Bazı kitapları okumayı, kitap bittikten sonra da sürdürürüz. Yeraltından Notlar, ara verdiğimizde de, bitirdiğimizde de yakamızı bırakmayan kitaplardan...
Daha ilk cümlede kıskıvrak yakalıyor bizi: ?Ben hasta bir adamım... İçi hınçla dolu, gösterişsiz bir adamım ben.? Birkaç sayfa sonra en sert yumruklardan biri geliyor: ?Sevgili okuyucularım, sizin dinlemek isteyip istemediğinizi bilmem ama, şimdi size niçin bir böcek bile olmadığımı anlatmak istiyorum. Şunu size bütün ciddiyetimle söyleyeyim, pek çok kez böcek olmayı istemişimdir.?
Kafka'nın ?Dönüşüm?ü geliyor hemen aklıma: ?Dönüşüm (Değişim)? 1915'te, seyyar satıcı Gregor Samsa, bir sabah uyandığında, kendini bir hamam böceğine dönüşmüş olarak görür. Ailesi bu olaya hiç şaşırmaz, sadece kızar ve tiksinti duyarlar. Ve Samsa ölür. Bu olay, anlaşılmazlığa mahkûm edilmiş bir insanın (aynı zamanda sanatçının) yazgısının bir simgesi değil midir? Kafka, gerçekçi bir çerçeve kullanarak, gerçek dışı bir olayı, gerçekçi bir üslûpla vermiştir. Acaba Dostoyevski mi, yoksa Kafka mı daha önce böcek olmak istemişler diye düşünüyorum: Dostoyevski 1881'de ölmüş; Kafka ise 1883'te doğmuş... Öylesine aklıma geliveriyor işte. Burada bırakalım... Zira bir sonraki konumuz, Kafka'nın ?Dönüşüm?ü... :)
Dostoyevski, Yeraltından Notlar'da bir anti-karakter yaratır ve kendi ifadesiyle, bir kahramanın karşıtı ne varsa, özellikle bir araya getirir. Bu kahramana; 19.yy. aydınını, aşkı, sistemlerin vaat ettiği iyileşme ve kötülüğün ortadan kalkacağı... gibi söylemleri, uygarlık nedir'i, akıl-istek ayrımını, insanlık tarihini, irade nedir'i, insanın yapmak-yıkmak eğilimini, insanın arayışını, öz yaşam öyküsünün yazılıp yazılamayacağını, yazma isteğini, kendine olan nefretini, duygularındaki tutarsızlıkları, Rus-Alman ve Fransız romantiklerinin ayrımını, okuduğu kitapların kişiliğine etkisini, hiyerarşinin bireyde yol açtığı ezik egoyu, hayallerini ve hayallerindeki olmak istediği kahraman karakterini, çocukluk ve gençlik anılarının içindeki sevgisizliği ve nefreti körüklediğini, evlilik hakkındaki görüşlerini, kadın, aile, kadın bedeninin aşkla yükseleceğini ve satılık kadın bedeninin kadını nasıl aşağıladığını ve bu kadınların insanlar tarafından nasıl kullanıldığını, insan nedir'i sorgulatır ve tüm bu sorgulamalarda zıtlıklarla dolu olan ve hayata karşı yabancılaşma yaşayan asosyal bireyi, özellikle de aydın -hatta daha özelde Rus aydını- üzerinden ele alır.
Orhan Pamuk, Yeraltından Notlar için anlatının arka kapağında şu tespitlerde bulunur: ?Bugün insan anlayışımızda, kendi kokumuz, pisliğimiz, yenilgilerimiz ve acılarımızı sahiplenip sevebilmek ve aşağılanmanın zevklerinde bir mantık olduğunu kabul etmek varsa bu görüşün başlangıcı Yeraltından Notlar'dadır. Modern edebiyatta pek çok yeniliğin, Dostoyevski'nin Avrupa düşüncesine yatkınlığıyla ona duyduğu öfke, Avrupalı olmak ile Avrupa'ya karşı çıkmak arasında hissettiği kahredici gerginlikten çıktığını hatırlatmak gene de rahatlatıcı... Bir yandan Rusya?da işlerin Batılılaşma ile yürütülebileceğini bilmesi, öte yandan da Batılılaşmacı, materyalist ve mağrur Rus aydınlarına duyduğu öfke, ya da Dostoyevski'nin bilgisi ile öfkesi arasındaki gerginlik Yeraltından Notlar'ın tuhaflığı, değişikliği ve özgünlüğünü çıkardı ortaya.?
Yazarın, ?...sizlerin yarı yolda bıraktığınız şeyleri, sonuna kadar götürdüm yalnızca. Ayrıca siz korkaklığınıza ölçülü davranmak adını veriyor ve böylece kendinizi aldatıyor ve avutuyorsunuz.? dediği gibi, kendini kandırmaktan çok kendini çözmek isteyen okuyucunun yazarıdır Dostoyevski ve her okurun bir yer altı vardır yer üstüne çıkmayı bekleyen...
Kitap paylaşılmak ister. Gelin Yeraltından Notlar'ı paylaşalım ve aynı zamanda günümüz aydınının da iç yüzünü sergileyen bu hesaplaşmayı Dostoyevski'den okuyalım.
DisconnectusErectus'larınmutlakaokumasıgerekenkitaplardanbiri... :)
Not: İçerik, internetten alıntılarla derlenmiştir.
Keyifli okumlar...
Bazı kitapları okumayı, kitap bittikten sonra da sürdürürüz. Yeraltından Notlar, ara verdiğimizde de, bitirdiğimizde de yakamızı bırakmayan kitaplardan...
Daha ilk cümlede kıskıvrak yakalıyor bizi: ?Ben hasta bir adamım... İçi hınçla dolu, gösterişsiz bir adamım ben.? Birkaç sayfa sonra en sert yumruklardan biri geliyor: ?Sevgili okuyucularım, sizin dinlemek isteyip istemediğinizi bilmem ama, şimdi size niçin bir böcek bile olmadığımı anlatmak istiyorum. Şunu size bütün ciddiyetimle söyleyeyim, pek çok kez böcek olmayı istemişimdir.?
Kafka'nın ?Dönüşüm?ü geliyor hemen aklıma: ?Dönüşüm (Değişim)? 1915'te, seyyar satıcı Gregor Samsa, bir sabah uyandığında, kendini bir hamam böceğine dönüşmüş olarak görür. Ailesi bu olaya hiç şaşırmaz, sadece kızar ve tiksinti duyarlar. Ve Samsa ölür. Bu olay, anlaşılmazlığa mahkûm edilmiş bir insanın (aynı zamanda sanatçının) yazgısının bir simgesi değil midir? Kafka, gerçekçi bir çerçeve kullanarak, gerçek dışı bir olayı, gerçekçi bir üslûpla vermiştir. Acaba Dostoyevski mi, yoksa Kafka mı daha önce böcek olmak istemişler diye düşünüyorum: Dostoyevski 1881'de ölmüş; Kafka ise 1883'te doğmuş... Öylesine aklıma geliveriyor işte. Burada bırakalım... Zira bir sonraki konumuz, Kafka'nın ?Dönüşüm?ü... :)
Dostoyevski, Yeraltından Notlar'da bir anti-karakter yaratır ve kendi ifadesiyle, bir kahramanın karşıtı ne varsa, özellikle bir araya getirir. Bu kahramana; 19.yy. aydınını, aşkı, sistemlerin vaat ettiği iyileşme ve kötülüğün ortadan kalkacağı... gibi söylemleri, uygarlık nedir'i, akıl-istek ayrımını, insanlık tarihini, irade nedir'i, insanın yapmak-yıkmak eğilimini, insanın arayışını, öz yaşam öyküsünün yazılıp yazılamayacağını, yazma isteğini, kendine olan nefretini, duygularındaki tutarsızlıkları, Rus-Alman ve Fransız romantiklerinin ayrımını, okuduğu kitapların kişiliğine etkisini, hiyerarşinin bireyde yol açtığı ezik egoyu, hayallerini ve hayallerindeki olmak istediği kahraman karakterini, çocukluk ve gençlik anılarının içindeki sevgisizliği ve nefreti körüklediğini, evlilik hakkındaki görüşlerini, kadın, aile, kadın bedeninin aşkla yükseleceğini ve satılık kadın bedeninin kadını nasıl aşağıladığını ve bu kadınların insanlar tarafından nasıl kullanıldığını, insan nedir'i sorgulatır ve tüm bu sorgulamalarda zıtlıklarla dolu olan ve hayata karşı yabancılaşma yaşayan asosyal bireyi, özellikle de aydın -hatta daha özelde Rus aydını- üzerinden ele alır.
Orhan Pamuk, Yeraltından Notlar için anlatının arka kapağında şu tespitlerde bulunur: ?Bugün insan anlayışımızda, kendi kokumuz, pisliğimiz, yenilgilerimiz ve acılarımızı sahiplenip sevebilmek ve aşağılanmanın zevklerinde bir mantık olduğunu kabul etmek varsa bu görüşün başlangıcı Yeraltından Notlar'dadır. Modern edebiyatta pek çok yeniliğin, Dostoyevski'nin Avrupa düşüncesine yatkınlığıyla ona duyduğu öfke, Avrupalı olmak ile Avrupa'ya karşı çıkmak arasında hissettiği kahredici gerginlikten çıktığını hatırlatmak gene de rahatlatıcı... Bir yandan Rusya?da işlerin Batılılaşma ile yürütülebileceğini bilmesi, öte yandan da Batılılaşmacı, materyalist ve mağrur Rus aydınlarına duyduğu öfke, ya da Dostoyevski'nin bilgisi ile öfkesi arasındaki gerginlik Yeraltından Notlar'ın tuhaflığı, değişikliği ve özgünlüğünü çıkardı ortaya.?
Yazarın, ?...sizlerin yarı yolda bıraktığınız şeyleri, sonuna kadar götürdüm yalnızca. Ayrıca siz korkaklığınıza ölçülü davranmak adını veriyor ve böylece kendinizi aldatıyor ve avutuyorsunuz.? dediği gibi, kendini kandırmaktan çok kendini çözmek isteyen okuyucunun yazarıdır Dostoyevski ve her okurun bir yer altı vardır yer üstüne çıkmayı bekleyen...
Kitap paylaşılmak ister. Gelin Yeraltından Notlar'ı paylaşalım ve aynı zamanda günümüz aydınının da iç yüzünü sergileyen bu hesaplaşmayı Dostoyevski'den okuyalım.
DisconnectusErectus'larınmutlakaokumasıgerekenkitaplardanbiri... :)
Not: İçerik, internetten alıntılarla derlenmiştir.
Keyifli okumlar...