Editörler : E.Kayı Han
21 Mayıs 2009 14:01

4 mezhep arasındaki 100 fark.....

Mezheplerin kendi aralarında nasıl çeliştiklerini aşağıdaki tablolardan görelim ve Allah?ın tek dininin mezhepler aracılığıyla nasıl farklı dinlere dönüştürüldüğünü anlayalım. Bu tablolarda ayrıca mezheplerin kendi içlerindeki çelişkilerine yer vermiyoruz. Örneğin Hanefi mezhebinin ilk kurucusu Ebu Hanife ile onun talebeleri Ebu Yusuf ve Muhammed?in farklı görüşleri olduğu da kabul edilir ve bunlarda da çelişki çoktur. Bu tablolarda sadece Sünni 4 mezhebin çelişkileri vardır. Bu tablolar çelişkilerin ancak az bir kısmını göstermektedir. Mezheplerin tüm çelişkilerini anlatmaya bu kitabın hacmi çok dar gelir. Allah bizim Kuran?ın hacmi dışındakilerden dinimizi öğrenmemizi istememiş olması sayesinde bu kargaşanın, bu çelişkilerin içinde boğulmuyoruz.

lütfen sunacağımız 100 örneği inceleyip mezhebinizi iyice öğrenin. Öğrendikten sonra; tüm bu çelişkilerden sonra mezhebinizi bir kenara atıp ister Kuran?la yetinin, ister bu tabloları uygulayıp bu farkları ?rahmet? diye niteleyin. Uyarı bizim; akıl sizin, seçim sizin, sorumluluk sizin.

Mezheplerin Çelişkilerine 100 tane örnek

Konular

Hanefi Maliki Şafii Hanbeli

1 Ölü Hayvanın derisi helal midir? Haram Helal Haram Helal

2 Pislikle beslenen hayvanların eti helal midir ? Helal ? Haram

3 Yılan balığı yemenin hükmü nedir? Helal ? ? Haram

4 Erkeğin kırmızı elbise giymesinin hükmü nedir? Mekruh Helal Haram Mekruh

5 Erkeğin sarı elbise giymesinin hükmü nedir? Haram Helal Haram Haram

6 Ud, zurna, dümbelek, boru davul çalmak nedir? Mekruh helal Helal Haram

7 Karga eti yemenin hükmü nedir? Haram Helal Haram Haram

8 At eti yemenin hükmü nedir? Haram Helal ? ?

9 Midye yemenin hükmü nedir? Haram Helal ? ?

10 İstiridye yemenin hükmü nedir? Haram Helal ? ?

11 Istakoz yemenin hükmü nedir? Haram Helal ? ?

12 Kırlangıç eti yemenin hükmü nedir? Helal Helal Haram Haram

13 Kartal eti yemenin hükmü nedir? Haram Helal Haram Haram

14 Yarasa eti yemenin hükmü nedir? Haram Mekruh Haram Haram

15 Beyt-i Tavaftan öne abdest almak nedir? Vacip Farz Farz Farz

16 İlk iki rekatta Fatiha okumanın hükmü nedir? Vacip Farz Farz Farz

17 Rüku ve secdelerde tesbih etmek nedir? Sünnet ? Sünnet Vacip

18 İlk iki rekatta Fatiha?dan sonra sure okumak nedir? Vacip Mübah Sünnet Sünnet

19 Fatiha?dan evvel Besmele çekmek nedir? Sünnet Mekruh Farz ?

20 Namazda ayakların arası ne kadar açık olmalı? 4 parmak 2 karış 1 karış 2 karış

21 Vitir namazının hükmü nedir? Vacip Sünnet Sünnet Sünnet

22 Tüysüz bir delikanlıya değen erkeğin abdesti bozulur mu? Hayır Evet Hayır Hayır

23 Namazda selam almak abdesti bozar mı? Evet Hayır ? ?

24 Namaz kılan kimsenin önünden geçilmesinin haram olduğu mesafe ne kadardır? 40 kulaç 1 kulaç 3 kulaç 3 kulaç

25 Namaz içinde unutarak konuşmak namazı bozar mı? Evet Hayır Hayır Evet

26 Namazda hatayla yanlış bir kelime geçerse namaz bozulur mu? Evet Hayır Hayır Hayır

27 Namazda af ve of demek namazı bozar mı? Evet Hayır Evet Evet

28 Eti yenen hayvanların sidiği ve artığı necis midir? Evet Hayır Evet Hayır

29 Eti yenen hayvanların menisi necis midir? Evet Evet Hayır Hayır

30 Abdestin farzları kaçtır? 4 7 6 7

31 Abdesti belli bir sıra ile almak farz mıdır? Hayır Hayır Evet Evet

32 Abdesti ara vermeksizin almak farz mıdır? Hayır Evet Hayır Evet

33 Abdestin sünnetlerinin sayısı kaçtır? 18 8 30 20

34 Misvak kullanmak sünnet midir? Evet Hayır Evet Evet

35 Abdestte ellerin, yüzün ve kolların üçer kere yıkanması sünnet midir? Evet Hayır Evet Evet

36 Abdestte başın üç defa mesh edilmesi sünnet midir? Hayır Hayır Evet Hayır

37 Abdestte kulakların içten ve dıştan meshi sünnet midir? Evet Evet Evet Hayır

38 Abdestte kulaklar kaç defa mesh edilmelidir? 1 1 3 1

39 Abdesti bozan şeylerin sayısı kaçtır? 12 3 5 8

40 Cinsellik organına dokunmak abdesti bozar mı? Hayır Evet Evet Evet

41 Namazda kahkaha ile gülmek abdesti bozar mı? Evet Hayır Hayır Hayır

42 Deve eti yemek ve cenazeyi yıkamak abdesti bozar mı? Hayır Hayır Hayır Evet

43 Abdest şüphe ile bozulur mu? Hayır Hayır Hayır Evet

44 Kan akması abdesti bozar mı? Evet Hayır Hayır Hayır

45 Delikli meshin üzerinden mesh etmek caiz midir? Evet Evet Hayır Hayır

46 Gusül abdesti almayı gerektiren sebeplerin sayısı kaçtır? 7 4 5 6

47 Gusül abdestinin farzları kaç tanedir? 11 5 3 ?

48 Umursamazlıktan veya tembellikten dolayı namaz kılmayanın hükmü nedir? Hapsedilir, kanatılana kadar dövülür, öldürülür Tevbe etmezse öldürülür üç güniçinde tevbe etmezse öldürülür üç güniçinde tevbe etmezse öldürülür

49 Ezanın sözleri peşpeşe okunmasa da geçerli olur mu? Evet Evet Hayır Hayır

50 Arapça bilmeyen kimsenin kendisi için ezanı kendi dilinde okuması caiz midir? Hayır Hayır Evet Hayır

51 Ezanda niyet şart mıdır? Hayır Evet Hayır Evet

52 Ezan ve kamet esnasında selam almak caiz midir? Hayır Hayır Hayır Evet

53 Fatiha suresi okunmadan kılınan namaz geçerli olur mu? Evet Hayır Hayır Hayır

54 Namazı bitirirken selam vermenin farz olduğu miktar nedir? Farz değildir 1 tarafa vermek farzdır 1 tarafa vermek farzdır 2 tarafa vermek farzdır

55 Erkeğin avret yeri neresidir? Göbeğiile diz kapağı arası Ön ve arka uzuvları Göbeğiile diz kapağı arası Göbeğiile diz kapağı arası

56 Ölünün yıkanmasının farz olması için cesedin ne kadarının bulunması gereklidir? 01.Şub 02.Mar Az da olsa olur Az da olsa olur

57 Ölüyü yıkarken ağzına ve burnuna su vermek gerekir mi? Hayır Evet Evet Hayır

58 İhramlı iken hacda ölen kişinin üstüne hoş koku sürülüp başı örtülür mü? Evet Evet Hayır Hayır

59 Cenaze namazını kimin kıldırması gerekir? Sultan Devlet Başkanı Kaldırması vasiyet edilen kişi Velisi Kaldırması vasiyet edilen kişi

60 Cenaze namazı, namaz kılmanın yasak olduğu kaç vakitte kılınmaz? 5 3 k Her vakitte ılınabilir 3

61 Ölü gömülmek için, öldüğü yerden başka bir yere nakledilebilir mi? Evet Evet Hayır Hayır

62 Oruç için dil ile söyleyerek niyet etmek şart mıdır? Evet Evet Hayır Evet

63 Ramazan orucu için hergün ayrı ayrı niyet etmek şart mıdır? Evet Hayır Evet Evet

64 Kan aldırmak orucu bozar mı? Hayır Hayır Hayır Evet

65 Zekatın farz olması için hangi mallardan borçlu olmamak şarttır? Zirai ürün dışındaki mallardan Altın ve gümüş Böylebir şart yoktur Bütün mallardan

66 Erkek ve kadının ziynet eşyalarından zekat vermeleri farz mıdır? Evet Hayır Hayır Hayır

67 Kâğıt paradan zekat vermek farz mıdır? Evet Evet Evet Hayır

68 Madenlerden ne kadar zekat verilmesi gereklidir? 01.May 01.May Oca.40 Oca.40

69 Ticarî bir eşyanın zekatının şartları kaçtır? 4 5 6 2

70 Topraktan çıkan her şey için zekat vermek farz mıdır? Evet Hayır Hayır Hayır

71 Balın zekatını vermek farz mıdır? Evet Hayır Hayır Evet

72 Vakfedilen topraktan zekat vermek farz mıdır? Evet Evet Hayır Hayır

73 Kiralanan veya emanet alınıp ekilen toprağın zekatını vermek farz mıdır? Hayır Evet Evet Evet

74 Zeytinin zekatını vermek gerekli midir? Evet Evet Hayır Evet

75 Yem ile beslenen ve çalıştırılan hayvanlardan zekat vermek farz mıdır? Hayır Evet Hayır Hayır

76 Koyun ile keçi kaç yaşlarında olursa zekatı farzdır? Koyun 1 Keçi 1 Koyun 1 Keçi 1 Koyun 1 Keçi 2 Koyun 1/2 Keçi 2

77 Kadın yanında kocası olmadan hacca gidebilir mi? Hayır Evet Evet Hayır

78 Acizlik veya zaruret yüzünden hacca gidemeyen kişinin kendi yerine başkasını göndermesi caiz midir? Evet Hayır Evet Evet

79 Haccın şartı kaç tanedir? 2 4 5 4

80 Şeytan taşlarken atılan taşın cemreye düşmemesi caiz midir? Evet Hayır Hayır Hayır

81 Müslüman olmayan bir fakire yemek verilmesi caiz midir? Evet Hayır Hayır Hayır

82 İpeğin üzerine oturmak, yaslanmak, yastık olarak kullanmak, duvar örtüsü yapmak haram mıdır? Hayır Evet Evet Evet

83 Erkek çocuğa ipek giydirmek caiz midir? Hayır Hayır Evet Evet

84 Gümüş ile süslenmiş kaptan su içmek ya da abdest almak caiz midir? Evet Hayır Hayır Hayır

85 Sakalı kesmek haram mıdır? Evet Evet Hayır Evet

86 Tavla oynamak haram mıdır? Hayır Evet Evet Evet

87 Satranç oynamak haram mıdır? Evet Evet Hayır Evet

88 Ölen bir kişinin borçları ödenmeli midir? Hayır Evet Evet Hayır

89 Kişi kendi arazisinde bulunan maddenin ne kadarını devlete vermelidir? 01.May Hiç Hiç Hiç

90 Bir araziyi gasp edip eken kimse çıkan ürünün sahibi midir? Evet Evet Evet Hayır

91 Yapılan bir sözleşmeyi değiştirme veya feshetme süresi ne kadardır? 3 gün İhtiyaç gereği kadar 3 gün Anlaşma ile belirlenir

92 Cinsi tecavüzde bulunulan hayvanın hükmü nedir? Öldürülür, eti yenmez Öldürül mez, etiyenebilir Öldürülmez, etiyenebilir Öldürülmesi gerekir

93 Şarap ve diğer sarhoş edici maddelerin içilmesinin cezası kaç değnektir? 80 80 40 80

94 Şarap kokan veya şarap kusan kişiye değnek cezası uygulanır mı? Hayır Evet Hayır Hayır

95 Dinden döndüğü için öldürülen bir kişinin malı mirasçıla-rına verilebilir mi? Evet Hayır Hayır Hayır

96 Dinden dönen kadın öldürülür mü? Hayır Evet Evet Evet

97 Terketmek, hapsetmek, aç ve susuz bırakmak suretiyle bir kişiyi öldürmek, kasten öldürmek gibi midir? Hayır Evet Evet Evet

98 Bir kadının hakimlik yapması caiz midir? Evet Hayır Hayır Hayır

99 Köpek necis bir hayvan mıdır? Hayır Hayır Evet Evet

100 Müezzin okuduğu cezandan dolayı ücret alabilir mi? Hayır Evet Evet Hayır


müfekkir
Memur
21 Mayıs 2009 15:10

birazcık gayret edilse farkın binleri bulduğu ortaya çıkacaktır günümüzde mezheb din haline geldiği için bu konulara değinilince insanlar nasırına basmış gibi davranmaktalar


dadasimam
Daire Başkanı
21 Mayıs 2009 15:24

mezhepsizlik adamı böyle yapar işte..buyrun eserlerinize bakın


Dünya fani!
Genel Müdür
21 Mayıs 2009 15:51

allah tan sünnet e inanıyoruz da aradaki fark sadece 100..

ya bide kur an yeter herkes salt aklı ile anlamalı anlayışında olan güruh tan olsaydık!!!

bir buçuk milyar fark !!!!!!

yüz mü büyük birbuçukmilyar mı ?

tabiki yüz değilmi :=))


pandom
Şube Müdürü
21 Mayıs 2009 17:19

sevgili aydınlık doğru;değindiğin konularda çok haklısın.gerçek islamda mezhep yoktur.

21 Mayıs 2009 17:29

simdi basimizda duran amel melekleri ne yapiyor merak ediyorum.

mesela midye yemekte olan birine haram yazacakken oteki melek ensesine tokadi basiyor ve hey arkadasim buna haram yazamazsin diyecek o da neden deyince, ee buu hanefi degil ki diycek.

oyle mi?

21 Mayıs 2009 17:31

ya da hanefinin cani midye yemek istiyor, midyeciye gidiyor

geldim midyeciye ettim maliki mezhebini taklit, ver ordan bol limonlu midyeleri diye niyet mi edecek...

saka yapiyor sanmayin, turkiyenin cok buyuk bir kisminin hanefi oldugunu ve midyenin turkiyede bolca satildigini dusunursek eger...


*huzur14*
Yasaklı
21 Mayıs 2009 17:34

ben hanefiyim ama ciden biraz kafa karıştırıcı değil mi

haram ve helal noktasında hüküm verilen konular??

haram asla yapma yaklaşma yeme içme dokunma vb demek

helal de tam tersi...

mesela farz ve sünnet noktasında biraz kafam karışıyor..

birini ALLAH kesin yapın demiş demek,birini peygemberimiz yaptığı için yapmışız demek.peygamberimiz ALLAHIN yapma dediği şeyi yapmaz gerçi ama yinede düşündürüyor işte..

21 Mayıs 2009 17:42

"birini ALLAH kesin yapın demiş demek,birini peygemberimiz yaptığı için yapmışız demek.peygamberimiz ALLAHIN yapma dediği şeyi yapmaz gerçi ama yinede düşündürüyor işte.."

ama sorun su ki bir mezhep peygamberimiz helal demistir derken oteki haram demistir demiyor mu?

ya da peygamberimiz midye helaldir diyerek yemis ise, hanefi mezhebi hangi akla dayanarak buna haram diyebiliyor?

mezhepci arkadaslar mezhep olmazsa namazi nasil kilacan orucu nasil tutacan diye soruyor?

namaz oruc gibi islamin kac tane temel uygulamasi var ki? yani herhangi bir mezhep iddiasi olmadan bu ibadetlerin nasil yapilacagi kolayca aciklanir olur biter...

mezhepler arasinda namaz oruc gibi ibadetler hakkinda ihtilaf var mi? varsa neye dayanarak var?


*huzur14*
Yasaklı
21 Mayıs 2009 17:44

ben kurbanı kast etmiştim

bizde vacip ,farza yakın yani..

şafilerde sünnet..


dadasimam
Daire Başkanı
21 Mayıs 2009 17:46

MEZHEBE BAĞLANMA

Kelime olarak "mezhep", girilen ve gidilen yol demektir. Kişinin bir konuda herhangi bir görüşe sahip olması, o yöne doğru dönmesine ve gitmesine benzediği için, mecâzi olarak kişisel görüşler de "mezhep" diye isimlenir. Bu anlamda mesela, "Ebu Hanife'nin mezhebi" demek, sözkonusu edilen meselede onun görüşü, demek olur. Daha sonra "mezhep" terimi; dini konularda bir şahsa ait görüş ve yorumların bütünü ve bilâhere de, usûl bakımından bir şahsa ait görüş ve yorumlara katılan ve ilgili bütün zamanları içine alan tüm görüş ve yorumlar bütünü ve sistemi anlamlarını kazanmıştır. Bu anlamda meselâ "Imam Ebu Hanife'nin Mezhebi" veya "Hanefi Mezhebi" denebilir. Ama Ebu Hanife'nin ve diğer müctehid imamların zamanında bu anlamda bir mezhepten söz edilemez. Onun ya da bunun görüşleri vardır ve herkese ait görüşler diğerlerinden ayrı bir ünite halinde değildir. Tıpkı birçok ortağı bulunan katışık bir sürü gibi.

İslam'ın asıl kaynağı Kur'ân-ı Kerim ve onun açıklayıcısı olan hadîs-i şeriflerdir. Icma, kıyas ve diğer şer'î deliller de Kur'ân'a tabi olduklarından, aslolan yine Kur'ân'dır ve bu anlamda Kur'ân İslam'ın yegâne kaynağıdır. Her müslüman fert için aslolan da Kur'ân'a göre yaşamaktır.

Islam bütün insanlara ve geldiği andan itibaren bütün zamanlar için gönderilmiştir. Bu süre içerisindeki olanlar sürekli ve sonsuzdur. Halbuki, Kur'ân-ı Kerim'in ifade ettiği hükümler bu hükümlerin esası olan ve bizim telaffuz ettiğimiz kelimeler itibariyle, sınırlıdır. Sınırlı hükümler sınırsız olayları anlatamayacağına göre; yenilenen olaylara paralel olarak hüküm üreten bir kaynağın olması gerekir ki, o da "ictihat"tır. Içtihat, Islâmî hükmü belli olmayan bir olayın hükmünü Kur'ân'a uygun olarak ortaya koyma çabası olduğuna, göre, içtihat yapacak şahsın esas kaynak olan Kur'ân'ı Kerim'i, onun açıklaması olan sünneti ve bu ikisinin onayladığı icmaı yeterince bilmesi gerekir. Ta ki, asıl kaynaklar da belirtilen bir hükümden habersizce ve kendi görüşünde aslolana zıt bir hüküm ortaya koymasın ve olaylar arasındaki ilgiyi görerek isabetli hüküm verebilsin. Demek ki bu oldukça zor ve herkesin ulaşamayacağı bir seviyedir. Allah (cc) da "Bilmiyorsânız zikir ehline sorun" (16/43) buyurduğuna göre Islâm toplumunda, hükmü bilinmeyen olayların sorulacağı bir bilenin ya da bilenlerin bulunması gereği ortaya çıkar. İşte bunlar müctehidlerdir ve genel kabul gören görüşe göre her devirde yeterli sayıda müctehit yetiştirmek, Islâm milleti üzerine "Farz-ı Kifâye" düzeyinde bir borçtur. Çünkü her devirde hükmü belli olmayan meseleler ortaya çıkabilmektedir.

Allah Rasûlü hayatta iken vahiy devam ettiği için yeni yeni ortaya çıkan meselelerin hükmünü öğrenmek problem değildi. Rasûlullah'ın vefatından sonra ve ona yetişen arkadaşlarının (sahabe) var olduğu sürede ortaya çıkan meselelerin hükmü, onlara soruldu ve onların müctehid olanları ayetler ve hadisler ışığında görüşlerini açıkladılar. Arkasından onları izleyenler (tabi'ûn) geldi. Meseleler de çoğaldıkça çoğaldı. Bu meseleleri de tâbi'ûnun müctehidleri cevaplandırdılar, bu meseleler hakkındaki görüşlerini, yani mezheplerini açıkladılar ki, imam Ebu Hanife ve Imam Malık bunlardandır ve o dönemde onlar gibi daha yüzlerce müctehid vardır. Mes'elesi olan vatandaş gidip onlardan herhangi birisine sordu ve davranışını ona göre ayarladı. O dönem bu açıdan çok zengin bir dönem oldu ve bu dönemin müctehidleri onbinlerce meselenin hükmünü tesbit etme başarısını gösterdiler. Büyük imamlar olan Ebu Hanife, Mâlik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel (Allah onlardan razı olsun) hem birçok meziyetleriyle halk tarafından benimsendikleri, hem de daha çok mesele hallettikleri için onların görüşlerine, yani mezheplerine daha çok başvurulur oldu ve onların görüşleri yazılıp tesbit edilebildi. Diğerlerinin görüşleri ya unutulup gitti veya başkalarının ağzından çok sıhhatlı olmayan yollarla ve tektük aktarılabildi. Dolayısı ile ictihad adına en önemli dönem olan o dönemden bize bütünüyle sağlıklı olarak sadece Dört Imam'ın ve arkadaşlarının görüşleri aktarılabildi. Onlardan sonra da yüzlerce müctehid gelmiş olmakla beraber henüz onlar kadar kapsamlı müctehitler çıkmadı. Çünkü onlar işin kaynağına yakın idiler, hadîslerin sahih olan ve olmayan yollarını tanıyor, kendilerinden önceki sahabenin ittifak ettikleri noktaları iyi biliyorlardı. Sonradan zorunlu olarak ortaya çıkan bir sürü hadîs ilmine ihtiyaçları yoktu. Arapçanın henüz bozulmadığı bir dönemde yaşıyorlardı ve ictihad için çok önemli olan Arapçayı, çaba göstermeksizin iyi biliyorlardı. Islâm hayata hâkimdi, çaba göstermeden, adı bilgi olarak zaten çok şey biliyorlardı. Ve belki de bütün bunlardan ve daha benzeri meziyetlerden ötürü Allah Rasulü Efendimiz (sav) onların da "hayırlı asır"da bulunduklarını haber vermişti. Halbuki, daha sonra gelen müctehitlerin, sözünü ettiğimiz konularda fazla bilgiye ihtiyaçları oldu. Işleri arttığından ötürü seviyeleri de öncekilere göre küçük kaldı. Ictihat etmelerine rağmen onlar kadar kapsamlı olamadılar. Ve o "Dört Imam" hep zirvede kalmaya, tabir caizse rekoru ellerinde tutmaya devam ettiler.

Böyle bir özetten sonra başlıkla ilgili soruya dönelim: Madem ki, esas olan Kur'ân-ı Kerim ve onu açıklayan sünnet-i seniyyedir, öyleyse bir müslümanın ille de "Dört Imam"dan birini taklid etmesi ve Kitab'a-Sünnet'e değil de onun görüşlerine uyması şart mıdır? Böyle bir soruya cevap olarak söyleyeceğimiz ilk şey; onlara uymanın Kitap ve Sünnet'e uymaktan başka bir şey olduğu izlenimini vermenin, yanılgı ya da yanıltmaca olduğudur. Çünkü onlara uymak ve onları taklid etmek, Kitap ve Sünnet karşısında onların görüşlerini benimsemek demek değil, Kitap ve Sünnete onların yorumu ve anlayışı ile bağlanmak demektir. Tâbi olunan yine Kitap ve Sünnet'tir. Herkesin Kitap ve Sünneti yeterince bilip kavraması zor (imkansız değil) olduğundan herhangi bir büyük imamı (müctehidi) taklid etmek, pratik anlamda (dini anlamda değil) vacip, yani gerekli görülmüştür. Ancak bu gerekliliği dini anlamda "farz" görme yanılgısına da dikkat çekmek gerekir. Çünkü bir şeyin farz ya da haram olduğuna hüküm verme hakkı sadece Allah'a ve O'nun, kendi adına hüküm koyma yetkisi verdiği Resûlüne aittir. Bu konuda genel kabul gören görüşün özeti sudur: Esas olan, Sünnet doğrultusunda Kur ân'ı Kerim'e uymaktır. Bu yoldan başka bir yolun olduğunu söylemek ve bu yolu herhangi bir kimseye kapatmak mümkün ve insanların yetkisinde değildir. Ancak herkesin her konuda ilgili âyet ve hadisleri ve anlamlarını, nâsih ve mensûh olanlarını, çelişkili hadîslerin ve öyle görülen âyetlerin aralarını bulmayı, icma yapılan konuları bilmesi ve bunlardan, rehbersiz olarak istifade etmesi de mümkün değildir. Öyleyse Kitabı ve Sünneti yaşamada bir mezhep imamını rehber edinmesi gereklidir ve bunun Dört mezhepten biri olması konusunda da âdeta icma vardır. Çünkü belli bir dönemden bize sıhhatli olarak aktarılan ictihatlar onların ictihatlarıdır. Bu, onların herhangi bir meselede bu dört görüş mecmuasının dışında bir görüşün olamayacağında ittifak yani icma etmeleri anlamına gelir ki, fıkıh usülünde de "mürekkep icma" diye tabir edilir. Icma ise genel kabul gören görüşe göre bağlayıcı bir delildir. Bu, elbette onlardan sonra ortaya çıkan meselelerde ictihat yapmama ve onların görüşlerinin delillerini araştırıp güçlü olanına uymama anlamına gelmez. Hatta onların ittifakı örften kaynaklanmış ise ve bu örf de değişmiş ise, onların ittifak ettikleri görüşün aksine görüş de ortaya çıkabilir.

Ancak şunu itiraf etmeliyiz ki, herkesi rehbersiz olarak Kitab'a ve Sünnet'e gönderme hatasına düşüren sebeplerden biri de, hiç bir mezhebin ve mezhep imamının kabul etmediği "mezhep taassubu" olur. Herşeyden önce bilmek gerekir ki, mezhepler birer din değil, Allah'ın kelamını anlamaya götüren yollardan ibarettirler. Şahıslar birer mezhebe bağlı olabilirler, olmalıdırlar ama Islâm'da mesela, Hanefi devleti Şafiî devleti vb. olmaz. Islâm devleti olur ve devlet kamu yararını hesap ederek hangi mezhebin görüşü uygunsa onu alır, uygular. Maalesef mezhepler zaman zaman birer din gibi görülmüş, "mezhebimizin görüşüne uymayan nasları mensuh sayarız ya da uyacak şekilde te'vil ederiz" denebilmiş, Hanefi olan bir erkeğin Şafiî bir kızla evlenemeyeceği söylenebilmiş, bir mescide dört ayrı mihrap dikilip Islâm cemaati bölünebilmiş ve ne yazık ki, kıyı da köşede de olsa, mezhepler arası kavgalar görülebilmiş ve bir mezhepten öbür mezhebe geçmek, ya da diğerinden bir hüküm almak dinden çıkmakla eşdeğer görülebilmiştir. Bunlar elbette hiçbir zaman genel kabul halini almamıştır. Ama az da olsalar bir başka ifratın çıkmasına sebep olmuşlar ve mezhepleri hiç tanımayan bir diğer ucun doğmasına sebep olmuşlardır. Halbuki, bu konuda en makul ölçü şudur:

Bir mezhepten diğerine geçis, ya mukallidin muhtaç olduğu bir meselede o mazhebin görüşünü taklid etmek şeklinde olur ki, bunda bir beis yoktur ve câizdir.

Ya mezheplerin kolay taraflarını araştırmak ve ihtiyaç yokken sırf nefsinin arzusuyla işine gelenleri almak şeklinde olur ki, bu câiz değildir. Çünkü bu bizi, kabul edilmeyen telfike ve "mürekkep icma" ile câiz olmadığında ittifak edilen sonuçlara götürür. Ancak bunu yapanı dahi dinen la'netlememiz mümkün değildir. Yaptığında değil, yaptığının sonucunda hata vardır.

Ya da bir meselede araştırma ve ictihat sonucu olarak ortaya çıkar. Bu durumda araştırıcı bu makama, yani müctehitlerin delilleri arasında tercih yapabilme makamına ehil ise ve tarafsız ise bunda da bir beis yoktur. Değilse bu da câiz olmaz denmiştir.

Hatta "avamın mezhebi yoktur" esasınca, avamdan olan birisi, ilk defa önüne çıkan herhangi bir meselenin hükmünü herhangi bir müctehid imama soruyormuş gibi, herhangi bir mezhepten alabilir ve artık ona göre yaşar. Elbette bu görüşleri daha geniş ve daha dar tutanlar da vardır. Ama en güzeli "orta yol"u izlemektir.

Özetlersek: Herkes için aslolan yaptığı hareketin gerekçesini (delilini) bilmek ve sünnetin açıklamaları doğrultusunda Kur ân-ı Kerim'e göre yaşamaktır. Allah, "ölen de bir delille ölsün, yaşayan da bir delille yaşasın" buyuruyor.

Dolayısı ile bir mezhebe bağlı olarak yaşamak dini anlamda bir farz değildir ama kolaylık esasına göre pratik anlamda bir farzdır.

Mezhepler sayesinde sünnetin her çesidi uygulama alanı bulur ve İslam'ın her yere ve zamana göre yaşanabilen bir din olduğu ortaya konulmuş olur.

Bir mezhebe göre yaşama sayesinde Islâm toplumunda birlik, âhenk, tecanüs ve ittifak oluşur, toplumun ömrü uzun olur. Osmanlıyı belki bununla izah edebiliriz.

Mezhep, Kur'ân'da ve Sünnette bulunup açık olmayan, ya da hiç bulunmayan konular hakkındaki görüş demek olduğuna göre, "dört mezhep de nereden çıktı?" deyip herkesi güya Kur'ân'a ve Sünnete göndermek aslında dört değil, dörtyüz milyon mezhep kabul etmek demektir. Çünkü herşey Kur'ân'da bulunsaydı zaten mesele olmazdı. Bu yüzden, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, mesela Hanefi Mezheb'ine bağlı yaşamak, Kur'ân'ı ve Sünneti bırakıp Ebu Hanife'ye uymak demek değil, belki Kur'ân'ı ve Sünneti onun anlayışı ile kabullenmek, yani Kur'ân'a ve Sünnete Ebu Hanife penceresinden bakmak demektir.

Tek bir konuda Resûlullah Efendimizden değişik uygulama ya da takrirler bulunabildiğine göre, tek bir mezhebin bulunmasını istemek, Sünnetin bir kısmını budamak demektir. Halbuki buna bizim hak ve yetkimiz yoktur.

Sünnetin bu değişik uygulamalanna göre bazan değişik görüşlerden oluşan mezhepler bir zenginlik ve kolaylık sebebi olmuşlardır. Çeşitli zaman ve zeminlere göre birisinde tıkanan yol diğerinde devam ettirilebilmektedir.

Öyle ise:

İslam'ın bir alternatıf güç olarak kendisini gösterme kabiliyetinde olduğu günümüze benzer zamanlarda, müslümanların meselesi mezheplerin meşruluk ya da gayrı meşruluğunu tartışma olmamalıdır. Böyle zamanlarda bu meseleler kasıtlı olarak körükleniyor ve müslümanların birbirleriyle uğraşmaları ve dağılmaları sağlanmış oluyor olabilir. Bu, müslümanların bir iç meselesidir ve hariçte ugraşacak meseleleri kalmayınca bunu kendi aralarında tartışabilirler.


dadasimam
Daire Başkanı
21 Mayıs 2009 17:48

MEZHEPLER ARASINDAKİ İHTİLAF'IN SEBEBİ NEDİR?

Mezhepler arasındaki ihtilaf'ın geniş olmasının başlıca üç sebebi vardır:

1- Peygamber (sav), vefat ettiğinde Kur'an ve sünnet'ten başka bir şey bırakmamıştı. Bununla beraber kısa zaman içerisinde İslam ülkesi çok genişledi. Sahabe de İslam alemine dağıldılar. Kimi Irak'ta, kimi Mısır'da, kimi şamda yerleşti. Herkes Peygamber'den ne duydu veya gördü ise onu rivayet edip anlattı. Tabi'i olarak bu sahabenin her birisi Peygamber (sav)'in söylediği veya yaptığı her şeyi duymamış ve görmemiştir. Bu değişik rivayetler ihtilafa sebebiyet vermiştir.

2- Bazı Hadislerde ittifak vaki olduğu halde telakki ve anlayış hususunda ittifak vaki olmamıştır. Mesela Peygamber(sav)'in buyuruyor ki: "Köpek ağzını sizden birisinin kabına koysa biri toprakla olmak üzere yedi def'a onu yıkasın.? İmam Şafi'i bu hadisi olduğu gibi kabul ediyor. Hanefi uleması ise biri toprakla olmak üzere yedi def'a kabı yıkamayı emreden hadis mensuh'dur ve bu hadis İslam'ın ilk günlerinde varid olmuştur demişlerdir.

3- Çeşitli milletler İslam dinine girdiği için her milletin adeti ayrı, kanun ve nizamı ayrı idi. İmam-ı A'zam ve arkadaşları Irak'da, Evza'i ve arkadaşları Şam'da, Şafi'i ve arkadaşları Mısır'da bulunuyorlardı. Bu gibi zevat her memleketin adet ve kanunlarını ele alıp İslam'ın süzgecinden geçirdiler ve o, alanda çeşitli ictihatlarda bulundular ve bu sebeple ihtilaf meydana geldi.

21 Mayıs 2009 18:05

mezhepler arasindaki ihtilaflari kabul edenler bu ihtilaflarin Allah(c.c.) katinda nasil degerlendirilecegini nerden biliyorlar ki, bu ihtilaflara rahmettir diyebiliyorlar.

buyuk ibadetler icin mezhepler arasinda ihtilaf var mi?

yani oruc,namaz,hac,zekat,hadi kurban da diyelim???


Dünya fani!
Genel Müdür
21 Mayıs 2009 18:11

farz ibadetlerin hangisinde ihtilaf var ?

uygulama konusunda farklılıklar olabilir onunda sebebi her iki veya üç şekilde de efendimiz sav in yaptığıdır.

örnek ; şafi ler intikal tekbirlerinde ellerini kaldırırlar sünnettir..hanefiler de kaldırmaz o da sünnettir..yani efendimiz sav iki şekilde de yapmıştır..kıyamda elini bağladığı da olmuştur (yukarıya da göbek altınada) salıverdiğide...buna benzer uygulamalar elbette rahmettir..

ama namazların rükunlarında farklılık gördünüzmü ? sabah namazı 3 rekat yada öğlen 5 rekat diyen ?

oruç sefer ayında farz diyen yada ramazan ın yarısında tutulur yarısı yenir diyen yada hac ramazan da da yapılır diyen..

uzatmaya gerek yok bunu herkes adı gibi iyi biliyor..

farklılıklar efendimizin aynı ameli farklı şekilde de yapmış olmasından ve elimlerin içlerinden bir tanesini seçmesinden kaynaklanır genelde (bazıları algılama anlama dan dolayıdır ama istisnadır)

21 Mayıs 2009 21:18

Olayın ortaya konuş şekli çok çirkin ve islam düşünürlerini küçümseme şeklinde.

Sizler dünyanın diğer toplumlarındaki düşünürleri birbirleri ile kıyaslayarakmı, yoksa her bir düşünürü kendi özgünlüğü içinde analiz ederekmi değerlendirme yapıyorsunuz. muhtemelen cevabınız her bir düşünürün kendine ait olduğu şeklinde olacaktır.

o halde islam düşünürlerini(islam alimlerini)de kendi özgünlükleri içinde değerlendirin,kimin nasıl düşündüğünü, neden o şekilde düşündüğünü ve niçin başka şekilde düşünmediğini başkası ile kıyaslayarak değil, o şahsın kendi özgün çalışma yöntemi üzerinden anlamaya çalışmalısınız.

sizler ikiyüzlüsünüz ve oryantalistlerin mantığına kendinizi kaptırmışsınız, güya kendinizce mezheplere karşı savunma geliştiriyorsunuz. yaptığınız tek şey islam düşünürlerini bir birleri ile kıyaslayıp onları basit göstermek. ama avrupalı yada uzakdoğulu düşünürleri bir birleri ile kıyaslayıp değerlendirmiyorsunuz, onları kendi özgünlükleri içinde analiz ediyorsunuz.

İslam alimlerinin her biri kuran ve hadiste değerlendirme konusu olmamış olaylar yada kavramlar hakkında özgün olarak fikir belirtirler, hiç kimseninde onları birbirleri ile kıyaslayıp basit kişiliklermiş gibi göstermeye hakkı yoktur.

Ben mezheplerin kurumsallaşmasına ve islamda mezhep kavramına karşı olduğum kadar islam düşünürlerinin özgün ve değerli ilim insanları olduklarınıda savunurum. her islam alimi kendi yöntemi ile özgün bir öğretmendir.


ottoman2017
Kapalı
21 Mayıs 2009 21:23

ya geçin bu ayakları yaaa.

aynı konuları ısıtıp ısıtıp önümüze getiriyorsunuz.

sizin iddalarınızn cevabı mezheplerle ilgil başlıklarda vardır.

biraz okuyun yaa.gerçi okumanızdda bir gayda etmiyor ama yine de okuyun belki anlarsınız.

21 Mayıs 2009 22:15

arkadasim oyle diyorsun ama birisi birseye helal birisi haram derse, onlarin ozgun dusunup dusunmedigine mi bakacagiz, bu farkliligin neden olduguna mi?

ahirette ne olacak?

senin mezhebin helal dedi yaptin, oteki haram dedi yapmadi, baska birseyi ise senin mezhebin haram dedi yapmadin, oteki helal dedi yapti.

ne olacak bu islerin mahserdeki hesabi?

22 Mayıs 2009 00:39

16/116

Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.

peki bu mezhepler arasındaki farklılıkları ,"rahmettir ",zenginliktir","peygamberimizin ayrı ayrı uygulamalarıdır" diyenler;DİKKAT!!!

bir mezhebe göre helal olan bir uygulama diğerine göre ALLH A İFTİRA ETMİŞ OLMUYOR MU????

BU AYET SİZLERİ BAĞLAMIYOR MU?

ÖRNEĞİN;

5/96

Deniz avı ve onu yemek size ve (yeryüzünde) dolaşanlara bir yarar olarak helal kılındı. İhramlı olduğunuz sürece kara avı ise size haram kılınmıştır. O'na (götürülüp) toplanacağınız Allah'tan korkup sakının.

bu ayetin üzerine hanefi mezhebine uyanlar kendilerine midye yemeyi nasıl haram kılıyorlar????????????

yoksa 5/87 ayetine muhalefetten HADDİ AŞMIŞ MI OLUYORLAR????

Ey iman edenler, Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.


Dünya fani!
Genel Müdür
22 Mayıs 2009 03:55

köpek balığı da yemeyiz o kara hayvanımıdır ? fok ta yemeyiz...kurbağa da...yersen afiyet olsun...

allah a iftira atan sen oluyorsun deniz hayvanlarının hepsini kapsayarak..

biri eşek eti mevzusunda demiştiki (sizden biri belki sen) çocuk bile bilir eşeğin binek olduğunu..

şimdi işin içinde iş var eşek eti de geçmez kur an da ama o nu yemezsiniz o binek dersiniz..denizden çıkanları neden katagorize etmezsiniz ?

---

mezhebler değil sadece ayrılığa düşen ..sen veya ben de aynını yapıyoruz ben helal diyorum sen haram..konunun mezheblerle alakası yok...anlayışlarla alakalı.

--

ayrıca ehli sünnet in ayrıştığı mevzular keskin itikadi mevzular değildir evvelden örneğini verdiğim ameli mevzular ve elin parmağını geçmeyecek itikadi mevzu..bunlarda efendimiz sav in veya ashabının birden fazla farklı şekillerde yapması/düşünmesinden ileri gelir,yada o zamanda olmayıp sonradan icad olunan uygulamalar hakkındadır..

22 Mayıs 2009 10:04

mezhebler değil sadece ayrılığa düşen ..sen veya ben de aynını yapıyoruz ben helal diyorum sen haram..========================

ben kesinlikle Allah ın helal dedigine haram ,haram dediğine helal demiyorum.

Allah haramları bir bir açıklamışken bundan gayrısını haramlaştırarak ,Allah a iftira atmaktan korkarım..

çünkü bu benim en büyük felaketim olur(16/116 kurtuluşa eremezler"diyor A.)

10/59

De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?"

2/173

Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah?tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

3/50

"Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin."

farkındaysanız tevratt daki bazı haramların bile helal kılındığını bildiriyor peygamberimiz.(yani Allah)

6/119

Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz? Zorda kalışınız dışında üzerinize haram kıldığını bizzat kendisi size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Birçokları ilimsiz bir biçimde kendi keyiflerine uyarak halkı şaşırtıyorlar. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin sınır tanımaz azgınları çok iyi bilmektedir.

şimdi siz dünyafani balinayı haram saydığınız (sandığınız) için mi yemiyorsunuz???,yoksa adet edinmemiş ,millet olarak alışkanlık haline getirmemiş olduğumuz dan mı yemiyorsunuz???

adetler le Allah ın dinini ,yasaklarına ,sınırlarını karıştır mayın!!

birde yapmadığınız şeyleri niçin yapmadığınızı bi düşünün A. istemediği için mi ,alışmadığımız için mi , başkaları istemediği için mi????????


pandom
Şube Müdürü
22 Mayıs 2009 10:47

sevgili aydınlık doğru esasınında 2/173 ayeti gayet açık ve net bir şekilde ortaya koymuş,yenmesi gerekenleri..ayet gayet açık ve net..gerisi teferruat.

Toplam 99 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi