbi Allah?a mahsustur. Salâtü Selâm, enbiyâların sonuncusu Resulullah?ın, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar, onları dost edinenlerin üzerine olsun.
İlimlerin en hayırlı ve üstün olanı Tevhid ilmi olduğu gibi; bu ilmin berraklığını gideren şüphe ve bid?atları temizlemek için Hak Ehlinin verdiği mücadele de cihatların en üstünüdür. Gafletin hüküm sürdüğü dönemlerde berrak İslâm akidesinden uzak bir takım ilim ve fikir adamlarının yönetimleri ele almalarıyla ümmet çöküşe sürüklenmiştir. .
Batılın süsüne dalan, onun inanç sisteminin öncülüğünü yapan bu insanlara karşı gerçekleri savunmak İslam Ehlinin, özellikle de Ehli Sünnet ve?l Cemaat?in ?Emri bi?l ma?ruf Nehy?i ani?lmünker? (iyiliği emretmek, kötülükten nehyetme) kılıcını kuşanmasını bir zorunluluk haline getirmiştir.
Kitap ve Sünneti bilen her Muvahhid bilir ki, ümmetin eski gücüne, izzetine ve de üstünlüğüne kavuşmasının tek yolu; bu kaynakları bulandıran batıl inançları, hurafe ve bidatları yok etmekten geçer. O halde İslam akidesinde yeri olmayan bu yanlış inançları beyan etmek Müslümanlar için bir görevdir.
İşte bu noktayı esas alarak dini yalnız Allah?a has kılmak ve İslamı kaynaklarıyla bilmenin ehemmiyetinin şuuru içinde Allah?tan kabul etmesini niyaz ederek elinizdeki bu risaleyi sizlerin istifadesine sunmuş bulunuyoruz. Şüphesiz tevfik Allah?tandır.
«Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım» (Zariyat, 56)
Yalnızca Allah?a kulluk etmek, ibadete sadece O?nu layık görmek. İşte bu, Nû?h Aleyhisselıam?dan, Nebîmiz Muhammed (S.A.V.)? e kadar gelen tüm enbiyâların Tevhid anlayışıdır.
Tevhid, Ehl-i Sünnet ve?l-Cemaat akidesinin en önemli noktası olduğundan, eksiksiz olarak bilinmesi gerekir. Böylece ifade ettiği anlam kısımlarını da kuşatır, lafız ve mâna bir bütün teşkil eder. Bu da şu iki kurala uygun olmalıdır;
(1) Tevhid?in nazari kavramlarını delilleriyle, Allah?ın Kitabı ve Rasûlü (S.A.V.)?in sünnetinden ve de sahih aklî hareketle idrak edilmesi.
(2) Bunun Allah kullarının amellerinde, belirgin bir şekilde ortaya çıkması için hayata uygulanması.
Tevhid, nazari kavramları bakımından; İsim ve Sıfat, Uluhiyet ve de Rububiyet Tevhidi olmak üzere üç kısma ayrılır.
RUBUBİYET TEVHİDİ
Allah?ın ?Rabb? ismi celîline nisbettir. Rububiyet kelimesi lügat itibariyle, terbiye edici, yardımcı, mâlik, islah eden, efendi, vali gibi anlamlara gelmektedir. Terim itibariyle de, Allah?ın insanları yarattığına, onlara rızık verdiğine, diriltip öldürdüğüne, Allah?ın kazâ, kaderine ve de zatında vahdâniyetine, birliğine iman etmektir.
Bunun delillerinden bazıları ise şu ayetlerde görüldüğü gibidir:
«Hamd Alemlerin Rabbi Allah?a mahsustur»
«Yaratma ve emir O?nun değil midir?»
«Yeryüzünde olan her şeyi sizin için yarattı»
«Şüphesiz ki Allah rızkı verendir. Kuvvet sahibidir, Metîn?dir»
İkram sahibi olan Allah?ın Rububiyetinde şüphe edecek cahillere şunu söyleyebiliriz; îzan sahibi bir insan tesirsiz hiçbir şeyin, hiçbir fiilin kendiliğinden oluşumunu ve de bir yaratıcı olmadan mahlukatın varlığını da kabul etmez. Bir iğne gördüğümüzde nasıl onu bir vücuda getiren olduğunu bir sanatkârın onu yaptığını anlıyorsak, bu muazzam ve akıllara durgunluk veren kainatın kendiliğinden olduğunu asla düşünemeyiz. Bir yaratıcı olmadan böyle bir düzenin olması mümkün değildir. Ayrıca böylesi bir evreni yaratan, onu terbiye eden Varlığın elbette kusursuz, yegâne hüküm ve hikmet sahibi olması gerektir. Şayet O da mahluk olsaydı yaratıcısına ihtiyaç duyardı ki bu acziyettir, âciz olanın da böylesi bir kainatı yarattığı iddiası kesinlikle tasdik edilesi bir gerçek değildir. Tüm noksanlıklardan uzak olan Allah, şüphesiz yüceler yücesidir.
«Allah?ın Rububiyetinin delilleri saymakla bitmez, Onlar, yaratan olmaksızın mı yaratıldılar yoksa yaratanlar kendileri midir?» (Tur,35)
Mekke müşrikleri bu tevhidi kabul etmişlerdi. Yahudiler, Hıristiyanlar ve benzeri diğer kavimler de aynı tevhidi ikrar ediyorlardı. Bu tevhidi eskiden Dehriler ile çağımızda Ateistlerden başka hiç kimse inkar etmemiştir. Bu Kur?ân?da, «Onlara (müşriklere) ?gökleri ve yeri kim yarattı?? diye sorarsan kesinlikle, ?Allah? derler» (Lokman, 25) şeklinde yer alır.
èMüşrikler, Allah?ın Rabb oluşunu kabul ediyorlar ancak ibadette, medet ummada, sevgide, itaatte tapındıkları ilahlarını, Allah katında onların birer şefaatçileri olduklarını iddia ederek ortak koşuyor, böylece onları Allah?a denk tutuyorlardı. Her şeyin yaratıcısı olarak Allah?a inanmalarına rağmen müşrik olma sıfatları kendilerinden kalkmıyordu!
«Onlar, Allah?ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar, ?Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir? derler. De ki: ?Göklerde ve yerde, Allah?ın bilmediği bir şeyi mi O?na haber veriyorsunuz?? Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir» (Yunus,18) maalesef kardeşlerim onlarda derler ki ALLAH İSTESE bildirmez mi?oysakı gaybın anahtarları ALLAH KATINDADIR lakın nebilerine sadece bildirmiştir vahy ile...bazende bire bir.mesela hz musa ile konuşmuştur...kardeşlerim ALLAH dilediği gaybı sadece resulune bildirir ve bildirdi.KURAN dır..hadis ve hadisi kutsilerdir.birde kardeşlerim hadislerde lütfen sahıh şartı arayın.yani hadis alimlerinin senedi olsun 6 imamlar nesai,ibn mace,ebu davut tirmizi,buhari,muslım
Tevhid?in bu kısmı insanı İslam?a dahil etmediği gibi kanını, malını ma?sum kılıp onu cehennem azabından da kurtarmaz. O ki insan, Tevhide bir bütün olarak sarılsın!..
ULUHİYET TEVHİDİ
Uluhiyet, ?ilah? kökünden türemiş bir kelimedir. Kendisine itaat edilen Ma?bud anlamındadır. ?İlah? kelimesi Allah hakkında kullanılabilir, «Allah, O?ndan başka ilah olmayan, Hayy (diri), Kayyûm?dur (yarattıklarını her an gözetendir)» (A?li imran, 2)
Terim anlamıyla Uluhiyet; namaz, oruç, zekat, hac ve kurbanda, duâda, adakta, korkuda, ümit ve sevgide, ibadet ve itaatte sadece Allah?ı birlemek, bu ibadetleri yalnız O?nun için yapmaktır. Bunu yapan mü?minler, sadece Allah?a itaat etmek ve O?nun rızasını kazanmak için yaparlar.
Bu tevhidin gerçekleşmesinde gerekli iki unsur vardır,
(1) İbadetleri kullardan herhangi birine değil, yalnız Allah?a has kılmalı, Allah?a mahsus olan isim ve sıfatları kullara izafet etmemelidir. Mü?min yalnız Allah?a ibadet eder. Allah?tan başkası için asla namaz kılmaz, secde etmez, yalvarıp yakarmaz. Allah?tan başkasıyla yemin etmez, adakta bulunmaz ve Allah?tan başkasına tevekkül etmez.
(2) İbadetin, Allah?ın emirlerine itaate sevketmesi, yasaklarından alıkoyması ve Nebi?si (S.A.V.)?in Sünneti?ne uygun olması gerekir. Tevhid-i Uluhiyetin zorunlu kıldığı en önemli unsur, insanın tam anlamıyla Kitap ve Sünnete teslim olmasıdır. İşte Kelime-i Tevhid?in; anlamı budur.
Allah?a ibadet; itaat ve emirlerine boyun eğmekle olur. Bu da Lâ ilâhe ill?allah kelimesinin gerçekleşmesidir. Allah Rasûlü?ne uymak, O?nun emir ve yasaklarına itaat etmek, Muhammed (S.A.V.)?in Allah?ın Rasûlü olduğunu gerçekten kabul etmiş olmaktır. Bu iki temel husus Müslümanın ancak kendisiyle kurtuluşa ereceği bir esastır. Müslümana vacip olan, hükümde Allah ve Rasülü?nden başkasına baş vurmamak ve başkasının hükmüne razı olmamaktır.
«Emrolunduğun gibi, dosdoğru ol!» (Hud,112) Allah azze ve celle, Rasulüne istikamet üzere olmasını emretmiştir. Bu da ancak Kitap ve Sünnet doğrultusunda amel etmekle mümkündür. Kur?an ve Sünnetin dışındaki yollar sapıklığa götüren yollardır. Sonunda da cehennem ateşi vardır. (Allah korusun)
?Tevhid-i Ulûhiııet?i destekleyen hususlar
Fİhlas: Kulun tüm sözlerinde zahir ve batın amellerinde tek dileğinin Allah?ın rızası olup başkasına önem vermemesi, makam mevkii hırsı olmadan ve insanların övgüsünü göze almadan kulluk etmesidir. Şirk, ihlasa aykırıdır. Kalpte riyânın olması için, ihlassız olmak yeter. Riyâ, amelde Allah?tan başkasının beğenisini kazanma isteğidir ki, bu da küçük şirkdir!
FTevekkül: Kökü, ?vekâlet?tir. Her şeyde vekile itimat edip güvenme anlamına gelir. Allah?a tevekkülün gerçek anlamda tahakkuk ede bilmesi için, önce Allah?tan başkasının; tağutun tümden inkar edilmesi ve Allah?ın emrettiği vesilelere yapışılması gerekir Bundan dolayı, tevekkül için; sebepleri inkar ederek amel etmek? denilir. (Sebepleri devre dışı bırakmamak ancak onlara da değil Allah?a güvenmek).
FMuhabbet: Allah sevgisi, uluhiyet tevhidinin gerektirdiği en önemli hususlardan olup onun özel bir makamıdır. Sahibine müjdeler olsun!
FHavf ve recâ: Korku ve Ümit, tevhidin temel esaslarındandır. Müslümana farz olan, başkasından değil yalnız Allah?tan korkmasıdır.
Korkunun yeri kalptir ancak izleri insanın davranışlarında ortaya çıkar, Mü?min korku içerisinde olduğu sürece hayırdadır. Korkusu gidince sapıtır ve şaşkınlığa düşer. Allah?tan başkasından korkmak, rezilliklerin en alçağıdır. İnsanın fitneye düşmesi, ihlasına halel gelmesi gibi hallerde bu korku düşer.
FSabır: Sürekli türlü belalara maruz olması hasebiyle sabır, önemli esaslardan sayılır. Sabrın; öfkede, itaatte, günahtan kaçınmada ve de Allah?ın takdirinde olmak üzere bazı türleri vardır.
Müslümanın sabrından dolayı kendisine hayırlı bir karşılık, bir çıkış yolunun olduğuna inanması, başına gelen belaları hafif görmesi gerekir. Zira bazı musibetler diğerlerinden daha ağırdırlar.
FŞükür ve Hamd: İmanın, yarısı şükür, yarısı da sabırdır şeklinde bir tanım vardır. Şüphesiz kul, her zaman Rabbini hamdetmelidir. Şükür de Allah nimetlerinin kulun dilinde, eserinin ikrarıdır. Hamd hem nimet, hem de musibet için; şükürse yalnız nimete yapılır.
FAllah için öfkelenmek ve O?nun için kıskanmak: Müslüman nasıl Rabbi rızası için severse öfkelenmesini de O?nun rızası için kılar. O?nun hudutları çiğnendiği zaman kesinlikle hiddetlenir. Kıskanma hakkında ise, Rasûlullah (S.A.V.) ?Allah kıskanır, Mü?min de kıskanır. Allah?ın kıskanması, haram kıldığı şeyleri kulun yapmasıdır? buyurmuştur (Buhari, Müslim) .
Kulun Rabbi için kıskanması şunları gerektirir;
* Söz ve fiillerini Rabbinden başkası için yapmaması,
*Allah?a, sâ?yu tâat?ten hâlî (tâatsiz) geçen zamanları kıskanması. Çünkü Müslüman için vakit çok kıymetlidir her ânı değerlendirilmelidir,
*Allah?ın yasaklarına düştüğü veya O?nun hakkını edâ etmede ihmalkâr davrandığı zamanlara müte?essif olur, üzülür ve pişmanlık duyar.
FDuâ: Duâyı tamamıyla Allah?a mahsus kılmalıdır. Duâ, kulun dünya ve ahiret işlerinde Rabbinden kendisine yardımcı olmasını dilemesidir. Duânın çok önemi ve anlamı vardır: Allah?a muhtaç olduğunu açığa vurmak, güç kuvvet ve tasarruftan acziyetini ikrar ederek nefsini soyutlayıp bu yüceliği Allah?a vermektir. Duâ kulluğun ve insan olarak zayıflığımızın alâmetidir. Duâda Allah?a övgü ve O?nu, ziyade Kerem sahibi görme vardır.
Fİstiğâse: Yardım, kurtuluş ve belaların giderilmesini dilemektir. Bu ise Allah?a mahsus olduğundan O?ndan başkası için olmaması gerekir.
İstiğase biri haram diğeri meşru olmak üzere iki kısımdır,
*Meşrû (Mubah) İstiğâse: Kulların güçlerinin yettiği, suda boğulmak üzere olan kimsenin yardım istemesi gibi bir durumda onlardan yardım istemektir. Bunun meşruluğunda ise şüphe yoktur.
*Haram İstiğâse: Kulun gücünün üstünde olan bir şeyi, ondan dilemektir. Bu, hiç bir kula izafetinin câiz olmadığı, yalnız Allah mahsus bir haktır. Ölülerden yardım dilemek bu ölüler kim olurlarsa olsunlar, (hem konu, hem de içerik olarak) haramdır.
Şefaât: Şefaat, mağfiret talep eden kişinin, şefaatçinin duası ile ihtiyacını Allah?a arz etmesidir.
Yine bu da ikiye ayrılır,
*Şer?an sahih olan şefaat: Allah?ın izniyle gerçekleşecek şefaâttir. O?nun izni olmadan asla gerçekleşmez.
*Şirk olan şefaat: Kim olursa olsun, ölülerden şefaat dilemek, medet ummak buna örnektir. Çünkü ölülerden şefaat bekleyenler, ölülerin bir şeye güçlerinin yeteceğine inanan kimselerdir ki bu kesinlikle caiz değildir. Onlardan şefaat dileyenler adak ve kurban gibi amellerle onlara yakınlaşmayı hedeflerler. (Allah korusun)
FTevessül: Allah?tan, bir vesile edinerek şefaât istemek; dinî veya dünyevî ihtiyacının giderilmesini talep ve niyaz etmektir. Kul, edindiği vesileyle Allah?a yakın olmayı umar, O?ndan ihtiyacını gidermesini ister.
Kur?ân ve Sünnette sabit olan sahih tevessül: kulun yalnız Allah?ın rızasını gözeterek yaptığı salih ameller, hayatta olan salih bir kuldan kendisi için duâda bulunmasını talep etmesi gibi vesileler edinmek suretiyledir. Öte yandan; [?...falan?ın hürmetine?, ?...filan?ın himmetiyle? gibi] kim olursa olsun şahısların zatlarıyla, makamlarla, mevkilerle vesile edinmek şeklindeki tevessül ise, ne Allah?ın Kitabı?nda ne de Rasûlü?nün Sünneti?nde yeri olmayan birer bidattırlar ki, bunlardan sakınmak farzdır.
FYemin: Kendisine yemin edilenin yüceltilmesidir. Tâzim (yüceltme) ise bir tür ibadettir. İbadet de ancak Allah?a yapılır. Allah?tan başkası adına yemin etmek şirktir, kendisine yemin edilen şeyi Allah?a eş tutmaktır. Bu da tevhid akidesine zarar verir. Allah Rasulü (S.A.V.) ?Kim Allah?tan gayrısıyla yeminde bulunursa, şirk koşmuş (Allah?a eş tutmuş)tur? buyurmuşlardır (Sahihtir, Ebu Davud).
FBesmele: Her söz ve işe Allah?ın adı ile başlamaktır. Allah?tan başkasının adıyla başlamak caiz olmadığı gibi, ?Allah ve halk adına? demek gibi O?nun adıyla beraber başkalarının da adını anmak caiz değildir.
FNezir (Adak): Müslümanın aslında kendisine vacip olmayan bir ameli, Allah rızası için yapmayı kendisine vacip kılmasıdır. Nezrin Allah?tan başkası için yapılması da; bir ibadet olduğu için câiz değildir. Daha önce geçtiği gibi Allah?tan başkasına hiçbir zaman ibadet edilmez:
èUluhiyet tevhidi, Allah azze ve celle?nin tebliği için Peygamberler gönderdiği, Kitaplar indirdiği, uğruna Cennet ve Cehennemi yarattığı, yine bunun için cihadın meşru kılınıp muvahhidlerle müşrikler arasında savaşlar verilen tevhidin en üstün mertebesidir. Bu tevhid akidesine sahip olmadan ölenler; müşrik olarak hayatlarını noktalayarak ebedi Cehennemi seçmek suretiyle hüsrana uğrayacak, dünya hayatları boşa gidecek kimselerdir! (Allah korusun!)
Özetle: Müslümanın, izzeti; ibadet ve sevgisini başkasına değil yalnız Allah?a mahsus kılarak araması, Allah korkusunu tüm korkulara tercih etmesi, mutlak surette itaata layık Allah?tan başka kimseyi tanımaması ve sözünde, duâsında, nezrinde, yemininde kısaca tüm ibadetlerinde hiç bir şeyi O?na eş koşmadan, hakimiyeti yalnız Allah?a vererek dosdoğru bir kul olmak Uluhiyet tevhidinin kapsadığı hususlar arasında yer alır! (Allah bizleri buna muvaffak kılsın)
İSİM VE SIFAT TEVHİDİ
Allah?ın İsim ve sıfatlarını konu eden tevhidin , bu kısmının özü, Allah azze ve celle?nin Kur?ân ve Sünnette bildirilen isim ve sıfatlarının tümünü olduğu gibi ispat ve ikrar etmektir.
Bu konuda Selef?i Salihin?in, sahabe ve tâbiin?in dayandığı esas; Allah azze ve celle?nin Kur?ân?da bildirdiği ve Rasûlullah (S.A.V.)?in sünnetinde yer alan sahih delillerden öğrendiğimiz, tüm isim ve sıfatları: iptal (tâ?til), kullarınkine benzetme (teşbih), kullarınkiyle bir görme (tecsim), değiştirme (te?vil) yapmaksızın bildirildiği gibi ikrar etmek şeklindedir.
«O?nun benzeri hiçbir şey yoktur. O Semî (işiten) ve Basîr (gören)?dir» (Şurâ,11)
«Benzeri hiçbir şey yoktur» ayeti, Allah?ın sıfatlarının mislinden söz etmek isteyen ve O?na bir keyfiyyet biçmek isteyen (Müşebbihe, Mücessime vs. gibi)?lere bir reddiyedir. ?O Semî (çok işiten) ve Basîr (gören)?dir» ayetin bu kısmı ise, Allah?ın sıfatlarını iptal, tevil ve tahrif eden (Muattile, Cehmiye, Mutezile vs. gibi)?lere bir cevaptır. Selef-i Salihîn (Allah?ın rahmeti üzerlerine olsun) şeriatın naslarıyla sabit olanı ayrıntılarıyla kabul eder ve kabul etmediğini de genel olarak ayrıntılarına girmeden reddederdiler.
Onlar, Allah hakkında duymak ve görmeyi ispat ederlerken, kullara benzetmeyi de (teşbih) O?nun mukaddes kemaline aykırı olduğu için toptan reddettiler. Görülüyor ki, Selefin yolu iki batıl (te?vil ve tâ?til) arasındaki tek hak yoldur. Bunlardan biri Allah?ın sıfatlarını kullarınkine benzetiyor (teşbih, tecsim), diğeri de bu sıfatları yok kabul ederek iptal (ta?til, te?vil )?e kaçıyor.
«Allah?ı gereği ve lâyıkı vechiyle takdir etmediler...» (Zümer, 67)
Sıfaları kullarınkine benzeten (Müşebbihe, Mücessime vb.): puta; sıfatları iptal eden (Muattile, Cehmiye vb.) de yokluğa/adem?e kulluk etmektedirler. İsim ve sıfatları Kur?ân ve Sünnet?te yer aldığı şekliyle kabul eden (Ehli Sünnet Ve?l-cemaat) ise, göklerin ve yerin ilahı olan Allah?a kulluk etmektedir.
İsim ve sıfat tevhidi şu esaslar üzerine bina edilir,
*Allah azze ve celle?nin isim ve sıfatları, naslar (Kur?ân?ı Kerimden ayetler, Sünnetten sahih hadisi şerifler)?le belirtilmiştir.
*Allah?ın isim ve sıfatlarında teşbihten kaçınmalı, bunlara olduğu gibi inanıp kullarınkine benzetmeyi kesin olarak inkar etmeliyiz.
*Allah?ın sıfatlarının keyfiyetini (nasıllığını) araştırmaktan kesinlikle sakınmalıyız.
«O, kulların yapmakta oldukları ve önceden yaptıklarını bilir. (O?na hiçbir şey gizli kalmaz) O?nun dilemesi hariç, insanlar O?nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler» (Bakara, 255).
Allah?ın isim ve sıfatlarının anlamı, sözlük anlamıyla hepimizce bilinen bir gerçektir. Ancak gerçeği Allah azze ve celle kendi katında bir ilim olarak saklı tutmuştur. Allah bize isim ve sıfatlarını bildirmiş, fakat bunun keyfiyetini (nasıllığını) haber vermemiştir.
İmam Mâlik Radıyallahu anhu zamanındaki ve de kendinden önceki tüm ilim ehli gibi «Rahman Arş?a istivâ etti» (Tâhâ, 5) ayetinden sorulduğunda: ?İstivâ bilinir (malum); nasıllığı bizce bilinmez (keyfiyeti meçhul); buna iman etmek vacip; hakkında soru sormak ta, bidattır? yanıtını vererek bu konudaki Ehl?i Sünnet Ve?l-cemaat akidesini bizlere bildirmiştir. Tevfik Allah?tandır.
Sahabe ve Tâbün?in metodunun özünde te?vilden kaçınmak vardır. Çünkü te?vil bir sıfatı iptal edip yerine başka bir sıfatı kabul etmektir, bir tahriftir.
Kitap ve Sünnette bildirilen isim ve sıfatları Cehmiyye ve Mu?tezile iptal ve te?vile gitmişlerdir; ?Yed?i ?nimet?, ?istivâ?yı ?istita? (Güç kullanıp hükmü dışında olmayan bir şeyi sonradan hükmüne geçirmek için kullanılır) şeklinde tahrif yaparak Ebu Hanife, İmam Şâfî, İmam Mâlik, İmam Ahmed?in de (Radıyallahu Anhum) içlerinde bulunduğu Selefi Salihin?in yolunu terk etmişlerdir.
Onlar bu ve benzeri dalâlet ehli felsefecilerin te?villerinden uzak durmuşlardır. Biz de Sahabe ve tâbîinin itikad ettikleri gibi itikad ederiz. Çünkü onlar, nübüvvet çağına bizden daha yakın olmaları nedeniyle, diğerlerinden daha çok bilgili ve anlayışlıdırlar. Nehir, kaynağına yaklaştıkça daha duru ve berrak akar!
Onların; teşbih, tâ?til, tecsim ve te?vil?i reddetmesinin nedeni Rasulullah (S.A.V.)?den öyle öğrenmeleridir!
èİşte bunun için, İmam Ebu Hanife, İmam Şâfî, İmam Mâlik, İmam Ahmed, Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesâi, Ebu Davud, Sevrî, Süfyan İbn Uyeyne ve İbni Huzeyme vb. gibi ümmetin ulemâsı bu akideyi korumaya ömürlerini verdiler ve İslâmı, O?nun akide yapısını günümüze kadar aynı saflıkta ulaştırdılar. Dini cahillerin elinde bir oyuncak olmaktan kurtardılar (Allah hepsinden razı olsun).
?Sallallahu alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve Sahbihi ecmâîn?
VE?L-HAMDÜ LİLAHİ RABBİ?L ALEMİN dualarınızı bekliyorum inşaallah.amacımız sadeec saf dini yaymak ve bazı din tüccarlarından ümmeti sakındırmaktır.