Sağlık sistemi bir bütün olarak değerlendirildiğinde bilimsel çalışmaların çok yoğun olarak sürdüğü, tıbbi teknik ve teknolojinin hızlı gelişmeler gösterdiği bir alan olarak karşımıza çıkar. Yeni gelişmelere çok hızlı bir uyum sağlayan tıp, yüksek ölçüde teknolojinin kullanıldığı, yeni üretilen bilimsel bilgilerin daha edinilmesi sürecinde bile, eskisini değiştiren veya genişleten yeni bazı bilimsel verilerin ortaya çıktığı bir alandır. Tıp alanında üretilen bilimsel bilgilerin tıbbın uygulayıcısı olan doktor ve diğer sağlık personeline kazandırılması ve uygulanabilirliğinin sağlanması oldukça önem aksetmektedir. Bugün sağlık çalışanlarının tıp alanında üretilen bilimsel bilgi birikimini hangi ölçüde edindiği ve hangi ölçüde bu bilgilerini güncelleyebildiği tartışma konusudur. Sağlık hizmetlerini kamu adına yürüten Sağlık Bakanlığı, Sağlıkta Dönüşüm programıyla, kamunun ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetlerinin bir kısmını özel sektöre devretmeye çalışsa da halen, sağlık hizmet ihtiyacının büyük bir kısmını kendisi karşılamaya çalışmaktadır. Helen, sağlık sektöründe çalışan işgücünün en çok istihdam edeni konumundadır. Sağlık hizmetlerini yürütmek için çeşitli meslek elemanlarının katılımıyla bir ekip oluşturan ve kamu adına sağlık hizmetlerini yürütmesi için bu ekibe sorumluluk yükleyen Sağlık Bakanlığı, bu ekibi oluşturan tüm sağlık elemanlarına sağlık alanında üretilen bilimsel bilgileri zamanında ve yeteri kadar verebilmekte midir? Bu teşkilat içinden gelen ve pratikteki sonuçları çok somut olarak gözlemleye bilen biri olarak söyleyebilirim ki; Sağlık Bakanlığı ve il teşkilatları bunu zamanında ve yeteri kadar yapamamaktadır. Kendisi yapamadığı gibi, bünyesinde istihdam ettiği sağlık personelini, kendi kendini geliştirmesi ve üretilen yeni bilgiler ve teknikleri edinmesi konusunda yeteri kadar motive de edememektedir. Sağlık Bakanlığında istihdam edilip, yıllarca bu kurumda sağlık hizmetlerinin verilmesi sürecine hizmet eden, ancak, hizmet süresi boyunca bilimsel bir formatta hazırlanan ve bir program dahilinde yürütülen, kapsamlı bir hizmet içi eğitim programıyla karşılaşmayan personel sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Sağlık Bakanlığında hizmet içi eğitim sistematiği maalesef kağıt üzerinde kurgulanmakta ve sonuç değerlendirmesi yine kağıt üstünde yapılmaktadır. Hizmet içi eğitim çalışmalarının pratikteki sonuçlarına yönelik ölçme ve değerlendirme yapılmamaktadır. Bakanlık, sağlık personelinin hizmet içi eğitimi konusunda yeni bir sistematik geliştirmeli, yeni yöntemler kullanmalı ve hepsinden önemlisi sağlık personelini öğrenme konusunda isteklendirmelidir. Bu çalışmanın âmâcı da Sağlık Bakanlığı yetkilileri için; sağlık personelinin, sağlık alanında üretilen bilgileri kendi isteğiyle edinmesi amacına yönelik bir model oluşturmaktır.
Kamu güvenliğini sağlamak için faaliyet gösteren kolluk kuvvetleri kendi içinde personelleri için bir kariyer sistemi kurmakta ve personelini, görevini yaparken kendini eğitmeye, mesleki bilgi ve birikimini ve genel kültür düzeyini yükseltmeye teşvik etmektedir. Örneğin; Türk Silahlı Kuvvetleri kendi bünyesinde istihdam ettiği uzman çavuşlara, belirli dönemlerde sınavlar yaparak astsubay olma imkanı vermektedir. Astsubaylar için, subaylık sınavları; subaylar için kurmaylık sınavları düzenlemektedir. Yine, Emniyet Genel Müdürlüğü, istihdam ettiği polis memurları için belirli periyotlarla komiserlik ve amirlik sınavı düzenlemektedir. Sivil bir kurum olan Milli Eğitim Bakanlığı, bünyesinde istihdam ettiği öğretmenler için bir kariyer sistemi kurmakta; öğretmene, baş öğretmen, eğitim yöneticisi ve denetçisi olma fırsatı sağlamaktadır. Bunu yaparken de bir ölçme ve değerlendirme sistemi kurmaktadır. Örnek verdiğim bu kurumlar, kendi meslek elemanına kendini geliştirme, kendini gerçekleştirme fırsatı veren bir kariyer sistemi kurmuştur.. Bunun tüm kamu kurumlarına yaygınlaştırılması gerekmektedir. Nitekim, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının temel ilkelerini belirleyen 3. maddesindeki; Sınıflandırma, Kariyer ve Liyakat ilkeleri kamu kurumlarını böyle bir sistem kurmaya yönlendirmektedir. Anılan madde, Kariyer temel ilkesini şöyle açıklamıştır. ??Devlet memurlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânını sağlamaktır.?? Liyakat ilkesini de şöyle açıklamıştır; ?? Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkânlarla uygulanmasında Devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır.?? Peki, Sağlık Bakanlığı kendi bünyesinde istihdam ettiği sağlık personeli için nasıl bir kariyer sistemi öngörmektedir? Sağlık sistemi, sadece doktorlar için bir kariyer sistemi öngörmüş, tıp fakültesinden mezun olan doktorlara tıpta uzmanlık sınavıyla(TUS), uzmanlık eğitimi alma imkanı sağlamıştır. Bu sınavlarda da kontenjanlar çok kısıtlı olduğundan, doktorlar kariyerlerini geliştirme imkânından çokta yararlanamamaktadırlar. Diğer sağlık personelleri için ise durum daha vahimdir. Üniversiteden mezun olan ve Sağlık Bankalığına yerleşen bir Hemşire, tüm meslek hayatı boyunca hemşire olarak kalmak durumunda bırakılmakta, kendisini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için kurumunca bir kariyer imkânı sunulamamaktadır. Mesleğime büyük bir heyecanla başlayan bir Sağlık Memuru, tüm meslek hayatı boyunca bu pozisyonda kalmaya zorlanmakta, kendini gerçekleştirmesi ve mesleki duyumunu arttırması için kariyer imkanı sağlanmamaktadır. 657 sayılı Yasa, yasanın ruhuna yayılması gereken ilkelerden Kariyer imkanını tanımlarken şöyle demektedir; ?Devlet memurlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanını sağlamaktır.??
Bu durum, maalesef, tüm hekim dışı sağlık personeli için böyledir. Sağlık hizmetlerini yürüten ekip ise; doktor, hemşire, sağlık memuru, att, paramedik, fizyoterapist, biyolog, ebe vb. gibi birçok meslek elamanından oluşmaktadır. Bu meslek elemanlarının tamamının mesleki bilgilerinin güncel olması, tıbbi bilgi birikimlerinin her zaman arttırılması ve en son tıp teknolojisini kolaylıkla kullanabilmeleri, bunların, kapsamlı ve bilimsel bir hizmet içi eğitime tabi tutulmasına ve kariyer imkânı tanıyarak, kendilerini eğitmeye devam etmek, mesleki doyumlarını arttırmak hususunda isteklendirilmeleri gerekmektedir. Peki, bu nasıl yapılabilir.
Hekim dışı sağlık personeli, kendi çalışma alanı olan tıp biliminin en üst kariyer çizgisine çıkabilme imkânına kavuşturulmalıdır. Yani, onlara, tıp alnında en kapsamlı eğitimi veren tıp fakültelerine geçiş imkânı verilmelidir. Mesleğine yeni başlayan lisans mezunu bir hemşire, ebe veya sağlık memuru; yılda en az bir defa açılan bir seviye sınavıyla, daha önceden belirlenen bir kontenjan dahilinde, tıp fakültelerine doktorluk eğitimi için alınmalıdır. Tıp fakültelerinin örgenci kontenjanları % 15 veya % 20 oranında arttırılarak, bu fakültelerin, meslek içinden seçilen, hekim dışı meslek elamanlarına; ÖSS?yle tıp fakültelerine giren örgencilerle beraber eğitim vermesi sağlanabilir. Lisan mezunu olan bir hemşire, lisans eğitimi esnasında aldığı ve tıp fakültesi müfredatıyla aynı olan alan derslerinden muaf tutulabilir. Eksik olan derslerini bir program dahilinde yürüterek, tıp fakültesinden doktor unvanlıya mezun olabilir. Lise mezunu olan ve meslekte 2 yılını tamamlayan bir hemşireye de aynı kariyer imkanı sağlanabilir. Lise mezunu olan hemşire, yine bir seviye sınavına tabi tutularak tıp fakültesine kayıt yaptırabilmeli ve mevzuatın öngördüğü süre ve program dahilinde, tıp fakültesinden doktor unvanıyla mezun olabilmelidir. Bu kariyer imkânı sadece hemşire, ebe, sağlık memuruna değil, sağlık hizmetleri sınıfının tüm meslek elamanlarına sağlanmalıdır. Sağlık personellerine, böyle bir kariyer imkanının tanınması, bize ne kazandıracaktır?
1- Kendisine sınıfı içinde en yüksek dereceye kadar kariyer imkanı sağlanan meslek elemanının, kendisini geliştirme, kendisini gerçekleştirme gibi dürtüleri kullanılmış olacaktır. Bu dürtüler, temel ihtiyaçları karşılanmış olan bir insanın, en kuvvetli dürtüleridir ve dışarıdan çok fazla kuvvet harcanmadan, insanların istenilen noktaya götürülmesinde çok önemli fonksiyonları vardır.
2- Orta öğretim veya yüksek örgenim kurumlarından, teorik ve pratik eğitim almış ve bunu çalıştığı iş alanında tecrübe etmiş ve böylelikle pratik yönünü daha da kuvvetlendirmiş meslek elamanları, tıp fakültelerindeki teorik ve pratik eğitim düzeyinin yükseltilmesine büyük katkı sağlayacaklardır. Şu anda, tıp fakültelerine giriş yapan örgencilerin hemen hepsi, daha önce, tıpla ilgili bir konuda teorik ve pratik eğitim almamış kişilerden oluşmaktadır. Meslekten seçilen bir sağlık çalışanının, meslek lisesinde veya yüksek okulda aldığı tıp eğitimi, tıp fakültesinde alacağı eğitim için mükemmel bir altyapı oluşturabilir. Bu durum; emek, zaman ve kaynak tasarrufu sağlayabileceği gibi tıp fakültelerinin başarı düzeyini arttıracak bir unsur olarak da karşımıza çıkabilir.
3- Hemşire, ebe veya sağlık memuru olarak, herhangi bir sağlık kurumunda fiilen çalışan bir meslek elemanı, kendisine böyle bir kariyer imkanı tanındığında, bu kariyer imkanını kullanmak isteyecek ve yapılacak olan seviye sınavlarında başarılı olabilmek için kendini eğitmeye, geliştirmeye çalışacaktır. Bu çabalar, kişiyi, tıp alanında ortaya çıkan yeni gelişmeli takip etmeye, bilimsel yayınları okumaya, yeni üretilen ve ileri teknoloji içeren cihazları tanımaya ve kullanmaya yönlendirecektir. Bu durum, sağlık çalışanlarının hizmet içi eğitimi için ihtiyaç duyulan ekip, ekipman vb. gibi kaynak ihtiyacını azaltacağı gibi, zaman ve emekten de tasarruf sağlayacaktı. Sağlık Bakanlığının milyonlarca lira harcayarak yapamadığı işi, kişilerin kendini geliştirme, kendini gerçekleştirme dürtüleri çok daha kısa bir zamanda ve çok daha etkin olarak başaracaktır. Böylelikle, buradan tasarruf edilen kamu kaynakları, sağlık çalışanlarının temel gereksinmelerinin karşılanmasında, temel altyapı çalışmalarında, iş sağlığı ve çalışan güvenliği gibi alanlarda kullanılabilecektir.
Sağlık çalışanları için kurulacak kariyer sistemlerinin modellerine ilişkin sayı arttırılabilir. Sağlık meslek liselerine ÖSS?de tıp fakültelerine girişte ek puan verilebilir. Hemşirelik, ebelik vb. gibi lisans programlarına devam eden ve başarılı olan örgencilere tıp fakültelerine devam hakkı verilebilir. Hemşirelik lisans programının üst örgenimi olan yüksek lisans programlarının sayıları arttırılabilir. Uzman hemşirelik(Kardiyoloji hemşireliği, yoğun bakım hemşireliği, diyaliz hemşireliği vb. gibi) Uzaman sağlık memurluğu gibi unvanlar ve branşlar oluşturulabilir. Lisans programlarının son iki yılında hemşirelerin alan seçmesi sağlanabileceği gibi, lisanstan sonra isteyene alan hemşireliği konusunda özel eğitim verilebilir.
Böyle modellerin kurulup işletilmeye başlanmasının pratik faydalarının daha neler olabileceği konusu uzun soluklu bir akademik çalışmanın konusu olabilir. Ancak, görünen köy kılavuz istemez. Sağlık çalışanları için böyle bir kariyer modelinin kurulması, sağlık sistemi içindeki birçok problemin çözümünü beraberinde getirebilir. Aklın yolu birdir. İnsanlar çok esrarlı varlıklardır. Onlara gerekli ortamı ve fırsatı sağlarsanız, neler yapabileceklerini neleri başarabileceklerini kestiremezsiniz.
Her fırsatta söylenir; ??Bu ülkenin en temel dinamiklerinden biri genç insan gücüdür?? diye. Bu insan gücünü kullanamazsanız, onların, doğal dürtülerini yönlendiremezseniz, onları hiçe indirgersiniz. Öyleyse onların önünü açın. Onlara fırsatlar verin. Bırakın yapsınlar!
MURAT SÖKER
SAĞLIK-SEN HATAY ŞUBE SEKRETERİ
[email protected]
Sağlık sistemi bir bütün olarak değerlendirildiğinde bilimsel çalışmaların çok yoğun olarak sürdüğü, tıbbi teknik ve teknolojinin hızlı gelişmeler gösterdiği bir alan olarak karşımıza çıkar. Yeni gelişmelere çok hızlı bir uyum sağlayan tıp, yüksek ölçüde teknolojinin kullanıldığı, yeni üretilen bilimsel bilgilerin daha edinilmesi sürecinde bile, eskisini değiştiren veya genişleten yeni bazı bilimsel verilerin ortaya çıktığı bir alandır. Tıp alanında üretilen bilimsel bilgilerin tıbbın uygulayıcısı olan doktor ve diğer sağlık personeline kazandırılması ve uygulanabilirliğinin sağlanması oldukça önem aksetmektedir. Bugün sağlık çalışanlarının tıp alanında üretilen bilimsel bilgi birikimini hangi ölçüde edindiği ve hangi ölçüde bu bilgilerini güncelleyebildiği tartışma konusudur. Sağlık hizmetlerini kamu adına yürüten Sağlık Bakanlığı, Sağlıkta Dönüşüm programıyla, kamunun ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetlerinin bir kısmını özel sektöre devretmeye çalışsa da halen, sağlık hizmet ihtiyacının büyük bir kısmını kendisi karşılamaya çalışmaktadır. Helen, sağlık sektöründe çalışan işgücünün en çok istihdam edeni konumundadır. Sağlık hizmetlerini yürütmek için çeşitli meslek elemanlarının katılımıyla bir ekip oluşturan ve kamu adına sağlık hizmetlerini yürütmesi için bu ekibe sorumluluk yükleyen Sağlık Bakanlığı, bu ekibi oluşturan tüm sağlık elemanlarına sağlık alanında üretilen bilimsel bilgileri zamanında ve yeteri kadar verebilmekte midir? Bu teşkilat içinden gelen ve pratikteki sonuçları çok somut olarak gözlemleye bilen biri olarak söyleyebilirim ki; Sağlık Bakanlığı ve il teşkilatları bunu zamanında ve yeteri kadar yapamamaktadır. Kendisi yapamadığı gibi, bünyesinde istihdam ettiği sağlık personelini, kendi kendini geliştirmesi ve üretilen yeni bilgiler ve teknikleri edinmesi konusunda yeteri kadar motive de edememektedir. Sağlık Bakanlığında istihdam edilip, yıllarca bu kurumda sağlık hizmetlerinin verilmesi sürecine hizmet eden, ancak, hizmet süresi boyunca bilimsel bir formatta hazırlanan ve bir program dahilinde yürütülen, kapsamlı bir hizmet içi eğitim programıyla karşılaşmayan personel sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Sağlık Bakanlığında hizmet içi eğitim sistematiği maalesef kağıt üzerinde kurgulanmakta ve sonuç değerlendirmesi yine kağıt üstünde yapılmaktadır. Hizmet içi eğitim çalışmalarının pratikteki sonuçlarına yönelik ölçme ve değerlendirme yapılmamaktadır. Bakanlık, sağlık personelinin hizmet içi eğitimi konusunda yeni bir sistematik geliştirmeli, yeni yöntemler kullanmalı ve hepsinden önemlisi sağlık personelini öğrenme konusunda isteklendirmelidir. Bu çalışmanın âmâcı da Sağlık Bakanlığı yetkilileri için; sağlık personelinin, sağlık alanında üretilen bilgileri kendi isteğiyle edinmesi amacına yönelik bir model oluşturmaktır.
Kamu güvenliğini sağlamak için faaliyet gösteren kolluk kuvvetleri kendi içinde personelleri için bir kariyer sistemi kurmakta ve personelini, görevini yaparken kendini eğitmeye, mesleki bilgi ve birikimini ve genel kültür düzeyini yükseltmeye teşvik etmektedir. Örneğin; Türk Silahlı Kuvvetleri kendi bünyesinde istihdam ettiği uzman çavuşlara, belirli dönemlerde sınavlar yaparak astsubay olma imkanı vermektedir. Astsubaylar için, subaylık sınavları; subaylar için kurmaylık sınavları düzenlemektedir. Yine, Emniyet Genel Müdürlüğü, istihdam ettiği polis memurları için belirli periyotlarla komiserlik ve amirlik sınavı düzenlemektedir. Sivil bir kurum olan Milli Eğitim Bakanlığı, bünyesinde istihdam ettiği öğretmenler için bir kariyer sistemi kurmakta; öğretmene, baş öğretmen, eğitim yöneticisi ve denetçisi olma fırsatı sağlamaktadır. Bunu yaparken de bir ölçme ve değerlendirme sistemi kurmaktadır. Örnek verdiğim bu kurumlar, kendi meslek elemanına kendini geliştirme, kendini gerçekleştirme fırsatı veren bir kariyer sistemi kurmuştur.. Bunun tüm kamu kurumlarına yaygınlaştırılması gerekmektedir. Nitekim, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının temel ilkelerini belirleyen 3. maddesindeki; Sınıflandırma, Kariyer ve Liyakat ilkeleri kamu kurumlarını böyle bir sistem kurmaya yönlendirmektedir. Anılan madde, Kariyer temel ilkesini şöyle açıklamıştır. ??Devlet memurlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânını sağlamaktır.?? Liyakat ilkesini de şöyle açıklamıştır; ?? Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkânlarla uygulanmasında Devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır.?? Peki, Sağlık Bakanlığı kendi bünyesinde istihdam ettiği sağlık personeli için nasıl bir kariyer sistemi öngörmektedir? Sağlık sistemi, sadece doktorlar için bir kariyer sistemi öngörmüş, tıp fakültesinden mezun olan doktorlara tıpta uzmanlık sınavıyla(TUS), uzmanlık eğitimi alma imkanı sağlamıştır. Bu sınavlarda da kontenjanlar çok kısıtlı olduğundan, doktorlar kariyerlerini geliştirme imkânından çokta yararlanamamaktadırlar. Diğer sağlık personelleri için ise durum daha vahimdir. Üniversiteden mezun olan ve Sağlık Bankalığına yerleşen bir Hemşire, tüm meslek hayatı boyunca hemşire olarak kalmak durumunda bırakılmakta, kendisini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için kurumunca bir kariyer imkânı sunulamamaktadır. Mesleğime büyük bir heyecanla başlayan bir Sağlık Memuru, tüm meslek hayatı boyunca bu pozisyonda kalmaya zorlanmakta, kendini gerçekleştirmesi ve mesleki duyumunu arttırması için kariyer imkanı sağlanmamaktadır. 657 sayılı Yasa, yasanın ruhuna yayılması gereken ilkelerden Kariyer imkanını tanımlarken şöyle demektedir; ?Devlet memurlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanını sağlamaktır.??
Bu durum, maalesef, tüm hekim dışı sağlık personeli için böyledir. Sağlık hizmetlerini yürüten ekip ise; doktor, hemşire, sağlık memuru, att, paramedik, fizyoterapist, biyolog, ebe vb. gibi birçok meslek elamanından oluşmaktadır. Bu meslek elemanlarının tamamının mesleki bilgilerinin güncel olması, tıbbi bilgi birikimlerinin her zaman arttırılması ve en son tıp teknolojisini kolaylıkla kullanabilmeleri, bunların, kapsamlı ve bilimsel bir hizmet içi eğitime tabi tutulmasına ve kariyer imkânı tanıyarak, kendilerini eğitmeye devam etmek, mesleki doyumlarını arttırmak hususunda isteklendirilmeleri gerekmektedir. Peki, bu nasıl yapılabilir.
Hekim dışı sağlık personeli, kendi çalışma alanı olan tıp biliminin en üst kariyer çizgisine çıkabilme imkânına kavuşturulmalıdır. Yani, onlara, tıp alnında en kapsamlı eğitimi veren tıp fakültelerine geçiş imkânı verilmelidir. Mesleğine yeni başlayan lisans mezunu bir hemşire, ebe veya sağlık memuru; yılda en az bir defa açılan bir seviye sınavıyla, daha önceden belirlenen bir kontenjan dahilinde, tıp fakültelerine doktorluk eğitimi için alınmalıdır. Tıp fakültelerinin örgenci kontenjanları % 15 veya % 20 oranında arttırılarak, bu fakültelerin, meslek içinden seçilen, hekim dışı meslek elamanlarına; ÖSS?yle tıp fakültelerine giren örgencilerle beraber eğitim vermesi sağlanabilir. Lisan mezunu olan bir hemşire, lisans eğitimi esnasında aldığı ve tıp fakültesi müfredatıyla aynı olan alan derslerinden muaf tutulabilir. Eksik olan derslerini bir program dahilinde yürüterek, tıp fakültesinden doktor unvanlıya mezun olabilir. Lise mezunu olan ve meslekte 2 yılını tamamlayan bir hemşireye de aynı kariyer imkanı sağlanabilir. Lise mezunu olan hemşire, yine bir seviye sınavına tabi tutularak tıp fakültesine kayıt yaptırabilmeli ve mevzuatın öngördüğü süre ve program dahilinde, tıp fakültesinden doktor unvanıyla mezun olabilmelidir. Bu kariyer imkânı sadece hemşire, ebe, sağlık memuruna değil, sağlık hizmetleri sınıfının tüm meslek elamanlarına sağlanmalıdır. Sağlık personellerine, böyle bir kariyer imkanının tanınması, bize ne kazandıracaktır?
1- Kendisine sınıfı içinde en yüksek dereceye kadar kariyer imkanı sağlanan meslek elemanının, kendisini geliştirme, kendisini gerçekleştirme gibi dürtüleri kullanılmış olacaktır. Bu dürtüler, temel ihtiyaçları karşılanmış olan bir insanın, en kuvvetli dürtüleridir ve dışarıdan çok fazla kuvvet harcanmadan, insanların istenilen noktaya götürülmesinde çok önemli fonksiyonları vardır.
2- Orta öğretim veya yüksek örgenim kurumlarından, teorik ve pratik eğitim almış ve bunu çalıştığı iş alanında tecrübe etmiş ve böylelikle pratik yönünü daha da kuvvetlendirmiş meslek elamanları, tıp fakültelerindeki teorik ve pratik eğitim düzeyinin yükseltilmesine büyük katkı sağlayacaklardır. Şu anda, tıp fakültelerine giriş yapan örgencilerin hemen hepsi, daha önce, tıpla ilgili bir konuda teorik ve pratik eğitim almamış kişilerden oluşmaktadır. Meslekten seçilen bir sağlık çalışanının, meslek lisesinde veya yüksek okulda aldığı tıp eğitimi, tıp fakültesinde alacağı eğitim için mükemmel bir altyapı oluşturabilir. Bu durum; emek, zaman ve kaynak tasarrufu sağlayabileceği gibi tıp fakültelerinin başarı düzeyini arttıracak bir unsur olarak da karşımıza çıkabilir.
3- Hemşire, ebe veya sağlık memuru olarak, herhangi bir sağlık kurumunda fiilen çalışan bir meslek elemanı, kendisine böyle bir kariyer imkanı tanındığında, bu kariyer imkanını kullanmak isteyecek ve yapılacak olan seviye sınavlarında başarılı olabilmek için kendini eğitmeye, geliştirmeye çalışacaktır. Bu çabalar, kişiyi, tıp alanında ortaya çıkan yeni gelişmeli takip etmeye, bilimsel yayınları okumaya, yeni üretilen ve ileri teknoloji içeren cihazları tanımaya ve kullanmaya yönlendirecektir. Bu durum, sağlık çalışanlarının hizmet içi eğitimi için ihtiyaç duyulan ekip, ekipman vb. gibi kaynak ihtiyacını azaltacağı gibi, zaman ve emekten de tasarruf sağlayacaktı. Sağlık Bakanlığının milyonlarca lira harcayarak yapamadığı işi, kişilerin kendini geliştirme, kendini gerçekleştirme dürtüleri çok daha kısa bir zamanda ve çok daha etkin olarak başaracaktır. Böylelikle, buradan tasarruf edilen kamu kaynakları, sağlık çalışanlarının temel gereksinmelerinin karşılanmasında, temel altyapı çalışmalarında, iş sağlığı ve çalışan güvenliği gibi alanlarda kullanılabilecektir.
Sağlık çalışanları için kurulacak kariyer sistemlerinin modellerine ilişkin sayı arttırılabilir. Sağlık meslek liselerine ÖSS?de tıp fakültelerine girişte ek puan verilebilir. Hemşirelik, ebelik vb. gibi lisans programlarına devam eden ve başarılı olan örgencilere tıp fakültelerine devam hakkı verilebilir. Hemşirelik lisans programının üst örgenimi olan yüksek lisans programlarının sayıları arttırılabilir. Uzman hemşirelik(Kardiyoloji hemşireliği, yoğun bakım hemşireliği, diyaliz hemşireliği vb. gibi) Uzaman sağlık memurluğu gibi unvanlar ve branşlar oluşturulabilir. Lisans programlarının son iki yılında hemşirelerin alan seçmesi sağlanabileceği gibi, lisanstan sonra isteyene alan hemşireliği konusunda özel eğitim verilebilir.
Böyle modellerin kurulup işletilmeye başlanmasının pratik faydalarının daha neler olabileceği konusu uzun soluklu bir akademik çalışmanın konusu olabilir. Ancak, görünen köy kılavuz istemez. Sağlık çalışanları için böyle bir kariyer modelinin kurulması, sağlık sistemi içindeki birçok problemin çözümünü beraberinde getirebilir. Aklın yolu birdir. İnsanlar çok esrarlı varlıklardır. Onlara gerekli ortamı ve fırsatı sağlarsanız, neler yapabileceklerini neleri başarabileceklerini kestiremezsiniz.
Her fırsatta söylenir; ??Bu ülkenin en temel dinamiklerinden biri genç insan gücüdür?? diye. Bu insan gücünü kullanamazsanız, onların, doğal dürtülerini yönlendiremezseniz, onları hiçe indirgersiniz. Öyleyse onların önünü açın. Onlara fırsatlar verin. Bırakın yapsınlar!
MURAT SÖKER
SAĞLIK-SEN HATAY ŞUBE SEKRETERİ
[email protected]