Editörler : E.Kayı Han

24 Ocak 2009 18:01

Ayetler ışığında ,Hakiki Müslüman Nasıl Olmalıdır?

Allahü teâlânIn, kullarInIn nasIl olmasInI istedigi Kur'an-I kerimde ne güzel açIklanmaktadIr:

Furkan sûresinin 63-69. âyet-i kerimelerinde meâlen, (RahmânIn [yâni kullarIna acImasI çok olan Allahü teâlânIn fazîletli] kullarI, yer yüzünde gönül alçaklIgI ve vakâr ile yürürler. Câhiller kendilerine sata$tIgI zaman onlara, (saglIk, esenlik size) gibi güzel sözler söyliyerek dogruluk ve tatlIlIkla günahtan sakInIrlar. Onlar, Rableri için, secde ve kIyâm ederek [yâni namaz kIlarak] gecelerler. [Ona hamd ederler. ] Onlar (Rabbimiz Cehennem azâbInI bizden uzakla$tIr. Dogrusu Onun azâbI devamlI ve acIdIr, orasI $üphesiz ne kötü bir yer ve ne kötü bir duraktIr) derler. Onlar sarf ettikleri zaman, ne isrâf, ne de cimrilik ederler, ikisi ortasI bir yol tutarlar ve kimsenin hakkInI kesmezler. Onlar Allaha ortak ko$mazlar. AllahIn haram ettigi cana kIyIp, kimseyi öldürmezler. [Ancak suçlularI cezâlandIrIrlar. ] Zinâ etmezler).

Ve 72-74. âyetlerinde, ([Allahü teâlânIn sevdigi, fazîletli kullar], Yalan yere $ehâdet etmezler. FaydasIz ve zararlI i$lerden kaçInIrlar. Böyle faydasIz veya güçle yapIlan bir i$e tesâdüfen karI$acak olurlarsa, yüz çevirip vakârla uzakla$Irlar. Kendilerine AllahIn âyetleri hâtIrlatIldIgI zaman, körler ve sagIrlar gibi görmemezlik, dinlememezlik etmezler. Onlar, (Yâ Rabbî, bize zevcelerimizden ve çocuklarImIzdan gözümüzü aydInlatacak sâlih ki$iler ihsân et! Bizi, Allaha kar$I gelmekten sakInanlara önder yap! diye yalvarIrlar) buyurulmu$tur.

Bundan ba$ka, Sâf sûresinin ikinci ve üçüncü âyetlerinde meâlen, (Ey îman edenler! YapmadIgInIz bir $eyi niçin söylersiniz?YapamadIgInIz $eyi yaptIk demeniz, Allah katInda büyük öfkeye sebep olur)buyurulmu$tur ki, bu da, bir insanIn yapamIyacagI bir $eyi vaat etmesinin, onu Allah katInda kötü ki$i yapacagInI göstermektedir.


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 18:03

Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. (ENFAL SURESİ / 2)

Onlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. (ENFAL SURESİ / 3)


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 18:06

*Müslüman müslüman kardeşini Allah için sevmelidir. Çünkü bütün müslümanlar kardeştirler.

Allah-ü Teala, Hücürat süresi,10.ayette,sayfa,515?te; ?Mü?minler, ancak kardeştirler.öyle ise kardeşlerinizin arasını düzeltiniz ve Allahtan korkun ki esirgenesiniz


gabar25
Yasaklı
24 Ocak 2009 18:07

sazlarım vardı ırmaklarım vardı çakıl taşlarım vardı benim


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 18:09

gabar başlığımı sulandırma.. fikrin varsa söyle bakayım. hakiki bir müslüman nasıl olmalı .. (Ciddi cevap bekliyorum )


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 18:11

MÜSLÜMAN NASIL OLMALI VEYA UHUVVET

?Allah?ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılın, dağılıp ayrılığa düşmeyin. Ve Allah?ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirlerinize düşmanlar idiniz. O kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve sizler O?nun nimet ve inayetiyle kardeşler oldunuz. Yine siz tam ateş çukurunun kıyısındayken oradan sizleri kurtardı. Ümit olunur ki hidayete erersiniz diye?? (Âl-i İmran, 103) Burada, Allah ile kulları arasında bir bağın olduğunu, insanları Allah?a ulaştıran bir vesile olduğunu hatırlatıyor. Müminler bu ipe hep birlikte sarılır yani dine, Resulullah?a ve Kur?an?a uyarsa kesinlikle Allah?a ulaşacak ve kurtuluşa o zaman erecektirler.

Ayette Allah?ın ipine hep birden sarılmayı emrediyor. Müslümanların, Allah?ın ipine ayrı gruplar şeklinde değil beraberce sarılmayı emrediyor. Hem bir ipe sarılın, hem de beraber sımsıkı sarılın. Yani Allah yolunda beraber ilerleyin, beraber düşünün birbirinizle yardımlaşarak hareket edin. Birbirinizin elinden tutarak hak yolda ilerleyin, aynı hedef doğrultusunda beraber yürüyün. Farklı yollar takip etmeyin. Ayet şiddetle tefrikaya düşmekten de nehyediyor. Hak yolda gidenlerin arasına fitne ve tefrika sokan çok olur, Müslümanları bölüp onları parçalamak isteyen ve onların kardeşlik bağlarını bozmak çabasında olan düşmanlar devamlı olacaktır. Kur?an, bizlere düşmanı da tanıtıyor; biri dini, Kur?an?ı yok etmek isteyen, Müslümanların hak yolda gitmelerini engelleyen, Müslümanların birliğini bozup onları tefrikaya düşürerek sömürmek isteyen kâfir, müşrik, münafık ve emperyalistlerdir. Diğeri ise bizimle aynı dine inanan, aynı kitabı kabul eden, aynı kıbleye yönelen ve aynı peygamberin ümmeti olduğunu söyleyen ama bizimle anlaşamayan arada tefrika olan kimseler.

Birinci gruba yani düşmana karşı; savaş ve cihat öngörmüştür. Düşmanı yok edene kadar mücadele edilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Kur?an?da cihat hakkında geçen ayetlerin hepsi bu düşmana yöneliktir. Kâfir, müşrik ve münafıklara karşı savaş ve onların yok olup, yeryüzüne Allah?ın dini hâkim olana kadar savaşı öngörüyor, ama ikinci gruba karşı mücadele ise çok farklıdır. Allah, çok değişik bir metot ve yol göstermiştir. Müslüman kardeşlerimizle aradaki kini, düşmanlığı, kırgınlığı yok etmeye emrediyor: ?Ve iyilikle kötülük bir değildir. Aranızdaki düşmanlığı (kötülüğü) en güzel bir muameleyle defedin, bir bakarsın ki aranızdaki düşmanlık olan kişi, sanki senin en yakın bir dostun olmuştur.? (Fussilet, 34) Görüldüğü gibi Allah, aranızdaki kini, düşmanlığı, kırgınlığı yok etmeye çalışın buyuruyor. Elbette bu zor bir iştir herkesin yapabileceği bir çaba değildir. Kur?an, bunu: ?Bu huy, sabredenlerden başkasına verilmez ve akıldan, tedbirden büyük hisseye sahip olmayanlara bu nasip olmaz. Ve eğer şeytan seni vesveseye düşürür de bu huydan vazgeçirmeye kalkışırsa hemen sığın Allah?a; şüphe yok ki O her şeyi duyar ve bilir.? (Fussilet, 35?36) şeklinde ifade ediyor. Müminler bu şekilde kardeşliği engelleyen pürüzleri ve zorlukları yok edecekler ve böylece Allah?ın ipine sımsıkı sarılmış olacaklardır.

İslam?da kardeşlik denince elbette ilk akla gelen Ensar ve Muhacir kardeşliğidir. Bu kardeşlik bilinmeden, anlaşılmadan gerçek kardeşliği kavramamız zor olacaktır. O bakımdan bu kardeşliğin gerçekleşmesini sağlayan mayanın ne olduğunu iyi öğrenmemiz gerekmektedir. O sahabelerin hayatlarını iyi idrak etmemiz gerekiyor.

Muhacirlerden Abdurrahman bin Avf, ensardan Sa'd bin Rebi ile kardeşleştirilmişti. Sa'd b. Rebi kardeşi A.bin Avf'a; ?Kardeşim! İste evim, yarisi senin, işte mülküm, yarısı senin, iste eşlerim, birisini boşayıp seninle nikâhlayayım.? diyerek fedakârlığın en uç örneğini ortaya koyuyordu. Ancak Abdurrahman bin Avf, hazırcılığı iyi görmüyor ve Sa?d bin Rebi'ye, ?Sağ ol Kardeşim, sen bana çarşının yolunu göster, bu bana yeter.? karşılığını veriyordu, çalışıyor ve çok kısa zamanda Medine?nin zenginleri arasına katılıyordu. (Buhari, VI/342) .

İslam kardeşliğinin mü?minlere yüklediği diğer sorumlulukları da Peygamberimiz söyle açıklıyor:

?Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulüm ve kötülük yapamaz, onu tehlikeye atamaz. Bir kimse kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim bir müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da buna karşılık ondan kıyamet gününün sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslüman, kardeşinin bir ayıbını örterse kıyamet günü Allah da onun bir ayıbını örter.? (Müslim, Birr,58) .

Kardeşlik bağları dünyevi menfaatler için veya dünyada bir güç elde etmek için insanların bir araya toplanması, zahiri bir antlaşma yapmaları ve bedenlerin bir araya toplanması değildir, ayette de belirtildiği gibi kalplerin bir olması, fıtrattan kaynaklanan kardeşlik bağı ve insanları bir hedef doğrultusunda hak yolda birleştiren gönül birliğidir.

Kardeşlik, İslamiyet?in tabiatıdır. Düşmanlık, tabiatı bozuk, insafsız ve karamsar insana benzer ki, her şeyde kötülük bulmak için yüz bin dereden su getirir. Hep kötülüklerle iştigal olduğundan bok böceği gibidir. İyi bir koku ile karşılaştığında dayanamayıp çatlayıp ölür.

Nisan ayının sonu ve haziranın ilk haftası kardeşlik haftası olması hasebiyle tüm İslam âlemine Allah?ın rahmeti ve inayetiyle kardeşlik şuuruna ermesini niyaz ediyorum. Selam ve dualarımla..

Önder Gül


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 19:15

Ayetler ışığında demiştim ama bu konuda yazılmış uyarıcı yazıları da eklemeden olmaz. ...

Nasıl İyi Müslüman, İyi İnsan Olunur?

18/12/2008 - 22:17

MEHMET ŞEVKET EYGİ

ÜÇ dört genç ayrı ayrı sordu: Nasıl yetişebiliriz, nasıl iyi insan ve iyi Müslüman olabiliriz?.. Bu yazımda aklımın erdiği kadar bu soruya cevap vereceğim.

(1)Doktor, mühendis, hukukçu, iktisatçı, gazeteci olmak kolaydır ama adam olmak çok zordur.

(2) Bugünkü eğitim sistemi, iyi adam ve iyi Müslüman yetiştirmek amacına yönelik değildir. İyi ve olgun insan olmak için paralel ve alternatif eğitime ihtiyaç vardır.

(3) Sadece kitap okuyarak iyi insan ve iyi Müslüman olmak hemen hemen imkansız derecede zor bir şeydir. Bu iş için mutlaka bir rehbere, kılavuza, üstada, öğretmene ihtiyaç vardır.

(4) Eskiden hanegî eğitimi denilen bir adam yetiştirme metodu vardı. İstidatlı bir genç olgun bir zata takılıyor, onun bir tür manevî evladı oluyor, gidip geliyor, bu sâyede yetişip adam oluyor. Merhum üstad Mahir İz hoca böyle eğitim verenlerdendi. Şimdi böyleleri kaldı mı bilmiyorum.

(5) Yetişmek, adam olmak isteyen gençler şu üç boyutta vasıflı olmalıdır: Bilgi ve kültür boyutu... Ahlâk, aksiyon, karakter boyutu... Sanat, estetik, güzellik boyutu. Bu üçten birisi eksik olursa kemal olmaz.

(6) Adam ve olgun olmanın temel şartlarından biri nefsine muhalefet etmektir. Yani nefsinin istediğini yapmayacak, istemediğini yapacak. Nefsini dizginleyemeyen kimse kesinlikle olgun insan olmaz.

(7) Olgunlaşmak isteyen bir Müslüman kendisine Peygamberi (Salat ve selam olsun O?na) örnek, model, rehber olarak kabul etmeli ve elinden geldiği kadar ahlâken O?na benzemeye çalışmalıdır.

(8) Peygamberi taklid eden, O?nun yolundan giden Kur?ân?a uymuş olur.

(9) İnsanın başına en fazla belâ olan şey onun lisanıdır. Lisan âfetlerinden kurtulmak için çok çetin imtihanlar vermek, çileler çekmek gerekir.

(10) Çileler iki türlüdür. Bir kısmı isteyerek, kendi irade ve ihtiyarı ile çekilir. Tarikatlardaki erbaîn çilesi gibi. Bir kısmı ise istenmeden gelir. Çilesiz insan adam olmaz, olgun olmaz.

(11) Dünyayı seven iyi Müslüman, iyi insan olamaz.

(12) Parayı sevenin ayağı kaymıştır. Hem parayı sevecek, hem de iyi insan, iyi Müslüman olacak, böyle bir şey mümkün değildir.

(13) Zamanımızın büyük hastalığı lüks, israf, sefahat (beyinsizlik), aşırı tüketim, gurur, kibir, konfora düşkünlüktür. Bunlar Kur?ân, Sünnet ve icmâ ile kötülenmiştir.Bunlara mübtelâ kişi iyi insan ve iyi Müslüman olamaz.

(14) Allah insanları Kendisine ibadet etsinler diye yaratmıştır. İyi bir Müslüman beş vakit namazı kılar, Ramazan orucunu tutar, nisaba malikse zekâtını (yerli yerinde) verir ve diğer ibadetlerini eda eder. İbadetsiz ve zikirsiz kemal olmaz.

(15) İyi ve olgun Müslüman riyasete (başkanlığa, makama, mevkie) talip olmaz. Riyasete tâlip olmak haramdır. Matlub olursa (kendisi tâlip olmaz, başkaları başkan olmasını isterlerse) şayet ehil değilse, kabul etmesi yine haramdır. Gönlünde riyaset hırsı olan yüksek ve olgun kişi değildir, alçak ve vasıfsız kişidir.

(16) Bir kâmil mürşid bulup ona intisab etmiş olan kişi çok bahtiyar ve talihli bir kimsedir. Kâmil olmayan mürşidden fazla hayır gelmez, hattâ zarar gelebilir.

(17) Yaptığı ibadetlerin, hayır ve hasenatın kendisini kurtaracağını sanmak yanlıştır. Kişiyi sadece Allah kurtarır. İbadetine mağrur kişi ziyandadır.

(18) Din işlerinde kendi kafasına ve re?yine göre konuşan, ?bence, bana göre? diyen kişi olgunlaşamaz. Böyle bir şey hamlık alâmetidir.

(19) Her Müslüman kendisine yetecek derecede ilmihalini öğrenmelidir.

(20) Tashih-i itikad çok önemli ve hayatîdir. İşe önce bundan başlamalı.

(21) Günde en az bir saat faydalı ve değerli kitaplar ve yazılar okumalı. Sadece okumakla bitmez. Bunları iyice bellemeli, öğrenmeli ve hayata tatbik etmeli (uygulamalı).

(22) Lise ve üniversite mezunu gençlerin yeterli genel kültüre sahip olmaları gerekir. (Edebiyat, tarih, mantık, psikoloji, estetik, metafizik, sanat tarihi, mimarlık, şehircilik, dekorasyon vs.)

(23) Edebî, yazılı, kültürel Türkçeyi, Fuzulî Divanı?nı orijinal metninden, mânâsını anlayarak okuyup şerh edecek derecede bilmek gerekir. 300 kelimelik sokak ve iletişim Türkçesiyle, lise ve üniversite mezunu kişinin olgun sayılmasına imkân yoktur. Her Müslüman Osmanlıca öğrenmelidir. Bunu kendisine öğretecek bir hoca bulmalıdır.

(24) Üstünlük şu veya bu tarikata veya cemaate mensup olmakta değil; takvada, ilimde, ahlâk ve fazilettedir.

(25) Beş senedir bir tarikata mensup. Hiçbir mânevî ve ahlâkî ilerleme yok. Ya kendisi nasipsizdir yahut tarikat tarikat değildir.

(26) İslâm ahlâk bilgisinde birtakım kurtarıcı, yükseltici, vasıf kazandırıcı memduh (övülmüş) sıfatlar vardır: Hikmet, şecaat, iffet, cömertlik, sabır, tahammül, kötülüğü iyilikle def etmek gibi. Yine birtakım mezmum (zem edilmiş) sıfatlar vardır: Cebânet, her türlü fâsıklık, fâcirlik, gevezelik, cimrilik, fuhuş gibi. Birincileri elde etmek, ikincilerden kurtulmak gerekir.

(27) İyi Müslüman Allah?a karşı ihlâslı, mahlukata (yaratıklara) karşı adaletli, şefkatli ve doğrulukla muamele eden kimsedir.

(28) Haram gelir elde eden, haram servete sahip olan, haram yiyen kimseler iyi kimseler değil kötü, fâsık, fâcir kimselerdir. Haramla iyilik bir arada olmaz.

(29) Din ve mukaddesat sömürüsü yapmak karı satmaktan, adam öldürmekten, zinadan daha eşeddir. Olgunlaşmak, iyi insan ve iyiMüslüman olmak isteyen gençler bundan uzak dursunlar.

Daha nice maddeler yazılabilir. Şu anda hatırıma bunlar geldi.

Bendeniz kendime iyi insan, iyi Müslüman demem. Yukarıda yazdığım hasletler bende vardır da demem. Kitaplardan, üstadlardan öğrendiğim kadar yazdım.


anbu an
Şube Müdürü
24 Ocak 2009 19:44

Hakiki Müslüman; ailesini, büyüklerini, yurdunu ve bayrağını sever. İnsanlara karşı yumuşak davranır ve imkân buldukça herkese yardım eder. Annesini, babasını, büyüklerini sayar, küçüklerini sever. Hiç kimseyi incitmez. Temizliğe son derece dikkat eder. Yediği, içtiği, vücudu, eşyaları ve çevresi hep temiz olur.

Hakiki Müslüman; kul olduğunu bilir ve kulluk vazifesini eksiksiz yapmaya uğraşır. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışır. Çoluk çocuğunu ahlâklı ve örnek bir Müslüman olarak yetiştirir; ona Kur'ân-ı kerîm okumasını öğretir ve tahsil yaptırır. Yalnız akrabaları, arkadaşları, komşuları ile değil, bütün insanlarla iyi geçinir ve kendisi ile iyi geçinilir.


anbu an
Şube Müdürü
24 Ocak 2009 19:47

Hakiki Müslüman; dininin inceliklerini öğrenir, nimetlere şükreder. Yediği, içtiği hep helâldir. Kimsenin malına, canına ve namusuna göz dikmez. Hak yemez, kötülük yapmaz ve kendisine yapılanlara sabreder. Hile, hıyanet nedir bilmez. Haset edici, kıskanç ve kibirli değildir. Bilerek veya bilmeyerek bir günah işlerse, hemen tevbe eder. Büyüklerine, ölmüş olan müminlere, arkadaşlarına ve çoluk-çocuğuna daima duâ eder.

Hakiki Müslüman; işlerinde son derece dikkatlidir. Zamanını boş geçirmez. Çalışır, fakat, rızkı Allahü teâlâdan bilir. Üzerine aldığı işi, zamanında hatta, daha önce yapar. Kul hakkından çok korkar. Kusurları affeder. Hiçbir zaman fuhuş sözleri söylemez, yazmaz ve okumaz; münakaşa etmez ve kimsenin kalbini kırmaz.

Hakiki Müslüman; her işiyle çevresine örnek olur. Kimse ile alay etmez ve yalan söylemez. Fitne çıkarmaktan çok çekinir. Sinirlerine hâkim olur. Müslüman gıybet yapmaz, riya hatırından bile geçmez. Tatlı dilli, güler yüzlü, sözü ve özü doğrudur. Son derece tevâzu sahibi ve alçak gönüllüdür. İffet sahibi, şefkatli, cömert, dürüst ve kibardır.

Hâsılı; Hakiki Müslüman; bütün kötü huylardan uzak ve iyi huylara sahip olarak, dünyada rahat ve huzur içinde yaşadığı gibi, ahirette de sonsuz saadete erer.


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 19:49

sayın an buan değerli katkılarınız için teşekkür ediyorum.


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 20:00

Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh-, gönlün kıymetini şöyle ifâde eder:

?Eğer sen­de ba­sî­ret var­sa, gö­nül Kâ­be?si­ni ta­vâf et! Top­rak­tan ya­pıl­mış san­dı­ğın Kâ­be?nin asıl mâ­nâ­sı gö­nül­dür? Şu­nu iyi bil ki sen, Al­lâh?ın na­zar­gâ­hı olan bir gön­lü in­ci­tir, kı­rar­san, Kâ­be?ye ya­ya ola­rak da git­sen, ka­zan­dı­ğın se­vap, gö­nül kır­ma­nın gü­nâ­hı­nı telâfî edemez


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 20:02

Hazret-i Mevlânâ bu hususları güzel üslûbuyla şöyle ifâde eder:

?İnsanı inciten kişinin, Allâh?ı incittiğinden haberi yoktur. O bilmiyor ki bu küpün suyu, Hak ırmağının suyu ile birleşmiştir.?

?Ahmaklar, insan yapısı mescide saygı gösterirler de, gönül sâhiplerinin gönüllerini kırmaya çalışırlar.?

?Bu gönül evinin içinde kimin bulunduğunu biliyorsanız, bu gönül sâhibinin kapısı önünde ettiğiniz terbiyesizlik nedendir??

?Oysa bir Allah adamının, yâni bir peygamberin veya velînin gönlü incinmeyince, Allah hiçbir kavmi rezil ve rüsvâ etmemiştir.?

?Sen hiddete kapılıp, gönüller kırmış, onlara ateş düşürmüş isen, o ateş senin için cehennem ateşinin mayası olur.?

?Senin öfke ateşin bu dünyada bile seni yakar, yâni zillete düşürür. Ondan doğan cehennem ateşi ise bu zilletin neticesi olarak seni âhirette de ebedî olarak yakar.?


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 20:06

Yûnus Emre Hazretleri, gönlü incitenleri şu keskin ifâdelerle îkâz eder:

Bir kez gönül yıktın ise,

Bu kıldığın namaz değil!

Yetmiş iki millet dahî,

Elin yüzün yumaz değil!..


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 20:11

?Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince; bil ki Rabbin, affı bol olandır?? (en-Necm, 32)


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 20:14

?Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.? (el-İsrâ, 53)

?Ona yu­mu­şak söz söy­le­yin. Bel­ki o, na­sihat din­ler ve­ya Allah?tan kor­kar.? (Tâ­hâ, 44)

?(Ey Rasûlüm!) O vakit Allah?tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet Sen kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi?? (Âl-i İmrân, 159)


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 20:17

Cenâb-ı Hak, kendisine yakın kullarından olabilmemiz için sevdiğimiz şeylerden infâk etmemiz gerektiğini bildirerek şöyle buyurur:

?Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe, aslâ birr?e

erişemezsiniz. Her ne infâk ederseniz; şüphesiz Allah, onu hakkıyla bilir.? (Âl-i İmrân, 92)


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 20:22

birgün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâbına:

??Müflis kimdir, biliyor musunuz?? diye sormuştu. Onlar:

??Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir.? şeklinde cevap verdiler. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

??Şüphesiz ki ümmetimin müflisi şu kimsedir: Kıyâmet günü namaz, oruç ve zekât sevâbıyla gelir. Fakat şuna sövdüğü, buna zinâ isnâd edip iftirâda bulunduğu, şunun malını yediği, bunun kanını döktüğü ve şunu dövdüğü için iyiliklerinin sevâbı şuna buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sâhiplerinin günahları kendisine yükletilir ve neticede cehenneme atılır.? (Müslim, Birr, 59; Tirmizî, Kıyâmet, 2; Ahmed, II, 303, 324, 372)


gülümse:)))
Kapalı
24 Ocak 2009 20:51

"Doğum ağrısı anneye göre ağrıdır; ama anne karnındaki çocuğa göre bir zindanın yıkılışıdır"

(Hz Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi-Mesnevi'den)

Şu dünya, cismin için meşakkat yurdudur; ama ruhun kanatlanıp yücelere ağsın diye dünya hayatı sana gereklidir

Hiç kimse yaşamadan bir semere elde edemez

Maddi olsun, manevi olsun bütün doğumlar, boy verip serpilmeler, hayat pratiğiyle mümkündür

İnsan yaşadıkça gelişir, büyür, derinleşir, yücelir

Hayatın meşakkati senin vücudunu hırpalar, sana acılar çektirir; ama sonunda elde ettiklerin sonsuza dek yanındadır senin

Bir ömür boyu ibadet zahmetiyle eğilip bükülen vücudun, kalbine ve ruhuna huzur bağışlar, başka âlemlere kanatlandırır seni

Nefsin için ibadet eziyettir, sana yük gibi gelir; ama ruhun için daha dünyadayken cennet ikliminde yaşamaktır

Ebedi huzur ve güzellikler için birkaç yıllık sıkıntı, eziyet nedir ki!

Anne isteyerek doğum ağrısına katlanmasaydı cennet çiçeği gibi şirin çocuklara sahip olur muydu?

Her şey sabırla yoluna girer

Her güzellik, her hayır geçici meşakkate katlanmakla elde edilir

Babanın, evladının yaramazlıklarına tahammül etmesi, sonunda onun kurtulmasına, adam olmasına vesile olur

Öğretmenin haylaz, gayretsiz öğrencisine katlanması ilim ehli, faydalı bir neslin yetişmesini sağlar

Âlemde her güzellin arka planında meşakkatler, zahmetler vardır

Tohum çamurdaki kapkaranlık dünyaya katlanmazsa yeryüzü çeşit çeşit bitkilerle, güzelliklerle donanır mıydı?

Sen rahat bir hayat yaşayasın diye annen-baban ne sıkıntılar göğüslemişlerdir!

Hani peygamberlerin hayatı bin bir meşakkat içinde geçmiştir ki insanlık için baki hayatlar temellensin diye

Peygamberler, bizim manevi doğumumuzun sancısını çekerler

Ukba yurdunda bir yercik edinelim diye çırpınır, dururlar

Bütün yakarışları, biz fani dünyanın ötesine bir pencere açabilelim diyedir

Dünyayı bunca imar edilmiş görürsün de zevk içinde, tasasız hayat sürersin; düşünmezsin ki bu imar, bu düzen hangi zahmetlerle, sıkıntılarla elde edilmiştir

Manevi imarların da işte buna benzer meşakkat süreçleri vardır Tenin acı çekmiş

Malın eksilmiş ve bundan dolayı canın yanmış

Birine yardım edince nefsin çileden çıkmış Ne gam!

Ruhun, esenlik diyarında daha uzun mesafeler kat etmiş, daha ne istersin!

Denizin yanında damlacığın sözü mü olur!

SAİD TÜRKOĞLU-Zaman


" ilyas "
Kapalı
25 Ocak 2009 00:38

Kardeşlik, İslamiyet?in tabiatıdır. Düşmanlık, tabiatı bozuk, insafsız ve karamsar insana benzer ki, her şeyde kötülük bulmak için yüz bin dereden su getirir. Hep kötülüklerle iştigal olduğundan bok böceği gibidir. İyi bir koku ile karşılaştığında dayanamayıp çatlayıp ölür.

Nisan ayının sonu ve haziranın ilk haftası kardeşlik haftası olması hasebiyle tüm İslam âlemine Allah?ın rahmeti ve inayetiyle kardeşlik şuuruna ermesini niyaz ediyorum. Selam ve dualarımla..

Önder Gül


gülümse:)))
Kapalı
25 Ocak 2009 01:41

Vahyin Birleştiremediğini Kimse Birleştiremez

M. İ.


gülümse:)))
Kapalı
26 Ocak 2009 10:07

gncl

Toplam 33 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi