Editörler : E.Kayı Han
20 Ekim 2009 18:44

imam gazali

Ataların dindarlığı ile kurtulacağını zannedenler;

babalarının yemesiyle kendi karınlarının doyacağını,

içmesiyle susuzluklarının gideceğini,

okumasıyla bilgili olacağını sananlara benzerler


elif_gibi
Müsteşar Yardımcısı
20 Ekim 2009 19:48

imam gazalinin bir sozunu yazdım. yoruma gerek yok ))

21 Ekim 2009 08:12

ARTEMİS KARDEŞİM..

yazmış old. menkıbe güzel ama çok eksik.. ve hadisi şerifi de naklederden kelime kelime ,virgülüne kadar yazman gerekiyor çok eksik... lutfen dikkat edelim..

21 Ekim 2009 08:14

ELHM. GUNUMUZDE DE BÖYLE ALİMLERİMİZ VAR.... BÜTÜN YOLLAR MENZİLE çıkar himmet sultanım...

Alimin Kanı Zehirlidir

Bir yaz günü Arınç da Halife Molla Ali hz nin bahçesindeki ceviz ağacının gölgesinde Halife hz. ile birlikte oturuyorduk. Kendisi halının üstünde hafif yanlamasına uzanmıştı ve ayakları çıplaktı.Bana ettiği sohbetin muhabbetli bir anında, baktım bir akrep halife hz.lerine doğru geliyor.Yerden büyükçe bir taş alarak davrandım ki akrebi öldüreyim.Halife k.s.

-Ona dokunma, bırak gelsin, buyurdu.

-Kurban olur mu akrep bu, sizi sokar Allah (c.c.) korusun, bu akrep siyah olanlardan bunun zehiri öldürücüdür, dedim.

O ise:

-Hacı İdris, bırak gelsin bize bu kapıda molla diyorlar, bakalım hakikat mi yoksa iltifat mı anlayalım...!Şayet iltifat ise bu kapıyı meşgul etmeyelim, böyle yaşamın da anlamı yoktur dedi.

Ben şaşkınlıkla ne yapacağımı düşünürken, akrep, doğruca halifenin ayağına ilerleyip topuğunun yanındaki yuvarlak kemiğin biraz altına gelecek şekilde zehrini boşalttı. O anda halifenin rengi biraz sarardı.Şimdi bu dağ başında ben ne yapacağım nasıl yardım edeceğim diye endişeyle düşünürken, Halife seslendi:

-Hacı İdris, hele bak bakalım ona ne oldu?, dedi.Baktım, akrep yaklaşık iki metre ilerlemişti.Durdu, kendi etrafında bir iki tur attı ve olduğu yerde önce dikildi sonra düştü ve öldü.Ona döndüm,

-Öldü kurban, dedim

Halife üç defa elhamdulillah dedikten sonra:

-Gavs'ın kapısında yediğimiz ekmek boşa gitmemiş, eğer biz gerçekten Molla olmasa idik bizim kanımız akrebi değil, akrep bizi zehirlerdi, buyurdu.

Alimlerin kanı zehirlidir (hadisi şerif)


garae
Aday Memur
28 Ekim 2009 16:14

Olandan daha iyi bir ihtimal yoktur.İmam GAZALİ


fusul-i erbaa
Genel Müdür
28 Ekim 2009 20:44

Teslimiyet derecesine bakın. Günümüzde akreple imtihan olabilecek kaç alim vardır acaba.


gulasiyara
Aday Memur
30 Ekim 2009 20:09

madem imam_ı gazalinin bir sözünü yazdın, sana iyi niyetli bir tavsiyem; öleceği zamanki anı ve yazdığı beyitleri oku, eminim ki etkileneceksin ve hoşlanacaksın.


ebeelif
Memur
30 Ekim 2009 20:35

güzel...


'Suhulet
Kapalı
31 Ekim 2009 19:03

bugünlerde hasır nesır oldugum ısımlerın basında gelıyor burdada karsıma cıkınca es gecemedım

yararlanılması gereken kısılerden en derınınden anlayarak..


Bahriyeli_memiş
Aday Memur
04 Kasım 2009 23:06

fight_clup kardeş o verdiğin kitab-ı İ.G hz.Külliyatında bulamadım türkçe karşılığı varsa verirsen sevinirim.Ayrıca İ.Gazeli hz. İhyau Ulmid-din kitabının 1.bölümünde 4 mezhep İmamlarını tanıtırken İ.Azam hz. hakkında şöyle yazmıştı;

İmam Ebu Hanife

İmam Ebu Hanife âbid, zâhid, Allah'ı bilen, Allah'tan korkan ve ilmiyle sadece Allah'ın rızasını murad eden bir zât idi.

Onun büyük bir âbid olduğu şu menkıbesinden açıkça

anlaşılmaktadır:

İbn Mübârek107 şöyle der 'Ebu Hanife büyük bir mürüvvete sahip ve çokça ibadet eden bir zât idi'.

Hammad b. Ebi Süleyman108 Ebu Hanife'nin (ömrünün son günlerinde) bütün geceyi ibadetle geçirdiğini rivayet etmiştir.

İmam A'zam, hayatının ilk devrelerinde gecelerinin yarısını ibadetle ihya ederdi. Bir gün yoldan geçerken bir adam kendisini yanındakilere göstererek şöyle söyledi: İşte bu zat bütün geceyi ibadetle ihya eden bir kimsedir'. Bu sözü duyan İmam A'zam o günden itibaren kendisi hakkında bu bilgiyi taşıyan adamı yalancı çıkarmamak için bütün gecelerini ibadetle ihya etmeye başladı ve 'Ben halkın beni bende olmayan vasıflarla övmesinden dolayı Allah Teâlâ'dan utanırım' dedi.

Rebî b. Asım109 şöyle anlatır: 'Yezid b. Ömer b. Hubeyre, beni Ebu Hanife yi onun huzuruna getirmem için gönderdi. Vezir, Ebu

Hanife ye Beytülmal nâzın (Mâliye Vekili) olması için teklifte bu lundu. Ebu Hanife vezirin bu teklifini reddetti. Teklifini reddettiği için vezir ona yirmi değnek vurarak cezalandırdı.

İmam A'zam'ın işkence çekmek pahasına makam ve mansıbdan nasıl kaçtığına çok iyi dikkat edilmelidir.

Hakem b. Hişam Sakafi110 'Şam'da bulunduğum bir sırada bana, Ebu Hanife'nin devrimizin en emin insanı olduğunu söyledi ler' demiş ve şu menkıbeyi anlatmıştır: "Devrin sultanı Ebu Hanife'ye Beytülmal nâzırlığı teklif etmiş ve 'Şayet benim bu tekli fimi kabul etmezsen seni kırbaçlatırım' diyerek onu tehdit etmeyi de ihmal etmemişti. Ebu Hanife ise, onun vuracağı kırbaçların acısını Allah'ın kendisine vereceği azabın acısından daha hafif bulduğu için dünya azabını tercih etti ve hükümdarın kendisine teklif ettiği görevi reddetti".

İmam A'zam hakkında İbn Mübârek'in yanında bir söz açılınca İbn Mübârek şöyle der: 'Siz öyle bir kişiye kötülük yakıştırıyorsunuz ki, bütün dünya ona ait olmak istedi, fakat o, Allah'tan korkarak kendisini isteyen bu dünyadan kaçtı'.

Muhammed b. Şücâ'dan ve bir kısım arkadaşlarından rivayet edildiğine göre, Ebu Hanife'ye 'Emîr'ul-Mü'minin Ebu Cafer Mansur size on bin dirhem verilmesini emretmiştir' denildiği za man Ebu Hanife 'Ben bu parayı kabul etmem' diye razı olmadığını izhar eder. Fakat sultanın bu parayı kendisine göndereceği günün sabahı, namazını kılar ve sonra elbisesine bürünerek sessiz se dâsız yatağına girer ve kimseyle konuşmaz. Bu esnada Hasan b. Kahtebe'nin111 bir adamı, yanında bahsi geçen parayı getirerek Ebu Hanife'nin huzuruna girer.

İmamın yanında bulunanlardan bazıları devletin gönderdiği elçiye 'Ancak arada sırada ve pek az konuşabiliyor' derler ve ilâve ederler:'Sizin anlayacağınız kendisine bir hastalık ârız olmuştur; bu hastalık ârız olduğundan bu yana hâli hep böyledir'. Parayı ge tiren elçi 'O halde getirdiğim parayı şu keseye koyup evin bir ke narına bırakın ve iyileştiği zaman da kendisine teslim edin' der,

Bu hal karşısında İmam A'zam, terekesi hakkında oğlu Hammad'a şu vasiyette bulunur: 'Öldüğüm zaman beni defneder etmez bu paraları al, Hasan b. Kahtebe'ye götür ve ona de ki: 'Ebu Hanifenin yanında emanet olarak bıraktığınız şu paranızı geri alın.

Oğlu Hammad şöyle anlatır: 'Babamın vasiyetim aynen tatbik ettim. Bunun üzerine Hasan bana dedi ki: 'Allah'ın rahmeti ba banın üzerine olsun. O, dini hakkında çok sıkı idi...'

Ebu Hanife Kadı'ul-Kudal (Şeyhülislâm) olmaya dâvet edildiğinde şunları söylemiştir: 'Ben bu vazifeye lâyık değilim'. Neden lâyık olmadığı sorulduğu zaman da şu cevabı vermiştir: 'Eğer doğru isem bu vazife için ben işe yaramam; şayet yalancı isem bir yalancının kadı olması yanlış bir iş olur'.

Âhiret yolunu, din işlerim ve Allah Teâlâ'nın sıfat-ı ilâhîyele rini bilmesine gelince, dünyadaki zühd ve takvâsı ve Allah'tan şiddetle korkar olması bunun açık bir delilidir.

İbn Cüreyh112 şöyle der: 'Sizin şu Kûfeli Nûman b. Sâbit'ten bahsedenler, hep onun Allah'tan şiddetle korktuğunu söylüyorlar'.

Şerik en-Nehaî113 şöyle demiştir: 'Ebu Hanife çok susardı, da ima düşünceliydi ve halk ile az konuşurdu'.

Bu durumu, onun Bâtınî İlim e sahip olduğunun en bariz deli lidir. O, dinin en mühim ve "hayatî konularıyla ilgili meseleleri üzerinde düşünür ve netice çıkarmaya çalışırdı. Çünkü susmasını bilip, sükût eden kimseye ilmin tamamı verilmiştir.

Yukarıda zikrettiğimiz menkıbeler sözü edilen üç büyük imamın hallerinden sadece birer küçük bölümdür.

107) Künyesi İbn Mübârek b. Vadih el-Hanzelî'dir. Muhaddislerin Sultanı kabul edilir. Hicretin 181. yılında ve 63 yaşında vefat etmiştir. Ebu

Hanife'nin talebelerindendir. Hocasının ilminden birçok bilgiler nakletmiş ve onun rahle-i tedrisinde uzun zaman kalmıştır,

108) Asıl ismi Müslim'dir, Kûfelidir. Sahabe'den Ebu Musa el-Eş'ari'nin azadlısıdır.

109) Bazı nüshalarda er-Rebî b. İsmail Ebu Asım diye geçmektedir.

110)Aslen Kûfelidir, Bilahare Şam'a yerleşmiştir.

111) Abbasî devletinin hükûmet erkânından biridir.

112) Mekkelidir. Büyük âlimlerdendi ve ünlü bir fakihti. Hicretin 149, yılında vefat etmiştir.

İlâ) Künyesi Şerik b. Abdullah b. Ebi Şerik'tir. Aslen Kûfelidir. Buhara şehrinde hicrî 95 yılında doğmuş, hicretin 177. yılında vefat etmiştir.


Fight_Club
Yasaklı
05 Kasım 2009 00:47

kitabın ismi el menhul dür.

fıkıh usulünden söz eder.

internette aratırsan karşına çıkar.

evet ihyada da dediğini yazmıştır.

ancak her nedense imam hanefinin zehirletilerek şehit edilmesinde de söz etmemektedir... ihyada imam gazali,imam-ı azamın öğretilerinden çok uzak bir imam hanefi den söz etmiştir.

imam-ı azamı evet yezid kırbaçlatmıştır ama kırbaçlatma amacı yezide biat etmemsindendir...

yezid ona rüşvet olarak ünvan verir fakat imam-ı azam rüşveti red edince yezid de kırbaçlatmıştır...

ve sonunda da zehirltetmiştir. bakınız en-Nemeri, el-İntika, 170....


Hira2
Kapalı
13 Ocak 2010 22:30

Gazâlî (Ö. 505)

Hocası Cüveynî'nin etkisinde kalan İmam Gazali de Ebu Hanife'yi tenkid edenler arasındadır. Fıkıh usulü ile ilgili "el-Menhûl" isimli eserinde şöyle der:

"Ebu Hanife'ye gelince o, müçtehit değildir. Çünkü lügat (Arap­ça) bilmiyordu. "Velev remâhu bi Ebû Kubeys" [1528]sözü buna delildir. O, hadisleri de bilmiyordu. Bu yüzden zayıf hadisleri kabul edecek, sahihleri reddedecek derecede cüretkârdı. Bizatihi anlayış sahibi biri de değildi, fakat akıllı geçinirdi. Zira kendi ittihaz ettiği usullere muhalefet etmek akıllılık alameti değildir".[1529]

Şafiî mezhebine mensup olan Gazalî, Ebu Hanife'yi hadis bilmez, anla­yışı kıt biri olarak tavsif eder ve onu müçtehit saymazken, kendi imanımın onun hakkında söylediği "insanlar fıkıhta Ebu Hanife'nin çocuklarıdır" sözünü herhalde aklına getirmemiştir. Kitabın muhakkiki da bunun bir asabi­yet olduğunu belirterek, "şayet Ebu Hanife müçtehit değilse, müçtehit olan kimdir?" demektedir.[1530]

Gazâlî bu kitabının sonunda Şafiî mezhebi ile diğer mezhepler ve özel­likle Hanefi mezhebi arasında bazı mukayeseler yaparak kendi mezhebinin her konuda tercihe şayan olduğunu göstermeye çalışır [1531] ve sonunda şöyle der:

"Bu bölümü inceleyen kimse, bizim Şafiî mutaassıbı, Ebu Hani­fe'ye karşı kindar biri olduğumuzu zanneder. Heyhat, biz ancak insaflı ve orta yolu takip edenlerdeniz".[1532]Ancak İmam Gazâiî'nin bu konuda yaptı­ğı şey, hocası Cüveynî'nin iddialarını tekrarlamak ve onun görüşlerini özet­lemekten ibarettir.[1533]

Gazâlî'nin, bu kitabı gençlik yıllarında yazdığı, sonradan Ebu Hanife hakkındaki görüşlerini değiştirdiği belirtilmiştir.[1534] Nitekim "İhyâu Ulûmiddîn" adlı eserinde dört mezhep imamını ve bu arada Ebu Hanife'yi hayırla yadetmekte ve ondan övgüyle bahsetmektedir.[1535]


Hira2
Kapalı
13 Ocak 2010 22:34

/////Ebu Hanîfe hakkında İmam Gazâlî'ye nisbet edilen sözün aslı yoktur./////

Bunu Gazâli'nin kendinden tevâturen nakledilen «İhyâu'l-Ulûm» undaki sözleri reddetmektedir. Gazâlî dört mezhep imamının hal tercemelerinden bahsederken şunları söylemiştir: «Ebu Hanîfe'ye gelince: Gerçekten o dahi âbid, zâhid, ârif-i billah ve Allah'dan korkan, ilmi ile Allah'ın rızâsını dileyen bir zat idi...».

Ben derim ki: Selefin birbirleri hakkında söz etmelerine şaşılmaz. Nitekim bunu sahabe de yapmışlardır. Çünkü onlar müçtehid idiler. Birinin diğerine muhalefetini gördüler mi itiraz ederler; bilhassa muhâlifin hata ettiğine delil bulurlarsa susmazlardı. Ama onların maksadı kendilerini değil, ancak dini müdafaa etmek idi. Şaşılacak olanlar bizim zamanımızdaki âlim geçinenlerdir. Yemesinde, içmesinde, giyiminde, akidlerinde, nikâhlarında ve birçok ibâdetleri hususunda İmam A'zam'ı taklid eder; sonra ona ve onun ashâbına dil uzatır! Böylesi ancak hücum ve firar hallerinde bulunan bir atın kuyruğu altına konan sineğe benzer. Keşke bilse idim! Bu adam neden Ebu Hanîfe hakkında söyleneni tasdik ediyor da kendi mezhebinin imamı hakkında söylenenleri tasdik etmiyor! Ve bu büyük imama karşı gösterdiği edep ve terbiye hususunda kendi mezhebinin imamını neden taklid etmiyor!

ibni abidin.

Toplam 12 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi