Bundan yıllar önce Manisa'da kalabalık bir cemaat yaşarmış. Böyle bir cemaatin kendine özgü bir mezarlığı olması ise çok doğal, işte Manisa'daki Musevi mezarlığında Moris Şinasi adlı biri bekçilik yaparmış.
Günlerden bir gün oldukça varlıklı bir adam elinde aradığı mezarın kaydı yazılı bir kâğıtla bekçi Moris'e danışır. Fakat bizim Moris okuma yazma bilmemektedir. Üzülerek yardımcı olamaz.
'Okuma yazma bilmeyen bir zatı nasıl mezarlık bekçisi yaparsınız?' şeklinde cemaat yetkililerine şikâyette bulunan bu varlıklı kişi Moris'in işine son verilmesine neden olur.
Zavallı Moris, Manisa sokaklarında aylak aylak dolaşmaktadır. Kimsesiz Moris'in Manisa'da yaşantısını sürdürmesi artık mümkün değildir. Moris tam umudunu yitirmek üzereydi ki, kahvede otururken yanına yaklaşan biri: 'Bak Moris, duyduğuma göre son günlerde İzmir?den kalkan şileplerle Amerika'ya ulaşanlar oldukça fazlaymış.
Bu söz Moris'e yetmiştir. Ertesi gün sırtında Manisa'nın mis gibi kokan tütününü doldurduğu bir torba ile Amerika'ya yol alan bir şilebin içindedir bile.
Moris tütün dolu torbayı niye yanma almıştır? Zannederim, fazla bir şey bildiğinden değil. Satın alabileceği veya götürebileceği hiçbir eşya olmadığından herhalde.
Her neyse, Moris caddelerde yürürken tütün saran kişiler görünce getirdiği torbanın ne kadar doğru bir seçim olduğunu anlar. Artık o da New York caddelerinde tütün sarmaktadır.
Bunun üzerine bir yolunu bulup da Manisa'ya ona tütün göndermeleri için haber salar. Aradan geçen zaman zarfında Moris'in tütünleri herkes tarafından beğenilmektedir.
Ve aradan geçen çok uzun zaman zarfında Moris Eskenazi Amerika'nın tütün kralı olagelmiştir. Ancak onun bir minnet borcu vardır. Doğduğu büyüdüğü şehir olan Manisa'ya bir hastane yaptıracaktır."
Moris Şinasi 1929 yılının Eylül ayında öldü. Cenazesi 6 Ekim 1929 tarihinde kaldırıldı. Öldüğünde servetinin on milyon doların üstünde olduğu tahmin ediliyordu. Musa Şinasi 14 yaşında iken geçirdiği hastalıktan kurtarıldığı Manisa'ya bir hastane kurulması amacıyla servetinin bir milyon dolarlık kısmını bu şehirde kendi adını taşıyan bir hastane kurulması için bağışlar. Moris Şinasi Amerika'daki Kadınlar Hastanesi, Lying-İn Hastanesi, St.Lukes, Sydenham, Presbyterian ve çocuk hastanelerinin her birine de üç yüz biner dolar bağışta bulunulmasını vasiyet eder.
Moris Şinasi'nin milyonerliğe uzanan yaşam öyküsü değişik kişiler tarafından değişik zamanlarda değişik şekillerde anlatılmıştır. Peyami Safa Musa Şinasi'den şöyle bahseder: "Manisa'da bir hastane yapılması için dört yüz bin lira vakfederek ölen Moiz Eskenazi, gençliğinde meteliksiz bir adammış İzmir ve Manisa hahamhanelerinde iş aramış, fakat okuması yazması olmadığı için bulamamış. Sonra İzmir?den Mısır'a gider, pek nafile bir sermaye ile ufak bir tütüncü dükkânı açar Mısır'dan da Amerika'ya geçer ve nihayet... milyoner olur.
Fakat Amerika'daki zengin dostları, niçin mektupları ile telgraflarını daima kâtiplerine okuttuğunu ona sorarlar. "Pek öyle okumam yazmam yoktur!" cevabını verir ve hayatını anlatır.
'Garip şey!' derler, 'okuma yazma bilmediğiniz halde milyoner oldunuz, ya bilseydiniz ne olacaktınız?'
'Ne mi olacaktım? Gayet basit: hahamhanede kâtip!'
Bundan yıllar önce Manisa'da kalabalık bir cemaat yaşarmış. Böyle bir cemaatin kendine özgü bir mezarlığı olması ise çok doğal, işte Manisa'daki Musevi mezarlığında Moris Şinasi adlı biri bekçilik yaparmış.
Günlerden bir gün oldukça varlıklı bir adam elinde aradığı mezarın kaydı yazılı bir kâğıtla bekçi Moris'e danışır. Fakat bizim Moris okuma yazma bilmemektedir. Üzülerek yardımcı olamaz.
'Okuma yazma bilmeyen bir zatı nasıl mezarlık bekçisi yaparsınız?' şeklinde cemaat yetkililerine şikâyette bulunan bu varlıklı kişi Moris'in işine son verilmesine neden olur.
Zavallı Moris, Manisa sokaklarında aylak aylak dolaşmaktadır. Kimsesiz Moris'in Manisa'da yaşantısını sürdürmesi artık mümkün değildir. Moris tam umudunu yitirmek üzereydi ki, kahvede otururken yanına yaklaşan biri: 'Bak Moris, duyduğuma göre son günlerde İzmir?den kalkan şileplerle Amerika'ya ulaşanlar oldukça fazlaymış.
Bu söz Moris'e yetmiştir. Ertesi gün sırtında Manisa'nın mis gibi kokan tütününü doldurduğu bir torba ile Amerika'ya yol alan bir şilebin içindedir bile.
Moris tütün dolu torbayı niye yanma almıştır? Zannederim, fazla bir şey bildiğinden değil. Satın alabileceği veya götürebileceği hiçbir eşya olmadığından herhalde.
Her neyse, Moris caddelerde yürürken tütün saran kişiler görünce getirdiği torbanın ne kadar doğru bir seçim olduğunu anlar. Artık o da New York caddelerinde tütün sarmaktadır.
Bunun üzerine bir yolunu bulup da Manisa'ya ona tütün göndermeleri için haber salar. Aradan geçen zaman zarfında Moris'in tütünleri herkes tarafından beğenilmektedir.
Ve aradan geçen çok uzun zaman zarfında Moris Eskenazi Amerika'nın tütün kralı olagelmiştir. Ancak onun bir minnet borcu vardır. Doğduğu büyüdüğü şehir olan Manisa'ya bir hastane yaptıracaktır."
Moris Şinasi 1929 yılının Eylül ayında öldü. Cenazesi 6 Ekim 1929 tarihinde kaldırıldı. Öldüğünde servetinin on milyon doların üstünde olduğu tahmin ediliyordu. Musa Şinasi 14 yaşında iken geçirdiği hastalıktan kurtarıldığı Manisa'ya bir hastane kurulması amacıyla servetinin bir milyon dolarlık kısmını bu şehirde kendi adını taşıyan bir hastane kurulması için bağışlar. Moris Şinasi Amerika'daki Kadınlar Hastanesi, Lying-İn Hastanesi, St.Lukes, Sydenham, Presbyterian ve çocuk hastanelerinin her birine de üç yüz biner dolar bağışta bulunulmasını vasiyet eder.
Moris Şinasi'nin milyonerliğe uzanan yaşam öyküsü değişik kişiler tarafından değişik zamanlarda değişik şekillerde anlatılmıştır. Peyami Safa Musa Şinasi'den şöyle bahseder: "Manisa'da bir hastane yapılması için dört yüz bin lira vakfederek ölen Moiz Eskenazi, gençliğinde meteliksiz bir adammış İzmir ve Manisa hahamhanelerinde iş aramış, fakat okuması yazması olmadığı için bulamamış. Sonra İzmir?den Mısır'a gider, pek nafile bir sermaye ile ufak bir tütüncü dükkânı açar Mısır'dan da Amerika'ya geçer ve nihayet... milyoner olur.
Fakat Amerika'daki zengin dostları, niçin mektupları ile telgraflarını daima kâtiplerine okuttuğunu ona sorarlar. "Pek öyle okumam yazmam yoktur!" cevabını verir ve hayatını anlatır.
'Garip şey!' derler, 'okuma yazma bilmediğiniz halde milyoner oldunuz, ya bilseydiniz ne olacaktınız?'
'Ne mi olacaktım? Gayet basit: hahamhanede kâtip!'