Anayasa'nın kişilere tanıdığı siyasi parti üyesi olma hakkının ancak memuriyet statüsüne girdikten sonra Devlet Memurunun tarafsızlığının zedelenmemesi amacı için kullanılamayacağı açık olup Devlet Memuru statüsüne girmeden önce kullanılabilecek bu hakkın memuriyete giriş için yasaklayıcı bir şart olarak aranması eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi sözü edilen 70. maddeye de aykırıdır. Zira kişilerin memur statüsüne girmeden önce siyasi bir partiye üye olmalarının daha sonra yürütecekleri kamu hizmetini ne şekilde etkileyeceği konusunda günün koşullarına uygun bir neden- sonuç bağı kurulamayacağı gibi böyle bir yasaklamanın temel hakkın özüne dokunulamayacağını öngören Anayasa'nın 13. maddesine de uyarlık göstermeyeceği açıktır.
Öte yandan temel hakların sınırlandırılmasındaki amaç ile sınırlamanın sonucu arasında yapılacak düzenlemenin hukuka ve kamu gereklerine uygunluğunu belirleyecek en önemli unsur ölçülülük ilkesi olup bu anlamda maddede öngörülen kısıtlamanın, bizzat kendisinde ve özellikle 5 yıllık bir süreye bağlanmasında ölçülülük ilkesinin esas alındığı Anayasa'nın 13. maddesine uyarlık bulunmamıştır.
Sözkonusu nitelik şartı 2495 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce yürürlüğe giren ve Türk Personel Rejimini genel olarak düzenleyen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda yer almadığı gibi, 2495 sayılı Yasa'dan sonra yürürlüğe giren ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personelinin statüsünü düzenleyen 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede de bulunmamaktadır. Bu nedenle böyle bir yasaklayıcı hükmün sadece 2495 sayılı Yasa'da koruma ve güvenlik görevlileri için aranması Anayasa'nın 10. maddesindeki kanun önündeki eşitlik ilkesine ters düşer. Diğer yasalarda da, memurluk statüsünün devamı sırasında siyasi parti üyeliğine girmenin yasaklandığı ve disiplin cezası ile karşılandığı görülmekte ise de, bu koşulun memuriyetten önceki bir dönem için aranarak memurun görevine son verilmesi ile daha sonra gerçekleşmesi sonucunda disiplin cezası verilmesi çok farklı sebep ve sonuçları doğurmaktadır. Kaldı ki toplum ve Devlet adına yetki kullanan ve çok önemli kararlar veren üst düzey kamu personelinde hizmete giriş için aranmayan böyle bir kısıtlamanın güvenlik görevlileri için aranmasında Anayasa'nın sözü edilen maddesine uyarlık bulunmamıştır.
Sonuç olarak dava konusu uyuşmazlıkta davacının koruma ve güvenlik görevlisi olarak atanmasına ilişkin onayın, hakkında yapılan güvenlik soruşturmasında göreve girmeden önce bir siyasi partiye üye olduğunun tespit edilmesi sonucu iptal edilmesine neden olan yasa hükmünün hukuksal ve Anayasal açıdan kabul edilebilir bir düzenleme olarak düşünülemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Anayasa'nın kişilere tanıdığı siyasi parti üyesi olma hakkının ancak memuriyet statüsüne girdikten sonra Devlet Memurunun tarafsızlığının zedelenmemesi amacı için kullanılamayacağı açık olup Devlet Memuru statüsüne girmeden önce kullanılabilecek bu hakkın memuriyete giriş için yasaklayıcı bir şart olarak aranması eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi sözü edilen 70. maddeye de aykırıdır. Zira kişilerin memur statüsüne girmeden önce siyasi bir partiye üye olmalarının daha sonra yürütecekleri kamu hizmetini ne şekilde etkileyeceği konusunda günün koşullarına uygun bir neden- sonuç bağı kurulamayacağı gibi böyle bir yasaklamanın temel hakkın özüne dokunulamayacağını öngören Anayasa'nın 13. maddesine de uyarlık göstermeyeceği açıktır.
Öte yandan temel hakların sınırlandırılmasındaki amaç ile sınırlamanın sonucu arasında yapılacak düzenlemenin hukuka ve kamu gereklerine uygunluğunu belirleyecek en önemli unsur ölçülülük ilkesi olup bu anlamda maddede öngörülen kısıtlamanın, bizzat kendisinde ve özellikle 5 yıllık bir süreye bağlanmasında ölçülülük ilkesinin esas alındığı Anayasa'nın 13. maddesine uyarlık bulunmamıştır.
Sözkonusu nitelik şartı 2495 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce yürürlüğe giren ve Türk Personel Rejimini genel olarak düzenleyen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda yer almadığı gibi, 2495 sayılı Yasa'dan sonra yürürlüğe giren ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personelinin statüsünü düzenleyen 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede de bulunmamaktadır. Bu nedenle böyle bir yasaklayıcı hükmün sadece 2495 sayılı Yasa'da koruma ve güvenlik görevlileri için aranması Anayasa'nın 10. maddesindeki kanun önündeki eşitlik ilkesine ters düşer. Diğer yasalarda da, memurluk statüsünün devamı sırasında siyasi parti üyeliğine girmenin yasaklandığı ve disiplin cezası ile karşılandığı görülmekte ise de, bu koşulun memuriyetten önceki bir dönem için aranarak memurun görevine son verilmesi ile daha sonra gerçekleşmesi sonucunda disiplin cezası verilmesi çok farklı sebep ve sonuçları doğurmaktadır. Kaldı ki toplum ve Devlet adına yetki kullanan ve çok önemli kararlar veren üst düzey kamu personelinde hizmete giriş için aranmayan böyle bir kısıtlamanın güvenlik görevlileri için aranmasında Anayasa'nın sözü edilen maddesine uyarlık bulunmamıştır.
Sonuç olarak dava konusu uyuşmazlıkta davacının koruma ve güvenlik görevlisi olarak atanmasına ilişkin onayın, hakkında yapılan güvenlik soruşturmasında göreve girmeden önce bir siyasi partiye üye olduğunun tespit edilmesi sonucu iptal edilmesine neden olan yasa hükmünün hukuksal ve Anayasal açıdan kabul edilebilir bir düzenleme olarak düşünülemeyeceği kanaatine varılmıştır.