Editörler : E.Kayı Han


Kapalı
12 Mayıs 2008 01:27

Yavuz Sultan Selim küpe taktı mı?

Kılıcımızın yaltırığı

Yavuz Sultan Selim, devlet işlerinde düzenli ve programlı hareket eder, istişareyi önemser, vezirlerinin söylediklerini dinler ve kararını öyle verir, karar verdikten sonra da asla dönmezmiş.

Onun zamanında kılık kıyafete düşkünlük, gösterişe kapı aralayan binalar inşası, saltanat tantanası vs. bir kenara itilip yerine tam devlet-i ebed-müddet anlayışına uygun bir ruh imarı başarılmıştır. Tabii bunun için başta kendisi olmak üzere bütün devletlilerde sade bir hayat yaşama tavrı öne çıkmıştı.

Günlerden birinde Venedik elçisi Antonio Justiniani'ye huzura kabul izni verilmişti. Sadrazam ve devlet erkanı bu ziyaretten hoşnud olmayacaklardı. Çünkü hem sultanın, hem de kendilerinin kılıkları pek perişandı. Venedik elçisinin onları bu halde görmesi devlet itibarını düşürecekti. Ama bunu sultana kim söyleyebilirdi? Devir, sultanın disiplin ve celalinden korkanların "İnşallah Yavuz Selim'e vezir olursun!" cümlesini beddua diye söyledikleri devirlerdi. Nihayet Hersekzade Ahmet Paşa bütün cesaretini toplayıp meseleyi hünkara açtı. O da itiraz etmedi ve "Pek doğru söylersin lala, cümle yeni esvaplar giyile!" buyurdu.

Elçinin geleceği gün Kubbealtı'nda divan toplantısı vardı. Vezirler toplantıyı bitirip hep birlikte sultanın yanına arz odasına geçtiler. İçeri girmeleriyle donup kalmaları bir oldu. Meğer sultan yeni hiçbir şey giymemişti. Yalnız elinde bir kılıç vardı ve tahtında otururken onunla oynuyor, pencereden vuran güneşin ışıkları kılıçta yaltırıklar oluşturup odayı dolduruyordu. Kimse hiçbir şey söyleyemedi. Nihayet elçinin geldiği bildirildi ve huzura kabul edildi. Adam kapı kenarında durup namesini takdim etti ve tercüman vasıtasıyla hükümdarın sorularını cevaplandırdı. Konuşma esnasında da hükümdar elindeki kılıçtan yansıyan parıltıları ara ara muhatabının gözüne doğru tutmaktaydı. Konuşma bitince elçinin gitmesine izin verildi. Ardından sultan Hersekzade'ye seslendi:

- Ahmet, var elçi beye sor, ağzını ara... Acep bizi nasıl bulmuşlar?!..

Hersekzade emir baş üzre deyip çıktı. Odada çıt çıkmıyordu. Nihayet paşa geri döndüğü vakit heyecan doruktaydı.

- Sordun mu Ahmet?

- Beli saadetlü hünkarım! "Kılıcının parıltısı öyle gözümü aldı ki kendilerini göremedim bile", dediler.

Yavuz gülümsedi ve ayağa kalkıp parmağıyla basamaktaki kılıcı gösterdi:

- Kılıcımız parladıkça düşmanın gözü ondan ayrılıp bizi göremez. Ama Allah esirgesin, bir gün paslanır da yaltırıklanmazsa düşman bizi görmek değil, bir de tepeden bakar.

[YAVUZ'UN TEK KÜPESİ]

Yavuz'un resimlerini çizenlerden çoğu onu burma pala bıyıklı ve tek kulağında küpe ile çizerler. Pala bıyıklar ile Yavuz'un tarihî kimliği arasında zihinlerde hemen bir bağ kuruluvermesi insanlara bu resimleri hoş gösterir. Eh, durum böyle olunca kulağındaki küpeye de bir efsane uydurulmasında ne mahzur olabilir ki?!.. Hani kutsal toprakları aldığı zaman oradaki idarecilerin kullandığı Hakimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hakimi) sıfatını uygun görmeyip kendini Hadimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hizmetkârı) ilan etmiştir ya, buna bir ilave de halk yapmış ve orada gördüğü kulağı küpeli siyahi köleleri örnek alarak kulağına küpe taktırdığını ve bununla kendisini din uğrunda bir köle mesabesinde telakki ettiğini imaya yöneldiğini uydurmuştur. Oysa Yavuz'un minyatürlerinde hiçbir zaman pala bıyık veya küpe yoktur. Tarihî bilgiler onun kişiliğinde sadelikten yana olduğunu ve giyiminde de çok sade tercihlerde bulunduğunu söylerler. Nitekim Topkapı Sarayı'ndaki en sade kaftan onundur. Mısır seferi dönüşünde Edirne'de kendisini karşılayan tek şehzadesi Süleyman'ın süslü elbiselerini görünce ona, "Bre oğul, sen böyle giyinirsen anan ne giyecek!" diye ikazda bulunması da bunu pekiştiren bir tarihî gerçektir. Keza aynı seferden gelişinde İstanbul'a gireceği sırada büyük bir zafer kutlaması tertipleneceğini duyunca israfı önlemek üzere bir gece vakti gizlice Topkapı'ya girdiği de bilinir. Bütün bunlardan daha önemlisi Yavuz'un küpe taktığını söyleyen hiçbir tarih satırı, hiçbir belge yoktur. Küpeli uydurma resimlerde ise resimdeki kişinin başında beyaz tülbent içinde kırmızı bir başlık ve üstünde de krallara benzetilmiş bir tac vardır. Bu tür kızıl börk ve tacı İran şahları kullanır. Osmanlı sultanları tac giymezler.

Sonuç şu, küpe takmak gibi bir hafifliği, azametiyle öne çıkan Osmanlı sultanına, hele de Yavuz gibi celalli bir adama yakıştırmak yanlıştır. O zaman da akıllara bir soru takılır: Kimdir bu küpeli, taclı adam? Söyleyelim; Yavuz'un "Paymal eyleyelim kişverini sürhserin" diye üzerine yürüdüğü Sürhser (Kızılbaş) Şah İsmail'indir ve başındaki kızıl börk ile tac da Kızılbaşlığın simgesidir.

Ne garip tecelli; Yavuz Çaldıran'da, Şah İsmail de resimlerde birbirlerine külahları ters giydirmişler.

[BERCESTE]

Kemalpaşazade'nin Yavuz hakkındaki mersiyesinden:

Şems-i asr idi asırda şemsin

Zılli memdud olur zamanı kasir

O, bir ikindi güneşi gibiydi. İkindide güneşin zamanı kısadır ama gölgesi çok uzun olur.

Kemalpaşazade

İskender Pala...


Aydin.b
Şube Müdürü
12 Mayıs 2008 01:46

Çadırına ok atan yeniçerilerle yola koyulup 8 yıllık saltanat ömründe 8 asırlık hizmet veren Sultanlar Sultanı Yavuz Sultan Selim Han.

Küpesine takarsak hep kafayı.

Göremeyiz kılıcının parlaklığını

Yoldururuz omuz üstündeki kafayı,

Göremeyiz düşmanın ne ile saldırdığını


Zatara3
Kapalı
12 Mayıs 2008 01:51

Yavuz Selim, küpe taktı mı?

Yavuz Sultan Selim?in sol kulağında küpe bulunan resmi konusunu birkaç açıdan ele almakta fayda vardır:

1) İslâm hukukuna göre kulakların küpe takılmak üzere delinmesi ve küpe takılması, kadınlar için câiz görülmüş, ama erkekler için câiz görülmemiştir. Bazı hukukçular erkek çocukların da kulaklarının delinebileceğini ve bu tür bir hadisenin Hz. Peygamber (sav) zamanında yapıldığı halde, yasaklanmadığını ileri sürmektedirler. Her hal ü kârda ergen erkeklerin kulaklarını deldirmeleri ve küpe takmaları, çoğu hukukçulara göre haram ve bazılarına göreyse mekrûhtur; yani kısaca câiz değildir.

İşte bu şer?î hükmü bilen Yavuz Sultan Selim?in kulağını deldirip küpe taktığına ihtimal dahi vermiyoruz. Zira Yavuz?un Mısır Seferi dönüşünde oğlu Süleyman?ın süslü elbiselerini görünce, ?Bre Süleyman, sen böyle giyinirsen, anan ne giysin?? dediğini biliyor ve onun şahsi hayatında sâde ve süsten uzak olduğunu kaynaklardan öğreniyoruz. Yavuz, süs ve ihtişamdan hoşlanmayan bir padişahtır. Doğru olan resimlerinden pala bıyıklar vardır, ancak küpe yoktur.

2) Şu anda Topkapı Sarayı?nın Portreler Bölümü?nde 17/66 numarayla 70x65 cm ebadında bulunan küpeli Yavuz Portresi?yle Macar bir ressama ait olduğu söylenen küpeli resme gelince... Evvela Yavuz?un minyatürlerde ve elimizde bulunan resimlerinde bunun gibi küpeli olan üçüncü bir resmi bulunmamaktadır. Kaldı ki bu resimler arasında resmi nakkaşlar tarafından yapılanları vardır. İkincisi, Yavuz?a isnad edilen ama tamamen hayali ve uydurma olan Avrupalı ve İranlı ressamlara ait resimler çokça bulunmaktadır. Tarih kaynakları bu noktanın altını çizmektedirler. Bu küpeli resmin de uydurma resimlerden biri olması kuvvetle muhtemeldir. Zira sultanın kulağında küpe, boynunda incili madalyon, sarığında taç bulunmaktadır. Osmanlı padişahlarının kıyafetleriyle bağdaşmayan bu süsler, tablonun yakın tarihlerde yapıldığını göstermektedir. Zaten 1926 yılında Dolmabahçe Sarayı?ndan getirtirlmiştir. Dolmabahçe Sarayı?na ne zaman konulduğu da bilinmemektedir. Üçüncüsü, bazı araştırmacılara göre bu küpeli resim Şah İsmail?e aittir. Zira başında Şiî Mezhebi?nin alâmeti olan kızıl börk ve bunun üzerinde İran şahlarına mahsus taç vardır. Ayrıca küpe de Şî?a mezhebinden câiz görülmektedir.

3) Küpeli resmin Yavuz?a ait olmadığı ortadadır. Ait olsa bile, son zamanların bazı ahlâksız insanlarının bunu gay?liğe yorumlamaları, en az bu resim Yavuz?a isnad edilmesi kadar yanlıştır. Doğru olsa bile yorumlanmasının mantıksızlığını, Bilinmeyen Osmanlı kitabımızın iç oğlanı meselesinde uzun uzadıya açıklamış bulunuyoruz. Kaldı ki bazı kölelerin kölelik alâmeti olarak kulaklarına küpe taktıkları bilinmektedir. Tek kulağında olduğu hiç mevzubahis dahi edilmemiştir. Bazı yazarlar Yavuz?un bu küpesini Allah?a kul olma özelliği şeklinde taktığını ve bununla cihan hâkimi sıfatına rağmen âciz bir kul olduğunu göstermek istediğini anlatmaya çalışmışlardır. Bize göre bu yorumlar zayıf yorumlardır. Zira küpeli resim hadisesi doğru görünmemektedir. Fakat kölelerin küpe taktıkları doğrudur. Bu arada küpenin bir Türk töresi olduğunu ifade eden yazarlar bulunduğu gibi, Yavuz?un Şah İsmail?in askerlerine şirin gözükmek için taktığını iddia edenler de vardır.

Yavuz?un pala bıyıklarının Hz. Peygamber?in sünnetine uymadığı itirazına gelince...

İslâm hukukunda Hz. Peygamber?in ?Bıyıkları kısaltınız, sakalları da bırakınız? mânâsını ifade eden hadisi sebebiyle bıyıkların kısaltılması sünnettir. Ancak bunun tek istisnası, düşmana heybetli görünmek için gazilerin bıyıklarını uzatmasının caiz görülmesidir. Nitekim Ebussuûd Efendi de bir fetvâsında bu hakikati dile getirmiştir:

?Sûfiler bıyıkları dibinden kesmek sünnetdir deyü i?tikad eyleseler, şer?an mezbûrlara nesne lâzım olur mu? El-cevâb: İftirâdan ictinâb etmek lâzımdır. Mesnûn olan kaş mikdârı kalınca almaktır. Ol dahi gazilerden gayrıyadır. Gâzilerde uzatmak mendûbdur, adüvve (düşmana) heybetli görünmek içün.?

İşte gerçek bi gâzi olan Yavuz?un pala bıyıklarının hikmeti ve şer?î dayanağı budur


Zatara3
Kapalı
12 Mayıs 2008 02:05

küpe takma sebebleri arasında küpe taktı diyenlerin zayıf-ciddi görüşleri:

1....Taktığı küpe normal küpe değil ucunda metal top olan ağır bir küpe ve ağırlığını kulağında hissettikce Allah'ı hatırladığını söylemiştir.


Zatara3
Kapalı
12 Mayıs 2008 02:17

2....köle meselesi...

başkada söylemnen şeyler var..sonuçta yavuzun kendisini allahın kölesi olduğunu hatırlatacak küpe takması aklen uzak örünmüyor...


Zatara3
Kapalı
12 Mayıs 2008 02:20

konunun otoritesine göre:

Konuyu bir kaç açıdan ele almakta yarar vardır:

1) İslâm Hukukuna göre kulakların küpe takılmak üzere delinmesi ve küpe takılması, kadınlar için caiz görülmüş; ama erkekler için caiz görülmemiştir. Bazı hukukçular, erkek çocukların da kulaklarının delinebileceğini ve bu tür bir olayın Hz. Peygamber zamanında yapıldığı halde yasaklanmadığını ileri sürmektedirler. Her hal ü kârda ergen erkeklerin kulaklarını deldirmeleri ve küpe takmaları, çoğu hukukçulara göre haram ve bazılarına göre ise mekrûhdur; yani kısaca caiz değildir.

İşte bu şer-i hükmü bilen Yavuz Sultân Selim?in kulağını deldirip küpe taktığına ihtimal dahi vermiyoruz. Zira Yavuz, Mısır Seferi dönüşünde oğlu Süleyman?ın süslü elbiselerini görünce, ?Bre Süleyman, sen böyle giyinirsen, anan ne giysin?? dediğini biliyor ve onun şahsî hayatında sade ve süsten uzak olduğunu kaynaklardan öğreniyoruz. Yavuz, süs ve ihtişamdan hoşlanmayan bir Padişahtır. Doğru olan resimlerinde, pala bıyıklar vardır; ancak küpe yoktur.

2) Şu anda Topkapı Sarayı?nın Portreler Bölümünde 17/66 numara ile 70 x 65 cm ebadında bulunan küpeli Yavuz Portresi ile Macar bir ressama ait olduğu söylenen küpeli resme gelince; Evvela, Yavuz?un minyatürlerde ve elimizde bulunan resimlerinde, bunun gibi küpeli olan üçüncü bir resmi bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu resimler arasında resmî nakkaşlar tarafından yapılanları vardır. İkincisi, Yavuz?a isnad olunan, ama tamamen hayalî ve uydurma olan Avrupalı ve İranlı ressamlara ait resimler çokça bulunmaktadır. Tarih kaynakları bu noktanın altını çizmektedirler. Bu küpeli resmin de, uydurma resimlerden biri olması kuvvetle muhtemeldir. Zira Sultânın kulağında küpe, boynunda incili madalyon, sarığında tac bulunmaktadır. Osmanlı Padişahlarının kıyafetleri ile bağdaşmayan bu süsler, tablonun yakın tarihlerde yapıldığını göstermektedir. Zaten 1926 yılında Dolma Bahçe Sarayından getirilmiştir. Dolma Bahçe Sarayına ne zaman konulduğu da bilinmemektedir. Üçüncüsü, bazı araştırmacılara göre, bu küpeli resim Şah İsmail?e aittir. Zira başında Şii Mezhebinin alâmeti olan kızıl börk ve bunun üzerinde İran Şahlarına mahsus taç vardır. Ayrıca küpe de Şi?a mezhebinde caiz görülmektedir.

3) Küpeli resmin Yavuz?a ait olmadığı ortadadır. Ait olsa bile, son zamanların bazı ahlaksız insanlarının bunu, gay?liğe yorumlamaları, en az bu resmin Yavuz?a isnad edilmesi kadar yanlıştır. Doğru olsa bile böyle yorumlanmasının mantıksızlığını, iç oğlanı meselesinde uzun uzadıya açıklamış bulunuyoruz. Kaldı ki, bazı kölelerin, kölelik alâmeti olarak kulaklarına küpe taktıkları bilinmektedir. Tek kulağında olduğu hiç mevzubahis dahi edilmemiştir. Bazı yazarlar, Yavuz?un bu küpesini Allah?a kul olma özelliği olarak taktığını ve bununla Cihan hâkimi olmasına rağmen âciz bir kul olduğunu göstermek istediğini anlatmaya çalışmışlardır. Bize göre bu yorumlar kısmen zayıf yorumlardır. Zira küpeli resim hadisesi doğru görünmemektedir. Fakat kölelerin küpe taktıkları doğrudur80

Prof. Dr. Ahmed Akgündüz, Doç. Dr. Said Öztürk

Bilinmeyen Osmanlı - shf 147.


Zatara3
Kapalı
12 Mayıs 2008 02:25

acaba diyorum "kulağına küpe olsun" yani hatırlatma olsun deyimi ile bu olay arasında bir ilişki varmıdır??edebiyatçılara soruyorum.


Zatara3
Kapalı
12 Mayıs 2008 02:32

tüm yukarıdakilere rağmen bendeki kanaat yüzde 51 ihtimalle küpe takdığı şeklinde(köle meselesi).yavuz çok enteresan ve bir o kadar da esrarlı bir padişah..işte bu küpe meselesi de onun esrarırın ayrı bir ayrıntısı...


Zatara3
Kapalı
12 Mayıs 2008 02:34

yani şu:Yavuz sefer yolculuğundayken mola verdikleri bir sırada tek kulağında küpe olan bir köle ile karşılaşır(muhtemelen diğer kölelerle karışmasın diye).Merak edip sorar neden küpe taktığını o köle de benim sahibimin kölesi olmamın bir simgesidir bu cevabını alınca bende Allah'u Teala'nın kölesiyim diyerek küpe takmaya başlamış."


Zatara3
Kapalı
12 Mayıs 2008 02:44

Yavuz Sultan Selim?e atfedilen resimlerde , kulağında küpe vardır .Bunu halk çeşitli şekillerde yorumlamaktadır.Bir kısmına göre Türklerde erkekler kulaklarına küpe takmaktadırlar.Bu aynı zamanda gençlik ve yiğitlik alametidir.? Varol küpeli yiğit,helal olsun küpeli oğlan? gibi tabirler halk efsanelerinde ve masallarında eksik değildir.

Diğer bir rivayet ise ,Yavuz İran?ı veya Mısır?ı fethettiğinde oralarda kulakları küpeli insanlarla karşılaşmıştır.B unun üzerine etrafındakilerden bunların kim olduğunu sormuş, onlarda ? esirler?(kullar,köleler) olduğunu söylemiştir. Bunu duyan koca yavuz sultn selim ,

- BENDE ALLAH?IN BİR KULU, KÖLESİ VE ARZULARIMIN ESİRİYİM, diyerek bu olaydan sonra kulaklarına küpe takmıştır.

KAYNAK : ADEM ULUSOY ?YAVUZ SULTAN SELİM? İZMİR 2005 IŞIK YAYINLARI


Zatara3
Kapalı
12 Mayıs 2008 02:48

burda en önemli ayrıntı şudur:eğer küpe taktığı doğruysa bu küpe kölelerin taktığı cins-şekildeydi.ve bir köle ne evsafta küpe takabilir bu da malum olsa gerek...yani süs amacıyla kullanıma günümüzden kesinlikle örnek gösterilemez.bir kere takma amacı farklı 2. olarak küpe vasıfı farklı.


Zatara3
Kapalı
12 Mayıs 2008 02:52

bu konuda diğer bir rivayet satranç meselesi ile ilgili.hiç aktarmaya bile gerek yok.gayrı ciddi ve mantıksız buluyorum..


Zatara3
Kapalı
12 Mayıs 2008 02:56

neyse bahsettiğim rivayet şudur:Yavuz Sultan Selim daha şehzadeyken Tahran'da bir satranç turnuvası olacağını duyar. Kimliğini gizleyerek turnuvaya katılır ve kazanır. O sırada Tahran'daki ünlü satrançıların arasında bir dedikodu yayılır bir Türk satranççı gelmiş herkezi yeniyor diye. Bunun üzerine Şah şatranççının bulanmasını ister. Yavuz kimliğini açık edemiyeceği için Şah'ın emrine uyar ve saraya gider. Oynadıkları oyundan sonra Yavuz Şah'a üstün gelir. Bunun üzerine sinirlenen Şah ayağa kalkara " Sen pis bir Türksün, senin ne haddine beni yenmek " diyerek bi tokat patlatır. Kimliğini açık edemiyen Yavuz saraydan çıkar ve Tahran'da bir kuyumcuya girerek kulağını deldirir. Yanındakilerede " Buda benim kulağıma küpe olsun, ben kimseye böyle adaletsiz davranmıyacağım, haklının hakkını vereceğim " der.

.........ve gerçekle bir bağlantısı görülmemektedir.


"KaRaMeL"
Şef
12 Mayıs 2008 11:49

Yavuz Sultan Selim zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir sandık

hediye gönderiyor Sultan Selime. Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat bir de pis bir koku yayılıyor. Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor. Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyor.. Yani Osmanlıya acayip bir hakaret!!!!!

Cihan padişahı emir veriyor, herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermemiz gerekir. Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor. Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor. İçine o zamanın Osmanlı İstanbul''unda imal edilen gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en

altına da küçük bir pusula ve bir satır yazı. Gönderiyor. Şah sandığı açıyor. Açtıkça

güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum.Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram ediyor. Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor "Herkes

yediğinden ikram eder" !!!!!


dilŞAD2
Kapalı
12 Mayıs 2008 13:16

saygılar karamelim...:)


"KaRaMeL"
Şef
12 Mayıs 2008 14:10

saygılar dilşadım :))

12 Mayıs 2008 16:21

--------------------------------------------------------------------------------

Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış, Kuşlar

Çarşısı'nı geziyormuş.

Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli,

güzelim kuşları satıyorlar.

Bir ara gözü kekliklere ilişir padişah'ın.

Bir grup kekliğin üzerindeki varakta, "Tane işi satış fiyatı 1 altın"

yazıyor.

Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var

ki, fiyatı; 300 altın.

Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır.

"Hayırdır" der satıcıya, "Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1

altın, bu 300 altın?"

Satıcı, "Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun

ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor"

diyor."Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat

avlıyorlar" diye ekliyor.

"Satın alıyorum" diyor Padişah, "Al sana 500 altın..."

Parayı veriyor; hemen oracıkta kekliğin kafasını kesiyor.

Adam şaşırıp, "Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız,

yazık değil mi" diye dövünürken;

Padişah gürlüyor:

"Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bunun akıbeti er veya geç

budur."


hamzagibi
Aday Memur
13 Mayıs 2008 00:13

Yavuz Sultân Selim'in sol kulağında küpe bulunan bir resmi mevcuttur. Bu doğru mudur? ( 1 )

Konuyu bir kaç açıdan ele almakta yarar vardır:

1) İslâm Hukukuna göre kulakların küpe takılmak üzere delinmesi ve küpe takılması, kadınlar için caiz görülmüş; ama erkekler için caiz görülmemiştir. Bazı hukukçular, erkek çocukların da kulaklarının delinebileceğini ve bu tür bir olayın Hz. Peygamber zamanında yapıldığı halde yasaklanmadığını ileri sürmektedirler. Her hal ü kârda ergen erkeklerin kulaklarını deldirmeleri ve küpe takmaları, çoğu hukukçulara göre haram ve bazılarına göre ise mekrûhtur; yani kısaca caiz değildir.

İste bu seri hükmü bilen Yavuz Sultân Selim'in kulağını deldirip küpe taktığına ihtimal dahi vermiyoruz. Zira Yavuz, Mısır Seferi dönüşünde oğlu Süleyman'ın süslü elbiselerini görünce, 'Bre Süleyman, sen böyle giyinirsen, anan ne giysin?' dediğini biliyor ve onun şahsî hayatında sade ve süsten uzak olduğunu kaynaklardan öğreniyoruz. Yavuz, süs ve ihtişamdan hoşlanmayan bir Padişahtır. Doğru olan resimlerinde, pala bıyıklar vardır; ancak küpe yoktur.

2} Şu anda Topkapı Sarayı'nın Portreler Bölümünde 17/66 numara ile 70 x 65 cm ebadında bulunan küpeli Yavuz Portresi ile Macar bir ressama ait olduğu söylenen küpeli resme gelince; Evvela, Yavuz'un minyatürlerde ve elimizde bulunan resimlerinde, bunun gibi küpeli olan üçüncü bir resmi bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu resimler arasında resmî nakkaşlar tarafından yapılanları vardır. İkincisi, Yavuz'a isnad olunan, ama tamamen hayalî ve uydurma olan Avrupalı ve İranlı ressamlara ait resimler çokça bulunmaktadır. Tarih kaynakları bu noktanın altını çizmektedirler. Bu küpeli resmin de, uydurma resimlerden biri olması kuvvetle muhtemeldir. Zira Sultânın kulağında küpe, boynunda incili madalyon, sarığında taç bulunmaktadır. Osmanlı Padişahlarının kıyafetleri ile bağdaşmayan bu süsler, tablonun yakın tarihlerde yapıldığını göstermektedir. Zaten 1926 yılında Dolma Bahçe Sarayından getirilmiştir. Dolma Bahçe Sarayına ne zaman konulduğu da bilinmemektedir. Üçüncüsü, bazı araştırmacılara göre, bu küpeli resim Şah İsmail'e aittir. Zira başında Şii Mezhebinin alâmeti olan kızıl börk ve bunun üzerinde İran Şahlarına mahsus taç vardır. Ayrıca küpe de Şi'a mezhebinde caiz görülmektedir.

3} Küpeli resmin Yavuz'a ait olmadığı ortadadır. Ait olsa bile, son zamanların bazı ahlaksız insanlarının bunu, gay'liğe yorumlamaları, en az bu resmin Yavuz'a isnad edilmesi kadar yanlıştır. Doğru olsa bile böyle yorumlanmasının mantıksızlığını, iç oğlanı meselesinde uzun uzadıya açıklamış bulunuyoruz. Kaldı ki, bazı kölelerin, kölelik alâmeti olarak kulaklarına küpe taktıkları bilinmektedir. Tek kulağında olduğu hiç mevzubahis dahi edilmemiştir. Bazı yazarlar, Yavuz'un bu küpesini Allah'a kul olma özelliği olarak taktığını ve bununla Cihan hâkimi olmasına rağmen âciz bir kul olduğunu göstermek istediğini anlatmaya çalışmışlardır. Bize göre bu yorumlar kısmen zayıf yorumlardır. Zira küpeli resim hadisesi doğru görünmemektedir. Fakat kölelerin küpe taktıkları doğrudur

(1)İbn-i Âbidin, Redd'ûl-Muhtar, c. VI, sh. 420, Heyet, Resimli-Haritalı Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul 1958, c. II, sh. 717, 719, 725, 731, 739, 788; Gönenç, Halil, Günümüz Meselelerine Fetvalar, İstanbul 1983, c. II, sh. 164; Dirler, Ayten, "Yavuz Selim Küpeli miydi?", Zafer Dergisi, Haziran 1995, sayı 222, sh. 28-29; Kuşoğlu, M. Zeki, Tılsımdan Takıya, İstanbul 1998, sn. 52 vd


dilŞAD2
Kapalı
13 Mayıs 2008 10:07

Yahu nedir bu küpe...anlamadım...?Yavuz Sultan Selim Hanın öğrenmemiz gereken,tartışmamız gereken daha mühim yanları varken neden küpeye takılıp kaldık?


hamzagibi
Aday Memur
13 Mayıs 2008 12:57

Dilşad aslında bu kültür emperyalizmine karşı açılmış bir konu yani burda aslolan küpe değil

Günümüzde gençlerimiz birilerine özenerek batılı kültürünü uyguluyorlar tabi ki buda bizim benliğimizden uzaklaşmamıza neden oluyor. Ne yazık ki gençliğimiz sıkıştığı yerde bahaneyi de çok güzel buluyor "Yavuz' da küpe takardı" tabi insanında aklına şu soru geliyor, sen Yavuz' u bu kadar biliyorsunda sadece küpe takmasını mı uyguluyorsun?


dilŞAD2
Kapalı
13 Mayıs 2008 13:46

Saçı sakalı bırakıp pasaklı pasaklı dolananların Efendimizin de saçı uzundu demesi gibi yani....:)S.A.V.

Toplam 95 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi