Editörler : E.Kayı Han


Kapalı
16 Temmuz 2011 21:51

cevşen-i kebir okumanın fazileti...

Kelime olarak bir zırh anlamına gelen Cevşen-in maddi ve manevi yönden görülen bir çok faziletleri vardır.? Yani: Bin bir esma-i İlâhiyeye sarihan ve işareten bakan ve bir cihette Kur'andan çıkan bir hârika münacat olan ve marifetullahta terakki eden bütün âriflerin münacatlarının fevkinde bulunan ve bir gazvede "Zırhı çıkar, onun yerine bu Cevşen'i oku" diye Cebrail vahiy getiren "Cevşen-ül Kebir" münacatı içindeki hakikatlar ve tam tamına Rabbine karşı tavsifler,?[1] ihtiva etmektedir.

Zeynel Abidin?den rivayet edilmiş olup,onun okuduğu virdlerindendir. Zincirleme olarak Ümame,Cafer bin Muhammed Sadık,o da babasından,oda dedesi Hz.Hüseyin?den,oda Hz.Ali?den rivayet etmiş olmaktadır.

Hz. Ali oğlu Hz. Hüseyin?e:?Ey oğlum. Sana kendisinden başka ilah olmayıp,şanı yüce olan Allah?ın sırlarından bir sırrı öğreteyim ki,Allah?ın rasulü o sırrı bana öğretmiştir.. Diyerek o sırrın Cevşen olduğunu bildirir.)

Rasulullah anlatıyor:?Vaktaki üzerimde zırh varken ben şiddetli sıcak bir günde Uhud?a gidiyordum.Sema tarafına bakıyor ve Allah?a dua ediyordum. Birden gördüm ki sema kapıları açılmış,Cibril nurlu bir vaziyette indi ve Allah sana Selam,Tahiyyat ve İkramda bulunuyor. Ve zırhı çıkar bu duayı oku?diyor. Ben de onu okudum ve taşıdım. Zira o zırhtan daha büyüktür,koruyucudur.) Dedim ki:Ey kardeşim Cibril. Bu sadece benim için mi? Yoksa benim ve ümmetim için mi? Dedi:Ya Rasulallah. Bu dua (Cevşen) Allah tarafından sana ve ümmetine bir hediyedir. Onun (okumanın) sevabını ise,Ancak Allah bilir. Kim ki onu taşır ve okursa,ister sabah,ister akşam,evinden çıktığında Allah hakkında o kişiye salih amel yapmış muamelesi vacib olur. Öyle ki,sanki o kul Tevrat ve İncil,Zebur ve Furkan (Kur?an) okumuş gibi sevab verir.Ve onların her harfine mukabil Huril Îyn-lerden iki zevce verir ve cennette onun için bir ev yapar. Ve ona Tevrat,İncil,Zebur,Furkan,İbrahim suhûfunun harfleri sayısı kadar sevab verir ve İbrahim Halil,Musa Kelim,İsa Ruhullah,Muhammed Hatemi Nebi sevabı kadar sevab verir.

Arzı Beyzâ yani uzak,gizli,beyaz bir yerin arkasında ?bazı mahluklar olup- bunlar Allah?a ibadet edip isyan etmezler. Öyle ki Allah?ın gazabının korkusundan ağlamakla yüzlerinin etleri parçalanır. ne yer ne de içerler. Allah bu duayı okuyanlara o kullarının sevabını verir.

Dördüncü katta da bir beyt vardır ki,ona Beyt-i Ma?mur denilir her gün oraya yetmiş bin melek girer,çıkar. Ve öyle ki kıyamete kadar oraya dönmez. (Bir daha kendine sıra gelmez.) İşte Allah bu duayı okuyanlara bu melaikeler kadar sevab verir.

Kim bu duayı evinde okursa hırsız girmez ve ebediyyen evi yanmaz.

Peygamber Efendimiz dedi:Ey kardeşim Cibril,arttır. (daha yok mu?) Cebrail dedi:Seni hak peygamber olarak gönderen Allah?a yemin ederim ki İsrafile sordum ve bana dedi:Aziz ve Celil olan Allah bana;İzzetim,Celalim,Varlığım,Keremim,Makamımın yüceliği hakkı için,kim bana iman eder,seni tasdik ederse,Ey Muhammed bu duayı da doğrularsa (Hürmet ve büyüklüğünü kabul ederse) o kişiye çokça melek veririm. (Onun şanını yüceltmek ve korumak için) Kudretim hakkı için Ey Muhammed,bu durum hazinemden hiçbir şeyi noksanlaştırmaz.

Eğer kullarımdan bir kul bu duayı halis bir niyet ile,nefsi sadıkla yetmiş kere okursa o Baras (Alaca hastalığı),Cüzzam ve Cünundan (Delilikten) beri olur,kurtulur. Kim bu duayı miskli ve kafurlu gümüş bir kab içine yazar ve onu yıkayıp ölünün kefeni üzerine çiselerse kabri üzerine yüz bin nur iner. Allah Münker ve Nekirin korkusunu ondan kaldırır. Kabir azabından emin kılar. Ve o kabirde iken ona yetmiş bin melek gönderir.Her melekle beraber nurdan bir tabak olup,ona sunarlar ve onu cennet ile müjdelerler. Allah ise bunu işitir ve der:Bu dua dünya yaratılmadan beş bin sene önce Arşın duvarında yazılmıştır.

Hangi kul ki şek ve şüphe göstermeksizin halis bir niyet ile bu duayı Ramazanın evvelinde veya sonunda veya her Cuma gecesi veya gündüzünde okursa,Allah ona kadir gecesini gösterir ve Allah Kadir gecesini yaratır ki onda yetmiş bin melek vardır. Her semada yetmiş bin melek vardır. Mekke?de yetmiş bin melek,Medine-i Münevvere de yetmiş bin melek,doğuda yetmiş bin melek,her meleğin yirmi bin başı vardır,her başta yirmi bin ağız,her ağızda yirmi bin dil Allah?ı muhtelif sözlerle tesbih ederler. Ve onların sevabını bu duayı yapana verir. Allah ile bu duayı yapan arasında da perde kalmaz. Perdesiz olaraktan... Ve Allah?dan her ne şey isterse Allah ona verir.

Kimde bu dua ile üç kere ?velev bir kerede olsa- duada bulunursa,Allah onun cesedine cehennemi haram kılar ve cenneti de vacib kılar. Kendisini koruyacak iki meleği ona vekil kılar. Tesbih ve takdisatta bulunan o melekler onu günahlardan ve bütün belalardan korur ve ona cennet kapılarını açarlar. Ve bu dua Allah?ın hazinelerinden bir hazinedir. Bin isimle maruftur yani bilinmektedir. Ve her bir isimle Allah onu emn-u emân içinde dünya afet ve korkularından korur. Dünya nimet ve saadetlerinden faydalandırır.

Peygamberimiz buyurmaktadır ki:Ya Ali! Cibril bu duanın faziletini bana bildirdi.

Havada,denizde,yağmur damlalarıyla müekkel olan,hep bütün rahmet melekleri bu duayı okuyana hürmet gösterir. kerâmeten kürsülerinden iner,taçlarını çıkarır. Önünden ve arkasından bütün afet ve belalara karşı korur. ve bütün işlerinde yardımcı olur. Her melek üzerinde bin melek yaratılır. Yedinci kata kadar müekkel melekler sema kapılarında vardır. Yine bunlar bu dua (Cevşen) sahibi için iner ve onlara her işlerinde şefaatçı ve bütün ihtiyaçlarında yardımcı olurlar.

Rızkında genişlik,bedeninde afiyet,ihtiyaçlarının giderilmesinde melekler şefaatçı olurlar. Ve onlar derler ki:?Ey kapıları açan Rabbimiz! Kulun için fazıl kapılarını aç. Devamlı onu inayetinle koru. Ondan hastalıkları ve sıkıntıları kaldır. rahmetinle ona isabet eden dünya ve ahiret musibetlerinin hepsini gider. Ey rahmet sahibi olan Allah...?

Ve bu Cevşeni taşıyanı her türlü afetten,kibirlenen şeytandan,kötülük yapanın kötülüğünden koru. Gizli olan lutfunla lutfet. Sağlam olan korumanla setret. Zira sen Ğafur ve Rahimsin.

Kur?an-da bu meleklerin ismi:?Biz saf saf olanlar ve Allah?ı tesbih edenleriz.?[2] Bunlar on iki kabiledirler. Her kabilenin eli altında bir milyar asker vardır.Bir milyon sancak olup,her sancağın altında da melaikelerden yetmiş bin saf vardır. Bütün bunlar bu dua sahibi için ikrâmen kürsülerinden iner,başlarından taçlarını çıkarır ve rablerine secdeye kapanırlar. Ve o kişi için şefaatda bulunur ve derler:?Ya Rabbi,sen sema ve arzın nuru,onları nurlandıransın. Seni tesbih ederiz. Cebbar ve malik sensin. Bu da sahibini her türlü afetten,şiddetten,yakıcı fakirlikten koru. Zira bu sana kolaydır.

Sen mülk sahibisin. Melikleri zelil kılansın. Rahmetinle küçük çocukları rızıklandıransın. Ve bu sayısız melaikeler de o Cevşen sahibine hürmette bulunurlar. Rablerine secde ederek secdelerinde derler:Hamdınla seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz. Ey Allah?ım. Hamd sana mahsustur. Senden başka ilah yoktur. Hannan ve Mennansın. Acıyıp şefkat edensin.

Ey bilinen Celal ve İkram sahibi olan. Semaları ve arzı eşsiz yaratan sensin. Bu kulunu bütün üzüntü,keder,zorluklardan koru. Rahmetinle setret.Ya Erhamer Rahimin. İhsan ve Kereminle ya Ekremel Ekremin...?


-hi.lal-
Yasaklı
16 Temmuz 2011 21:53

bir de cevşen hatmi mi yapsak , forum okumaya meyilli =)


sükut58
Kapalı
16 Temmuz 2011 21:55

güzel fikir hilal kardeşim sen öncü ol bu konuda bizde destek verelim inşallah.


-hi.lal-
Yasaklı
16 Temmuz 2011 21:59

ben burda katılmyrm artk , geçen yıl burda 3 hatim başlattım , bitirdk çok şükür , artk karışmıom bişeye =) sizi teşvik etmek istedim =)


sükut58
Kapalı
16 Temmuz 2011 22:31

hayra vesile olan hayrı yapan gibidir. Öbcelikle cevşen okumanın önemini kavramak lazım biz bunu anlatmaya çalışalım.


sükut58
Kapalı
16 Temmuz 2011 23:01

Cevşen?i Risale-i Nur sayesinde tanıdım. Ortaokul yıllarında okuyabileceğim en sade, en anlaşılır, en özlü Arapça dua metniydi. Cevşen okumakla her bir ?Esma?nın izini sürer, Rabb?imize bir yakarış kanalı açarız. Bana göre Cevşen her yerde okunabilir. Mesela, sabahları arabayı çalıştırırken yahut yola çıkarken ya da uzun yolculuklar öncesinde veya sırasında az ama sürekli okunabilir. Cevşen?i ilk olarak otobüs yolculuklarında okumaya başlamıştım. O sıralar lise öğrencisiydim. Bende doyulmaz bir tat bırakıyordu.

Cevşen okurken sanki içimde serince bir okyanusun köpük köpük coştuğunu ya da dudağımdan bir ırmağın aktığını hissediyorum. İstediğim şeylerin hepsini doğruca ve topluca istediğimden emin olmanın zevkiyle istiyor ve okuyorum. Üzerimde Cevşen taşımıyorum. Cevşen?i takılacak aksesuar olarak değil, okunacak bir kitap, muhatap olunacak bir hitap olarak görüyorum. Mümkün olduğunca ?takı Cevşen?lerden uzak durmaya çalışıyorum. İnsanın onu takı olarak takmasını değil, hitap olarak içeriğini takmasını tercih ederim.

Senai DEMİRCİ


sükut58
Kapalı
17 Temmuz 2011 14:34

RESUL-İ EKREM?İN (A.S.M.) küçük torunu Hz. Hüseyin?in (r.a.) oğlu, Hz. Ali ve Hz. Fâtıma?nın (r.a.) torunu olan; hayatını Rabbine hakkıyla kul olma esası üzere kurmasına mukabil ümmet tarafından ?es-Seccâd,? yani çok secde eden lakâbıyla anılan, ?âbidlerin süsü? İmam Zeynelâbidîn?in rivayetine göre, Cevşenü?l-Kebîr, Hz. Peygamber?e bir gazve esnasında Cebrail?in getirdiği kudsî bir münacattır. Cebrail, Peygamber?e Cevşen?i sunduğunda, "Zırhı çıkar, bunu al" demiştir.

Rabbimizin binbir ismiyle anıldığı bu kudsî münacat, ne yazık ki, Sünnî-Şiî çekişmeleri yüzünden neredeyse bin küsur yıl, Sünnî müslümanların uzağında kalmış durumdadır. Asırlardır Şîa?nın imanî taliminde önemli bir yer tutan bu nebevî hediye, artık, Said Nursî?nin kısır bir çekişmeyi aşan hikmetli ve engin vizyonuyla nihayet nüfuz ettiği Ehl-i Sünnet?i de kudsî mânâlarından istifadeye çağırmaktadır.

Fakat ne fecî bir hal ki, asırlar boyu kaçırılmış bir fırsat, ucuz ve basit tavırlarla, bir kez daha kaçıp gitme tehlikesiyle yüzyüze durmaktadır.

Bu tehlikenin en kritik noktasını ise, sanırım, "Zırhı çıkar, bunu al" rivayeti oluşturmaktadır.

Bu sözden hareketle, bir esmâ-i hüsnâ manzumesi olan Cevşen, ucuz bir sigorta malzemesine dönüştürülmektedir.

Çok kereler olduğu gibi, bir kez daha, kudsî bir hakikat, basit akılların elinde ?çok ucuza? satılır haldedir. Heder edilmektedir.

Cevşenü?l-Kebîr, bugün, o Hafîz ve Kerîm olan bir Kadîr-i Mutlak?ın hıfz ve himayesini unuturcasına âdeta yangın, kaza ve sair belaların ?sigorta?sı kılınır ve söz konusu rivayet bunun çıkış noktası yapılır iken, bu rivayetin asıl muradını açığa çıkaracak en basit sorular ve muhakemeler bile esirgenmektedir.

Meselâ, Cevşenü?l-Kebîr adlı, baştan sonra binbir ismiyle Rabbimize niyaz edilen, eşsiz bir tefekkür ve tezekkür manzumesi olan kudsî münacata mazhar olduktan sonra, Resul-i Ekrem (a.s.m.) ne yapmıştır?

En başta, Cevşen, bir kez olsun açılıp okunmasını imkânsız kılan deri veya metal mahfazalar içinde mi ona gelmiştir; yoksa kalbe ilka edilen kudsî mânâlar olarak mı? Resul-i Ekrem (a.s.m.) onu boynuna asarak mı yanında taşımıştır, mânâlarını kalb ve dimağına yazarak mı? Hem, Resul-i Ekrem (a.s.m.) Cevşen?in Cibril (a.s.) tarafından kendisine sunulmasından sonra, gazvelere çıkarken artık ne zırh, ne silah almayıp "Bu Cevşen bana yeter" mi demiştir?

Bu soruların cevabının ne olduğunu, siyer kitaplarından kolaylıkla öğreniyoruz. Öncelikle, Cevşenü?l-Kebîr, o ümmî Nebî?ye (a.s.m.) yazılı veya basılı bir kitap olarak gelmemiştir. Resul-i Ekrem de, bir kul olarak üstelik, her hareketi ?en güzel örnek? diye kaydedilip asırlar boyu izlenecek bir güzel kul olarak zırhı kuşanma gibi, bir kulun sebepler dairesinde ifa etmesi gereken vazifeleri ihmal etmemiştir.

O halde Cebrail?in "Zırhı çıkar, bunu al" sözündeki asıl murad nedir?

Cevşenü?l-Kebîr?i okurken, insan, bu muradın ipuçlarını, idrakinin elverdiği ölçüde kavramaya başlamaktadır.

Kısacası, zırh giydiğimiz için ölmüyor değiliz. Zırhı giyerek yaptığımız duaya mukabil, Rabbimiz bizi muhafaza buyurduğu için oklardan ve mızraklardan azadeyiz.

Cebrail aleyhisselâm, Resul-i Ekrem?e (a.s.m.) Cevşen?in makamını, önemini ve muhtevasını belirten o sözü söylerken, aslında tüm ümmete bu mesajı iletmiştir. Bu söz, ?Cevşen?i hakkıyla okuyun; ve, hadsiz tehlikeler, hastalıklar ve felâketler karşısında merciinizin yalnız ve yalnız Rabb-ı Rahîm ve Kadîr-i Hakîm olduğunu derkedin,? demektedir.

Böylece, ?sebepleri merci tanımaktan; merci bildiğiniz o sebeplerin acizliği ve yetersizliği karşısında aklen, kalben ve ruhen kahrolmaktan kurtulun,? demektedir. ?İhtiyaçlarınıza karşı meded, düşmanlarımıza karşı dayanak noktası olarak O size yeter; Cevşen işte bunu belletir,? mesajını vermektedir.

Metin Karabaşoğlu


sükut58
Kapalı
17 Temmuz 2011 20:58

En Güzel İsimler Allahındır. Allah'ın (c.c) İsimleri ve Anlamları;

Allah

(66)

Her türlü istek, tüm duaların kabul olması.

...

Er-Rahmân

(298)

Dünyada ve ahirette Allah'ın sevgisini kazanmak.

Er-Rahîm

(258)

Maddî ve manevî rızka nail olmak.

El-Melik

(90)

Maddî ve manevî güçlü olmak, insanlara sözlerini anlatıp dinletebilmek, emir sahibi olmak.

El-Kuddûs

(170)

Maddî ve manevî her türlü temizlik, kalp temizliği, ruhî hastalıklardan iyileşmek.

Es-Selâm

(131)

Korkulan her şeyden emin olmak ve esenliğe çıkmak.

El-Mü'min

(137)

Güvende olma, güvenilir insan olmak, kötü hastalıklara düşmemek.

El-Muheymin

(145)

İnsanlardan korunmak ve onların düşüncelerine akıl erdirebilmek.

El-Aziz

(94)

Düşmanlara galip gelmek.

El-Cebbâr

(206)

İstek ve arzuların olması, insanların ve cinlerin şerrinden emin olmak.

El-Mütekebbir

(662)

İzzet, refah ve gerçek büyüklüğe erişmek, halk tarafından sevilmek.

El-Hâlık

(731)

İşlerde üzüntü ve sıkıntıdan kurtulmak, başarılı olmak.

El-Bâri

(214)

İşte başarılı olmak, maddî ve manevî sıkıntılardan kurtulmak.

El-Musavvir

(336)

Maksat ve meramına ulaşmak ve ifade etmek, en zor işleri başarmak ve bir işte uzmanlaşmak.

El-Gaffâr

(1.281)

Bağışlanmak ve günahlardan korunmak.

El-Kahhâr

(306)

Zalimlerin ve din düşmanlarının kahrından kurtulmak.

El-Vehhâb

(14)

Sıkıntısız ve maddî açıdan rahat bir hayat sürmek.

Er-Rezzâk

(308)

Bol rızıklı bir ömür geçirmek.

El-Fettâh

(489)

Maddî ve manevî hayır kapılarının açılması, ticarette başarıya ulaşmak.

El-Alim

(150)

İlim zenginliği için.

El-Kâbid

(903)

Zalimin zulmünden kurtulmak.

El-Bâsit

(72)

Rızkının genişlemesi ve bereketin artması.

El-Hafid

(1.481)

Kötüden, kötülerden ve belalardan korunmak.

Er-Rafi'

(351)

İnsanlar içinde ve işinde yükselmek, tevazu sahibi olmak.

El-Muiz

(117)

Fakir ve zelillikten kurtulmak.

El-Muzil

(770)

Düşmanları zelil etmek.

Es-Semi'

(180)

Duaların kabul olması.

El-Basir

(302-112)

Acziyetin kalkması, basiretli olmak.

El-Hakem

(68)

Haklı davasını kazanmak, insanlar arasında hak ile hüküm vermek.

El-Adl

(104)

Adaletli olmak, haklı davayı kazanmak.

El-Latîf

(129)

Dileklerin olması, kısmet ve rızkın artması.

El-Habîr

(812)

Hafıza ve idrakin genişlemesi.

El-Halîm

(88)

Ahlâk güzelliği ve yumuşak huylu olmak, hiddet ve sinirin gitmesi.

El-Azîm

(1.020)

Sözünün tesirli olması ve sözü dinlenir olmak.

El-Gafûr

(1.286)

Günahların affı ve kötü ahlâktan korunmak.

Eş-Şekûr

(526)

Talihin açıklığı, kendine verilen nimetlerin şükrünü eda etmek, bol rızık için.

El-Aliyy

(110)

Zilletten kurtulmak, ilim, derecelerin artması.

El-Kebîr

(232)

Maddî ve manevî büyüklük, hürmet sahibi olmak.

El-Hafîz

(998)

Nefsinin ve malının korunması.

El-Mukît

(550)

Muhtaç olunan şeyi kazanmak ve rızık.

El-Hasîb

(80)

Herkese karşı açık alınlı olmak.

El-Celîl

(73-5.329)

Gerçek yüceliğe erişmek, zalim ve zorbayı zelil etmek.

El-Kerîm

(270)

Bol rızık sahibi olmak, cömert olmak ve kolaylıklara nail olmak.

Er-Rakîb

(312)

Her işte Allah'ın koruması altında olmak, bunu hissetmek, hafızasının kuvvetlenmesi.

El-Mücîb

(55-3.025)

Duaların kabul olunması.

El-Vâsi'

(137)

Ömür uzunluğu, sıhhat ve rızık genişliği için.

El-Hakîm

(78-6.084)

İlim ve hikmet sahibi olmak, uzağı görmek, hikmetli iş yapmak.

El-Vedûd

(20-400)

İnsanların sevgisini kazanmak.

El-Mecîd

(57-3.249)

İzzet ve şerefin artması.

El-Bâis

(573)

Kuvvetli irade ve alacaklarını almak.

Eş-Şehîd

(319)

Şehid olmak, heybetli olmak, halk arasında sevilmek.

El-Hak

(108)

Sağlam bir imana ve doğru bir ibadet hayatına sahip olmak, başladığı işin sonunun gelmesi.

El-Vekîl

(66)

Allah'tan her türlü yardım görmek.

El-Kavî

(116)

Kansızlık ve vücudun güçlü olması, zor işleri kolaylıkla halletmek.

El-Metîn

(500)

Maddî ve manevî dayanıklı, sağlam ve iradeli olmak, hastalıklardan kurtulmak.

El-Veliyy

(46-2.116)

Her işte Allah'ın yardımını istemek.

El-Hamîd

(62-3.844)

Kazancın genişlemesi, Allah'ı çokça hamd etmek için yardım istemek.

El-Muhsî

(148)

Zekânın kuvvetli olması.

El-Mübdi

(57)

Her işte muvaffak olmak, ummadığı yerden yardım gelmesi.

El-Muîd

(124)

Elden kaçanı geri kazanmak, Allah'ın ahirette yeniden dirilme hakikatini ruhlarımıza duyurması.

El-Muhyî

(68)

İşlerin başarılı olması, hastalıklardan kurtulmak.

El-Mumît

(490)

Harama bakmamak, kötülüklerden vazgeçmek, devamlı ahireti hatırlamak.

El-Hay

(18-324)

Sözün tesirli olması, sözü dinlenir olmak.

El-Kayyûm

(156)

Bütün işlerde yardımı Allah'tan beklemek, isteklere nail olmak, rızkın devamlı olması.

El-Vâcid

(14-196)

Aradığını ve kaybettiğini bulmak.

El-Mâcid

(48)

Kazancın bolluğu ve şerefli bir hayat sahibi olmak.

El-Vâhid/El-Ehad

(19-3.669)

Kalbin uyanıklığı, isteklerin olması.

Es-Samed

(134)

Hiç kimseye muhtaç olmamak.

El-Kâdir

(305)

İstediğini yapmaya güç yetirmek.

El-Muktedir

(744)

Her işte başarılı olmak.

El-Mukaddim

(184)

Daima yükselmek.

El-Muahhir

(847)

Kötü ve belalı birinin veya bir işin kendinden uzaklaşması.

El-Evvel

(37)

Her hayır işinde birinci olmak.

El-Âhir

(801)

Ömrün uzun olması.

Ez Zâhir

(1.106)

Her meselenin zuhuru, açıklığı, gizli olmaması.

El-Müteâlî

(551)

İstediği makama gelmek ve yüceliğe ermek.

El-Bâtın

(62)

Nefsi mutmain ve kalbi geniş olmak, iç rahatlığının artması.

El-Vâlî

(47)

Sözünün tesirli olması, insanların kendini sevmesi.

El-Berr

(202)

Her halukarda iyilik bulmak.

Et-Tevvâb

(409)

Tövbelerin kabul olması.

El-Müntekım

(630)

Zulüm ve fenalıklardan korunmak.

El-Afuvv

(156)

Rızık bolluğu, kalp huzuru, affedilmek.

Er-Raûf

(287)

Merhametinin artması, hiçbir varlıktan zarar görmemek.

Mâlikü'l-Mülk

(212)

Mal ve kazanca zarar gelmemesi, maddî ve manevî derecelerin artması.

Zü'l-Celâli ve'l-İkrâm

(1.100)

İşlerin kolay ve âsân olması, insanların kendini sevmesi.

El-Muksit

(209)

Eşlerin arasını düzeltmek ve adaletli olmak.

El-Câmi

(114)

Küsleri barıştırmak ve hayırların birleşip toplanması.

El-Ganî

(1.060)

Gerçek zenginlik, servet ve geniş rızık, insanlar tarafından sevilmek.

El-Muğnî

(1.100)

Geçim genişliği, bol rızık ve zenginlik.

El-Mâni'

(161)

Kaza ve belalardan emin olmak.

Ed-Dârr

(1.001)

Zararlı kişilerden emin olmak ve onları Allah'a havale etmek.

En-Nâfi'

(201)

Hastalıklardan korunmak, şifa bulmak, zararlardan uzak durmak.

En-Nûr

(256)

Doğruyu ve yanlışı görüp kalp nuruna sahip olmak.

El-Hâdî

(20-400)

Doğru yolu bulmak ve çocuklarının serkeş olmaması.

El-Bedî'

(86)

Allah'ın yardımına nail olmak, maddî ve manevî güzellik için.

El-Bâkî

(113)

Ömrün uzunluğu ve sağlıklı olmak.

El-Vâris

(707)

Uzun ömür, bol mal, şeref ve rızık sahibi olmak.

Er-Reşîd

(514)

Güzel ahlâk sahibi olmak, kötü alışkanlıklardan korunmak.

Es-Sabûr

(298)

Başladığı işi kolay bitirmek, sinirini yenmek ve sabırlı olmak.


sükut58
Kapalı
18 Temmuz 2011 10:47

Cevşenü'l-Kebîr "Amelî hüküm" içeren bir metin değil; feyizli bir münâcâttır. Vahye dayanan eşsiz bir tefekkür ve zikir kaynağıdır. Allah'ın bin bir ism-i şerifiyle Cehennemden, ateşten, azaptan, gazap ve kahr-ı İlâhî'den, âfetlerden, musîbetlerden Allah'a (cc) sığınma mânâsını ifâde eden tevhid cümlelerinden müteşekkildir.

Hazret-i Cebrâil (as) tarafından Peygamber Efendimiz'e (asm) "vahy-i zımnî" tarzında tâlim ve tebliğ edilen ve "zırhı çıkar, onun yerine bu Cevşeni oku!" buyurulan (1) bu kuvvetli münâcâtı?Cevşenin, kelime mânâsı da "zırh" demektir.? Hazret-i Ali (ra), bizzat Peygamber Efendimiz'in (asm) mübârek dilinden yazmış ve rivâyet etmiştir. Böylece Peygamber Efendimiz (asm) vahiyle aldığı bu mânevî zırhı, ümmete hediye bırakmıştır.

Hadis kitaplarının her birinin, bütün sahih hadislerin ve sıhhatli rivayetlerin hepsine yer vermesi teknik olarak mümkün değildir. Zaten hiçbir Muhaddisin, kitabında her sahih hadise yer verdiği şeklinde bir iddiası da yoktur. Böyle bir iddiâ gerçekçi de ollmaz. Peygamber Efendimiz'in (asm) dâr-ı bekâya irtihalinden sonra ümmet haklı olarak topyekûn hadis toplama seferberliğine girişmiş, genelde "amelî hüküm" içeren ve kaybolmak tehlikesi arz eden hadislerin rivayetine ehemmiyet verilmiş ve kitaplarda toplanmış; Cevşen gibi veya Peygamber Efendimiz'in (asm) mağarada Hazret-i Ebu Bekir'e (ra) talim buyurduğu hafi zikir gibi ya da buna benzer muhtelif duâ ve münâcâtlar ise zaten büyük kutupların ve güvenilir evliyanın uhdesinde mevsuk bir şekilde bulunmakta ve tâlim edilmekte olduğundan, ayrıca rivayet edilmesine ve meşhur kitaplara alınmasına ihtiyaç duyulmamıştır. Hazret-i Ali'ye (ra) hususî bir emanet olarak bırakılan Cevşen ise o esnada, evlâd-ı Resûl'ün (asm), yani ehl-i beytin elinde bulunuyordu ve mütevâtir hükmündeydi.

Bununla beraber Cevşen'de geçen duâlar, hadis kitaplarında elbette vardır. Et-Terğîb ve't-Terhîb'de, Kenzü'l-Ummal'da, Mecmû'atü'd-Daavât'da ve Mecmû'atü'l-Ahzâb'ta bu rivayetlerin bir kısmı veya tamamı yer almaktadır. Kenzü'l-Ummal'da İbn-i Abbas (ra) ve Ubey İbn-i Ka'b (ra) rivâyetleri ile Peygamber Efendimiz'in (asm): "Cebrail geldi ve bana dedi ki: Ya Muhammed! Sana birkaç kelime getirdim. Bunları senden önce hiçbir Nebi'ye getirmedim" sözüyle birlikte Cevşen'deki münâcâtın bir kısmı zikredilmiştir. (2) Ayrıca yine Kenzü'l-Ummâl'da Enes Bin Mâlik (ra) rivayetiyle Cevşenin bir kısmı daha rivayet edilmiştir. Ahmed Ziyâeddin Gümüş hânevî Hazretlerinin Mecmû'atü'l-Ahzab'ında ise Hazret-i Zeyne'l-Abidin'den (ra) Hazret-i Ali'ye (ra) dayanan sağlam bir senetle Cevşenü'l-Kebir'in tamamı rivayet edilmiştir. (3)

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin gayet kesin ve net ifadelerle Cevşenü'l-Kebîr'in Resûl-i Ekrem Efendimiz'in (asm) kudsî bir münâcâtı olduğunu (4), Kur'ân'dan sonra eşsiz ve misilsiz bir eser olduğunu (5) ve Kur'ân'ın bir çeşit özü ve hülasası bulunduğunu (6) beyan etmesi ve Cevşeni kendisine mühim bir vird kabul ederek her gün okuması, ondan feyiz, nur ve bereket alması Cevşenin sıhhati konusunda en son ve en sahih şahidimizdir. Bediüzzaman gibi bir allâmeye feyiz veren bir münâcât-ı Resûl (asm), kanaat ettiğimiz takdirde her halde bize de kifayet edecektir.

Binâenaleyh, Cevşenü'l-Kebîr'in sıhhati konusunda münakaşaya girmek gayet lüzumsuzdur, hatta zararlıdır.

Uhuvvet bağlarını veya îmânın halâvetini rencide edecek tartışmalardan uzak durmak daha isabetli olur. Nihayet, Cevşenü'l-Kebir'i okuyan feyizdâr olur, okumayan feyzinden mahrum kalır ve kendisi bilir.

Dipnot:

1- Şuâlar, s. 541

2- Kenzü'l-Ummâl, 2/691,

3- Mecmû'atü'l-Ahzab, 1/231,

4- Lem'alar, s. 363, Şuâlar, s. 96,

5- Şuâlar, s. 119, Sözler, s. 302;

6- Sözler, . 419


buzlucay
Daire Başkanı
18 Temmuz 2011 10:48

ben şimdi cevşenin, zırh olma meselesinin hem peygambere hem Allaha iftira olduğunu, tamamen yalan olduğunu söylesem...


sükut58
Kapalı
18 Temmuz 2011 10:51

Binâenaleyh, Cevşenü'l-Kebîr'in sıhhati konusunda münakaşaya girmek gayet lüzumsuzdur, hatta zararlıdır.

Uhuvvet bağlarını veya îmânın halâvetini rencide edecek tartışmalardan uzak durmak daha isabetli olur. Nihayet, Cevşenü'l-Kebir'i okuyan feyizdâr olur, okumayan feyzinden mahrum kalır ve kendisi bilir.

buzluçay yazıyı dikkatle okursanız cevşen hakkında tartışmaya girilmeyeceği belirtilmiştir.


buzlucay
Daire Başkanı
18 Temmuz 2011 10:59

kim belirtmiş Allah mı peygamber mi.?? bi belirtiverin:D


sükut58
Kapalı
18 Temmuz 2011 11:09

Bir Allah dostu olan eserleriyle insanlara ışık tutsn Bediüzzaman Saidin Nursi hazretleri belirtmiştir.


buzlucay
Daire Başkanı
18 Temmuz 2011 11:13

:D haaa o zaman tamam pardon:D tööbe est. bediülmekan hazretleri de tam tersini sölüyorsa ne olacak.?? kavga mı çıkacak?


ilk_memur
Aday Memur
04 Mayıs 2012 01:06

Arkadaşlar bu konu ile ilgili olarak hazırlanmış olan Yüksek Lisans Tezini okumanızı tavsiye ederim.

http://www.belgeler.com/blg/1clh/cevsen-duasinin-hadis-ilmi-acisindan-kritigi-cevsen-prayer-hadith-science-aspect-research


happy571
Kapalı
03 Temmuz 2014 04:56

selamun aleyküm , merhabalar ... ya bir şeyler danışmak istiyorum ... normalde bir şeyleri muntazam (az da olsa sürekli) yapmayı mantıklı buluyorum , bir de eğer muayyen bir zaman ise...

ilki şu: şu yukarıda (sükut) kardeşimizin aktardıkları ve iç açıcı hayır lar ve nimetler acaba mealini bilmeden okursak faziletini kazanabilir miyiz,rica ediyorum bu konu benim için çok önemli ,çünkü ben arapça bilmiyorum (ama inşallah uzun süre geçmeden öğrenirim amin amin amin) ... ve ben hemen her ramazan kuranı hatmediyorum (mukabele) , acaba mealini bilmediğim içi bir şey kaybediyor muyum ,sevap,keyfiyet ve nimetinden ...

ikincisi : ramazanın her günü bunu okumakta ayrı bir ehemmiyet var mıdır ,çünkü bu ibadet benim bir saatimi alıyor ... belki daha kıymetli bir şey vardır bilmiyorum ...

bir de ben bir vakit yüce mevladan gönlümden en çok geçirdiğim nimetler i düşünerek "el aliym","el lati(y)f","er rezzak" ismi celilelerini her gün 200 er defa zikrederdim ... fakat bana bir öğrenci "abi bana bir tanıdığım eğer butun esmaları değilde böyle seçerek okursan başka alemler den rahatsız edilirsin" dediğini söyledi ben de neden sonra yapmadım , yapmadığım için mutsuzum hatırlayınca ama doğrusunu bilmiyorum ...

şimdilik aklıma takılanlar bu kadar ,saygı ve sevgilerimle.


happy571
Kapalı
03 Temmuz 2014 04:58

(yukarıda ikincisi olarak kastettiğim ibadet cevşen okumak tır)


Mustafa Özsy
Kapalı
03 Temmuz 2014 05:54

Yok artık, putçuluğun başka bir versiyonu, adı da "cevşen-i kebir" putu. Onu taşıyanı mutlaka korur. Bunun hıristiyanların HAÇ'ından ne farkı kaldı acaba? Onları da o koruyor, onların zırhları üzerlerinde taşımasalar bile şeklen ifade ediyorlar. Cidden yazık ya bu dini bu kadar bozan bu hale getiren zihniyeti ahirette felaketler bekliyor. Rabbimin vaadi çok yakın.

Toplam 17 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi