Editörler : E.Kayı Han
04 Mart 2010 09:44

Şefaat Ya Resulallah demek..

mevlüt kandilinde geçen perşembe babamı kaybettim.

başsağlığına gelen bir grup bana şefaat ya resullullah demenin yanlış olduğunu çünki iyya kenabüdü ve iyya kenestain (yalnız sana inanır kulluk eder yalnız senden yardım dileriz.)ayetini söylediler.

ardındanda bana rahmetli babam için dua etmemi söylediler çünki dua olmasa neye yararsınız ayetini söylediler,

bende kendilerine neden dua edeyimki? madem şefaat yok ozaman benim babama duamın ne önemi var? eyer peygamber efendimiz ümmetine dua edip şefaatci olamıyorsa benim babama dua edip şefaat etmem imkansız değilmi? dedim yok eğer dua var derseniz en güzel dua resulullahın ümmetine ettiği duadır ALLAH kafası karışan kardeşlerime yardım etsin amin.


*/pisipisi/*
Genel Müdür
04 Mart 2010 09:59

Allah rahmet eylesin, sizlere de Allah sabır versin kardeş

haklısınız anlattığınız konuda bir çelişki söz konusu zaten bir meseleyi tam olarak usülüne göre anlatmadıkları için herkesin kafası karışıyor inşaallah daha akla yatkın ve mantıklı bir cevap veren olurda kalbimiz mutmain olur


p00r
Kapalı
04 Mart 2010 10:07

MUTLAKA SONUNA KADAR OKUYUN!

***

Resulullah efendimizin şefaati

Sual: Şefaatin hak olduğunu kabul etmeyen bir tek Ehl-i sünnet âlimi var mıdır?

CEVAP

Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefaati kabul etmişlerdir. Sadece nakilden çok akla tâbi olan Mutezile denilen sapık bir fırka ve Vehhabiler şefaati inkâr etmiştir.

Yeni türedi bazı yazarlar da Peygamber efendimize düşmanlık ederek, ?Kur'anı getirmekle onun vazifesi bitmiştir. Kimseye faydası olmaz, şefaat edemez? diyorlar. Onun, âlemlere rahmet olarak geldiğini kabul etmiyorlar, Mutezileye, Vehhabilere inanıyorlar da, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet ve hadisleri inkâr ediyorlar.

Halbuki Kur?an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Resule itaat eden, Allah?a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

(De ki; ?Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!?) [Al-i İmran 31]

{Bu âyet-i kerime gelince, münafıklar, ?Muhammed kendisine tapılmasını istiyor? dediler. [Şimdiki mezhepsizler de, ?Peygamber, Allah?tan üstün tutuluyor? diyorlar.] Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerime inmiştir. (Şifa-i şerif)}

(De ki; ?Allah?a ve Peygambere itaat edin! [İtaat etmeyip] yüz çeviren [kâfir olur] Elbette Allahü teâlâ kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]

Kur?an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Allahü teâlâ, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat edenlere] ?Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?? diye soracaklar. Onlar [şefaat edenler] ise, ?Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]? diyecekler.) [Sebe 23]

(O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah?ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.) [Taha 109]

(Rahman olan Allah?ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.) [Meryem 87]

(Allah?ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.) [Zuhruf 86]

(Onlar, Onun [Allah?ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler.) [Enbiya 28]

(Sadece Allah?ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]

(Allah?ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bekara 255]

(Allah?ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3]

(Bütün şefaatler Allah?ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44]

Bu âyet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar, (Peygamberler, âlimler, şehidler gibi) ancak Allahü teâlânın izni ile şefaat edeceklerdir.

Yukarıdaki âyet-i kerimelerde, Allah?ın izni olmadan kimsenin şefaat edemiyeceği açıkça bildirilmektedir. Ancak Allah?ın izin verdiklerinin bundan müstesna oldukları, yani ancak Allah?ın izni ile şefaat edecekleri bildirilmiştir.

Kimler şefaate kavuşur?

Kâfirlere şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini gösteren âyetleri vehhabiler müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten mahrum kalacaklardır.

Kur?an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Artık şefaat edicilerin [Peygamberlerin, meleklerin, salihlerin, şehidlerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]

(O gün zalimler [kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18]

(Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve şefaatçi var) demektir. Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9.âyet-i kerimelerinde, meleklerin müminler için dua ettiği bildirilmektedir. Meleklerin duası elbette kabul olur.

(Kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Haber verilenler ortaya çıktığı gün, önce onu unutmuş olanlar, ?Rabbimizin Peygamberleri elbette bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek [dünyaya tekrar gitsek] de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek? derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler [putlar] onları koyup kaçmışlardır.) [Araf 53]

(Orada putlarıyla çekişerek derler ki: ?Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da, inananlardan olsak.) [Şuara 96-102]

(Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.) [Rum 13]

(Ondan başka ilahlar mı edineyim? O Rahman olan Allah, eğer bana bir zarar dilerse putların şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramaz.) [Yasin 23]

Yukarıdaki âyetler, kâfirlere putların şefaat edemiyeceğini göstermektedir. Bu âyetleri ileri sürerek, (Müslümanlara Peygamberler, melekler, âlimler, evliya, şehidler, Kur?an-ı kerim şefaat edemez) diyerek cahilce iftira ediyorlar.

Kur?anı insanlara açıkla

Eşsiz mucize olan Kur?an-ı kerime uyabilmek için, Kur?anın muhatabı olan Peygamber efendimize uymak ve şerefli sözlerini [hadis-i şeriflerini] kabul etmek lazımdır. Allahü teâlâ, Resulüne Kur?anın açıklamasını, hüküm koymasını emredip, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte bildiriyor:

(Kur?anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]

(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah?tan [Kur?andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]

(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]

(Allah?a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]

(Allah?a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

(Allah?a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]

(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151]

(Yalnız Kur?an) diyenler kesinlikle Kur?an-ı kerime inanmıyorlar. İslamiyet?i yıkmak için inanmış gibi görünüyorlar. Bunların, Kur?an ve Sünneti kabul etmedikleri için kâfir olduklarını âyetlerle bildirdik. Bu konudaki hadis-i şerifler de şöyledir:

(Cebrail aleyhisselam, Kur?an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirmiştir.) [Darimi]

(Bana Kur?anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Yalnız Kur?andaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah?ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]

(Bana uyan Cennete girer, bana isyan eden ise giremez.) [Buhari]

(Bir zaman gelir ?Kur?andan başka şey tanımam? diyenler çıkar) [Ebu Davud]

(Kur?ana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.) [Hakim]

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]

(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, ?Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur?andan söyle? der.) [Ebu Ya?la]

Yalnız Kur?an diyenler, Kur?andaki İslam diyenler, utanmadan yalan söylüyorlar. Sözlerinde zerre kadar samimiyet yoktur. Kur?ana inanmalarında samimi olsalardı, âyetlere inanırlardı. Allahü teâlâ yalnız Kur?an mı diyor? (Resulüme uyun, onun bildirdiği her şeyi kabul edin, haram ettiklerinden sakının, Resule uyan bana uymuş olur. Ona isyan eden bana isyan etmiş olur. Onun sözleri vahye dayanır. Onun sözünü benim sözüme aykırı görenler ve Allah?ın yolu ile Peygamberin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir) buyurmuyor mu?

İşte âyet-i kerime mealleri:

(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54]

(Resule itaat eden, Allah?a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah?a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: ?İşittik, itaat ettik? demek, ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa erenler onlardır.) [Nur 51]

(Allah?a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah?ın azabı çok şiddetlidir.) [Enfâl 13]

(Allah?a ve Resulüne itaat edin! [uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32]

(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]

Kur?anda, (yalnız Kur?ana uyun) denmiyor, (Allah?a ve resulüne uyun) deniyor. Resulünü devreden çıkaran, Kur?anın açıklaması olan hadisleri delil saymayan, Kur?anın ifadesi ile kâfir olur.

Resulullah efendimiz açıklıyor

Allahü teâlâ, (Ey Resulüm, Kur?anı insanlara açıkla) buyuruyor. Resulü de açıklıyor:

(İsra suresinin (yakında Rabbin sana makamı mahmudu verecektir) [mealindeki] âyet-i kerimedeki "Makamı mahmud" bana verilecek şefaat hakkıdır.) [Tirmizi]

(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.) [İbni Mace]

(Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim]

(İmanla ölen herkese şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]

(Her Peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]

(Ümmetimin yarısının Cennete girmesi ile şefaat etmem arasında serbest bırakıldım. Şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaatimle daha çok kimse Cennete girer.) [İbni Mace]

(Benden önce hiçbir Peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar]

(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [İmam-ı Ahmed, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud]

Peygamber efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hazret-i Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı?) diye sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)

(Nefslerine aldananlara şefaat edeceğim.) [Deylemi]

(Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) [Taberani]

(Ehl-i beytimi sevenlere şefaat edeceğim.) [Hatib]

(Eshabımı kötüleyenden başka, herkese şefaat edeceğim.) [Buhari]

(Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip oldu.) [İbni Huzeyme, Bezzar, Dare Kutni, Taberani]

(Kabrimi ziyaret edenin şefaatçisiyim.) [Taberani]

(Sırf beni ziyaret için gelen, Allah?ın izniyle şefaatime kavuşur.) [Müslim]

(Medine?de ölenlere şefaat ederim.) [Tirmizi]

(Medine?nin sıkıntılarına katlanana, şefaat ederim.) [Müslim]

(Sünnetimi [imanını] elinden kaçıran kimseye [kâfire] şefaatim haram oldu.) [Şir?a]

(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.) [Şir?a]

(Şefaatime kavuşmak isteyen kızını fasıka vermesin!) [Şir?a]

(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) [Tirmizi]

(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.) [Beyheki]

(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.) [Beyheki, Taberani]

(Rabbin sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)

Lütfu ile daha fazla verir

Şuarâ suresinin 100. âyetinde, Cehennemdekilerin, (Bizim için şefaat edici [şefaat etmesine izin verilen] kimse yoktur) dedikleri bildirilmektedir. Şurâ suresinin 26. âyetinde ise, (İman edip salih amel işleyenlerin dualarına icabet eder. Lütfundan, fazlasını da verir) buyuruluyor. Fazlasını verir ifadesi, ?Onlara şefaat edici arkadaşlar verir ve beraber Cennete girerler? diye tefsir edilmiştir. (İhya)

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:

(Kıyamette Peygamberler, âlimler ve şehidler şefaat eder.) [İbni Mace]

Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan imam-ı a?zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)

Buraya kadar, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet-i kerime ve hadis-i şerifler ile Ehl-i sünnet âlimlerinin yazılarından bazısını bildirdik. Kur?an-ı kerimi açıklayan Peygamber efendimiz ve Eshabı ve Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı şefaatin hak olduğunu bildirmiştir. Bir hadis-i şerifin Kur?an-ı kerime aykırı olup olmadığını en iyi bilen muhaddisler ve diğer Ehl-i sünnet âlimleridir. Bütün muhaddisler, şefaatle ilgili hadis-i şerifleri bildirmişlerdir. Onlar, bir hadisin Kur?an-ı kerime aykırı olup olmadıklarını bilemiyor da, Mısırlı, Suriyeli ve yerli türedi mezhepsizler mi biliyor?

Sen razı olana kadar

Putlarla ilgili âyet-i kerimeleri gösterip, (Resulullah müminlere şefaat edemez) demek, mezhepsizliğe has bir taktiktir.

Duha suresinin, (Sen razı olana [yeter diyene] kadar, her dilediğini vereceğim) mealindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın, Peygamberine bütün ilimleri, bütün üstünlükleri, ahkam-ı İslamiyeyi, düşmanlarına karşı yardım ve ümmetine kıyamette her türlü şefaat ve tecelliler ihsan edeceğini vaad etmektedir. Bu âyet-i kerime gelince, Cebrail aleyhisselama bakıp, (Cehennemde bir müminin kalmasına razı olmam) buyurdu.

Yine buyurdu ki:

(O kadar çok kimseye şefaat ederim ki, Rabbim Allahü teâlâ, bana, ?Razı oldun mu?? diye sorunca, ?Evet razı oldum? derim.) [Beyheki, Bezzar, Taberani]

(Kıyamette Sırat köprüsünün başında durur, ümmetimin geçmesini beklerim. Allahü teâlâ, "Dilediğini iste, istediklerine şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır" buyurur. Ümmetime şefaatten sonra, yalvarmaya devam ederim. Rabbim bana "Ümmetinden ihlasla bir defa "La ilahe illallah" diyen ve imanla ölen herkesi Cennete koy" buyuruncaya kadar yerimden kalkmam.) [İ. Ahmed]

(Allahü teâlâ bana, "Ümmetinin üçte ikisini sorgusuz sualsiz Cennete koymamı mı istersin, yoksa şefaat izni mi istersin?" buyurdu. Ben de şefaat hakkı vermesini istedim. Şefaatim elbette bütün müslümanlaradır.) [Taberani]

(Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [İbni Hibban]

Resulullahı vesile edenlerin, onun şefaati ile tevbelerinin kabul olunacağını şu âyet-i kerime de göstermektedir:

(Nefslerine zulmedenler, sana gelip, Allah?tan af diler ve Resulüm olarak sen de, onlar için af dilersen, Allahü teâlâyı, tevbeleri kabul edici ve merhamet edici bulurlar.) [Nisa 64]

Resulullah gibi şefaatçi olmasaydı

Kabirden, önce Resulullah efendimiz, üzerinde Cennet elbisesi ile kalkacak. Burak üzerinde, elinde liva-ül-hamd isimli bayrakla mahşer yerine gidecek, Peygamberler ve bütün insanlar bu bayrağın altında duracak, hepsi, beklemekten çok sıkılacak, önce Peygamberlerden Hazret-i Âdem, sonra Hazret-i Nuh, sonra Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa ve Hazret-i İsa?ya gidip, hesaba başlanması için şefaat etmelerini dileyeceklerdir. Her biri, birer özür bildirerek, Allahü teâlâdan utandıklarını söyleyecekler, şefaat edemiyecekler, sonra Resulullaha gelip yalvaracaklardır.

Önce, Onun ümmeti, Sırattan geçip Cennete girecektir. Sonra bütün Peygamberler şefaat edecektir. (Buhari)

Peygamber efendimizin şefaati şöyle olacak:

1- Makam-ı Mahmud şefaati ile, mahşerde beklemek azabından kurtaracaktır.

2- Çok kimseyi, sorgusuz, sualsiz Cennete sokacaktır.

3- Azap çekmesi gereken müminleri azaptan kurtaracaktır.

4- Günahı çok olan müminleri Cehennemden çıkaracaktır.

5- Sevapla günahı eşit olup, Araf?ta bekleyen kimselerin Cennete gitmelerine şefaat edecektir.

6- Cennete girmiş olanların derecelerinin yükselmesine şefaat edecektir.

Şefaat ile hesaptan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin şefaatleri ile de, yetmişer bin kişi sorgusuz, sualsiz Cennete girecektir.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:

(Peygamberlerin sonuncusu gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini helak ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de, Allahü teâlânın af ve mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksandokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.

Allahü teâlâ, af ve mağfiret etmeyi sever. Günahı çok olan bu ümmet kadar af ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri, Peygamberlerin en üstünü oldu.

Furkan suresi, 70. âyet-i kerimesinde mealen, (Allahü teâlânın, günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Onun mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyuruldu.) [C.2, m.3]

İmanlı ölen herkese şefaat

İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Şefaate kavuşabilmek için imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş demektir.

Kur?an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(O gün Allah, Peygamberlerini ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay etmez.) [Tahrim 8]

Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, ümmetimin kusurlarını başkalarının duymaması için onların hesaplarını bana ver!) deyince, Allahü teâlâ, (Onlar senin ümmetin ise, benim de kullarımdır. Ben onlara senden daha merhametliyim. Ne sen, ne başkaları onların kusurlarını bilemez, hesaplarını gizli görürüm) buyurdu. (İ. Gazali)

(Kıyamette ?Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!? diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.) [Buhari]

Hazret-i Ebu Hüreyre anlatır:

Resulullah efendimizden, kıyamette şefaatine kavuşacak en mutlu kişinin kim olduğunu sordum. (Senin hadislerime olan sevginin çokluğunu bildiğim için, böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin etmiştim. O mesud kişi, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah diyerek imanla ölen kişidir) buyurdu. (Buhari)

***


*/pisipisi/*
Genel Müdür
04 Mart 2010 10:27

Allah razı olsun p00r hocam,

heralde bu kadarı yeterli olmuştur arkadaşımıza


p00r
Kapalı
04 Mart 2010 10:38

Allahü teâlâ Peygamber Efendimizin Şefaatine nail olabilmeyi nasip eylesin, bu vehhabî sapıklarındanda uzak tutsun.


' ' / ' '
Memur
04 Mart 2010 11:07

allah razı olsun teşekkür ederim. çok güzel olmuş.


_nesil
Yasaklı
04 Mart 2010 20:02

Hocam siz demeye devam ediniz..

şefaat haktır ve inşallah o şefaate nail olan kulların arasında oluruz...


az-çok
Müsteşar
04 Mart 2010 20:29

Al-i İmran

(188) ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır.


minarebiliş
Müsteşar
04 Mart 2010 20:41

?İşte böylece, sizin insanlar üzerinde şahitler olmanız, Rasulün de sizin üzerinize bir şahit olması için sizi ümmet-i vasat (dengeli ve orta bir ümmet) kıldık? (Bakara/2-143).


osmanjk
Yasaklı
05 Mart 2010 00:23

Sevgili büyüğüm. öncelikle başınız saolsun. Şimdi size şefaat olayını kuran ve hadis ışığında anlatmaya çalışacağım.

Şefaat olayı haktır inkar edilemez. Şefaat lügat mana olarak yardım anlaına gelir ama kuranın kendine has bir lisanı olduğundan kuranda "günahların sevaplara çevrilmesi" manasına gelir ki bu en büyük yardımdır.Çünkü rabbimiz şöyle buyuruyor:

23 / MU'MİNUN - 102 : Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).

O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.

felâh : Kurtuluş, Cenneti kazanmak

23 / MU'MİNUN - 103 : Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).

Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

Bir insanın cennet saadetine ulaşabilmesi için muhakkak ki sevaplarının günahlarından fazla olması gerekiyor. Ayrıca Araf 8,9,10 ayetlerine de bakabilirsin.

Şefaat müessesi için ayetlere bakalım. Öncelikle şefaat nerde gerçekleşecek ona bakalım. sonra nasıl şefaate nail olabiliriz ona bakalım.

2 / BAKARA - 48 : Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey?en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu?hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).

Ve hiç kimseden bir kimseye bir şeyin ödenmediği ve ondan (hiç kimseden) bir şefaatin kabul olunmadığı ve hiç kimseden bir fidye alınmadığı ve onlara yardım da edilmediği günden sakının.

2 / BAKARA - 123 : Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey?en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).

Kimseden kimseye bir şey ödenmediği ve onlardan bir fidye (bedel) kabul edilmeyeceği ve kendilerine şefaatin fayda vermeyeceği ve onlara yardım da olunmayacağı bir günden sakının.

burada ahirette şefaatin olmadığını belirtiyor rabbimiz. Fakat ayeti yorumlayanlar buradak kişilerin kafirler olduğunu onlar için şefaatin olmadığını belirtiyorlar. Yani onlara göre bu ayet müminler için değil. O halde bir diğer ayete bakalım;

2 / BAKARA - 254 : Yâ eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye?tiye yevmun lâ bey?un fîhi ve lâ hulletun ve lâ şefâah(şefâatun), vel kâfirûne humuz zâlimûn(zâlimûne).

Ey âmenû olanlar! İçinde, ne bir alışverişin ne bir dostluğun ve ne de bir şefaatin bulunmadığı gün (kıyâmet günü) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan infâk edin (Allah için verin). Ve kâfirler, onlar zalimlerdir.

Bu ayet müminler için de diyor ki o gün şefaat yoktur. Yani az önce ayette kafirler için şefaat yoktur manasını bu ayet çürütüyor. Ve kesin olarak görülüyor ki dünya hayatı bittikten sonra kıyametten sonra şefaat yoktur.

Hadis i Şerifte buyuruyor peygamber efendimiz:

"Benim Şefaatim günahları büyük olanlar için".

Kurana baktığımızda bu hadis doğrulanıyor. Hadisin orjinalinin bu olduğu kesin. Ama insanlar daha sonra bu hadisin ortasına kıyamet günü ifadesini yerleştirince iş karışıyor. Unutmayalım ki en büyük en sağlam kaynağımız kuran ve hadislerin kurana ters olması mümkün değil. Zaten peygamber efendimiz buyuruyor ki:

"Benim hadislerim tartışılacaktır, siz kurana bakın, hiç bir hadisim kurana ters olamaz." Hadislerimi kurandan tetkik edin. Kuran destekliyorsa benim hadisimdir desteklemiyorsa mevzu hadistir.

O halde şefaate dönecek olursak şefaat dünyada iken gerçekleşen bir olgudur. Nasıl mı?

İnsana Allah tarafından verilen 3 adet emanet söz konusudur. Bunlar Secde 9 a göre RUH, Şems 7 ye göre NEFS, ve yine Secde 9 a göre Fizik Vücut. Ve bunların dünya hayatını yaşarken Allaha teslimi üzerimize farzdır.

4 / NİSA - 58 : İnnallâhe ye?murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).

Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, iyi işiten ve en iyi görendir.

İlk teslim ruhumuzu yaşarken sahibi olan Allaha teslimdir. Bu da bir dilek ile mümkündür. Yarabbi ben de yaşarken ruhumu sana teslim etmek istiyorum. Ne olur beni de sana ulaştır beni de ermiş bir evliyan kıl şeklinde kalbi olarak yapılacak bir dua. Çünkü hidayet Allaha ulaşmaktır.

2 / BAKARA - 120 : Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba?te ehvâehum ba?dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).

Sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razı olmazlar. De ki: ?Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir.? Sana gelen bunca ilimden sonra eğer onların hevalarına uyarsan andolsun ki; Allah'tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olur.

Ve ruhun Allaha ulaştırılmasını içeren ayet :

13 / RAD - 20 : Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka).

Onlar, Allah'ın ahdini ifa ederler. Ve misaklerini bozmazlar.

13 / RAD - 21 : Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).

Ve onlar Allah'ın , Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

Bizden Allaha ulaşabilecek tek şey Allahın bize üfürdüğü kendisinden olan Ruhumuzdur.

89 / FECR - 27 : Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu).

Ey mutmain olan nefs!

89 / FECR - 28 : İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).

Rabbine dön (Allah'tan) razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanmış olarak!

Dünya hayatında rabbimize dönmemiz farz kılınıyor. Bu bağlam da devreye ikinci bir şart giriyor. Bu da kişiyi Allaha ulaştırmakla yani hidayete erdirmekle vazifeli kılınan devrin imamına tabiyettir.

32 / SECDE - 24 : Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).

Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.

devrin imamı hidayete erdirmekle vazifelidir ve kişinin Allaha ulaşma konusunda vesiledir.

5 / MAİDE - 35 : Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey âmenû olanlar Allah'a karşı takvâ sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.

Görüldüğü üzere kişi Allaha ulaşmayı dileyecek ve kendisini Allaha ulaştırmakla vazifeli olan devrin imamına ulaşıp tabiyetini gerçekleştirecek. Sahabe devrin imamı olan peygamber efendimize tabi olmuş ve günahları sevaplara çevrilmiş ve şefaate nail olmuşlardı.Kişi devrin imamına tabi olduğu anda tüm günahları sevaba çevrilir.

3 / AL-İ İMRAN - 31 : Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).

De ki: ?Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, o taktirde bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve Allah "Gafur"dur, "Rahîm"dir.?

Peygamberler asaleten devrin imamlarıdır. ama artık peygamber gelmeyeceğine göre vekaleten devrin imamları olacaktır peygamber efendimizi temsilen. Onlara tabiyet aslında peygamber efendimize tabiyet manasına geliyor.

4 / NİSA - 64 : Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).

Ve Biz, (hiç) bir resulu, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik.Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûlün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.

Görüldüğü üzere şefaat yani günahların sevaba çevrilmesi dünya hayatını yaşarken zamanın imamına tabiyet esnasında gerçekleşen bir olgudur. Öldükten sonra herhangi bir yardım söz konusu değildir.

39 / ZUMER - 53 : Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh(rahmetillâhi), innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ(cemîan), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu).

De ki: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, günahların üzerine hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O; Gafûr'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderen)."

39 / ZUMER - 54 : Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye?tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).

Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun. sonra yardım olunmazsınız.

Görüldüğü gibi Allah tüm günahlarınızı affederim ama ölmeden önce teslim olursanız diyor. Öldükten sonra herhangi bir yardım yok.

İşte bir örnek kişinin tabiyetinin ölmeden önce olması gerekliliğiyle ilgili olarak:

20 / TAHA - 108 : Yevme izin yettebiûned dâıye lâ ivece leh(lehu), ve haşeatil asvâtu lir rahmâni fe lâ tesmeu illâ hemsâ(hemsen).

İzin günü, kendisinde eğrilik olmayan davetçiye tâbî olurlar. Rahmân'a karşı sesler kısılır. O zaman hems (hafif fısıltı)dan başka bir şey (ses) işitmezsin.

20 / TAHA - 109 : Yevme izin lâ tenfauş şefâatu illâ men ezine lehur rahmânu ve radıye lehu kavlâ(kavlen).

İzin günü, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden razı olduğu (tasarruf rızasının sahibi) kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez.

Davetçiye tabi olunan gün şefaat gerçekleşir. Tabiyet sadece dünya hayatında kabul olur. Neden mi :

14 / İBRÂHÎM - 44 : Ve enzirin nâse yevme ye?tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da?veteke ve nettebiır rusul(rusule), e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin).

Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: ?Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.? Daha önce ?sizin için bir zeval olmadığına? yemin eden siz değil misiniz?

Görülüyor ki bizi dünyaya gönder tabi olalım dyolar ama artık geçmiş olsun. kabul edimiyor.

SONUÇ

1) Kişi Allaha ulaşmayı kalben samimi bir şekilde dileyecek

2)Hacet namazıyla kendisini Allaha ulaştımakla vazifeli DEVRİN İMAMINI soracak

3)Tabi olacak ve günaharı sevaba çevrilicek ve şefaat gerçekleşecek..

UYARI

KİŞİ ALLAHA ULAŞMAYI DİLEMEZSE NE OLUR:

10 / YUNUS - 7 : İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).

Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

10 / YUNUS - 8 : Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).


minarebiliş
Müsteşar
05 Mart 2010 00:35

osmanj

bakara 254 ayetinde ''kafir'' ile ''şefaat'' aynı cümlede kullanılmış. bu ayette aynı şekilde şefaatın kafirle için geçerli olmayacağını açık bir şekilde bildiriyor.


minarebiliş
Müsteşar
05 Mart 2010 00:39

imam iskender bakara 254 tefsir

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allah'ın yolunda olup, infâk etmedikçe Allah 100 katını vermez.

Kıyâmet günü şefaatin olmadığı burada çok açık ve kesin olarak belirtilmektedir. Kâfirler Allah'ın emrini yerine getirmeyenlerdir. Kalplerinde küfür vardır. Hiçbir zaman ruhlarını Allah'a ulaştırmak konusunda bir talebin sahibi değillerdir.

Küfürden kurtulmak mutlaka Allah'a ulaşmayı dilemekle olur. Ve ancak Allah'a ulaşmayı diledikleri zaman Allahû Tealâ kalbin mührünü açar ve kalbe îmân girer. O zaman mü'min olunur. Yoksa kişi ömür boyu küfür standartları içinde yaşar.


osmanjk
Yasaklı
05 Mart 2010 00:41

Ama diyor ki ey müminler içinde şefaat olmayan bir günden sakının. hitap açık bir şekilde müminlere ve uyarı şeklinde.

Ama tabi tercih sizin nasıl anlamak isterseniz o şekilde anlayabilirsniz.


minarebiliş
Müsteşar
05 Mart 2010 00:43

buda elmalılı tefsiri bakaranın 254 ayetin :

254- Ey Allah'a ve bütün peygamberlerine iman eden Muhammed ümmeti! (İbn Kesir, Ebu Amr, Yakup kırâetlerinde 'nın ve "ta"ların tenvinsiz üstün okunması ile okunur. Bir kıyamet günü gelecek ki onda ne alım satım, fidye ve mübadele (değişme), ne dostluk, ne şefaat hiçbiri bulunmayacak o gün gelmeden önce alım-satım yapmak, Allah için kardeşlik ve dostluk sağlamak, şefaatçı ve yardımcı bulmak mümkün olan dünyadaki günlerde gerekli hazırlıkları yapmak üzere size herhangi bir sebeble bölüştürdüğümüz mallardan Allah yolunda nafakalar veriniz. Yani mallarınızın üzerinize farz olan haklarını eda etmek için zekâtlarınızı yerli yerine harcayınız, kâfirler gibi mallarınızı keyiflere, arzulara göre harcamayınız ve boşuna telef etmeyiniz veya farz olan hakları gizleyip de kendinizi cezaya uğratmayınız, unutmayınız ki Allah'a, peygamberlerine ve dehşetli güne ve bu emirlere iman etmeyen o kâfirler hep zalimdirler. Hakk'ın emrine bakmaz, hakkı yerli yerine koymaz, ilâhî sınırları aşarlar, neye güçleri yeterse çiğnerler, mücerred (soyut) delilleri dinlemezler, fiilen bir engelle karşılaşmadıkça hak-hukuk gözetmez saldırırlar, verilen sözleri mi bozmazlar, canlar mı yakmazlar, ırzlara mı geçmezler, gönüllerinin hükmettiği kadar vergiler mi almazlar, ibadethaneleri, hayır kurumlarını tahrib mi etmezler kısacası fiili bir direniş görmedikçe her haksızlığı yaparlar. Siz ise haksızlığın, inkârın ve zulmün giderilmesi ile görevlisiniz. Öyle ittifaklarla, bunlara karşı gereken savunma ve karşı koymayı hazırlamalısınız. Bunu yapmayanlar kendilerini ilâhî ceza ile yüzyüze getirirler. Ceza gününden korunmazlar da nihayet zulmü kendilerine yapmış olurlar. O gün herhalde gelecek, o kâfirler o zaman alışveriş ile fidye ve mübadele ile hiçbir iş göremeyecekler; ne dostları bulunacak, ne şefaat edenleri. Tapınıp sakladıkları ve Allah yolunda harcamadıkları altınlar, gümüşler ateşten damga olacak, alınlarını, böğürlerini dağlayacaktır. "Allah'a saygı duyup kötülükten sakınanlar müstesna olmak üzere (dünyada iken kötülükte) dost olanlar o gün birbirlerine düşman kesilirler." (Zuhruf, 43/67) âyetinin delâletince o gün bütün dostlar birbirlerine düşman kesilecek, şefaat kapıları kapanacak, bu felâketlerden ancak iman edip görevini yapan ve önceden korunan müttakiler müstesna olacaklardır. Bu bakımdan bu mertebe takvayı (korunmayı) elde etmek ve felâketten sakınmak için müminler o gün gelmeden önce görevlerini yapmalı; Allah yolunda harcamalar yapmalı, seve seve zekatlarını vermeli, kardeşliklerini güçlendirmeli, toplumlarını düzene koyarak hazırlanmalı, uyumayıp uyanık bulunmalı, kâfirler gibi Allah'ın emrine aykırı davranıp da kendilerine yazık etmemelidirler.


çocuuk
Müsteşar
05 Mart 2010 00:49

öncelikle Allah gani gani arhmet eyleye

güzel bir günde umulurki güzel bir şeklilde babanızı kaybetmişsiniz allah mekanını cennet eyleye.

konunuz maalesef osmanlı ve ehli sünnet dışı bazı fikirler tarfından gündeme geliyor ilim ehli birçok hocamız bunlara reddiye cevap vermesine karşılık bu grun şefaat,vesile gibi konuların batıl olduğunu söylemekteler.amaçları peygamber ve islam alimlerinin yolundan milleti uzaklaştırıp kendi hevalarına göre fetva verdirmek istiyorlar...

ehli sünnet peygamberlerin,alimlerin,şehitlerin şefaatlerinin hak olduğuna ittifak etmişlerdir.


osmanjk
Yasaklı
05 Mart 2010 00:54

şefaat yok mu dedik ki. Şefaat vardır ve haktır.

ikincisi de nasıl oluyor da insanları Allahın yolundan uzaklaştırmak oluyor sevgili çocuuk kardeş. Ha diyelim ki şefaat öldükten sonra var. Ne kaybederiz ki. Ama ya yoksa ki ayetler bunu söylüyor. İnsanlara ayağınızı denk alın bu dünyada yaşarken Allaha yaklaşın ibadetlerinizi artırın mı demek insanları Allahtan uzaklaştırmak oluyor.

Biraz insaf....


minarebiliş
Müsteşar
05 Mart 2010 00:57

şefaat yok mu dedik ki. Şefaat vardır ve haktır

.

Ama ya yoksa ki ayetler bunu söylüyor.

----

osmanj

kardeş ikisi olmaz birini tercih etmelisin :))


osmanjk
Yasaklı
05 Mart 2010 01:00

minarebiliş belli ki yazdıklarımı okumamışsın. istersen bi oku bakalım ne yazıyo orda.

Şefaat dünya hayatını yaşarken kişinin hacet namazıyla peygamber efendimizin zamanımızdaki vekilini sorup ona tabi olması esnasında gerçkleşir.

Şefaat, öldükten sonra değil ölmeden önce. Tıpkı sahabenin peygamber efendimize tabi oldukları anda günahlarının sevaplara çevrilmesi gibi. bu ayet yazdıklarımda var.

yargısız infaz yapmayalım. lütfen tam bi oku.


minarebiliş
Müsteşar
05 Mart 2010 01:08

tamam senin mantığına görede değişen bişey yok. eğer ortada bir yardım söz konusu ise ve varsa ve bunu resullah gerçekleştiriyor ise ve günahlardan kurtulmanı sağlıyorsa ve senin yükünü hafifletiyor ise ve cennete yakınlaştırmayı hedefliyor ise ha şimdi ifa etsin ha ölümden sonra.

ama ölümden sonrası için şefaat daha yerindedir ki sonuç bölümünde kanaat devreye girebilsin.


osmanjk
Yasaklı
05 Mart 2010 01:09

yahu ben de isterim ki öldükten sonra olsun. ne güzel garanti bi olay. ama ısrarla yok diyo öldükten sonra. dedim ya tercih herkesin özgür iradesine ait. okuduğun için saol. hayırlı geceler


minarebiliş
Müsteşar
05 Mart 2010 01:12

ama ehli sünnet ittifakla vardır diyor.tamam hocam sizinkiler ümitlerini kesebilirler.:)

hayırlı geceler

Toplam 20 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi