Editörler : E.Kayı Han

15 Mayıs 2008 14:15

Affetmek büyük bir erdemdir.

Affetmek büyüklüktür

Başkasının kusurunu arayan, önce kendi kusurunu görmelidir. Başkasının kusurunu örten bir müslümanın kusurunu da Allah örter ve onu affeder

Güzel ahlak denildiği zaman, Allah?ın razı olduğu huy ve davranışlar hatıra gelir. Bunlara edeb, terbiye ve nezaket kuralları gelir.

Birini ziyafete davet etmek manasını ifade eden edeb, İslam?ın güzel saydığı söz ve davranışlardır. Bu kuralların başlıcaları şunlardır:

? Müminlere karşı tatlı dilli, güler yüzlü açık kalbli olmak. Allah iyi huylu güler yüzlü kimseyi sever.

? Herkes ile güzel görüşmek, halka eziyet vermekten sakınmak.

? Her insanla, kapasite ve mevkilerine göre konuşmak. Cahille ilmî konuşma yapılamayacağı gibi, alimle de cahille konuşulduğu gibi konuşulmaz.

? Küskünlüğe, dargınlığa, düşmanlığa son vermek. Müslümanın müslümanla üç günden fazla dargın durrnası helal değildir.

? Dargın iki müslümanın arasını bulmaya çalışmak. Yalan söylemenin caiz olduğu yerlerden biri, dargınların barışmalarını sağlamak için söylenen yalandır. Bu da sadaka vermek kadar hayırlı bir iştir.

? İnsanların kusurlarını araştırmamak, bilakis bu kusurları örtmeye çalışmak. Başkasının kusurunu arayan, önce kendi kusurunu görmelidir. Başkasının kusurunu örten bir müslümanın kusurunu da Allah örter ve onu affeder.

? Dostlar birbirlerini arkalarından müdafaa etmelidir, haklarındaki yanlış fikirleri düzeltmelidirler. Kardeşine yardımda bulunana Allah da yardım eder.

? İnsanlara karşı kötü zan ve töhmette bulunmamak, nefret uyandırmamak, dedikodu yapmamak. Bu sözlerin konuşulduğu yerleri terketmek.


'cidal'
Memur
15 Mayıs 2008 14:17

affetmek iyilerin öcüdür!!!


Hakk-a Sarıl
Yasaklı
15 Mayıs 2008 14:19

herkes hata yapabilir. eğer bu hatalardan dolayı hata yapanı defterden silersek onu bir uçuruma itmiş olmazmıyız diye kendimize sormak lazım.kendimiz için istediğimizi kardeşimiz içinde istemek lazım.


Hakk-a Sarıl
Yasaklı
15 Mayıs 2008 14:21

Peygamber Efendimizin (s.a.v) amcası Hz. Hamza'nın katili Vahşi de Mekke'nin fethinden sonra kaçıp sığınacak yer arar, fakat bir türlü emin, güvenilir bir yer bulamaz. Birisi kendisine, Hz. Muhammed'den daha emin bir yer bulamayacağını, gidip ondan af dilemesini, çünkü onun çok affedici olduğunu söyler. Bunun üzerine zaten başka çaresi de kalmayan Vahşi utana utana, çekine çekine Hz. Peygamberin huzuruna gelir. Hz. Peygamber (s.a.v) Vahşi'yi görünce tanır, hemen Uhud muharebesinde şehit düşen amcası Hz. Hamza'nın alkanlar içerisindeki mübarek cesedi gözleri önünde canlanır. Bu sebeple Vahşi'nin yüzüne fazla bakamaz, gözlerinden inci gibi tanecikler damlar, bakışlarını yere indirir. Kısasen öldürülmesi için arayıp da bulamadıkları şehit amcasının katili şimdi kendi eliyle gelmiş, önünde duruyordu. Efendimiz onu öldürtebilirdi, fakat öyle yapmadı, büyüklük gösterdi, affetti, çünkü affetmek büyüklüğün şanındandır. Yalnız ona şunu söyledi: ?Ne olur, bir daha benim gözüme görünme, çünkü seni görünce amcamı ve onun şehit düşmesini hatırlıyorum, içim yanıyor.? (bk. Seyyid Süleyman Nedvi, Hz. Muhammed (s.a.s.) Hakkında Konferanslar (trc. Osman Keskioğlu), DİB yay., l972, s. l53)

ALINTI...


Hakk-a Sarıl
Yasaklı
15 Mayıs 2008 14:26

Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: 'Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?' Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. 'O zaman' der öğretmen. 'Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin' öğrenciler bunu da yaparlar.

Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz! Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır.

Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: 'Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.' Bazı öğrenciler torbalarına üçer beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine 'Peki şimdi ne olacak?' der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar: 'Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde, hep yanınızda olacaklar.'

Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar: 'Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.' 'Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık. Hem sıkıldık, hem yorulduk?'

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir: 'Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.


Hakk-a Sarıl
Yasaklı
15 Mayıs 2008 14:30

Ayşe, o gün eve oldukça sinirli bir hâlde geldi. Çantasını yatağına fırlatıp, odasının kapısını hızlı bir şekilde kapattı. Bu davranışı annesinin dikkatini çekmişti. Kızının sinirli olduğunu anladığı için biraz sakinleşmesini bekledi ve daha sonra odasına gitti. Ayşe gerçekten çok öfkeli görünüyordu. Annesi yanına yaklaşıp saçlarını okşayarak:

- Benim güzel kızımı bugün birileri çok üzmüş anlaşılan. Bakalım kızım annesine anlatacak mı, dedi. Ayşe:

- Anne, öğretmen bugün bir kompozisyon ödevi verdi, dedi. Annesi

- Seni böyle üzen ve kızdıran şey bu mu, diye sorunca Ayşe:

- Hayır, kompozisyonun konusu beni sinirlendirdi. Affetmek büyüklüktür, cümlesinin bize düşündürdüklerini yazacakmışız, dedi. Annesi:

- Öğretmeniniz gerçekten çok güzel bir konu seçmiş, ama senin üzüntüne bir anlam veremedim, dedi.

- Anne bugün sıra arkadaşımla çok kötü kavga ettik. Babasının hediye ettiği kalemi kaybetmiş. Beni hırsızlıkla suçladı. "Kalemimi sen almışsın." dedi. Yemin ettim, inanmadı. Çok kırıcı sözler söyledi. Ben ona küstükten sonra kalemini çantasındaki defterlerinin birisinin arasında buldu. İyi bakmadığı için görememiş. Sonra gelip benden özür diledi. Sınıfta çok yaramaz bir arkadaşımız var. O sıra arkadaşım Aslı'ya kalemini benim aldığımı gördüğünü söylemiş. Aslı bu nedenle beni suçlamış. Yine de bana inanmaması ve güvenmemesine çok kırıldığım için bütün sınıf arkadaşlarımın önünde Aslı'ya kendisini asla affetmeyeceğimi, söyledim. Arkadaşlarım bu olayı öğretmenimize anlatmışlar. Öğretmenimiz de bu yüzden böyle bir konu seçti. Aslı'yı affetmek istemiyorum anne. Affetmezsem "Affetmek büyüklüktür." cümlesi ile ilgili ne yazabilirim ki? Şimdi neden üzgün ve sinirli olduğumu anlıyor musun, diye sözlerini bitirdi.

Annesi şimdi kızını ve hissettiklerini anlayabiliyordu. Onu kırmadan ve daha fazla öfkelendirmeden bazı şeyler söylemeliydi. Önce:

- Kızım sen sıra arkadaşın Aslı'yı sever miydin, diye sordu. Ayşe:

- Evet sınıfta en çok onu severdim. Zaten bu nedenle ona çok kırıldım, dedi. Annesi:

- Onun seni suçlamasının seni çok kırması gayet normal. Fakat her insan zaman zaman hata yapar. Bazen yanlış kararlar alabilir, bazen hiç düşünmeden hareket edebilir ve bazen de bazı yalan söyleyenlere inanıp sevdikleri kişileri kırabilirler. Aslı, eminim ki seni suçlamak istememiştir. Çok sevdiği kalemini kaybetmiş olmanın üzüntüsü içindeyken kendisine söylenen bir yalana düşünmeden inanmış ve ona göre hareket etmiş. Belki onun yerinde sen olsaydın sen de aynı şekilde davranırdın. Hem arkadaşının daha sonra pişman olup özür dilediğini de sen söyledin. Öyle değil mi kızım, dedi.

- Evet ama anne ben çok kırıldım. En sevdiğim arkadaşım beni böyle suçlamamalıydı. Onu affetmem imkânsız.

- Böyle söyleme kızım. Sen tabiî ki haklısın, ama kendini biraz da arkadaşının yerine koy. Bir anlık bir hatayla sevdiğin birini kırsan ve sonra pişman olup özür dilesen, fakat affedilmesen bu hoşuna gider mi? Ayrıca nefret etmeyi, küsmeyi ve asla affetmemeyi herkes başarır. Bunlar kimsenin zorlanmayacağı, herkesin kolayca yapacağı şeylerdir. Zor olan affetmektir. Şimdi öğretmeninizin verdiği cümlenin ne anlama geldiğini anlayabiliyor musun, dedi. Ayşe bir süre düşündükten sonra:

- Haklısın anne, affedilmemek hiç hoşuma gitmezdi. Bu beni çok üzerdi. Ayrıca söylediklerinden sonra affetmenin neden büyüklük olduğunu anlayabiliyorum. Şimdi çok güzel bir kompozisyon yazmaya çalışacağım. Yarın okuldan seni çok mutlu edecek haberlerle döneceğim. Seni seviyorum anne. İyi ki varsın, dedi ve annesine sarılıp yanaklarından öptü.

Ayşe bütün akşamını kompozisyonuna ayırdı. Ertesi gün sınıfta öğretmen en yüksek notu Ayşe'nin kompozisyonuna verdi ve Ayşe'den yazdıklarını yüksek sesle okumasını istedi. Ayşe kompozisyonunu okudu:

?Dün hepinizin iyi bildiği bir olay yaşadım. En sevdiğim arkadaşım beni asla yapmadığım ve yapmayacağım bir davranışla suçlamıştı. Sonra pişman olup özür dilemişti; fakat ben onu affetmek istememiştim. Çünkü nefret etmek, küçük şeyleri sebep edip küsmek kolay olan yoldu ve ben kolay olanı tercih etmiştim. Bunu sürdürecek olursam çok sevdiğim bir dostumu kaybedeceğim. Annem kolay olanı yani küsmeyi, tercih etmenin doğru olmadığına anlattı ve ben de ısrar etmenin yanlış olduğuna karar vererek arkadaşımı affettim. Affetmenin büyüklük olduğunu da çok iyi anladım.?

alıntı

15 Mayıs 2008 18:44

"İyiliğe iyilik her yiğidin harcı, kötülüğe iyilik er yiğidin harcı". der bir atasözü...

Bu kadar geniş gönüllere sahip değiliz ne yazık ki..sahip olanlarda toplum tarafından öyle bir yere konuluyor ki zannediyorsun herkes doğru sen yanlışsın hatta uzaydan mı geldin gibi şaka yollu sözlerle bile karşı karşıya gelip kendini sorgulayor duruma getiriliyorsun...kıramadığın için değil ki karşı tarafı, kırmak için bir söz yeter istersen yada affetmeye bilirsin her davranışında yaptığının ezikliğin duymasını sağlayabilirsin, bunu yapamayınca enayilik olarak değerlendiriliyor..ne diyim..

İnsanların fıtratındaki inceliği görmek içinde gönül gözü lazım demek ki..Allah gönüllerimizi güzelleştirsin..

Affedebilme erdemini gösterip zamanın yanlışlarına en büyük darbeyi vururuz belkide..


haccer
Aday Memur
15 Mayıs 2008 18:55

bazı şeyleri affedemiyorum yediremiyorum kendime mesela bir insana güveniyorsunuz arkanızdan konuştuğunu kendi kulağınızla duyuyorsunuz gelde affet her görüşümde öfkem bir kat daha artıyor ne yapmalıyım bilemiyorum zaten insan ençok sevdiği, değer verdiği insanları affedemiyor.Allah beni ıslah etsin...


Hakk-a Sarıl
Yasaklı
19 Mayıs 2008 08:21

amin.bu dediğin hepimize oluyor.

en iyisi onu bir kenara çekmek ve ona verdiğimiz değerin ne kadar çok olduğunu göstermek. ve yaptığının ne kadar zararlı olduğunu ona anlatabilmek gerekiyor.

ve dost kaybetmenin acısını ona adeta yaşatmak ve onu bu yaptıklarından vazgeçirmek gerekiyor.


Hakk-a Sarıl
Yasaklı
19 Mayıs 2008 08:31

SENSİN her zaman yanımda olan,dar zamanlarımda yüreğimin yankılarini duyan...

SENSİN karanlıklar ortasında dolunaylar gibi kalbime doğan..

SEN benden cansın,SEN hayatıma anlamsın..

geceleri buram -buram tüten hıçkırıklarımdan,bütün arayışlarımda,dalgalı bir denizin

ortasında çırpınan ruhumda ,SENSİN gökkubbemin rengarenk gökkuşağı...

özüm SENSİN,TEBESSÜM ETTİĞİMDE SEN BENİM GÜLÜMSEMENSİN..

SEN benim yüreğimsin,beni hakiki seven SENSİN..

ellerimin,gözlerimin,yüreğimin mimarı!

her bir zerrenmin nakışlarında,sanatından bir emareyim..

gözlerime NURUNDAN ışıklar vermeseydin,şu kainat tablosunu göremeyecekti gözlerim.

sevgiyi kalbime ilham etmeseydin,SENİ SEVMENİN güzelliğini,sonsuz acizliğimle

bilemeyecekti yüreğim..

gözlerime ağlamak nimetini vermeseydin,gözyaşının kalbimle olan dostluğundan

bi-haber kalacaktı gözlerim..

her gün güneş olup aydınlattın semaları,karanlıkta bırakmadın umutlarım..

EY CÖMERTLERİN EN CÖMERTİ!

REZZAK İSMİNLE donattın afakımı,SETTAR İSMİNLE örttün ayıplarımı,

TEVVAB İSMİNLE her defasında kabul ettin tevbelerimi...

"YİNE GEL"!DEDİN..tekrar geldim ,SANA GELDİM ALLAH'IM!

VEDÜD OLAN SENSİN SEVEN SENSİN,SENDEN başka kimim var ki,kapısına gideyim?

aşkınla kuşat,aşkından mahrum kalmış naçar yüreğimi..

baharım SEN OL SEVGİLİ.!HAZANDA BIRAKMA,yapraklarım dökülüyor..

GÜLİSTANIM SEN OL EY SEVGİLİ!

EY ELLERİMDEN TUTANIM.!SANA kavuşmak çıktığım bu sevdalı yolculukta sarp yokuşları

çıkarma karşıma..

ey fukara yüreğimin RAHMETİ SONSUZ SEVGİLİSİ!beni SANA sürünerek değil,koşarak

getir..

uzattım ellerimi,bırakma beni.toprağımda NURUN OL,CENNETİMDE GÜLÜM OL!

ELİM SEN OL ALLAH'IM!KOLUM KANADIM,DİLİM DAMAĞIM,TEK GÜVENİM DAYANAĞIM,SAHİBİM SEN

OL..

AYIM GÜNEŞİM,GÖZYAŞİM TEBESSÜMÜM,SEN OL..

GELDİM İŞTE KAPINA,AŞKININ FUKARASIYIM..

AŞKIM SEN OL ALLAH'M,AŞKIM SEN OL!


@zeren@
Şube Müdürü
19 Mayıs 2008 12:05

Ayşe nin yaşadığı benzer bir olayda ben yaşamıştım:))

Affetmemek içimizdeki nefret bizi ve vicdanımıza taşıyamayacağımız yük yüklyor affedince hafifliyoruz,

Kusursuz dost arayan dostsuz kalırmış,


Hakk-a Sarıl
Yasaklı
19 Mayıs 2008 12:55

son cümle harika!

Toplam 11 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi