Editörler : Lanet
25 Ağustos 2011 14:29

Eğitim üzerine çeşitlemeler

Eğitim konusunda farklı hikayeleri yazacağım bir başlık, ilk hikayem bir alıntı olacak diğer hikayeler ise bizzar hayattan öğrendiklerim yada yaşadıklarım

vaktim oldukça yazacağım bu başlığa şimdilik kısaca bir giriş yapacağım.

Lütfen katkı ve desteklerinizi esirgemeyiniz

25 Ağustos 2011 14:32

Bundan yıllar önce Manisa'da kalabalık bir cemaat yaşarmış. Böyle bir cemaatin kendine özgü bir mezarlığı olması ise çok doğal, işte Manisa'daki Musevi mezarlığında Moris Şinasi adlı biri bekçilik yaparmış.

Günlerden bir gün oldukça varlıklı bir adam elinde aradığı mezarın kaydı yazılı bir kâğıtla bekçi Moris'e danışır. Fakat bizim Moris okuma yazma bilmemektedir. Üzülerek yardımcı olamaz.

'Okuma yazma bilmeyen bir zatı nasıl mezarlık bekçisi yaparsınız?' şeklinde cemaat yetkililerine şikâyette bulunan bu varlıklı kişi Moris'in işine son verilmesine neden olur.

Zavallı Moris, Manisa sokaklarında aylak aylak dolaşmaktadır. Kimsesiz Moris'in Manisa'da yaşantısını sürdürmesi artık mümkün değildir. Moris tam umudunu yitirmek üzereydi ki, kahvede otururken yanına yaklaşan biri: 'Bak Moris, duyduğuma göre son günlerde İzmir?den kalkan şileplerle Amerika'ya ulaşanlar oldukça fazlaymış.

Bu söz Moris'e yetmiştir. Ertesi gün sırtında Manisa'nın mis gibi kokan tütününü doldurduğu bir torba ile Amerika'ya yol alan bir şilebin içindedir bile.

Moris tütün dolu torbayı niye yanma almıştır? Zannederim, fazla bir şey bildiğinden değil. Satın alabileceği veya götürebileceği hiçbir eşya olmadığından herhalde.

Her neyse, Moris caddelerde yürürken tütün saran kişiler görünce getirdiği torbanın ne kadar doğru bir seçim olduğunu anlar. Artık o da New York caddelerinde tütün sarmaktadır.

Bunun üzerine bir yolunu bulup da Manisa'ya ona tütün göndermeleri için haber salar. Aradan geçen zaman zarfında Moris'in tütünleri herkes tarafından beğenilmektedir.

Ve aradan geçen çok uzun zaman zarfında Moris Eskenazi Amerika'nın tütün kralı olagelmiştir. Ancak onun bir minnet borcu vardır. Doğduğu büyüdüğü şehir olan Manisa'ya bir hastane yaptıracaktır."

Moris Şinasi 1929 yılının Eylül ayında öldü. Cenazesi 6 Ekim 1929 tarihinde kaldırıldı. Öldüğünde servetinin on milyon doların üstünde olduğu tahmin ediliyordu. Musa Şinasi 14 yaşında iken geçirdiği hastalıktan kurtarıldığı Manisa'ya bir hastane kurulması amacıyla servetinin bir milyon dolarlık kısmını bu şehirde kendi adını taşıyan bir hastane kurulması için bağışlar. Moris Şinasi Amerika'daki Kadınlar Hastanesi, Lying-İn Hastanesi, St.Lukes, Sydenham, Presbyterian ve çocuk hastanelerinin her birine de üç yüz biner dolar bağışta bulunulmasını vasiyet eder.

Moris Şinasi'nin milyonerliğe uzanan yaşam öyküsü değişik kişiler tarafından değişik zamanlarda değişik şekillerde anlatılmıştır. Peyami Safa Musa Şinasi'den şöyle bahseder: "Manisa'da bir hastane yapılması için dört yüz bin lira vakfederek ölen Moiz Eskenazi, gençliğinde meteliksiz bir adammış İzmir ve Manisa hahamhanelerinde iş aramış, fakat okuması yazması olmadığı için bulamamış. Sonra İzmir?den Mısır'a gider, pek nafile bir sermaye ile ufak bir tütüncü dükkânı açar Mısır'dan da Amerika'ya geçer ve nihayet... milyoner olur.

Fakat Amerika'daki zengin dostları, niçin mektupları ile telgraflarını daima kâtiplerine okuttuğunu ona sorarlar. "Pek öyle okumam yazmam yoktur!" cevabını verir ve hayatını anlatır.

'Garip şey!' derler, 'okuma yazma bilmediğiniz halde milyoner oldunuz, ya bilseydiniz ne olacaktınız?'

'Ne mi olacaktım? Gayet basit: hahamhanede kâtip!'

25 Ağustos 2011 20:03

güzel bir hikaye paylaşımınız için teşekkürler...

05 Eylül 2011 11:21

Gece yarısı ufak bir çocuk

daha 3 yaşına girmemiştir tahminimce

babasının kucağında deli gibi ağlıyor

çocuk ağlamasına da hiç dayanamam,

karanlıkta bir kaç tokat sesi

eşeğin biri çocuğa tokat atıyor sussun diye

inadına daha çok bağırıyor

belli ki eğitimi dayak olarak görüyor

zamanında kendi de bu şekilde eğitilmiş olmalı

Eğitim Şart! ama şiddetli eğitim değil

05 Eylül 2011 13:28

Her köşe başında bir üniversite açmışlar; bu kadar mezun nerde istihdam oluyor düşüncesi aldı gitti beni bu aralar. Köşe başında üniversiteli manav, üniversiteli hıyarcı derken mahallede bir berber açıldı adıda "üniversiteli berber".

Bizimkisi de merak berberin üniversitelisi nasıl olur diye daldım bir gün. Dalacak ne varsa, okulda öğrenilmezki bu meslek, bunun çıraklık, kalfalık, ustalığı alaylı olmaktane geçer mektepli olmakla ne ilgisi var.

İşler nasıl abicim diye sordum, açalı daha bir ay olmuş dükkanı

- Abi ilk 15 gün bomboş yattım, sonraki 15 gün ise çok iyi geçti eğer değerlendirme ilk 15 gün üzerinden yapılır ise berbat ama yok son 15 günkü duruma bakarak işleri özetlerse mükemmel bir iş bile denebilir bunun arimetik ortalaması ise açlık ve safahat arası bir nokta.

O konuştukça ağzım açıkta kaldı sorduğum basit bi soruydu bu kadar bilimsel bir açıklama yapması gereksizdi.

Kafamda toğu topu 36 adet tel mevcut

bir ara birtanesini dipten kesti, nedenini sordum?

-beyaz telmiş buda kafada derinlik yaratırmış, uzaktan bakınca olduğundan daha kel gösterirmiş beni! açıklamayı yaparken bir teli daha dipten kesti

gözümden iki damla yaş süzüldü farkında olmadan

- Neden ağladın abi dedi?

- Gözüme kıl kaçtı dedim.

-Kafanda kıl mı varki gözüne kaçsın demezmi muzurca?

bende onu kastetmiştim zaten saçımın 18 de 1'ini dipten uçurdun geriye ne kaldıki dedim.

İlk defa bir berber koltuğunda spor ve siyaset konuşmadan traş oldum.

İstatistik bölümünden mezun olmuş, bir yere yerleşemeyince kolundaki altın bileziği hatırlamış, iyi de olmuş.

Bir daha üstteki telleri rahatsız etmemesi koşulu ile ona gitmeye karar verdim.

Eğitim güzel şey be arkadaş.

05 Eylül 2011 14:32

Geçenlerde gazetede okuyup saatlerce gülmüştüm. adamın biri tarikat kurmuş, tarikatına gelen insanlarlada cinsel ilişkiye giriyormuş. Bunu neden yaptınız diye soranlarada ben onlarla ilişkiye girmeseydim onlar yanarlardı diyormuş. Bunun adını da badelemek koymuş. Onları "badeliyormuş". zamanında buda badelenmiş ve tarikatını kurmaya karar vermiş.badelenen mürit sayısı 15 civarındaymış. Tabii bu itiraf edenler. Şimdi bade tarikatında bir eğitim veriliyordur kanımca. Bence eğitim ŞART DEĞİL burada.

05 Eylül 2011 16:35

Lisede failatün lü sözler ezberletmeye çalışmıştı edebiyatçı hocam. Günlerce şiirleri ve bu sözleri ezberlemeye çalıştım, olmadı. Birgün dayanamayıp hocam ben şair olmayacağım, edebiyatçı da zaten iki sözü bi araya getirdiğimde bile imla hatası yapmadan duramıyorum bu sözlerin bana ne faydası olacak dedim. Öfkeden kıpkırmızı oldu, 10 dk durmadan beni azarladı, ilk sınavda faydasını görürsün dedi, gördüm de . Soruların tümünü doğru cevapladığım halde imla hatası, noktalama, anlam düşüklüğü ve aklıma şu an gelemeyen bi sürü nedenden zayıf aldım.

Eylül ayında herkes tatil yaparken ben failun failun failatun dedim. Faydasını gördümmü bilmem.

Şimdi rahmetlik olan sayın hocam keşke yaşıyor olsanda şu yazdıklarımı okusan.

Eğitim bunların ezberletilmesi ise kalsın. Eğitim gereksiz bence.

Keşke bunları ezberletmek yerine bana ceza olarak dünya klasiklerini okumayı verseydin.

Okuduğum klasikler hala aklımda iken senin ezberlettiklerini hatırlamıyorum bile.

06 Eylül 2011 10:10

Eğitim sistemimiz sayısal zekanın üstünlüğü üzerine kurulu. Eğer fiziğe, matematiğe kafan yatkınsa yaşadın. Başka dallara olan yatkınlığın görmezden gelinir, yeteneklerin köreltilir.

Hep öyle derler değilmi, ya ben gibi müzik, resim ve beden derslerine ilgin ve yeteneğin yoksa. Bir müzik aletini nasıl tutacağını bilmiyorsan?

İlkokulda, ortaokulda, lisede en nefret ettiğim derlerdi bunlar sanırım o derslerde benden nefret ederdi ki hiç yüksek not alamazdım. Hala tek bir müzik aleti çalamıyorum, en ufak bir karalama yapamıyorum.

Bence bilinçli eğitim. Kişinin yeteneği ve eğilimi olan bir dalda eğitim verilmeli matematiği kötü olan birinin diğer yetenekleri keşfedilmeli. Çoklu zeka eğitim programları uygulanmalı.

06 Eylül 2011 16:41

Üniversite sınavı

hoca 2 tane 4er şıklı problem ve 10 doğru yalnış sorusu sormuş

problemler çok basit

çıkan 70- 80 diyor

sonuçlar açıklandı

50 alan yok

itiraza koşan koşana.

Hocanın her gelene aynı cevabı vermiş

Siz hangi sorunun kaç puan olduğunu biliyomusunuz?

bazı sorularım çok değerlidir. Onları hazırlarken kafa patlatırım. Onların değeri 90 puandır.

İnsaf be hocam koskoca profesör olmuşsun. İnsan öğrencisine tuzak kurarmı. Soruların yanına puanları yazsanda millete bıyık altından gülmesen olmazmı.

Bence her profesör eğitimci olmamalı.


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
12 Eylül 2011 11:40

Okula 3. rehberlikçi de gelmişti...

Öğretmenlik yaşı biyolojik yaşımdan büyük sınıf rehberliği için koşan hocalar bu işe pek sevinmedi.. Nedeni ise rehberlik adına yapılan çalışmaların üç rehberlikçi ile biraz daha fazla yapılıyor olacağı ya da görüneceği...

Rehberlikçi yine o bahsettiğim öğretmenlik yaşı, yaşımdan büyük olanlardan birine aceleyle bir form tutuşturarak "hocam siz geçen ayki rehberlik çalışmasını yapmamış görünüyorsunuz..." dedi.

Cevaba çok güldüm, aslında sadece düşünmeliydim belki ama ben çok güldüm; "sizin sayınız arttıkça sorunları çözeceğinize, daha çok sorun oluyorsunuz başımıza..."

19 Aralık 2011 14:52

Öğretmenleri kim severki?

okuldayken kopya çekmenize izin veren, dersleri boş geçiren, derse gelmeyen öğretmene "BABA" öğretmen dersiniz;

taki üniversite sınavında ya da ondan çok yıllan sonra çakılıncaya dek!

İşini düzgün yapan, derslerini takip eden, öğrenciyi öğrenmeye zorlayan öğretmeni okulda kimse sevmez. Sonrasında da kimse hatırlamaz zaten.


!!EsMeR!!!SeKeRiM!!
Müsteşar Yardımcısı
19 Aralık 2011 15:13

Eğitim Kalıplaştırmak mı ?

Ortaokul 3. sınıftım Türkçe ve Din Kült. Ahl. Bilgisi dersine giren iki öğretmenimiz in bizlere verdiği bazı kitaplarla islamiyetin farklı bir boyutu ile tanışmış/tanıştırılmıştım. Bu bir tarikate/cemaate açık davetti, namaz kılmamız öğütleniyor kaşlarımızı almamamız vurgulanıyor dekolteden uzak durup gündelik hayatta baş örtüsü takmamız hatta çarşava girmemiz isteniyordu. Bazı toplantılarına gizliden davet ediliyor olmam karşında engel olan ebeveynlerim ve diğer durumdan rahatsız olan ebeveynler en sonunda isyan edip okulda soruşturma açtırmayı başarmıştı.

Bu sayede azılı birer ateist yaratmayı başarmışlardı ! Öyle ki soruşturmayla gidenlerin ardında kalan öğretmenlerimiz kılığımıza kıyafetimize saçımıza kadar her türlü fiziki görünüme takıyordu.

Bir tenefüs zilinde bahçeye çıkmak için kapıdan çıkarken

- Bu yelek ne böyle kızım, bir takım gazeteci gibi dolanma bu okulda veririm seni disipline çıkar onu çıkar.. demeyi ihmal etmeyen ya da

-Sizden adam olmaz, bu ne hal hepinizde okuyacak zeka yok sizin, siz kendinizi bilmiyorsunuz.. ve daha ağır aşağılamaları tabi tutularak işgencehaneye dönüştürülen okulumuzda öğrenimimizi tamamlamaya çalıştık.

05 Mart 2012 10:51

Eğitim sistemi üzerine yoğun tartışmalar yapılıyor.

Bırakın Allah'ınızı severseniz. Eğitime hiç dokunmasaydınız daha iyi olmazmıydı. Yap boz tahtasına döndü resmen eğitim sayenizde.

Paralı eğitime hayır derken eğitimi paraya çoktan döktünüzde haberiniz yok.

Dershaneler normal okul sistemine geçti. Okuldan çok dershaneye sahip bir ülke olduk.

Her yeni atılan adım da dershane sayısını artırma dışında bir faydası olmadı.

Okulların adını süper, anadolu yapınca kalite yükselirmi sandınız?

Kursların, dershanelerin sonu gelirmi bu şekilde.

Eğitimle hiç ilgisi olmayan dışarıdan bakan biri olarak derim ki

Hiç uğraşmayın Her Okulu Fen Lisesi yapın, Hatta okulları dershane sistemine çevirin...

05 Mart 2012 11:56

son yazdığım yazı az saçma olmuş,

ben eti senin kemiği benim diyen bir babanın eğitim neferlerine teslim ettiği, eğitimin dayağa eşit olduğu bir kuşağın mensubuyum.

Her ders sadece eğitime muhtaç eğitimcimin egosunu tatmin etme uğruna dayak attığı biriyim.

Zihniyet sadece şiddet Te değişti sanırım. Yoksa eğitim eski tas eski hamam.

Öğretmenler hala kendilerini saydırmak için not'u silah olarak kullanıyor.

Hala yetenek derslerinde yeteneksiz öğrencilere zorunlu eğitim veriliyor ve bunu beceremeyen yeteneksiz öğrenci tüm dersleri bırakıp büyük bir ızdırabla resim çiziyor flüt çalıyor.


Lafolsun 2
Müsteşar Yardımcısı
05 Mart 2012 17:12

ben avrupadaki eğitim sistemindeki gibi bacaloria isterdim ,liseyi bitirme sınavları ünüversite sınavı gibi zor ve içerik olarak branşa yönelik olsun ve ünüversite sınavı kalksın ,9 yaşında çift dil eğitimine başlatılsın ...


deme öylee
Kapalı
06 Mart 2012 18:32

.

Toplam 15 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi