Editörler : E.Kayı Han
13 Kasım 2010 12:35

Çanakkale Savaşında Kaybolan İngiliz Kraliyet Alayı (Norfolk Alayı)

10 Ağustos 1915 Çanakkale Boğazı sanki bir Cehennemdi. Parçalanmış cesetler , kan kokusu ve yanan vücutlar, siperler sanki bir fırın gibi. İngiliz askeri, tarihin en büyük yenilgilerinden birine adım adım yaklaşıyor. İngilizlerin komutanı Sir İan Hamilton korkunç bir yenilgiye uğrayacaklarını anlamış ve savaşı kazanmanın tek şansını taze güçlerle birlikte yapılacak büyük bir saldırıda görmüştür. Sir Hamilton, Tekketepe ve Kavaktepe'ye gece karanlığında ani bir saldırı yapmayı planlamıştı. Bu saldırı için 12 Ağustos gecesi 54.Tümen ilerlemeye başladı.

Bu tümenin içinde Norfolkluların alayı da bulunuyordu. Tepelerin yamacına kadar ilerleyecek ve gün ışığı ile birlikte saldırıya geçeceklerdi. Fakat gece yürüyüşü başarısızlıkla sonuçlandı. Norfolk kraliyet alayının olaya müdahale etmemesi durumunda İngilizler, kaçacak vakit dahi bulamayabilirdi. Bu sebeple tam teçhizatlı ve üstün donanımlı silahlara sahip Norfolk alayına 'taarruz' emri verildi. Norfolk alayı 2760 tam teçhizatlı askerden, ağır makinalı tüfeklerden ve 20 adet tanktan oluşuyordu. Bu birliğin hastalık ve susuzlukla boğuşan Türk birliklerinin üzerine gitmesi durumunda,Türk birliklerinin savaşı kaybetmesine ve önemli bir cephede yenilmelerine kesin gözü ile bakılıyordu. Norfolk alayı sabahın ilk ışıklarında taarruza başladı.Taarruza tam olarak geçebilmeleri için ileride gözüken büyük tepeyi aşmaları gerekiyordu.Bunun için yürüyüşe geçtiler.Sıcak bir yaz günü olduğundan gökyüzü tamamen bulutsuz ve hava güneşliydi.Tepeye doğru yürüyen Norfolk alayı sabaha kaşı 04:00'de başlayan yürüyüşü ancak sabah 09:00'da tamamlayabilmişti. Tepeye vardıklarında onların üzerine doğru çok parlak,ışığı yansıtan dev bir sis bulutu geldi.Geride duran Yeni Zelandalı askerler ve tepenin karşı yönünde kalan Türk mevzileri bu olayı şaşkınla izliyorlardı.

Onlar bu bulutu bir yağmur yada hortum bulutu sanıyorlardı ancak güneşli ve açık bir havada alçaktan uçan bu parlak bulutu epey garipsemişlerdi..Birkaç dakika sonra bu dev bulut,Norfolk kraliyet alayını, içinde bulunan 2760 ingiliz askeri,tanklar ve ağır silahlarla beraber elektirik süpürgesi gibi yukarı çekti.Türk askerleri ve Yeni Zelandalılar,birbirine ateş etmeyi bırakmış şaşkınlıkla bu tuhaf olayı izliyorlardı.Türk askerlerinin bir kısmı namaz kılıyor bir kısmı ise bildiği duaları okuyarak bu dev buluttan korunmaya çalışıyorlardı.

Yeni Zelandalılar içinde ise İncil'den pasajlar okuyan eski rahipler dolaşıyorlardı. İngiliz askerleri çığlık çığlığa bağırıyorlar ancak kimsenin elinden herhangi bir yardım gelmiyordu.Bu dev bulut ne var ne yoksa dev bir elektirik süpürgesi gibi herşeyi vakumlamış ve yükünü alan bir uçak gibi yavaş yavaş bölgeden uzaklaşarak,şaşkın bakışlar arasından gözlerden kaybolmuştu.Bu olaydan sonra Yeni Zelandalılar ve Türkler,komutanın karargahına koşmuşlar ve bu tuhaf durumu anlatmışlardır.İki tarafta dev bulutun askerleri yuttuğu,tepeye çıkmışlar,ardından o sahada tüm köyleri taramışlar ancak Norfolk alayına ait askerlerin cesedlerini,tankları ve silahları bulamamışlardır.Çanakkale Savaşından 50 yıl sonra olayın görgü tanığı 33 Yeni Zelandalı eski asker, hareket eden ve askerleri alıp götüren dev boyutlu parlak beyaz buluttan söz ettiler. Yeni Zelandalı askerlere göre bu bulut bir ufo?ydu.Türklere göre ise bu bulut ALLAH(c.c)'ın bir mucizesiydi.Çünkü Norfolk alayı eğer o sabah ani baskını yapabilseydi,savaşı müslüman Türkler kaybedeceklerdi...Otuz Üç Yeni Zelandalı eski asker 50 yıl sonra aşağıdaki açıklamayı yaptılar.( Bu arada Çanakkale Savaşında İngiliz ordusunun kaybı 34.000 askerdi. Günümüzde bunların sadece 27.000 askerin mezarı bulunmaktadır .

Yani kaybolan İngiliz asker sayısı 7.000 dir.. Ama nedense 70 yıldır kayıpların hepsi değilde sadece buluta girip yok olan 2760'ı özellikle aranıp durmuştur.) GÖRGÜ TANIKLARI OLAN 3 YENİ ZELANDALI ASKERLERİN AÇIKLAMASI"12 Ağustos 1915.Aşağıda anlatılanlar , bu tarihte gerçekleşmiş garip olayın bir dökümüdür. Bu olay , savaşın en şiddetli ve son anlarında , gün ışığında , Anzak Suvla Koyu 60. tepede gerçekleşti Gün ağarırken gök berraktı. Görünürde 6 ya da 8 tane , hepsi birbirinin eşi olan ,ekmek somunu biçimindeki bulut , 60.tepenin üstünde yayılmış duruyordu.O sırada saat de 6 ya da 8 kilometrelik bir hızla güneyden meltem esmesine karşın , bu bulutların biçimleri de yerleri de değişmiyordu.Meltemin etkisiyle kayıp gitmediler. Bulunduğumuz yere göre 60 derecelik bir yükseklikte asılı duruyorlardı; yani tepenin 150 metre üstündeydiler. Bulut kümesinin tam altına gelen yerde , toprağın üstünde duran aynı boyut ve biçimde duran bir bulut daha vardı. Yaklaşık 250 metre uzunluğun da 65 metre yüksekliğinde ve 300 metre genişliğindeydi. Bu bulut oldukça yoğundu, yapısı katı maddeymiş gibiydi ve İngilizlerin bulunduğu savaş yerine 900 - 1100 metre uzaklıktaydı Bütün bunları Yeni Zelanda Kıtasının 1.Sahra birliğine bağlı 3. Bölük deki 52 asker gördü.Türk birliklerinden ise 100'e yakın askerin bu olayı birebir gördüğüne şahit olduk.Yeni zelandalıların aralarında bizde vardık. İçinde bulunduğumuz siperden güney batı doğrultusun da 1350 metre öteye yere inmiş olan bulut duruyordu. Bulunduğumuz yer 60. tepeye göre 90 metre daha yukarıda olduğundan ,üst den görebiliyorduk.Bulut daha sonra Kayacık Dere denilen kuru bir derenin yatağına doğru ilerlediğinde , onun daha önce durduğu zemini bütünüyle görebildik.Bu bulutta , öbürleri gibi açık gri renkteydi. Daha sonra Norfolk Alayı'ndan askerlerin bu kuru dere yatağından harekete geçerek 60 . tepeye doğru uygun adım yürüyüşe geçtiğini fark ettik. Buluta vardıklarında , hiç çekinmeden dost doğru içine girdiler. Ama yeniden içinden çıkıp , 60. tepede savaşa katılan hiç kimse olmadı..Bir saat sonra , askerlerinin sonuncusu da görünmez olunca , bulut sanki yükünü almışçasına yerden yükseldi. Herhangi bir bulut gibi , yukarıda duran öbür bulutlara ulaşıncaya kadar yavaş yavaş havalandı.Bulutlara yeniden baktığımızda , tıpkı kabuğun içindeki bezelyeler gibi görünüyorlardı.O ana kadar yukarıdaki bulutlar yerlerinde duruyorlardı. Yerdeki bulut yükselip aynı hizaya gelir gelmez , ansızın kuzeye doğru uzaklaşmaya başladılar. Trakya yönüne doğru gittiler. Üç çeyrek saat içinde de gözden kayboldular.Savaş sonunda bu askerler kayıp yada yok edilmiş sayıldı. 1918 yılında Türkiye işgal edildiğinde , İngiltere'nin Türkiye'den ilk isteği de , askerlerinin geri verilmesi oldu. Türkiye'de, bu askerlerin ne tutsak alındığını , ne de bunlarla karşılaşılmış olduğunu söyledi. Varlığını bile bilmiyorlardı.. Anzak çıkarmasının 50. yılında , geçte olsa ,aşağıda imzası olan bizler , anlattığımız bu olayın kelimesi kelimesine doğru olduğunu beyan ederiz.

"İMZALARI BULUNAN İNGİLİZ VE YENİ ZELANDALI BAZI GÖRGÜ TANIKLARI; İstihkam eri 4/165 künyeli F. REİCHARDT , Malata , Bay Of Plenty.İstihkam eri 13/416 künyeli R.NEVNES, 157 King Street , Cambridge.J.L.NEWMAN , 75 FREYBERG STREET, OCTUMOCTAİ , TAURANGAPatrick Soligerie 23 sarbouth street new mexico-USALamberdige Catwan 14 Salzbrogh Edinsbrough-England J.William Admins 96 maltowore London-England Jamonn Richards 55 Baltimore-USA TÜRK ŞAHİTLERDEN BAZILARI; Karahasanoğlu Ahmet....Sazlıdere 7.piyade tugayı İdris oğlu Yakup.............Conkbayırı 12.piyade tugayı Çavuş Sadullah oğlu Recep......8.kolordu 14.alay komutanlığı Çavuş İbrahim oğlu Mehmet.....8.kolordu 9.alay komtanlığı Komutan Müteakkim oğlu Rıza....12.alay komutanlığı Er Necmettin oğlu Hüseyin......5.piyade tugayı-4.bölük Er Hacı Nuri oğlu Ahmet Sabri...5.piyade tugayı-4.bölük Er Süleyman oğlu İsmail..........5.piyade tugayı-6.bölük Reichardt ve arkadaşlarının verdikleri ifadede birde ek bölüm var. Çanakkale Savaşıyla ilgili resmi bir tarihçeden alınmış. Bu tarihçede Norfolk Alayından askerlerin kayboluşuyla ilgili şunlar yazılı: "Mevsimsiz ortaya çıkan bir sis tarafından bu askerlerin tümü yutuldu. Bu sis güneş ışınlarını çok güçlü bir şekilde yansıtıyordu. Topçulara hedef gösteren askerlerin gözleri kamaştı. Hedef bilgisi gelmediği için, top ateşi bir süre kesildi. Sisin yuttuğu askerleri daha sonra ne gören oldu ne duyan?ingilizler Çanakkale savaşlarında toplam 34,000 kayıp verdiler.Bu 34,000 kayıptan 27,000'inin mezarı bellidir. Ancak 7,000 İngiliz askerinin ne mezarı bellidir, ne cesedi bulunmuştur,ne kimlikleri,ne giysileri,ne künyeleri nede silahları...! ! !Bu askerlerin cesedlerini asker ailelerinin baskısı yüzünden İngiliz hükümeti defalarca istemiştir,Mustafa Kemal Paşa ve TBMM'den.

TBMM'de bir komisyon bu askerlerin cesedlerini aramıştır ancak ne cesedler bulunabilmiştir nede bu askerlere ilişkin herhangi bir bilgi...3-5 asker değil bu 7,000 asker...Özellikle bunlardan Norfolk alayı,İngiliz kamuoyunu çok uzun süre meşgül etmiş hatta Churcill döneminde bir ara skandal konusu bile olmuştur.Askerlerin aileleri çocuklarının cesedlerini istedikçe,İngiliz hükümeti Türkiye'yi sıkıştırmıştır.Ancak daha sonradan Yeni Zelandalı ve Türk tanıkların verdikleri ortak ifadelere dayanarak ''İngiliz askerlerinin tanımlanamayan bir cisim tarafından yutulduğu ve kayboldukları'' sonucuna varılmıştır.İngiltere'de bu aralar Norfolk alayının filminin çekilmesi gündemde.İngilizler,Norfolk alayının bu garip ortadan kayboloşunu ''UFO olayları'' statüsünde değerlendirse de,o cismlerin tam olarak ''ne'' olduğu bugün hala sırrını koruyor.Kaybolan askerler ise İngiliz nüfus müdürlüğünce ''Ölü'' olarak değil, ''kayıp'' olarak değerlendiriliyor ve ''canlı'' oldukları varsayılıyor.

Gerçekten çok tuhaf bir olay.Bize göre ALLAH (c.c)'ın bir hikmeti bu olay. Çünkü Norfolk alayı savaşda taaruza geçebilseydi Çanakkale savaşını kaybedebilirdik.Sadece Norfolk alayı da değil,ortada 7,000 kayıp asker var..Ki bunların öldüğüne dair hiçbir kanıt da yok.Sadece birden bire ortadan kayboldukları biliniyor.

(ALINTI)


TURANNN06
Şef
13 Kasım 2010 12:36

Çanakkale savaşlarında hep duyduğumuz fakat nedense kimsenin söyleyemediği bir olay vardır. Bir İngiliz bölüğü bir bulut içine girer ve yok olur. İngiliz askerlerine yeşil sarıklı askerler saldırır. Ama ortada öyle bir asker yoktur.

Bu konuya dinsel bir öğe değilde uzay ve manyetik alanlar ile bağlantı yapan farklı bir yazı.Türkiye`nin en gizemli bölgelerinden biri de,Çanakkale Boğazının çevresinde yer alan,kadim Misya yöresi dahilinde yerleşik olan ve Çanakkale iliyle,Gelibolu Yarımadasını ve kadim Troya kentini kaplayan alandır.Yeraltı ışık ülkesi Agarta`nın yeraltı galeri ağının kadim girişlerinden birinin bulunduğu bu bölgenin, tarihin gidişini etkileyecek çapta gizemli fenomenlere sahne olmak gibi bir özelliği vardır.

Yaklaşık İ.Ö.1100 yıllarında, bu bölgede, Grek mitolojisinin Tanrıları ile Kahramanlarının sürekli olarak ortayaçıktıkları ve savaşan ölümlülerin çarpışmalarına katıldıkları efsanevi Troya savaşı yapılmıştı.İşte Troya savaşının kaderini tayin eden de, Tanrı denilen varlıkların, ya da daha ziyade, Yüce güçlerintemsilcileri nin ölümlü beşerlere bu şekilde müdahele etmeleri olmuştur.Acaba Tanrılar ile Kahramanlar, yani Yüce varlıklar, doğrudan Agarta`gan gelmekte ve dış dünyaya.ökült bir tarzda korunan Troya girişinden mi çımaktaydılar?

İ.Ö.72 yılında, Romalı general Lucullus ve Pontus Kralı VI.Mithridates`in orduları Çanakkale yakınlarında karşı karşıya geldi.VI.Mithridates tam Roma ordularına saldırmak üzereyken çok tuhaf bir olay meydana geldi.Birdenbire gökyüzü açıldı ve iki ordu arasına, gökten, parlak, gümüşi renkte, silindir biçiminde büyük bir obje indi.Bu fenomen iki orduyu da şaskın bir hale getirdi ve hareketsiz bıraktı.Sonuçta bu fenomen vasıtası ile yukarıdaki bilinmeyen güçler, VI.Mithridates`in kaçması ve savaşı Lucullus`un kazanması yönünde bir müdahale ile tarihin çizgisini değiştirmişlerdir.Ya klaşık 2000 yıl sonra aynı bölgede yapılan ve tarafların kaderini tayin edici mahiyette olan bir diğer savaşta, bütün bir alayı ortadan kaybolmasına yol açan çok daha tuhaf bir fenomene sahne olan Çanakkale savaşıydı.

Ancak, sözkonusu buluta ulaştıklarında , hiçbir tereddüt göstermeksizin doğrudan bulutun içerisine ilerlediler.Sonunda 60 no`lu tepe üzerinde yayılarak savaşmak üzere hiç kimse ortaya çıkmadı

28 Ağustos 1915 sabahı, bir İngiliz alayı,Anafartalar`da ki Suvla koyunda,60 no`lu tepe (kayacıkağılı) yakınlarındaki garip bir yer bulutuna girmiş ve bir daha hiç görülmemişti.Daha sonrada bu alayın kayıp olduğu ra por edilmişti.

Olayın tanıkları olan Sappers f.Reichart (4/165), r.Newnes (13/416) ve J.L.Newman (numarası yok) imzaladıkları bir raporda ,gördüklerini şu şekilde anlatıyorlardı ;

"..Güneş doğduğunda hava gayet açıktı, görünürde tek blr bulut yoktu...Ancak 60 no`lu tepe üzerinde, ekmek biçiminde altı ya da sekiz adet bulut asılı duruyordu...Hepsi de aynı biçimdeydi.Saatte 7 ya da 8 Km.`lik bir hızla güneyden esen rüzgara rağmen bu bulutlar pozisyonlarını hiçbir şekilde ya da biçimde değiştirmedikleri gibi, rüzgarın etkisi altında da sürüklenmediler.Yerd en 150 m. yukarıda yer alan gözlem noktamızda görüldüğü kadarıyla, yaklaşık 60 derecelik bir yükseklikte öylece asılı duruyorlardı.Bu bulut gurubunun tam altına rastlayan yerde, arazi üzerinde, aynı biçimde olan ve sabit duran, yaklaşık 250 m. uzunluğunda, 60 m. yüksekliğinde ve 60 m. genişliğinde bir bulut bulunuyordu.Bu bulut tamamen yoğundu ve hemen hemen katı bir madde yapısında görünüyordu...Tüm bunlaryerdeki bulutun 2500 m. kadar güneybatısında,Rodod endron dağı burnu üzerindeki siperlerimizde yerleşmiş bulunan NZE 1. Sahra bölüğünün 3. Takımının 22 askeri tarfından gözlemlenmişti.Gözle m noktamız 60 no`lu tepeye 980 m. kadar yukarıdan bakıyordu.Sonrada anlaşıldığına göre, bu tuhaf bulut kuru bir dere yatağının ya da çökmüş bir yolun (Kayacık Dere) üzerinde bulunuyordu ve arazi üzerinde böylece dururken yanları ile uçları mükemmel bir şekilde görebiliyorduk.Öteki bulutlar gibi açık gri renkteydi...Daha sonra, birkaç yüz kişden oluşan İngiliz alayı First Forth Norfolk `un bu çökmüş yol ya da dere boyunca 60 no`lu tepeye doğru ilerlediğini farkettik.60 no`lu tepe üzerindeki birlikleri takviye etmeye doğru gidiyor gibiydiler.Ancak, sözkonusu buluta ulaştıklarında , hiçbir tereddüt göstermeksizin doğrudan bulutun içerisine ilerlediler.Sonunda 60 no`lu tepe üzerinde yayılarak savaşmak üzere hiç kimse ortaya çıkmadı.Bir saat sonra,yürüyüş kolundaki son erler de bulutun içerisinde kayboldoktan sonra. aynı bulut, gayet rahat bir şekilde yerden yükseldi ve herhangi bir bulut ya da sis gibi,yavaşca hareketlenerek,rapor un başında değindiğimiz diğer bulutların yanına katıldı.Tüğm bu süre boyunca bu bulut grubu aynı yerde asılı olarak kalmıştı ve o tuhaf yer bulutu onlara katılır katılmaz hepsi birlikte kuzeye, yani Trakya`ya doğru ilerlemeye başladılar.birkaç dakika sonra gözden kaybolmuşlardı."

"Sözkonusu alay kayıp ya da yok edilmiş olarak bildirildi.İngiltere , Türkiyeden bu alayın geri verilmesini istediğinde, Türkiye, bu alayı ne esir aldığını, ne tems ettiğini ve ne de böyle bir alayın varlığından haberi olmadığını belirten bir yanıt vermişti.1914-1918 yılları arasında bir İngiliz alayı 800 ile 4000 kişi arasında oynayanbir güçten oluşurdu.Bu olayı gözlemlemiş olan bizler,Türkiye`nin söz konusu Alayı hiçbir zaman esir almadığını ve ya da temas etmediğini teyit ederiz"

Charles Berlitz, bu olayı "özel manyetik alanların ya da sismik fayların yahut her ikisinin birden bulunduğu yerlerin civarında, bilinmeyen varlıkların, müdahaleleri" nin sözkonusu olabileceğini gösterdiği için ,ilginç bulmaktadır.Charles Berlitz, bu sözleri ile Çanakkale Boğazı civarındaki gizemli bie bölgenin varlığına da işaret etmektedir.Araştırma cı Robin Collyns, aynı konuyu işlediği bir yazısında, John Hargrave`in "Suvla Koyu" çıkartmasına ilişkin olarak yaptığı bir açıklamayı aktarırken ;"21 Ağustos 1915 tarihinde, birkaç tabur, pusula ibresinin aşırı derecede kuzeye doğru sapmasından dolayı bu alanda yönlerini kaybetti" demektedir.Collyns, olaya yol açan garip bulutların, aslında .İngiliz alayını kaçıran ve manyetik düzensizliklere yol açan uzay gemileri, yani Ufolar olup olmadıklarını sormaktadır.Bu konudan olmak üzere, dikkat edilmesi gereken bir diğer noktada , yeraltı dünyasına açılan kadim girişin bu bölgedeki mevcudiyetidir.Grek mitolojisinde geçen tebai kralı Athamas`ın, ilk eşi Nephele`den Phrixus adında bir oğlu ve Helle adında da bir kızı olur.Bir süre sonra Nephele`den bıkan Athamas, İna adında ikinci bir hanuım alır.İna Çocukların kurban edilmesi için Athamas`ı ikna eder ve tam kurban edilirlerken, anneleri Nephele, (ki bu isim bulut anlamına gelir) ortaya çıkar ve bir bulut gibi çocukları sarıp sarmala*****, Hermes`in kendine verdiği, postu altından olan ve uçan bir koçun sırtına bindirir.Ama tam Çanakkale boğazının üstünden geçerlerken, bir fırtına kopar ve zavallı Helle, düşer ve boğulur.Bunu üzerine buraya Helle`nin denizi anlamına gelen "Hellespont" adı verilir.bu olaydan sıyrılan Phrixus ise Colchis`e götürülür.Koç burada Zeus`a kurban edilir.Bu koçun altın postu daha sonra Jason ve Argonotlar`ın arayacakları ünlü altın post haline gelecektir.Görüldüğü gibi bu son derece ilginç bir öyküdür.Bir bulut ortaya çıkmakta ve iki çocuğu kaçırmakta ve uçan altın bir araca bindirmektedir.Gelib olu`daki alayın kaybolması fenomeni ile bu efsane arasında şaşırtıcı bir benzerlik vardır.Belki tüm Alay da,Collyns`in kuşkulandığı gibi, aynı şekilde bir Ufo`ya nakledilmiştir.Acaba bu buluta girdiklerinde Demateryalize olup, sonra Ufo`nun içinde materyalize mi olmuşlardı.Bu bir tür ışınlanma vakası olabilirdi.fakat olaydan sonra bu bulutun dağılmayıp,tuhaf şekilli diğer bulutlara katılmş olması ve bunları hepsinin Tekirdağ`a doğru hareketlenmesi,bulut un kendisinin bir Ufo olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir .Ufolojik literatürde. bulut görünümünde olan Ufo`lara ilişkin gözlemlere sık sık rastlanmaktadır.Muam ma dolu Çanakkale bölgesi görünüşe göre manyetik kökenli olan düzensizliklerin meydana gelişine paralel olarak yoğun bir Ufo faaliyetinin de gözlemlendiği diğer gizemli bölgelerin kesişme noktasını oluşturuyor gibi gözükmektedir.

(ALINTI)


TURANNN06
Şef
13 Kasım 2010 12:44

Peygamber efendimiz Çanakkale de Savaşmış

Resûlullah Çanakkale'deki

asker evlâtlarının yardımına gitmişti

Tarihler 1928 yılını göstermektedir. Osmanlının son devir âlimlerinden, ilmi ile amil Alasonyalı Cemal Öğüt Hocaefendi hacca gider. Cumhuriyet yeni kurulmuş, hızlı bir değişim yaşanıyor, Çanakkale savaşının üzerinden de on yılı aşkın bir zaman geçmiştir. Kaynakwh webhatti.com:

Cemal Öğüt Hocaefendi Mekke'deki vazifesinin tamamladıktan sonra Medine'ye gider. Medine'de her zamankinden fazla kalır. Bu esnada Osmanlı coğrafyasının değişik bölgelerinden gelen hacılarla istişarelerde bulunur. Osmanlı devleti yıkılmıştır, Osmanlı'dan geri kalan toprakların büyük çoğunluğu ya işgal altındadır ya da sömürge durumuna düşmüştür.

Cemal Öğüt Hocaefendi vaktinin çoğunluğunu Mescid?i Nebevî'de geçirir. Bu arada Efendimizin türbesindeki görevlilerle yakınlık hâsıl olur. Hiçbir dünyalık beklemeden, sadece Resûlullah'a sevgi ve muhabbetinden dolayı türbeye hizmet eden bu güzel insan da Cemal Öğüt Hocaefendiye yakınlıkduyar ve güzel bir dostluk kurulmuş olur. Cemal Öğüt Hocaefendi türbedarla yaptığı sohbetlerde bir şey dikkatini çeker. Türbedar Osmanlı devletine son derece bağlıdır, hatta o kadar ki Osmanlı adı geçtiği yerde muhakkak bir hürmet ifadesi belirtisi gösteriyordu. Bu nuranî ihtiyarın Osmanlı'ya bu derece bağlı ve hürmetli olması Cemal Öğüt Hocaefendinin merakımı celbeder, bir gün sorar:

"Sizde Osmanlı'ya karşı derin bir sevgi ve muhabbet görüyorum, bunun özel bir sebebi var mı?" Nurani ihtiyar derin bir düşünceye daldı, kısa süre sonra başını kaldırdı ve şöyle dedi:

"Allah ve Resûl'ünün muhabbeti, Osmanlı'yı sevmemi gerektirir." Cemal Öğüt Hocaefendi bu açıklamadan pek bir şey anlamaz. Anlamadığı da zaten yüz hatlarından anlaşılmıştır. Türbedar pek fazla bilgi vermek niyetinde değildir, ancak Cemal Öğüt Hocaefendi bir şeylerin olduğunu anlar ve ısrar eder. Nur yüzlü ihtiyar anlatmaya devam eder:

"Osmanlı'yı sevmem için şu anlatacağım hâdise yeter de artar bile."

1915 senesinde Medine'de başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlatır.

1915 yılının hac mevsimi idi. Her hac mevsiminde olduğu gibi, dört bir yandan mü'minler geliyordu, bu gelenlerin içinde Hindistan ulemâsından, âlim, zahit, keşfi açık gerçek bir Allah dostu da bulunuyordu. Bu Allah dostu ile sizinle olduğu gibi yakınlık oluştu, sohbetine katıldık. O kadar güzel sohbetleri oluyordu ki, kendi ağlıyordu, dinleyenleri de ağlatıyordu. O zamanlar Osmanlı'nın çok sıkıntıda olduğu zamanlardı, ehl?i küffar, İslâm'a karşı saldırıya geçmiş, Payitahtta Çanakkale Boğazı'nda büyük savaş oluyordu.

Hindistanlı âlimde bir şey dikkatimi çekmişti, sohbetlerinde ağlıyor, namazlarında ağlıyor, yolda yürürken bile gözünden yaş eksik olmuyordu. Ağlamadığı zamanlar bile devamlı hüzünlü idi. Merakım artıkça artı ve bir gün kendisine bunun sebebini sordum:

"Efendi! Bu mübarek yerdesin, gözün gönlün açılacağı yerde devamlı ağlıyorsun, ağlamadığın zamanlarda yüzünde hüzün var, bunun sebebi, hikmeti nedir?" Beni yayına oturttu, gözlerindeki yaş damlaları daha da hızlanarak akmaya başladı. Sonra yaşlarını sildikten sonra bana dedi ki:

"Ben uzun yılların hasreti ile çok uzaklardan buralara geldim. Ben Kâinatın Efendisi'nin kokusunu, ruhaniyetini Hindistan'dan alırdım. Şimdi buralara geldim, Efendimin kabr?i şerifi başındayım, ama Hindistan'da aldığım feyiz ve nuranîliği burada bulamadım. Bu ne hâldir diye düşünüyorum, acaba bir günah mı işledim, bir suçum mu var? Efendim benim üzerimden himmetini çekti mi? Ya da Efendim, burada değil, burada olsa onu hisseder, onun ruhaniyetinden bereketlenirdim. Bu hâl beni perişan etti? Ağlamamın sebebi budur."

Türbedar bu Allah dostunu dikkatle dinledi, ancak o da bu işe ne bir yorum getirebildi, ne de bir şey diyebildi. Ancak nur yüzlü türbedarın da kafası karışmıştı. Bu Hindistanlı âlimin, yalan söyleme, abartı yapma gibi bir durumu söz konusunu değildi. Son derece samimî bir hâl içindedir. Hindistanlı âlimin söylediklerine yabancı değildi. Her hac mevsiminde değişik bölgelerden gelen Allah dostları ile karşılaşır, onları Allah Resûlü'nün ruhaniyeti ile nasıl bağlantılar kurduklarını bilirdi. Bu Hindli âlim de onlardan biri idi, türbedarın bunda zerre şüphesi yoktu. Peki, bu âlimin söyledikleri nasıl açıklanacaktı?Kaynakwh webhatti.com:

Yaşlı türbedar gündüz dinlediklerinin etkisinde kalmıştı, gece yatağına yattığında da kafasındaki soru işaretleri gitmemişti.

Sabah namazına kalkmadan önce türbedar bir rüya görür. Rüyasında Kâinatın Efendisini görür. Nur yüzlü türbedar, edebinden Efendimize bir şey soramaz. Dün yaş******r aklına gelir, bir şey diyemez. Türbedarın düşüncelerine Kâinatın Efendisi cevap verir:

"O kardeşimin hissettiği doğrudur. Ben her zamanki makamımda değilim, birkaç zamandır Çanakkale'deyim? Çok zor durumda bulunan kardeşlerimi yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı. Onlara yardım ediyorum?"

Hindistanlı âlim, Allah dostunun vaziyeti anlaşılmıştı. Burada akla şöyle bir soru gelebilir: Efendimiz bulunduğu makam itibariyle, bir anda birden çok yerde bulunamaz mı? Elbette bulunur, başta Hızır Aleyhisselâm'ın ve Allah'ın veli kullarının bulunduğu gibi. Buradaki, hâdise birine gösterirler, ondan da herkese duyururlar mahiyetindedir.

(Alıntı)


kirte
Kapalı
13 Kasım 2010 17:51

Genel olarak abartmayı seven bir milletiz.

çanakkale Savaşında sanki mehmetçik kahramanlık yapmamış gibi kahramanlık payınının çoğunu hep bulutlar yeşil sarıklılar köpekler almıştır.

Kaybolan alay masalı defalarca çürütüldü. Adı geçen sözde kaybolan? alaydan esir düşen askerlerin kayıtları ve yazışmalar ortaya çıkartıldı.

o an bölgede onbinlerce Türk ve İngiliz askeri olmasına rağmen olayı gördüğünü 50 sene sonra 2 tane anzac askerin söylemesi hiç garip gelmedi inananlara. Çanakkaleyi gezenler türk askerini siperlerini, M.Kemal ve kurmaylarının gözetleme yerlerini gördüklerinde oradan kuş bile uçsa farkedileceğini anladılar ama yine de bu tür masallar hala prim yapıyor.

Halbuki bizim bu tür masallara hiç ihtiyacımız yok. Mehmetçiğimiz zaten fazlasıyla kahramanlık yapmıştır. Amerikalalar vietnamdaki yenilgilerini bile kahramanlık gibi gösterirken dünyada kendi askerinin kahramanlığını başkalarına mal eden başka millet var mıdır bilmem


kirte
Kapalı
13 Kasım 2010 17:57

Hala Alayın bulut tarafından yutulduğuna inananlar aşağıdaki kayıt numarasından osmanlı arşivinden belgeye ulaşabilir

...................................

Bâb ı Âlî Hariciye Nezâreti

Umûr ı Siyasiye Müdüriyet i Umumiyesi

Kayıd Numarası: 998 999

Özet: İngiliz esirlerine ait haber kağıtları

Harbiye Nezâreti'ne

Çanakkale savaş alanında yaralı olarak esir edilip 3. Kolordu Kuzey Grubu Ağır Yaralı Hastanesi'nde tedavi altındayken vefat eden Avustralyalı Frederick Pret oğlu Charles Pret'e ve 23 Ağustos sene 1915 tarihinde Anafarta'da vefat eden 5. Norfolk Alayı'nın 1. Taburu'nun 2. Bölüğü erlerinden Hatwill'e ait olan ve İngiltere Harbiye Nezâreti'ne gönderilmek üzere, Muamelât ı Zâtiye Müdüriyeti İstihbarât Kalemi ifadesiyle gelen 10 Ekim 1915 tarihli ve 1536 ve 1579 numaralı yazınızla gönderilen iki adet ihbarnâme; 14 Ekim 1915 tarihli ve 1857 numaralı yazının içeriğine uygun olarak düzenlenip tamamlanmak üzere iade edildi, efendim.

16 Ekim 1915


hayatağacı
Aday Memur
13 Kasım 2010 19:12

ortadaki gerçek şudur ki olaylar abartı değil işn manevi boyutudrur,zira günmüzde insanlar askere gitmemek için binbirtürlü dolaplar çevirirken islam uğrunda canını vermek için gözünü kırpmyan ceddimzin bu mübarek mücadelesinde bu vb. gibi manevi olayların yaşanmış olması abartı değil,inanç boyutdur,maneviyattan nasibini alamamışların bunu anlayamamaları ve abartı olarak değerlendirmelerinden daha normal bi durum olamaz...


TURANNN06
Şef
13 Kasım 2010 19:50

Çoğu tarihci bile bunu anlatır..Böyle bir olay var veya yok..Beni duygulandırdı mı? evet...Benim gibi düşününlere duygulandırdı mı?evet..Bu benim için yeterli..

Kirte

çanakkale Savaşında sanki mehmetçik kahramanlık yapmamış gibi kahramanlık payınının çoğunu hep bulutlar yeşil sarıklılar köpekler almıştır.

Mehmetcik çanakkale de birşey yapmadı dedim mi?Yok..Niye gocunuyorsun..Bazı şeyler iman gücü vatan aşkı ile olur...Ama imansız birine ne anlatıyorsun ki?DoĞRU..boşuna mı demiş atalarımız İt ürür kervan yürür.Kervan yürümeye devam edecek ....


kirte
Kapalı
13 Kasım 2010 20:10

"Mehmetcik çanakkale de birşey yapmadı dedim mi?Yok..Niye gocunuyorsun..Bazı şeyler iman gücü vatan aşkı ile olur...Ama imansız birine ne anlatıyorsun ki?DoĞRU..boşuna mı demiş atalarımız İt ürür kervan yürür.Kervan yürümeye devam edecek ...." demişsiniz.

Sapla samanı ayramıyorsunuz o yüzden iman gücü ve vatan aşkı ile hurafeyi aynı sanıyorsunuz. Size bulutun yuttuğunu bahsettiğiniz alayın esir kaydını da sunduk. Sırf sizi duygulandırdı diye doğru olduğu anlamına gelmez. Ayrıca bu konuda araştırma yapan tarihçiler de buluttan vs. bahsetmiyor.

İman gücü ayrıdır hurafe apayrı. Mehmetçik imangücü ve vatan sevgisi sayesinde kaçmadı. Esir düştü,soğuktan dondu,pislikten hasta oldu, can verdi ama toprak vermedi. Bunların hepsi mehmetçiğin iman gücü ve vatan aşkı sayesinde oldu.

Fakat siz sırf duygulandırdı diye bulut aldı düşmanı yok etti derseniz bu sefer o mehmetçiğin hakkını yemiş olursunuz. Mehmetçiğin başarısını hurafeye mal etmeyin.

1.Dünya savaşında kazandığımız tek cephedir çanakkale, peki diğer cephelerde niye kaybettik? Orada neden bulutlar,yaralı köpekler ( yaralı köpek örneğini sizin gibi hakaret maksatlı değil yaralı köpeğin iyileştirilip düşman taarruzundan önce havlayarak haber vermesi hurafesi olduğu için veriyorum) yeşil sarıklılar yoktu?

Sarıkamıştaki şehit olan mehmetçikler çanakkaledekilerden daha mı az imanlıydı? Neden ordaki askeri yeşil sarıklılar ısıtmadı? Neden bulut düşmanı almadı?

"Bazı şeyler iman gücü vatan aşkı ile olur...Ama imansız birine ne anlatıyorsun ki?DoĞRU..boşuna mı demiş atalarımız İt ürür kervan yürür.Kervan yürümeye devam edecek ...." demişsiniz benim hakkımda benim imanımı siz sorgulayamazsanız imanlı olup olmadığımı sadece Allah bilir. Eğer müslümansanız başkası hakkında böyle imansız gibi söylemlerde bulunmanın çok günah olduğunu ve şu an bana bunu söyleyerek kul hakkı yediğinizi de bilirsiniz ki ahirette hesaplaşırız merak etmeyin. Ayrıca sırf fikirlerimi beğenmediniz diye bana it ürür kervan yürür diyerek de anne babanızın size verdiği terbiyeyi ortaya koymuşsunuz çok yazık.


Re-laX
Şef
14 Kasım 2010 01:04

sayın arkadaşlar

mustafa kemal in askeri başarısından bahsetmek yerine bu olayı dahi kesinlik kazanmamış şehir efsanesine bağlayanlar olması çok tuhaf.

saygılarımla

Re-laX


hayatağacı
Aday Memur
18 Kasım 2010 20:09

sn kirte

sarıkamıştaki düşmanları bulutlar yutamazdı zaten, zira sarıkamış faciası ne yazıkki baştaki kumandanların askerimizi düşüncesizce savaşma imkanı olmayacağını tahmin ettiği halde cepheye sürmesinden kaynaklanmaktadır,mehmetçiklerimize sarıkamışta verilen birincil emir sürekli olarak yürümektir yazıktırki savaşmaya vakitleri bile kalmamıştır,askerlerimiz yürümekten savaşmayı unutur hale gelmek üzeredirler ,öyleyse hangi düşmanı bulutun almasını beklemekteydinizki?ndn orda düşmanı bulut almadı diyorsunuz?

2.si çanakkale son noktadır artık eğer düşman gerçkten cepheyi kazanmş olsaydı tamamıyla kaybettiğimizin göstergesi olacaktı,hani derlerya kul sıkışmayınca hızır yetişmez diye işte buda odur,

aynı zamanda çanakkaledeki maneviyata inanmazsak söylermisiniz lütfen seyid onbaşım 200 küsür kg lık o dev mermiyi nasıl kaldırabilirdi?sizin aklınız mantığınz alıyormu bu sırf inançsız,maneviyatsız bir insanın sadece fiziken gerçekleştirmesi mümkün olan bir hadisemiydi?ben tahayyül edemiyorum şahsen...

20 Kasım 2010 21:45

Kirte arkadaşımızın belirttiği belgeden sonra bu konuda bir söz söylenmemesi lazım gelir diye düşünüyorum, kaldı ki bu olay Çanakkale Savaşında Teğmen olan Mehmet Şevki Paşa nın(Mehmet Şevki Yazman) anlatılmıştır ve olay içerisinde bulutlara biçilmiş bir rol maalesef bulunmamaktadır. Kaldı ki Norfolk alayı öyle seçkin bir alay da değil yedek güç olarak bulundurulan ve son çare olarak harp alanına sürülen süvari alayıdır, alay karşılarında direnen türk siperlerine destek gidememesinden ve siperdeki askerlerimizin yıpranmasından dolayı siperleri yarmış ve bir müddet ilerleyebilmiştir ancak ellerindeki son kozu kullanan müttefiklerde bu alaya destek olamayınca yarılan siperler tekrar türk askerleri tarafından ele geçirilmiş ve Norfolk Alayı çemberde kalmıştır. Ben bumdam sonrası ile ilgili herhangi bir belge okumamıştım bu yüzden Kirte arkadaşımızın yazdıklarını okurken çok sevindim.

Benim merak ettiğim şey Mondoros tan sonra müttefik donanması Çanakkale yi geçmedimi, e o zaman biz savaşı tamamen kaybetmiş olmadık mı...


kirte
Kapalı
20 Kasım 2010 23:42

Sn. hayatağacı

Önce sağduyulu ve seviyeli yaklaşımınızdan dolayı teşekkür ederim.

Size 3 bölüm halinde cevap vereceğim 1. bölümde TURANNN006 nın yazısındaki yanlışlar, 2. bölümde maneviyet ve hurafe arasındaki ince fark ve 3. bölümde neden böyle bir hikaye uydurulduğu

BİRİNCİ BÖLÜM

1. "Norfolk alayı 2760 tam teçhizatlı askerden, ağır makinalı tüfeklerden ve 20 adet tanktan oluşuyordu." deniyor

Cevap: Çanakkale savaşında bırakın kullanılmayı tank henüz üretilmemişti bile.

2. "TÜRK ŞAHİTLERDEN BAZILARI; Karahasanoğlu Ahmet....Sazlıdere 7.piyade tugayı İdris oğlu Yakup.............Conkbayırı 12.piyade tugayı Çavuş Sadullah oğlu Recep......8.kolordu 14.alay komutanlığı Çavuş İbrahim oğlu Mehmet.....8.kolordu 9.alay komtanlığı Komutan Müteakkim oğlu Rıza....12.alay komutanlığı Er Necmettin oğlu Hüseyin......5.piyade tugayı-4.bölük Er Hacı Nuri oğlu Ahmet Sabri...5.piyade tugayı-4.bölük Er Süleyman oğlu İsmail..........5.piyade tugayı-6.bölük Reichardt ve arkadaşlarının verdikleri ifadede birde ek bölüm var. Çanakkale Savaşıyla ilgili resmi bir tarihçeden alınmış. " denmiş

Cevap: Yukarıdaki askerlerin sırasıyla 7'nci,12'nci,5'inci tugaylar ve 8'inci kolorduda olduğu söylenmiş. İşin ilginç yanı Çanakkale savaşında hiç tugayımız yoktu ve sadece iki tane kolordumuz vardı. Bunlar da 3'üncü ve 15'inci kolordulardı yani 8'inci kolordu diye bir kolordumuz yoktu. Dolayısıyla yukarıdaki sözde Türk şahitleri?olmayan birliklere ait olmayan kişilerdir.

3. "Bu askerlerin cesedlerini asker ailelerinin baskısı yüzünden İngiliz hükümeti defalarca istemiştir,Mustafa Kemal Paşa ve TBMM'den." denmiş

Cevap: Böyle bir istek hiç bir zaman olmadı eğer oldu diyen varsa gerek "bilgi edinme yasasından" faydalanıp tbmm arşivine sorarak gerekse araştırarak bize belge sunsun. Malum iddiayı atan ispatla yükümlüdür.

4. "TBMM'de bir komisyon bu askerlerin cesedlerini aramıştır ancak ne cesedler bulunabilmiştir nede bu askerlere ilişkin herhangi bir bilgi"

Cevap: TBMM hiç bir zaman böyle bir komisyon kurmamıştır. Zaten her taraf kendi askerini gömmüştür. Türkler okuma yazma bilen askerlerin azlığı ve asker sıkıntısından dolayı sürekli savaştığı için kendi şehitlerinin bile kaydını tam olarak tutamazken öldürdüğü ingilizleri alıp gömüp kaydını tutması da biraz saçma olurdu.

5. "İki tarafta dev bulutun askerleri yuttuğu,tepeye çıkmışlar,ardından o sahada tüm köyleri taramışlar ancak Norfolk alayına ait askerlerin cesedlerini,tankları ve silahları bulamamışlardır.Çanakkale Savaşından 50 yıl sonra olayın görgü tanığı 33 Yeni Zelandalı eski asker, hareket eden ve askerleri alıp götüren dev boyutlu parlak beyaz buluttan söz ettiler. " denmiş.

Cevap: Savaşta tank olmadığını söylemiştim. Burda dikkat çekmek istediğim nokta bu askerler neden 50 sene sonra söz ediyorlar bu buluttan savaşta 20 küsür yaşında olan askerler 70 küsür yaşına gelince mi hatırlamışlar bunu? Ayrıca bulut olayından bahseden bir tane bile Türk askeri bulamazsınız. Savaştan sonra hem Türkler hem ingiliz fransız ve ANZAC'lar anı kitapları yayımladı. Bırakın Türklerin kitaplarını tüm anı kitaplarını araştırın tek bir Allah'ın kulu buluttan kaybolan taburdan vs. bahsetmemiştir.

İKİNCİ BÖLÜM

Maneviyat ve iman gücü ile hurafe arasında çok ince bir çizgi vardır. Askerlerimiz yüksek ruhu, iman gücü ve maneviyatları ile zor şartlara dayanmış dönüp kaçmak yerine şehit olmuş, üşümüş, ıslanmış, bitlenmiş,aç kalmış,can vermiş fakat toprak vermemiştir. Birliklerde görevli imamlar askerlerin manevi olarak şehadete hazırlamış onlara peygamber efendimizin hadislerinden bahsetmiş okuma yazma bilmeyenler Kur'an-ı Kerim okumuşlardır. Ve bu savaşı işte o mehmetçikle kazandık. Mehmetçiğin hakkını buluta, yaralı köpeğe, yeşil sarıklıya yüklenmemelidir.

Sn hayatağacı sizin verdiğiniz örneğe değineceğim seyit onbaşı iman gücü ile o an o bombayı kaldırabilmiş ve ocean zırhlısını vurmuştur. Bu başarının hakkı doğal olarak seyin onbaşınındır. Fakat bu olayı seyit onbaşı bombayı kaldırırken ucundan da yeşil sarıklı biri belirip tutmuş yada seyit onbaşı bombayı atmış ama tam o sırada bir bulut hüzmesi bombaya yön verip ocean zırhlısını vurmasını sağlamıştır dersek seyit onbaşıya büyük bir hakaret etmiş ve bu başarının hakkını seyit onbaşıya değil de yeşil sarıklıya,buluta vermiş oluruz.

işte benim söylemek istediğim konu da budur. Bulut,yaralı köpek vb. hikayelerle mehmetçiğin başarısını başka şeylere yüklüyoruz ve şehitlerimizin haklarını yiyoruz.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Bulut hikayesi nerden ve neden çıkmıştır? Özet olarak 70 küsür yaşında 3 anzac lının söylediği iddia edilen bir alayın bulutla yok olma hikayesidir bu. Bilirsiniz ki ingilizler ve amerikalılar çok politik ve masabaşında alavere dalavere ile kazanan milletlerdir. Vieatnamda kaybedilen savaşı filmlerle sanki kazanmışlar gibi gösterip psikolojik harp yapan amerikalar benzer bir örnektir.

ingilizler savaşı kaybedince hükümet çökmüş, savaş bakanının lordluk ünvanı geri alınmış ve ülke bir kaosa sürüklenmiştir. Temel soru " asker olarak üstünsünüz,silah ve teçhizat olarak üstünsünüz, donanma desteğiniz var,uçak desteğiniz var peki neden kaybettiniz" dir. onlar ise o dönemde Türklerin iyi savaştığını ama şanslarının da yaver gittiğini aslında savaşı türklerin kazanmasından ziyade yaptıkları hatalarla kendilerinin kaybettiğini söylemişlerdir.

Savaştan 50 sene sonra bu hikayenin çıakrılması ile bilinçli bir psikolojik asimile harekelettir. Çünkü savaş biteli 50 sene olmuş savaşa katılan onları yalanlayacak askerlerin hepsi 70 küsür yaşındadır. Bu yalanı savaş biter bitmez yaysalar hemen çürürdü ama 50 sene sonra yayınca insanlarda "acaba doğru mu" fikri belirecektr. Bu yüzden 50 sene sonra ortaya çıkmıştır bu hikaye. bu hikayedeki anafikir ise tanrının hz.isayı kutsadığı gibi kendi alaylarını kutsayıp göğe yükselttiği, bu yüzden savaşı kaybettikleridir. Yoksa hayatta barbar türkler onları yenemezdir.

Fakat biz de buna alet olup kendimize yontuyoruz.

Dikkat edin 50 sene sonra çıkarılan bir yalan ve şimdi 95 sene geçmiş aradan hala bunu konuşuyoruz. Demekki asimile psikolojik harekatlarında başarılı olmuşlar. Halbuki her duyduğumuza karşılıksız inanmasak biraz sorgulasak " 10 binden fazla asker içinden sadece 3ü mü görmüş" "neden 2 sene sonra değil de 50 sene sonra açıklamışlar" "savaşa katılan hiç bir askerin anı kitbında neden bu konu geçmiyor" desek doğru cevaba ulaşacağımıza inanıyorum.


hayatağacı
Aday Memur
01 Aralık 2010 20:14

sn.kirte

ben szin ispatlamak amacıyla adres gösterdiğiniz belgelere saygı duymuyor değilim ,bu olay %100 doğru ve ya yanlıştır diye bir iddiamda yok lakin;

bnm bahsettiğim maneviyat ve iman gücüydü yeşil sarıklı vb. gibi bir iddiada bulunmadım,mehmetçiğmizin başarısını da asla gölgelemk gibi bir amacım olmadığını belirtmek isterim

anlatmaya çalıştığım ve inandığım tek şey şu ki şimdilerde gençlerimz askere girmekten kaçar bunun için bahaneler üretir hale geldi,bunun sebebide gitgide farkında olarak yada olmayarak benliğimizden birsürü ödün verir duruma geldik,her ne kadar birlik olsak ta elimizi vicdanımıza koyup bir düşünelim Allah göstermesin şimdi savaş çıksa her türkiye cumhuriyeti vatandaşı cepheye gidermi sizce?

bnce hayır...

çünkü birbirmize olan bağlılığımız,maneviyatımız ve hatta imanlarımız zedelnemiş durumda yozlaşmış durumda...

dolayısıyla demek istediğim mehmetçiğmizin başarısını gölgelemek değil o mehmetçiğin yüreğindeki vatan sevgisi ve kalbindeki iman aşkının da göz ardı edilmeyip bunun küçümsenmemesidir,olayı sadece fiziksel güce değil birazda yüreğe dayandığını anlatmaya çalışaktayım...


şişşştttt
Yasaklı
03 Aralık 2010 14:09

aynı bulut ve yeşil cüppeliler diğer cephelerde niye yardım etmediler? Osmanlı yıllardır avrupa karşısında dağılırken nerdeydiler. inanmayın arkdaşlar böyle safsatalara. Çanakkale imanlı bir milletin son nefesine kadar kahramanca savaştığı ve tarihe geçtiği yerdir. yok bulutlar yok yeşil sarıklılar yok cinler minler bunlar hikaye.....


tarih34
Genel Müdür
06 Aralık 2010 17:25

Biraz ciddi olun saçmalamayın.Araplar işgal altında neden yardıma gelmemiş?Yada araplar,tekme tokat avrupadan atılırken nerdeymiş?Bu konuları tarih başlığı altında bir bölümde yazmayın.Git masal falan diye bir başlık aç orada birbirinize anlatın oyalanın.

07 Aralık 2010 21:11

tarih34 bence kızma arkadaşım, burda yazılanlar her zaman söylenilegeln şeylerdir, güya tarihçi olanlar dahi anlatırlar bunları ve anlattıkları anda da söylenen ilk söz "bu adam doğruları söylüyor" olur, burdaki arkadaşlar sağolsunlar yine anlıyorlar, dışarda bunları söylesek te anlatamıyoruz, kaynak söylüyoruz, hatta getirip okutuyoruz, aldığımız tek yanıt "filan bana böyle söylemişti sen yanlış biliyorsun" oluyor. O yüzden burda yazılmasını yadırgamamak lazım, hatta bu sayede biz de bişeyler öğrenebiliyoruz..


TURANNN06
Şef
08 Aralık 2010 00:55

Bugüne kadar bu tarihçiler neredeydi...Tarihh34 milletin dilene sakız olana kadar nerdeydiniz...Anlatıla anlatıla efsane olmuş bir olay...Git çanakkaleye 10 kişiden 9 bunu anlatır..

Hangi tarih geçek bir türlü anlamıyorum...Birileri Abdulhamite kızıl sultan diyor birileri ulu hakan diyor...Herkes bir yerinden bir şey uyduruyor...Kime inanalım...Sana mı yoksa ortada bunları yazan paylaşan tarihçilere mi?Bu olayları anlatan da tarihçi?

Mucize olmaz diye bir kaide mi var?Hz isa ölüleri diriltiyor...Hz musa denizi asasıyla ikiye bölüp geçiyor firavun geçerken deniz kapanıyor ve cesedi yıllar sonra gün yüzüne çıkıyor..Peygamber efendimiz miraça çıkıyor...Alemleri geziyor...Ayı eliyle bölüyor...

08 Aralık 2010 16:21

Önüne belgesini koyan tarihçiye inanın bence turan arkadaşım, bakın kirte arkadaşımız yzmış,bunun haricinde ben de Mehmet Şevki yazman ın(çanakkale savaşında teğmen) anılarını söylemiştim, anıları yayınlandı, benzer şekilde yayınlanan anılar yine mevcut, bu savaşta bizzat savaşan insanlar bunu görmüyor, Alay a ne olduğundan bahsediyorlar ama ortada bir bulu yok. Bütün bunlardan sonra artık kime veya neye inanacağınız size kalmış..


tsumut71
Kapalı
15 Aralık 2010 10:11

turan, çok güzel paylaşımlar, teşekkürler....


Vatan55_Mekan23
Yasaklı
20 Aralık 2010 17:24

iyi de dilaver peki norfolk alayına ne oldu?

bu arada:orada bahsedilen kayıpların hepsi orada veyşa kara savaşlarında kaybolmadı: misal bata bouvet nin personeli kayıp olarak geçti çünkü kaçı ölü kaçı değil bilinmiyor...


kirte
Kapalı
20 Aralık 2010 22:53

Vatan55_mekan23

Norfolk alayının askerlerinin çoğu öldü bir kısmı esir düştü diğerleri de ülkesine geri döndü. ilk sayfada devlet arşivlerindeki esir kayıtlarından birini dosya numarasına kadar yazdık.

Bouvet personeli kayıp geçti demişsiniz? Nerden biliyorsunuz kayıp geçtiğini? Bouvet gemisi battı ve sadece 30 civarı denizci kurtarıldı diğerleri ise öldü.

Bouvet kayıp olarak geçti demişsiniz. Kesin konuştuğunza göree linizde mutlakakaynak vardır. Eğer norfolk alayı ile ilgili ingilezlerin bizden sözde norfolk alayının mezarları görmek istediğide dair bir kaynak yada bouvetteki denizcilerin kaybolduğuna dair bir kaynak gösterirseniz biz de görmüş oluruz ve inceleriz.

Toplam 22 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi