Editörler : Pangaea
05 Şubat 2008 23:07

Genel Türk Tarihi

Arkadaşlar ben bikaç başlık halinde paylaşmak istedim yanlış veya eksik olabilr bazı yerler gözümden kaçmış olabilir ;bilgi paylaştıkça büyür..

paylaşmaya ve büyümeye devem:))


tisya
Şube Müdürü
05 Şubat 2008 23:08

1- İslamiyet?inin Hindistan?a yayılmasında etkili olan Türk-İslam devleti Gaznelilerdir.

2- İslamiyet?ten Önceki Türk Devletlerinde, ölen kişinin silahı ve eşyalarıyla birlikte gömülmesi, ölümden sonra da hayat olduğuna inandıklarını göstermektedir.

3- Macaristan?da yapılan kazılarda Avarlar?a ait pek çok tunç, gümüş ve altın ziynet eşyası bulunmuştur. Bu bilgiye bakılarak Avarlar?ın değerli madenleri tanıdıkları söylenebilir.

4- İslamiyet?ten Önce kurulan Türk Devletlerinde, devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı yere Kurultay denir.

5- Türklerin Orta Asya?dan göç etmelerinin en önemli nedeni, Kuraklık nedeniyle ekonomik sıkıntı içinde olmalarıdır.

6- Orta Asya?da Türklerin takvim düzenlemiş olmaları, Gökbilim ile ilgilendiklerini göstermektedir.

7- Türkler önceleri göçebe bir yaşam sürdükleri için, yaptıkları sanat eserleri taşınabilir nitelikteydi. Sanat eserleri arasında halıların yaygın olması buna bir kanıt olarak gösterilebilir.

8- Anadolu Selçuklu paralarını, Osmanlı paralarından ayıran özelik; paralarının üzerinde Sultanların portreleri ve aslan resimleri bulunmasıdır.

9- Uygurların Budizm ve Maniheizm dinlerini kabul etmeleri, sanat alanında gelişmelerinde etkili olmuştur.

10- Türk Devletlerinde, önceki dönemlerde ekonomik etkinlikler yalnız hayvancılığa dayanıyordu. Daha sonra bu durum değişmiş, tarım önem kazanmıştır. Tarım Uygurlar zamanında önem kazanmaya başlamıştır.

11- Karahanlılar Devletinin Türk tarihindeki önemi; İlk Müslüman Türk devleti olmasıdır.

12- Anadolu Selçuklu döneminde esnaflar, Ahi topluluğu olarak örgütlenmiştir.

13- Selçuklular bölge veya eyaletlerin başına idareci olarak atadıkları şehzadelerin yanına ?Atabey? ünvanlı kişileri de verirlerdi. Bu uygulamadaki temel amaç şehzadeleri devlet yönetimiyle ilgili konularda yetiştirmek.

14- Türk Denizciliğinin Anadolu Selçukluları Dönemine kadar gelişmemesinde başlıca etken, Ülke topraklarının coğrafi konumudur.

15- Çin?den başlayarak Ön Asya?ya ulaşan İpek Yolu?nun geçtiği yerler zaman zaman değişmiştir. Güçlü devlet ve kabilelerin tutumlarında değişme olması bu durumun oluşmasında etkili olmuştur.

16- Türk adının millet olarak geçtiği, Türk Edebiyatı ve Tarihinin ilk yazılı örnekleri olan edebi metinler, Orhun Anıtlarıdır.

17- İslamiyet öncesi Türklerde her türlü devlet işlerinin görüşülüp, karara bağlandığı kuruma Toy (Kurultay) denir.

18- Malazgirt savaşından sonra Anadolu?da kurulan ilk Türk Beyliklerin, Artukoğulları, Saltukoğulları, Danişmentliler, Mengücekoğulları dır.

19- Selçuklularda ve Osmanlılarda gelişemeyen sanat dalı heykelciliktir.

20- Türkiye Selçuklu devletinde İznik ve Konya başkentlik yapmış şehirlerimizdir.

21- İslâmiyet öncesi Türk tarihinin ve edebiyatının en önemli Türkçe kaynaklarından biri olan Orhun Yazıtları, Kutluk (II. Göktürk) devleti dönemine aittir.

22- Türk devlet yöneticileri İslâmiyet öncesi dönemde, Kağan ünvanını kullanmışlardır.

23- Uygurlara ait destanlar, Türeyiş ve Göç destanlarıdır.

24- Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Kelam, İslami bilimlerdir.

25- Öğrenimin vakıflar sayesinde ücretsiz olarak sürdürülmesi ve İslâm dünyasına yayılması, Selçuklular döneminde gerçekleşmiştir.

26- Nizamülmülk, Alparslan?dan aldığı yetki ile hangi kurumun açılmasında Türk İslâm tarihinde ilk olmuştur? Bağdat Nizamiye Medresesi

27- Anadolu Selçuklu Devletinde ticareti geliştirmek için gerekli ana yollar üzerinde, Kervansaraylar inşa edilmiştir.

28- Edirne ilinde, Anadolu Selçuklu devletinden kalma eser bulunmaz.

29- Türk İslam devletlerin de Sultanın Müslüman halkının gözünde meşru bir egemen güç olarak kabul edilmesi, Hutbe ile sağlanırdı.

30- Orta Asya Türklerinde varlığı sürekli olmayan toplumsal ve siyasal birime Budun denir.

31- Yenisey Yazıtları ve Manas Destanı, Kırgızlara aittir.

32- İslamiyet öncesi Türk Devletlerinin ortak özellikleri; Devlet boyların birleşmesiyle kurulur, Temel ekonomik yapı hayvancılığa dayalıdır, Önemli kararlar Kurultay tarafından alınır, Yerleşik yaşam biçimi yaygın değildir

33- İslamiyet öncesi kurulan Türk devletlerinden Uygurlar bir çok yönüyle diğerlerinden farklı özelliklere sahiptir.

34- Orta Asya Türklerinde ceza infaz sisteminde uzun süreli hapis cezalarının uygulanmamış olmasının temel nedeni, Göçebe yaşam biçiminin egemen olmasıdır.

35- Malazgirt Savaşı?ndan sonra başlayan Anadolu?nun Türkleşmesi sürecinin başlarını araştıran bir kişi dönemin mimari eserlerini öncelikle, Erzurum yöresinde araştırması gerekir.

36. Anadolu Selçuklularında yer alan mimari yapılardan kervansaray ve Bedesten doğrudan ticari faaliyetlerle ilgilidir.

37- Anadolu Selçuklu plastik sanatında en çok işlenen konu, İnsan-Hayvan-bitki

38- İslam öncesi Türk Devletlerinde; I. Önemli kararlarda Kurultaya danışırlar II. Yönetimde öncelik hanedana aittir.III. Hakanların yetkileri töre tarafından sınırlandırılmıştır.IV. Hakanların önemli dini törenleri doğrudan yönetmeleri istenirdi.

39-Anadolu Selçukluları ve Osmanlılarda birçok hizmeti bir arada vermek için inşa edilen külliyelerin ana yapısı Camidir.

40- Anadolu Selçuklu dönemine ait eserler; Sivas Gök Medrese - Eşrefoğlu Camii - Sultan Han

41-Anadolu Selçuklularında dini, sosyal, kültürel etkinliği bir arada verilmesini sağlayan mimari yapılara Külliye denir.

42- Türk-İslam devletlerinde Saltanatın Müslüman halk tarafından meşru görülmesi için Sultan adına hutbe okutulur, Para bastırılırdı.

43- İslam öncesi Orta Asya?da heykel sanatının geliştiğini söyleyen biri Orhun Anıtlarını görüşlerine kanıt olarak gösterebilir.

44- Orhun yazıtlarının özellikleri; Türk adının geçmesi, Türkçe yazılmış olması, İlk Türk alfabesinin kullanılması, İlk milli yazılı kaynak olması, Göktürkler Hakkında bilgi vermesi.

45- Gök-Medrese, Sultan Han, Gevher Nesibe Külliyesi, Keykavus Şifahanesi Anadolu Selçuklu dönemine aittir.

46- İslam Öncesi Türk devletlerinde boy beylerinden oluşan Kurultay, hakanın seçiminde etkili rol oynardı. Kurultay başarılı olamayan halkına refah sağlayamayan töreye aykırı hareket eden hakanı görevden alabilirdi. Bu bilgilere dayanarak; Hükümdarlar yasalara uymak zorundadır, Hakanların halka karşı sorumlulukları vardır, Hükümdarların yetkileri sınırlıdır, Kurultay devlet yönetiminde etkilidir. Yargılarına ulaşabiliriz.

47- Uygurlarda; I. Ticaret ve tarımın gelişmesi II. Şehir kültürünün yaygınlık kazanması III. Kütüphanelerin açılması Uygurların yerleşik yaşama geçtiklerinin kanıtlarıdır.

48- İslam Öncesi Türk Devletlerinden,

- Büyük Hun İmparatorluğu döneminden kalan kurganlarda bulunan taşınabilir malzemeden yapılmış silahlar, eyerler ve elbiselerin hayvan resimleriyle süslendiği görülmüştür.

- Göktürkler döneminden kalan kurganlarda ise, altın ve gümüşten yapılmış süs eşyaları, demirden yapılmış kılıç ve mızrak gibi silahlara rastlanmıştır.

Bu bilgilere dayanarak Türklerle ilgili olarak Savaşçı özellik taşıdıklarının, Madenlerden yararlandıklarının, Ölümden sonraki yaşama inandıklarının, Sanatı yaşam biçimine göre geliştirdiklerinin göstergesi olarak değerlendirilebilir.

49- -Atabeyler Selçuklular döneminde Şehzadeleri eğitmekle görevlidir. - Bağımsızlıklarını ilan etmeleriyle Selçuklu Devletinin yıkılışını hızlandırmışlardır.

50- Sivas?ta bulunan Keykavus Şifahanesi Anadolu Selçuklu döneminde yapılmıştır.

51- Orta Asya devlet ve toplum hayatını düzenleyen törenin en temel özelliği yazısız olmasıdır.

52- II.Göktürk Devleti bazı özellikleri; İlk Türk alfabesini yaratmışlardır.Sosyal devlet anlayışını sürdürmüşlerdir. Uygurlar tarafından varlıklarına son verilmiştir.

53- Uygurların Budizm ve Maniheizm dinlerini kabul etmeleri Sanat alanında gelişmelerinde etkili olmuştur.

54- Karahanlılar; Devletin resmi dili Türkçe?dir, Kutadgu Bilig bu dönemde yazılmıştır, Devlet ailenin ortak malıdır, İlk Türk-İslam devletidir.

55- Selçuklu Devletinde, din ve ırk ayrımı yapmadan halka boş araziler üretim artışına ulaşmaya çalışılmıştır.

56- Anadolu Selçukluları, Kervansaraylar ve Loncalar ile üretim ve ticaret hayatını düzenlemeyi ve geliştirmeyi amaçlamışlardır

57- Türkler tarihte pek çok devlet kurmuşlardır. Bu devletler belli bir zaman sonra yıkılmışlardır. Büyük Selçukluların yıkılma nedenlerinden en önemlisi; Ülkenin hanedan üyeleri arasında paylaşılmasıdır.

58- Orta Asyada kurulan Türk Devletlerinin kısa sürede parçalanıp yıkılmasında Ülkenin hanedana ait olması etkili olmuştur.

59- Orta Asya?da Uygurlara ait şehirlerde Kervansarayların yanında Hristiyan, Budist ve Maniheist mabetlerinin kalıntılarının yan yana bulunmuş olması;

İnanç özgürlüğünün olduğunun, Ticari faaliyetlerin yaygın olduğunun, Hoşgörülü bir toplumun yaşadığının, Yerleşik yaşama geçildiğinin göstergesidir.

60- Karahanlılar İslamiyeti kabul ettikten sonra da ülkeyi eski Türk geleneklerine göre doğu-batı olarak ikiye ayrılmışlardır. Bu durum Geleneklere bağlılığın devam ettiğinin göstergesidir.

61- Anadolu Selçukluları tarafından Karadeniz?de Sinop, Akdeniz?de Alanya alındıktan sonra tersaneler kurulmuştur. Bu uygulamanın temel amacı öncelikle deniz ticaretini geliştirmektir.

62- Anadolu Selçuklularında Ahi örgütlenmesi içinde zanaatkarlar yer almıştır.

63- Uygurlardan önce Türk Tarihinde tapınak ve saray gibi yapılar azdı. Bu durum Türklerin yerleşik yaşama geçmemelerinden kaynaklanmaktadır.

64- Göktürk anıtları Türkçe yazılan ilk belgelerdir. Uygurlarda dinsel metinlerinde Türkçe?yi kullanmışlardır. Karahanlılarda edebi dil Türkçedir. Bu durum Eski Türklerin Milli bilinci koruduklarının göstergesidir.

65-İslamiyetten önce Türk Sanatında daha çok metal, ahşap ve deri gibi malzemeler ve taşınabilir küçük boyutta eserler yapılmıştır. Göçebe yaşam sürdüklerinden malzeme ve sanat eserleri bu şekilde yapılmıştır.

66- Türk-İslam edebiyatının ilk örnekleri Karahanlılar zamanında ortaya konulmuştur.

67- Gaznelilerin İslam tarihindeki en önemli özelliği Hindistanı İslamlaştırmalarıdır.

68- Selçuklular ve Harzemşahlar İkta sistemini kullanmışlardır.

69- İlk Türk Devletlerinden Uygurlar Şehirler kurarak, günümüze kadar gelen evler, tapınaklar, saraylar inşa etmişlerdir.

70- Türklerin göçebe bir hayat tarzından yerleşik toplum düzenine geçmeleri, beraberinde pek çok değişiklik getirmiştir. Ekip biçme aletlerine sahip olmaları bu değişiklikten biri olduğu savunulabilir.

71- İslamiyetten Önce Türk Devletlerinde Kağanın eşine ?Hatun? denirdi. Elçileri kabul etme yetkisinin olması, kağanı temsil etme yetkisinin olduğunu gösterir.

72- İslamiyetten Önceki Türk Devletlerinin gelenekleri arasında; Siyasi, ekonomik, kültürel işlerin kurultayda görüşülüp karara bağlanması ve kimin kağan olacağının belirlenmesinde bazı özelliklerin ölçüt alınması ?demokratik? yönetim özellikleri ile bağdaşmaktadır.

73- İlk Türk Devletlerinde hükümdarlar devleti yönetmenin kutsal bir görev olduğuna ve bu görevin kendilerine Tanrı tarafından verildiğine inanırlardı. Devleti yönetirken töreye uygun davranmak zorundaydılar. Töre ise Türk gelenek ve göreneklerinden meydana geliyordu. Bu bilgilere dayanarak hükümdarların yetkilerinin sınırsız olmadığı sonucuna varılabilir.

74-Orta Asya?da Türklerin yaşadıkları bölgelerde yapılan arkeolojik kazılarda sulama kanallarına rastlanmıştır. Hunlar ve Göktürkler devrine ait tahıl ambarları bulunmuştur. Göktürklerin, Çinlilerden ziraat aletleri ve tohumluk tahıl istedikleri bilinmektedir. Uygurların kurduğu sebze ve meyve bahçeleri hakkında Çin kaynaklarında bilgiler mevcuttur. Bu bilgilere göre Orta Asya Türkleri Tarımsal Faaliyetlerde bulunmuşlardır.

75- Orhon alfabesi Türklere özgü alfabedir.

76-Anadolu Selçukluları mimari yapıların iç ve dış süslemelerinde çini, taş, ahşap kullanmışlardır.

77-Batman Yakınlarındaki Hasankeyf?te Artuklular?a ait eserler bulunmaktadır.

78-Uygurların, hayvan ve toprak vergisi almaları onların yerleşik hayata geçtiklerinin kanıtıdır.

79- Eski Türk Devletlerinde,Devlet meselelerinin karara bağlandığı yer Kurultay (İl veya Toy) denir.

80-Orhun kitabeleri, Göktürkler dönemine aittir.

81-Orta Asya?da Hunlarla ilgili yapılan kazı çalışmalarında mumyalanmış cesetler, at iskeletleri ve halılar bulunmuştur. Bu bilgiler Hunları?nn Ahiret hayatının vargına inandıklarını göstermektedir.

82-Orhun abideleri ;I- İlk siyasi yapıtımızdır., II- Türk tarihi ile ilgili bilgi vermektedir. II- İlk yazılı Türk kaynaklarıdır.

83-Orta Asya Türk devletlerinde sosyal hayatı düzenleyen ve yazılı olmayan kurallara Töre denir.

84-Türk-İslam dünyasında pozitif bilimler Farabi ile başlamıştır.

85-Kayseride bulunan Gevher Nesibe Şifahanesi Anadolu Selçukluları dönemine aittir.

86-İslamiyet?ten önceki Türk Devletlerinde hükümdarın egemenlik hakkı ile ilgili olarak hangisine inanılırdı? Tanrı tarafından verildiğine

87- Orhun kitabelerinin tarih açısından önemini belirleyen özellikler ; a) Türk adının geçmesi ve Türkçe yazılmış olması Göktürkler ile ilgili ayrıntılı bilgi vermesi) Türk yazısının en eski alfabesi ile yazılması d) Siyasi bir beyanname olması e) VIII. yüzyılda yazılmış olması

88-Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah döneminde; :Bağdat?a Nizamiye medresesinin kurulması, .Medreselerde din bilimlerinin yanında pozitif bilimlerinde okutulması Yeni bir takvim düzenlenmesi sosyal hayatı olumlu yönde etkilemiştir.

89- Anadolu Selçuklu Devletinde 1. Mesut zamanında ilk kez basılan para bakır, 2. Kılıçarslan zamanında basılan para gümüş, 13. yüzyılda basılan para ise altındır. Bu duruma dayanılarak, Anadolu Selçuklu Devleti ekonomik ve siyasal gücü giderek artmıştır yargılarına varılır.

90-Orta Asya?da belirli tarihlerde kurulan Türk Devletlerinin kısa sürede yıkılmalarının sebebi nedir? Birçok boyun birleşmesinden meydana geldiği için

91-İslamiyet Öncesi Türk Devlet Geleneklerinde, hükümdar eşleri hükümdarın yanında Kurultay?a katılırlar ve elçi kabullerinde bulunurlardı. Bu durum kadınların da devlet yönetiminde söz sahibi olduğunu gösterir.

92-Orta Asya Türk Birliğini İlk defa Büyük Hun İmparatoru Mete Han Kurmuştur.

93-İslamiyetten Önceki Türk devletlerinde ordu tamamen Türklerden oluşturulurdu.

94-İslamiyetten Önceki Türk Devletlerinde inanış olarak genelde Göktanrı dini esastır.

95-Göktürkler ; 552 tarihinde Ötüken?de kuruldular. Devlet sorunlarının çözüm yeri Kurultay?dı. Devlet düzeni ve toplum ilişkileri Törelere göre düzenlenirdi. Ordu, Onlu sisteme göre kurulmuştur.

96-Eski Türk Devletlerinde en büyük yetki hükümdara aitti.

97-İslamiyet?ten Önce Orta Asya?da kurulan Türk Devletlerinde ekonomik hayatın temeli hayvancılığa dayalıdır. Uygurlar?da ise ekonomik hayatta tarım ve ticaret ön plana çıkmıştır.

98-Asya?da birbirlerinden ayrı yaşayan Türk Boylarını Birleştirip tek bayrak altında toplayan İlk Türk Kağanı Mete Handır.

99-Selçuklularda resmi yazışmalar Farsça idi. Medreselerde eğitim Arapça yapılıyordu. Halk ve Ordu kesimi ise Türkçe konuşuyordu. Bu durum Selçuklularda Türk dilindeki gelişmenin yavaşlamasına sebep olmuştur.

100-Anadolu Selçuklularının, Anadolu?nun imarına özen göstererek özellikle yollar, hanlar, kervansaraylar ve karakollar yapmalarının amacı, Ticareti geliştirmek ve güvence altına almak.

101-Türk-İslam uygarlığında Resim ve Heykelciliğin yasaklanması,. Oymacılık, kakmacılık, ve nakkaşlık gibi süsleme sanatlarının gelişmesini engellemiştir.

102-Günümüzde de kullanılmakta olan Orduda Onlu sistemi Hunlar günümüze kazandırmışlardır.

103-Türk İslam Devletlerinde, köyde yaşayanlar ile ilgili olarak; ürün üzerinden vergi verme, elindeki toprağa ona işleyebildiği sürece sahip olma,, ölüm halinde, erkek evlada toprağı işleme olanağı tanıma gibi uygulamalar yapılmıştır.

104-Türkler?in İslamiyet?e hizmetleri Abbasiler döneminde önem kazanmıştır.

105-Uygurlar, Orta Asya?daki diğer Türk Devletlerine göre Tarım, Resim ve Heykel alanlarında daha başarılı olmuşlardır.

106-Türklerin Orta Asya?da dış tehlikelerle karşı karşıya kalmaları ve topraklarının doğal sınırlarla korunmamış olması, Askerlik alanında yeteneklerinin gelişmesine neden olmuştur.

107-Yazıyı kullanan İlk Türk Devleti Göktürkler?dir.

108-Türklerin geleneksel dini olan Şamanizm?in diğer dinlerin etkilerine açık olması, Türkler arasında çeşitli dinlerin yayılmasına ortam hazırlamıştır.

109-Türk-İslam sanatında, çeşitli amaçlara hizmet eden yapı topluluğuna Külliye denir.

110-Türk ?İslam devletlerinde kişiler, bahçe yapabilme hakkına sahipti

113-Orta Asya?da kurulan Türk Devletlerinde yönetimin özellikleri; Ülke bölümler halinde yönetilirdi, Devlet Yönetiminde ?töre? lere uyma zorunluluğu vardı, Hatun (hükümdarın eşi) kurultay?a katılırdı, Devlet yönetme yetkisinin hükümdara Tanrı tarafından verildiğine inanılırdı.

114- Türklerin tarih boyunca değişik ülkelerde yerleşmeleri, çeşitli alanlarda farklı boyutlarda gelişmeler göstermelerine neden olmuştur. Türkler askerlik alanında diğer ülkelerden en az etkilenmiştir.

115- Türk devletinin başında bulunan kimselere "Tanhu, Kağan, Han, Yabgu, İlteber" gibi çeşitli isimler verilmiştir.

116-Orhun Yazıtlarında; Göktürkler?de devlet adamlarının millete hesap vermesi, devlet ve halkın karşılıklı olarak görevlerinin belirtilmesi konuları belirtilmektedir.

117-İslamiyet?ten Önceki Türk devletlerinin dini anlayışları; Gök Tanrıya inanılması, Ölümden Sonra yaşama inanılması, Dinsel İnançlara saygı gösterilmesi, Ölen kişinin mezarının yanına, öldürdüğü düşman sayısı kadar balbal (heykel) dikilmesi.

118-Hunlar ve Avarlar, Orta Asya?da teşkilatlı devlet kurmuşlardır.

119-Türk devletinin resmî adı olarak ilk defa kullanan, yedi ve sekizinci yüzyıllarda hüküm süren (681-745) Göktürk Devletiydi.

120-Eski Türklerde, Boylar birleşerek siyasî bir birlik haline gelirse, buna "budun" denirdi. Budunun başına geçen kimseye "han" adı verilirdi.

121-Talas Savaşı (751) ; Türk ve İslam orduları ile Çin ordusu arasında yapılan meydan savaşıdır. Bu savaşın en önemli sonuçları Araplarla Türklerin arasındaki düşmanlığın azalması 2. Çin?in batıya doğru ilerleyişi durdu.

122-Dandanakan Savaşı (1040), Selçuklular ile Gazneliler arasında yapılan, Selçukluların başarısıyla sonuçlanan savaş (1040). Dandanakan Savaşıdır. Dandanakan Savaşı, İki Türk devleti arasında yapılmıştır. Bu savaş,Büyük Selçuklu İmparatorluğu 'nun kuruluşuna temel oldu.

123-Malazgir Savaşı (1071) , Türklere Anadolu?yu kazandıran, Selçuklu-Bizans Savaşıdır. 1071 yılında yapılmıştır. Malazgirt Savaşı Haçlı Seferlerinin Temel Nedenidir.

124-Miryokefalon Savaşı (1174) , Anadolu Salçukluları ile Bizans arasında yapılan savaştır. Miryokefalon savaşı, Selçuk ve Bizans tarihinin dönüm noktalarından biridir. Türklerin, Malazgirt Savaşından sonra Bizans İmparatorluğuna karşı kazandıkları ikinci savaştır. Bizans, Anadolu'da üstünlüğünü kaybetti.

125-Kösedağ Savaşı (1241), Anadolu Selçuklularının, Moğollara yenilmesiyle sonuçlanan ve 1 Temmuz 1243 tarihinde meydana gelen savaş. Türk-İslâm tarihinde, önemli bir dönüm noktası teşkil eden bu savaş, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasına sebep olmuştur.

126-İslamiyetten Önce Alfabeyi Kullanan Türk Devletleri Göktürler ve Uygurlardır, Göktürk Alfabesi ve Uygur Alfabesini kullanmışlardır.

127 Anadolu Selçuklu Devletinde, Devletin, hanedan mensupları arasında bölüşülmesinin; bölünmeye ve saltanat mücadelesine sebep olduğu görüldü.

128-Anadolu Selçukluların Ticareti Geliştirmek için yaptıkları faaliyetler: Türkiye Selçukluları, Anadolu'yu Müslüman ve gayrimüslim kavimler arasında bir köprü haline getirdiler. Dünya ticaret yollarını açıp, tedbirler aldılar. Ticarî ilişkileri zorlaştıran engelleri kaldırıp, ülkenin bir çok yerinde kervansaraylar yaptırdılar. Yolcuların, buralarda hayvanları ile birlikte üç gün ücretsiz kalma ve yemek yeme hakları vardı. Buralara gelen Müslüman ve gayrimüslim, zengin-fakir, hür-köle bütün misafirlere aynı yemeğin verilmesi ve eşit muamele yapılması esastı. Kervansaraylar ve hanlar külliye halinde olup, hepsinin cami ve kütüphanesi vardı.

129-Anadolu Selçuklularında Medreseler, eğitim amacı ile oluşturulmuştur.

130-Hakan; Eski Türk ve Moğol imparatorlarına verilen unvan

131-Büyük Selçuklu İmparatorluğu , İslamî ilimlerin eğitim ve öğretiminin yapıldığı ve zamanın fen bilimlerinin öğretildiği çeşitli fakültelere sahip, üniversite mahiyetinde büyük medreseler yaptırdılar. En büyüğü, Bağdat'taki Nizamiye Medresesidir.

132- Orta Asya Türklerinde Kurultaya katılanlara, Toygun denir.

133-Türk Tarihinde denizcilik çalışmaları ilk kez Anadolu Selçuklu Devleti döneminde başlamıştır. Bunun temel nedeni Kurulduğu yerin üç tarafının denizlerle çevrili olmasıdır.

134- 375 Kavimler Göçü sonunda Roma İmparatorluğunun gücünü yitirmesi, merkezi otoritenin bozulması ili Feodalite Rejimi ortayı çıkmıştır.

135-Orta Asya?da kurulan Türk Devletlerinde Ülkenin hükümdar ailesinin ortak malı sayılması ve hanedan üyeleri arasında paylaştırılması, Taht kavgaları sonucu devletlerin kısa sürede yıkılmasına sebep olmuştur.

136-Orta Asya Türk Devletlerinde din adamlarına, Şaman (Kam) denir.

137-İslamiyet Öncesi Orta Asya Türk Devletlerinde, İlk Düzenli Ordu teşkilatı Hunlar tarafından kurulmuştur.

138-Türk adını devlet adı olarak ilk kez Göktürkler kullanmıştır.

139-İlk Yerleşik hayat Uygurlar tarafından benimsenmiştir.

140-Anadolu Selçukluları ticari geliştirmek için, Kervansaraylar yapmışlardır.

141- Göktürklerin Türk Tarihindeki Önemi Nedir? Türk Adıyla Kurulan ilk devlettir. Orta Asya?da bulunan en geniş topraklara sahip olan Türk devleti olarak tarihe geçmiştir.

142-Oğuz Kağan Destanı-Hunlar , Alp Er Tonga Destanı- Sakalar, Türeyiş ve Göç Destanları- Uygurlar, Ergenekon ve Bozkurt Destanları-Göktürkler, Manas Destanı-Kırgızlar

143-Konya Karatay Medresesi, Anadolu Selçukluları zamanında yapılmıştır.

144- Anadolu Selçukluları 1075-1308 tarihleri arasında Anadolu'da hüküm süren müslüman bir Türk devletidir.

145-Anadolu Selçukluları'nda tümüyle devletin mali olan topraklar dirlik,vakif ve mülk olarak üçe ayrilirdi.Dirlik sultanin,kendisi için asker besleyip yetiştirmeleri koşuluyla Türkmen beylerine ve komutanlarına verdiği topraklardı.Mülk denen topraklar üstün hizmetlerde bulunanlara sultan tarafindan verilirdi.Vakıf ise han,hamam,medrese gibi kurumların giderlerini karşılaması için ayrılmış topraklardı

146-Büyük Selçuklular Döneminde Yetenekli öğrencilerin okutulmasının ve topluma kazandırılması için Selçuklu sultanları, medreseleri kurup yaygınlaştırmışlardır.

147-Konya?da bulunan; İnce Minareli Medresesi , Karatay Medresesi, Sırçalı Medrese Türk sanatının hangi dönemine aittir? Anadolu Selçukluları Dönemine aittir.

148-Kuraklık, şiddetli kış, hayvanlar arasında bulaşıcı hastalıkların yayılması ve kendi aralarındaki iç mücadeleler nedeniyle Asya (Büyük) Hun Devleti yıkılmıştır. Buna rağmen çeşitli yönlere göç eden Türkler gittikleri yerlerde birçok yeni Türk devleti kurmuşlardır. Buna göre, Türklerin gittikleri yerlerde yeni Türk devletleri kurmaları Türklerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinin göstergesidir? Teşkilatçı bir özelliğe sahip olunduğunun

149- Uygurlar ; I. Bugünkü matbaanın temeli olan hareketli matbaayı kurup kitap basmışlardır.II. Mani dinini kabul ettikten sonra birçok tapınak yapmışlardır. III. Buğday, arpa, darı gibi tarım ürünleri yetiştirmişlerdir. IV. Basmil ve Karluklarla anlaşarak Kutluk (II.Göktürk) Devletini yıkmışlardır.

150- Uygurlar; Mani dinini kabul ettikten sonra birçok tapınak yapmaları ve Buğday, arpa darı gibi tarım ürünlerini yetiştirmeleri, yerleşik yaşama geçtiklerinin kanıtıdır.

151- İlk Türk devletleri merkeziyetçi özelliğe sahip değillerdi. Türk töresine göre "ülke, hanedan üyelerinin ortak malıdır" anlayışı benimsenmişti. Bundan dolayı devlet doğu - batı olarak ikiye ayrılarak idare edilir ve hanedan üyeleri arasında paylaştırılırdı. Türk devletlerinde hükümdarın bütün erkek çocuklarının tahta çıkma hakkı vardı. Türk devlet yönetimindeki bu durumun Devletlerin kısa sürede zayıflayıp dağılmasına neden olduğu söylenebilir.

152- İlk Türk devletlerinin sanatında,? Hayvanların birbirleriyle mücadelelerini konu alan motiflere yer verilmesi

? Sosyal ve ekonomik yaşamda atın binek ve taşıma hayvanı olarak kullanılması? Daha çok eyer, çadır, halı, kilim gibi kolaylıkla taşınabilir ürünlere yer verilmesi durumu hangisinin kanıtı olarak gösterilebilir? Göçebe yaşam biçiminin benimsendiğinin

153- Uygurlar ve Göktürkler yaşamları boyunca farklı topluluklarla karşılaştıkları halde milli benliklerini yitirmemişler ve Türkçe'yi kullanmaya devam etmişlerdir.Yukarıda verilen bilgilere göre hangisine ulaşılabilir? Ulusal kültürün korunduğuna

154- İlk Türk devletlerine ilişkin bazı bilgiler şunlardır;.1. Yerleşik hayata geçen ilk Türk devletidir.(Uygurlar) 2. Alfabeyi kullanan ilk Türk devletidir.(Göktürkler)

155- Hazar ülkesinde Musevi, Şamanist, Müslüman ve Hristiyanların ibadetlerini serbestçe yapabilmeleri ? Uygurlarda Mani dinine, Hristiyanlığa ve Budizme ait tapınakların yanyana bulunmaları durumları göz önüne alındığında ilk Türk devletleri için? Farklı görüşlere hoşgörü ile yaklaştığı

156- İlk Türk devletlerinde, Halı, kilim ve çadır dokumacılığına önem verilmesi, Koyun, kuzu, sığır ve tilki derisinden giyim eşyaları yapılması, Yaz kuraklığı başladığında hayvanlara su bulabilmek için göç edilmesi durumlarını destekleyen en önemli yargının hangisi olduğu söylenebilir? İklim ve çevre koşulları yaşam biçiminde etkili olmuştur.

156-Göktürkler; I. Orta Asya'daki Türkleri bir çatı altında toplamışlardır.II. Tarihte "Türk" adıyla bilinen ilk devletin kurmuşlardır. III. Halı, kilim ve çadır dokumacılığında ileri gitmişlerdir.IV. Kurgan adı verilen mezar mimarisinin gelişmiştir.

157- Tarihte "Türk" adıyla bilinen ilk devleti kurmaları ve Orta Asya'daki Türkleri bir çatı altında toplamaları Göktürklerin ulusal özellik taşıyan bir devlet kurduklarının kanıtıdır.

158- Uygurların,? 18 harften oluşan bir alfabe geliştirmeleri? Çinlilerden aldıkları kağıdı kullanmaları? Bugünkü matbaanın esası olan hareketli harflerle matbaayı kurup, kitap basmaları gelişmeleri daha çok alanlardan hangisinde ilerlenmiş olduğunun kanıtıdır? Kültürel yapıda

159- Ülkenin ileri gelenleri ve boy beylerinden oluşan bir meclis olan Kurultay, yönetim işlerinde etkili olup hükümdara yardımcı olmuştur.

Orta Asya Türk devletlerine ilişkin verilen bilgiler demokratik bir özellik taşıdığı söylenebilir.

160- Türkler İslamiyet'ten önce On iki Hayvanlı Türk Takvimi'ni kullanırken, İslam dinine girdikten sonra sırasıyla Hicri Takvim, Celali Takvim, Rumi Takvim ve Miladi Takvimi kullanmışlardır.

161- İslamiyet öncesi Türk devletlerinde Kurultay adı verilen ülkenin ileri gelen boy temsilcilerinden oluşan bir meclis vardı. Kurultay'da ülkenin kaderini etkileyen, savaş, barış gibi konularda kararlar alınırdı. Kurultay'da herkes sözünü açıkça söyler, gerektiğinde hakanın uygulamaları eleştirilirdi. Fakat tüm bunlara rağmen yine de son karar Türk hakanına aitti.Bu bilgilere göre, ilk Türk devlet anlayışıyla ilgili olarak, Kurultayın kararlarının tavsiye niteliği taşıdığı, Demokratik bir yönetim anlayışının var olduğu, Kurultay'ın danışma meclisi niteliğinde olduğu

162- Ahilik, Türkiye Selçuklu Devleti döneminde (XIII. yüzyılda) ortaya çıkmış, esnaf ve zanaatkarların ticari hayatını şekillendiren sosyal bir teşkilattır. Bu teşkilat Esnaflar arasında dayanışmayı sağlamıştır, Mesleki eğitim sonucunda çırak, kalfa ve usta yetiştirerek bunlara diploma vermiştir.

163-Orta Asya Hun Türklerinin Kültürel Özellikleri göz önüne alındığında yaşadıkları bölgede yapılacak kazılarda tapınak kalıntılarının bulunması beklenmez.

164-Kavimler Göçü sonunda Vizigotlar İspanya?ya, Franklar Fransa?ya, Slavlar Balkanlara, Saksonlar?da İngiltere?ye yerleşmişlerdir. Bu durum Avrupa?da bugünkü milletler topluluğunun oluşmasına yol açmıştır.

165-Anadolu Selçukluları döneminde, Anadolu kentlerinin gelişerek han, hamam,cami ve kervansaraylarla donandığı ve zenginleştiği görülür.Bu eserler, Ticaret yolları üzerinde bulunan kentlerde daha çok yapılmıştır.

166-Hun Türkleriyle Çinliler arasındaki çatışmalar Mete Hanın ölümünden sonrada devam etti. Çinliler, Türkleri savaşlarla yenemeyeceklerini anlamışlardı. Bunun üzerine Türkleri birbirine düşürmek için propaganda yaptılar, Sonunda Büyük Hun Devleti ikiye ayrıldı. Bir süre sonra da varlıkları sona erdi. Parçaya göre bir devletin devamlılığı öncelikle Toplumda dayanışmanın güçlü olmasına bağlıdır.

167-Anadolu Selçuklularında ?Atabey? adı verilen devlet adamlarının görevleri, Melikleri devlet yönetimine hazırlamaktı.

168-Büyük Selçuklularda eyaletlerdeki adalet işlerine kadılar bakardı.

169-Türklerin İslamiyeti Kabul etmeden önce kullanmış oldukları Takvim, 12 Hayvanlı Türk Takvimidir.

170- Hunların Avrupa topraklarına ilerlemesi, M.S. 375 yılında Kavimler Göçünün başlamasına neden olmuştur.

171-Türk Tarihinin ve Edebiyatının bilinen ilk yazılı belgesi, Orhun kitabeleridir.

172-Orta Asya Türk Kültürü ile İslam Kültürünün birleştirilerek, Türk-İslam Kültür ve Medeniyetinin kurulması Karahanlılar ile başlamıştır.

173-Tarihte İlk kez bütün Türkleri bir bayrak altında toplayan Türk topluluğu Hunlardır.

174-Türklerin, Abbasiler döneminde ilk hizmetleri daha çok askerlik alanında olmuştur.

175-Gaznelilerin Türk-İslam tarihindeki en önemli özelliği, Hindistan?a İslamiyeti götürmeleridir.

176-Anadolu Selçuklularında İkta toprakları gelirleri hizmet ve maaş karşılığı olarak komutanlara, askere ve devlet adamlarına verilen topraklardır, Bu sistemle hazineden para harcamadan ordu oluşturma amaçlanmıştır.

177-Türklerin Avrupa içlerine kadar ilerlemelerinin başlangıcı olan Kavimler Göçü Büyük Hun devletinin, dağılmasından sonra başlamıştır.

178-Anadolu Selçuklu devletinde eyaletlerdeki askerlik işlerinden Subaşı sorumluydu.

179- Orta Asya'da Avar egemenliğinin sona ermesinden sonra 552 yılında kurulmuş olan devlet aşağıdakilerden hangisidir? Göktürkler

180- Anadolu Selçukluları döneminde çiftçilere işleyebilecekleri kadar toprak verilir, topraklar ekilip biçildikleri sürece babadan oğula kalırdı.Bu durumun aşağıdakilerden hangisine karşı bir önlem niteliği taşıdığı savunulabilir? Toprakların devletin denetimi dışında el değiştirmesine

181- Asya Hunları ile Çinliler arasında yaşanan en büyük sorun aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmıştır? Hunlarla Çinliler arasında İpek Yoluna egemen olma mücadelesi

182- İslam dünyasında önemli bir eğitim öğretim kurumu olan Nizamiye Medresesi'ni hangi Türk devleti kurmuştur? Selçuklular

183- Büyük Selçuklularda, fethedilen toprağın fethedenin malı olması, hangisinde etkili olmuştur? Feodal beyliklerin ortaya çıkmasında

184- Anadolu Selçuklularımda ikta adı verilen toprak yönetim sistemi Osmanlılarda geliştirilerek düzenli bir şekilde uygulanmıştır.Osmanlılarda uygulanan bu toprak yönetim sistemi hangisidir? Dirlik

185- Karahanlılar Devleti, hangi özellikleri ile Göktürk Devleti'nden ayrılır? İslam dinini kabul etmesi.

186- İlk Türk devletlerinde Kurultayın savaş, barış gibi önemli konularda aldığı kararlar kağanı bağlamazdı.Buna göre, Kurultay Danışma meclisine benzemektedir.

187- İslamiyet'ten önceki Türklerde, savaştan dönen yiğitlerin ağırlandığı, yoksulların donatıldığı, dini ve milli bakımdan önemli günlerin hep birlikte kutlandığı şölenler yapılırdı.Bu şölenlerin hangisini sağladığı savunulabilir? Toplumsal Dayanışmayı

188- İslamiyet'ten önce Türk devletlerinde kağanın eşine "hatun" unvanı verilirdi.Hatunun, elçileri kabul etmesi kağanı temsil etme yetkisinin olduğunu gösterir.

herşey gönlünüzce olsun...


gaggosh
Yasaklı
05 Şubat 2008 23:42

hocam çok sağol

ben çalışmayacağım ama tarih okumayı severim.zaman buldukça azar azar okurum


tisya
Şube Müdürü
05 Şubat 2008 23:49

rica ederim hocam.zaten bunlara çokca rastlıyoruz ama tarih sizinde bildiğiniz gibitekrar ister.Ne kadar aşina olursak okadar iyi.

ilaç gibi düşünüyorum :

şifa niyetine olmasada kpss niyetine..:=))


naziş
Şef
06 Şubat 2008 00:37

TİSYA HOCAM BİDE OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENİYETİ İLE İLGİLİ INCIK CINCIK NE VARSA YAZSAN NE İİ OLUR Bİ BİLSEN..BEN FENCİYİMDE hakkaten ilaç gibi gelcek bana.puan ii de atama yok.tarih beni batırdı 7 yanlış 1 boş.87,346 geldi.genede devam artık çalışcaz marta kadar noluyo ne ediyo bilemeyiz..sağolasın notların için ayrıca..thankssssss


denız_denız
Genel Müdür
06 Şubat 2008 00:48

ELLERINE SAGLIK HOCAM :)


tisya
Şube Müdürü
06 Şubat 2008 09:52

Acemi oğlanı ; Acemi ocağına yeni alınmış,henüz eğitim görmekte ve yetişmekte olan genç yeniçeri adayı.

Akağa ; Sarayın haremindeki zenci olmayan hadım harem ağası.(Darüssaade ağası)

Arpa Emini ; Saraydaki padişah ahırının en üst düzeydeki yöneticisi.Ahır masraflarını ken disine emanet edilen paradan yapan kişi.

Arz odası ; Padişahların devlet büyüklerini ve yabancı elçileri kabul edip dinledikleri oda.

Askeri Rüşdiye ; Askeri ortaokul.

Aşçıbaşı ; Saray mutfaklarındaki aşçıların başı.

Babıâli ; ( Yüksek kapı anlamında) Osmanlılarda Sadaret (Başbakanlık),Dahiliye ve Hariciye (İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı) ve Şurayı Devlet (Danıştay) dairelerinin bulunduğu bina.

Babüssaade Ağası ; (Kapuağası/Sarayağası) Saraydaki hadım

Darüssaade ağaları ile Akağaların ve Enderun memuriyetlerinin genel amiri.

Baltacı ; Sarayda harem muhafızlarına verilen ad. / Seferler sırasında askeri birliklerin önünde giden ve yolların kapanmasına neden olan ağaçları kesen eli baltalı olan,uzun sakal bırakıp meşin önlük giyen özel seçilmiş iri yapılı askerler.

Baruthane Nazırı ; Barut imalatı ile uğraşan baruthane nezaretinin yöneticisi.

Başçıbaşı ; Saraya ait inşaat işlerinde çalışan işçi

başlarının (Başçı) başı olan kişi.

Baş Çuhadar ; Sarayda padişahın kaftan ve kürklerine bakan büyük memur. / Sadrazam ve vezirlerin ve diğer üst düzey görevlilerin yanında çalışan ve evrak iletme,mektup taşıma işi yapan görevlilerede çuhadar denirdi.

Berberbaşı ; Saray berberlerinin başı,yöneticisi.

Beylerbeyi ; Genel vali,Sancak beylerinin başı.Osmanlı imparatorluğunun Asya kıtasındaki sancak beylerinin başına "Anadolu Beylerbeyi",Avrupa kıtasındaki sancak beylerinin genel valisinide "Rumeli Beylerbeyi" denirdi.

Bimarhane ; Akıl hastanesi.(Tımarhane)

Bina Emini ; Osmanlılarda büyük ve resmi binalar yapılırken,inşaat masraflarını tutan,malzemeyi satın alan ve ustalarla işçilerin ücretlerini ödeyen,biri katip diğeride

Ruznameci (Muhasebeci) olmak üzere iki yardımcısı bulunan görevli.

Bostancıbaşı ; Padişahın mülkü olan bostanların ekilip,biçilme işini yürüten bostan işçilerinin başı. / Sarayın muhafazasına ve şehrin güvenliğine bakan askeri teşkilatın başı.

Cariye ; Düşman ülkelerine yapılan akınlarda ele geçirilerek veya yabancı ülkelerden kaçırılarak,mal gibi para ile alınıp satılan kız,kadın,kadın köle. ( Halayık,odalık,yataklık)

Çelebi ; Efendi,kibar,görgülü ve ince kişi.Eskiden "bay"yerine kullanılan bir ünvan.

Çerakçı ; Kandilleri ve mumları yakıp söndürmekle görevli kişi.

Çeşnigir ; Darphane-i Amire'de (darphane) çalışan ve basılan gümüş ve altın paraların ayarını kontrol eden kişi.

Darül kurra ; Cami,mescit gibi yerlerin hemen yanında yapılan kuran okuma yeri.

Darüssaade Ağası ; Osmanlı saraylarında harem dairelerindeki hadım edilmiş harem ağası.

Darüşşafaka ; Eski "Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye"(İslami Eğitim Cemiyeti) tarafından kurulmuş olan yetimler okulu.

Defterdar ; Osmanlı devletinin maliye işlerine bakan kişi, Devletin çeşitli resmi kurumlarının maliye işlerine bakan görevliler.

Defter Emini ; Osmanlılarda Defter-i Hakani idaresinde (Tapu ve kadastro genel müdürlüğü) çalışan ve tapu işlerine bakan yüksek görevli.

Delme Mecra ; Yerin altından giden ve insan eli ile yapılmış olan su galerisi,yer altı su isale hattı.

Derviş ; Tarikatlardan birine bağlı olan ve tekkede çile ile uğraşan,giyim ve yaşayışında tarikatının adetlerini güden kişi.

Devşirme ; Yeniçeri ocağına alınan gayri müslim çocuklar.

Divan ; Padişah ile devlet büyüklerinin bir araya gelerek devlet işlerini görüşmek üzere yaptıkları toplantı.

Divanı Hümayun ; Padişahın başkanlığında toplanan ve sadrazam,şeyhülislam gibi yüksek dereceli devlet görevlilerinin katıldığı ve devlet işleri ile halkın sorunlarının görüşüldüğü meclis.

Ebced hesabı ; Arab alfabesindeki her harfin bir sayıyı göstermesi kuralı ile harflerden seçilerek düzenlenmiş anlamlı dizilerle bir olayın meydana geldiği yılı belirtme yolu.

Enderun ; Saray teşkilatı.

Erkânı harb ; Kurmay sınıfından olan yüksek rütbeli asker.

Evkaf ; Vakıfların hepsi,tümü.Bu günkü Vakıflar Genel Müdürlüğü.

Eyercibaşı ; Padişahın ve saraydaki diğer yüksek görevlilerin atlarının eyerlerini yapan sınıfın yöneticisi.

Fodla ; Bir cins çörek,kurabiye.

Gümrük Emini ; Gümrüklerin hesap işlerine bakan yönetici.

Hafız ; Kur'an'ı ezberlemiş olan kişi.

Harbiye Nezareti ; Osmanlılarda milli savunmanın kara kısmı ile uğraşan nezaret.

Harem-i Hümayun ; Sarayların kadınlara mahsus olan kısmı,Harem dairesi.

Harik havuzu ; Yangın havuzu.Yangınlara müdahale etmek için gerekli olan suyun depo edildiği havuzlar.

Hasodabaşı ; Sarayda padişaha ait olan bölümlerin hizmetini gören kişilerin yöneticisi.

Hattat ; Mesleği Arap harfleri ile güzel yazı yazmak olan kimse.

Hazine-i Hassa ; Padişahın şahsi gelir ve malları.

Hazine Kethüdası ; Osmanlı devletinde sarayın Enderun dairesindeki hazinede bulunan değerli eşyanın korunması ve yönetimi ile görevli kimse.

Haznedar ; Saray hazinesini bekleyen,yöneten kimse.

Hekimbaşı ; Sarayda görev yapan hekimlerin başı,başhekim.

Horasan Harcı ; İçerisine yumurta akı katılarak yapılan bir çeşit harç.

Humbara ; Tunçtan yapılmış ve içindeki oyuğa patlayıcı doldurulmuş bomba.

Humbaracı ; Yeniçeri ocağının havan topu sınıfına ait topçu eri.

İbnülemin ; Güvenilir dost kişi.

İhramcı ; Hacıların Kâbe'ye giderken giydiği ve geniş beyaz yünlü çarşaftan ibaret olan ihram'ı üreten kişi.

İmaret ; Çoğunlukla bir cami bünyesinde yapılan, bazen bir camiden ayrı olarakta oluşturulan ve fakirlere özellikle yemek yardımı yapmak amacı ile kurulan ve vakıf niteliğinde olan kuruluş.

İzam ; Bir yerin büyüğü,büyük kişi,yönetici.

Kadı ; İslam hukuku olan şeriat'a göre hüküm veren yargıç.Tanzimata kadar askeri davalarla devleti ilgilendiren davalar hariç tüm davalara bakmışlardır.Tanzimattan sonra ise yalnızca evlenme,boşanma,nafaka ve miras davalarına bakmışlardır.Kadılık müessesesi medeni kanunla kaldırılmıştır.

Kaldırımcı ; Yol yapımından sorumlu olan esnaf.İşlerini genellikle götürü usülde yaparlar ve kullandıkları taşların temin edilmesini ve taşların kesim işlerinide kendileri yaparlardı.

Kaldırımcı Kethüdası ; Götürü usülde taş döşeyerek yol yapan kaldırımcı esnafının yaptığı işi denetliyen ve ölçümleme yaparak yapılan yolun bedelini tesbit edip,parasını kaldırımcı esnafına ödeyen kişi.

Kalfa ; Saraylarda ve büyük konaklarda halayıkların (Cariye) başı olan kadın.Padişah tarafından tayin edilirler,sarayda kendilerine ayrılan yerde otururlar ve sarayın iç hizmetlerinde çalışan cariyelere buyruk verirler ve özel günlerde cariyelerden farklı giyinirlerdi.

Kapı Ağası ; Padişahın sarayındaki akağaların en büyüğü.

Kapıcıbaşı ; Saray kapılarını bekleyen sınıfın yöneticisi.

Kapıcılar Kahyası ; Bir ilin veya bir resmi dairenin babıâli'de görülecek işlerini takip eden memur.

Kapı Kethüdası ; Valilerin,sancak beylerinin ve patrikhanenin babıâli ve diğer resmi dairelerdeki işlerini takip eden memur.

Kapıkulu ; Osmanlı devletinde Padişahın kumandası altındaki piyade ve süvari sınıfından olan ve bahşiş ve ulufe ile geçinen askerler.

Kaptan-ı Derya ; Donanmanın başı,deniz kuvvetleri baş kumandanı.

Kasabbaşı ; Sarayda hizmet gören kasabların başı.(Kethüdayı Kassaban)

Kaside ; Onbeş ila yüz beyitten oluşan ve tek kafiye düzenine göra kurulan ve ünlü kişilere övgü niteliği taşıyan nazım eser.

Kassam ; Kadı ve kazaskerlerin hizmetindeki görevlilerden biri.Ölen bir kişinin mal varlığını varislerine şeriat kurallarına göre paylaştıran görevli.

Katip ; Sarayda veya herhangi bir devlet kurumunda çalışan ve görevi yazı işlerine bakmak olan kişi.

Kavas ; Osmanlılarda vezirlerin yanında bulunan silahlı koruma görevlileri.1908 yılında kavas sistemi kaldırılmıştır.

Kavasbaşı ; Vezirleri korumakla görevli kavasların başı.

Kazasker ; En yüksek ilmi rütbe,günümüzün adalet bakanı.İmparatorkuğun Asya ve avrupa bölümlerindeki kadıların başı (Rumeli Kazaskeri,Anadolu Kazaskeri.)Kadı ve müderrislerin atama ve tayin işleri ile ordu mensupları ile ilgili davalara ve devleti ilgilendiren davalara bakmaktan sorumlu olan kişi.

Kemankeş ; Ok atıcı,okçu,yay kullanıp ok atan kişi.

Kethüda ; Kahya,yardımcı,üst düzey devlet görevlilerinin yardımcısı,saray hizmetinde çalışan belirli esnaf (Arabacılar, şamdancılar,kilerciler vs.) gruplarının başı olan kişi.

Kıble taşı ; Açık alanlarda oluşturulan namazgahlarda kıblenin yönünü belirtmek için dikilen taş.

Kızlar Ağası ; Saray hareminin ağası.(Darüssaade ağası)

Kiler Kethüdası ; Saraydaki Kilercibaşının emrinde çalışan ve vazifesi kiler görevlilerini teftiş etmek olan kahya.

Kubbe ; Yarım küre şeklinde olan ve bir yapıyı örten dam.

Küfeki taşı ; Basınç altında kaynaşmış kum taneciklerinden oluşmuş,işlenmesi nispeten kolay olan ve su geçirmeyen bir taş cinsi.

Külliye ; Medrese,hamam,imaret,şifahane ve çarşı gibi ek yapıları ile birlikte inşa edilen cami.

Künk ; Su nakli için isale hatlarında kullanılan pişmiş toprak tada çimentodan yapılmış boru.Osmanlılar döneminde toprak künkler kullanılır ve şebekeden su kaybını azaltmak için iç yüzeyleri sırla kaplanırdı.

Kürkçübaşı ; Padişahın kürklerini muhafaza etmekle görevli kişi.

Lağımcı ; Düşman kalelerini feth etmek için tünel kazıp,içine barut koyarak patlatan ve kale duvarlarının yıkılmasını sağlayan asker sınıfı.Su yollarının inşaatında su galerilerinin açılması işlerindede çalıştırılmışlardır.

Lökün ; Zeytinyağı ile kireç karışımından dövülerek yapılan bir çeşit sızdırmazlık macunu.( Çeşme musluklarının takılmasında ve su künklerinin birleşme yerlerinde suyun sızmaması için kullanılan macun)

Mahlas ; Eskiden bir şiirin son beytinde kullanılması adet olan,şairlerin kullandığı takma ad.

Maksem ; Su dağıtma sandığı ve lüleler yardımıyla suyun çevredeki çeşmelere ve diğer yapılara dağıtımının yapıldığı yer.

Maliye Nazırı ; Osmanlılarda devletin gelir ve giderlerinin tutulduğu maliye teşkilatının yöneticisi.

Maslak ; Ana su isale hattının kollara ayrıldığı yer.

Medrese ; Gelenek ve görenekçi usullerle eğitim yapan ve özellikle din ve hukuk adamı yetiştiren ve genellikle külliye şeklindeki camilerin bünyesinde yer alan ve bir avlu etrafına dizilmiş çok sayıda odadan oluşan okul.

Mescit ; İçinde cuma namazı ve bayram namazı kılınmayan küçük mahalle cami.

Matbah Emini ; Saray mutfaklarının hesabını tutan görevli

Mevkufat ; Bir zaman için tutulup alı konulmuş olan mal yada para.Bir şeyin gelirinden artıp hazineye mal edilen para.Bu görevi yerine getiren kişilerede mevkufatçı denirdi.

Mevlevihane ; Mevlevilik tarikatına bağlı olanların, tarikat kurallarına göre toplandıkları ve içinde özel odaları ve tören yerleri bulunan bina.

Mihrap ; Camilerde kıble yönünde bulunan ve imama ayrılmış olan oyuk veya girintili yer.

Molla ; Büyük kadı, kadı'nın bir üst derecesi,eyalet kadısı.

Mutasarrıf ; Osmanlı yönetimindeki sancakların ( Vilayet ile kaza arasındaki yer.) en büyük mülki ve idari amiri. Derece olarak kaymakamdan büyük validen küçüktürler.

Muvakkithane ; Saat imali ve tamiri yapılan yer.

Müderris ; Eskiden medresede öğretmen,sonraları profesör anşamında kullanılmıştır.

Müşir ; Osmanlılarda askerlikte en yüksek rütbe,mareşal.

Müştemilat ; Eklenti-Ek bina.

Nafia ; İnşaat işleri.

Naib ; Vekil olarak birinin yerine geçen ve yerine geçtiği kişi adına işleri yürüten kişi.

Nakkaş ; Binaların duvar ve tavan gibi yerlerine ve kitaplar süslemeler yapan resimci,süsleme ustası.

Nalıncı ; Hamam gibi ıslak zeminlerde giymek için tahtadan yapılan yüksek tabanlı bir çeşit terlik olan nalın'ı (Takunya) imal eden kişi.

Namazgah ; Açıkta namaz kılmak için hazırlanmış yer.

Nazır ; Osmanlılarda bir idare bölümünün yada kurumun başında bulunan görevli.

Nişancı ; Osmanlı devletinde Padişah kaynaklı her türlü yazıya,padişahın imzası olan nişanını koyan veya padişahın tuğrasını çeken divanı hümayun üyesi memur.

Reis-ül küttap ; Tanzimattan önce Osmanlı imparatorluğunun dışişleri bakanına verilen ad.Sonraları Divanı hümayun'da yazı işlerini yürüten kalemlerin ve katiplerin şefi.

Reis-ül ûlema ; Şeyhülislamlık dairesinde ilmiye sınıfının başı olan memur.

Rikab Kaymakamı ; Sadrazam ordunun başında sefere çıktığı zaman kendisine vekalet eden görevli ( Sadaret kaymakamı )

Ruzname ; Günlük olayların yazıldığı defter,günlük gazete,günlük masrafların yazıldığı defter hazineye girip çıkan eşya yada paraların günlük işlendiği defter,askeri seferler sırasında olayların günlük yazıldığı defter.

Ruznameci ; Günlük defterleri kaleme alan kişi. / İnşaat masraflarının günlük hesabını tutan muhasebeci.

Sadaret ; Sadrazamlık makamı.

Sadaret kaymakamı ; Sadrazam,Serdarı ekrem ünvanı ile ordunun başında sefere çıktığı zaman onun yerine istanbulda kalıp vekaleten sadrazamın işlerini yapan vezir düzeyindeki görevli.

Sadaret kethüdası ; Sadrazamın birinci derecede yardımcısı.

Sadrazam ; Osmanlılarda padişahtan sonra gelen ikinci adam,en yetkili devlet görevlisi.Günümüz başbakanı.

Sahilhane ; Devlet ileri gelenlerine ait deniz kenarındaki konak,yalı.

Saka ; İşi,çeşme ve sarnıç gibi yerlerden su alarak evlere dağıtmak olan kişi.

Saka başı ; Osmanlılarda sarayda bulunan ve sarayın su ihtiyacının karşılanmasında ve seferler sırasında ordunun su ihtiyacının karşılanması işinde görev yapan saka'ların yöneticisi.

Saka gediği ; Sakalara verilen, çeşmelerden su alma imtiyazı.Bu imtiyaz yazılı bir senede bağlanır ve bu senet alınıp satılabilir veya varislere intikal edebilirdi.Sakaların su alabileceği çeşmelerde belirtilir ve sakalar her çeşmeden su alamazdı. Sakalara verilmiş olan bu imtiyaz 1869 yılında kaldırılmıştır.

Sakalar kethüdası ; Sakalar ocağının kahyası olup derece olarak sakabaşından sonra gelir.Görevi divan toplantılarında vezirlere ibrik ve havlu tutmaktır.

Salma mecra ; Kanalet şeklindeki üstü açık olan su isale hattı.

Sarnıç ; Su ihtiyacını karşılamak amacı ile yapılan özel su toplama havuzu,su deposu.Üstü açık yada kapalı olabilir.

Serasker ; Padişah ve sadrazam sefere çıkmadığı zaman ordunun başında seferi yöneten vezire verilen ünvan. / 1826 yılında yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra kurulan Asakiri Mansurei Muhammediye ordusunun kumandanı.

Serçavuş ; Baş çavuş.

Serdar ; Ordu kumandanı.

Serdarıekrem ; Padişah sefere katılmadığı zaman ordu baş kumandanı olarak seferi idare eden sadrazama verilen ünvan.

Sermimar ; Mimarların başı,baş mimar.

Seyyid ( seyit ) ; Bir topluluğun ileri gelen kişisi,efendi.

Sıbyan mektebi ; Osmanlılarda ilköğretim okulu.

Silahtar ; Padişah ve vezir gibi devlet ileri gelenlerinin silahlarını koruyan ve bakım ve onarımını yapan görevli.

Sipahi ; Kapıkulu süvarilerinin birinci bölüğünü oluşturan askeri ocak.

Sipahi ağası ; Kapıkulu süvarilerinin birinci bölüğünü oluşturan sipahi ocağının kumandanı.

Solak ; Osmanlı kapıkulu teşkilatı bünyesinde yer alan ve görevi padişahın muhafızlığını yapmak olan koruma görevlisi.

Su nazırı ; Su işlerinin organizasyonundan sorumlu olan ve devşirme ve acemi oğlanlarından adam toplayarak gerekli işleri yaptıran görevli.

Su nezareti ; İlk defa Kanuni Sultan Süleyman döneminde kurulan ve su işlerinden sorumlu olan idare.Önceleri padişaha bağlı iken sonradan şehremaneti bünyesinde bir müdürlük haline sokulmuştur.

Su yolcu ; Su tesislerinin isale hatlarının bakım ve onarımından sorumlu olan kişi.

Su yolcubaşı ; Su yolcuların idaresinden ve çeşmelerin bakım ve onarımından sorumlu olan kişi.

Sülüs ; Arap alfabesi ile yazılan yazının bir çeşidi.

Şadırvan ; Halkın abdest alması için cami avlularına yapılan ve çok sayıda musluğu olan çeşme.

Şamdancılar kethüdası ; Saraydaki şamdanların bakım ve onarımından ve yakılıp söndürülmesinden,saraydaki ışık işlerinden sorumlu olan şamdancıların yöneticisi.(Şamdancıbaşı-Serşamdani)

Şehzade ; Padişah oğlu veya padişah ailesinden olan diğer erkeklerin oğullarından biri.

Şehremaneti ; Bu günkü belediye teşkilatının osmanlılar döneminde kurulan ilk şekli,şehrin temizlik ve güzelliği ile ilgilenen mahalli idare.

Şehremini ; Şehremaneti teşkilatının (Belediye) başında olan kişi.

Şeyh ; Tekke başkanı,tarikat lideri.

Şeyhülislam ; Osmanlılarda kabinede sadrazamdan sonra yer alan ve din işleri ile birlikte dünya işlerinede dini bakımdan karışan kimse.

Şıkk-ı evvel defterdarı ; 1.kısım ve 2. kısım olarak ikiye ayrılan defterdarlık teşkilatının 1.kısmı. 2. kısımada Şıkk-ı sani adı verilirdi.

Tabaklar ahibabası ; Deri imalatçılarının esnaf loncası başkanı.

Tarikat ; Tasavvufa dayalı olan çeşitli islam doktrinlerine verilen ad.

Tekke ; Belli bir tarikata üye olan kişilerin toplanıp ayin yaptıkları yer.

Tersane çavuşu ; Gemi yapılan yerin işçi başı.

Tersane emini ; Gemi yapılan yerin mali işlerinin sorumlusu.

Tersane kethüdası ; Gemi yapılan yerin yöneticisi.

Topçubaşı ; Topun yapımı,bakımı,taşınması,ikmali ve savaşlarda kullanılması ile görevli olan askeri ocağın komutanı.

Tophane nazırı ; Topların imal edildiği ve topçu askerlerin eğitiminin yapıldığı yerin komutanı.

Tuğra ; Padişahın adının yazılı bulunduğu ve karmaşık yazı tekniği ile yazılmış olan sembol.

Tulumbacı ; Yangın söndüren kişi,bu günkü itfaiyeci.

Türbe ; İçinde çoğunlukla ünlü kişilerin gömülü bulunduğu anıtsal mezar.

Türbedar ; Türbede hizmet gören ve türbeyi bekleyen kimse.

Vakanüvis ; Zamanın olaylarını kayıt etmekle görevli resmi devlet tarihçisi.

Vakıf ; Bir hizmetin sürekli yapılabilmesi için belli koşullarla resmi bir yoldan herhangi bir kimse tafından bırakılan mülk yada para.İlgili hizmet bu mülk yada paranın getirisi ile halka bedelsiz sunulur ve vakfın idaresi mütevelli denen bir kişi tarafından yürütülür.

Valide Sultan ; Padişah annesi.Padişah tahta çıkınca anasıda valide sultan ünvanını alır ve eski saraydan bir tören ile Topkapı sarayındaki özel dairesine taşınırdı.

Vezir ; Bakanlık ve valilik gibi önemli görevleri yerine getiren ve paşa ünvanlı olan kişi.

Veziri azam ; Sadrazam,günümüz başbakanı.

Voyvoda ; 17.asırda kullanılmaya başlanan ve reis,subaşı,ağa gibi çeşitli manalara gelen bir ünvan.

Yaver ; Devletin ileri gelenleri ile komutanların yanında bulunup onların emirlerini yazmakla ve yerine iletmekle görevli kimse.

Yeniçeri ; Orhan Gazi tarafından kurulan piyade sınıfı asker ocağının erleri.Başlangıçta çok başarılı hizmetler gören yeniçeri ocağı zamanla dejenere olmuş ve defalarca baş kaldırarak devletin başına dert olmuştur. Yeniçeri ocağı

1826 yılında II.Mahmud tarafından başka bir askeri ocak kurularak ( Nizami cedid) ortadan kaldırılmıştır.

Yeniçeri Ağası ; Yeniçeri ocağının komutanı.

Yesari ; Solak,sol elini kullanan. / Yesarizade ; Solak kişinin soyundan gelen.

Zaviye ;Küçük tekke


tisya
Şube Müdürü
06 Şubat 2008 09:55

OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENİYETİ

MERKEZ TEŞKİLATI

PADİŞAH

A)-PADİŞAHLARIN BAŞA GEÇMESİ(VERASET SİSTEMİ):

Osmanlı Devletinde kimin padişah olacağı konusunda kesin bir kural yoktu. Osmanlı ailesinin bütün

erkekleri taht üzerinde hak sahibi idiler. Onun için padişah ölünce oğullarının hangisinin tahta

geçeceği konusunda devlet yönetimindeki etkili grupların(ümera,ulema vb.) tercihleri önemli rol

oynuyordu.Eski Türk Devlet geleneğinden kaynaklanan bu sistem(Kut anlayışı)taht kavgalarına neden

oluyordu.

Veraset Sistemindeki Değişmeler:

* Fatih Sultan Mehmet bu sakıncayı ortadan kaldırmak için tahta geçme yöntemini belirleyen bir

kanunname düzenledi.

Bu kanunla Fatih'in amacı:

1 -Taht kavgasına son vererek,ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamak,

2- En GÜÇLÜ olanın padişah olmasını sağlamaktı.

* I.AHMET zamanında yapılan değişiklikle EN YAŞLI ve AKILLI olanın (EKBER VE ERŞED) padişah olması

esası benimsendi.

AÇIKLAMA: Ekberiyet sistemi Şehzadeler arasındaki rekabet duygusunu ortadan kaldırması bakımından

OLUMSUZ,taht kavgalarına son vermesi bakımından da OLUMLU sonuçlar doğurmuştur.

B)-PADİŞAHLARIN YETİŞMESİ:

16. yüzyılın sonlarına kadar şehzadeler 14-15 yaşlarına gelince, Anadoludaki sancaklara

SANCAKBEYİ olarak gönderilirlerdi. Burada bir LALA'nın yanında devlet yönetiminde tecrübe

kazanmaları sağlanırdı.

NOT: Lala'yı Büyük Selçuklular'daki ATABEYLERE benzetebiliriz.

III. Mehmet'ten sonra şehzadelerin SANCAĞA ÇIKMA usulü kaldırıldı. (Şehzadeler sarayda KAFES

HAYATI yaşadılar.)

C)-PADİŞAHLARIN ÜNVANLARI:

Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında başta bulunan hükümdarlara BEY denilmiştir.Yine

hırıstiyanlara karşı savaştıklarından GAZİ de denilmiştir.(Örneğin:Osman bey,Osman Gâzi,Orhan

Bey,Orhan Gâzi gibi..) Hükümdarların aldığı diğer başlıca ünvanlar; Han, Hakan, Hünkâr, Sultan ve

genellikle Padişah'dır.

NOT: Yavuz Sultan Selimin 1517 Mısır seferi sonucu HALİFELİK Osmanlı padişahlarına geçmiştir.

Böylelikle Osmanlı hükümdarları padişah olarak Devletin Başı, halife olarakta müslümanların

başı olma özelliği taşımışlardır.

SARAY

Padişahın hem özel hayatının geçtiği, hem de devletin yönetildiği yerdi. Saray ENDERUN ve BİRUN

olmak üzere iki bölümden oluşuyordu.Bu iki bölüm BAB'ÜS-SAADE(Orta kapı) denilen kapıyla birbirine

bağlanmıştı.

1)- ENDERUN :Padişahın özel hayatının geçtiği sarayın iç bölümüdür. Burada padişahın hizmetine

bakan güvenilir kimselerin bulunduğu hizmet ve eğitim odaları ve harem bulunuyordu.Enderundaki

odalar şunlardır:

a)-HASODA:Padişahın günlük himetine bakarlardı.

b)-HAZİNE ODASI:Padişahın özel hazinesine bakarlardı.

c)-KİLER ODASI:Yemek ve sofra hizmetlerini yaparlardı.

d)-SEFERLİ ODASI:Berber,terzi,müzisyen gibi görevliler bulunurdu.

Devşirme usulüyle toplanan oğlanlar, Acemi oğlanlar ocağına götürülmeden önce, içlerinden

seçilenler Topkapı sarayına alınarak, sıkı bir disiplin altında yetiştirilirlerdi. Bunlara dini

bilgiler, Arapça, Farsça gibi dersler ve pratik el sanatları öğretilirdi.Bunlara İÇOĞLANI denilirdi.

Amaç saraya alınan bu içoğlanlarını gerçek bir dindar, devlet adamı, asker ve seçkin nitelikli bir

kişi olarak yetiştirmekti. Hasoda,kiler odası,hazine ya da seferli odalarında hem hizmet ederler,

hemde eğitim ve öğretimlerini sürdürürlerdi. Daha sonra ÇIKMA denilen bir atama usulüyle Birun da

görevlendirilir,bu odaların başındaki ağalar da sancak beyliği gibi önemli görevlere tayin

edilirlerdi.

HAREM: Sarayda kadınların yaşadığı bölüme denirdi.Saraya alınan kızlar tıpkı iç oğlanları gibi sıkı

bir eğitim görürlerdi. Eğer padişah tarafından sarayda tutulmazlarsa Çıkma ile saray dışında

görevlendirilen Kapıkullarıyla evlendirilirlerdi.

2)- BİRUN: Sarayın dış bölümüne denirdi. Bîrûnda geniş bir yönetici kadro yer alırdı. Bîrûndaki

görevliler ve teşkilatları şunlardı:

a)-Yeniçeriler

b)-Altı Bölük halkı (sipahiler,silahdar,sağ ve sol garipler,sağ ve sol ulûfeciler.)

c)-Topçular ve Cebeciler

d)-Mehterler

e)-Müteferrikalar:(Enderundan çıkma içoğlanlar, beyzade çocukları,devlet ileri gelenlerinin

çocukları.)

Birunda başka görevlilerde vardı. Başlıcaları:

Padişah Hocası:Şehzadelerin eğitimiyle meşgul olur.

Hekimbaşı:Cerrahbaşı da denilen doktor.

Çavuşlar ve Çavuşbaşı:Haberleşme ve elçilik görevini yapar.

Ayrıca Müneccimbaşı,Mimarbaşı,seyisler,okçular, rikabdarlar, Darbhane emini vb...

Üstün başarı gösterenler, saray dışındaki görevlere atanarak ödüllendirilirlerdi.

NOT: Osmanlılar'da ilk saray Bursa da yapılmıştı. Başkent Edirne olunca burada daha büyük bir saray

yapılmış,İstanbul'un fethiyle Fatih Beyazıt'taki mevcut sarayda oturmuş, buranın yeterli

gelmemesi üzerine aynı yerde başka bir saray yaptırılmıştı. Eski Saray denilen bu sarayın da

yeterli olmaması üzerine Topkapı Sarayı(yeni saray) yapılmıştır. Padişahlar 19. yüzyıla

kadar burada oturmuşlar, 19. yüzyılda Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan ve Yıldız sarayları

yapılmıştır.

DİVAN-I HÜMAYUN

Bugünkü Bakanlar Kurulu gibi çalışan Divan-ı Hümayun önceleri DİVANHANE'de toplanırken, Kanuni

zamanında yapılan KUBBEALTI denilen yerde toplanmaya başlamıştır.

Divan teşkilatı ilk defa ORHAN BEY zamanında kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmet padişahların divân

toplantılarına katılma geleneğine son vererek,toplantıları kafesli bir pencerenin arkasından takip

etmiştir.

DİĞER DİVANLAR:

Sefer Divânı:Vezir-i azam sefere çıkarken toplanan divan

Ulufe Divânı:Yeniçeri maaşları için toplanan divan

Galebe Divânı:Yabancı elçilerin kabulü sırasındatoplanır

Ayak Divânı:Olağanüstü durumlarda toplanan divan.

At divânı:Sefer sırasında at üzerinde yapılan toplantı.

DİVANIN-I HÜMAYUN ÜYELERİ:

PADİŞAH

VEZİR-İ AZAM(SADRAZAM)

1-Kubbealtı 2-Nişancı 3-Kazaskerler 4-Defterdarlar

Vezirleri (Kalemiye) (İlmiye) (Kalemiye)

(Seyfiye) | |

| | | |

Rumeli Anadolu Rumeli Anadolu

Kazaskeri Kazaskeri Defterdarı Defterdarı

(başdefterdar)

NOT: Bunlardan başka eğer vezir rütbesine sahiplerse YENİÇERİAĞASI ve KAPTAN-I DERYA da divan

üyesi olur ve görüşmelere katılırlardı.

Bunlar askeri,idari,adli,mali ve bürokrasinin en üst yetkilileriydi. Buradan da anlaşıldığı gibi

Divan-ı Hümayûn devlet teşkilatının esasını oluşturan Seyfiye, İlmiye ve Kalemiye kollarının temsil

edildiği bir kuruluştu.

DİVANIN YAPISI:

Osmanlılarda padişahın yetkilerini kullanmak yada emirlerini uygulamak için görevlendirilmiş üç temel

sınıf bulunuyordu. Bu sınıfların en üst yetkilileri divânda temsil edilirdi. Bu sınıflar şunlardı:

1-Seyfiye (Ehl-i Kılıç= Ehl-i Örf)

2-İlmiye (Ehl-i Şer)

3-Kalemiye (Ehl-i Kalem)

1)- SEYFİYE (Ehli Örf):

Osmanlı Devletinde yönetim ve askerlik görevini yerine getiren zümrelere denirdi. Ehli örf,ehli

seyf ve ümera gibi isimler verilen bu sınıfın divan-ı hümayundaki temsilcileri vezir-i azam ve

vezirlerdi. Divan dışında beylerbeyleri, sancak beyleri,kapıkulu askerleri,tımarlı sipahiler bu

grubun içindedir.

VEZİR-İ AZAM(Sadrazam):Bugünkü başbakan durumunda olan veziri azam, padişahın vekili olarak görev

yapar ve onun altın mührünü taşırdı. Divana başkanlık eder, padişah sefere katılmıyorsa ordunun

başına geçer,bu görevi sırasında SERDARI EKREM sıfatıyla padişahın bütün yetkilerini kullanırdı.

KUBBE ALTI VEZİRLERİ: Bugünkü devlet bakanları durumunda olan kubbe altı vezirlerinin sayıları 5-7

arasındaydı.

2)- İLMİYE (Ehli Şer)

Medreselerde iyi eğitim görmüş, devletin adalet,eğitim ve yargı görevlerini üstlenen gruptu.Ulema

da denilen bu grubun üç önemli görevi vardı:

a)-Tedris Görevi:Eğitim-Öğretim görevidir.Bu görevi müderris,muâllim gibi kişiler yürütürdü.

b)-Kaza Görevi:Yargı görevidir. Bu görev kadılar tarafından yürütülürdü. Kadılar İslam hukukuna

göre davalara bakar ve karar verirlerdi.

c)-İfta Görevi: Fetva görevidir.Yapılanların şeriata uygun olup olmadığı konusunda fikir beyan

etme görevidir.

Fetva verme yetkisine sahip olanlara MÜFTİ denilirdi. Müftilerin en üst rütbelisi Şeyhülislam

ve kazaskerlerdi.

ŞEYHÜLİSLAM: Divana katılan fakat oy kullanmayan şeyhüislamın protokoldeki sırası veziri azamla

aynıydı.Hem ilmi kişiliği, hem de fetva verme yetkisi dolayısıyla şeyhülislama büyük saygı

gösterilirdi. Bayramlaşma sırasında padişah sadece şeyhülislamın karşısında ayağa kalkardı.

Önemli devlet işleri hatta padişahların görevden alınması için şeyhülislamın fetvası

gerekiyordu.Şeyhülislam idam cezasına çarptırılamaz, tutuklanamaz ve hapsedilemezdi. 17. yüzyıla

kadar görevden alınması bile söz konusu değildi. Tanzimattan sonra şeyhülislamların yönetimdeki

önemi azalmaya başladı.

KAZASKERLER (KADIASKERLER): Divanı Humayun üyesi olan kadıaskerler şer'i hükümler veren en yüksek

görevlilerdi. Fatihten itibaren Anadolu ve Rumeli kadıaskerleri olmak üzere sayıları ikiye

çıkarıldı. Rumelideki kadılar Rumeli, Anadoludaki kadılar Anadolu kadıaskerine bağlıydılar.

KADILAR: Başlıca görevleri şunlardı:

a)-Merkezden gelen emirleri halka iletmek, halkın şikayetlerini merkeze bildirmek.

b)-Her türlü davaya(miras,ticaret,ceza) bakarak karar vermek.(Yargıçlık)

c)-Nikah sözleşmesi, şirket kurulması, Vakıf kurulması gibi sözleşmeleri yapardı.(Noterlik)

d)-Avarız denilen olağanüstü durumlardaki vergileri toplar, merkeze gönderirdi.

PADİŞAH HOCALARI: Osmanlı şehzadelerine ulemadan bir kimse hoca olarak tayin edilirdi. Şehzadeler

hükümdar olduklarında onları PADİŞAH HOCASI olarak tayin ederlerdi.

SEYYİD VE ŞERİFLER: Hz.Peygamberin torunları Hz.Hasanın soyundan gelenlere Şerif, Hz. Hüseyinin

soyundan gelenlere ise Seyyid denirdi. Seyyid ve şerifler Osmanlı toplumunda büyük saygı

görürlerdi. Devlet de bunların işleriyle meşgul olmak için NAKİB'ÜL EŞRAFLIK denilen bir

kurum kurmuştu.

Yukarıdaki görevlilerden başka ilmiye zümresi içinde müderrisleri,müneccimleri,hekimleri, tarikat

şeyhlerini, imam ve müezzinleri sayabiliriz.

3)- KALEMİYE(Ehli Kalem):

Günümüzde bürokrasi diye adlandırılan bu sınıfın en üst rütbelileri NİŞANCI VE DEFTERDARLAR'dır.

NİŞANCI(TEVKİİ=TUĞRAİ): Divandan çıkarılan belgelerin üstüne padişahın nişan

olan TUĞRA 'yı çektiği için TUĞRACI'da denirdi. Nişancı kendisine bağlı REİSÜL KÜTTAB

başkanlığında çeşitli kalemler vasıtasıyla merkez bürokrasisinin her türlü işlemlerini yapardı.

Reisülküttab'a bağlı kalemler şunlardı:

a)-Beylikçi Kalemi b)-Tahvil Kalemi c)-Ruus Kalemi d)-Amedi Kalemi

Nişancının görevleri: Nişancı tuğra çekmenin yanısıra yukarıdaki kalemler vasıtasıyla şu

görevleri yapardı:

A)- Divanda yapılan görüşmelerin kayıtlarını tutarak MÜHİMME DEFTERİNE(Divan Defteri)

kaydetmek.

B)- Ferman,berat gibi belgeleri hazırlamak.

C)- Sadrazam ve padişah arasındaki ve dış ülkelerle olan yazışmaları hazırlamak.

D)- Tapu Tahrir Defterlerini tutmak.

DEFTERDAR:

Osmanlı Devletinde bütün mali işlerden ve hazineden sorumlu en üst görevlilerdi. Osmanlılarda İç

ve Dış Hazine olmak üzere iki tür hazine vardı. İç hazinede padişahın özel serveti ve değerli

eşyaları saklanırdı. Dış hazine ise devletin maliye teşkilatını oluştururdu. İlk dönemde

defterdar sayısı bir iken, sonraları mâli işlerin artmasından dolayı sayıları ikiye

yükselmiştir.Bunlar; Rumeli defterdarı ve Anadolu Defterdarı idi. Rumeli Defterdarı

Başdefterdar idi.

Defterdara bağlı kalemler şunlardı:

a)-Ruznamçe kalemi b)-Maliye emirleri kalemi c)-Tarihçi kalemi d)-Gelir ve gider kalemi

Defterdara bağlı üst düzey görevliler şunlardı:

a)-Başbakı kulu b)-Veznedarbaşı c)-Sergi nazırı d)-Sergi halifesi

MERKEZ TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:

1)- 18. yüzyılda değişmeler:

a)- Tahta Osmanlı ailesinin en yaşlı üyesinin geçmesi, zamanla devlet işlerinin sadrazamlara

bırakılması sonucun doğurmuştur. Sadrazamların güçlenmesi ile Divan BAB-I ALİ'de(Sadrazam

kapısı=Yüksek Kapı)toplanmaya başlamıştır

b)- 18. yüzyılda devletlerarası ilişkiler ön plana çıkınca diplomasi önem kazanmaya başlamış,

böylece kalemiye sınıfının özellikle de REİSÜL KÜTTAB'ın etkinliğ artmıştır. Reisülküttab dış

ilişkileri düzenleyen bir nitelik kazanmıştır.

2)- II.Mahmut Döneminde değişmeler:

a)- 1826'dan itibaren BAB-I ALİ sadrazamın özel ikametgahı olmaktan çıkmış, devletin hükümet

binası haline gelmiştir.

b)- II.Mahmut zamanında Divân Batı ülkelerinde olduğu gibi yeniden düzenlenmiştir. Divân-ı

Hümayûn yerine nezaretlerden (nazırlıklar=bakanlıklar) oluşan yeni bir hükümet modeli

oluşturulmuştur. Bu hükümet modeline Meclis-i Vükela, Heyeti Vükela(bakanlar kurulu) veya

Meclis-i Has denir. Böylelikle Sadrazamın yetkileri nazırlar arasında dağıtılmıştır. Bu

nazırlıklar şunlardır

ESKİ YENİ

Divan-ı Hümayun -----> Heyeti Vükela(bakanlar kurulu

Sadrazam -----> Başvekil(Başbakan)

Sedaret Kethüdası -----> Dahiliye Nazırı(İçişleri)

Reisülküttab -----> Hariciye Nazırı(Dışişleri)

Defterdar -----> Maliye Nazırı

Kazasker -----> Adalet Bakanlığı (Nezareti Deavi=Davalar bakanlığı)

Ayrıca Evkaf ve Ticaret Nazırlığı kuruldu.

c)- II.Mahmut zamanında yeni meclis ve komisyonlar kuruldu.Bunlar;

1-Dar-ı Şura-i Askeri:(Askeri işleri düzenlemek)

2-Dar-ı Şura-i Bab-ı Ali(İdari ve bürokratik işler

3-Meclis-i Vala-i Ahkam-ı Adliye(Adalet işleri)

Bunların dışında II.Mahmut zamanında şu ıslahatlar gerçekleştirildi:

a)-1826 da Yeniçeri ocağı kaldırıldı,Yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni bir

ordu kuruldu.

b)-Tımar ve zeamet kaldırıldı. Başta valiler olmak üzere devlet memurları maaşa bağlandı.

c)-Müsadere usulü kaldırıldı.(Görevden alınan yüksek dereceli memurun malına devletin

elkoyma usulü)

d)-İlköğretim mecburi kılındı.

e)-İlk resmi gazete ( TAKVİM-İ VEKAYİ) çıktı.

f)-İlk defa nüfus sayımı yapıldı.

g)-Kıyafet değişikliği yapıldı.(Memurlara fes,ceket,pantolon giyme zorunluluğu)

h)- Harp okulu, Tıp okulu gibi okullar açıldı.

ı)- Mahalle ve köylere MUHTARLIK teşkilatı kuruldu.

3)-Tanzimat Döneminde Meydana Gelen Değişiklikler:

3 Kasım 1839 da ilan edilen Tanzimat fermanıyla devlet teşkilatında yeni düzenlemelere

gidilmiştir. 1876'ya kadar süren dönemde yeni meclis ve komisyonlar kurulmuştur.

Bunlar; a)-Meclis-i Ali Tanzimat, b)-Şura-i Devlet c)-Divan-ı Ahkam-ı Adliye'dir.

Ayrıca Tanzimat Döneminin bir başka yeniliği de SERASKERLİK makamının kurulmasıydı. Kara

kuvvetleri komutanlığı olan bu makam, Sadrazam ve şeyhülislama eşit tutuldu.

4)-Meşrutiyet Döneminde Meydana Gelen Değişiklikler:

1876'da Kanuni Esasi'nin ilan edilmesiyle Meşrûtiyet dönemi başlamıştır. Yapılan seçimlerle iki

meclis oluşturulmuştur:

a)- Meclisi Mebusan:Hırıstiyan,Yahudi ve müslüman halkın seçtiği milletvekillerinden oluşuyordu.

b)- Ayan Meclisi: Padişah tarafından tayin edilen 26 kişiden oluşuyordu.

OSMANLI TAŞRA TEŞKİLATI

TIMAR VE İLTİZAM SİSTEMİ: Osmanlı Devletinde taşra teşkilatının(merkez dışı) temelini tımar (dirlik)

sistemi oluşturuyordu.Devlet bazı bölgelerin vergi gelirlerini hizmet veya maaş karşılığı olarak

askerlere veya devlet görevlilerine ayırırdı. Bu gelir kaynağına DİRLİK denilirdi. Dirlikler 3'e

ayrılmıştı.

1-TIMAR: Tımar sistemine göre savaşta sivrilmiş,tımar beyi olma özelliği kazanmış sipahilere

verilen 3-20 bin akçe yıllık vergi geliri olan dirliklerdir.

2-ZEAMET: Savaşta üstün yetenek göstermiş olan tımar sahipleri ile devlet merkezindeki divân

çavuşlarına, müteferrika ve kâtipler ile eyalet ve sancaklardaki ileri gelen devlet

görevlilerine verilen yıllık vergi geliri 20-100 bin akçe arsındaki dirliklerdir.

3-HAS: Padişah ve ailesine, sadrazam, vezirler, beylerbeyi ve sancak beylerine verilen geliri 100

bin akçeden fazla dirliklerdir.

AÇIKLAMA: Tımar sahipleri ilk 3 bin, zeamet sahipleri ise ilk 20 bin akçesini kendi geçimleri için

ayırırlardı. Buna KILIÇ HAKKI denirdi. Tımar sahipleri geri kalan gelirin her 3 bin akçesi,

zeamet ve has sahipleri ise her 5 bin akçesi için tam teçhizatlı bir atlı asker yetiştirmek

ve gerektiğinde bunlarla birlikte savaşa katılmak zorundaydı. Bu askere CEBELÜ denirdi.

Dirlik sahipleri kendisine verilen toprakları köylüye 50-150 dönümlük topraklar halinde dağıtır.

Ve hasat zamanında köylünün yetiştirdiği ürünün vergisini(öşür yada harac) alırlardı.

Dirlik sisteminde toprağın;

1-Mülkiyeti DEVLETE,

2-Vergisi DİRLİK SAHİBİNE,

3-Kullanım hakkı KÖYLÜYE aittir.

TIMARLI SİPAHİ HANGİ DURUMLARDA TOPRAĞI KÖYLÜDEN GERİ ALABİLİRDİ ?

1-Toprağı sebepsiz yere terk edenlerden,

2-Sebepsiz yere 3 yıl üst üste ekmeyenlerden,

3-Sebepsiz yere vergisini vermeyenlerden.

TIMARLI SİPAHİNİN KÖYLÜYE KARŞI GÖREVLERİ NELERDİR ?

1)-Köylünün güvenliğini sağlamak,

2)-Köylünün tohum,gübre vb. ihtiyaçlarını temin etmek,

3)-Köylünün vergisini en kolay şekilde ödemesini sağlamak

DİRLİK (TIMAR) SİSTEMİNİN YARARLARI NELERDİR ?

1)- Devlet Merkezden toplanması son derece zor vergiler böylece toplamış oluyor,

2)- Devlet bazı görevlilerine maaş vermekten kurtuluyor

3)- Devlet asker yetiştirmekten kurtuluyor

4)- Devlet toprakları boş kalmadığından üretim artıyor.

5)- Tımarlı sipahiler bulundukları yerlerde güvenliği sağlıyor.

NOT: Tımar ve zeamet sistemi II.Mahmut zamanında kaldırılarak başta valiler olmak üzere devlet

memurları maaşa bağlandı.

İLTİZAM SİSTEMİ: İltizâm devlete ait bir gelirin ihale yoluyla şahıslara verilmesidir. 16. yüzyıldan

sonra uygulamaya konulan bu sistemde devlete ait bir gelir genellikle 3 yıllık bir süre için açık

artırmaya çıkarılır,en yüksek bedeli verene devredilirdi. Bu ihaleyi kazanan kişiye MÜLTEZİM

denirdi.Mültezîmlere dirlik sahiplerine verilen haklar tanınmıştı.

NOT: Bu sistemin en önemli yararı devletin acil para ihtiyacını karşılamasıdır.

NOT: Zaman içinde tımar toprakların MUKATAA haline getirilip mültezime verilmesi yaygınlaşmışdır.

TIMARLARIN MUKATAA HALİNE GETİRİLİP MÜLTEZİME VERİLMESİ

NE GİBİ OLUMSUZ SONUÇLAR DOGURMUŞTUR ?

1)-Mültezîm baskısı altında kalan halkın vergisini ödeyememesine ve toprağını terk etmesine

2)-İltizamların genellikle o bölgedeki zengin ve güçlü kişilere (AYAN) verilmesiyle, taşradaki

ayanlar güç kazanmaya başlamışlar ve devlete baş kaldırmışlardır

3)-Tımar toprakların iltizama verilmesiyle, valiler eskiden tımarlı sipahiye yaptırdıkları

güvenlik ve askerlik hizmetini, SARICA SEKBAN denilen kapılarında besledikleri askerlere

yaptırmaya başladılar. Barış döneminde veya beylerinin tayini çıktığında işşiz kalan ve LEVENT

adını alan bu insanlar eşkiyâlık yaparak karınlarını doyurmaya başladılar.

NOT: İltizâm yöntemi Tanzimata(1839) kadar yürürlükte kalmış,bu tarihte kaldırılmıştır. Ancak

1855'ten itibaren iltizâma yeniden dönülmüştür.

İDARİ TEŞKİLATI:

Osmanlı ülkesi idari bakımdan EYALETLERE, eyaletler SANCAKLARA, Sancaklar KAZALARA, kazalar da

TIMARLI NAHİYELERİNE ayrılmıştı.

1)- EYALETLER (BEYLERBEYİLİK):

Eyaletlerin başında BEYLERBEYİ bulunuyordu. Eyalet içinde beylerbeyinin bulunduğu sancak PAŞA

SANCAĞI adıyla anılırdı. Beylerbeyi Divan-ı Hümayûnun küçük bir kopyesi olan "Eyalet divanı"nın

başıydı.

Eyalet Divanının üyeleri şunlardır:

1-Beylerbeyi: Eyaletin ve eyalet divanının başıydı. Hizmetinde KAPU HALKI denilen çok sayıda

görevli ve asker bulunurdu. Beylerbeyi tayini çıktığında kapuhalkını da beraberinde

götürürdü.

2-Beylerbeyi Kethüdası: Beylerbeyinin yardımcısıydı.

3-Eyalet Defterdarı: Eyaletin mâli işlerinden sorumluydu.

4-Eyalet Kadısı: Eyaletin yargı, belediye, noterlik vb. işlerinden sorumluydu.

5-Eyalet subaşısı: Bugünkü emniyet müdürü gibidir. Suçluların takibi ve yakalanmasında,

kadı tarafından verilen hükümlerin uygulanmasından ve merkezden gelen emirlerin

uygulanmasından sorumludur.

Osmanlı Devletinde eyaletler SALYANELİ ve SALYANESİZ olmak üzere ikiye ayrılıyordu.

Salyaneli (Yıllıklı) Eyaletler: Bu eyaletlerde tımar sistemi uygulanma, vergiler yıllık olarak

toplanırdı. Mısır, Habeş, Bağdat, Basra, Yemen, Tunus, Cezayir, Trablus salyaneli

eyaletlerdendi.

Salyanesiz (Yıllıksız) Eyaletler: Tımar(dirlik) sisteminin uygulandığı eyaletlerdir. Bu

eyaletlerdeki topraklar has,zeamet ve tımar olarak ayrılmıştır.Merkeze yakın eyaletlerdir.

Rumeli, Budin, Anadolu, Karaman, Dulkadir, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Halep, Şam, Trablusşam

salyanesiz eyaletlerdendir.

2)-SANCAKLAR: Kazaların birleşmesiyle meydana gelmişti. En üst dereceli yöneticisi SANCAK

BEYİ'dir.Sancaklarda asayiş sûbaşı ve Yasakçılar(asesler), kalenin korunması da kale

dizdarları tarafından yapılırdı.

3)-KAZALAR: Hem adlî hem de idarî birimdir. Kazaların başında yönetici olarak kadı bulunurdu.

İMTİYAZLI HÜKÜMETLER: Osmanlı devletinin hakimiyetini tanıyan Kırım Hanlığı, Mekke Emirliği,

Eflak, Boğdan ve Erdel Beylikleri,Sakız Cumhuriyeti imtiyazlı yönetimlerdi. Bunlar iç işlerinde

serbest olup, yöneticileri Osmanlı tarafından kendi soyluları arasından atanırdı. Bu

hükümetlerden Kırım Hanlığı ve Mekke Emirliği dışındakilerden yıllık belli bir vergi alınırdı.

TAŞRA TEŞKİLATINDAKİ DİĞER GÖREVLİLER:

Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardı.Satılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi.(zabıta)

Kapan Emirleri: Şehirlere gelen sebze-meyvenin toplandığı yerlere "kapan" denirdi. Kapan emiri

buraya gelen malın vergilendirilmesini sağlardı.(Hal müdürü)

Beytülmal Emini:Herhangi bir yerleşim yerinde kamuya ait çıkarları korumakla görevliydi.

Gümrük ve Bac Eminleri: Kasaba veşehirlerde sanat ve ticaretle ilgili vergileri toplarlardı.

TAŞRA TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:

1864'te yayınlanan "vilayet nizamnamesi" ile ülke idarî bakımdan yeniden teşkilatlandırıldı.Buna

göre taşra yönetimi vilayet, liva(sancak), kaza ve köy birimlerine ayrıldı. Livaların yönetimi

MUTASARRIF'lara verildi.

1871'de kaza ve köy arasına NAHİYELER eklendi, bunların başına nahiye müdürleri seçimle

getiriliyordu.

MAHALLİ TEŞKİLAT:

Mahalle veya köy cemaatinin önde gelen kişisi İMAM'dır. İmam cemaatin isteğiyle belirlenir ve

kadı'nın onayıyla göreve başlardı.

Mahalle ve köy halkının ortaklaşa karşıladığı giderler şunlardır:

1)- Cami,okul,çeşme gibi yapıların onarımı ve ihtiyaçlarının karşılanması,

2)- İmam, müezzin, muallim gibi görevlilerin ücretlerinin ödenmesi,

3)- Divan-ı Hümayûn tarafından olağanüstü durumlarda konulan AVARIZ adı verilen vergilerin

ortaklaşa ödenmesi.

OSMANLILARDA HUKUK

Osmanlı Devletinde hukuk iki temele dayanıyordu:

1)- Şer'î Hukuk, 2)- Örfî Hukuk

1)-ŞER'İ HUKUK(İslam Hukuku=Fıkıh): Şer'i hukukun kaynaklarını Kur'an, Hadis, İcmâ ve Kıyas

oluşturuyordu. Şer'i hukuk sadece müslümanlara uygulanırdı. Kamu hukuku dışında kalan davalarda

müslüman olmayanlar, kendi dinî kurumlarında yargılanırlardı.

2)-ÖRFİ HUKUK: Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenmiş kuurallarla, şer'i hukukun esaslarına

aykırı olmamak kaydıyla padişahların buyruklarından oluşurdu. Örfi hukukun esasları KANUNNAME

adıyla bir araya getirilmiştir.

NOT: Bilinen ilk Osmanlı Kanunnamesi Fatih Sultan Mehmet'in kanunnâmesidir.(KANUNNAME-İ ALİ OSMAN)

Osmanlı Devletinde Hukukun uygulanışı nasıldı?

Osmanlı Devletinde şer'i ve örfî bütün meseleler şer'î mahkemelerde çözümlenirdi. Eyalet, sancak ve

kazalardaki mahkemelerde "hakim" olarak KADI bulunurdu.Kadı'nın verdiği karardan şüphe duyanlar üst

mahkeme olarak Divan-ı Hümayûna başvurabilirlerdi.Daha küçük yönetim birimlerinde (nahiyelerde) kadı

adına hüküm verenlere NAİB denirdi. Mahkemelerde görülen davalar ŞERİYYE SİCİLLERİ denilen defterlere

kaydedilirdi.

Osmanlı Hukuk Düzeninde Meydana Gelen Değişmeler:

a)-II. Mahmut Döneminde değişmeler:

1-Görevden alınan memurların mallarına el koyma usulüne (müsadere) son verildi.

2-Memurların yargılanması, hükümet ile halk arasındaki davaların görüşülmesi için Meclis-i

Vala-i Ahkam-ı Adliye kuruldu.

3)- İlk olarak Adalet Bakanlığı(Nezareti Deavi) kuruldu.

b)-Tanzimat döneminde (1839-1876)değişmeler:

Hatırlanacağı gibi Tanzimat Fermanında (3kasım 1839) Herkes kanun önünde eşit olacak, bütün

herkesin can, mal ve namusları güven altında olduğu belirtilmişti. Yine Islahat fermanı(1856)

azınlıklara yeni haklar veriyordu.

Bu dönemde hukuk alanında önemli gelişmeler yaşandı:

1)- 1840'da Ceza Kanunu(kısmen Fransızcadan tercüme) 1850'de Ticaret Kanunu, 1863'de de Deniz

ve ticaret kanunu çıkarıldı. 1868'de Şurayı Devlet(DANIŞTAY) kuruldu.

2)- Bu kanunların yanısıra Tanzimatla birlikte KARMA mahkemeler kuruldu. Karma mahkemelerdeki

hakimlerin yarısı yabancı yarısı Osmanlı idi.

AÇIKLAMA: Yabancıların Türk mahkemelerinde yargıç olarak yer alması devletin egemenlik haklarıyla

uyuşmamaktadır.

3)- Tanzimat döneminde "İnsan hakları ve vicdan hürriyeti" bakımından önemli gelişmeler oldu.

Zenci esirliği yasaklandı ve mezhep değiştirmeyi yasaklayan kanun kaldırıldı.

4)- 1870'de AHMET CEVDET PAŞA başkanlığında bir kurul on yıl kadar çalışarak MECELLE'yi

hazırladı. Mecelle medeni kanun niteliğindeydi.

c)-Meşrutiyet Döneminde Meydana gelen değişmeler:

1876'da ilan edilen Kanuni Esasi Osmanlı Devletin'de anayasa hukukunun başlangıcıdır.

OSMANLI ORDUSU

OSMANLI KARA ORDUSU DENİZ ORDUSU

(DONANMA)

A-KAPIKULU OCAKLARI B)-EYALET ASKERLERİ C)-YARDIMCI KUVVETLER

1.Tımarlı Sipahiler (Bağlı Devlet ve Beyliklerin askerleri)

2.Akıncılar

KAPIKULU YAYALARI KAPIKULU ATLILARI 3.Azaplar

1.Acemi Oğlanlar (Altı Bölük Halkı) 4.Deliler

2.Yeniçeriler 1.Sipahi 5.Gönüllüler

3.Cebeciler 2.Silahdar 6.Beşliler

4.Topçular 3.Sağ ulufeciler 7.Yayalar

5.Top Arabacıları 4.Sol ulufeciler 8.Müsellemler

6.Humbaracılar 5.Sağ garipler

OSMANLI ASKERİ TEŞKİLATI

Kuruluş Döneminde Askeri Teşkilat:

Orhan Bey zamanında YAYA ve MÜSELLEMLER adlarıyla ilk düzenli birlikler oluşturuldu. I.Murat

zamanında ise Kapıkulu ocakları kuruldu.(1362)

A)-KAPIKULU OCAKLARI:

Padişah I.Murad zamanında oluşturuldu. O zaman İslam hukukuna göre savaş esirlerinin beşte biri

hükümdara ayrılırdı. Padişah da bunları özel hizmetlerinde kullanırdı. Bir bölümü de saray

hizmetlileri arasına alınırdı. I. Murad zamanında PENÇİK OĞLANI denilen bu savaş esirlerinin sayısı

arttı.Bunun üzerine bu esirlerden düzenli bir ordu kurularak yararlanılmak istendi.Bu sisteme "Pencik

Usulü" denildi.Böylelikle Kapıkulu ocakları oluşturuldu.

Devşirme Usulü:Kapıkulu ocakları kurulduktan sonra bu ocaklara sürekli bir kaynak bulmak amacıyla

DEVŞİRME USULÜ oluşturuldu. Buna göre özellikle Balkanlar'da yaşayan hırıstiyan

ailelerin çocukları ailelerinden alınarak İslam dinini,Türkçeyi ve Türk gelenek ve

göreneklerini öğrenmek üzere Türk ailelerinin yanına gönderilirdi. Tek çocuklu

ailelerin çocukları alınmazdı.Daha sonra bu çocuklar Acemi Oğlanlar ocağına

gönderilirlerdi.

KAPIKULU YAYALARI(PİYADELERİ)

1)- ACEMİ OĞLANLAR OCAĞI: Yeniçeri ve diğer Kapıkulu ocaklarına asker yetiştirmek için kurulmuştur.

Türk ailelerinin yanından gelen devşirme çocukları burada yapılan askeri eğitimden sonra

sınavdan geçirilir, başarılı olanlar Enderûn'a alınırdı. Diğerleri Kapıkulu ocaklarına

dağıtılırlardı.

2)- YENİÇERİ OCAĞI: Kapıkulu ocaklarının en önemlisidir. Savaş zamanında merkezde bulunur ve

padişahı korurlardı. Barışta ise Divân muhafızlığı yapmak, İstanbul'un güvenliğini sağlamak,

sınırlardaki kalelerde muhafızlık yapmak gibi görevleri vardı.

Yeniçerilere üç ayda bir "ULUFE" denilen maaş, padişah tahta çıktığında "CULÜS BAHŞİŞİ", ilk

sefere çıktığında da "SEFER BAHŞİŞİ" verilirdi. Yeniçerilerin komutanına "YENİÇERİ AĞASI"

denilirdi.

3)- CEBECİLER: Komutanlarına "CEBECİBAŞI" denilirdi. Yeniçerilerin silahlarını ve zırhlarını yapar,

onarır ve silah anbarlarında muhafaza ederlerdi.

4)- TOPÇU OCAĞI: Bu ocağın görevi top dökmek, ve topları kullanmaktı. Osmanlılar topu ilk defa

I.Kosova Savaşında kullandılar.

5)- TOP ARABACILARI OCAĞI: Top arabalarını yapan ve topları taşıyan ocaktı. Komuutanlarına

"ARABACIBAŞI" denirdi.

6)- HUMBARACILAR OCAĞI: Havan denilen toplarla, humbara denilen gülleleri hazırlayan ve kulanan

ocaktı.Komutanına "HUMBARACIBAŞI" denirdi.

7)- LAĞIMCILAR OCAĞI: Kale kuşatmalarında,hendek kazarak veya fitil döşeyerek surları yıkan teknik

bir sınıftı. Komutanına "LAĞIMCIBAŞI" denirdi.

8)- SAKALAR: Kapıkulu askerlerinin sularını taşırdı.Komutanına "SAKABAŞI" denirdi.

KAPIKULU SÜVARİLERİ(ATLILARI)

Altı Bölük halkı da denirdi.Derece ve maaş yönünden yeniçerilerden üstündüler.

Sipah ve silahtar; savaş sırasında padişah çadırını,

Sağ ve Sol ulufeciler; Saltanat sancaklarını

Sağ ve sol garipler; ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı.

Ocağın adı Mevcudu Günlük Ulûfesi

Acemiler 7.745 1-2,5 akçe

Yeniçeriler 12.000 2-5 akçe

Cebeciler 500-800 8 akçe

Topçular 1000-1200 6-8 akçe

Top Arabacıları 400 4-6 akçe

Kapıkulu Süvarileri 8000 14-90 akçe

B)- EYALET ASKERLERİ:

1)- TIMARLI SİPAHİLER: Tımar sistemi daha önceki Müslüman Türk devletlerinde gördüğümüz IKTA

sisteminin Osmanlılar tarafından geliştirilmiş şekliydi. Tımarlı Sipahiler kendilerine DİRLİK

verilen kişilerin beslemek zorunda oldukları tamamı Türklerden meydana gelen atlı

askerlerdi.Savaş sırasında ordunun sağ ve sol kanatlarında durarak,ordu merkezini yanlardan

gelecek saldırılara karşı korurlardı.Kanuni Sultan Süleyman'ın son zamanlarına kadar devletin en

önemli ve en büyük askeri gücüydü.

2)- AKINCILAR: Sınır boylarında oturan Türklerden meydana gelen hafif süvari kuvvetleriydi. Başlıca

görevleri; ordunun keşif hizmetlerini görmek, kaçan düşmanı kovalamak, düşmanı oyalamaktı.

3)- AZAPLAR: Kelime anlamı bekâr demektir. Masrafları kendi şehir ve kasaba halkı tarafından

karşılanan gönüllü kuvvetlerdi.

4)- DELİLER: Düşmana korkusuzca saldırmaları nedeniyle "deli" olarak adlandırılmışlardır.

5)- GÖNÜLLÜLER: Sınırdaki kasaba ve şehirleri korumakla görevliydiler.

6)- BEŞLİLER: Her beş haneden bir kişi alınarak oluşturulan bu birlikler sınırdaki kalelerin

korunmasında görevlendirilirdi.

7)- YAYA VE MÜSELLEMLER: Ordunun önünde giderek yolları ve köprüleri onarırlardı.

C)- YARDIMCI KUVVETLER:

Bir savaş zamanında bağlı hükümetlerin(Kırım,Eflak-Boğdan) askerleri de Osmanlı ordusuna yardım

ederlerdi. Bunlar içinde en önemlisi Kırım kuvvetleriydi.

DENİZ ORDUSU(DONANMA):

Osmanlılar Orhan Bey zamanında Karesi Beyliğini ele geçirince bu beyliğin donanmasına da

sahipolmuşlardır. Yıldırım Bayezıt tarafından Gelibolu'da bir tersane yapılmıştır. Fatih zamanında

gelişmeye başlayan donanma, II.Beyazıt zamanında Kemal Reis'in, Kanunî zamanında da Barbaros

Hayrettin Paşa'nın Osmanlı hizmetine girmesiyle Akdeniz'de en üstün güç haline gelmiştir.

Donanma komutanına Kaptan-ı Derya veya Kaptan Paşa, deniz askerlerine ise LEVENT denirdi.

Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Salih Reis, Pirî Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis, Kılıç Ali

Reis meşhur Türk denizcileridir.

OSMANLI ORDUSUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER VE SEBEPLERİ:

Osmanlı ordusunda meydana gelen bozulmaların temelde iki nedeni vardı;

1-Avrupadaki gelişmeler, 2-Tımar sistemindeki bozulmalar

1)- Avrupa'da merkezi krallıkların güçlenmesiyle daimi nitelikte ve yeni silahlar kullanan Batı

ordularına karşı, çoğunluğu tımarlı sipahilerden oluşan Osmanlı ordusunun eskisi kadar başarılı

olamayışıydı. Çünkü Avruupa orduları daimi olduklarından onlar için "savaş zamanı" diye bir şey

söz konusu değildi. Oysa tımarlı sipahi hasat zamanı köyünde bulunmak, öşrünü toplamak

düşüncesindeydi.Ayrıca yeni savaşteknikleri ve silah kullanımı ancak kışlada özel eğitimle

verilebileceğinden tımarlı sipahinin savaşlarda etkiside kalmamıştı.Bu nedenle tımarlılar 17.

yüzyıldan sonra sadece yol ve istihkam işlerine bakan askerler haline geldiler.

2)- Tımar sisteminin bozulmasına bağlı olarak kapıkulu ocaklarının da bozulmasıdır.

TIMAR SİSTEMİNİN BOZULMASININ MEYDANA GETİRDİĞİ SONUÇLAR:

1- Devlet ulûfeli tüfekli kapıkulu askerinin sayısını artırmak zorunda kaldı.

2- Sayıları çoğalan kapıkullarına ulûfe yetiştirmek güçleşti.Hazinenin yükü arttı.

3- Eyaletlerdeki tımarlı sipahiler ile kapıkulu birbirine karşı denge unsuru idiler. Tımarlı

sipahiler kalkınca, kapıkulları devlete hükmeder hale geldiler.

4- Kapıkulu askeri ihtiyacı artınca "devşirme sistemi" de bozuldu. Devşirme olmayan kişiler de

kapıkulu askeri yapıldı.

5- Köylü kapıkulu askeri olmak isteyince toprağını bıraktı.Bu yüzden üretimde azaldı.

KAPIKULU OCAKLARINDAKİ BOZULMALAR:

Askerî alandaki başarısızlıkları önlemek için 17. yüzyıldan itibaren askeri teşkilatta yeni

düzenlemelere ihtiyaç duyuldu. Ancak bu düzenlemelere Yeniçeri ocakları karşı koydular. Yeniçerilerin

başlıca ayaklanmaları şunlardır:

1- Yeniçeriler 17. yüzyılın başında sadrazamın görevden alınması için padişah III. Mehmet'i ayak

divanına çağırmışlar, padişah istekleri kabul etmek zorunda kalmıştır.

2- Padişah II.Osman Lehistan seferi sırasında yeniçerilerin isteksiz davranışını görünce, sefer

dönüşü Anadolu,Mısır ve Suriyeden toplayacağı askerle yeniçerileri kaldırmayı düşünmüş, ancak

bunu öğrenen yeniçeriler ayaklanarak II.Osmanı şehit etmişlerdir.

3- IV.Murat saltanatının ilk yıllarında yeniçerilerin isteklerini kabul etmek zorunda kalmış,fakat

sonra sert tedbirlerle onları sindirmiştir.

4- IV.Mehmet zamanında zorbalıkları devam eden yeniçeriler 1656'da devlet adamlarını öldürdüler.

(Vakayı Vakvakiye=Çınar vakası)

5- 1687'de IV.Mehmet'i tahttan indirerek yerine II.Süleyman'ı geçirdiler.

6- Nizam-ı Cediti kuran III. Selim'i tahttan indirdiler. (Kabakçı Mustafa Ayaklanması)

YENİÇERİLERİN AYAKLANMALARININ BAŞLICA SEBEPLERİ:

1-Padişah ve diğer devlet adamlarının yeniçeri ocaklarında düzenlemeler yapmak istemeleri,

2-Saray entrikaları sonucu vezir veya diğer devlet adamlarının yeniçerileri kışkırtmaları

3-Padişah değişikliğinde cülus bahşişi aldıklarından padişahları tahttan indirerek yerine yenisini

geçirmenin işlerine gelmesi

4-Pekçoğunun İstanbul'da esnaflık gibi işlerle uğraşmalarından sefere gitmek istememeleri

5-Maaşlarının düşük ayarlı para ile ödenmesi

6-Denge unsuru olan tımarlı sipahilerin ortadan kalkmasıyla devlet içinde en etkili güç haline

gelmeleri,

7-Tımar sisteminin çökmesiyle sayılarının ve güçlerinin artması

KAPIKULU OCAKLARINDA YAPILAN ISLAHATLAR:

1- I.Mahmut (1730-1754) zamanında Fransız asıllı olan Humbaracı Ahmet Paşa ordunun topçu ve

humbaracı ocaklarını Avrupa yöntemlerine göre ıslah etti. Ayrıca bu dönemde Hendeshane kuruldu.

2- III.Mustafa(1757-1774) zamanında topçu ocağı Baron dö Tot tarafından yeniden ıslah edildi. "Sürat

topçuları" adıyla yeni bir askeri birlik kuruldu.

3- III.Selim (1789-1807) Nizam-ı Cedit adıyla yeni bir ordu kurdu(1793).

4- a)-II.Mahmut döneminde(1808-1839) sadrazam Alemdar Mustafa Paşa SEKBAN-I CEDİT ocağını kurdu.

b)-Alemdar Mustafa Paşanın öldürülmesi üzerine Sekban-ı Cedit kapatıldı.II.Mahmut EŞKİNCİ adıyla

yeni bir ocak kurdu.

c)-II.Mahmut 1826'da yeniçerileri ortadan kaldırdı. Bu olaya Osmanlı tarihinde "Vakayı Hayriye"

denir. Yeniçeri ocağının yerine ASAKİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE adında yeni bir kuruldu.Bu

orduya daha sonra NİZAMİYE adı verildi. Komutanına da SERASKER(Kara kuvvetleri komutanı)

denildi.

5- Tanzimat Devrinde askerlik "vatan görevi" olarak kabul edildi(1843).Temel askerlik süresi 5 yıl

olarak belirlendi.

6- 1870'de "askeri zaptiye" teşkilatı (jandarma) kuruldu.

NOT: Yukarıda dönemler içinde bir çok askeri okul ve kurum açılmıştır. Bu okul ve kurumlar "Eğitim

Öğretim" ünitesi içinde ayrıca belirtileceğinden burada anlatılmamıştır.

OSMANLILARDA VAKIF TEŞKİLATI

Vakıf : Bir müslümanın malının bir bölümünü veya tamamını hayır amacıyla bağışlamasına denir.

Vâkıf : Vakfeden kişiye denir.

Mevkûf : Vakfedilen mala denir.

Mütevelli: Vakıf yöneticisine denir.

Vakfiye : Kadı huzurunda düzenlenen, vakıf şartlarını belirten sözleşmeye denir.

VAKIFLARIN ÖNEMİ: Vakıflar yoluyla şehir, kasaba, köy gibi yerleşim merkezlerinde cami, medrese, yol,

çeşme vb. bir çok yapı vakıflar yoluyla yapılmış, böylelikle devlete imar konusunda yapılacak fazla

bir şey kalmamıştır.

OSMANLI TOPLUMU

OSMANLI TOPLUMUNUN ETNİK YAPISI:

Osmanlı Devleti kurulduğunda halkının tamamı Türktü. Sonraki dönemde toprak genişlemesi sonucu bir

çok ulus (Yunan,Bulgar,Sırp,Arnavut,Macar,Hırvat,Sloven,Romen,Arap Macar...) Osmanlı yönetimine

girdi. Osmanlı Devleti çok uluslu bir imparatorluğa dönüştü.

NOT: Bu çok uluslu yapının çatırdayarak, Osmanlı Devletinin parçalanmasına neden olan en önemli dış

gelişme FRANSIZ İHTİLALİ'dir.

OSMANLI TOPLUMUNDA SOSYAL HAREKETLİLİK

A)-YATAY HAREKETLİLİK: Bir toplumun ülke coğrafyası üzerinde çeşitli sebeplerle yer değiştirmesi(göç)

olayına yatay hareketlilik denir.

a)-Kuruluş ve yükselme dönemlerinde yatay hareketlilik:

Bu dönemlerde yatay hareketlilik FETHEDİLEN yerlere doğru yerleşme şeklinde görülür. Osmanlı

Devleti bu dönemde Balkanlar'daki Türk nüfusunu artırmak için yatay hareketliliği teşvik edici

uygulamalar yapmıştır.

Bu TEŞVİK UYGULAMALARI şunlardır:

1- Bataklık yada ıssız yerlere vakıflar kurmak yoluyla buraların ekonomik hayatını

canlandırmış, insanların buraya yerleşmesini özendirmiştir.

2- Fethedilen yerlere yerleşeceklere bir takım vergi kolaylıkları sağlanmıştır.

b)-Osmanlı Devletinde Duraklama Devri sonrası Yatay Hareketlilik:

1- Bu dönemlerde kaybedilen yerlerdeki Türk ve müslüman halk içkesimlere göç etmek zorunda

kalmıştır.

2- Nüfus artışı, ekonomik güçlükler ve eşkiyalık hareketleri gibi nedenlerle kırsal kesimdeki

halk büyük kentlere göç etmiştir.

B)-DİKEY HAREKETLİLİK:

Bir sınıftan başka bir sınıfa geçmek veya bulunduğu sınıf içinde daha yüksek mevkilere gelmeye

"Dikey hareketlilik" denir. Ortaçağ Avrupa'sının sınıflı toplumlarında ve Hindistan'daki "Kast"

teşkilatının katı sınıfsal yapısında dikey hareketlilik yoktur. Çünkü buralardaki sınıflar kan

bağına dayanmaktadır. Örneğin; baron, dük, kont, Lord olabilmenin şartı bu kimselerin soyundan

gelmektir.

Osmanlı Devletinde "kan bağına" dayanan sınıfsal bir yapı olmadığından dikey hareketlilik yoğun bir

şekilde görülür. REAYA dediğimiz yönetilenlerden bir kişinin, yönetenlerden saydığımız

seyfiye,ilmiye yada kalemiyeye geçmesi mümkündür.(padişah olmak hariç) Bunun için başlıca iki şart

vardı: 1- Müslüman olmak, 2- Eğitim öğretim görmek.

Reaya içindeki müslüman olmayanların DEVŞİRME yoluyla müslümanlaştığını ve kapıkulu sistemi içinde

eğitimlerini tamamlayarak devletin önemli kadrolarında görev aldıklarını görüyoruz. Mesela 1453-1566

yılları arasında görev yapan 24 veziri azamın 20'si devşirmedir.

OSMANLI TOPLUMUNUN DİNİ YAPISI

Osmanlı Devletinde yönetime katılmayan, geçimini tarım ve sanayi alanında üretim yapmak ve

ticaretle uğraşmak yoluyla sağlayan ve devlete vergi veren halka REAYA deniliyordu. Reaya çeşitli

din,dil ve ırklara mensup topluluklardan oluşuyordu.

Osmanlı Devletinde Millet kavramı günümüzdeki anlamından farklıydı. Aynı din ve mezhepten gelen

topluluklar bir "millet" sayılıyordu. Buna göre Müslümanlardan başka 3 temel millet daha vardı:

Ortodokslar, Ermeniler ve Yahudiler

1- Müslümanlar: Türkler, Araplar, Acemler, Boşnaklar ve Arnavutlar müslüman milletini

oluşturuyorlardı.

2- Ortodokslar: Ortodoksların devletle ilişkileri FENER PATRİKHANESİ ve PATRİK tarafından

yürütülüyordu. Patrik "vezir" seviyesindeydi. Seçimle ve padişahın onayı ile başa geçiyordu.

3- Ermeniler: "Monofizm" denilen bir öğretiyi benimsemişlerdi. Ortodoks kilisesi tarafından

dinsizlikle suçlanıyorlardı. Ayrı bir patrikliği bulunmaktaydı.

4- Yahudiler: Osmanlı nüfusu içinde sayıları pek fazla olmayan Musevilere (% 1) bir millet olarak

örgütlenme imkanı tanınmıştı. Bunlar ticaret, bankacılık gibi işlerle uğraştıkları için kısa

zamanda zenginleştiler. Musevilerin devletle ilgili işlerinden İstanbul'daki

"hahambaşı" sorumluydu.

OSMANLILARDA MİLLET SİSTEMİNİN DEĞİŞMESİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLER:

1)- Rusya'nın 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla Osmanlı Ortodokslarının KORUYUCUSU olarak ortaya

çıkması ve Osmanlıların iç işlerine karışması

2)- Fransız ihtilalinin Osmanlı ülkesinda yaşayan Gayri müslim toplumlarda MİLLİYETÇİLİK duygusunu

uyandırması, batılı devletlerinde milliyetçilik hareketlerini desteklemesi

3)- Batılı Devletlerin sık sık Osmanlının iç işlerine müdahale etmesi sonucu Osmanlı Devletinin

Tanzimat ve Islahat Fermanıyla, Meşrutiyeti ilan etmesi

Tanzimat Fermanıyla (1839) gayri müslim tebaaya geniş haklar verilerek, yurttaşlar arasında her

türlü ayrım yasaklandı. Eyaletlerde kurulan meclislere gayri müslimlerde katıldı.

Avrupa Devletlerinin hırıstiyanlara verilen hakların genişletilmesi konusundaki baskıları sonucu,

Kırım Savaşından sonra "Islahat Fermanı" ilan edildi(1856).

Islahat Fermanıyla hırıstiyanlar askerlik hizmetine, okullara ve memurluklara alınacaktı. Harac

vergisi kalkacaktı.

TANZİMAT VE ISLAHAT FERMANININ MİLLET SİSTEMİNE ETKİSİ:

Tanzimat ve Islahat Fermanıyla Hırıstiyanlara verilen haklar, Müslüman halk üzerinde hoşnutsuzluk

uyandırdı, hırıstiyanlar arasında da Milliyetçilik duygusunun daha da yayılmasına neden oldu. Gayri

müslimlerin devlete sadakati kalmadı.

YERLEŞİM DURUMUNA GÖRE OSMANLI TOPLUMU

A)-ŞEHİRLERDE YAŞAYANLAR: Osmanlı Devletinde şehirlerde yaşayan halkı mesleklerine göre 4 grupta

inceleyebiliriz:

1-Askeriler(Umera) 2-Tacirler(Tüccar) 3-Esnaf ve zanaatkarlar 4-Diğer gruplar

1- ASKERîLER: Osmanlı şehirlerinde seyfiye, ilmiye ve kalemiyeden bir çok görevli bulunurdu.Bu

görevlilere "Askeriler" yada "Ümera" denirdi.Askerî(yönetenler) ve Reâya(yönetilenler)

arasındaki tek belirleyici fark askerîlerin vergi vermemesi, reâyanın ise vergi vermesiydi.

2)-TACîRLER(Tüccar): Tüccarlar niteliklerine göre üç gruba ayrılmışlardı:

a)- Sermayedar:Bunlar çoğunlukla bir malı ucuz ve bol bulunduğu dönemda alır ve fiat

yükseldiğinde satarak kar ederlerdi.

b)- Taciri Seffar: Bunlar bir malı ucuz olan bölgeden alarak,pahalı olan bölgeye

getirerek satarlardı.

c)- Örgütlenmiş Tüccar: Belli bir yerde mal gönderebileceği güvenilir temsilcileri

olan tüccarlar.

3)- ESNAF VE ZANAATKARLAR :

AHİLİK TEŞKİLATI: Anadolu'da 13. yüzyılda yayılmış olan esnaf, zanaatkâr ve işçileri toplayan

teşkilattır. Anadolu Selçuklu Devletinin sosyal düzeninin sağlanmasında ve Osmanlı devletinin

kuruluşunda etkili olan ahîlik teşkilatı dinî, ahlakî, sosyal ve ekonomik bir nitelik

taşıyordu. Ahîlikte her mesleğin bir pîri ve pîr çevresinde toplanan meslek sahipleri vardı. Bu

meslek sahiplerinin güven, doğruluk, tövbe ve hidayet gibi kurallara uyma zorunluluğu vardı.

LONCA TEŞKİLATI: Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen teşkilatlara sahiptiler. Her

esnaf muhakkak bir loncaya kayıtlı olur, loncasının koruması ve denetimi altında bulunurdu.

Bugünkü tabipler odası, mimarlar odası, şoförler cemiyeti gibi... Dükkan açma hakkına GEDİK

denilirdi. Gedik'e sahip olmak için çıraklık, kalfalık yapıp, ustalık belgesini almak

gerekirdi.

Loncaların başlıca görevleri şunlardı:

1- Üye sayısını, üretilen malların kalitesini,fiyatını belirlemek

2- Esnaf arasındaki haksız rekabeti önlemek,

3- Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek,

4- Üyelerine kredi vermek.

Her loncada yaşlılardan meydana gelen 6 kişilik bir "ustalar kurulu" vardı. Bunların en

yaşlısı başkan olur ve ŞEYH adını alırdı.

Şeyh: Çıraklık ve ustalık törenlerini yönetir ve cezaların uygulanmasını sağlardı.

Kethüda: Loncayı dışarda temsil eder, hükümetle ilişkileri düzenlerdi.

Nakib: Şeyhi temsil eder,esnafla şeyh arasında aracılık yapardı.

Yiğitbaşı: Disiplin işleri ve esnafa hammadde dağıtımını yapardı.

Ehl-i Hibre: İki kişiydiler. Mesleğin sırlarını bilen, malların kalitesi bildiren, fiyat

belirleyen uzman. (Bilirkişi)

Bu 6 kişiden oluşan Lonca kurulunun dışında Lonca teşkilatıyla ilgili devlet görevlileri de

vardı;Bunlar:

Kadı: Lonca birliklerinin en üst makamıydı. Esnaf arasındaki anlaşmazlıkları çözümler ve

yukarıda belirtilen altı kişilik kurulun seçilmesini onaylar veya görevden alırdı.

Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardı.Satılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi.(zabıta)

Esnafı a)- Üreticiler b)- Hizmet erbabı olarak ikiye ayırabiliriz.

a)-Üreticiler: Hammaddeyi işleyerek, işlenmiş madde haline getiren esnaflardır. Örneğin:

Bakırcı, kılıççı, fırıncı, demirci gibi...

b)-Hizmet Erbabı: Toplum için gerekli bir hizmeti yapan esnaftır. Örneğin: Berberler, hammallar

gibi...

4)- DİĞER GRUPLAR: Osmanlı şehirlerinde Askerîler, tacîrler ve esnaflardan başka meslek ve toplum

grupları da vardı. Bunların başlıcaları; yabancı tüccarlar, seyyahlar, yabancı ülke

temsilcileri, köyden kente göç etmiş işşizler, seyyar satıcılardır

B)- KÖYLERDE YAŞAYANLAR:

Köylerde yaşayanları şöyle gruplayabiliriz:

1)- Çiftçiler: Bunlar dirlik sahiplerinden veya devletten aldıkları 50-150 dönüm arasında

ÇİFTLİK denilen toprakları işlerlerdi. Ürün vergisi olarak "Öşür" veya "harac"

vergisini öder, toprak vergisi olarak da ÇİFT RESMİ'ni verirlerdi.Üç yıl toprağını ekmeyen

veya terkeden çiftçinin toprağı başkasına verilirdi. Bu takdirde bu kişiden ÇİFTBOZAN AKÇESİ

adıyla bir vergi alınırdı.

2)- Tımar Beyleri: Köylerde yaşayan beyler, çiftçinin denetimini yapar, güvenliği sağlarlardı.

3)- Muaflar: Köylüler arasında hiç vergi vermeyen veya çok az verenlere " MUAF " denirdi.

Derbentçiler, emekli sipahiler, kalelerde görev yapanlar, din görevlileri, ilim adamları

muaflar içinde yer alıyordu.

C)- GÖÇEBELER (KONARGÖÇERLER):

Türk oymaklarının başındakilere BEY, Arap aşiretlerinin başındakilere ŞEYH adı veriliyordu.

Bunların devletle ilgili işlerini KETHÜDA denilen yardımcıları yürütürdü. Hayvancılıkla uğraşan

konargöçerler, devlete hayvan veya sürü başına AĞIL RESMî denilen bir vergi öderlerdi.

OSMANLI EKONOMİSİ

OSMANLI EKONOMİSİNİN TABİİ KAYNAKLARI:

1)- İNSAN : Osmanlı devletinde son yıllara gelinceye dek bugünkü anlamda bir nüfus sayımı

yapılmamıştı. İlk nüfus sayımı 1831'de II.MAHMUT döneminde yapıldı. Osmanlı Devleti'nin bundan

önceki dönemlerine ait nüfus bilgilerini ise Tahrîr defterlerinden öğreniyoruz.

TAHRîR DEFTERLERİ: Bir yer fethedildiğinde ya da belirli aralıklarla kaza ve sancakların vergi

yükümlüsü "erkek nüfusunu" ve bunların ödeyeceği vergi miktarını saptamak amacıyla "TAHRîR"

denilen bir sayım yapılırdı. Tahrir defterlerini "Nişancı" tutar, bir örneği de Eyalette

saklanırdı.

2)- TOPRAK : Osmanlı Devletinde ekonominin en önemli kaynağı topraktı.

OSMANLILARDA TOPRAK SİSTEM

A)- MİRî ARAZİ B)- MÜLK ARAZİ C)-VAKIF ARAZİ

1)- Havass-ı Hümayun toprakları

2)- Paşmaklık toprakları 1)- Öşür Topraklar

3)- Malikâne toprakları 2)- Haraci Topraklar

4)- Yurtluk ve Ocaklık Toprakları

5)- Dirlik Toprakları

a)- Has

b)- Zeamet

c)- Tımar

A)- MİRî ARAZİ: Mülkiyeti devlete ait olan topraklardır. Mirî toprakların başlıcaları şunlardır:

1)- Havass-ı Hümayun Toprakları: Gelirleri doğrudan doğruya devlet hazinesine giren topraklar

olup, mukataa ve iltizam yoluyla yönetilirdi.

2)- Paşmaklık toprakları: Gelirleri padişah kızlarına ve ailelerin bırakılan topraklardı.

3)- Malikâne toprakları: Devlet adamlarına hizmetleri karşılığı mülk olarak verilen

topraklardı.

4)- Yurtluk ve Ocaklık Toprakları: Fetih sırasında bazı kumandanlara, hizmetlerine karşılık

olmak üzere verilen topraklardır.

5)- Dirlik (Tımar)Toprakları: Vergi geliri, devlet adamlarına ve askerlere hizmet veya maaş

karşılığı verilen topraklardır. Dirlik sahibi, toplanan verginin maaş olarak ayrılan

"Kılıç hakkı" olarak ayrılan bölümünden geriye kalanla CEBELÜ denilen tam teçhiatlı asker

yetiştirirdi. Dirlik topraklar üçe ayrılırdı: a)- Has b)- Zeamet c)- Tımar

B)- MÜLK ARAZİ: Mülkiyeti kişilere ait topraklardır. İki bölümde incelenebilir:

1)- Öşriyye (öşür topraklar): Bu topraklar, fethedildiği zaman MÜSLÜMANLARA verilmiş veya

fethedildiğinde müslümanlara ait olan topraklardır. Bu gibi topraklar sahiplerinin malı

olup, dilediği gibi kullanırlar, satabilirler, vakfedebilirler yada çocuklarına miras

olarak bırakabilirlerdi. Bu toprakların sahipleri arazi vergisi olarak ÇİFT RESMİ, ürün

vergisi olarak da "ÖŞÜR" vergisini verirlerdi.

2)- Haraciye (Haracî topraklar): Bu topraklar bir yerin fethinden sonra GAYRî MÜSLİM halkın

elinde bırakılan,onlara mülk olarak verilen topraklardır. Sahipleri, dilediği gibi

kullanırlar,satabilirler, vakfedebilirler yada çocuklarına miras olarak bırakabilirlerdi.

Bu toprakların sahipleri arazi vergisi olarak HARAC-I MUVAZZAF ürün vergisi olarak da

HARAC-I MUKASSEM vergisini verirlerdi.

C)- VAKIF ARAZİ: Gelirleri kişiler ya da devlet tarafından hayır kurumlarına bırakılan

topraklardı.

TOPRAK SİSTEMİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:

1)- Tımar sisteminin bozulmasıyla, "Dirlik topraklar" MİRî MUKATAA'ya çevrilerek, yani gelirleri

hazineye devredilerek, peşin alınan bir bedel karşılığı üç yıllığına "İltizam"a verilmeye

başlandı.

NOT: Mültezîm denen iltizam sahipleri daha fazla vergi toplamak için halka baskı

yapmışlardır. Bu durum "Celali isyanlarına" veya vergisini ödeyemeyen köylünün toprağını

terk ederek büyük şehirlere göç etmesine neden olmuştur.

2)- Devletin artan masraflarının karşılanması için Mukataalar mültezîmlere üç yıllık dönemler için

değil, ömür boyu verilmeye başlandı. Bu sisteme MALİKANE USULÜ denilir. (1695'te)

3)- "Malikane usulüyle" sağlanan gelirlerde yetmeyince, bu defa Mukataaların yıllık kârları paylara

ayrılarak satılmaya başladı. Bu usule de ESHAM USULÜ denilmiştir. (1775)

4)- Tımar ve zeâmet sistemi II.Mahmut zamanında kaldırılarak başta valiler olmak üzere devlet

memurları memurları maaşa bağlanmıştır.

5)- 1854'te "Arazi kanunnamesi" ile MÜLKİYET sistemine geçilerek, uzun süre bir toprağı kullananlar

o toprağın sahibi olmuşlardır. (Zilliyet)

6)- 1858'de çıkarılan bir başka "arazi kanunu" ile tarım ürünlerinden alınan çeşitli vergiler

kaldırılarak, tek vergi olarak "AŞAR" vergisi yürürlükte tutuldu.

AYAN VE EŞRAF: Şehirlerin, köylerin, aşiretlerin ileri gelenlerine "Ayân ve eşraf" denilirdi. Bu

kişiler bulundukları yerlerde en etkili ve zengin kişilerdi.

AYAN VE EŞRAFIN GÜÇLENMESİNİN SEBEPLERİ:

1- Tımar topraklarının mukataaya çevrilmesiyle, bu toprakları iltizama alanlar genellikle "Ayânlar"

oldu. Böylelikle Dirlik sahiplerinin haklarına sahip olan âyânlar bulundukları yerleri yönetmeye

başladılar.

2)-Merkez teşkilatını bozulmasıyla "beylerbeyi" veya "sancak beyi" olarak atananlar makamlarına

gitmeyerek o eyalet yada sancaktaki âyânı MÜTESELLİM (vekil) olarak görevlendirmiştir. Ayanlar

böylelikle devlet gücünün temsilcisi durumuna gelince daha da güçlenmişlerdir.

NOT: II. Mahmut döneminde âyânlarla padişah arasında SENED-İ İTTİFAK diye bir belge imzalayarak

anlaşma yoluna gitmiştir. (1808)

OSMANLI EKONOMİSİNDE TARIM

Osmanlı ekonomisinin en önemli sektörü tarımdır. 17. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı devleti

tarım ürünleri bakımından kendine yeten bir ülkeydi. Ancak, zaman zaman karşılaşılan kuraklık, sel,

isyanlar, göçler,ve tımar sisteminin bozulması üretim kayıplarına neden olmuştur. Özellikle hububat,

bağ-bahçe ziraâti ön plandayken, 18. yüzyıldan itibaren Avrupa'da sanayinin gelişmesi doğrultusunda

tütün, pamuk gibi sanayi bitkilerinin üretimi önem kazanmıştır. Ayrıca Avrupa'nın tarım ürünü

ihtiyacı artınca Osmanlı Devletinde GEÇİMLİLİK düzeyde üretimden PAZAR EKONOMİSİ'nin ihtiyaçlarını

karşılayacak bir üretim düzeyine gelinmiştir.

OSMANLI EKONOMİSİNDE HAYVANCILIK

Hayvancılığın Osmanlı ekonomisine katkıları şunlardı:

1)-Tarım alanında : Toprakları ekmek için öküz, manda gibi hayvanlardan yararlanılıyordu.

2)-Gıda alanında : Etinden yağından,sütünden yararlanılıyordu.

3)-Sanayi alanında: Yünü ve derisi giyim, dokuma ve ayakkabı üretiminde hammadde olarak

kullanılıyordu.

4)-Ulaşım alanında: At,katır ,eşek gibi hayvanlar taşıma ve ulaştırmada kullanılıyordu.

5)-Maliye alanında: Hayvanlardan ve hayvansal ürünlerden alınan vergiler devletin başlıca

gelir kaynaklarını oluşturuyordu.

OSMANLI EKONOMİSİNDE MADENCİLİK

Osmanlı devleti'nde madenler iltizam olarak dağıtılırdı. Çıkartılan madenlerin çoğu ülke içinde

işlenemediğinden dışarıya ihraç edilirdi.

NOT: Osmanlılarda ilk madenin işletilmesi Osman Bey zamanındadır. Bilecik'in fethi ile buradaki

demir madeni işletilmiştir.

OSMANLI EKONOMİSİNDE SANAYİ

Osmanlı Devletinde sanayi kesimi esnaf birlikleri(Lonca) halinde teşkilatlanmıştı.Esnafın üretimi

elemeği-göznuruna dayanıyordu. Bu mevcut sanayi öncesi üretim başlangıçta ülke ihtiyaçlarını

karşılıyordu. Ankara'da sof, Bursa'da İpekçilik, Selanik'te çuhacılık, Bulgaristan'da aba

Kayseri,Manisa ve Tokat'ta dericilik(debbağlık) yaygındı. Ayrıca Osmanlı Devletinde savaş araç ve

gereçlerini üretmek için fabrika ve imalathaneler de kurulmuştu.

Bunlar:

Tersane (Gemi yapım yeri): ilk büyük Osmanlı tersanesi Yıldırım Bayezıt tarafından Gelibolu'da

yapıldı. Daha sonraki dönemlerde İstanbul, Sİnop,İzmit, Süveyş, Basra gibi sahillerde başka

tersaneler de kuruldu.

Tophane: İstanbul'un fethinden önce Edirne ve Bursa'da, fetihten sonra da İstanbul'da top döküm

tesisleri kuruldu.

Baruthane: İlk baruthane Gelibolu'da kuruldu.

AVRUPADAKİ EKONOMİK GELİŞMELERİN OSMANLI SANAYİİNE ETKİLERİ:

1)- Coğrafi keşiflerle zenginleşen Avrupalılar; artan tüketim eğilimlerini, elde ettikleri altın ve

gümüşle Osmanlı pazarlarından karşılayınca esnaf hammadde bulmakta zorlandı.

2)- Sanayii inkılâbı sonucu bol ve ucuz, üstelik kapitülasyonlar nedeniyle düşük gümrüklü Avrupa

mallarıyla Osmanlı esnafı rekabet edemedi.

NOT: Esnafı zorlayan başka bir konuda şehirlere göç eden köylünün,maaşları alan yeniçerilerin ve

diğer grupların esnaflığı yeni bir geçim yolu olarak görmesiydi. Bu durum esnaf

teşkilatlarının disiplinli yapısını bozmuş, artan esnaf sayısı geçimlerini iyice

zorlaştırmıştır.

OSMANLI DEVLETİNİN SANAYİİYİ GELİŞTİRMEK İÇİN ALDIĞI TEDBİRLER:

1)- Sanayi hammaddelerinin ihracını yasaklamıştır.

2)- Gelişmiş teknolojiyle yeni imalathaneler açmıştır.

3)- Islah-ı Sanayii Komisyonu kurarak, esnaf birliklerini canlandırmaya ve onları şirketleşmeye

çalışmıştır.

Osmanlı Devleti Tanzimat fermanıyla ülkenin kalkınması için yabancı sermayeden yararlanacağını

açıklamıştı. Bu yolla Osmanlı ülkesinde haberleşme ve ulaşımı geliştiren adımlar atılmıştır.

Kırım savaşı sırasında ilk defa TELGRAF hattı döşenmiştir. Yine yeni bir teknoloji olan

"demiryolu" Osmanlı ülkesine girmiştir. Verilen imtiyazlarla İngilizler Batı Anadolu hattını,

Almanlarda Bağdat Demiryolunu inşa etmişlerdir.

OSMANLILARDA TİCARET

ANADOLU'DA TİCARET YOLLARI:

1- Sağ Kol: İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol, Konya, Adana üzerinden Halep'e uanıyordu.

2- Orta Kol:İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol,Diyarbakır'a buradanda Musul ve Bağdat'a

kadar uzanıyordu.

3)-Sol Kol: İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol, Erzurum ve Kars'a uzanıyordu.

RUMELİ'DE TİCARET YOLLARI:

1- Sağ Kol: İstanbul'dan Bulgaristan, Eflak-Boğdan ve Erdel'e uzanıyordu.

2- Orta Kol: İstanbul'dan Edirne,Belgrad üzerinden Avrupa içlerine uzanıyordu.

3)-Sol Kol: İstanbul'dan Edirne, Selanik üzerinden Mora'ya uzanıyordu.

TİCARETLE İLGİLİ DEYİMLER:

Menzil : Yol üzerindeki konaklama noktaları denirdi.

Menzil Teşkilatı: Haberleşme TATAR denilen ulaklar tarafından yapılıyordu. Devlet habercilerin çabuk

gitmelerini sağlayacak dinlenmiş atları ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için

konaklama yerine yakın köy ve kasabalardaki bazı aileleri bu iş için

görevlendirirdi. Bu teşkilata "menzil teşkilatı" denirdi.

Derbentçi : Ana yolların, boğaz ve geçitlerin güvenliğinden sorumluydu.

Mekkâri Tâifesi : Yolcu ve mal taşıma işlerini meslek edinen esnaflara verilen ad.

OSMANLI TİCARET GELİRLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER:

1)- Ticaret yollarının değişmesi(Ümit Burnu)

2)- Kapitülasyonlar

3)- 1838 Balta Limanı Antlaşması

KAPİTÜLASYONLAR:

Kapitülasyon: Gümrük,Hukuk,ve ekonomik konularda verilen ayrıcalıklara denir. İlk ticari

imtiyazlar ORHAN BEY tarafından CENEVİZLİLER'e verildi.

İstanbul'un fethinden sonra Fatih "Ceneviz" ve "Venedikliler'e" ticarî imtiyazlar

tanıdı.

Kanuni Sultan Süleyman 1535' de Fransızlarla Osmanlıların "AHİDNAME", Fransızların

KAPİTÜLASYON dediği anlaşmayı yaptı.

NOT:Kanuni'nin amacı Şarlken'e karşı Fransa'yı yanına

çekerek, Avrupa hırıstiyan birliğini bölmekti.

NOT: Kapitülasyonlar I. Mahmut zamanında (1740) sürekli hale getirildi.

NOT: Kapitülasyonlar 24 Temmuz 1923'te LOZAN ANTLAŞMASI ile kaldırıldı.

BALTA LİMANI ANTLAŞMASI(1838): İngiltere ile II. Mahmut döneminde imzalanmıştır. Bu antlaşmayla

ihracattan alınan vergiler artırılırken (%12), İthalattan alınan vergiler azaltılıyordu (%5).

II. Mahmut'un bu antlaşmadan amacı Mehmet Ali Paşa'ya ve Rusya'ya karşı İngiltere'nin desteğini

kazanmaktı.

NOT: Balta Limanı Anlaşması'ndan sonra diğer devletlere de aynı haklar genişletilerek verilmiş ve

Osmanlı ülkesi Avrupa Devletlerinin bir "açık pazarı" haline gelmiştir.

DIŞ BORÇLAR

Osmanlı Devleti bütçe açıklarını kapamak için önce halka ek vergiler getirmiş,yeterli olmayınca

KAİME adı verilen hazine tahvillerini çıkarmıştı. Bu da yeterli olmayınca dış borca yönelmek zorunda

kalmıştı.

İlk Dış borç 1854 yılında KIRIM SAVAŞI sırasında İngiliz ve Fransız sarraflarından alındı. 20 yıl

gibi kısa bir sürede Osmanlı devleti Borç batağına saplandı.

1881'de yayınlanan ve adına MUHARREM KARARNAMESİ denilen bir kararnameyle iç ve dış borçlarının

ödenmesini DûYûN-I UMUMİYE (Genel Borçlar) denilen üyeleri alacaklı ülkeler tarafından seçilen bir

komisyona bıraktı. Osmanlı Devleti borçlarına karşılık tuz, tütün, ipek ve damga vergilerini karşılık

olarak gösterdi. Osmanlı Borçları meselesi LOZAN BARIŞ ANLAŞMASI ile

çözümlendi.

OSMANLILARDA MALİYE

PARA:

MADENİ PARALAR(SİKKELER)

Osmanlılar 19. yüzyıla kadar altın ve gümüş gibi değerli madenlerden yapılma paralar

kullanmışlardır. Bu madenlerden "DARPHANE"de kesilen yassı yuvarlak parçacıklara SİKKE

denilirdi. Bunların gümüşten olanına AKÇE, Altından olanına da SİKKE-i HASENE(Sultani) yada

"kırmızı" denilirdi.

İlk Osmanlı parası Osman Bey tarafından bastırıldı. Orhan Bey zamanında bastırılan gümüş

paraya "AKÇE" denildi. Fatih amanında basılan altın paraya da SULTANİ adı verildi.

Sikkelere bakır katılmasına AYAR denilirdi. Bu tip paralara KIRKIK AKÇE adı verilirdi.

Sonraki dönemlerde çeşitli isimlerde sikkeler piyasaya sürülmüştür.Bunlar GURUŞ,PARA, PUL,

METELİK, MECİDİYE dir.

KAĞIT PARA:

İlk kağıt para Sultan Abdülmecit döneminde basıldı. Hazine bonosu niteliğindeki bu paraya KAİME

denildi.

OSMANLI VERGİ SİSTEMİ

Osmanlı Devletinde vergiler 1-Şeri vergiler, 2- Örfi vergiler olmak üere ikiye ayrılıyordu:

1-ŞERİ VERGİLER: Bunların şeriatın emrettiği vergilerdi.

a)- Öşür: Müslümanlardan alınan toprak ürünü vergisidir. Elde edilen ürünün onda biri vergi

olarak alınırdı.

b)- Haraç: Müslüman olmayanlardan alınaaan vergiydi. ikiye ayrılıyordu:

1-Harac-ı Mukassem: Elde edilen üründen alınırdı.

2-Haracı Muvazzaf: Toprak vergisiydi.

c)- Cizye: Müslüman olmayan erkeklerden, askerlik görevi karşılığı alına vergidir.

d)- Ağnam: Hayvandan sayısına göre alınan vergi.

2- ÖRFİ VERGİLER: Padişahın iradesiyle konulan vergilerdi. Başlıcaları:

a)-Çift Resmi: Reayanın sipahiye ödediği toprak vergisi

b)-Çift bozan vergisi: Toprağını izinsiz olarak terkeden veya üç yıl üst üste ekmeyenlerden

alınan vergi.

c)-Avarız: Olağanüstü hallerde, divanın kararı ve padişahın emri ile toplanan vergilere

denirdi.


tisya
Şube Müdürü
06 Şubat 2008 10:01

genk Türk tarihi,osmanlı küktür v medeniyeti derken sıra türk ınkılabının gelişiminde(herkese Allah kolaylık versin)

18 YÜZYIL ISLAHATLARI

Lâle Devri Islahatları (1718 -1730)

Osmanlı tarihinde Pasarofça Antlaşması'ndan Pat¬rona Halil isyanına kadar geçen döneme Lale Dev¬ri denilmiştir. İsmini ünlü lâle bahçelerinden alan bu devri sade¬ce İstanbul ve etrafındaki önemli merkezler yaşayabilmiştir. Bu dönemde İstanbul'da saraylar, köşkler, park ve bahçeler yapılmıştır. Osmanlı Devleti'nde ilk kez bu dönemde Avrupa'nın üstünlüğü kabul edilerek Avrupa'daki yeniliklerden faydalanma yoluna gidilmiştir.

Lâle Devri'nde;

I İlk kez Avrupa'nın önemli merkezlerinde geçici elçilikler açıldı (Paris, Viyana, Moskova ve Le¬histan). Osmanlı Devleti, elçilikleri kurmakla; Avrupa'daki teknik, bilimsel ve sosyal gelişme¬leri takip etmeyi ve Avrupa devletlerinin politika¬larını öğrenmeyi amaçlamıştır.

Said Efendi ve İbrahim Müteferrika tarafından ilk Türk matbaası kuruldu (1727). İbrahim Müte¬ferrikamın evinde kurulan bu ilk Osmanlı matba¬asında dini kitaplar hariç, tarih, coğrafya ve edebiyata ait bazı kitaplar basılmıştır. Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügati adlı sözlüktür. Matbaa Avrupa'dan alınan ilk teknik yeniliktir.

Not: Osmanlı Devleti'nde ilk matbaa, II. Bayezid döne¬minde gayrimüslimler tarafından İstanbul'da kurul¬du. Fakat hattatlığın çok gelişmiş ve yaygın bir meslek olması nedeniyle Müslümanlar o dönemde matbaaya ilgi duymadılar. Osmanlı Devleti hattatla¬rı mağdur etmemek amacıyla önceleri matbaada dini kitapların basımını yasaklamıştır.

Yeniçerilerden oluşturulan bir itfaiye örgütü (Tulumbacılar) kurulmuştur.

Yalova'da bir kâğıt imalathanesi, İstanbul'da ku¬maş ve çini imalathanesi açılmıştır.

İlk defa çiçek hastalığı için aşı bulunmuştur.

Doğu klâsiklerinden bazı eserler Türkçeye ter¬cüme edilmiş, kütüphaneler açılmış, resim, min¬yatür, edebiyat ve az da olsa bilim alanında ge¬lişmeler gözlenmiştir.

Avrupa'dan Rokoko ve Barok tarzı mimari ör¬nek alınarak çeşitli eserler yapılmıştır.

Not: Lâle Devri ıslahatları Avrupa'nın etkisiyle yapılan ilk esaslı ıslahat hareketleridir. Bilim, teknik, sanat ve kültürel alanlarda ıslahat yapılmış, askeri alanda ıs¬lahat yapılmamıştır. Osmanlı mimarisinin Avrupa mimarisinin etkisinde kalması sonucunda sivil mi¬mari ön plana çıkmıştır.

Lâle Devri'nde yapılan eğlenceler ve israf fakir hal¬kın tepkisine yol açtı. Sadrazam Nevşehirli İbra¬him Paşa'nın yakınlarını önemli mevkilere getirme¬si ve İran'la yapılan savaşlarda başarısız olunması, Patrona Halil isyanının çıkmasına yol açmıştır (1730). Halkın yanında bir kısım askerler de isyana katıldılar. Birçok bahçe ve köşkü yerle bir eden is¬yancılar, matbaaya dokunmadılar. Bu durum hal¬kın yeniliklere karşı olmadığını gösterir.

I. Mahmut Dönemi Islahatları (1730 -1754)

Patrona Halil isyanından sonra devlet işleri alt üst oldu. I. Mahmut padişah olduktan sonra asilerin elebaşlarını ortadan kaldırdı.

I. Mahmut, ıslahatların yapılmasını Fransız asıllı Humbaracı Ahmet Paşa'ya (Kont dö Boneval) vermiştir.

Humbaracı Ahmet Paşa;

Osmanlı ordusundaki Humbaracı ve Topçu sını¬fını ıslah etmiştir.

Ordunun ıslahı için raporlar hazırlamıştır.

Subay yetiştirmek amacıyla Kara Mühendishanesi'ni kurmuş (1734), böylece Osmanlı Dev¬leti, Avrupa tarzında ilk teknik okulu askeri alanda açmıştır. Bu durum, yapılan yeniliklerin bilimsel gelişmelerle takviye edilmesinin amaç¬landığını göstermektedir.

Üsküdar?da askeri mühendis yetiştirmek için Hendesehane adıyla bir askeri okul kurulmuştur (1734)

Emrindeki kıtaları Avrupa ordularının düzenine göre örgütlemiş; orduyu bölük, tabur ve alay gi¬bi bölümlere ayırmıştır.

Osmanlı Devleti'nde Avrupa tarzında askeri ıslahat¬lar ilk kez bu dönemde başlamıştır. Bu ıslahatların etkisiyle Osmanlı ordusu, 1736 ? 1739 Osmanlı -Rus ve Avusturya Savaşlarını kazanarak büyük bir başarı elde etmiştir. Bu durum Humbaracı Ahmet Paşa'nın yaptığı ıslahatların başarılı olduğuna kanıt gösterilebilir.

III. Mustafa Dönemi Islahatları (1757- 1774)

I. Mahmut'tan sonra Osmanlı tahtına geçen III. Os¬man zamanında kayda değer bir ıslahat yapılmadı. III. Mustafa tahta çıktıktan sonra Avrupa tarzında ıs¬lahatların yapılmasına önem vermiştir. Bu dönemin ıslahatlarını Sadrazam Koca Ragıp Paşa ve Baron de Tot yapmıştır.

III. Mustafa döneminde,

Lüzumsuz masraflar kesilmiş, maliyede ıslahat yapılarak devletin gelirleri artırılmaya çalışılmıştır.

Fransızcadan matematik ve astronomiyle ilgili kitaplar tercüme edilmiştir.

Topçu ve istihkâm askerleri ıslah edilmiş, Sürat Topçu Ocağı kurulmuş ve Avrupa tarzında as¬ker yetiştirilmiştir.

Çeşme faciasından sonra tersane ıslah edilerek yeni bir donanma kuruldu. Ayrıca deniz subayı yetiştirmek amacıyla Mühendishane-i Bahri-i Humayün (Deniz Mühendishanesi) kurulmuştur (1773).

Mali alanda düzenleme yapılmış, iç borçlanma sistemi (esham) uygulanmıştır.

Not: 1775 yılında yürürlüğe konan "esham" uygulama¬sı bir iç borçlanma türü olarak yorumlanabilir. Bu uygulama, büyük mukataa gelirlerinin halka satıl¬ması demekti ve gelir ortaklığına benziyordu. Esha¬mın kişiler arasında değişimi serbestti, ancak ver¬giye tabiydi.

I. Abdülhamit Dönemi Islahatları (1774-1789)

1768 ? 1774 Osmanlı - Rus savaşlarında Osmanlı Devleti'nin mağlup olması ve Küçük Kaynarca Ant¬laşması ile ağır şartların kabul edilmesi, yapılan ıs¬lahatların yetersiz olduğunu ortaya çıkarmıştır.

I. Abdülhamit yabancı danışmanlar getirerek ısla¬hatlara devam etti. I. Abdülhamit yabancı danış¬manların Müslüman olmaları ve Osmanlı kıyafetlerini giymeleri şartını kaldırarak bu konuda yapılacak ıslahatları başlatan ilk padişah ol¬muştur.

Devrin ileri gelen ıslahatçı devlet adamları Halil Hamit Paşa ve Cezayirli Hasan Paşa'dır.

I. Abdülhamit döneminde,

Sürat Topçu Ocağı genişletilerek mevcudu artı¬rılmıştır.

İstihkâm Okulu açılmış, Lağımcı ve Humbaracı ocaklarının gelişmesi sağlanmıştır. Kara ve De¬niz kuvvetlerini ıslah etmek için Avrupa'dan çok sayıda mühendis ve uzman getirilmiştir. Haliç, Karadeniz ve Ege'de yeni tersaneler açılarak modern gemiler yapılmıştır.

Maliyenin düzeltilmesi için çalışmalar yapılmış¬tır. Bu amaç doğrultusunda yeniçerilerin sayımı yapılmış, tımar sisteminde düzenlemeye gidil¬miş ve ulufe alım satımı yasaklanmıştır.

III SELİM DÖNEMİ (1789 -1807)

III. Selim Dönemi önemli Siyasi Olayları

Osmanlı Avusturya Savaşları ve Ziştovi Antlaşması (1791)

Osmanlı ? Rus savaşı ve Yaş Antlaşması (1792)

Napolyonun Mısır?ı işgali (1798) ve Fransızlarla imzalanan El Ariş Antlaşması ile Mısır?ın Osmanlı hâkimiyetine geçmesi

III. Selim Dönemi Islahatları

1787 -1792 Osmanlı - Rus ve Avusturya savaşların¬da Osmanlı ordusunun özellikle yeniçerilerin yeter¬sizliği görülmüştü. III. Selim, Ziştovi ve Yaş Antlaş¬masıyla (1792) sağlanan barış ortamından faydala¬narak ıslahatlara başladı. İleri gelen devlet adamla¬rından raporlar aldı. III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar oluş¬turmuştur.

III. Selim döneminde,

Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçe¬rilerden seçilen ve Anadolu'dan getirilen asker¬lerden kurulmuş ve Avrupa tarzında eğitilmiştir. Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit Ha¬zinesi tarafından karşılanmıştır.

Mühendishane-i Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) adlı askeri okul açılmıştır.

Avrupa'daki gelişmeleri takip etmek ve Osman¬lı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa'nın önemli merkezlerinde sü¬rekli elçilikler kurulmuştur. Bu durum Avrupa devletleriyle diplomatik ilişkilere eskisinden daha fazla önem verildiğini gösterir.

Paranın değeri korunmaya çalışılarak yerli malların kullanımı özendirilmiştir.

İlmiye sınıfının ıslahı için çalışılmış, kadıların gö¬rev yerlerine gitmeleri sağlanmıştır.

Yeni kitaplar tercüme edilmiş, Fransızca devle¬tin ilk resmi yabancı dili haline getirilmiştir.

Vezirlerin sayısı ve görev süreleri yeniden belir¬lenmiştir.

Anadolu ve Rumeli yirmi sekiz eyalete ayrılmış¬tır.

Yeniçerilerin sayısı azaltılarak eğitim zorunlulu¬ğu getirilmiştir. Avrupa'dan getirilen askeri uz¬manların çalışmalarıyla topçu, humbaracı ve la¬ğımcı ocakları ordunun teknik sınıfı olarak yeni¬den düzenlenmiştir.

Donanmaya önem verilerek tersane ıslah edil¬miştir.

III. Selim dönemi ıslahatları Kabakçı Mustafa İsya¬nı ile sona ermiştir (1807).

Not: III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar; ye¬niçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit hazinesi için konulan vergi¬lerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gi¬bi nedenlerden dolayı başarılı olamamıştır.

XVIII. Yüzyıl Islahatlarının Genel Özellikleri

Osmanlı Devleti, Avrupa'nın gerisinde kaldığını anlamış ve Avrupa'yı örnek alarak yenilikler yapmıştır.

Islahatlar padişah ve devlet adamları tarafından yapılmış, halkın ıslahatlar konusunda bir isteği ve desteği olmamıştır.

Savaşların yenilgiyle sonuçlanması ve toprak kayıplarının devam etmesi, ıslahatların askeri alanda yoğunlaşmasına neden olmuştur.

Islahatlar, gösterilen tepkiler yüzünden (özellik¬le yeniçerilerin) devamlı olmamıştır.

İlk defa Avrupa'dan getirilen uzmanlardan ya¬rarlanılmıştır.

XVII. Yüzyıl ıslahatlarına göre daha esaslı ısla¬hatlar yapılmıştır. Ancak ıslahatlarla amaçlanan hedefler gerçekleştirilememiş ve devlet çökün¬tüden kurtarılamamıştır.

19. YÜZYIL ISLAHATLARI

Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda,

Merkezi otoriteyi güçlendirmek

Askeri alanda yenilikler yaparak toprak kaybını önlemek

Ulusçuluk akımının yaygınlaşmasından sonra azınlıkların imparatorluktan ayrılmalarını engel¬lemek

Avrupa'daki gelişmeler paralelinde imparatorlu¬ğun modernleşmesini ve demokratikleşmesini sağlamak

Ekonomik sorunları çözmek

Avrupalı devletlerin desteğini sağlamak

amaçları ile değişik alanlarda yenilikler yapmıştır.

II. MAHMUT DÖNEMİ (1808-1839)

II. Mahmut Dönemi Önemli Siyasi Olayları

1806?1812 Osmanlı-Rus Savaşı ve Bükreş Antlaşmasının imzalanması (1812).(Bu antlaşma ile Sırplara ayrıcalıklar verilmiştir)

1828?1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması?nın imzalanması (1829). (Bu antlaşma ile Rumlara bağımsızlık, Sırplara ise özerklik verilmiştir)

Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa?nın isyanı. 1833 Kütahya Antlaşması ile Ruslarla Hünkâr İskelesi Antlaşması?nın imzalanması

II MAHMUT DÖNEMİ YENİLİKLERİ

Sened-i İttifak (1808)

Bu senet II. Mahmut ile ayanlar arasında imza¬lanmıştır.

Not: Bir bölgenin, şehrin, kasabanın ileri gelenlerine ayan denirdi. Osmanlı Devleti'nde yönetim ile şehir halkı arasında ilişkiler ayanlar aracılığıyla kurulur¬du.

Ayanlar şehrin en nüfuzlu ve zengin kişileriydi. Bun¬ların çoğunluğunu görevini kötüye kullanarak yük¬selen mahalli memurlar ve bölgede görev yapmış kapıkulları oluşturuyordu. Bunların en meşhurları Karaosmanoğulları, Çapanoğulları, Tekeoğulları, Caniklizade ve Tepedelenli Ali Paşa'dır.

Ayanlarla II. Mahmut arasında Sened-i İttifak'ın ya¬pılmasında Alemdar Mustafa Paşa önemli rol oy¬namıştır. Osmanlı Devleti, Sened-i İttifak'la ayanla¬rı merkeze bağlayıp, devletin eyaletler üzerindeki etkisini güçlendirmeyi ve ıslahatların başarılı olma¬sını amaçlamıştır.

Yorum: Sened-i İttifak;

Padişahın yetkilerini sınırlandırmış ve padişahın ilk defa kendi otoritesi yanında bir güç olarak ayanları kabul etmesine ortam hazırlamıştır.

Osmanlı Devleti'nin ayanlara söz geçiremeyecek kadar zayıfladığını ortaya çıkarmıştır.

Bazı tarihçilere göre Osmanlı Devleti'nin Magna Charta'sı, bazılarına göre de anayasal mo¬narşiye ilk adımı kabul edilmiştir.

Alemdar'ın ölümü ve merkezi otoritenin güçlenmesiyle unutulmuştur.

Askeri Alanda Yapılan Yenilikler

II. Mahmut'un padişahlığının ilk yıllarında sadrazam Alemdar Mustafa Paşa askerlik alanında bazı yeni¬likler yapmaya çalıştı. Nizam-ı Cedit'in yerine Sekban-ı Cedit ismiyle yeni bir ocak kurdu. Yeniçeri Ocağı'nda ıslahat yapılarak eğitim zorunlu tutuldu. Ulufe alım satımı yasaklandı.

Sekban-ı Cedit'in kısa sürede güçlenmesi yeniçeri¬leri telaşlandırdı. Ayaklanma çıkaran yeniçeriler, Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa'yı öldürdüler. Bu olaydan sonra yeniçerilerin isteğiyle Sekban-ı Cedit Ocağı kaldırıldı.

Sekban-ı Cedit'in kaldırılması yeniçerilerin şımar¬masına neden oldu. II. Mahmut yeniçerilerden Eş¬kinci adıyla yeni bir ocak kurdu. Bu ocak Avrupa tarzında eğitim yapacaktı. Yeniçeriler, "Eğitim iste¬meyiz" diyerek ayaklandılar. Buna karşılık halk, es¬naf, medrese öğrencileri, topçu birlikleri padişahın yanında toplanarak Yeniçeri Ocağı'nı kaldırdılar (1826) (Vaka-yı Hayriye).

Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasıyla,

Padişahın devlet yönetimindeki otoritesi yeni¬den güçlenmiştir.

Yeniliklere engel olan bir kurum ortadan kaldırılmıştır.

Bektaşilik tarikatı yasaklanmıştır.

Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından sonra yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla bölük, tabur, alay, şeklinde düzenlen yeni bir askeri teşki¬lat kuruldu. Bu ordu çağdaş nitelikli merkez ordusu olarak kuruldu.

Ayrıca; eyaletlerde tımarlı sipahilerin ortadan kalk¬masıyla doğan askeri boşluğu doldurmak için Redif Birlikleri (1834) ve Rumeli'de Müşirlikler ku¬ruldu (1836). Redif birlikleri Müşirliklere bağlan¬mıştır.

Yönetim Alanında Yapılan Yenilikler

XVIII. Yüzyıldan itibaren önemini kaybeden Di¬van örgütü kaldırılarak yerine bugünkü anlam¬da bakanlıklar (nazırlıklar) kuruldu (1826). Padişah, sadrazam ve şeyhülislamın elinde toplanan yetkiler nazırlar (bakanlar) arasında paylaştı¬rılmıştır.

Devlet memurları dahiliye ve hariciye diye ayrıl¬mış, tımar ve zeamet kaldırılarak devlet memur¬larına maaş bağlanmıştır. Bu uygulama ile merkezi otoritenin güçlendirilmesi amaçlan¬mıştır.

Görevden alınan veya ölen devlet adamlarının mal varlığına el koymak demek olan müsadere usulü kaldırılmıştır. Bu yenilikle devlet memur¬larının mal ve mülkü güvence altına alınmış¬tır.

Osmanlı uyruğundaki herkese tam bir din ve mezhep özgürlüğü tanınmıştır.

İller merkeze bağlanmış ve âyanlık kaldırılmıştır. Mahalle ve köylerde muhtarlıklar, şehirlerde ise posta ve polis teşkilatları kurulmuştur. Bu yeniliklerle merkezi otorite güçlendirilmeye çalışılmıştır.

Anadolu ve Rumeli'de askeri amaçlı ilk nüfus sayımı yapılmıştır (1831). Sadece erkeklerin sa¬yılması bu duruma kanıt olarak gösterilebilir.

Karantina servisleri kurulmuştur.

Kılık - kıyafet alanında değişiklik yapılmış, me¬murların fes ceket ve pantolon giymeleri kabul edilmiştir. Ancak halk kıyafet konusunda serbest bırakılmıştır.

Yurtdışı seyahatlerinde pasaport uygulaması getirilmiştir. Bu uygulama ile yurda giriş ve çı¬kışlar kontrol altına alınmıştır.

Çeşitli konularda teklifler hazırlamak ve kendilerine gönderilen sorunları incelemek üzere bazı meclisler kuruldu. Askeri konularda Dar-ı Şura-yı Askeri, adli konularda Meclis-i Vala-yı Ahkâmı Adliye, bürokraside Dar-ı Şura-yı Babıâli gibi meclisler çalışmaya başlamıştır.

Eğitim ye Kültür Alanlarında Yenilikler

II. Mahmut döneminde Batılılaşmaya ve kültürel faaliyetlere önem verilmiş, medreselerin yanın¬da Avrupa tarzında eğitim kurumları açılmıştır.

İstanbul'da ilköğretimin zorunlu hale getiril¬miştir (1824).

Yüksek öğretime öğrenci yetiştirmek için Rüşdiye (ortaokul) ve Mekteb-i Ulum-u Edebiye gibi orta dereceli okullar açılmıştır.

Devlet memuru yetiştirmek için Mekteb-i Maarif-i Adliye kurulmuştur.

Doktor yetiştirmek için Tıbhane-i Amire (1827), Cerrahhane (1832) ve Mekteb-i Şahane-i Tıbbiye (1839) açılmıştır

Mekteb-i Harbiye (Harp Okulu), Mızıka-i Hümayun (Bando Okulu) gibi askeri okullar açılmıştır.

Not: II. Mahmut döneminde Avrupa tarzında sivil okulla¬rın açılması, Osmanlı ülkesinde kültür çatışmasına neden olmuştur. Eğitimde doğan bu iki başlılık Cumhuriyet Dönemi'nde, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun çıkarılmasıyla ortadan kaldırılmıştır.

II. Mahmut döneminde yabancı dile büyük önem verilmiş ve yabancı dil bilen Müslüman çevirmenler yetiştirilmiştir.

Avrupaî tarz müzik serbest bırakılmıştır.

İlk defa bu dönemde Avrupa'ya öğrenci gönde¬rilmiştir.

Not: Avrupa tarzında okulların açılması, Avrupa'ya öğ¬renciler gönderilmesi, padişah ve devlet adamlarının Avrupa ziyaretleri, modern okulların açılması Osmanlı Devleti'nin Batı kültürleriyle etkileşimini artırmıştır.

Takvim-i Vekayi adıyla ilk resmi gazete çıkarılmış¬tır (1831). Bu gazeteyle halkın aydınlatılması, devle¬tin bütünlüğü ve devamı yönünde hükümet politikasının pekiştirilmesi, ıslahatların ve si¬yasal gelişmelerin anlatılması amaçlanmıştır. Yazı kadrosu devlet memurlarından oluşan ga¬zetenin tirajı 5.000'e ulaşmıştır. Devlet bu gaze¬teyle halkı yönlendirmeye çalışmıştır.

Ekonomi Alanında Yapılan Yenilikler

Yerli malların kullanılması teşvik edilmiş, Os¬manlı parasının dışarıya çıkışını önlemek için yabancı kumaştan elbise yapılması yasaklan¬mıştır.

Yeni kurulan ordunun elbise ve ayakkabı ihtiya¬cının karşılanması için Bakırköy'de bez, Eyüp'te iplik, İzmit'te çuha ve Beykoz'da deri fabrikaları kurulmuştur.

Osmanlı tüccarının yabancı tüccarlarla rekabet edebilmesi için gümrük vergilerinde kolaylık sağlanmıştır.

Ekonomik kalkınmada önemli rol oynayan yol yapımına önem verilmiştir.

Yorum: Ekonomik çalışmalara en büyük darbeyi 1838 Bal¬ta Limanı Antlaşması vurdu. Osmanlı Devleti, Mehmet Ali Paşa isyanına karşı destek bulabilmek için önce İngiltere, sonra da Fransa'ya önemli ta¬vizler verdi. Bu ticaret antlaşmasıyla yabancı tüc¬carlar, Osmanlı ülkesinde çok düşük vergi karşılı¬ğında ticaret yapmaya başladılar. Osmanlı tüccar¬ları yabancı tüccarlarla rekabet edemedi, ithalat ve ihracat arasındaki denge bozuldu. Böylece Os¬manlı pazarlarını Avrupa malları istilâ etti. 1838 Bal¬ta Limanı Antlaşması'yla Osmanlı Devleti, bağımsız dış ticaret politikasından vazgeçmiştir.

ABDÜLMECİT DÖNEMİ(1839-1861)

Tanzimat Fermanı'nın ilanından (1839) I. Meşruti¬yetin ilanına kadar geçen süreye Tanzimat Dönemi (1876) denir. Yenilik taraftarı Abdülmecit?in pa¬dişah olduğu bu dönemde Tanzimat ve Islahat Fer¬manları yayınlaşmıştır.

Osmanlı Devleti'nde yapılan ıslahatlar iki döneme ayrılır. Birinci dönem ıslahat hareketlerinde, Os¬manlı Devleti'nin kendi tarih ve kültürünün; ikinci dönem ıslahat hareketlerinde ise, Avrupa kültürü¬nün etkisi görülür. II. Mahmut, Tanzimat ve Meşruti¬yet dönemleri, ikinci dönem ıslahat hareketleri ara¬sında yer alır.

Abdülmecit Dönemi Siyasi Olayları:

Londra Konferansı ve Mısır sorununun çözümü (1840)

Londra Boğazlar Sözleşmesi (1841). (Boğazlar sorunu ilk kez devletlerarası bir konferansta görüşülerek çözümlenmiştir)

Kırım Savaşı (1853?1856) ve Paris Antlaşması?nın imzalanması(1856).

İlk kez bu dönemde İngiltere ve Fransa?dan dış borç alınmıştır (1854).

Tanzimat Fermanı (1839)

Tanzimat Fermanı, dönemin Dışişleri Bakanı Mus¬tafa Reşit Paşa tarafından hazırlanmıştır.

Bu fermanın hazırlanmasında;

Fransız İhtilali'nden etkilenen Osmanlı Devlet adamları ve aydınlarının, Avrupa ülkelerindeki yönetim anlayışını ve vatandaşlık haklarını ör¬nek alarak yenilik yapmak istemeleri

Osmanlı Devleti'nin varlığını kendi kuvvetiyle koruyamayacağını anlamasından sonra Avru¬palı devletlerin desteğini sağlamak istemesi

Rusya'nın Hıristiyan halka yeni haklar verilmesi için yaptığı baskıların önlenmek istenmesi, etkili olmuştur.

3 Kasım 1839'da ilan edilen Tanzimat Fermanı'nda başlıca şu esaslar yer almıştır:

Müslüman ve Hıristiyan bütün halkın ırz, na¬mus, can ve mal güvenliği devletin güvence¬si altında olacaktır.

Bu hüküm ile din ve mezhep ayrımı gözetil¬meksizin halka eşitlik ve devlet güvencesi veril¬miştir.

Vergiler herkesin gelirine göre düzenli bir şekilde toplanacaktır.

Bu hüküm ile Vergilerin toplanmasındaki eşitsizlik ve haksız¬lıklar ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır ve gelire göre vergi toplama yoluna gidilmiş, stan¬dart vergi oranlarından vazgeçilmiştir.

Askerlik işleri düzene konulacak, askere al¬ma ve terhis işlemleri sağlam esaslara bağ¬lanacaktır.

*Tanzimat Dönemi'nde askerlikte ocak usulü or¬tadan kaldırılmış, askerlik vatan görevi haline gelmiştir.

*Tanzimat Fermanı'ndan sonra askerlik süresi beş yıl olarak belirlenmiştir.

Not: Tanzimat Fermanı'yla bütün Osmanlı vatandaşları¬nın eşit sayılması ve askerlik işlerinin düzenlenme¬sinin karara bağlanması, gayrimüslimlerin askerlik yapmasını zorunlu hale getirmiştir. 10 Mayıs 1855'te bir kanun çıkarılarak, gayrimüslimlerin Müslü¬manlar gibi askerlik yapmaları kabul edilmiş ve ciz¬ye kaldırılmıştır. Bu durum gayrimüslimler arasında memnuniyetsizlik meydana getirince askerlik için bedel usulü getirilmiştir.

Mahkemeler açık olarak yapılacak ve hiç kimse haksız yere idam edilmeyecektir.

Bu hükme dayanarak; Tanzimat Fermanı'yla Osmanlı ülkesinde Avrupa hukuk kuralları geçerli olmaya başlamış ve padişahın yetkileri kanunlarla sınırlandırılmıştır, sonuçlarına ulaşılabilir.

Herkes mal ve mülküne sahip olacak, miras bırakabilecek ve müsadere kaldırılacaktır.

Bu hüküm ile mülkiyet hakkı devlet garantisi al¬tına alınmıştır. Böylece kişilerin sermaye biriki¬mine ortam hazırlanmıştır.

Rüşvet ve iltimas kaldırılacaktır.

Bu hüküm ile halkın devlete ve yöneticilere gü¬ven duyması sağlanmak istenmiştir.

Herkes kanun önünde eşit olacaktır.

Bu hüküm ile tüm Osmanlı vatandaşları arasın¬da eşitliğin sağlanması istenmiş, bu durum Os¬manlıcılık fikrine esas olmuştur.

Başta padişah olmak üzere herkes fermanın hükümlerine uymakla yükümlüdür.

Bu hüküm ile;

* İlk kez padişah kendi yetkilerini kendi sınırlan¬dırmıştır.

* Bu fermanın getirdiği en önemli yenilik, her gü¬cün üzerinde kanun gücünün olduğunun kabul edilmesidir.

Bundan sonra çıkarılacak kanunlar Tanzimat Fermanı'na aykırı olmayacaktır.

Tanzimat Fermanı Osmanlı ülkesinde anayasacılık hareketinin başlangıcı sayılmıştır.

Tanzimat Fermanı'nın Sonuçları

Tanzimat Fermanı kişisel özgürlükleri ve vatan¬daşlık haklarını genişletmiştir.

Tanzimat Dönemi'yle başlayan ıslahat hareket¬lerinde daha çok hukuk ve yönetim alanında ıs¬lahatlar yapıldı. Batının etkisiyle hazırlanan bu ferman, yapılacak ıslahatları da içermiştir.

Hukuk alanında ıslahatlarla yeni ticaret ve ceza kanunları ile yeni mahkemeler kurulmuştur. Tanzimat Dönemi'nde Şer'iye mahkemelerinin yanı sıra, azınlıkların Cemaat mahkemeleri, Konsolosluk mahkemeleri, Ticaret mahkemele¬ri ve Nizamiye mahkemeleri faaliyet göstermiş¬lerdir. Bu mahkemelerde birbirinden farklı kuralların uygulanması hukuk birliğini bozmuştur.

Tanzimat Fermanı, halkın isteğiyle değil, padi¬şahın tek taraflı bazı esasları devlet garantisine almasıyla ortaya çıkmıştır. Bu nedenle ferman halk arasında fazla anlaşılamadı. Fermanın an¬laşılması için Anadolu ve Rumeli'ye memurlar gönderildi. Bu dönemdeki gelişmelerin etkisiyle ilk Osmanlı aydın kadrosu yetişmiştir.

Padişah, bu fermanı kabul ederek kendi yetkile¬rini sınırlandırmıştır.

Batıyı daha iyi anlayan aydınlar yetişmiş ve ba¬tılılaşma hareketleri yoğunlaşmıştır.

Maarif Nezareti kurularak (1857) medreseler dışındaki bütün eğitim kurumları bu bakanlığa bağlan¬mıştır. Bu durum eğitim - öğretim alanında iki¬liklere neden olmuştur. Yine Tanzimat Döne¬mi'nde kız öğrencilerin eğitimi devletin so¬rumlulukları arasına girmiştir.

İlk banka bu dönemde kurulmuştur(Bank-ı Dersaadet, bu bankanın iflas etmesi üzerine Bankı Osmanî adlı banka kurulmuştur 1856)

Ceride-i Havadis, Tasvir-i Efkâr ve Tercüman-ı Ahval gazeteleri çıkarılmıştır. Bu durum halkın önemli gelişmelerinden haberdar olmasına, kültürel gelişmelerin hızlanmasına, okuma yazmanın önem kazanmasına ortam hazırla¬mıştır.

Islahat Fermanı (1856)

Tanzimat Fermanı'nın bir devamı ve Tanzimat ile başlayan ıslahatların bir aşaması olan Islahat Fer¬manı, İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı Devleti'ne baskısı sonucu ilan edilmiştir.

Islahat Fermanı'nın esasları Viyana'da yapılan top¬lantı sonunda Avusturya, İngiltere ve Fransa tarafın¬dan belirlenmiştir. Viyana görüşmeleri sırasında Müslüman ve Hıristiyan halk arasındaki farklılıkların padişahın fermanıyla ortadan kaldırılması kararlaş¬tırılmıştır.

Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlerin baskıları sonu¬cunda içişlerine karışılmasını önlemek amacıyla Is¬lahat Fermanı'nı hazırladı. Bu ferman Paris Antlaşması'nda yer almıştır.

1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanı'nın başlıca maddeleri şunlardır:

Din ve mezhep özgürlüğü sağlanacak, okul, kilise ve hastane gibi binalar tamir ve yeniden inşa edilebilecektir.

Bu hüküm ile Hıristiyanlara tam bir dini serbestiyet getirilmiş, açılan okullar milliyetçi isyanların artmasına neden olmuştur.

Hıristiyan ve Musevilere karşı küçük düşürü¬cü sözler ve deyimler kullanılmayacaktır.

Bu hüküm ile gayrimüslimlerin isyanlarının ön¬lenmesi ve Müslüman Hıristiyan çatışmasının or¬tadan kaldırılması amaçlanmıştır.

Hıristiyan ve Museviler devlet memuru olabi¬lecek, çeşitli okullara girebilecektir.

Bu hüküm ile Hıristiyanlarla Müslümanlar ara¬sındaki en önemli ayrılık giderilmiştir.

İşkence, dayak ve angarya kaldırılacaktır.

Vergiler herkesin gelirine göre toplanacak ve iltizam usulü kaldırılacaktır.

Askerlik için nakdi bedel kabul edilecektir.

Bu hüküm ile Hıristiyanlar para ödeyerek asker¬lik görevinden muaf tutulmuşlardır. Bu durum toplumsal eşitlik anlayışıyla bağdaşmaz.

Hıristiyanlar il meclislerine üye olabilecekler¬dir.

Bu hükümle, Hıristiyanların çoğunlukta olduğu yerlerde yerel yönetim Hıristiyanların denetimine geçti. Bu da devletin parçalanmasını hızlandır¬mıştır.

Yapılacak antlaşmalarla yabancı uyruklular vergilerini ödemek şartıyla mal ve mülk sahibi olabilecektir.

Bu hüküm ile yabancı sermayenin ülkede yatı¬rım yapmasına olanak sağlamıştır. Bu hakka sa¬hip olan yabancılar Osmanlı ülkesindeki etkin¬liklerini artırmışlardır.

Mahkemeler açık yapılacak, herkes kendi di¬nine göre yemin edecektir.

Patrikhanede yeni meclisler kurulacak, bu meclislerin aldığı kararlar Babıâli tarafından tasdik edildikten sonra yürürlüğe girecektir.

Bu hüküm ile Balkanlarda yeni Hıristiyan devlet¬lerin kurulmasına ortam hazırlanmıştır.

Tarım ve ticaret işleri düzenlenecek. Herkes şirket ve banka gibi ticari nitelikli kurumlar açabilecektir.

Islahat Fermanı'nın Sonuçları

Islahat Fermanı, Tanzimat Fermanı'ndaki hüküm¬leri teyit ve tekrar etmekle beraber onları geniş¬letmiş, özellikle Hıristiyan halka tanıdığı hakları ve sorumlulukları açıklığa kavuşturmuştur.

Gayrimüslimlere mahkemede şahitlik hakkı ve¬rilmiş, cizye ve haraç kaldırılmıştır.

Din ve vicdan hürriyeti devlet güvencesi altına alınmıştır. Bu konudaki hükümlerden bir kısmı, zamanın Avrupa devletlerinin çoğunda henüz gerçekleşmemişti.

Islahat Fermanı'nın ilan edildiği 1856 tarihlerin¬de Avrupa devletlerinde din ve ırk ayrımına da¬yalı hukuksal düzenlemeler devam etmiştir.

Hıristiyan halkın askerlik görevini ne şekilde ya¬pacağı açığa kavuşturulmuştur.

Islahat Fermanı, bağımsız iç siyaseti engelle¬miş, yapılan ıslahatların başarısızlıkla sonuçlan¬masına neden olmuş, Avrupalı devletlerin mü¬dahalesine yol açmıştır.

Not: Islahat Fermanı'nın uygulanmasıyla bütün toplu¬lukları din, dil, ırk farkı gözetmeksizin kaynaştırmak ve yeni bir Osmanlı toplumunun meydana getiril¬mesi amaçlanmıştır.

ABDÜLAZİZ DÖNEMİ (1861-1876)

Abdülaziz Dönemi Önemli Siyasi Olayları:

Bu dönemde hiç savaş olmamıştır.

Abdülaziz Avrupa?ya giden ilk Osmanlı padişahı ve Yavuz?dan sonra Mısır?ı ziyaret eden tek Osmanlı hükümdarıdır.

Devletin en ağır borcu bu dönemde alınmıştır

Abdülaziz Dönemi Islahatları

Abdülaziz döneminde Mekteb-i Mülkiye-i Tıbbi¬ye, Eczacılık Okulu, Kaptan ve Çarkçı Mektebi ile Darülmuallimat (kız öğretmen okulu) öğreti¬me başladı. Yetim Müslüman çocuklar için Darüşşafaka açıldı. 1869'da Maarif-i Umumiye Ni¬zamnamesi (genel eğitim tüzüğü) kabul edile¬rek öğretim kademeleri sıbyan, rüştiye, idadi, sultani ve darülfünun olarak planlandı.

Yeni yasaları bildiren Düstur dergisi yayınlan¬maya başlandı.

Bahriye Nezareti kuruldu. Büyük ve modern bir donanma oluşturuldu. Deniz Ticaret Kanunu çı¬karıldı.

Mecelle adı verilen bir medeni kanun hazırlan¬dı. Mecelle II. Abdülhamit döneminde yürürlüğe girmiştir.

II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ (1876-1909)

II. Abdülhamit Döneminin Önemli Siyasi Olayları:

1877?1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile Ayestefanos(1878) ve Berlin Antlaşmalarının imzalanması (13 Temmuz 1878).

Kıbrıs?ın İngiliz Yönetimine bırakılması(4 Haziran 1878).

Tunus?un Fransızlar tarafından işgali (1881)

Mısır?ın İngilizler tarafından işgali (1882)

Bulgaristan?ın bağımsızlığını ilan etmesi (1908)

Yunanistan?ın Girit?i topraklarına katması (1908)

Duyunu Umumiye idaresi?nin kurulması (1881)

Bosna-Hersek?in Avusturya tarafından ilhakı (1909)

31 Mart Olayı (13 Nisan 1909)

MEŞRUTİYET DÖNEMİ

Bir hükümdarın başkanlığı altında toplanan parla¬menter sisteme meşrutiyet denir. Bu sistemde hü¬kümdarın yanı sıra halkın oluşturduğu bir meclis yer alır. Böylelikle halk padişahın yanında yönetime ka¬tılır. Meşrutiyet ilan edilen devletlerde genellikle bir anayasa hazırlanarak devlet idaresi bu anayasa doğrultusunda yürütülür.

I. Meşrutiyetin İlanı (1876)

Tanzimat Dönemi'nde yetişen Osmanlı aydınları arasında Fransız İhtilali'nin etkisiyle gelişen vatan, millet, hürriyet, eşitlik, hak, hukuk, meşrutiyet gibi kavramlar yayılmaya başlamıştır. Bu aydınlar devle¬tin eski gücüne ulaşabilmesi için Müslüman ve Hıristiyan bütün Osmanlı vatandaşlarının tam bir eşitlik içinde ülke yönetimine katılmasını, meşruti¬yet yönetiminin kurulmasını ve anayasa yapılması¬nı istiyorlardı. Avrupalıların Jön Türkler adını ver¬dikleri Yeni Osmanlılar bu düşüncelerini yaymak amacıyla cemiyetler kurdular.

Tuna ve Bağdat valilikleri sırasında büyük başarılar gösteren Mithat Paşa Yeni Osmanlıların önderliğini yapmıştır. Yeni Osmanlıların düşüncelerine bazı ile¬ri görüşlü devlet adamları da katıldılar.

Sultan Abdülaziz'in meşrutiyete karşı çıkması üzeri¬ne Şehzade V. Murat ile anlaşan Mithat Paşa ve ar¬kadaşları Abdülaziz'i tahttan indirmeye çalıştıkları sırada padişah suikast ile öldürülmüştür. V. Murat'ın sağlık durumu padişahlık yapmaya elverişli olma¬dığından Yeni Osmanlılar bu defa meşrutiyeti ilan edeceğine söz veren II. Abdülhamit'i tahta çıkar¬dılar.

II. Abdülhamit Yeni Osmanlılara verdiği sözü yerine getirerek Mithat Paşa'yı sadrazam yaptı. Mithat Pa¬şa başkanlığında bir kurul oluşturularak ilk Türk anayasası olan Kanun-î Esasi hazırlandı.

Bu sırada Balkan bunalımını görüşmek üzere İstan¬bul'da bir konferans toplanmıştı. Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlerin içişlerine karışmasını önle¬yeceği düşüncesiyle 23 Aralık 1876'da konfe¬ransın ilk günü I. Meşrutiyeti ilan etti. Ancak Av¬rupalı devletler bu durumu hiç dikkate almamışlar¬dır.

I. Meşrutiyetin ilan edilmesinde;

Yeni Osmanlıların Meşrutiyet'in ilan edilmesi için çalışmaları

İstanbul Konferansı'nda Osmanlı Devleti aleyhi¬ne karar alınmasının önlenmek istenmesi

Azınlıkların da ülke yönetimine katılmalarını sağlayarak imparatorluğun dağılmasının önlen¬mek istenmesi

etkili olmuştur.

Not: Osmanlı Devleti azınlıkları ülke yönetimine katarak Avrupalı devletlerin içişlerine karışmasını engelle¬meyi, toplumu milliyetçilik akımının olumsuz etki¬sinden korumayı amaçlamıştır. Bu uygulama Osmanlıcılık düşüncesiyle bağdaşmaktadır.

Kanun-i Esasi'nin ilan edilmesinden sonra meclis çalışmaları için hazırlıklar yapıldı. Genel Meclis 20 Mart 1877'de Dolmabahçe Sarayı'nda çalışmaları¬na başlamıştır.

Kanun-i Esasi'nin Önemli Maddeleri

Saltanat ve hilafet hakkı ve makamı Osmanoğulları soyunun en büyük erkek evladına ait¬tir.

Bu madde Osmanlı Meşrutiyeti'nin monarşik karakter taşıdığını göstermektedir.

Devletin dini İslam'dır. Yasalar dini hükümle¬re aykırı olamaz.

Bu madde Osmanlı anayasasının teokratik ağır¬lıklı bir yapıya sahip olduğunu gösterir.

Yasama görevi Ayan Meclisi ve Mebusan Meclisi'ne verilmiştir.

Ayan Meclisi üyeleri padişah tarafından ölünceye kadar tayin edilebilecektir. Mebu¬san Meclisi'nin üyeleri dört yılda bir yapılan seçimle her elli bin Osmanlı erkeğinin seçe¬ceği milletvekillerinden oluşacaktır.

*Halk ilk kez seçme ve seçilme hakkına sahip olarak yönetime katılma hakkı elde etmiştir.

*Osmanlı Devleti'nde parlamenter sisteme geçil¬miştir.

Not: Yasama, devlet bütçesini çıkarma ve hükümeti de¬netleme amaçlarıyla kurulan, üyeleri halk tarafın¬dan belirli bir süreliğine seçilen siyasal organa parlamento denir.

Yürütme yetkisi; başında padişahın bulundu¬ğu Bakanlar Kurulu'na (Heyet-i Vükela'ya) verilmiştir.

Kanun teklifini sadece hükümet yapabilecek¬tir.

Bu maddeler Mebuslar Meclisi'nin etkinliğini azaltmış ve bir danışma meclisi durumuna dü¬şürmüştür.

Bakanlar Kurulu'nun başkan ve bakanlarını padişah seçer, atar ve gerektiğinde azleder.

Mebuslar Meclisi'nin başkanı ve iki yardımcı¬sı meclisin gösterdiği adaylar arasından pa¬dişah tarafından seçilir.

Meclisi açmak ve kapatmak padişaha aittir.

Hükümet meclise karşı değil, padişaha karşı sorumlu olacaktır.

Bu madde, padişahın yetkilerinin milli iradenin üstünde olduğunu göstermektedir.

Anayasada kişi özgürlüğü, öğretim ve öğre¬nim özgürlüğü, mülkiyet hakkı, din özgürlü¬ğü, basın özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, vergi eşitliği, yasal eşitlik ve dilekçe hakkı gi¬bi temel haklar yer almıştır.

Osmanlı Devleti'nde kişisel haklar ve özgürlük¬ler genişlemiş ve anayasa güvencesine alınmış¬tır.

Padişah, devlet güvenliğini bozduğu gerek¬çesiyle polis araştırması yaptırabilecek ve sonunda suçlu görülen kişileri sürgüne gön¬derebilecektir.

Kanun-i Esasi'nin Önemli Özellikleri

Kanun-i Esasi, Türk tarihinin Avrupa tarzındaki ilk anayasasıdır.

Bu anayasa, Prusya ve Belçika anayasaları in¬celenerek bir heyet tarafından düzenlenmiştir.

Padişahın Meclisi dağıtabilmesi, bakanların padişaha karşı sorumlu olması, padişahın iz¬ni olmayan konuların Mecliste görüşülme¬mesi, Ayan Meclisi üyelerini padişahın seç¬mesi ve ömür boyu görevde kalmaları ulusal egemenlik ve demokrasi kavramlarıyla bağdaşmaz.

Osmanlı - Rus Savaşı sırasında II. Abdülhamit, Ka¬nun-i Esasi'nin kendisine verdiği yetkiyi kullanarak meclisi tatil etmiştir (14 Şubat 1878). Bu kararın alınmasında Meclisin etnik yapısının çalışmala¬rı aksatması da etkili olmuştur.

II. Abdülhamit II. Meşrutiyetin ilanına kadar ülkeyi sıkı bir yönetimle kendi otoritesi altında yönetmiştir. Bu dönemde matbaalar çoğalmış, kitap basımı ve tercüme faaliyetleri hızlanmış, yeni okullar açılmıştır. Yine bu dönemde imar çalışmalarına önem veril¬miş, Bağdat ve Hicaz demiryolları işletmeye açıl¬mıştır. Demiryollarının yapımına önem verilmesi merkezi yönetimin güçlendirilmesine yardımcı olmuştur. Bu dönemde Ziraat Mektebi, Veteriner Mektebi (1895) ve Mekteb-i Hukuk-ı Şahane (1878-Hukuk Fakültesi) açılmıştır.

II. Meşrutiyet'in İlanı (1908)II. Abdülhamit'in Mebuslar Meclisi'ni kapatması ve anayasayı yürürlülükten kaldırması meşrutiyet yan¬lılarını yeniden harekete geçirdi.

Meşrutiyet yanlıları 1889 yılında İttihad-ı Osmanî Cemiyeti'ni kurarak örgütlendiler. Cemiyet daha sonra adını İttihat ve Terakki Cemiyeti olarak de¬ğiştirmiştir. Cemiyet üyeleri faaliyetlerini genişlete¬rek yurt içinde ve dışında cemiyetin şubelerini açtı¬lar. Rus çarı ile İngiltere kralının Reval'de bir araya gelerek Boğazlar sorununu görüşmeleri ve Make¬donya'da ıslahat yapılmasını istemeleri üzerine Av¬rupalı devletlerin Osmanlı Devleti'nin içişlerine ka¬rışmasını engellemek ve imparatorluğun çok uluslu yapısını korumak isteyen İttihatçı subaylardan En¬ver Bey Selanik'te, Resneli Ahmet Niyazi Bey Manastır'da kendilerine bağlı birliklerle ayaklandılar. Rumeli'de Meşrutiyet isteğiyle gösterilerin artması sonucunda II. Abdülhamit meşrutiyetin yürürlüğe girdiğini ilan etmek zorunda kaldı (23 Temmuz 1908).

II. Meşrutiyet'in İlanının Sonuçlan

Meşrutiyet yönetiminin ilk günlerinde iktidar boşluğu ve geçiş döneminin kargaşası bazı devletlerin işine yaradı:

Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti.

Avusturya - Macaristan Berlin Antlaşması'na gö¬re yönetimi altında tuttuğu Bosna - Hersek'i top¬raklarına kattı.

Girit Yunanistan'a bağlanma kararı aldı.

II. Meşrutiyet Dönemi'nde ilk siyasi partiler ku¬rularak faaliyet gösterdiler. Bu partilerin başlıcaları İttihat ve Terakki Partisi, onun ilk rakibi Ahrar (Hürler) Partisi ve İttihatçıların amansız düş¬manı Hürriyet ve İtilaf Fırkası idi. Bu partiler sayesinde tarihimizde demokratik parlamen¬ter sistemin İlk denemeleri yapıldı.

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra yapılan seçim¬lerle İttihat ve Terakki Partisi en güçlü siyasi teş¬kilat haline geldi. Yönetimi doğrudan ele alma¬yan İttihatçılar dışarıdan müdahaleyi tercih etti¬ler.

31 Mart Olayı (13 Nisan 1909)

Meşrutiyete karşı olanlar İttihat ve Terakki'ye karşı olan partilerin bünyesine girerek halkın dini duygu¬larından da faydalanarak halkı isyana teşvik ettiler. Bu arada bazı subaylar da İttihatçılara karşı tavır al¬dılar. İttihatçıların milli bir politika izleyeceğinden çekinen bazı Avrupa devletleri isyancıları destekle¬diler.

Bu gelişmeler sonunda İstanbul'da avcı taburlarındaki askerler isyanı başlattılar (13 Nisan 1909). Bu isyan Rumi takvime göre 31 Mart'ta çıktığından 31 Mart İsyanı olarak adlandırılmıştır. İsyanın çık¬masında Avrupalı devletlerin askerler arasında yaptığı propagandaların yanı sıra halkın dini duy¬gularının istismar edilmesi de etkili olmuştur.

İsyan kısa süre de büyüyünce İttihat ve Terakki Ce¬miyeti Mahmut Şevket Paşa komutasında Hareket Ordusu adı verilen bir kuvveti Selanik'ten İstan¬bul'a gönderdi. Ordunun kurmay başkanı Musta¬fa Kemal'di.

Hareket ordusu isyanı kısa sürede bastırdı. Bu du¬rum ordunun yenilik hareketlerini ve rejimi koru¬duğunun göstergesidir. İsyandan sorumlu olduğu gerekçesiyle II. Abdülhamit tahttan indirilerek V. Mehmet Reşat padişah ilan edilmiştir. Bu olaydan sonra Kanun-i Esasi'de önemli değişiklikler yapıl¬mıştır.

Not: 31 Mart Olayı Osmanlı devlet düzenini değiştirme¬ye yönelik bir isyandır. Bu isyanın bastırılması meş¬rutiyet rejiminin sürdürülmesini sağlamıştır.

II. Meşrutiyet Döneminde Kanun-i Esasi'de Yapılan Önemli Değişiklikler

Padişah Mebuslar Meclisi?nde anayasaya bağlılık yemini edecektir.

Bu hüküm ile kanun üstünlüğü ilkesi pekiştiril¬miştir.

Padişah Bakanlar Kurulu'nun yalnızca baş¬kanını seçmekle yükümlüdür.

Bakanlar Kurulu Mebuslar Meclisi?ne karşı sorumludur.

2. ve 3. hükümlerle, padişahın yürütme ile ilgili yetkileri kısıtlanmış, millet iradesi yürütme orga¬nı üzerinde denetim hakkı kazanmıştır.

Mebuslar Meclisi başkanını kendisi seçer.

Ekonomi, ticaret ve barış antlaşmaları Me¬buslar Meclisi?nin onayından sonra yürürlü¬lüğe girer.

Mebuslar Meclisi ve Ayan Meclisi padişahtan izin almadan yasa önerme hakkına sahiptir.

Padişah, veto ettiği bir yasa tasarısı değiş¬meden yeniden mecliste kabul edilirse bu ta¬sarıyı onaylamak zorundadır.

5. 6. ve 7. maddeler padişahın yasama yetkisi¬nin kısıtlandığını göstermektedir.

Padişahın meclisi feshetme yetkisi oldukça zorlaştırılmıştır.

Padişah Meclis'te anayasaya bağlılık andı İç¬me yükümlülüğü altına girmiş, ödenekleri yasaya bağlanmıştır.

Yorum: Kanun-i Esasi'de yapılan bu değişiklerle,

Padişahlık makamı sembolik hale gelmiştir.

Padişahın yönetimdeki etkinliği azalmış, buna karşın halkın yönetime katılımı artmıştır.

Demokrasi ve millet egemenliği kavramları ge¬lişmiştir.

kolay gelsin...


tisya
Şube Müdürü
03 Mart 2008 14:09

güncel


arif33
Aday Memur
03 Mart 2008 15:29

tşkkürler tisya


candyfull
Müsteşar Yardımcısı
31 Mayıs 2008 19:08

güncel


snfsa
Kapalı
04 Kasım 2008 16:57

......................

Toplam 12 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi