Ben 2006 yılında gece gündüz ders çalışarak, tenefüslerde bile soru çözmekten dershanenin koridorunu görmeden hazırlanarak 120 sorudan 106 sözel ve 10 matematik yaparak ve ilk 8 bine girerek Trakya Üniversitesi Türk dili ve edebiyatı bölümüne girdim. Buna rağmen İstanbul'a puanım yetmedi, Edirne'ye gittim, 8 bin lira da kredi borcuna girdim.4 yıl devlet yurtlarında süründüm. 2008 yılında ''otomatik kontenjan arttırımı'' ve ''her ile bir üniversite'' furyasıyla tavşan yavrusu gibi çoğaldık. Bir yıl gecikmeli zar zor formasyon aldım. Sınıfımızın yarısı hala alamadı.
Ben üniversiteye girdikten iki yıl sonra bölümümün açıköğretimi açıldı ve alay eder gibi ''sınırsız kontenjanla.'' Kayıt yaptıranların haddi hesabı yok. O psikolojiyi bir düşünün. Bırakıp gitmeyi çok düşündüm ama çok geçti. Sadece üç beş Türkçe sorusu çözüp ancak barajı geçen biri benimle eşit duruma geldi.
2006'da 8 bin edebiyatçı kpss ye girerken geçen sene 22 bin edebiyatçı sınava girdi.
Biz bir şeyler düzeltilecek diye bakarken sanki birileri bizimle alay ediyor.
Açıköğretim okuyanlara benim diyecek bir şeyim yok devlet vermiş hakkı bir kere ancak benim anlamadığım bu arkadaşlar öğretmen olmak konusunda bu kadar idealistse neden normal yolları tercih etmiyorlar.
Üniversite, kampüs görmemiş; dört yıl profesör dinlememiş birinin karşınıza gelip size öğretmenlik yapmasını ister miydiniz?
Bir de'' Ben çok kitap okuyorum, ille üniversite okumak şart değil.''diyen edebiyat bölümünü roman ve şiir okumak sanan antikalar antikalar var. Ben de akşama kadar doktorları izliyorum, cerrahlık yapabilirim sanıyorum.
'' Haklarımız haklarımız'' diyorsunuz ya bizim haklarımız ne olacak?
Şu anda fen edebiyatlar bile formasyon alamıyorken, onca emek, psikoloji ve paraları boşa gitmişken ve eğitim fakülteleri fen edebiyatlıların öğretmen olduğunu kabul etmezken size sadece şunu demek istiyorum ''Bir siz eksiktiniz ! ''
Ben 2006 yılında gece gündüz ders çalışarak, tenefüslerde bile soru çözmekten dershanenin koridorunu görmeden hazırlanarak 120 sorudan 106 sözel ve 10 matematik yaparak ve ilk 8 bine girerek Trakya Üniversitesi Türk dili ve edebiyatı bölümüne girdim. Buna rağmen İstanbul'a puanım yetmedi, Edirne'ye gittim, 8 bin lira da kredi borcuna girdim.4 yıl devlet yurtlarında süründüm. 2008 yılında ''otomatik kontenjan arttırımı'' ve ''her ile bir üniversite'' furyasıyla tavşan yavrusu gibi çoğaldık. Bir yıl gecikmeli zar zor formasyon aldım. Sınıfımızın yarısı hala alamadı.
Ben üniversiteye girdikten iki yıl sonra bölümümün açıköğretimi açıldı ve alay eder gibi ''sınırsız kontenjanla.'' Kayıt yaptıranların haddi hesabı yok. O psikolojiyi bir düşünün. Bırakıp gitmeyi çok düşündüm ama çok geçti. Sadece üç beş Türkçe sorusu çözüp ancak barajı geçen biri benimle eşit duruma geldi.
2006'da 8 bin edebiyatçı kpss ye girerken geçen sene 22 bin edebiyatçı sınava girdi.
Biz bir şeyler düzeltilecek diye bakarken sanki birileri bizimle alay ediyor.
Açıköğretim okuyanlara benim diyecek bir şeyim yok devlet vermiş hakkı bir kere ancak benim anlamadığım bu arkadaşlar öğretmen olmak konusunda bu kadar idealistse neden normal yolları tercih etmiyorlar.
Üniversite, kampüs görmemiş; dört yıl profesör dinlememiş birinin karşınıza gelip size öğretmenlik yapmasını ister miydiniz?
Bir de'' Ben çok kitap okuyorum, ille üniversite okumak şart değil.''diyen edebiyat bölümünü roman ve şiir okumak sanan antikalar antikalar var. Ben de akşama kadar doktorları izliyorum, cerrahlık yapabilirim sanıyorum.
'' Haklarımız haklarımız'' diyorsunuz ya bizim haklarımız ne olacak?
Şu anda fen edebiyatlar bile formasyon alamıyorken, onca emek, psikoloji ve paraları boşa gitmişken ve eğitim fakülteleri fen edebiyatlıların öğretmen olduğunu kabul etmezken size sadece şunu demek istiyorum ''Bir siz eksiktiniz ! ''