Namazda Rükuya Giderken Ve Rükudan Doğrulurken Elleri Kaldırmayı Men Etme İle İlgili Bazı Hadislerin Kritiği
309. Bu (uydurmalardan birisi de;) namazda rükuya giderken ve rükudan doğrulurken elleri kaldırmayı men etme ile ilgili hadislerdir.
Bu (tür) hadislerin hepsi, Resulullah (s.a.v)'e karşı söylenmiş batıl sözlerdir. Bu hadislerden hiçbirisi sahih değildir. [327]
310. Abdullah İbn Mes'ud (r.a)'tan gelen şu hadis gibi:
(Abdullah İbn Mes'ud:)
'Ben size ancak Resulullah'ın (s.a.v) (kıldığı) namazı kılacağım' dedi.
Bunun üzerine namazı kıldı. (Fakat) ilk baştaki (iftitah tekbiri) dışında(ki tekbirlerde) ellerini kaldırmadı. "
İbnü'l-Mübârek der ki:
"Sâlim'in, babası Abdullah İbn Ömer'den -elleri kaldırma konusundaki- hadis sabittir. Fakat konu ile ilgili olarak Abdullah İbn Mes'ud (r.a)'tan gelen hadis sabit olmamıştır."
311. Bu konuyla ilgili diğer bir hadis de şudur:
"Ben; Resulullah (s.a.v)'le, Ebu Bekr'le ve Ömer'le birlikte namaz kıldım. (Fakat) onlar, iftitah tekbiri dışında(ki diğer tekbirler) sırasında ellerini kaldırmamışlardır."
Bu hadis, munkatı' olup sahih değildir.
312. Konu ile ilgili olarak Yezîd b. Ebî Ziyâd'ın, İbn Ebi Leylâ [328] yoluyla Berâ'dan gelen şu hadistir:
"Resulullah (s.a.v) namaza başladığı zaman, ellerini, kulaklarına yakın (bir yere) kadar kaldırırdı. Daha sonra (bunu) tekrarlamazdı."
İmam Şafiî (ö. 204/819) der ki:
"İnsanlardan birisi, bu hadis sebebiyle ravi Yezîd'in yanıldığını ileri sürmüştür."
İmam Ahmed (ö. 241/795)'de der ki:
"Bu hadis, vahi (zayıf)tır."
Yahya b. Maîn'de der ki:
"Hadisin ravisi İbn Ebi Ziyâd, zaîfu'l-hadîs (naklettiği hadis zayıf olan birisi)dir."
İbn Adiyy (ö. 365/975)'de der ki:
"(Hadisin ravisi,) kuvvetli birisi değildir."
Ehl-i hadisin cumhuru, bu hadisi, zayıf kabul edip bu hadisin sahih olmadığını söylemişlerdir.
313. Vekî'nin, İbn Ebi Leylâ'dan, onun da Hakem'den, onun da Miksem yoluyla Abdullah İbn Abbâs ve Nâfi' yoluyla Abdullah İbn Ömer'den rivayet ettiği şu hadistir:
Abdullah İbn Abbâs ve Abdullah İbn Ömer derler ki: Re-sulullah (s.a.v) şöyle buyumaktadır:
"Eller, yedi yerde kaldırılır:
1. Namaza başlarken,
2. Beyt(ullah)'a yönelirken,
3. Safa ve Merve'de,
4. 5. İki vakfe (yeri olan Arafat ile Müzdelife')de, 6. 7. İki şeytan taşlama (yerin)de."
Bu hadisin merfu' olması doğru değildir. Doğru olan; bu hadisin, Abdullah İbn Abbâs ile Abdullah İbn Ömer yolundan mevkuf olmasıdır.
314. Bu konuyla ilgili olarak Beyhakî'nin, "Hilâfiyyât"ta Abdullah İbn Avn el-Harrâz'dan getirdiği şu hadistir:
(Bu hadîsi) bize Mâlik, o da Zührî'den, o da Salim'den, o da Abdullah İbn Ömer'den şöyle tahdis etmiştir:
"Peygamber (s.a.v), namaza başladığı zaman ellerini kaldırırdı. Daha sonra (bunu) tekrarlamazdı."
Hadis (ilmin)in kokusunu uzaktan almış olan kimse bile, bu hadisin, uydurma olduğuna, Allah'ı şahit tutar.
315. Konuyla ilgili olarak Abbâd İbnü'z-Zübeyr'in naklettiği hadis ise şu şekildedir:
"Resulullah (s.a.v), namazın başında (iftitah tekbiri sırasında) ellerini kaldırırdı. Daha sonra ellerini kaldırmazdı."
Bu hadis, uydurmadır.[329]
316. Konuyla ilgili olarak Muhammed b. Ukkâşe el-Kirmânî?nin, Enes'ten mevkuf olarak uydurduğu şu hadistir:
"Kim ellerini rükuda kaldırırsa, onun namazı yoktur.
Allah, bu hadisi uyduran kimseyi rezil etsin.
İnsanların Kıyamet Günü Babalarıyla Değil De Anneleriyle Çağırılması İle İlgili Hadisin Kritiği
317. Bu (uydurmalardan birisi de) şu hadistir:
İnsanlar kıyamet günü babalarıyla değil anneleriyle çağırılırlar."
Bu hadis, batıldır. Çünkü konuyla ilgili sahih hadisler, bunun aksini ifade etmektedir.
Buhari, "Sahîh"de [330] konuyla ilgili olarak 'insanlar kıyamet günü babalarıyla çağrılırlar' ile ilgili bab başlığına yer verip daha sonra şu hadisi nakletmiştir:
Kıyamet günü her aldatıcı (insan) için, aldattıkları oranda (kendilerini tanıtan) bir bayrak dikilip:
'Bu, filan oğlu filanın aldatmasıdır' denilir. [331]
Konu ile ilgili olarak bunun dışında başka uydurma hadisler de var.
Fakirlere İlgi Gösterme, Bir Kadına Aşık Olup İffetini Gizleyerek Ölen Kimsenin Şehit Olması, Tırnaklarını Tersten Kesen Kimsenin Göz Ağrısı Çekmemesi Ve Bismillah, Et-Tehiyyâtu Lillâhi....." (Şeklinde Devam Eden) Teşehhud Hadisi İle İlgili Bazı Hadislerin Kritiği
318. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
Resulullah (s.a.v) fakirlerin meclisine gelip gömleği parçalanıncaya kadar oynadı."
Allah, bu hadisi uyduran kimseye lanet etsin. Çünkü bu kimse, bu iğrenç yalana cüret gösteriyor!.
319. (Bu uydurmalardan birisi de; şu) hadistir:
Sîzden birisi, bir taşa bile hüsn-ü zan gösterirse elbette o taş, o kimseye fayda sağlar."
Bu hadis, putperest müşriklerin uydurmasındandır.
320. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
Gücü/nüfuzu, fakirlerle birlikte sağlayın. Çünkü kıvamet günü onlar için bir bolluk vardır."
Hangi bolluk?!
321. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
Kim (bir kadına) aşık olur, (daha sonra) iffet gösterir ve (bunu) gizleyerek ölürse, o kimse şehittir."
Bu hadis, Resulullah (s.a.v) adına yapılmış bir uydurmadır. [332]
322. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
Af edilen kimseyle birlikte yemek yiyen kimse de affedilir."
Bu hadis de uydurmadır. Bu konuda rivayet edileninin gayesi, bazı insanların gördüğü rüyadır.
323. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
Kim tırnaklarını tersten keserse, göz ağrısı çekmez.
Bu hadis, en çirkin uydurmalardan birisidir.
324. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
"Sizden birisi namazda iken annesi çağıracak olursa, cevap versin. Babası çağırınca cevap vermesin."
Bu hadisi, Abdulazîz b. Ebân el-Kureşî el-Umevî rivayet etmiştir.
Buhârî bu kişi hakkında der ki:
"Terekûhû [333] (Hadis alimleri, bunun rivayet ettiği terk ettiler)."
İbn Maîn ile bir çok hadis alimi kimse bu kişi hakkında der ki:
"Bu kimse, uydurma hadis rivayet eden bir yalancıdır."
325. Câbir'den rivayet edilen ve başında Bismillah, et-Tehiyyâtu lillâhi....." şeklinde devam eden teşehhüd hadisi. Humeyd İbnü'r-Rebî', bu hadisi; Ebi Asım'dan, o da İbn Cüreyc'ten, o da Ebu'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den rivayet etmiştir.
İbn Maîn der ki:
"Humeyd, yalanadır."
Nesâî'de der ki:
"(Humeyd) leyse bi-şey'in (rivayet ettiği hadis bir şeye yaramaz)dır."
Mehdi İle İlgili Bazı Hadislerin Kritiği
326. Bana, Meryem oğlu İsa dışında Mehdi yoktur" hadisi hakkında; bu hadis, Mehdi ile Mehdi'nin sonradan ortaya çıkacağı hususundaki hadislerle nasıl birleştirilebilir? Bu hadislerin arasını birleştirmenin yolu nedir? Mehdi hakkında hadis var mıdır, yoksa yok mudur? ile ili soru soruldu.
327. Meryem oğlu İsa dışında Mehdi yoktur" hadisine gelince, bu hadisi; İbn Mâce (ö. 273/ 886), "Sünen"de Yûnus b. Abdu'l-a'lâ'dan, o da Şafiî'den, o da Muhammed b. Hâlid el-Cenedî'den, o da Ebân b. Sâlih'den, o da Hasan'dan, o da Enes b. Mâlik'ten, o da Hz. Peygamber'den (s.a.v) rivayet etmiştir. [334]
Bu hadis, Muhammed b. Hâlid el-Cenedî'dinin (rivayetinde) tek başına kaldığı hadislerdendir. [335]
Ebu'l-Hüseyin Muhammed İbnü'l-Hüseyin el-Âburî (ö. 363/ 973) "Menâkibu'ş-Şâfiî"de konu ile ilgili olarak şöyle der:
Muhammed b. Hâlid el-Cenadî, İlim ve Nakil ehli meslek erbabınca bilinmemektedir. Mehdi ile ilgili haberler tevatür olup Mehdi, Mehdi'nin Ehl-i Beyt'ten olacağı, yedi yıl hüküm süreceği, yeryüzünü adaletle dolduracağı, İsa (a.s)'ın çıkıp Deccâl?le savaşmasında ona yardım edeceği, bu ümmete imam olacağı ve İsa (a.s)'ın onun arkasında namaz kılacağı müstefizdir.[336]
Beyhakî (ö, 458/1066}'de der ki:
"Muhammed b. Hâlid el-Cenedî, bu hadiste tek başına kalmıştır."
Hâkim (ö. 405/1014)'de der ki:
"Bu Muhammed b. Hâlid el-Cenedî, meçhul bir kimsedir. Hadisin senedinde Muhammed b. Hâlid el-Cenedî ile ilgili ihtilaf edilmiştir. Bu hadisi, Muhammed b. Hâlid el-Cenedî'den, o da Ebân İbn Ebi Ayyâş'dan, o da Hasan? dan -mürsel olarak- Peygamber (s.a.v)'den rivayet edilmiştir.
Görüldüğü üzere bu hadis, meçhul birisi olan Muhammed b. Hâlid el-Cenedî yoluyla metruk birisi olan Ebân b. Ebi Ayyâş'tan, o da Hasan (el-Basrî)'den, o da Peygamber'den (s.a.v) şeklinde (dönüp) dolaşmaktadır.
Bu hadis, Hasan el-Basrî'nin, sahabeyi atlayarak direkt Peygamber'den rivayet etmesinden dolayı munkatı'dır.
Mehdi?nin sonradan ortaya çıkması ile ilgili hadisler ise sened yönünden daha sahihtir.[337]
Bu sahih hadislere örnek şunlardır:
328. a. Derim ki: Abdullah İbn Mes'ud'un, Peygamber'den (s.a.v) rivayet ettiği şu hadis böyledir:
"Dünya(nın ömrün)den bir gün bile kalsa, Allah, bu günü; adı adıma, babasının adı babamın adına uyan benden yada Ehl-i Beyt'imden- birisini elbette gönderecektir. Bu kişi, yeryüzü, zulüm ile adaletsizlikle dolu olduğu gibi (onu) hak ile adaletle dolduracaktır."
Bu hadisi, Ebu Dâvud ile Tirmizî rivayet etmiştir. [338]
Tirmizî bu hadisi rivayet ettikten sonra der ki;
"Bu hadis, hasen-sahihtir. Bu konuda Ali, Ebu Saîd, Ümmü Seleme ile Ebu Hureyre'den rivayetler gelmiştir."
Daha sonra Tirmizî, Ebu Hureyre'den gelen hadisi rivayet edip der ki:
"Bu hadis, hasen-sahihtir."
Bu konuda Huzeyfe İbnü'l-Yemân, Ebu Ümâme el-Bâhilî, Abdurrahman İbn Avf, Abdullah İbn Amr İbnü'1-As, Sevbân, Enes b. Mâlik, Câbir, Abdullah İbn Abbâs ile daha bir çoklarından rivayetler gelmiştir.
329. b. Ebu Dâvud (ö. 275/888)'un "Sünen"inde [339] geçtiğine göre; Hz. Ali, oğlu Hasan'ın yüzüne bakıp şöyle demiştir:
"Benim şu oğlum, Peygamber (s.a.v)'in de buyurduğu üzere, seyyiddir. Bunun neslinden; adı, Peygamberimizin adına uygun, yaratılış yönünden değil ahlak bakımından ona benzeyen bir adam çıkıp yeryüzünü adaletle dolduracaktır.[340]
330. c. Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
Mehdî, ben(îm neslim)den olup alnı açık ve burnu yumrudur. Yeryüzü, zulüm ile adaletsizlikle dolu olduğu gibi (onu) hak ile adaletle dolduracak ve (yeryüzünde) yedi yıl hüküm sürecektir. [341]
Ebu Dâvud, bu hadisi; ceyyid bir senedle İmrân b. Dâver el-Ammî el-Kattân'dan, o da Katâde'den, o da Ebu Nadre'den, o da Ebu Saîd el-Hudrî'den rivayet etmiştir.
Tirmizî (ö. 279/892)'de, bu hadisin bir benzerini, başka bir yoldan Ebu Sıddîk en-Nâcî yoluyla Ebu Saîd el-Hudrî'den rivayet etmiştir. [342]
331. d. Ebu Dâvud (ö. 275/888), Salih b. Ebi Meryem Ebi'l-Halîl es-Subaî'den, o da arkadaşından, o da Ümmü Seleme yoluyla Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Bir halife öldüğünde kargaşa çıkacak. Medinelilerden birisi, Medine'den çıkıp Mekke'ye kaçacak. (Fakat) Mekkelilerden bazı insanlar, onu (bulunduğu yerden) çıkarıp istemediği halde (Ka'be'de) Rükün ile Makam-ı İbrahim arasında ona bey'at edecekler. Şamlılar dan bur ordu, onun üzerine gönderilecek. (Fakat) o ordu, Mekke ile Medine arasındaki Beydâ' [343] denilen yerde yere batacak insanlar bunu görünce, Şam'ın Ebdali ile Iraklı?ların Asâibi (îyî kulları) gelip (Ka'be'de Rükün ile Makam-ı İbrahim arasında) ona bey'at edecek.
Daha sonra Kureyş'ten, dayıları Kelb (kabilesin) den olan bir adam çıkıp o bey'at edenler üzerine bir ordu gönderecek. Bey'at edenler, Kelb kabilesinin gönderdiği orduya galip gelecekler. Bu ordu, Kelb (kabilesin)in gönderdiği ordudur. (O zaman) Kelb (kabilesin)in ganimetinde hazır bulunmayana yazık!...
Halife olan zat (=Mehdî), (ele geçirilen) malı (insanlar arasında) paylaştıracak. İnsanlar(dan bir kısmı), Peygamberlerinin Sünnetiyle amel edecek. İslam (dini), yeryüzüne tamamen yerleşecek. (Mehdî yeryüzünde) yedi yıl kalıp daha sonra vefat edecek. Müslümanlar da, onun (cenaze) namazını kılacaklar.[344]
Bir rivayette ise "dokuz yıl kaldı" ifadesi geçmektedir. [345]
İmam Ahmed, bu hadisi, iki şekilde rivayet etmiştir. [346]
Yine Ebu Dâvud, bu hadisi; başka bir yolla Katâde'den, o da Ebu'l-Halîl'den, o da Abdullah İbnü'l-Hâris'den, o da Ümmü Seleme'den benzer bir şekilde rivayet etmiştir. [347]
Ebu Ya'lâ el-Mevsilî (ö. 307/919)'de, "Müsned'de, bu hadisi; Katâde yoluyla Salih Ebi'l-Halîl'den, o da arkadaşından, -belki de Salih dedi- o da Mücâhid'den, o da Ümmü Seleme'den rivayet etmiştir. [348]
Bu hadis, hasendir. [349] (Fakat) bu hadisin benzerine sahih denilmesi caizdir.
332. e. İbn Mâce (ö. 273/886) "Sünen"de [350] der ki:
Bize Harmele b. Yahya el-Mısrî ile İbrahim b. Saîd el-Cevherî tahdis ettiler. İkisi de dedi ki:
Bize Ebu Salih Abdulgaffâr b. Dâvud el-Harrânî tahdis etti. O da dedi ki:
Bize İbn Lehîa, o da Ebu Zür'a Amr b. Câbir el-Hadramî'den, o da Abdullah İbnü'l-Hâris b. Cüz' ez-Zebîdî'den tahdis edip dedi ki:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Doğululardan olan bazı insanlar, çıkıp Mehdî'nin (saltanatına) imkan hazırlarlar.? [351]
333. f. Ebu Nuaym (ö. 430/1038) "Kitâbu'l-Mehdi'de [352]
Huzeyfe'den naklen Resulullah (s.a.v) şöyle buyurduğunu zikretmiştir:
"Dünya(nın ömrün)den bir gün bile kalsa, Allah o günde adı adıma, ahlakı ahlakıma (benzeyen), 'Ebu Abdullah' künyeli birisini elbette gönderecektir."
Fakat bu hadisin senedinde Abbâs b. Bekâr olup bunun naklettiği hadisle delil getirilmez. Abdullah İbn Mes'ud ile Ebu Hureyre yolundan gelen bu lafızın bir benzeri, daha önce geçmişti. [353] Bu iki hadis, sahihtir.
334. g. Ümmü Seleme der ki:
Resulullah (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu işittim:
"Mehdî benim ailemden, Fatıma'nın çocuklarındandır.? [354]
Bu hadisi, Ebu Dâvud ile İbn Mâce rivayet etmiştir. Hadisin senedinde, Ziyâd b. Beyân vardır.
İbn Hibbân (ö. 354/965), bu kişinin, sika olduğunu belirtmiştir.
İbn Maîn (ö. 233/847)'de der ki:
"Bu kişinin naklettiği hadiste bir sakınca yoktur."
Buhârî (ö. 256/870)'de der ki:
"Bu kişinin naklettiği hadisin senedi tartışma götürür.[355]
335. h. Ebu Nuaym der ki:
Bize Halef b. Ahmed İbnü'1-Abbâs er-Râmehurmuzî kitabında tahdis etti. O da dedi ki:
Bize Hemmâm b. Ahmed b. Eyyûb tahdis etti. O da dedi ki:
Bize Tâlût b. Abbâd tahdis etti. O da dedi ki:
Bize Süveyd b. İbrahim, o da Mahmûd b. Ömer'den, o da Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf dan, o da babasından tahdis edip dedi ki:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
Allah benim ailemden ön dişleri seyrek ve alnı açık birisini elbette gönderecektir. Bu kişi, yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Mal, onun zamanında çoğalacaktır. [356]
Fakat hadisin senedinde yer alan Tâlût ile hocası Süveyd, zayıf kimselerdirler. Biz ise bu hadisi, şahid getirmek için naklettik.
336. ı. Yahya b. Abdu'l-Humeyd el-Himmânî (ö. 228/842) "Müsned"de der ki:
Bize Kays İbnü'r-Rebi, o da Ebu Husayn'dan, o da Ebu Salih'den, o da Ebu Hureyre'den tahdis edip dedi ki: Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Ehl-i Beytimden bir adam (yeryüzünde) hüküm sürmedikçe kıyamet kopmayacak. Bu kişi, Kostantiniyye (= İstanbul) ile Deylem dağını/diyarını feth edecek. (Dünyanın ömründen) bir gün kalsa bite, orayı feth edinceye kadar Allah bu günü elbette (onun için) uzatacaktır. [357]
Yahya İbn Maîn ile birçok kimse, Yahya b. Abdu'1-Humeyd'in, güvenilir birisi olduğunu söylemiştir.
İmam Ahmed'de, bu kişi hakkında (bir takım sözler) söylemiştir.
337. Ebu Nuaym der ki: Bize Ebu'l-Ferec el-Esbehânî tahdis etti. O da dedi ki:
Bize Ahmed İbnü'l-Hüseyin tahdis etti, ( O da dedi ki:)
Bize Ebu Ca'fer b. Târik, o da Ceyyid b. Nuzeyf/Nazîf?den, o da Ebu Nadre'den, o da Ebu Saîd'den tahdis edip dedi ki:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Meryem oğlu İsa'nın, arkasında namaz kıldığı kimse, bizdendir.? [358]
Bu sened, delil olarak getirilemez. Fakat bu hadisin bir benzeri, İbn Hibbân'ın, "Sahîh"inde Atiyye b. Âmir yolundan geçmektedir.
338. Haris b. Ebi Üsâme (ö. 282/895) "Müsned"de der ki:
Bize İsmail b. Abdulkerîm tahdis etti. O da dedi ki:
Bize İbrahim b. Akîl, babasından, o da Vehb b. Münebbih'den, o da Câbir'den tahdis edip dedi ki:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Meryem oğlu İsa, inecek. Müminlerin Emiri Mehdî, (ona):
Gel! Bize namaz kıldır' diyecek. O da:
Hayır! Müminlerin bir kısmı, (diğer) bir kısmının emiridir. (Bu,) Allah'ın bu ümmete ikramıdır' diyecek."
Bu hadisin senedi, ceyyiddir.
339. Taberânî (ö. 360/970) der ki: Bize Muhammed b. Zekeriyyâ el-Hilâlî tahdis etti. O da dedi ki:
Bize Abbâs İbn Bekâr tahdis etli. O da dedi ki:
Bize Abdullah b. Ziyâd, o da A'meş'den, o da Zirr b. Hubeyş'ten, o da Huzeyfe'den tahdis edip o da dedi ki:
Peygamber (s.a.v) bize hutbe verip olacak şeyleri haber verdi. Daha sonra da şöyle buyurdu:
Dünya(nın ömrün)den bir gün kalsa bile, Allah, bu günü, çocuklarımdan adı adıma (uygun olan) bir adamı gönderinceye kadar elbette uzatır."
Fakat bu sened, zayıftır.
Mehdî ile ilgili hadisler, dört kısma ayrılmaktadır:
1. Sahih olan hadisler,
2. Hasen olan hadisler,
3. Garib olan hadisler,
4. Uydurma olan hadisler.
Mehdî İle İlgili Görüşler
(Bazı) insanlar, Mehdî hususunda dört görüşe ayrılmışlardır:
Birincisi: Mehdî'nin, Meryem oğlu İsa olup gerçek Mehdinin de bu olması.
Bu görüşte olan kimseler, görüşlerine daha önce geçen [359] (ravi) Muhammed b. Hâlid el-Cenedî yolundan gelen hadisi delil getirmişlerdir.
Biz ise bu hadisin, durumunu belirttik ve sahih olmadığını kaydettik. Sahih olsa bile, bu konuda delil olarak getirilemez. Çünkü İsa, Resulullah (s.a.v) ile Kıyamet arasındaki en büyük Mehdî'dir.
Peygamber (s.a.v)'den gelen sahih sünnet, İsa'nın; Dımeşk'in doğusundaki Beydâ' camisinin minaresine ineceğini, Allah'ın Kitabı Kur'an'la hükmedeceğini, Yahudileri ve Hıristiyanları öldüreceğini, onlara zimmilik vergisi olan) cizye koyacağını ve zamanındaki diğer din müntesiplerini yok edeceğini belirtmektedir. [360]
Bu konuda "fayda sağlayan dışında ilim ve sahibini koruyandan başka mal yoktur" denilebildigi gibi, "Her ne kadar İsadan başkası Mehdî olsa bile, gerçekte ise İsa'dan başka Mehdî yoktur" denilmesi doğru olabilir. Buna göre kâmil ve ma'sum Mehdî'yi kastederek; "Mehdî ancak Meryem oğlu İsa'dır" denilmesi doğru olur.
İkincisi: Mehdî'nin, Abbâs oğullarından gelip onun zamanının geçmiş olması.
340. Bu görüşte olan kimseler, görüşlerine;
a. İmam Ahmed'in "Müsned"de rivayet ettiği şu hadisi delil getirmişlerdir:
Bize Vekî', o da Serik'ten, o da Ali b. Zeyd'den, o da Ebu Kılâbe'den, o da Sevbân'dan tahdis edip o da dedi ki: Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Horasan'dan gelen siyah bayrakları (olan kimseleri) gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa onlara katılın. Çünkü onların içerisinde, Allah'ın halifesi Mehdî vardır.? [361]
Bu hadisin ravisi olan Ali b. Zeyd'e gelince, Müslim, onun rivayet ettiği hadisleri, mutâbaat olarak rivayet etmiştir. Fakat Ali b. Zeyd, zayıf bir ravi olup tek başına rivayet ettiği münker hadisleri vardır. Dolayısıyla rivayetlerinde tek başına kalması sebebiyle (onun rivayet ettiği hadislerle) delil getirilmez.
341. b. İbn Mâce (ö. 273/886), Sevrî yoluyla Hâlid'den, [362] o da Ebu Kitâbe'den, o da Ebu Esmâ'dan, o da Sevbân'dan, o da Peygamber (s.a.v)'den bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. [363]
Yine bu rivayete Abdulazîz İbnü'l-Muhtâr'da, Hâlid'den itibaren katılır.
c. İbn Mâce (ö. 273/886)'nin "Sünen"inde Abdullah İbn Mes'ud'un şöyle dediği geçmektedir:
Biz Resulullah (s.a.v)'in yanında iken bir de baktık ki, Hâşim oğullarından bir grup (yanımıza doğru) geliyor. Peygamber (s.a.v), onların gelmekte olduğunu görünce, gözleri yaşla doldu ve rengi değişti. (Ona:)
Yüzünde hoşlanmadığımız kötü bir şey görmekteyiz?' diye sordum. Peygamber (s.a.v):
?Biz, Allah'ın, kendimize karşılık ahireti tercih ettiği Ehl-i Beytiz. Doğrusu benden sonra Ehl-i Beytim; (bazı) bela, kovulma ve sürgün edilmeyle karşılaşacaktır. Hatta beraberlerinde siyah bayrakları bulunan Doğululardan bir topluluk gelip hak talebinde bulunurlar, (fakat onlara) hakk verilmez. Bunun üzerine onlar çarpışmaya girip zafer kazanırlar. Yenilenler, onlara, önceki isteklerini vermeye razı olurlarsa da onu kabul etmezler. Nihayet o (emirliği), Ehl-i Beytimden bir adama verirler. O da, daha önce zulümle dolu olan yeryüzünü adaletle doldurur. Sizden kim bu duruma yetişirse, kar(lar) üzerinde sürünerek bile olsa, onlara gelsin? buyurdu.[364]
Bu hadisin senedinde, Yezîd b. Ebi Ziyâd yer almaktadır. Bu kişi, seyyiu'i-hıfz [365] (ezberi körü) olup ömrünün sonuna doğru /bildiklerini birbirine karıştırmaya başlamıştı. Ayrıca sahte paralarda basardı.
Bu ve bundan önceki hadis sahih olsa bile, Abbasilerden olan Mehdî'nin, ahir zamanda ortaya çıkacak olan Mehdî olduğuna dair bir delil yoktur.
Bu Mehdî, bir çok Mehdilerden biri olabilir. (Örneğin,) Ömer İbn Abdulazîz bir Mehdî idi. Hatta Ömer İbn Abdulazîz, Mehdî adı verilmeye Halife Mehdî'den daha fazla layıktır.
342. d. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Size, benim Sünnetim ile benden sonra gelen Râşîd (ve) Mehdî olan halifelerimin sünnetine sarılın.? [366]
İmam Ahmed -kendisinden yapılan iki rivayetin birisinde- ve birçok kimse, Ömer İbn Abdulazîz'in, Râşîd (ve) Mehdî olan halifelerden olduğunu ileri sürmüşlerdir. Şüphesiz ki Ömer İbn Abdulazîz, Râşîd (ve) Mehdî olan bir halifedir. Fakat ahir zamanda ortaya çıkacak olan Mehdî değildir.
Hayr ve Rüşd bakımından olan Mehdî, kötülük ve sapıklık bakımından olan Deccâl gibidir.
Bazı harikuladelikler yapacak olan asıl büyük Deccâl'den önce [367] yalancı Deccâller [368] olduğu gibi, asıl büyük Mehdî'den önce de Râşîd Mehdiler olacaktır.
Üçüncüsü: Mehdî, Peygamber (s.a.v)'in Ehl-i Beytinden olan Hz. Alî'nin oğlu Hasan'in neslinden birisi olup ahir zamanda ortaya çıkacak. Yeryüzü (o sırada) haksızlık ve zulümle dolmuş olacak. Mehdî ise, yeryüzünü, hak ve adaletle dolduracaktır.
Hadîslerin çoğu, bunu göstermektedir.
Mehdî'nin, Hz. Hasan'ın neslinden olmasında, [369] ince bir nükte var. Çünkü Hz. Hasan, hilafeti, Allah için terk etmişti. Bundan dolayı da Allah, gerçek halifeliğe layık olan ve yeryüzünü adaletle doldurmayı sağlayan kimseyi, Hz. Hasan'ın neslinden getirecektir.
Bu, Allah'ın kulları hakkında geçerli kıldığı "Kim Allah için bir şeyi terk ederse, Allah ona yada nesline terk ettiği şeyden daha üstününü verir" şeklindeki sünnetidir.
Bu durum, Hz. Hüseyin'in yaptığının aksinedir. Çünkü Hz. Hüseyin, halife olma hususunda hırslı davranmış, halifeliği elde etmek için (insanlarla) savaşmış ve halifeliği ele geçirme hususunda başarılı olamamıştır. Yine de doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
343. a. Ebu Nuaym (ö. 430/1038), Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.v) buyurmaktadır:
"Ehl-i Beytimden birisi ortaya çıkıp sünnetimle amel edecek. Allah, ona, gökten bîr bereket indirecek. Yeryüzü ona berektlerini çıkaracak. (Daha önce) zulümle dolu olan yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Bu ümmete yedi yıl hüküm sürecek ve (Kudüs'teki) Beytü'1-Makdis'e/Mescid-i Aksa'ya inecektir.? [370]
344. b.Yine Ebu Nuaym (ö. 430/1038), Ebu Ümâme (r.a)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Resulullah (s.a.v) buyurmaktadır:
Resulullah (s.a.v) bize hutbe verip Deccâl'i anlattı. Devamla şöyle:
?Körükçü, (körükteki) demirin pasını giderdiği gibi Medine'de, (kendisine layık olmayan) kirli kimseleri (kendisinden) sürüp atar. İşte bu güne, 'Halâs/Kurtuluş Günü' denilir? buyurdu. Bunun üzerine Ümmü Şerîk:
Ey Allah'ın resulü! O gün Araplar nerede olacak?' dîye sordu. Resulullah (s.a.v):
?O gün onlar pek az olacaklar. Çoğu, (Kudüs'teki) Beytü'I-Makdis'de/Mescid-i Aksa'da olacak. İmamları da, Salih bir insan olan Mehdi olacak? buyurdu.[371]
345. c. Yine Ebu Nuaym (ö. 430/1038), Abdullah İbn Abbâs (r. anhümâ)'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.v) buyurmaktadır:
?Başında ben, sonunda Meryem oğlu İsa ve ortasında ise Mehdî olan bir ümmet helak olmaz.? [372]
Bu hadisler, senedleri itibariyle bir takım zayıflık ve gariplikler İçerse de birbirlerini takviye etmekte ve sağlamlaştırmaktadır.
İşte bu, Ehl-i Sünnetin görüşüdür. Üçüncüsü: İmamiyye Rafizilerinin görüşüdür.
Bu konuda onların dört görüşü [373] bulunmaktadır:
1. Mehdî, Hz. Ali'nin oğlu Hasan'dan değil de, Hüseyin'in neslinden olan Muhammed İbnü'l-Hasan el-Askerî [374] el-Muntazar (-beklenen)dir.
Her yerde hazır, gözlerden uzak, (Hz. Musa'nın) asa(sın)a sahip olup "ve yehtimu'l-fezâ" [375] dır.
Beşyüz yıl kadar önce küçük bir çocuk iken Sâmerrâ'daki evinin bodrumuna girip bundan sonra hiçbir göz onu görmemiş, onunla ilgili bir habere ve bir ize rastlanılmamıştır.
İşte Rafiziler, onu, hergün beklerler, borum kapısının önünde atın üzerinde durup kendilerinin yanına çıkması için ona:
Ey Efendimiz! Çık. Ey Efendimiz! Çık' diye seslenirler.
Daha sonra (çıkmayınca,) perişan ve bitkin bir şekilde geri dönerler.
İşte bu, onların ve onun durumudur.
Şöyle diyen ne güzel söylemiş:
Bodrumun, cehaletiniz sebebiyle hakkında konuştuğunuz kimseyi artık doğurma vakti daha gelmedi mi?"
Siz aklınızı yitirmişsiniz. Çünkü siz, (böyle bir şeyi beklemekle, Zümrüd-ü) Anka ile Gulyabanî (efsanesine bir) üçüncüsünü eklediniz. "
Bu kimseler, (bu fikirleri sebebiyle) Adem oğullarının yüz karası ve her akıllı kimsenin alaya aldığı gülünç bir duruma düştüler.
2. Mağribilerin Mehdisi: Bu, Muhammedb. Tûmert'tir. [376]
Bu kişi; yalancı, zalim ve batlı hakim kılan birisi olup zulmüyle, haksızlığıyla, hileciliğiyle tanınmıştır. Batıl davasını güçlendirmek için insanları öldürmüş, Müslümanların kadınlarını cariye gibi kullanmayı mubah görmüş, çocuklarını esir alıp mallarına el koymuştur. Kötülük yönünden İslam milletine/toplumuna/dinine, Haccâc-ı Zâlim'den çok daha fazla zararı olmuştur. Yerin altına bir kabir kazdırıp kendi arkadaşlarından bir grubu diri diri oraya indirip onlara:
"Kendisinin, Peygamber'in (s.a.v) müjdelediği Mehdî olduğunu" insanlara söylemelerini emreder, sonra da kendisini yalanlamasınlar diye onların üzerlerini örterdi. Grubunu, "Cehmiyye" (Muvahhidler) adını verdi.
Rabbin sıfatlanın, kelamını, yaratıklara olan üstünlüğünü, Arş'a istiva etmesini, kıyamet günü müminlerin Allah'ı gözle görülmesini inkar edip İlim ile iman ehlinden kendilerine muhalif olan kimseleri öldürmeyi mubah saymış ve (kendisini) "Ma'sûm Mehdî" diye isimlendirmiştir.
3. Daha sonra Mülhid bir Mehdî olan Ubeydullah b. Meymûn el-Kaddâh [377] ortaya çıktı. Dedesi, Mecusî ailesine mensup bir Yahudi idi.
(Bu sahte Mehdî,) Ehl-i Beyte, birçok yalan ve iftira nispet etti. Kendisinin, Peygamber (s.a.v)'in müjdelediği Mehdî olduğunu iddia etti. Kontrolü ve üstünlüğü ele geçirip idareleri, mülhid münafık soyu -bunlar, Allah ve Resulüne düşman olma bakımından insanların en ileri gelenleri olup Mağrib/Fas, Mısır, Hicaz, Şam şehirlerini ele geçirecek kadar ürkütücü oldu.
Bunlarla; İslam'ın garibliği, mihneti ve sıkıntısı iyice arttı.
Bunlar, ilahlık iddiasında bulundular ve şeriatın zahirine muhalif bir batını olduğunu söylerlerdi.
Bunlar, din düşmanı olan Bâtinî olan Karâmita'nın taraftarlarıydılar. Rafıziliklerini ve müntesipliklerini, kendilerinin Ehl-i Beyt'ten olduğu yalanıyla gizlemişlerdi. Mülhidlerin dinine bağlı olup bu dini yaygılaştırmaya çalışmışlardır.
Onların bu idareleri, Allah bu ümmeti onlardan Selahaddin Yûsuf İbn Eyyûb'la [378] kurtarıp İslam'ın zafere ulaşmasına kadar açıktan devam etti.
Selahaddin Yûsuf İbn Eyyûb, İslam milletini/toplumunu/dinini onlardan kurtarıp onların idarelerine son verdi. Mısır, onların zamanında nifak ve ilhad yurdu olmasından sonra yeniden İslam yurduna döndü.
Burada anlatılmak istenilen husus; bunlar, kendilerinin bîr Mehdîsi olduğunu, Muhammed b. Tûmert'in taraftarları da kendilerinin bir Mehdisi olduğunu ve Râfiziler de on ikinci imamın kendilerinin Mehdisi olduğunu ortaya koymaktır.
Bu fırkaların hepsi; zalim, insafsız, varlığı imkansız, asılsız Mehdîler hakkında: "Ma'sûm İmam, Ma'lûm Mehdî, Peygamber (s.a.v)'in müjdelediği ve ortaya çıkacağını haber verdiği" Mehdî olduğunu iddia edip Yahudilerin ahir zamanda ortaya çıkıp davalarını yüceltecek, dinlerini yerleştirecek ve bütün topluluklara karşı kendilerini üstün getirecek olan bir liderin geleceğini beklemeleri gibi bu fırkalar da, bu gelecek Mehdî'yi beklemektedirler.
Hıristiyanlar da, kıyamet gününden önce İsa'nın yeniden gelip Hristiyanlığı yerleştirip diğer dinleri iptal edeceğini beklemektedirler.
Hıristiyanların inançlarına göre; "Hak ilah olan Mesîh, hak ilah'tan çıkıp babasının cevherinden Tâmînâ'ya iner [379] şeklinde kıyametten önce gelmesi bekle (nil)mektedir.
Üç dininin müntesipleri, ahir zamanda ortaya çıkacak olan bir imamı ve lideri beklemektedirler. [380]
346. Yahudilerin beklediği, İsfahan Yahudilerinden yermiş bin kişinin uyacağı Deccâl'dir.[381]
İmam Ahmed'in "Müsned"inde merfu olarak Peygamber'in (s.a.v) şöyle buyurduğu geçmektedir:
?Deccâl'in taraftarlarının çoğu, Yahudiler ile kadınlardır.? [382]
Hıristiyanlar ise, Meryem oğlu Mesîh İsa'yı beklemektedirler. Onun geleceği hususunda herhangi bir şüphe söz konusu değildir. Fakat İsa indiğinde; haçı kıracak, domuzu öldürecek, İslam dini dışındaki bütün dinleri sona erdirecektir.
347. İşte bu, Meryem oğlu İsa'dan başka Mehdî yoktur" hadisinin anlamıdır.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır. O'na dönülür ve varılır.
Salât ve Selâm, seyyidimiz ve efendimiz olan Muhammed (s.a.v)'in, aile fertlerinin ve sahabilerinin üzerine olsun.
Zikreden kimselerin zikrettiği ve dikkatsiz davranan kimselerin yanıldığı müddete selam olsun.
Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
(Kitabın) orijinal nüshası hakkında şu ifade geldi:
Orijinal nüshaya mukabele yoluyla ulaştı. Bu orijinal nüshanın da, Seyyid Nureddin Ali es-Semhûdî'nin el yazması olduğunu zannetmekteyim.
Doğrusu -yine de doğruyu en iyi bilen Allah'tır- Seyyid Nureddin Ali es-Semhûdî (ö. 911/1505), Medineli bir tarihçi olup "Vefâu'1-vefâ" adlı kitabın sahibidir.
Namazda Rükuya Giderken Ve Rükudan Doğrulurken Elleri Kaldırmayı Men Etme İle İlgili Bazı Hadislerin Kritiği
309. Bu (uydurmalardan birisi de;) namazda rükuya giderken ve rükudan doğrulurken elleri kaldırmayı men etme ile ilgili hadislerdir.
Bu (tür) hadislerin hepsi, Resulullah (s.a.v)'e karşı söylenmiş batıl sözlerdir. Bu hadislerden hiçbirisi sahih değildir. [327]
310. Abdullah İbn Mes'ud (r.a)'tan gelen şu hadis gibi:
(Abdullah İbn Mes'ud:)
'Ben size ancak Resulullah'ın (s.a.v) (kıldığı) namazı kılacağım' dedi.
Bunun üzerine namazı kıldı. (Fakat) ilk baştaki (iftitah tekbiri) dışında(ki tekbirlerde) ellerini kaldırmadı. "
İbnü'l-Mübârek der ki:
"Sâlim'in, babası Abdullah İbn Ömer'den -elleri kaldırma konusundaki- hadis sabittir. Fakat konu ile ilgili olarak Abdullah İbn Mes'ud (r.a)'tan gelen hadis sabit olmamıştır."
311. Bu konuyla ilgili diğer bir hadis de şudur:
"Ben; Resulullah (s.a.v)'le, Ebu Bekr'le ve Ömer'le birlikte namaz kıldım. (Fakat) onlar, iftitah tekbiri dışında(ki diğer tekbirler) sırasında ellerini kaldırmamışlardır."
Bu hadis, munkatı' olup sahih değildir.
312. Konu ile ilgili olarak Yezîd b. Ebî Ziyâd'ın, İbn Ebi Leylâ [328] yoluyla Berâ'dan gelen şu hadistir:
"Resulullah (s.a.v) namaza başladığı zaman, ellerini, kulaklarına yakın (bir yere) kadar kaldırırdı. Daha sonra (bunu) tekrarlamazdı."
İmam Şafiî (ö. 204/819) der ki:
"İnsanlardan birisi, bu hadis sebebiyle ravi Yezîd'in yanıldığını ileri sürmüştür."
İmam Ahmed (ö. 241/795)'de der ki:
"Bu hadis, vahi (zayıf)tır."
Yahya b. Maîn'de der ki:
"Hadisin ravisi İbn Ebi Ziyâd, zaîfu'l-hadîs (naklettiği hadis zayıf olan birisi)dir."
İbn Adiyy (ö. 365/975)'de der ki:
"(Hadisin ravisi,) kuvvetli birisi değildir."
Ehl-i hadisin cumhuru, bu hadisi, zayıf kabul edip bu hadisin sahih olmadığını söylemişlerdir.
313. Vekî'nin, İbn Ebi Leylâ'dan, onun da Hakem'den, onun da Miksem yoluyla Abdullah İbn Abbâs ve Nâfi' yoluyla Abdullah İbn Ömer'den rivayet ettiği şu hadistir:
Abdullah İbn Abbâs ve Abdullah İbn Ömer derler ki: Re-sulullah (s.a.v) şöyle buyumaktadır:
"Eller, yedi yerde kaldırılır:
1. Namaza başlarken,
2. Beyt(ullah)'a yönelirken,
3. Safa ve Merve'de,
4. 5. İki vakfe (yeri olan Arafat ile Müzdelife')de, 6. 7. İki şeytan taşlama (yerin)de."
Bu hadisin merfu' olması doğru değildir. Doğru olan; bu hadisin, Abdullah İbn Abbâs ile Abdullah İbn Ömer yolundan mevkuf olmasıdır.
314. Bu konuyla ilgili olarak Beyhakî'nin, "Hilâfiyyât"ta Abdullah İbn Avn el-Harrâz'dan getirdiği şu hadistir:
(Bu hadîsi) bize Mâlik, o da Zührî'den, o da Salim'den, o da Abdullah İbn Ömer'den şöyle tahdis etmiştir:
"Peygamber (s.a.v), namaza başladığı zaman ellerini kaldırırdı. Daha sonra (bunu) tekrarlamazdı."
Hadis (ilmin)in kokusunu uzaktan almış olan kimse bile, bu hadisin, uydurma olduğuna, Allah'ı şahit tutar.
315. Konuyla ilgili olarak Abbâd İbnü'z-Zübeyr'in naklettiği hadis ise şu şekildedir:
"Resulullah (s.a.v), namazın başında (iftitah tekbiri sırasında) ellerini kaldırırdı. Daha sonra ellerini kaldırmazdı."
Bu hadis, uydurmadır.[329]
316. Konuyla ilgili olarak Muhammed b. Ukkâşe el-Kirmânî?nin, Enes'ten mevkuf olarak uydurduğu şu hadistir:
"Kim ellerini rükuda kaldırırsa, onun namazı yoktur.
Allah, bu hadisi uyduran kimseyi rezil etsin.
İnsanların Kıyamet Günü Babalarıyla Değil De Anneleriyle Çağırılması İle İlgili Hadisin Kritiği
317. Bu (uydurmalardan birisi de) şu hadistir:
İnsanlar kıyamet günü babalarıyla değil anneleriyle çağırılırlar."
Bu hadis, batıldır. Çünkü konuyla ilgili sahih hadisler, bunun aksini ifade etmektedir.
Buhari, "Sahîh"de [330] konuyla ilgili olarak 'insanlar kıyamet günü babalarıyla çağrılırlar' ile ilgili bab başlığına yer verip daha sonra şu hadisi nakletmiştir:
Kıyamet günü her aldatıcı (insan) için, aldattıkları oranda (kendilerini tanıtan) bir bayrak dikilip:
'Bu, filan oğlu filanın aldatmasıdır' denilir. [331]
Konu ile ilgili olarak bunun dışında başka uydurma hadisler de var.
Fakirlere İlgi Gösterme, Bir Kadına Aşık Olup İffetini Gizleyerek Ölen Kimsenin Şehit Olması, Tırnaklarını Tersten Kesen Kimsenin Göz Ağrısı Çekmemesi Ve Bismillah, Et-Tehiyyâtu Lillâhi....." (Şeklinde Devam Eden) Teşehhud Hadisi İle İlgili Bazı Hadislerin Kritiği
318. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
Resulullah (s.a.v) fakirlerin meclisine gelip gömleği parçalanıncaya kadar oynadı."
Allah, bu hadisi uyduran kimseye lanet etsin. Çünkü bu kimse, bu iğrenç yalana cüret gösteriyor!.
319. (Bu uydurmalardan birisi de; şu) hadistir:
Sîzden birisi, bir taşa bile hüsn-ü zan gösterirse elbette o taş, o kimseye fayda sağlar."
Bu hadis, putperest müşriklerin uydurmasındandır.
320. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
Gücü/nüfuzu, fakirlerle birlikte sağlayın. Çünkü kıvamet günü onlar için bir bolluk vardır."
Hangi bolluk?!
321. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
Kim (bir kadına) aşık olur, (daha sonra) iffet gösterir ve (bunu) gizleyerek ölürse, o kimse şehittir."
Bu hadis, Resulullah (s.a.v) adına yapılmış bir uydurmadır. [332]
322. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
Af edilen kimseyle birlikte yemek yiyen kimse de affedilir."
Bu hadis de uydurmadır. Bu konuda rivayet edileninin gayesi, bazı insanların gördüğü rüyadır.
323. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
Kim tırnaklarını tersten keserse, göz ağrısı çekmez.
Bu hadis, en çirkin uydurmalardan birisidir.
324. Bu uydurmalardan birisi de; şu hadistir:
"Sizden birisi namazda iken annesi çağıracak olursa, cevap versin. Babası çağırınca cevap vermesin."
Bu hadisi, Abdulazîz b. Ebân el-Kureşî el-Umevî rivayet etmiştir.
Buhârî bu kişi hakkında der ki:
"Terekûhû [333] (Hadis alimleri, bunun rivayet ettiği terk ettiler)."
İbn Maîn ile bir çok hadis alimi kimse bu kişi hakkında der ki:
"Bu kimse, uydurma hadis rivayet eden bir yalancıdır."
325. Câbir'den rivayet edilen ve başında Bismillah, et-Tehiyyâtu lillâhi....." şeklinde devam eden teşehhüd hadisi. Humeyd İbnü'r-Rebî', bu hadisi; Ebi Asım'dan, o da İbn Cüreyc'ten, o da Ebu'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den rivayet etmiştir.
İbn Maîn der ki:
"Humeyd, yalanadır."
Nesâî'de der ki:
"(Humeyd) leyse bi-şey'in (rivayet ettiği hadis bir şeye yaramaz)dır."
Mehdi İle İlgili Bazı Hadislerin Kritiği
326. Bana, Meryem oğlu İsa dışında Mehdi yoktur" hadisi hakkında; bu hadis, Mehdi ile Mehdi'nin sonradan ortaya çıkacağı hususundaki hadislerle nasıl birleştirilebilir? Bu hadislerin arasını birleştirmenin yolu nedir? Mehdi hakkında hadis var mıdır, yoksa yok mudur? ile ili soru soruldu.
327. Meryem oğlu İsa dışında Mehdi yoktur" hadisine gelince, bu hadisi; İbn Mâce (ö. 273/ 886), "Sünen"de Yûnus b. Abdu'l-a'lâ'dan, o da Şafiî'den, o da Muhammed b. Hâlid el-Cenedî'den, o da Ebân b. Sâlih'den, o da Hasan'dan, o da Enes b. Mâlik'ten, o da Hz. Peygamber'den (s.a.v) rivayet etmiştir. [334]
Bu hadis, Muhammed b. Hâlid el-Cenedî'dinin (rivayetinde) tek başına kaldığı hadislerdendir. [335]
Ebu'l-Hüseyin Muhammed İbnü'l-Hüseyin el-Âburî (ö. 363/ 973) "Menâkibu'ş-Şâfiî"de konu ile ilgili olarak şöyle der:
Muhammed b. Hâlid el-Cenadî, İlim ve Nakil ehli meslek erbabınca bilinmemektedir. Mehdi ile ilgili haberler tevatür olup Mehdi, Mehdi'nin Ehl-i Beyt'ten olacağı, yedi yıl hüküm süreceği, yeryüzünü adaletle dolduracağı, İsa (a.s)'ın çıkıp Deccâl?le savaşmasında ona yardım edeceği, bu ümmete imam olacağı ve İsa (a.s)'ın onun arkasında namaz kılacağı müstefizdir.[336]
Beyhakî (ö, 458/1066}'de der ki:
"Muhammed b. Hâlid el-Cenedî, bu hadiste tek başına kalmıştır."
Hâkim (ö. 405/1014)'de der ki:
"Bu Muhammed b. Hâlid el-Cenedî, meçhul bir kimsedir. Hadisin senedinde Muhammed b. Hâlid el-Cenedî ile ilgili ihtilaf edilmiştir. Bu hadisi, Muhammed b. Hâlid el-Cenedî'den, o da Ebân İbn Ebi Ayyâş'dan, o da Hasan? dan -mürsel olarak- Peygamber (s.a.v)'den rivayet edilmiştir.
Görüldüğü üzere bu hadis, meçhul birisi olan Muhammed b. Hâlid el-Cenedî yoluyla metruk birisi olan Ebân b. Ebi Ayyâş'tan, o da Hasan (el-Basrî)'den, o da Peygamber'den (s.a.v) şeklinde (dönüp) dolaşmaktadır.
Bu hadis, Hasan el-Basrî'nin, sahabeyi atlayarak direkt Peygamber'den rivayet etmesinden dolayı munkatı'dır.
Mehdi?nin sonradan ortaya çıkması ile ilgili hadisler ise sened yönünden daha sahihtir.[337]
Bu sahih hadislere örnek şunlardır:
328. a. Derim ki: Abdullah İbn Mes'ud'un, Peygamber'den (s.a.v) rivayet ettiği şu hadis böyledir:
"Dünya(nın ömrün)den bir gün bile kalsa, Allah, bu günü; adı adıma, babasının adı babamın adına uyan benden yada Ehl-i Beyt'imden- birisini elbette gönderecektir. Bu kişi, yeryüzü, zulüm ile adaletsizlikle dolu olduğu gibi (onu) hak ile adaletle dolduracaktır."
Bu hadisi, Ebu Dâvud ile Tirmizî rivayet etmiştir. [338]
Tirmizî bu hadisi rivayet ettikten sonra der ki;
"Bu hadis, hasen-sahihtir. Bu konuda Ali, Ebu Saîd, Ümmü Seleme ile Ebu Hureyre'den rivayetler gelmiştir."
Daha sonra Tirmizî, Ebu Hureyre'den gelen hadisi rivayet edip der ki:
"Bu hadis, hasen-sahihtir."
Bu konuda Huzeyfe İbnü'l-Yemân, Ebu Ümâme el-Bâhilî, Abdurrahman İbn Avf, Abdullah İbn Amr İbnü'1-As, Sevbân, Enes b. Mâlik, Câbir, Abdullah İbn Abbâs ile daha bir çoklarından rivayetler gelmiştir.
329. b. Ebu Dâvud (ö. 275/888)'un "Sünen"inde [339] geçtiğine göre; Hz. Ali, oğlu Hasan'ın yüzüne bakıp şöyle demiştir:
"Benim şu oğlum, Peygamber (s.a.v)'in de buyurduğu üzere, seyyiddir. Bunun neslinden; adı, Peygamberimizin adına uygun, yaratılış yönünden değil ahlak bakımından ona benzeyen bir adam çıkıp yeryüzünü adaletle dolduracaktır.[340]
330. c. Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
Mehdî, ben(îm neslim)den olup alnı açık ve burnu yumrudur. Yeryüzü, zulüm ile adaletsizlikle dolu olduğu gibi (onu) hak ile adaletle dolduracak ve (yeryüzünde) yedi yıl hüküm sürecektir. [341]
Ebu Dâvud, bu hadisi; ceyyid bir senedle İmrân b. Dâver el-Ammî el-Kattân'dan, o da Katâde'den, o da Ebu Nadre'den, o da Ebu Saîd el-Hudrî'den rivayet etmiştir.
Tirmizî (ö. 279/892)'de, bu hadisin bir benzerini, başka bir yoldan Ebu Sıddîk en-Nâcî yoluyla Ebu Saîd el-Hudrî'den rivayet etmiştir. [342]
331. d. Ebu Dâvud (ö. 275/888), Salih b. Ebi Meryem Ebi'l-Halîl es-Subaî'den, o da arkadaşından, o da Ümmü Seleme yoluyla Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Bir halife öldüğünde kargaşa çıkacak. Medinelilerden birisi, Medine'den çıkıp Mekke'ye kaçacak. (Fakat) Mekkelilerden bazı insanlar, onu (bulunduğu yerden) çıkarıp istemediği halde (Ka'be'de) Rükün ile Makam-ı İbrahim arasında ona bey'at edecekler. Şamlılar dan bur ordu, onun üzerine gönderilecek. (Fakat) o ordu, Mekke ile Medine arasındaki Beydâ' [343] denilen yerde yere batacak insanlar bunu görünce, Şam'ın Ebdali ile Iraklı?ların Asâibi (îyî kulları) gelip (Ka'be'de Rükün ile Makam-ı İbrahim arasında) ona bey'at edecek.
Daha sonra Kureyş'ten, dayıları Kelb (kabilesin) den olan bir adam çıkıp o bey'at edenler üzerine bir ordu gönderecek. Bey'at edenler, Kelb kabilesinin gönderdiği orduya galip gelecekler. Bu ordu, Kelb (kabilesin)in gönderdiği ordudur. (O zaman) Kelb (kabilesin)in ganimetinde hazır bulunmayana yazık!...
Halife olan zat (=Mehdî), (ele geçirilen) malı (insanlar arasında) paylaştıracak. İnsanlar(dan bir kısmı), Peygamberlerinin Sünnetiyle amel edecek. İslam (dini), yeryüzüne tamamen yerleşecek. (Mehdî yeryüzünde) yedi yıl kalıp daha sonra vefat edecek. Müslümanlar da, onun (cenaze) namazını kılacaklar.[344]
Bir rivayette ise "dokuz yıl kaldı" ifadesi geçmektedir. [345]
İmam Ahmed, bu hadisi, iki şekilde rivayet etmiştir. [346]
Yine Ebu Dâvud, bu hadisi; başka bir yolla Katâde'den, o da Ebu'l-Halîl'den, o da Abdullah İbnü'l-Hâris'den, o da Ümmü Seleme'den benzer bir şekilde rivayet etmiştir. [347]
Ebu Ya'lâ el-Mevsilî (ö. 307/919)'de, "Müsned'de, bu hadisi; Katâde yoluyla Salih Ebi'l-Halîl'den, o da arkadaşından, -belki de Salih dedi- o da Mücâhid'den, o da Ümmü Seleme'den rivayet etmiştir. [348]
Bu hadis, hasendir. [349] (Fakat) bu hadisin benzerine sahih denilmesi caizdir.
332. e. İbn Mâce (ö. 273/886) "Sünen"de [350] der ki:
Bize Harmele b. Yahya el-Mısrî ile İbrahim b. Saîd el-Cevherî tahdis ettiler. İkisi de dedi ki:
Bize Ebu Salih Abdulgaffâr b. Dâvud el-Harrânî tahdis etti. O da dedi ki:
Bize İbn Lehîa, o da Ebu Zür'a Amr b. Câbir el-Hadramî'den, o da Abdullah İbnü'l-Hâris b. Cüz' ez-Zebîdî'den tahdis edip dedi ki:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Doğululardan olan bazı insanlar, çıkıp Mehdî'nin (saltanatına) imkan hazırlarlar.? [351]
333. f. Ebu Nuaym (ö. 430/1038) "Kitâbu'l-Mehdi'de [352]
Huzeyfe'den naklen Resulullah (s.a.v) şöyle buyurduğunu zikretmiştir:
"Dünya(nın ömrün)den bir gün bile kalsa, Allah o günde adı adıma, ahlakı ahlakıma (benzeyen), 'Ebu Abdullah' künyeli birisini elbette gönderecektir."
Fakat bu hadisin senedinde Abbâs b. Bekâr olup bunun naklettiği hadisle delil getirilmez. Abdullah İbn Mes'ud ile Ebu Hureyre yolundan gelen bu lafızın bir benzeri, daha önce geçmişti. [353] Bu iki hadis, sahihtir.
334. g. Ümmü Seleme der ki:
Resulullah (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu işittim:
"Mehdî benim ailemden, Fatıma'nın çocuklarındandır.? [354]
Bu hadisi, Ebu Dâvud ile İbn Mâce rivayet etmiştir. Hadisin senedinde, Ziyâd b. Beyân vardır.
İbn Hibbân (ö. 354/965), bu kişinin, sika olduğunu belirtmiştir.
İbn Maîn (ö. 233/847)'de der ki:
"Bu kişinin naklettiği hadiste bir sakınca yoktur."
Buhârî (ö. 256/870)'de der ki:
"Bu kişinin naklettiği hadisin senedi tartışma götürür.[355]
335. h. Ebu Nuaym der ki:
Bize Halef b. Ahmed İbnü'1-Abbâs er-Râmehurmuzî kitabında tahdis etti. O da dedi ki:
Bize Hemmâm b. Ahmed b. Eyyûb tahdis etti. O da dedi ki:
Bize Tâlût b. Abbâd tahdis etti. O da dedi ki:
Bize Süveyd b. İbrahim, o da Mahmûd b. Ömer'den, o da Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf dan, o da babasından tahdis edip dedi ki:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
Allah benim ailemden ön dişleri seyrek ve alnı açık birisini elbette gönderecektir. Bu kişi, yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Mal, onun zamanında çoğalacaktır. [356]
Fakat hadisin senedinde yer alan Tâlût ile hocası Süveyd, zayıf kimselerdirler. Biz ise bu hadisi, şahid getirmek için naklettik.
336. ı. Yahya b. Abdu'l-Humeyd el-Himmânî (ö. 228/842) "Müsned"de der ki:
Bize Kays İbnü'r-Rebi, o da Ebu Husayn'dan, o da Ebu Salih'den, o da Ebu Hureyre'den tahdis edip dedi ki: Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Ehl-i Beytimden bir adam (yeryüzünde) hüküm sürmedikçe kıyamet kopmayacak. Bu kişi, Kostantiniyye (= İstanbul) ile Deylem dağını/diyarını feth edecek. (Dünyanın ömründen) bir gün kalsa bite, orayı feth edinceye kadar Allah bu günü elbette (onun için) uzatacaktır. [357]
Yahya İbn Maîn ile birçok kimse, Yahya b. Abdu'1-Humeyd'in, güvenilir birisi olduğunu söylemiştir.
İmam Ahmed'de, bu kişi hakkında (bir takım sözler) söylemiştir.
337. Ebu Nuaym der ki: Bize Ebu'l-Ferec el-Esbehânî tahdis etti. O da dedi ki:
Bize Ahmed İbnü'l-Hüseyin tahdis etti, ( O da dedi ki:)
Bize Ebu Ca'fer b. Târik, o da Ceyyid b. Nuzeyf/Nazîf?den, o da Ebu Nadre'den, o da Ebu Saîd'den tahdis edip dedi ki:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Meryem oğlu İsa'nın, arkasında namaz kıldığı kimse, bizdendir.? [358]
Bu sened, delil olarak getirilemez. Fakat bu hadisin bir benzeri, İbn Hibbân'ın, "Sahîh"inde Atiyye b. Âmir yolundan geçmektedir.
338. Haris b. Ebi Üsâme (ö. 282/895) "Müsned"de der ki:
Bize İsmail b. Abdulkerîm tahdis etti. O da dedi ki:
Bize İbrahim b. Akîl, babasından, o da Vehb b. Münebbih'den, o da Câbir'den tahdis edip dedi ki:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Meryem oğlu İsa, inecek. Müminlerin Emiri Mehdî, (ona):
Gel! Bize namaz kıldır' diyecek. O da:
Hayır! Müminlerin bir kısmı, (diğer) bir kısmının emiridir. (Bu,) Allah'ın bu ümmete ikramıdır' diyecek."
Bu hadisin senedi, ceyyiddir.
339. Taberânî (ö. 360/970) der ki: Bize Muhammed b. Zekeriyyâ el-Hilâlî tahdis etti. O da dedi ki:
Bize Abbâs İbn Bekâr tahdis etli. O da dedi ki:
Bize Abdullah b. Ziyâd, o da A'meş'den, o da Zirr b. Hubeyş'ten, o da Huzeyfe'den tahdis edip o da dedi ki:
Peygamber (s.a.v) bize hutbe verip olacak şeyleri haber verdi. Daha sonra da şöyle buyurdu:
Dünya(nın ömrün)den bir gün kalsa bile, Allah, bu günü, çocuklarımdan adı adıma (uygun olan) bir adamı gönderinceye kadar elbette uzatır."
Fakat bu sened, zayıftır.
Mehdî ile ilgili hadisler, dört kısma ayrılmaktadır:
1. Sahih olan hadisler,
2. Hasen olan hadisler,
3. Garib olan hadisler,
4. Uydurma olan hadisler.
Mehdî İle İlgili Görüşler
(Bazı) insanlar, Mehdî hususunda dört görüşe ayrılmışlardır:
Birincisi: Mehdî'nin, Meryem oğlu İsa olup gerçek Mehdinin de bu olması.
Bu görüşte olan kimseler, görüşlerine daha önce geçen [359] (ravi) Muhammed b. Hâlid el-Cenedî yolundan gelen hadisi delil getirmişlerdir.
Biz ise bu hadisin, durumunu belirttik ve sahih olmadığını kaydettik. Sahih olsa bile, bu konuda delil olarak getirilemez. Çünkü İsa, Resulullah (s.a.v) ile Kıyamet arasındaki en büyük Mehdî'dir.
Peygamber (s.a.v)'den gelen sahih sünnet, İsa'nın; Dımeşk'in doğusundaki Beydâ' camisinin minaresine ineceğini, Allah'ın Kitabı Kur'an'la hükmedeceğini, Yahudileri ve Hıristiyanları öldüreceğini, onlara zimmilik vergisi olan) cizye koyacağını ve zamanındaki diğer din müntesiplerini yok edeceğini belirtmektedir. [360]
Bu konuda "fayda sağlayan dışında ilim ve sahibini koruyandan başka mal yoktur" denilebildigi gibi, "Her ne kadar İsadan başkası Mehdî olsa bile, gerçekte ise İsa'dan başka Mehdî yoktur" denilmesi doğru olabilir. Buna göre kâmil ve ma'sum Mehdî'yi kastederek; "Mehdî ancak Meryem oğlu İsa'dır" denilmesi doğru olur.
İkincisi: Mehdî'nin, Abbâs oğullarından gelip onun zamanının geçmiş olması.
340. Bu görüşte olan kimseler, görüşlerine;
a. İmam Ahmed'in "Müsned"de rivayet ettiği şu hadisi delil getirmişlerdir:
Bize Vekî', o da Serik'ten, o da Ali b. Zeyd'den, o da Ebu Kılâbe'den, o da Sevbân'dan tahdis edip o da dedi ki: Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Horasan'dan gelen siyah bayrakları (olan kimseleri) gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa onlara katılın. Çünkü onların içerisinde, Allah'ın halifesi Mehdî vardır.? [361]
Bu hadisin ravisi olan Ali b. Zeyd'e gelince, Müslim, onun rivayet ettiği hadisleri, mutâbaat olarak rivayet etmiştir. Fakat Ali b. Zeyd, zayıf bir ravi olup tek başına rivayet ettiği münker hadisleri vardır. Dolayısıyla rivayetlerinde tek başına kalması sebebiyle (onun rivayet ettiği hadislerle) delil getirilmez.
341. b. İbn Mâce (ö. 273/886), Sevrî yoluyla Hâlid'den, [362] o da Ebu Kitâbe'den, o da Ebu Esmâ'dan, o da Sevbân'dan, o da Peygamber (s.a.v)'den bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. [363]
Yine bu rivayete Abdulazîz İbnü'l-Muhtâr'da, Hâlid'den itibaren katılır.
c. İbn Mâce (ö. 273/886)'nin "Sünen"inde Abdullah İbn Mes'ud'un şöyle dediği geçmektedir:
Biz Resulullah (s.a.v)'in yanında iken bir de baktık ki, Hâşim oğullarından bir grup (yanımıza doğru) geliyor. Peygamber (s.a.v), onların gelmekte olduğunu görünce, gözleri yaşla doldu ve rengi değişti. (Ona:)
Yüzünde hoşlanmadığımız kötü bir şey görmekteyiz?' diye sordum. Peygamber (s.a.v):
?Biz, Allah'ın, kendimize karşılık ahireti tercih ettiği Ehl-i Beytiz. Doğrusu benden sonra Ehl-i Beytim; (bazı) bela, kovulma ve sürgün edilmeyle karşılaşacaktır. Hatta beraberlerinde siyah bayrakları bulunan Doğululardan bir topluluk gelip hak talebinde bulunurlar, (fakat onlara) hakk verilmez. Bunun üzerine onlar çarpışmaya girip zafer kazanırlar. Yenilenler, onlara, önceki isteklerini vermeye razı olurlarsa da onu kabul etmezler. Nihayet o (emirliği), Ehl-i Beytimden bir adama verirler. O da, daha önce zulümle dolu olan yeryüzünü adaletle doldurur. Sizden kim bu duruma yetişirse, kar(lar) üzerinde sürünerek bile olsa, onlara gelsin? buyurdu.[364]
Bu hadisin senedinde, Yezîd b. Ebi Ziyâd yer almaktadır. Bu kişi, seyyiu'i-hıfz [365] (ezberi körü) olup ömrünün sonuna doğru /bildiklerini birbirine karıştırmaya başlamıştı. Ayrıca sahte paralarda basardı.
Bu ve bundan önceki hadis sahih olsa bile, Abbasilerden olan Mehdî'nin, ahir zamanda ortaya çıkacak olan Mehdî olduğuna dair bir delil yoktur.
Bu Mehdî, bir çok Mehdilerden biri olabilir. (Örneğin,) Ömer İbn Abdulazîz bir Mehdî idi. Hatta Ömer İbn Abdulazîz, Mehdî adı verilmeye Halife Mehdî'den daha fazla layıktır.
342. d. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Size, benim Sünnetim ile benden sonra gelen Râşîd (ve) Mehdî olan halifelerimin sünnetine sarılın.? [366]
İmam Ahmed -kendisinden yapılan iki rivayetin birisinde- ve birçok kimse, Ömer İbn Abdulazîz'in, Râşîd (ve) Mehdî olan halifelerden olduğunu ileri sürmüşlerdir. Şüphesiz ki Ömer İbn Abdulazîz, Râşîd (ve) Mehdî olan bir halifedir. Fakat ahir zamanda ortaya çıkacak olan Mehdî değildir.
Hayr ve Rüşd bakımından olan Mehdî, kötülük ve sapıklık bakımından olan Deccâl gibidir.
Bazı harikuladelikler yapacak olan asıl büyük Deccâl'den önce [367] yalancı Deccâller [368] olduğu gibi, asıl büyük Mehdî'den önce de Râşîd Mehdiler olacaktır.
Üçüncüsü: Mehdî, Peygamber (s.a.v)'in Ehl-i Beytinden olan Hz. Alî'nin oğlu Hasan'in neslinden birisi olup ahir zamanda ortaya çıkacak. Yeryüzü (o sırada) haksızlık ve zulümle dolmuş olacak. Mehdî ise, yeryüzünü, hak ve adaletle dolduracaktır.
Hadîslerin çoğu, bunu göstermektedir.
Mehdî'nin, Hz. Hasan'ın neslinden olmasında, [369] ince bir nükte var. Çünkü Hz. Hasan, hilafeti, Allah için terk etmişti. Bundan dolayı da Allah, gerçek halifeliğe layık olan ve yeryüzünü adaletle doldurmayı sağlayan kimseyi, Hz. Hasan'ın neslinden getirecektir.
Bu, Allah'ın kulları hakkında geçerli kıldığı "Kim Allah için bir şeyi terk ederse, Allah ona yada nesline terk ettiği şeyden daha üstününü verir" şeklindeki sünnetidir.
Bu durum, Hz. Hüseyin'in yaptığının aksinedir. Çünkü Hz. Hüseyin, halife olma hususunda hırslı davranmış, halifeliği elde etmek için (insanlarla) savaşmış ve halifeliği ele geçirme hususunda başarılı olamamıştır. Yine de doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
343. a. Ebu Nuaym (ö. 430/1038), Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.v) buyurmaktadır:
"Ehl-i Beytimden birisi ortaya çıkıp sünnetimle amel edecek. Allah, ona, gökten bîr bereket indirecek. Yeryüzü ona berektlerini çıkaracak. (Daha önce) zulümle dolu olan yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Bu ümmete yedi yıl hüküm sürecek ve (Kudüs'teki) Beytü'1-Makdis'e/Mescid-i Aksa'ya inecektir.? [370]
344. b.Yine Ebu Nuaym (ö. 430/1038), Ebu Ümâme (r.a)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Resulullah (s.a.v) buyurmaktadır:
Resulullah (s.a.v) bize hutbe verip Deccâl'i anlattı. Devamla şöyle:
?Körükçü, (körükteki) demirin pasını giderdiği gibi Medine'de, (kendisine layık olmayan) kirli kimseleri (kendisinden) sürüp atar. İşte bu güne, 'Halâs/Kurtuluş Günü' denilir? buyurdu. Bunun üzerine Ümmü Şerîk:
Ey Allah'ın resulü! O gün Araplar nerede olacak?' dîye sordu. Resulullah (s.a.v):
?O gün onlar pek az olacaklar. Çoğu, (Kudüs'teki) Beytü'I-Makdis'de/Mescid-i Aksa'da olacak. İmamları da, Salih bir insan olan Mehdi olacak? buyurdu.[371]
345. c. Yine Ebu Nuaym (ö. 430/1038), Abdullah İbn Abbâs (r. anhümâ)'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.v) buyurmaktadır:
?Başında ben, sonunda Meryem oğlu İsa ve ortasında ise Mehdî olan bir ümmet helak olmaz.? [372]
Bu hadisler, senedleri itibariyle bir takım zayıflık ve gariplikler İçerse de birbirlerini takviye etmekte ve sağlamlaştırmaktadır.
İşte bu, Ehl-i Sünnetin görüşüdür. Üçüncüsü: İmamiyye Rafizilerinin görüşüdür.
Bu konuda onların dört görüşü [373] bulunmaktadır:
1. Mehdî, Hz. Ali'nin oğlu Hasan'dan değil de, Hüseyin'in neslinden olan Muhammed İbnü'l-Hasan el-Askerî [374] el-Muntazar (-beklenen)dir.
Her yerde hazır, gözlerden uzak, (Hz. Musa'nın) asa(sın)a sahip olup "ve yehtimu'l-fezâ" [375] dır.
Beşyüz yıl kadar önce küçük bir çocuk iken Sâmerrâ'daki evinin bodrumuna girip bundan sonra hiçbir göz onu görmemiş, onunla ilgili bir habere ve bir ize rastlanılmamıştır.
İşte Rafiziler, onu, hergün beklerler, borum kapısının önünde atın üzerinde durup kendilerinin yanına çıkması için ona:
Ey Efendimiz! Çık. Ey Efendimiz! Çık' diye seslenirler.
Daha sonra (çıkmayınca,) perişan ve bitkin bir şekilde geri dönerler.
İşte bu, onların ve onun durumudur.
Şöyle diyen ne güzel söylemiş:
Bodrumun, cehaletiniz sebebiyle hakkında konuştuğunuz kimseyi artık doğurma vakti daha gelmedi mi?"
Siz aklınızı yitirmişsiniz. Çünkü siz, (böyle bir şeyi beklemekle, Zümrüd-ü) Anka ile Gulyabanî (efsanesine bir) üçüncüsünü eklediniz. "
Bu kimseler, (bu fikirleri sebebiyle) Adem oğullarının yüz karası ve her akıllı kimsenin alaya aldığı gülünç bir duruma düştüler.
2. Mağribilerin Mehdisi: Bu, Muhammedb. Tûmert'tir. [376]
Bu kişi; yalancı, zalim ve batlı hakim kılan birisi olup zulmüyle, haksızlığıyla, hileciliğiyle tanınmıştır. Batıl davasını güçlendirmek için insanları öldürmüş, Müslümanların kadınlarını cariye gibi kullanmayı mubah görmüş, çocuklarını esir alıp mallarına el koymuştur. Kötülük yönünden İslam milletine/toplumuna/dinine, Haccâc-ı Zâlim'den çok daha fazla zararı olmuştur. Yerin altına bir kabir kazdırıp kendi arkadaşlarından bir grubu diri diri oraya indirip onlara:
"Kendisinin, Peygamber'in (s.a.v) müjdelediği Mehdî olduğunu" insanlara söylemelerini emreder, sonra da kendisini yalanlamasınlar diye onların üzerlerini örterdi. Grubunu, "Cehmiyye" (Muvahhidler) adını verdi.
Rabbin sıfatlanın, kelamını, yaratıklara olan üstünlüğünü, Arş'a istiva etmesini, kıyamet günü müminlerin Allah'ı gözle görülmesini inkar edip İlim ile iman ehlinden kendilerine muhalif olan kimseleri öldürmeyi mubah saymış ve (kendisini) "Ma'sûm Mehdî" diye isimlendirmiştir.
3. Daha sonra Mülhid bir Mehdî olan Ubeydullah b. Meymûn el-Kaddâh [377] ortaya çıktı. Dedesi, Mecusî ailesine mensup bir Yahudi idi.
(Bu sahte Mehdî,) Ehl-i Beyte, birçok yalan ve iftira nispet etti. Kendisinin, Peygamber (s.a.v)'in müjdelediği Mehdî olduğunu iddia etti. Kontrolü ve üstünlüğü ele geçirip idareleri, mülhid münafık soyu -bunlar, Allah ve Resulüne düşman olma bakımından insanların en ileri gelenleri olup Mağrib/Fas, Mısır, Hicaz, Şam şehirlerini ele geçirecek kadar ürkütücü oldu.
Bunlarla; İslam'ın garibliği, mihneti ve sıkıntısı iyice arttı.
Bunlar, ilahlık iddiasında bulundular ve şeriatın zahirine muhalif bir batını olduğunu söylerlerdi.
Bunlar, din düşmanı olan Bâtinî olan Karâmita'nın taraftarlarıydılar. Rafıziliklerini ve müntesipliklerini, kendilerinin Ehl-i Beyt'ten olduğu yalanıyla gizlemişlerdi. Mülhidlerin dinine bağlı olup bu dini yaygılaştırmaya çalışmışlardır.
Onların bu idareleri, Allah bu ümmeti onlardan Selahaddin Yûsuf İbn Eyyûb'la [378] kurtarıp İslam'ın zafere ulaşmasına kadar açıktan devam etti.
Selahaddin Yûsuf İbn Eyyûb, İslam milletini/toplumunu/dinini onlardan kurtarıp onların idarelerine son verdi. Mısır, onların zamanında nifak ve ilhad yurdu olmasından sonra yeniden İslam yurduna döndü.
Burada anlatılmak istenilen husus; bunlar, kendilerinin bîr Mehdîsi olduğunu, Muhammed b. Tûmert'in taraftarları da kendilerinin bir Mehdisi olduğunu ve Râfiziler de on ikinci imamın kendilerinin Mehdisi olduğunu ortaya koymaktır.
Bu fırkaların hepsi; zalim, insafsız, varlığı imkansız, asılsız Mehdîler hakkında: "Ma'sûm İmam, Ma'lûm Mehdî, Peygamber (s.a.v)'in müjdelediği ve ortaya çıkacağını haber verdiği" Mehdî olduğunu iddia edip Yahudilerin ahir zamanda ortaya çıkıp davalarını yüceltecek, dinlerini yerleştirecek ve bütün topluluklara karşı kendilerini üstün getirecek olan bir liderin geleceğini beklemeleri gibi bu fırkalar da, bu gelecek Mehdî'yi beklemektedirler.
Hıristiyanlar da, kıyamet gününden önce İsa'nın yeniden gelip Hristiyanlığı yerleştirip diğer dinleri iptal edeceğini beklemektedirler.
Hıristiyanların inançlarına göre; "Hak ilah olan Mesîh, hak ilah'tan çıkıp babasının cevherinden Tâmînâ'ya iner [379] şeklinde kıyametten önce gelmesi bekle (nil)mektedir.
Üç dininin müntesipleri, ahir zamanda ortaya çıkacak olan bir imamı ve lideri beklemektedirler. [380]
346. Yahudilerin beklediği, İsfahan Yahudilerinden yermiş bin kişinin uyacağı Deccâl'dir.[381]
İmam Ahmed'in "Müsned"inde merfu olarak Peygamber'in (s.a.v) şöyle buyurduğu geçmektedir:
?Deccâl'in taraftarlarının çoğu, Yahudiler ile kadınlardır.? [382]
Hıristiyanlar ise, Meryem oğlu Mesîh İsa'yı beklemektedirler. Onun geleceği hususunda herhangi bir şüphe söz konusu değildir. Fakat İsa indiğinde; haçı kıracak, domuzu öldürecek, İslam dini dışındaki bütün dinleri sona erdirecektir.
347. İşte bu, Meryem oğlu İsa'dan başka Mehdî yoktur" hadisinin anlamıdır.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır. O'na dönülür ve varılır.
Salât ve Selâm, seyyidimiz ve efendimiz olan Muhammed (s.a.v)'in, aile fertlerinin ve sahabilerinin üzerine olsun.
Zikreden kimselerin zikrettiği ve dikkatsiz davranan kimselerin yanıldığı müddete selam olsun.
Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
(Kitabın) orijinal nüshası hakkında şu ifade geldi:
Orijinal nüshaya mukabele yoluyla ulaştı. Bu orijinal nüshanın da, Seyyid Nureddin Ali es-Semhûdî'nin el yazması olduğunu zannetmekteyim.
Doğrusu -yine de doğruyu en iyi bilen Allah'tır- Seyyid Nureddin Ali es-Semhûdî (ö. 911/1505), Medineli bir tarihçi olup "Vefâu'1-vefâ" adlı kitabın sahibidir.