Hocam merak etmeyin neyse ki arasıra yurt dışına giden yurtdışında çalışmış ve sadece alanındaki yeni gelişmeleri takip etmeyen hocalarımız var. Yaptığınız eleştiri öncellikle çok haksız objektif kriterler vs. ile ilgili siz biyolojiyi sadece mikrobiyoloji, genetik, biyokimya diye düşünürseniz 10 tane yayın yaparsınız. Teorik biyoloji çalışan, biyocoğrafya, fizyoloji veya ekoloji çalışan biriyseniz bir yayın yapmanız 5 yılınızı alabilir. Ya da çalışmayı yaparsanız ama yayın yapamayabilirsiniz çünkü yaptığınız deneyi, işi izlemeniz gerekir. Dolayısıyla kimse kendine göre bir şey istemiyor.
Nasıl alanlar biyoloji fizik diye ayrılıyorsa alt dallara da farklı kriterler getirilebilir, dergilerin hangi alanda yayın yaptıkları belli, onları baz alırsın ve sayıyı bu zorluğa göre objektif bir şekilde belirlerlersin.
2. olarak öğrenci yetiştirmeyen bir alanda ya da hastanede vs. doçent olmanın maddi yönü dışında nasıl bir getirisi var acaba? Ben de sizin konuyu bilmediğim için böyle eleştriyorum mesala, muhtemelen mantıklı bir açıklama yapacaksınızdır.
Üniversitelerde bunun bir sürü nedeni var: yüksek lisans doktora programı açamıyorsunuz, komisyona giremiyorsunuz, yönetimde bir yere gelemiyorsunuz, araştırma merkezi müdürü olamıyorsunuz veya araştırmalarda dikkate alınmıyorsunuz vb.
3. olarak objektif kriterlerin olması için 1500'lü yıllardan bu yana gelen rüşvet ve adamcılığın bitmesi gerekiyor. Bunu bir çok ülke gayet iyi başarıyor. Bu iş bitmeden juriye yetki vererek bu iş çözülmez.
4.Bir hocamız yazdı ama pek dikkate alınmadı: akademik sistem dediğiniz sistem baştan çökmüş durumda. Her sene bize etik genelgesi gönderiliyor, yayınlarımızda etiğe bakılıyor veya sizin yerinize tıp fakültesine giren kişi ders verebildiği için doçent oluyor ama siz olamıyorsunuz mesala. Ama kimse isme çıkan ilanlara itiraz etmiyor herkes kabullenmiş durumda. Üniversiteye girerken zaten etik olmayan bir şey yapıyoruz ama herkes bunu hakkı gördüğü için itiraz etmiyor.
5. Yeni sistem veya kriterlerde de o kadar saçmalık var ki saymakla bitmez. Science veya Natura'da review yap hiç puan alama, birisi gidip yeni SCI-E yeni girmiş dergide yayın yapsın 20 puan alıyor. Veya Science da yayın yapmak için iyi bir araştırma ekibin olması gerekir bunu kurarsın 5-10 yıl uğraşırsın ama sonunda 5 kişilik makaleden en fazla 10 puan alabilirsin. REview yapmak dünyada o işteki uzmanın siz olduğunu gösterir ama ülkemizde kopyala yapıştır şeklinde yapıldığı için kayda alınmıyor. Atıflar bölünmüyor:20 kişilik bir makaleye bir şekilde dahil oldunuz mu 90 puanı geçmeniz hiç de zor değil sadece bir yılda muhtemelen 40-60 puan alabilirsiniz atıftan. Ulakbim yayın kriteri vb. tamamen gariplikler silsilesi.
Çözüm:
İnsanların objektif olabilmesi için önce o juri üyelerinin kendilerinin ve adayların objektif bir şekilde oraya gelmesi gerekir. Bu nedenle bu sistem tamamen kaldırılıp yerine daha önceden olduğu gibi Almanya'daki sistem getirilebilir ancak tez yerine makale istersiniz ve juri sadece eserin içeriği konusunda eleştiri yapabilir. Tezin veya bizim durumda makalenin içeriği ders vereceğiniz alanı belirliyor bunun dışında Almanya'da ders veremiyorsunuz.
Ayrıca yrd. doç.lik veya profluğu üniversite verirken ve neredeyse tüm sistemimiz ABD den kopyalanmışken üniversitelerin asgari kriterleri bir kurul tarafından belirlendikten sonra doçentlik verilmesinde ne gibi sakınca var? Tıp Fakültesi veya araştırma hastanesi dışındaki doktorlar doçent olamayacak anlamına geldiği için mi itiraz ediliyor buna bilemiyorum. Etik açıdan da profluk ve yrd. doçluk çok objektif yapılıyor buna kimse itiraz etmiyor ama iş doçentlik olunca herkes itiraz ediyor. Bunu kimseye analatamazsınız. Büyük üniversitelerde doçentlik kriteri o kadar zor ki doçentliği aldığı halde 10 yıl yrd.doç kadrosunda bekleyen veya profluğu geldiği halde 15 senedir doçent olan insanlar var.
Alt alan kriterlerini zaten yukarıda yazmıştım.Lütfen biraz daha geniş bakıp etrafımızdaki iyi örnekleri bulabilelim.
Hocam merak etmeyin neyse ki arasıra yurt dışına giden yurtdışında çalışmış ve sadece alanındaki yeni gelişmeleri takip etmeyen hocalarımız var. Yaptığınız eleştiri öncellikle çok haksız objektif kriterler vs. ile ilgili siz biyolojiyi sadece mikrobiyoloji, genetik, biyokimya diye düşünürseniz 10 tane yayın yaparsınız. Teorik biyoloji çalışan, biyocoğrafya, fizyoloji veya ekoloji çalışan biriyseniz bir yayın yapmanız 5 yılınızı alabilir. Ya da çalışmayı yaparsanız ama yayın yapamayabilirsiniz çünkü yaptığınız deneyi, işi izlemeniz gerekir. Dolayısıyla kimse kendine göre bir şey istemiyor.
Nasıl alanlar biyoloji fizik diye ayrılıyorsa alt dallara da farklı kriterler getirilebilir, dergilerin hangi alanda yayın yaptıkları belli, onları baz alırsın ve sayıyı bu zorluğa göre objektif bir şekilde belirlerlersin.
2. olarak öğrenci yetiştirmeyen bir alanda ya da hastanede vs. doçent olmanın maddi yönü dışında nasıl bir getirisi var acaba? Ben de sizin konuyu bilmediğim için böyle eleştriyorum mesala, muhtemelen mantıklı bir açıklama yapacaksınızdır.
Üniversitelerde bunun bir sürü nedeni var: yüksek lisans doktora programı açamıyorsunuz, komisyona giremiyorsunuz, yönetimde bir yere gelemiyorsunuz, araştırma merkezi müdürü olamıyorsunuz veya araştırmalarda dikkate alınmıyorsunuz vb.
3. olarak objektif kriterlerin olması için 1500'lü yıllardan bu yana gelen rüşvet ve adamcılığın bitmesi gerekiyor. Bunu bir çok ülke gayet iyi başarıyor. Bu iş bitmeden juriye yetki vererek bu iş çözülmez.
4.Bir hocamız yazdı ama pek dikkate alınmadı: akademik sistem dediğiniz sistem baştan çökmüş durumda. Her sene bize etik genelgesi gönderiliyor, yayınlarımızda etiğe bakılıyor veya sizin yerinize tıp fakültesine giren kişi ders verebildiği için doçent oluyor ama siz olamıyorsunuz mesala. Ama kimse isme çıkan ilanlara itiraz etmiyor herkes kabullenmiş durumda. Üniversiteye girerken zaten etik olmayan bir şey yapıyoruz ama herkes bunu hakkı gördüğü için itiraz etmiyor.
5. Yeni sistem veya kriterlerde de o kadar saçmalık var ki saymakla bitmez. Science veya Natura'da review yap hiç puan alama, birisi gidip yeni SCI-E yeni girmiş dergide yayın yapsın 20 puan alıyor. Veya Science da yayın yapmak için iyi bir araştırma ekibin olması gerekir bunu kurarsın 5-10 yıl uğraşırsın ama sonunda 5 kişilik makaleden en fazla 10 puan alabilirsin. REview yapmak dünyada o işteki uzmanın siz olduğunu gösterir ama ülkemizde kopyala yapıştır şeklinde yapıldığı için kayda alınmıyor. Atıflar bölünmüyor:20 kişilik bir makaleye bir şekilde dahil oldunuz mu 90 puanı geçmeniz hiç de zor değil sadece bir yılda muhtemelen 40-60 puan alabilirsiniz atıftan. Ulakbim yayın kriteri vb. tamamen gariplikler silsilesi.
Çözüm:
İnsanların objektif olabilmesi için önce o juri üyelerinin kendilerinin ve adayların objektif bir şekilde oraya gelmesi gerekir. Bu nedenle bu sistem tamamen kaldırılıp yerine daha önceden olduğu gibi Almanya'daki sistem getirilebilir ancak tez yerine makale istersiniz ve juri sadece eserin içeriği konusunda eleştiri yapabilir. Tezin veya bizim durumda makalenin içeriği ders vereceğiniz alanı belirliyor bunun dışında Almanya'da ders veremiyorsunuz.
Ayrıca yrd. doç.lik veya profluğu üniversite verirken ve neredeyse tüm sistemimiz ABD den kopyalanmışken üniversitelerin asgari kriterleri bir kurul tarafından belirlendikten sonra doçentlik verilmesinde ne gibi sakınca var? Tıp Fakültesi veya araştırma hastanesi dışındaki doktorlar doçent olamayacak anlamına geldiği için mi itiraz ediliyor buna bilemiyorum. Etik açıdan da profluk ve yrd. doçluk çok objektif yapılıyor buna kimse itiraz etmiyor ama iş doçentlik olunca herkes itiraz ediyor. Bunu kimseye analatamazsınız. Büyük üniversitelerde doçentlik kriteri o kadar zor ki doçentliği aldığı halde 10 yıl yrd.doç kadrosunda bekleyen veya profluğu geldiği halde 15 senedir doçent olan insanlar var.
Alt alan kriterlerini zaten yukarıda yazmıştım.Lütfen biraz daha geniş bakıp etrafımızdaki iyi örnekleri bulabilelim.
dr-mt , 6 yıl önce
Bu sınavın adaletsiz olduğunu herkes kabul ediyor eyvallah da bizim insanımızın en çok yaptığı hata bence birşeyin değişmesini isterken yerine neyin getirileceğine kafa yormamak.
Adaletsiz sınav kalksın diyosunuz da yerine ne geleceğinden bahseden yok.Hiç sınav olmasın diyenler var,tamam iyi de bu sefer de eser aşaması da subjektif o da kalksın diyenler var.Tamam o da kalksın dense o zaman da doçentliğe ne gerek var.
Sınava kamera konsun diyenler var,tamam konsun da bırakmak isteyen jüri mutlaka bilinemeyecek bir soru bulur,geçirmek isteyen de.Adama niye bunu sordun mu diyeceksiniz.
Yazılı merkezi sınav falan diyenler oldu,bu ünvanın ilkokul çocukları gibi boşluk doldurularak alınması doçentliğin çok az olan değerini yok etmekten başka işe yaramaz.
Üniversitelere bırakılsın,yok profluk ordan alınıyo da doçentlik niye üak tan.Kendinizle çelişiyosunuz.Eğer bir sınav bir kurum tarafından yapılıyor ve adaletsizlik varsa bu sınavı yüzlerce farklı kurum yapsın demek adalet getirir mi.Üniversitelere bırakılsın demek bence beni dekan rektör hocalarım falan sever.Üak ta tanıdığım yok ama çalıştığım üniversitede nasıl olsa tanıdık bulurum demektir.
Biliyorum birçoğunuz bana kızacak,katılmadığınız yerler olacak,saygı duyarım.Burada aylardır yüzlerce doçent adayı bana göre bir tane bile mantıklı çözüm getiremedi.Sizler bu ülkenin en değerli beyinleri olarak bunu yapamadıysanız yök ne yapsın.2 ayda sizin aylardır bulamadığınız çözümü mü bulsun.Hem bulacağı çözümün de mükemmel olmasını bekleyelim mi.Bırakın komisyon mudur nedir uğraşsın dursun.Ne sonuç çıkarsa çıksın uymak zorunda değilmiyiz.Eleştirdiğimiz zaman adamlar bize daha mantıklı çözüm buldunuz da yapmadık mı derlerse hanginizin cevabı var.