Editörler : E.Kayı Han
18 Eylül 2011 07:25

Peygamberimiz(s)'in Çok Eşliliği Hakkında(Çarpıtmalara Hitaben)

50. Ey Peygamber! Şüphesiz Biz, sana, ecirlerini [mehirlerini] verdiğin eşlerini, Allah'ın ganimet olarak sana verdiklerinden sözleşmenin mâlik olduğunu [savaş esirlerinden himâyene verilmiş bayanları], amcanın kızlarından, halanın kızlarından, dayının kızlarından ve teyzenin kızlarından seninle birlikte hicret etmiş olanları ve kendisini Peygamber'e hibe eden Peygamber'in de nikâhlamak istediği Müslüman kadını, mü?minlerin seviyesinden aşağı sadece sana özgü olmak üzere, sana helâl kıldık. Biz kendi eşleri ve sözleşmelerinin mâlik oldukları şeyler konusunda onlar üzerine [senin dışındaki mü?minlere] neyi farz kıldığımızı kesinlikle bildik. Bu durum [sana özgü olarak getirilen çok eşlilik ve diğer özel maddeler], senin için bir güçlük olmasın diyedir. Ve Allah gafûr'dur, rahîm'dir.

51. Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alabilirsin. Ayrıldıklarından, istek duyduklarına dönmende artık senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın olan budur. Allah kalplerinizde olanı bilmektedir. Allah her şeyi bilendir, halîm'dir.

52. Bundan sonra kadınlar ve bunları başka kadınlar ile değiştirmek ?güzellikleri hoşuna gitse bile? sana helâl olmaz. Ancak yemininin mâlik olduğu [harp esiri olup da senin himâyene verilen] başka, (onu nikâhlayabilirsin). Allah, her şeyi gözetleyip denetleyendir.(Ahzab Suresi)

Bu âyetlerde aile hukuku kapsamında Rasûlullah'a özgü, diğer mü?minleri ilgilendirmeyen kurallar konu edilmektedir, ki bunlar şöyle sıralanabilir:

1-) Peygamber'e, mehirlerini verdiği eşleri, Allah'ın ganimet olarak verdiklerinden sözleşmesinin mâlik olduğu [savaş esirlerinden himâyesine verilmiş bayanlar], amcasının kızlarından, halasının kızlarından, dayısının kızlarından ve teyzesinin kızlarından kendisiyle birlikte hicret etmiş olanlar ve kendisini o'na hibe eden, Peygamber'in de nikâhlamak istediği Müslüman kadın, mü?minlerin seviyesinden aşağı sadece Peygamber'e özgü olmak üzere helâldir.

2-) Bu ayrıcalık, Peygamber için bir güçlük olmasın diyedir.

3-) Peygamber, eşlerinden dilediğiyle beraber olma hakkına sahiptir.

4-) Peygamber, Bunlardan ayrıldığı eşiyle tekrar birleşebilir.

5-) Peygamber, bundan sonra herhangi bir kadınla evlenemez. Sadece himâyesine verilmiş harp esiri kadını nikâhlaması serbesttir.

Bu âyetlerde, Rasûlullah'ın çok eşliliği, himâye ve siyasî faydaya bağlanmaktadır.

Âyette akraba kızlarının sayılması ve onlarla evliliğin hicret kaydına bağlanması, hicret etmeyenlerin mü?min sayılmamasından kaynaklanmaktadır. Nitekim Enfâl sûresi'nde şöyle buyurulmuştu:

Kuşkusuz şu iman etmiş, hicret etmiş, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşan ve barındırıp yardım eden kimseler; evet işte bunlar, bazısı bazısının velîsi olanlardır. İnanan ve hicret etmeyen kimselere gelince, hicret edene kadar, onlara yakınlık söz konusu değildir. Ve din uğrunda yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan bir halk zararına olmaksızın, onlara yardım etmeniz gerekir. Ve Allah, yaptıklarınızı çok iyi görendir. (Enfâl/72)

Âyetteki, Müminlerin seviyesinden aşağı sadece sana özgü olmak üzere ifadesi, maalesef gelenekte, ?kendisini Peygamber'e hibe eden Peygamber'in de nikâhlamak istediği Müslüman kadın? şeklinde anlaşılmış ve bundan da, mehirsiz evlenmenin sadece Rasûlullah'a özgü olduğu, diğer Müslümanların mehirsiz evlenmesinin helal olmadığı hükmünü çıkarmışlardır. Bize göre bu ifade, yukarısında bulunan maddelerin tümüne yöneliktir. Ayrıca âyetteki, min duni'l-mü?minîn [mü?minlerin seviyesinden aşağı] ifadesi, çok eşliliğin hoş bir şey olmadığını, mü?minlere uygun bulunmadığını, ancak özel koşullar gereği Peygamber'e bu yükün yüklendiğini ifade etmektedir.

Âyetteki, Biz kendi eşleri ve sözleşmelerinin mâlik oldukları şeyler konusunda onlar üzerine [senin dışındaki mü?minlere] neyi farz kıldığımızı kesinlikle bildik ifadesiyle de, diğer mü?minlerin evlilik kurallarının farklı olduğu açıklanmaktadır ki bu kurallar da Bakara/221, 230; Nisâ/20-26 ve Mâide/5'de zikredilmiştir.

...


yeşil-ışık
Kapalı
18 Eylül 2011 07:28

52. âyetteki, Bundan sonra kadınlar ve bunları başka kadınlar ile değiştirmek ?güzellikleri hoşuna gitse bile? sana helâl olmaz ifadesiyle, hem Peygamber'in eşlerini boşamasına engel getirilmekte, hem de bir câhiliye geleneği ortadan kaldırılmaktadır. Bu gelenek hakkında kaynaklarda şu bilgi yer alır:

Burada kastedilen, Arapların yapmış oldukları bir iştir. Biri diğerine, ?Sen benim hanımımı al, bana da senin hanımını ver? derdi. Dârekutnî'nin rivâyet ettiğine göre Ebû Hureyre şöyle demiştir: Câhiliye döneminde, bir adam diğerine, ?Sen benim için hanımından vazgeç, ben de senin için hanımımdan vazgeçerim ve sana fazlasını da veririm? der ve böylece hanımlarını değiştirirlerdi. Bunun üzerine yüce Allah, Onların güzellikleri hoşuna gitse de bunların birini başka zevcelerle değiştirmen ?güzellikleri hoşuna gitse bile? sana helâl olmaz buyurdu.(Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur?ân)

Bu âyetler çerçevesinde Rasûlullah'ın çok eşliliği ile ilgili şöyle bir değerlendirme yapılabilir:

PEYGAMBERİMİZİN ÇOK EŞLİLİĞİ

Normal şartlarda İslâm'da çok eşliliğin olmadığı, çok eşliliğin ancak olağanüstü koşullarda kamu otoritesinin kararıyla uygulanacak özel bir durum olduğu, Nisâ sûresi'nden anlaşılmaktadır. Peygamberimizin çok eşliliği ise, Nisâ sûresi'nde belirtilen genel hükümler dışında bazı özel ayrıcalıklara dayanmaktadır.

Kendilerini yakından ilgilendirdiği hâlde maalesef Müslümanlar bu konuyu yeterince araştırmamış ve doğru bilgiye ulaşamamışlardır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da uydurma rivâyetler hükmünü yürütmüş ve pek çok kimse, çok eşli olması delil gösterilerek Peygamberimizin otuz erkek gücünde olduğu yalanına inandırılmıştır. Peygamberimizi yüceltmek adına uydurulan bu tip yalanlar neticesinde gayr-i müslimler Peygamberimizi kadın düşkünü, şehvetperest biri olarak değerlendirmişlerdir. Bu durum, İslâm'ı tanıtmak ve anlatmak gayreti içinde olan herkes için büyük önem arz etmektedir.

...


yeşil-ışık
Kapalı
18 Eylül 2011 07:31

PEYGAMBERİMİZİN GENÇLİĞİ, BEKÂRLIĞI

Peygamberimiz, erkeklerin 12-14 yaşları arasında ergenliğe eriştiği bir iklimde doğup büyümüştür. O dönemde çevresinde zina ve fuhşun yaygın olmasına, iffetsizliğin kol gezmesine rağmen Peygamberimiz gâyet mazbut bir hayat sürmüş, o'nun iffetsiz, kadına düşkün, şehvetperest davranışlarda bulunduğu hiç görülmemiş ve duyulmamıştır. Peygamberimizin bu özellikleri, Doğulu-Batılı tüm târihçiler ve araştırmacılar tarafından da kabul edilmiştir.

PEYGAMBERİMİZİN EVLİLİK HAYATI

Peygamberimiz ilk evliliğini, 25 yaşında bir genç iken, kendisinden 15 yaş büyük, başından iki evlik geçmiş dul bir kadın olan Hatice ile yapmıştır. Hatice'nin ölümüne kadar 25 yıl devam eden bu beraberlik esnasında Peygamberimiz başka bir kadınla evlenmemiş, tıpkı bekârlığındaki gibi hayatını, iffetine toz kondurmadan lekesiz olarak sürdürmüştür.

Allah tarafından elçi olarak seçildiğinde, davasından vazgeçmesi için kendisine krallık, servet ve Mekke'nin en güzel-zengin kızları teklif edilmiş, bütün bunları elinin tersiyle iterek herkesin bildiği o meşhur cevabı vermiştir: ?Bir elime ay'ı, bir elime güneş'i koysanız, yine de davamdan vazgeçmem.?

Peygamberimiz, gerek bekârlık döneminde, gerekse Hatice ile evli olduğu dönemde hiç kimse tarafından olumsuz eleştirilere maruz kalmamıştır.

Hatice öldüğü zaman yapayalnız kalan Peygamberimizin üzerindeki ağır elçilik görevine, bir de öksüz kalan çocukların sorumluluğu eklenmiştir.

Peygamberimizin bundan sonraki evlilik hayatı ise, üstlendiği görevin gereklerine bağlı olarak, kendi iradesi dışında çok eşli hâle dönüşmüş, ama bu durumdan ne kendisi ne eşleri mutlu olmuşlardır. Peygamberimizin, hem kendisinin hem de eşlerinin özverilerini gerektiren bu çok eşli hayatı, en doğru şekilde Kur?ân'dan öğrenilebilir. Dolayısıyla bu konuda başka bir kaynak aramaya gerek yoktur.

Peygamberimizin çok eşliliği konusunun iyi anlaşılabilmesi için, önce Müslümanların evliliklerini düzenleyen evlilik hakkındaki genel kuralların zikredildiği âyetlere bakılmalıdır:

Ve kadınlardan babalarınızın nikâhladıklarını nikâhlamayın. Ancak geçen geçmiştir. Şüphesiz bu, çirkin bir hayâsızlıktır ve öfke duyulan bir iğrençliktir. Ne kötü bir yoldu o! Size, anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, teyzeleriniz, halalarınız, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sizi emzirmiş olan anneleriniz, sütten kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri, birleşme yaptığınız kadınlarınızın eski kocalarından doğup evinizde bulunan üvey kızlarınız ?birleşme yapmadıysanız bir sakınca yok size? kendi sulbünüzden olan oğullarınızın hanımları ve iki kız kardeşin arasını birleştirmeniz ?eski yapılıp geçenler hariç?, yeminlerinizin sahip oldukları hariç muhsan kadınlar [nikâhlı kadınlar] da haram kılındı. Allah çok affedici, çok merhametlidir. Bunlar Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında iffetlerinizi koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla muhsanlaşacak [evlenecek] kadın aramanız size helâl kılındı. Öyleyse onlardan ne ile faydalandıysanız, farz bir görev olarak ücretlerini ödeyiniz. Zorunlu ödemenizden sonra, rızalaştığınız şeyde size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah en iyi bilen ve hikmet sahibi olandır. (Nisâ/22-24)

Ve müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın. İman etmiş bir câriye, ?o [müşrik kadın], sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da? müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir erkek köle, ?o [müşrik erkek], sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da? müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi bilgisi ile cennete ve mağfirete çağırır. O, öğüt alıp düşünürler diye insanlara âyetlerini ortaya koyar. (Bakara/221)

Bu gün size temiz olan şeyler helâl kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin de yemeğiniz onlara helâldir. Mü?minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak ?onlara ücretlerini/mehirlerini ödediğiniz takdirde? size helâl kılındı. Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O, âhirette hüsrana uğrayanlardandır. (Mâide/5)

Yukarıdaki âyetlerde açıklanan kurallar dışında Kur?ân'da, Bakara/230'da, üçüncü kez boşanan bir kadınla tekrar evlenilemeyeceği, Ahzâb/6'da, Peygamber'in eşlerinin mü?minlerin anneleri olduğu, dolayısıyla onlarla da evlenilemeyeceği, teaddüd-i zevcâtın/çok eşliliğin ancak olağanüstü koşullarda uygulanabileceği bildirilmektedir.

Bunlar İslâm'ın, evlilikle ilgili tüm ümmete şâmil genel kurallarıdır. Bunlardan başka Kur?ân'da, sadece Peygamberimize mahsus kurallar da mevcuttur:

Ey Peygamber! Şüphesiz Biz, sana, ecirlerini [mehirlerini] verdiğin eşlerini, Allah'ın ganimet olarak sana verdiklerinden sözleşmenin mâlik olduğunu [savaş esirlerinden himâyene verilmiş bayanları], amcanın kızlarından, halanın kızlarından, dayının kızlarından ve teyzenin kızlarından seninle birlikte hicret etmiş olanları ve kendisini Peygamber'e hibe eden Peygamber'in de nikâhlamak istediği Müslüman kadını, mü?minlerin seviyesinden aşağı sadece sana özgü olmak üzere, sana helâl kıldık. Biz kendi eşleri ve sözleşmelerinin mâlik oldukları şeyler konusunda onlar üzerine [senin dışındaki mü?minlere] neyi farz kıldığımızı kesinlikle bildik. Bu durum [sana özgü olarak getirilen çok eşlilik ve diğer özel maddeler], senin için bir güçlük olmasın diyedir. Ve Allah gafûr'dur, rahîm'dir. Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alabilirsin. Ayrıldıklarından, istek duyduklarına dönmende artık senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın olan budur. Allah kalplerinizde olanı bilmektedir. Allah her şeyi bilendir, halîm'dir. Bundan sonra kadınlar ve bunları başka kadınlar ile değiştirmek ?güzellikleri hoşuna gitse bile? sana helâl olmaz. Ancak yemininin mâlik olduğu [harp esiri olup da senin himâyene verilen] başka, (onu nikâhlayabilirsin). Allah, her şeyi gözetleyip denetleyendir. (Ahzâb/50-52)

Bazı tefsir ve mealler, 50. âyetteki, Ve kendini Peygamber'e hibe eden Peygamber'in de nikâhlamak istediği mü?min kadını ifadesini, ?mehir istemeden Peygamber'le evlenmek isteyen mü?min kadın? olarak açıklamışlar ve âyetin devamında durum zarfı olarak geçen, Mü?minler için olmaksızın sadece sana özgü olarak ifadesini de bu kısma bağlayarak, sadece Peygamber'in mehir ödemeden nikâh yapabileceğine, diğer Müslüman erkeklerin ise mehirsiz nikâh yapamayacaklarına kâil olmuşlardır. Hâlbuki Nisâ/24'teki, ?miktarın tesbitinden sonra, karşılıklı rızalaştığınız bir şey konusunda üstünüze sorumluluk yoktur ifadesi ile Nisâ/4'teki, ?eşler gönül rızalarıyla size mehirlerinden bağışlarlarsa, onu da afiyetle, iç huzuruyla yiyin ifadesi, açık olarak eşlerin birbirlerine bağışlarda bulunabileceğini bildirmektedir. Yani, her karı-koca mehir konusunda anlaşma yapabilir ve böyle bir anlaşma ile kadınlar mehirlerinin tamamını veya bir kısmını kocalarına bağışlayabilirler. 50. âyetteki, kendini hibe eden mü?min kadın ifadesiyle de, ?bu işe baş koyan, malını-mülkünü ve ömrünü Peygamber uğrunda harcamaya karar veren mü?min kadın? kastedilmiştir. Nitekim, Peygamber'in eşleri arasında böylelerinin varlığı bir gerçektir.

50. âyetteki, mü?minlerin seviyesinden aşağı sadece sana özgü olmak üzere ifadesi, ?durum zarfı? olarak kullanıldığından, yukarısında geçen tüm maddeleri kapsar. Yani âyet, ?bu sayılanların nikâhlanması sûretiyle ortaya çıkacak çok eşlilik durumu sadece sana özgüdür, mü?minlere değil? manasındadır.

50. âyetteki bir başka maddede ise, Peygamberimize diğer Müslümanlara nazaran kısıtlama getirilmekte; diğer Müslümanlar için amca, hala, dayı, teyze kızları ile nikâhlanmak serbest bırakılmış iken, Peygamberimizin bunlar arasından sadece kendisiyle hicret edenleri nikâhlayabileceği bildirilmektedir.

Peygamberimizle ilgili bu farklılıkların gerekçesi de, ?o'nun güçlük çekmemesi? olarak açıklanmıştır. Peygamberimizin çektiği veya çekmesi muhtemel güçlük ve sıkıntılar ise, o'nun görevinden kaynaklanan güçlük ve sıkıntılardır:

...


yeşil-ışık
Kapalı
18 Eylül 2011 07:39

TEBLİĞ GÖREVİ ve ZORLUKLARI

İslâm'ın kuralları sadece erkekleri değil, kadınlara da ilgilendirmektedir; dolayısıyla onlara da bildirilmesi, anlatılması ve öğretilmesi gerekir. Bu kuralların bazıları ise öncelikle kadınlara yöneliktir ki bunların kadınlara öğretilmesi, öğretenlerin kadın olması ile daha kolay olur. Çünkü hem kadınlar zihinlerinde oluşan soruları bütün açıklığı ile bir erkeğe sormaktan utanabilirler, hem de Peygamberimiz özel hayatla, cinsellikle ilgili konuları kadınlara anlatma hususunda sıkıntıya girebilirdi.

Nitekim uygulama da bu yönde olmuş, kadınlara özgü kuralları Müslümanlar kadınlar, Peygamberimizin eşlerinden öğrenmişlerdir.

SOSYAL GÜÇLÜKLER

Kur?ân'ın indiği dönemde, Araplar arasındaki bir geleneğe göre evlâtlıklar öz evlât gibi telâkki ediliyordu. Hayatın gerçeklerine aykırı olan bu geleneğin ve bu gelenekten kaynaklanan tabunun İslâm'da yeri olmadığı için yıkılması gerekiyordu. Bunun en kestirme ve en etkili yolu ise, o tabunun Peygamberimiz tarafından fiilen yıkılması idi. Nitekim Peygamberimiz de, evlâtlığı olan Zeyd'in boşadığı Zeyneb bt. Cahş ile evlenerek bu tabuyu yıktı. Bu evlilik, evlâtlıkların öz evlât olmadığını, evlâtlığın boşadığı kadının, evlâtlığın babası konumundaki bir kimse ile evlenebileceğini topluma en etkili şekilde öğretmiştir.

O dönemdeki kötü geleneklerden biri de, harp esiri kadınların alınıp satılmasıydı. Yine Peygamberimiz, bir savaş esiri olan Cüveyriye ile evlenerek bu yanlış geleneği ortadan kaldırmış, onların da her insanın sahip olduğu onura sahip oldukları gerçeğinin toplum tarafından anlaşılmasını sağlamıştır.

SİYASAL GÜÇLÜKLER

Peygamberimiz, ?aşağıda eşlerinin isimleri sayılırken görüleceği gibi? kendisinden yaşlı, cinsel yönden tükenmiş, farklı kabile ve milletlere bağlı kadınlarla evlenmek sûretiyle, o kabile ve milletlerle akrabalık bağları kurmuştur. Bu sayede, hem bir barış ortamı oluşturmuş, hem de İslâm'ın en uzak noktalara kadar ulaşmasını sağlamıştır. Bu, sağladığı barış ve siyasî güç sebebiyle Avrupa krallarının, Rus çarlarının, Osmanlı padişahlarının sürekli uyguladıkları siyasi bir yöntem olmuştur. Osmanlı devletinin yükselme döneminde yeni fethedilen şehirlerin tekfurlarının kızlarıyla o şehre tayin edilen idarecilerin evlendirilmeleri, hep bu siyaset gereğidir.

Görüldüğü gibi, Peygamberimizin çok eşliliği, o'nun görevinden kaynaklanan zorunluluklar sebebiyledir. İş, iradesine kalsaydı, bizce Peygamberimiz çok eşli olmak istemezdi. Çünkü o, çok eşlilik hayatında mutlu olmamıştır; eşlerinin kıskançlık ve kaprisleri o'nu hep üzmüştür. Meselâ, Ahzâb/51 âyeti inince eşi Âişe, ?Görüyorum ki Rabbin senin hevâna hizmet ediyor? (Buhârî; ?Tefsîr Kitabı?, Bab: 244, No: 309) diyerek, durumundan memnun olmadığını iğneleyici bir dille belirtmiştir. Ayrıca Tahrîm/1-5'den de, eşlerinin Peygamberimizi üzdükleri açıkça belli olmaktadır. Hatta Peygamberimiz, Ömer'in kızı Hafsa'yı, geçimsizliği nedeniyle bir ara boşamış, sonra tekrar nikâhlamıştır.

Peygamberimizin eşleri yüzünden üzülmesi, sadece eşlerinin kıskançlık ve geçimsizliklerinden kaynaklanmamıştır. Peygamberimizin eşleri, bulundukları konumun ağırlığını fark edememişler, sıradan kimseler gibi başlarına buyruk yaşamaya yönelmişler, çevrenin etkisiyle lüks bir hayat yaşamayı arzulamışlar; fakat bu durumdan hoşlanmayan ve çok üzülen Peygamberimiz, onların bu davranışlarına tepki olarak onları evlerinde yalnız bırakmış, bir ay yanlarına uğramamıştır.

İşte bu gibi olgu ve olaylar, Yüce Allah'ın müdahalesini gerekli kılmış ve Rabbimiz, Peygamberimizin eşlerine münhasır, sadece onları ilgilendiren âyetler indirmiştir:

Ey Peygamber! Eşlerine söyle: ?Eğer siz basit hayatı ve onun zînetini [süslü çekiciliğini] istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım [size boşanma bedeli ödeyeyim]. Ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim. Eğer siz Allah'ı, Elçisi'ni ve son yurdu istiyorsanız, artık hiç şüphesiz Allah, sizden muhsinler [iyileştirenler-güzelleştirenler] için çok büyük bir ecir hazırlamıştır.? Ey Peygamber'in kadınları! Sizden kim açık bir çirkin utanmazlıkta bulunursa, onun azabı [suçun cezası] iki kat olarak artırılır. Bu da Allah'a göre pek kolaydır. Sizden kim de Allah'a ve Elçisi'ne sürekli saygıda bulunursa ve sâlihi işlerse, ona da ecrini iki kerre veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır. Ey Peygamber'in kadınları! Siz kadınlardan herhangi biri değilsiniz; eğer takvâlı davranıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü ma?rûf bir tarzda söyleyin. Evlerinizde vakarlı olun, ilk câhiliye gösterişi hâlinde gösteriş yapmayın; Salâtı ikâme edin, zekâtı verin, Allah'a ve Elçisi'ne itaat edin. ?Ey ehli beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri gidermek ve sizi temizlemek ister.? Ve evlerinizde okunmakta olan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Hiç şüphesiz Allah, latîf'tir, habîr'dir. (Ahzâb/28-34)

Peygamberimizin eşlerine verilen görev, yatak odası ile mutfak arasında hayat geçirmekten ibaret değildir. Onların görevi; bu işe baş koymak, bu büyük davaya özveri ile hizmet etmek, bu davanın neferi olmak, fitne ve fesada fırsat vermemek, evlerinde duydukları âyet ve hikmetleri insanlara anlatıp öğretmektir. Ayrıca, İslâm'ı hayatının her anında uygulayan bir insan olan Peygamberimizin gece yaşantısında bu uygulamaları nasıl yaptığının halka aktarılması da, geceleyin gelen vahiylerin yazılıp saklanmasında Peygamberimize yardımcı olmak da, yine onların görevlerindendir. Kısaca Peygamberimizin eşleri, günümüzün tabirleriyle hem sekreter, hem zabıt kâtibi, hem de basın sözcüsü olmak durumunda kalmışlardır. (Allah onlardan razı olsun.)

...


yeşil-ışık
Kapalı
18 Eylül 2011 07:43

PEYGAMBERİMİZİN EŞLERİ:

HATİCE

Huveylid kızı Hatice, ticaretle uğraştığından ?tâcire?, temiz ahlâklı olduğundan da ?tâhire? diye anılan bir Mekkelidir. Daha önce başından iki evlilik geçen ve birinci evliliğinden bir oğlu, ikinci evliliğinden de bir kızı olan Hatice, Peygamberimizle, o henüz elçilikle görevlendirilmemiş iken evlenmiştir.

Peygamberimizin, kendisinden 15 yaş büyük olan bu itibarlı kadınla yaptığı evlilik, ?Hatice 65 yaşında ölene kadar? 25 sene sürmüştür. Hatice'nin önceki evliliklerinden olan 2 çocuğuyla birlikte 7 çocuklu olan bu aile, dost ve düşmanların ortak kabulü ile karşılıklı sevgi ve saygının esas olduğu örnek bir ailedir. Peygamberimize iman eden ilk insan ve ilk kadın olan Hatice, büyük ve ağır görevinde o'na hep destek olmuş, her zaman o'nun yanında yer almıştır. Peygamberimizin Hatice ile evli kaldığı bu dönemle ilgili olarak olumsuz eleştiri hiç yapılmamış, yapılamamıştır. (Allah ondan razı olsun.)

SEVDE

İlk Müslümanlardan olan Zem?a'nın kızı Sevde de Mekkelidir. Putperestlerin baskısı sonucu kocasıyla birlikte Habeşistan'a hicret etmiş, ama kocasının orada ölmesiyle, 50 yaşında dul kalmış ve himâyeye muhtaç hâle gelmiştir. Çünkü akrabaları henüz Müslüman olmamışlardı ve Müslüman olduğu için de ona düşmanlık besliyorlardı. Bu yüzden Sevde onların yanına dönemiyordu.

Sevde'nin bu durumunu bilen Müslümanlar onu, Hatice'nin ölümünden sonra yedi çocukla bir başına kalan Peygamberimize eş olarak önerdiler. Bazı kaynaklar Sevde'nin nikâh sırasında Peygamberimize şu sözleri söylediğini kaydetmektedir: ?Ben seninle, erkeğe arzu duyduğum için değil, sırf Peygamber hanımları arasında Allah'ın huzuruna çıkabilmek için evlendim. Bana buna göre davran, ey Allah'ın Rasûlü!?

Peygamberimizin bu evliliği beş yıl devam etmiş ve Sevde'nin ölümü ile son bulmuştur. Bu târihte Peygamberimiz 55 yaşındadır.

ÂİŞE

Peygamberimizin evlilikleri içinde en çok irdelenen ve eleştiri konusu yapılan, Âişe ile olan evliliğidir. Bu konuda, Âişe'nin henüz küçük bir çocuk iken Peygamberimizle nikâhlandığı, büyümesi için üç yıl beklendiği ve ondan sonra gerdeğe sokulduğu hikâyesi bir hayli yaygındır.

Peygamberimizin küçük bir çocukla nikâh kıyması bakımından dikkat çeken bu hikâyenin aslının iyi araştırılması gerekir. Bu konu İbn İshâk'ın Sîyer'inde, İbn Hişâm'ın Sîret'inde, İbn Sa?d'ın Tabakât'ında, Taberî'nin Târih'inde, Mevlânâ Şiblî'nin Asr-ı Saadet'inde ve Ali Himmet Berki ve Osman Keskioğlu tarafından hazırlanan Hatemu'l-Enbiyâ Hz. Muhammed ve Hayatı adlı eserde genişçe yer almaktadır. Bu kaynaklardan öğrendiğimiz târihî gerçek ise şudur:

Âişe, Peygamberimizle nişanlanmadan önce, Mut?im oğulları'ndan Cübeyr ile nişanlıdır. Yani, evlilik çağındadır ve Peygamberimizle evlendiğinde küçük bir çocuk değildir. Yukarıda adını verdiğimiz târihî eserlerden bazısı, Peygamberimizin, Cübeyr ile nişanlı olan Âişe'yi babası Ebû Bekr'den istediğini, Ebû Bekr'in de Peygamberimize, Mut?im oğulları'yla konuşacağını ve ancak onlar nişanı bozarlarsa o zaman Âişe'yi kendisine verebileceğini söylediğini, putperest olan Mut?im oğulları'nın ise, Müslüman olan Âişe'nin oğullarını da kendi dinine döndüreceğinden korkarak, bu nişanı bozmak arzusunda olduklarını yazmaktadırlar.

İlk olarak; Âişe'nin, Mut?im oğulları'ndan Cübeyr ile nişanlı olduğu tartışmasız bir gerçektir; çünkü eldeki tüm târih kitaplarında bu bilgi kayıtlıdır. İkinci olarak, bu nişanın İslâmiyet'ten sonra olması mümkün değildir. Çünkü, mü?min bir kadının, müşrik bir erkekle evlenmesini yasaklayan Bakara/221 âyeti, Ebû Bekr'in kendisi gibi Müslüman olan kızını bir müşrike vermesini engellemektedir. Dolayısıyla Ebû Bekr, kızı Âişe'yi, Mut?im oğulları'na, kendisi Müslüman olmadan evvel nişanlamış olmalıdır. Demek ki Âişe, daha o zamanlarda bile evlilik çağında olan bir kızdır ve yörenin iklim şartlarına göre en az 12-14 yaşlarındadır. Diğer taraftan eldeki tüm târih kaynaklarının mutabık oldukları ve Ana Britannica'nın da yazdığı gibi Âişe, Peygamberimizle hicretten önce nişanlanmış, hicretten sonra nikâhlanmıştır. Bazı kaynaklar hicretten evvel nikâhlanıp, hicretten sonra gerdeğe girdiğini yazsalar da, yine tüm kaynaklarda yer alan aşağıdaki metin, bu iddia ile uyuşmamaktadır:

Medîne'nin havası Mekkeli Müslümanlara çok dokunmuştu. Mekkeli Müslümanlar hep hastalanmışlardı. Hasta olanların içinde Âişe de vardı. Hastalık geçince Ebû Bekr, Hz. Muhammed'in huzuruna gelip şöyle dedi: ?Ey Allah'ın Rasûlü! Neden nişanlın Âişe'yi kendi evine almıyorsun?? Hz. Muhammed cevaben, ?Mehir yüzünden ey Ebû Bekr, şu anda Âişe'ye mehir ödeyecek durumda değilim? dedi.(İbn Sa?d, Tabakâtu'l-Kübrâ; c. 8, s. 62-63.)

Görüldüğü gibi metinde açıkça nişandan söz edilmektedir. Ayrıca, nikâh anında tesbit edilip muaccel [peşin] veya müeccel [vadeli borç] olarak verilebilecek mehirin henüz tesbit edilmemiş olması da nikâhın hicretten hemen sonra kıyılmadığını gösterir.

Sonuç olarak kaynakların verdiği bilgilerden anlaşılıyor ki Âişe, Peygamberimiz ile evlendiğinde, çocuk yaşta olmayıp, nişanlısından ayrılmış genç bir kızdır.

Peygamberimizin bu evliliği, hem kızıyla evlenerek kendisini şereflendirdiği Ebû Bekr'in İslâm'a daha fazla maddî ve manevî yardımını sağlamış, hem de Âişe'nin herkes tarafından bilinen İslâm'ı anlama ve anlatma yönündeki dirâyeti sayesinde Peygamberimizin elçilik görevini yaparken duyduğu rahatlık için isâbetli bir karar olmuştur.

HAFSA

Ömer kızı Hafsa, okuma-yazma bilen ve Habeşistan'a göç eden cefakâr Müslümanlardandır. Kocası Hunays b. Huzâfa Bedir'de şehid olunca Hafsa dul kalmıştır. Onun bu durumuna çok üzülen babası Ömer, sahabenin ileri gelenleri arasından ona uygun bir eş aramıştır. Sonuçta Hafsa ile Peygamberimiz evlenmiş, böylece Ömer gibi güçlü bir kişi ile akrabalık bağları kuran Peygamberimiz, elçilik görevinde büyük bir destek daha sağlanmıştır.

HUZEYME KIZI ZEYNEB

Kocası Bedir'de şehid olan ve 60 yaşında dul kalan Zeyneb'e evlilik teklifini bizzat Peygamberimiz yapmış ve bu evlilik iki yıl sonra Zeyneb'in ölümü ile son bulmuştur.

UMM SELEME

Habeşistan'a hicret eden Müslümanlardan olan ve okuma-yazma bilen Umm Seleme, kocasının Uhud'da yaralanıp, iki ay sonra o yara sebebiyle ölmesi sonucu 4 çocuk ile dul kalmıştır. Himayeye muhtaç olan Umm Seleme, sahabenin ileri gelenleri tarafından kendisine yapılan evlenme tekliflerini yaşlı oluşunu bahane edip reddetmiştir. Peygamberimizin elçi göndererek yaptığı aynı yöndeki teklifi de yaşlılığını, çocuklarını ve kıskanç bir yapıda oluşunu bahane ederek reddeden Umm Seleme, Peygamberimizin, ?Yetimleri zaten yanıma alacağım. Kıskançlığının gitmesi için Allah'a dua edeceğim. İhtiyarlığın ise bir engel değil? sözleri üzerine nikâhlanmaya razı olmuştur.

CAHŞ KIZI ZEYNEB

Peygamberimizin Cahş kızı Zeyneb'le evliliği, her Müslüman tarafından inceden inceye bilinmelidir. Çünkü bu evliliğin her yönü hikmet ve ibretle dolu olup, önemine binâen de Kur?ân'da yer almıştır. Ayrıca bu evlilik, gerçekleri çarpıtarak Müslümanların zihinlerini bulandırmak isteyen İslâm düşmanları tarafından bu amaçlarına alet edilmek istendiğinden, Müslümanlarca iyi öğrenilmelidir.

Öncelikle şu husus bilinmelidir ki, bu uygulamanın tarafları saygı ve övgüye lâyık kişilerdir. Çünkü bu evlilik, İslâm devriminin teorik öğretilerinin pratik hayata geçirilen ilk uygulamasıdır. Bu evlilik ile Arap toplumundaki iki yanlış ortadan kaldırılmış ve iki tabu yıkılmıştır.

İlk olarak; Müslüman kadınların câhiliye bakış açısıyla, Müslüman da olsalar itibar etmedikleri, hor gördükleri, evlenmek istemedikleri azatlı köleler, toplum içinde hür kişilerle aynı seviyeye getirilmiştir. Yukarıda başka bir vesile ile zikrettiğimiz Bakara/221 âyeti, Müslümanlara şu tavsiyelerde bulunmakta idi:

Ve müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın. İman etmiş bir câriye ?sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da? müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir erkek köle ?sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da? müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise kendi bilgisi ile cennete ve mağfirete çağırır. O, öğüt alıp düşünürler diye insanlara âyetlerini ortaya koyar. (Bakara/221)

Ama bu âyetin önerisinin hayata geçirilmesi lâzımdı ki amaç gerçekleşsin. İşte Peygamberimiz bu amacı gerçekleştirmek için, halasının kızı olan Zeyneb'i, kölesi (evlâtlığı) Zeyd ile evlendirmek istedi. Ama Zeyneb toplumda yer etmiş tabulara göre gururuna dokunan bu işe pek sıcak bakmadı ve Peygamberimizin ısrarına rağmen bu evliliğe razı olmadı. Tam bu sırada Allah'ın emri geldi ve tartışmalar bitti:

Ve Allah ve Elçisi bir işte hüküm verdiklerinde, hiç bir mü?min erkek ve mü?min kadın için kendi işlerinde serbestlik yoktur. Ve kim Allah'a ve Elçisi'ne isyan ederse o, açık bir sapıklıkla sapmıştır. (Ahzâb/36)

Emir büyük yerden gelince itaat şart oldu ve hür Zeyneb ile azatlı köle Zeyd evlendi. Böylece İslâm'ın insanları eşit kabul ettiği, İslâm toplumunda insanların hür ve köle diye ayrıma tâbi tutulamayacağı, hür bir Müslüman kadın ile Müslüman bir kölenin evlenebileceği, bu somut olayla tüm dünyaya gösterilmiş oldu.

İkinci olarak da; evlâtlıkların öz evlât olarak kabul edilmesi yanlışı ve bundan doğan neticeler ortadan kaldırıldı. Bu konuda da Yüce Allah'ın bir tavsiyesi mevcut idi:

Allah, bir er kişinin göğüs boşluğu içinde iki kalp kılmadı. Ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız [zıhârda bulunduğunuz] eşlerinizi de sizin anneleriniz kılmadı. Evlâtlıklarınızı da sizin öz çocuklarınız saymadı. Bu, sizin ağzınızla söylemenizdir. Allah ise hakkı söyler. Ve yol'a kılavuzlar. Onları [evlâtlıkları] babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah katında daha hakkaniyetlidir. Artık, eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve mevâlinizdir [sözleşmeyle yakınlık kurduklarınızdır]. Kalplerinizin kasıt göstererek yaptıkları şeyler dışında hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir günah yoktur. Ve Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Ahzâb/4-5)

Evet, İslâm'a göre (Nisâ/23) de evlâdın eski karısının nikâhlanması caiz değildir. Ama evlâtlık, Kur?ân hükmüne göre öz evlât sayılamayacağından, evlâtlığın eski karısı, evlâdın eski karısı hükmünde değildir, dolayısıyla da bir kimsenin evlâtlığının eski karısı ile nikâhlanmasında bir sakınca yoktur. İşte Peygamberimizin Zeyneb'le evlenmesi, evlâtlıkların öz evlât gibi telâkki edilmemesi gerektiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Toplumdaki bu yanlışı ortadan kaldıran ve bu tabuyu yıkan ilk uygulama Rabbimizin talimatı ile olmuştur:

Ve hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye, ?Eşini yanında tut ve Allah'a takvâlı davran!? diyordun; insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi içinde saklı tutuyordun. Oysa Allah, Kendisine haşyet duymana çok daha lâyıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlâtlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri zaman, onlarla evlenme konusunda mü?minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyde Peygamber üzerine, daha önce gelip geçen kimselerde; Allah'ın verdiği elçilik görevini tebliğ eden, O'na haşyet duyan ve Allah'tan başka kimseye haşyet duymayan kimselerde olan Allah'ın sünneti [yasası] olarak bir güçlük yoktur. Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir. Hesap görücü olarak Allah yeter. Muhammed, sizin er kişilerinizden hiç birinin babası değildir. Ancak o, Allah'ın Elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Ve Allah, her şeyi en iyi bilendir. (Ahzâb/37-40)

Görüldüğü gibi olaylar, tarafların iradeleri dışında gelişmiş olup, yaşananlar, takdir edilmiş bir kaderdir. Ama bir tabunun yıkılması ve bir yanlışın düzeltilmesi hususunda örnek olma şerefi de, Zeyd ile Zeyneb'e aittir. Ayrıca Zeyneb, Allah'ın talimatlarına itaat etmesinin ve gösterdiği özverinin dünyadaki karşılığını, Allah'ın Elçisi'ne eş ve Müslümanlara ana olmak şerefiyle almıştır.

UMM HABÎBE

Umm Habîbe, Mekke'nin amiri, bir dönem İslâm dininin ve Peygamberimizin düşmanı, Bedir ve Uhud'un baş aktörü Ebû Süfyân'ın kızıdır.

Habeşistan'a göç eden Müslümanlardan olan Umm Habîbe, kocasının Habeşistan'da Hristiyan olması sebebiyle onu terk etti. O zamanlar İslâm'ın en büyük düşmanı olan babasının yanına da dönemeyen ve Habeşistan'da yapayalnız kalan Umm Habîbe'yi Peygamberimiz Medîne'ye getirtti ve onunla evlendi. Böylece en büyük düşmanına damat oldu. Onun sayesinde kurulan akrabalık bağları, Müslümanlara gelebilecek zararları tam olarak ortadan kaldırmasa da önemli ölçüde azalttı. Mekke'nin fethinde de büyük rol oynayan bu evlilik de, İslâm'ı yayma ve destek sağlamaya yöneliktir. Aşağıdaki âyet, bu olaylardan sonra inmiştir:

Belki Allah, sizlerle onlardan kendilerine karşı düşmanlık beslemekte olduğunuz kimseler arasında bir sevgi kılar. Allah, en iyi güç yetirendir. Ve Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Mümtehine/7)

HÂRİS KIZI MEYMÛNE

Daha önce iki kez evlenmiş olan ve ikinci kocasının ölümü sonrasında hayatını hizmetçi olarak Peygamberimize vakfetmek isteyen Meymûne, Peygamberimizin evlendiği son kadındır. Peygamberimiz, gösterdiği özveri karşılığında bu kimsesiz kadınla nikâhlanmış ve onu mü?minlere anne yaparak şereflendirmiştir.

CÜVEYRİYE

Benû Mustalık savaşı'nda kocası ölen ve ganimet taksiminde Peygamberimizin payına düşen Cüveyriye, kabile reisinin kızıdır. Esirlik ona zor gelmiş, Peygamberimiz de onu hürriyetine kavuşturmuş ve ona evlenme teklif etmiştir. Bu teklifi memnuniyetle kabul eden Cüveyriye ile Peygamberimizin evliliği, şu sonuçları doğurmuştur:

? Müslüman mücâhidler Cüveyriye'nin kabilesinden aldıkları tüm esirleri serbest bırakmışlardır.

? Peygamberimizin bu hareketi ile esirleri küçük görme tabusu yıkılmıştır.

? Cüveyriye'nin kabilesinin tümü Müslüman olmuştur.

SAFİYE

Esas adı Zeyneb olup, Hayber'de bir Yahûdi kabilesinin reisi olan Huyey'in kızıdır. Hayber savaşı'nda kocası ölen Safiye de, Cüveyriye gibi esir düşmüş ve ganimet taksiminde Peygamberimize isâbet etmiştir. Peygamberimizin câriyesi olmuş ve kendisine ?ganimet payı? anlamında ?Safiye? denmiştir.

Peygamberimiz onu azat edip, isterse kavmine dönebileceğini söylemesine rağmen o Peygamberimizi tercih ederek Müslüman olmuş ve mü?minlerin annesi olma şerefine ermiştir.

Bu evlilik sayesinde de, çevredeki Yahûdilerin kin ve düşmanlıkları hafiflemiştir.

MARİYA

Peygamberimiz, elçiler göndererek çevredeki hükümdarları İslâm'a davet etmekteydi. Bu davetlerden biri de Mısır hükümdarına yapılmış ve o günkü Mısır hükümdarı Peygamberimize bir jest olarak iki kız kardeşi; Mariya ile Sirin'i hediye olarak göndermişti. Sirin, Peygamberimiz tarafından şair Hasan b. Sâbit ile evlendirilmiş, Mariya'yı da Peygamberimiz nikâhlamıştır. Bu evlilikten İbrâhîm doğmuş, ama küçük yaşta ölmüştür.

Bu evlilik, İslâm dininin yayılmasında çok büyük rol oynamıştır. Bizans sınırları içerisine yapılan tüm seferlerde Mısır hep Müslümanların tarafını tutmuş; ya doğrudan desteklemiş ya da tarafsız kalarak İslâm kuvvetlerine dolaylı yardımda bulunmuştur. Mısır'ın İslâm dini ile müşerref olmasında Peygamberimizin Mariya ile evlenmesinin rolü büyük olmuştur.

NETİCE

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere Peygamberimiz, bekârlığında da, evliliğinde de iffet örneği bir kişidir. Hayatının hiç bir döneminde, kadın düşkünü olarak nitelenmeyi gerektirecek bir davranışta bulunmamış, hele şehvet, hep uzak kaldığı bir özellik olmuştur. Bazı İslâm düşmanlarının, o'nun seks manyağı olduğu yolundaki iftiraları, ancak o'nun otuz erkek gücünde olduğu yalanını uyduran sözde Müslümanların hastalıklı beyinlerinde yarattıkları hayalî kişilik için söz konusudur. Eşlerinin kimlik ve kişilikleri de yakından incelendiğinde durumun böyle olduğu daha da açıklık kazanmaktadır.

Peygamberimizin çok eşliliği; maddî, manevî, siyasî, sosyal alanlarda yardım ve destek sağlaması ve elçilik görevinde zorluk çekmemesi için o'na tanınmış bir ayrıcalık olup başkalarını ilgilendirmez; sünnet olarak başkaları tarafından tatbik ve taklit edilemez.


yeşil-ışık
Kapalı
18 Eylül 2011 07:45

Kaynak: Tebyinü'l Kur'an- Hakkı Yılmaz.


meraklikiz
Yasaklı
18 Eylül 2011 14:02

burada ilgimi çeken şu ayet oldu.

Ve müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın. İman etmiş bir câriye, ?o [müşrik kadın], sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da? müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir erkek köle, ?o [müşrik erkek], sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da? müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi bilgisi ile cennete ve mağfirete çağırır. O, öğüt alıp düşünürler diye insanlara âyetlerini ortaya koyar. (Bakara/221)

bu ayete rağmen yabancılarla evlenen evlenene.


-tommiks-
Yasaklı
18 Eylül 2011 14:07

1- Hatice: (28 ya da 40 yaşında) Huveylid'ibn Esed'in kızıdır. Daha önce Ebû Hale Zürâre ile evlenmiş ve ondan Hind adında bir kızı olmuştur. O ölünce de Atik ibn Aiz ile evlenmiş Abdu Menaf isiminde bir çocuğu olmuştur; sonra ondan boşanıp Muhammed ile evliliğinde 6 çocuğu olmuştur ama gerek yaşı gerekse çocuklarının bazılarının Muhammed'den mi yoksa önceki kocalarından mı olduğu konusu tartışmalıdır. Özellikle Şii'ler Fatıma dışındaki kızlarının Muhammed'den olmadığını; ikinci kocasından veya kızkardeşinin çocukları olduğunu söylerler. Yaşı 28 ya da 40 dır.

2- Sevde bint Zem'a : (50- 55 yaşında olduğu söylenir.) Muhammed'in eşleri arasında en az bilgi sahibi olduğumuz o dur. Muhammed ile evlenmeden önce es-Sukran ibn Amir ile evli idi. Kocası onu Habeşistana götürmüş orada Hristiyan olmuş ama Sevde müslümanlığını korumuştur. Daha sonra kocası ölünce Mekke'ye geri dönmüş ve Muhammed bakılması ve yetiştirilmesi gereken ufak çocuklarını yetiştirmesi için onunla evlenmiştir. O da Muhammed'in çocukları ile kendi çocukları gibi yakından ilgilenmiş ve onları yetiştirip büyütmüştür. Lakin Muhammed ondan gördüğü bütün bu iyiliklere rağmen Sevde'nin yaşlı oluşuna daha fazla tahammül edemeyip onu boşamak istemiştir. Prof. İbrahim Canan'in ( Müslim, Rada 47) 'den olayı şöyle aktarır : "Hz. Sevde (r.a.)'yi Efendimiz boşamak isteyince, büyük kadın gelmiş ve Allah Resulüne adeta yalvarmış...gününü Aişe (r.a.)'ye verdiğini ortaya koymuş, tek isteğinin peygamber zevcesi olarak vefat etmek olduğunu ifade etmişdi ki, bunlar Allah Resulü'nin nikahı altında kalabilmek için yapılan fedakarlıklardı." [Hadis Ansiklopedisi-Kütüb-i Sitte c.3 syf. 69] Ölmeden önce kendi oturduğu daireyi Aişe'ye vasiyet etmiş ve o ölünce Aişe kendi yatak odasını genişletme imkanı bulmuştu. Bu bilgiyi de Hamidullah İslam Peygamberi s.561 no.1101'de Samhûdi, 2, s. 464'den yaptığı aktarımda buluyoruz.

3- Aişe: (Yaşı kesin olarak 9 'dur) Ebu Bekr'in kızıdır. Muhammed kendisi ile nikahlandığında henüz 6 yaşındaydı, zifafa girdiğinde ise 9. Aişe başlı başına ayrı bir başlık konusudur, bu liste içinde detay bilgi vermeyeceğim ama bilahire ayrı olarak inceleyeceğim. Şimdilik Martin Lings (Ebubekir Siraceddin)'in Hz. Muhammed'in Hayatı kitabı s.142'den bir ufak bir aktarım yapıyorum : "Aişe (r.a.) şöyle anlatıyor : Ben arkadaşlarımla beraber bebeklerimle oynardım. O sırada Peyganber (s.a.v) gelirdi. Onu görünce arkadaşlarım kaçışırlardı. Fakat Peygamber (s.a.v) onları ben onlarla beraber olmak istediğim için geri getirirdi. Bazen onlar kaçmaya fırsat bulamadan: "Olduğunuz yerde kalın" derdi. Çocukları sevdiği ve kızlarıyla oynamaya alışık olduğu için bazen onlara katılıp oyun oynardı. Oyuncakların ve bebeklerin bir çok rolleri vardı. Aişe (r.a.) şöyle diyor: Bir gün ben oyuncaklarımla oynarken Peygamber (s.a.v) içeri girdi ve : "Ey Aişe bu hangi oyun ?" dedi. Ben "Süleyman'ın atları" dedim. O da bana güldü. Fakat bazen geldiğinde onları rahatsız etmemek için cübbesine bürünür beklerdi."

4- Hafsa: (Yaşı 18-22 arası olarak geçer kayıtlarda) Ömer'in kızıdır. Daha önce Huneys ibn Huzafe ile evliydi ama kocası H. 3. yılında Uhud'da hayatını kaybetti. Hafsa 18 yaşında dul kalmıştı ve babası onu önce Ebu Bekr'e vermek istedi ama o kabul etmedi sonnra Osman'a vermek istemesine rağmen Osman da evlenmek istemedi. (Neden acaba ? Belki Uhud'da ölen kocası Osman'ın yakın bir arkadaşıydı ve Osman onunla evlenme fikrini "etik olarak" kabul edemedi ) Bunun durumu Muhammed'e söyleyen Ömer, Muhammed'den şöyle dedi : "Ya Ömer! Hafsa, Osman?dan, Osman da Hafsa?dan daha hayirli birisiyle evlenecektir." Ömer büsbütün merak içerisinde kalmıştı. Osman?dan daha hayırlı damat kim olabilirdi ki ? Aradan birkaç gün geçtikten sonra Muhammed Hafsa?ya talib oldu--Osman'dan daha hayırlı olan kişi kendisiydi -- Ömer'e dedi ki: "Sen kızın Hafsa?yı bana nikahlarsın. Ben de kızım Ümmü Gülsüm?ü Osman?a nikahlarım..." İlginçtir ama Sunni kaynaklarda Ebu Bekr ve Osman'ın Hafza'yı almayı reddetmesinin sebebi olarak bu iki ismin de "Peygamberlerinin Hafza ile evlenmek istediğini bilmeleri" diye geçer. Ömer onların teklifini reddetmelerine çok içerlenmiş ve kızmıştı, normal koşullarda bu iki ismin de saygı ve sevgi duydukları Ömer'in teklifini reddetme davranışında bulunmaları biraz uzak ihtimal, bu yüzden bu tahmin daha uygun düşüyor bu bağlamda. Ebu Davud'da Ömer'den yapılan bir aktarım ile Muhammed'in onu boşadığı ama sonra tekrar geri aldığı (talak-ı reci) yazılıdır. (Ebu Davud Talak, c. 2, 2276) Bu durum İbn İshak ve Taberi'de (c.9 dipnot 884 s.131)'de de geçer. ( Talak-ı reci: Koca bir defa ?boş ol? ?seni boşadım? derse ve sonra pişman olup eşine dönmek isterse ve kadının iddet müddeti geçmemişse mehir vermeden ve tekrar nikah kıymadan eşine dönebilir--Sadreddin Yüksel)

Hafza'nın yaşını şöyle hesaplayabiliriz : Hicret yılı 622'dir. Hicretin 45. yılı ölmüştür (S.Ateş S.332) Yani 667 yılında vefat etti. Öldüğünde 60 yaşındadır (Tabari c.39 syf.174) O halde doğumu 607 dir. Kocası Uhud savaşında ölünce dul kaldı. Uhud savaşı yılı 625 tir. Bu durumda dul kaldığında 18 yaşındadır Babası Ömer o dul kalır kalmaz onu evlendirmek için Ebu Bekr ve Osman'a gitmiştir, kabul görmeyince Muhammed almıştır. Bu durumda muhtemelen dul kaldığı sene evlenmiştir ve yaşı 18'dir. (Tabii 1 veya 2 yaş fazla olma ihtimali de Muhammed'in onu kocasının ölümüden ne kadar süre sonra aldığına bağlı olarak mümkündür)

5- Zeyneb binti Huzeyma : (30 yaşındaydı) Necidli Huzeyme'nin kızı. İlk kocası müslüman Tufeyl ibni Haris idi ama ondan boşanıp kardeşi Ubeyde bin Haris ile evlendi o da Bedir'de hayatını kaybedince dul kaldı. Muhammed onu amcasından istedi ve 400 dirhem gümüş mehir vererek aldı. Muhammed onunla evlendiğinde 30 yaşındaydı (Hamidullah, İslam Peygamberi S. 564, n.1104) Muhammed ile evlendikten üç ya da sekiz ay sonra vefat etti.

6- Zeyneb bint Cahş :(Yaşı 35 ya da 36 dır) Çahş ibn Riab'ın kızı olup asıl adı Berre'dir. Muhammed onun ismini Zeyneb olarak değiştirmiştir. İlginçtir ama Muhammed'in Mustalık gazasında esir aldıktan sonra nikah kıydığı Cüveyriye'nin de ilk ismi Berre'dir. Muhammed'in bizzat kendisinden "Zeyd'in zevcesi" diye bahsederek Kuran ayeti indirdiği (!) tek eşi odur (Ahzap 35-37) ve Zeyneb Hane-i Saadet'de ki eşler arasındaki böbürlenme yarışında hep bunu öne çıkararak diğer eşlere havasını atardı. Muhammed Zeynebi alarak daha önce gayrimeşru olarak görülen bir anlayışı yıkımış ve bunun yerine üvey oğlunun hanımı ile evlenmeyi Kurani anlamda helal kılmıştır. Uğruna ayet bile indirmiş olması aşağıda Hamidullah'tan aşağıda okuyacağınız bir durumun sonucudur :

".... Resulullah'ın sürekli müdahalesine rağmen Zeyd boşanmak istiyordu. Bir gün Resulullah (AS) onun ailesine karşı gösterdiği bu tutumu değiştirmek amacıyla bizzat evinde onu ziyarete gitti ise de Zeyd'i evde bulamadı. Zeyneb evdeydi ve yaklaşık 36 yaşında olmasına rağmen, safranlı suda yıkanmış elbisesi içinde pek cazibeli bir duruşu vardı; bu görüntü karşısında Resulullah (AS) şöyle söylenmekten kendini alamadı :

"Gönüller bir halden diğer bir hale evirip çeviren Allah'ın şanı ne yücedir !"

(M.Hamidullah, İslam Peygamberi s. 566 no.1106)

Zeyneb'in yaşı : Hicret yılı 622'dir Evlendiği yıl (H.3 yılı) 625'dir Hicretin 20. yılı vefat etmiştir.(Hamidullah s. 567) Yani 642 yılında Vefat ettiğinde 53 yaşındaydı. (Tabari c.39 s.182) O halde doğum tarihi 642 - 53 = 589'dur. O halde evlendiğinde yaşı 625 - 589 = 36 'dır.

7- Ümmü Seleme: (Yaşı 27 ya da 29' dur) Ebu Umeyye'nin kızıdır. İlk kocası Ebu Seleme ile birlikte islamı ilk yıllarında kabul etmişti. Kocası Habeşistan'a hicret eden müslümanlar arasındadır ve akrabaları onun hicret etmesini engelleyip Mekke'de tutmuşlardır ama daha sonra Medine'ye tek başına gitmesine izin vermişlerdir. Hicretin 3 yılı olan 625'de Uhud savaşında kocası hayatını kaybetmesi üzerine 1 yıl yas tutmuş sonra da Muhammed ile 626 yılında evlenmiştir. İlginçtir kocası Uhud savaşında müslüman bir mücahit olarak hayatını kaybemiştir ama Uhud savaşında müslümanların ağır yenilgi almasına neden olan ünlü komutan Halid b. Velid'in de onun yakın akrabası olduğu söylenir. Genellikle yaşlı olduğu hatta Muhammed'den 1 yaş küçük olduğu söylenir ama bu koskoca bir yalandır. Vefatının hicretin ya 59. yılı ya da 61. yılı olduğu hemen hemen her kaynakta geçer ve ayrıca öldüğünde yaşının 84 olduğu da geçer.

Öyleyse hesabımızı şöyle yapabiliriz ; Ümmü Seleme'nin yaşı : Hicret yılı 622'dir. 59. hicret yılında öldü (Sahih Müslim c.2 dipnot: 1218 s.435) Yani 681 yılında vefat etti Öldüğünde 84 yaşındaydı. (Sahih Müslim c.2 dipnot: 1218 s.435) Öyleyse doğumu 597 dir. 625 yılında Uhud'da kocası öldü ve dul kaldı. 1 yılı kocasının ölümüne üzülerek geçmiştir. (Hadislerde onun böyle yas tutması oldukça fazla geçer) 626 yılında Muhammed onu almıştır. Bu durumda yaşı 626-597 =29 dur. Ama eğer Hicretin 61. yılında vefat etti ise o zaman yaşı 27 dir.

8- Cüveyriye: (13, 14 ya da 15 yaşındadır) "Cüveyriyye", "cariyecik" demek. Çok küçük yaştaydı o sırada. 13 yaşında.. .Asıl adı Berre dir ve yahudi Mustalık oğullarından Haris ibn Ebi Dırar'ın kızıdır. Kocasının ismi Musaf bin Safvan dır ama Muhammed'in adamları baskın sırasında onu öldürmüştür.

Beni-Mustalık baskınında esir düştü ve Sabit ibn Kays ibn Şemmas'ın payına düşmüştür. Sâbit onunla mukâtebe yapmıştır. (Mukâtebe: Kölenin bedel karşılığı hürriyetinin verilmesi antlaşması) Cüveyriye'nin hürriyetinin bedeli 400 dirhemdir (ki karşılaştırma yapabilmeniz için şu örnek yerinde olacaktır : O dönem Mekke valisin maaşı aylık 30 dirhemdir) ve bu bedeli ödeyerek onu geri alacak olan ailesi de (öldürülen kocası hariç) esir durumundadır ve bütün servetleri de ganimet olarak ele geçirilmiştir.

Cüveyriye umutsuz bir durumdadır. Bu yaşadıkları onun gibi daha çocuk denecek yaştaki ufak bir kız için fazlasıyla ağırdır ve şok edicidir. İlginçtir ama birileri bu kızın oldukça güzel bir kız olduğu konusunda Muhammed'e haber uçurmuş ve böyle bir güzelliğin ancak ona layık olduğunu söylemişler ve bunun üzerine Muhammed'de onu yanına çağırmıştır. (Tabii kaynaklarda onun Muhammed ile görüşmek istediği de yazılıdır)Cüveyriye'nin o an ki halet-i ruhiyesi köle olmayı kabul edememiş ve kendisini özgürlüğe kavuşturmak için çırpınan ve fazlasıyla korku içinde olan ufacıcık bir kız izlenimi vermektedir. Muhammed ile yaptığı konuşma şöyle geçer : "Ey Allahın Elçisi ! Ben kabilemin başkanı el-Haris'in kızıyım; başıma gelen felaketi ve içine düştüğüm durumu görüyorsun. Özgürlüğümü tekrar elde edebilmem için bana yardım et ! Allah da sana yardım edecektir" (Hamidullah'ın Muhabbar s.89-90'dan aktarımı) Buna cevaben Muhammed de der ki : "Bundan daha iyisini ister misin ?" diye sordu. O da: "Bundan daha iyisi nedir" diye sordu. O: Senin fidyeni ben ödeyeyim, sen de benimle evlen" dedi.

Muhammed böyle dünya güzeli körpecik kıza, çözüm olarak kendisi ile evlenmeyi teklif etmiş o da kabul etmek zorunda kalmıştır; hem de kocasının ölümünden sorumlu olan birisinin teklifini. Muhammed onun hürriyet bedeli olan 400 dirhemi Sâbit'e ödeyerek onu satın alır.

Daha da ilginç olanı kaynaklar Cüveyriye'nin babası Haris'in kızının fidye bedelini ödemek için Muhammed'in yanına develer ile birlikte geldiğini ve bu develeri fidye bedeli olarak ödemek istediği yazar.

Haris Muhammed'in yanına gelerek ona şöyle der : "Sen kızımı esir aldın, işte fidyesi" Muhammed: "Fakat Akik ovasında gizlediğin iki deve nerede ? diye sorar. Bunun üzerine Haris o iki deveyi de getirerek onları da Muhammed''e verir. (Bu bilgi Martin Lings yani Ebubekir Siraceddin'in "Hz. Muhammed'in Hayatı" s.259'da vardır.) Tabii bu kızcağız kocasının katili ile evlenecek ve daha kocasının kanı kurumamışken zifafa girmek zorunda kalacaktır.

Cüveyriye'nin yaşını matematiksel olarak hesaplayalım: Hicret yılı 622'dir Hicret'in 57. yılında vefat etti.(Hamidullah s.568) O halde vefat tarihi 679 dur. Vefat ettiğinde 65 yaşındaydı.(S.Ateş s. 333) Öyleyse doğum tarihi 614 dür Evlendiği yıl 628 dir. (Beni Mustalık gazası hicretin 6. yılıdır) O halde evlendiğinde yaşı: 628 - 614 = 14 dür.

9- Ümmü Habibe : (Yaşı 32 dir) Asıl adı Remle'dir. Ebu Süfyan'ın kızı. İslamı'ın ilk yıllarında kocası ile birlikte müslüman olmuştu. İlk kocası Ubeydullah ile Habeşistana hicret etmiş orda kocası Hristiyan olmuştu. Muhammed Habeşistana bir elçi göndererek onunla nikahını gıyaben kıymış ve elçi ile birlikte onu getirtmiştir. Bu evlilik Hicri 6. yılda oldu.

Babası Muhammed'in ezeli düşmanıdır. Muhammed onun kızını almış ve belkide bu düşmalığı gidermek istemiştir. Ama Süfyan kızı Ümmü Habibe Muhammed ile evlendikten sonra çok değişmiştir. Bir gün Medine'ye Muhammed ile görüşmeye gider ve bir arada da kızını görmek için Muhammed'in evine gider ve kızı ile şu konuşma geçer aralarında :

".....Önce, kızının, yani Resulullah (AS)?in hanımı olan Ümmü Habibe?nin yanına vardı. Küçücük odasında, yerdeki tek sergi, Resulullah (AS)?ın yatağı idi. Ümmü Habibe bunu derhal dürüp kaldırdı. Babası: ?Niçin böyle yaptın?? diye sorunca, ona şöyle cevap verdi: ?Bu Allah?ın Resulünün yatağıdır. Sen ise bir putperestsin ve buna oturamayacak kadar necîssin, pissin.? Ebû Süfyân ise şu cümleleri homurdandı: (Yazık hem de çok yazık. Hamidullah "homurdandı" ifadesi ile güya Ebu Süfyanı küçümsemeye çalışıyor ama bu tip ifadeler ancak yazarını küçültür, hele hele söz konusu baba-kız arasındaki bir dialog ise )

?Kızcağızım! Sen bizi terk ettiginden beri ne kadar değişip bozulmuşsun. (Hamidullah İslam Peygamberi s. 568-569)

Yaşını şöyle hesaplayabiliriz: Hicret yılı 622'dir Hicri 44. yıl vefat etti (İbn Sa'd, et-Tabakat c.8, s.100) O halde 666 yılında vefat etti. 70 yaşında iken vefat etti (İbn Sa'd, et-Tabakat c.8, s.100) O halde doğum tarihi 666-70= 596 dır. Evlendiği tarih 628 dir (Hicri 6.yıl) O halde evlendiğinde yaşı 628 - 596 = 32 dir.

10- Safiyye: (Yaşı 17 dir) Huyeyy b. Ahtab'ın kızıdır ve asıl adı Zeyneb dir. Muhammed Hayber'in fethinden sonra kocası Kinane b. Ebi Hukayk'ı mücevher dolu "Mesk"in yerini öğrenmek için işkence yaptırdıktan sonra boynunu vurdurarak öldürmüş ve ayırca babası ile kardeşi de Muhammed tarafından öldürülmüştü. (Bu konuyu yakında "Hayber ve Allah'ın vaad ettiği ganimetler" konulu başlıkta daha detaylı inceleyeceğim) Safiyye sadece 2 aylık evli bir kadındı. Muhammed onu esir aldığı kadınlar arasından "safiyy" payı olarak seçmişti.(yani daha ganimet dağıtılmadan önce, Muhammed'in ganimetler arasında istediği malı keyfince seçtiği bir liderlik hissesi olarak)

Katâde (r.a.) anlatıyor : Resulullah gazveye bizzat iştirak edince onun sehm-i safiyy denen riyaset hissesi olurdu. Bu hisse, taksimden önce köle, cariye, at gibi ganimete dahil mallardan dilediğinden alırdı. Safiyye validemiz de işte bu hissedendi. Gazveye bizzat iştirak etmediği taktirde bu hisse gıyabında ayrılırdı, ancak bu durumda seçme hakkı yoktu (ne ayrılmışsa onu kabul ederdi)" [Ebu Davud, Harâc 21, 2993]

Not: Kaynaklar da Safiyye'nin önce Muhammed'in elçisi Dıhye'nin payına düştüğü sonra da yine birilerinin bu güzel kadının ancak bir Allah resulüne yakışacağını söylemeleri üzerine Muhammed'in onu yanına getirttiği ve yüzünü açarak baktığı sonra da Dıhye'ye Safiyye'nin görümcesi yani Kinane'nin kızkardeşini verdiği de yazılıdır. Bu iki ayrı rivayet çelişkilidir çünkü sahm-i safiyy payı daha ganimet dağıtılmadan önce riyaset (liderlik) hissesi olarak komutan tarafından ve onun istediği şekilde seçilir ve bundan sonra ganimet dağıtımı başlar. Tabii Muhammed bu ganimet dağıtımında 1/5 humus payını ayrıca alır.

Muhammed asıl adı Zeyneb olan bu genç ve güzel kızın ismini "ganimet payı / ganimet malı" anlamına gelen "Safiyye" olarak değiştirdi. Artık bir ganimet malı olduğu isminden bile anlaşılıyordu. İlginçtir ki, Muhammed bu evliliğinde bir Kur'ân ayetini de ihlal etmişti.

Bakara 234. Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmeden) dört ay on gün beklerler. Bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, kendileri hakkında yaptıkları meşru işlerde size bir günah yoktur. Allah yapmakta olduklarınızı bilir.

Muhammed apaçık Kuran'daki "iddet süresi" ile ilgili ayeti ihlal ediyordu.

"....Daha sonra Allah'ın elçisi Hayber dönüşünde, yolda Enes'in annesinin bezediği Safiyye ile zifaf olmuştur" (Buhari Meğazi 64)

".... Hz. Peygamber Hayber den ayrılıp bir hayli yol aldıktan sonra konakladığı Sahba' mevkiinde Hz. Safiyye ile gerdeğe girmiştir. (İslam Tarihi, A.KÖKSAL,14/291)

Evet, Muhammed'in Hayber'de 4 ay 10 günden daha fazla kaldığını ispatlayacak olan varsa buna cevap verebilir.

İlginç bir bilgi de vardır kayıtlarda Safiyye ile ilgili:

"Ölüm döşeginde iken, mallarının üçte birini Yahudi dinine bağlanmakta ısrar eden yeğenine vasiyet etti. Bazı Müslüman sahabeler bu vasiyetin yerine getirilmesine karşı çıkmışlar, ancak Muhammed (AS)?in hanımı Ayşe, araya girerek vasiyet yapılanın lehine taraf tutmuştur" (Hamidullah. s. 569 no. 1110)

Peki ama ne kadar malı miras olarak bıraktı Safiyye ? Oldukça yüklü bir miktar olduğunu ve gayrimenkuller de bulunduğu yazılıdır kayıtlarda (100 bin dirhem değerinde) kızkardeşinin oğluna bırakmıştır. ( Not: O dönem Mekke valisinin aylık maaşı 30 dirhem idi).

Martin Lings / Ebubekir Siraceddin der ki: "Safiyye 17 yaşında ve Kinane ile evleneli henüz iki ay olmuştu." (s.287)

Aynı şekilde, Tabari (c.39 s.184)'de de 17 yaşında olduğu--ingilizce kaynaklardan öğrendiğim kadarıyla---yazılıdır.

Yaşını şöyle hesaplayabiliriz: Hicret yılı 622 dir Hicri 50 yılında vefat etmiştir. (Hamidullah, no.1110) Yani 672 yılında Vefat ettiğinde 60 yaşındaydı. (Vefat ettiği yaşı Türkçe kaynaklarda bulamadım ama internetteki ingilizce Arap sitelerinin hepsinde 60 olarak geçiyor) O halde doğum tarihi 612 dir. Evlendiği yıl 629 (Hayber'in fethi) O halde evlendiğinde 629 - 612 =17 yaşındadır.

11- Meymune binti Haris: (36 yaşındadır) Haris kızıdır. Asıl ismi Berre dir (hatırlarsanız Zeyneb b. Cahş ve Cüveyriye'nin de adı Berre idi) İslamiyetten önce Mes´ud b. Amr ile evliydi ve ondan ayrılıp Ebu Rühm b. Abduluzza ile evlendi ve onun ölümü ile dul kaldı. Kendisini Muhammed'e hibe etmiş ve bu yüzden mehir alamamıştır. (İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 8, s. 132) bu bilgi ayrıca (Sahih Muslim c.2 no 1919)da bulunuyor.

Ahzap 50. ayetteki mehirsiz olarak kendini Muhammed'e hibe eden kadının o olduğu söylenir ( Başka isimlerde zikredilir kaynaklarda bu ayetteki isim için)

Aişe diyor ki bu kendini hibe etme konusu ile ilgili : "Olacak şey mi? Bir kadın utanmaz mı ki, kendini bir erkeğe armağan etsin?" (Buhari, e's-Sahih, Kitabu Tefsiri'l-Kur'an/336 , Müslim hadis no: 1464; Tec-rîd, hadis no: 1721.) Muhammed Hudeybiye anlaşması gereği çıktığı 3 günlük Umre ziyaretini uzatmak için Meymune ile yapacağı nikahı bahane olarak kullanmak istedi ve Mekkelilere şu öneride bulundu :

--İsterseniz, zevcemle evlenme törenini yapmak üzere burada üç gün daha oturayım ve çekeceğim düğün ziyafetine sizi de çağırayım

Onlarda şu cevabı verdiler:

--Artık yanımızdan ayrılıp git! Müddet dolmuştur!

Muhammed cevaben :

--Ben sizden bir kadını nikahlamışım. Onunla evlenme törenini yapıncaya kadar bırakılmamdan size ne zarar gelirdi. Ne olurdu, beni bıraksaydınız da, evlenme törenimi aranızda yapsaydım, sizin için yapacağımız düğün yemeğimizde de bulunsaydınız? diye ısrar eder ve Böyle yapmak, size düşmez, yaraşmaz mıydı ?

diye ekler.

Kureyş temsilcileri:

--Senin düğün yemeğinde bulunmak, bize gerekmez ! Bize ne sen, ne de düğün yemeğin gerek ! Hemen çık git artık yanımızdan ! (Asım Köksal İslam Tarihi) İlginç dialoglar...

Muhammed nikahını bile siyasi bir amaç için kullanıyordu..

Yaşını şöyle hesaplayabiliriz: Hicret yılı 622 dir. Hicri 51. de vefat etti (Hamidullah s. 570) Vefat yılı 673 dür. Vefat ettiğinde 80 yaşındaydı.(Bütün kaynaklarda geçer) O halde doğumu 593 dür. Evlilik yılı 629 dur. (Hudeybiye'den 1 yıl sonra "umre" ziyaretinde ) O halde evlendiğinde 629 - 593 = 36 dır.

Tabii S.Ateş (Kuran'a göre Hz. Muhammed'in Hayatı s. 334)'de onunla 61. hicret yılında evlendiğini yazar. Eğer Ateş haklıysa o zaman Meynune'nin yaşı 10 yaş daha düşerek 26' ya iner. Şimdilik Hamidullah'ı dikkate aldım ama bu durumu araştıracağım.

12- Fatıma Dahhak bin Süfyan (el-Kilâbiyye): S.Ateşten aynen aktarıyorum : "Hicretin 8. yılında Peygamberin kendisi ile evlendiği Fatıma, gerdek esnasında Peygamber'den Allah'a sığınınca Peygamber onu boşamıştır. Daha sonra "Ben ne bahtsızım !" diyerek kendisini kınayan Fatıma, 60. Hicret yılında ölmüştür." (Kuran'a göre Hz Muhammed'in Hayatı s. 334-335) Eğer öldüğü zamanki yaşı hakkında bilgi var ise o zaman evlendiği zamanki yaşını çıkartabiliriz ama ben bulamadım..

13- Reyhane binti Zeyd: Yahudi Kureyza kabilesine mensup idi. Güzelliği ile meşhur genç bir yahudi kadını idi. Kocasının ismi Hakem idi ve Kureyza baskınında öldürülmüştü. Geriye kalan babası, kardeşleri ve diğer erkek akrabaları ise Kureyza esirlerleri arasında boynu Zübeyr ve Ali tarafından vurulanlar arasındaydı. Reyhane'nin Muhamed'in eşi olup olmadığı ve cariyesi olarak kalmış olabileceği de hep tartışma konusu olmuştur. İbn Sa'd da onun "safiyy" payı olarak daha ganimetler dağıtılmadan önce Muhammed'in onu kendisine ayırdığı ve onu hür zevceleri arasına kattığı yazılıdır. Kurtubi'ye göre de Muhammed kendisini azad edip onunla evlenmiştir. İbn İshak da ise cariye olarak kaldığı yazılıdır.

Hamidullah Belzuri'den yaptığı bir aktarma da Muhamed ve Reyhane arasında şöyle bir konuşma geçtiğini anlatır :

--Muhammed onu nikahlama önerisinde bulunmuş ve böylece özgürlüğüne kavuşacağını söylemiş, o ise şu cevabı vermişti.

"Beni nikahlamaktansa cariyen olarak al ! Ben bir cariye kadın olarak kalmayı yeğlerim, zira hür müslüman kadınlar gibi başıma örtü ve yüzüme peçe takmak istemiyorum" (İslam Peygamberi s.573 no: 1117) Ayrıca siyer kaynaklarında (İbnu'l Kayyum 1/113, Cevzi, el-Vefa 647 ) Muhammed'in ona 500 dirhem gümüş mehir bedeli vererek nikahına aldığı ve gecelerini de öteki hür hanımlarıyla olduğu gibi eşit paylaştığı da yazılıdır.

Hamidullah'ın Samhûdi'den yaptığı aktarımında ise Reyhane Medine'ye yerleşmemiş eski evinde oturmaya devam etmiştir. Başka kaynaklarda da Muhammed'in Reyhaneyi bu eski evinde düzenli olarak ziyaret ettiği yazılıdır. Reyhane'nin yaşının her kaynakta 19 olduğu rivayet edilir. Ölüm tarihi ise Hicri 10. yıldır.

14- Sena binti Esma (el-Neset bint Rifa): Benu Kilab veya Benu Harm kabilesindendir. Muhammed'in onunla nikahlandığı hemen hemen her kaynakta geçer. Aynı şekilde zifafın gerçekleşmediği de yazılıdır. (Tabari c.9 s.135-136. ve c. 39 s.166) 'da Muhammed ile nikahının kıyılmasının peşinden evlilik tamamlanmadan önce öldüğü yazılıdır. İslami kaynaklar da onun Muhammed ile evlendiği için duyduğu sevinçten dolayı öldüğü bile yazılıdır.

Not:Aslında islam tarihçileri evlilik konusunda "Nikah mı, zifaf mı, peçe mi kriter alınmalıdır ?" gibi sorularla kendilerine meşgale yaratırlar. Bu yüzden genellikle zifafa girmediği kadınları eş listesine koymazlar ve bu şekilde Muhammed'in eşlerinin sayısını düşürmeye çalışırlar. İlginçtir ama eğer zifaf kriter ise o zaman neden Marya ve Nefise gibi (hatta Reyhane de) Muhammed'in cinsel ilişki de bulunduğu cariyelerini eşler listesine dahil etmezler ? Bazı islam alimleri (!) bunlara "zevce-cariye" demişlerdir ama eş listelerinde bunlar dahil edilmez ve mümkün olduğu kadar Muhammed'in eşlerinin sayısı düşük tutulmaya çalışılır. Tabii aynı zaman dilimi içinde Muhammed'in en fazla 9 kadınla evli olduğunu söyleyerek bu rakamı tek haneli hale getirme konusunda gösterdikleri hüner de takdire şayandır.

15- Esma (Ümeyme) ibn Cevn : Numan ibn Şürâhil el- Cevn el-Kindiyye'nin kızıdır. Bu kadın ile ilgili en ilginç satırlar S.Ateş'de var:

Peygamber gerdekte yanına varıp da "Gel !" deyince "Sen gel !" demiş Peygamber de onu boşamıştır. Bir rivayete göre Allah'a sığınan kadın bu kadındır.

Buhari de şöyle diyor : Allah'ın elçisi (s.a.v) Şurahil kızı Umeyme ile evlendi. Yanına varıp elini uzatınca kadın hoşlanmaz bir tavır takındı. Peygamber Useyd'e bu kadını donatıp, iki beyaz keten elbise giydirerek geri göndermesini emretti. Başka bir rivayete göre peygamber Esma'ya. "Kendini bana hibe et !" dedi. Esma "Kraliçe kendini çobana hibe eder mi?" deyince Peygamber onu teskin etmek için elini onun üzerin koydu. Esma: Senden Allah'a sığınırım" dedi. Peygamber "Sığınacak yere sığındın ve tam sığındın" dedi ve Ebu Useyd'e, o kadına iki râziki elbise giydirip ailesine ulaştırmasını emretti." (S.Ateş-Kuran'a göre Hz. Muhammed'in Hayatı s.335)

Kütüb-i Sitte de bu konuda ki rivayet şöyle geçer : 5583 - Hz. Aise radiyallahu anha anlatiyor: "Ibnetu'l-Cevn Resulullah aleyhissalatu vesselam'in yanına girince: "Senden Allah'a sığınırım!" dedi. Aleyhissalatu vesselam da: "Gerçekten büyüğe sığındın. Ailene dön!" buyurdular." Buhari, Talak 3; Nesai, Talak 14, (6, 150).

Buhari Talak (Kitab'u Talak)'da 1832, 1833 no'lu hadislerde de S.Ateş'in verdiği bilgileri bulabilirsiniz (Not :İnternette rahatlıkla bulabilirsiniz)


-tommiks-
Yasaklı
18 Eylül 2011 14:09

muhammedin zevcelerinden kesin bilinen 15 tanesi yukarıda açıklanmıştır..alıntıdır bu arada net olması için..eleştirenler buyursun...


meraklikiz
Yasaklı
18 Eylül 2011 14:11

nereden alıntıladın


-tommiks-
Yasaklı
18 Eylül 2011 14:14

site size hitab eden bir site deil ,) cariyelerin nerede geçtiği kaynaklarıyla paylaşılıyor zaten yanlarında..site önemli deil yani kaynaklar bunlar..


umut sarıkaya
Yasaklı
18 Eylül 2011 15:40

Eğer bir masal perisi ,, girerse rüyalarına..

Öldü dersin gül güzeli..

Tılsımını kaybetti..

Ne güzel gider dimi bu gerçeklerden sonra..


alisap
Daire Başkanı
18 Eylül 2011 20:31

Arkadaşlar bu tombiksin dediklerine inanmayın. Onun ve onun gibi kafirler kafa karıştırmak için yazıyorlar. Allah'a peygambere inanmazlar gelip burda peygamber efendimizi kötülerler. Hz.Ali şöyle, şöyle demişmiş. Hz.Ali : "Miraca peygamber efendimiz ile birlikte bende gitseydim Allah'a olan imanımda zerre kadar bir artış olmazdı." demiş, buna da doğru desenize. Hz.Ali'nin sözde söylediklerini örnek gösteriyor, benim verdiğim Hz.Ali'nin sözünüde kabul etsene o zaman. Dikkat edin arkadaşlar bunlar bizim silahlarımızla bizi vurmaya kalkışıyorlar. Hem sizin gibi ateistlerin bu dini forumda ne işi var? Gece saat 1'e kadar burada mesai yapıyorsunuz, madem inancınız yok inançlı insanların arasında ne işiniz var o zaman? Gidin kendi sitenize yazışın durun sabaha kadar, buraya gelip yalan yanlış şeylerle, kendi inanmadığınız zatı muhteremlerin sözde laflarıyla kafa bulandırmaya çalışmayın. Allah sizi nasıl biliyorsa öyle yapsın inşallah.


umut sarıkaya
Yasaklı
18 Eylül 2011 20:54

Tabi canım :) Buhari varken seni referans alıcak zaten din adamları ben arayıp konuştum


yeşil-ışık
Kapalı
19 Eylül 2011 00:12

siz zaten fitneci atalarınızı referans almışsınız daha ne olsun!! onların peşinden koşun devam devam... kendi düşen ağlamaz..


-tommiks-
Yasaklı
25 Eylül 2011 15:21

güncel..açıklama yapmak isteyenler buyursun 15 cariye hakkında..


fatmagizem
Şef
25 Eylül 2011 15:40

öncelikle bahsetiğiniz kişiler cariye degil Hz Muhammed (sas) eşleridir.Siz şuan ki koşullar altında eleştiri yapıyorsunuz ancak o zamanın koşullarında düşünmek gereklidir benim anlamadığım inanmak zorunda degilsinizde neden sürekli ALLAH(cc) laf ediyorsunuz.Alemlerin Rabbi buyuyor ki siz onların tanrılarına küfür etmeyiniz ki onlarda sizin rabbinize etmesin biraz saygı lütfen.


-tommiks-
Yasaklı
25 Eylül 2011 15:48

en ufak saygısızlıkta bulunmadım.bir erkeğin 15 tane eşi olur mu sorun bu?cariye dememin nedeni de bu zaten..amaç yardım etmekse eş almaz manevi evlatta alabilir ya da kardeş gibi yardım edilir yine..

sonra köle olan bir kızı(cüveyriye) para ile alıp eş mi yapar insan kendisine yaşı 13-14 kız olarakta alınabilir..dönemin şartları aişenin 6 yaşında eş alınıp 9 yaşında zifaf edilmesini gerekli kılmaz bence..

kuranda bir kız henüz ergin olmamışsa 3 ay bekleyip sonra zifaf edin diyor isterseniz ayeti paylaşırım..bunun kuran-ı kerimde bulunması doğru mu?bu kitap tüm zamanlar için gönderilmiş bizde mi böyle yapmalıyız şimdi?


fatmagizem
Şef
25 Eylül 2011 15:54

havanın sıcak olduğu bölgelerde kız çocukları daha cabuk serpilir ve büyür bunu göz önünde tutun derim.Ayet varsa 3 ay bekletin diyorsa Allah(cc) herşeyin doğrusunu bilir biz bilemiyemiz biz cüzzi irademizle herşeyi yorumlayamayız.


-tommiks-
Yasaklı
25 Eylül 2011 15:58

çok bilimel bir açıklama saol.


fatmagizem
Şef
25 Eylül 2011 16:02

neden Allah a inanmıyorsunuz gerçkten merak ediyorum

Toplam 41 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi