VI. Sonuç
Bu yazımızda bilim-din ilişkisinin tarihi seyrini vurgulamak ve özellikle postmodern durum veya kısaca postmodern olarak tanımlanmaya başlanan günümüzde bu ilişkinin görünümünü onaya koymaya çalıştık. Gördük ki, 17. yüzyılla başlayan, aydınlanma ile de zirveye ulaşan bilimin pozitivist yorumunun sadece dini değil, tüm diğer insan etkinliklerini dışlayan yorumu artık geçerliliğini korumamakta, daha doğrusu koruyamamaktadır. Bu anlayışa göre bilim, daha öncede işaret ettiğimiz gibi:. toplum üstü, kültürler üstü, insan üstü bir kavram, Bilim, bu anlayışta, doğayı, insanı, birey ve toplum olarak inceleyip, şaşmaz, kesin, yasalar ortaya koyan bir çabadır. Bilim adamları, insan üstü varlıklardır: ileri sürdükleri hep doğrudur."67 Şimdilerde bu bilim anlayışının yerine daha mütevazi, sınırlarını bilen, insanın diğer etkinliklerini ve ürünlerini dışlamayan bir bilim anlayışı oluşturulmaya çalışılıyor. Hayatı anlayan, hayatı zenginleştiren, sadece insanlara değil, tüm canlılara ve hatta cansız varlıklara saygı duyan, duyması beklenen bir bilim anlayışı.
Ülkemizde bilimin pozitivist yorumunun tarihi Tanzimat döneminin başlangıcına (1839) kadar uzatılabilir. Tanzimat Fermanının getirdiği sonuçlardan biri de mektep-medrese ayrımının ortaya çıkması ve devletin ağırlığını devletin ve milletin bekasını gördüğü mektepten yana koymasıdır. Şerif Mardin'in çok veciz bir şekilde tanımladığı gibi,68 1860'lı yıllardan itibaren iyice kendini hissettiren bu ikilik, mektebin medrese karşısında güçlenmesiyle devam etmiştir. Modern bilimlerin ve teknolojinin öğretildiği mektepler çağdaş ruhu yakaladıklarını, ülkenin tüm sorunlarını müspet bilimle çözeceklerine inanarak istikbale bakarken; medrese, çözümü bir türlü yenileyemediği ve "yaşanan güne" taşıyamadığı özlem dolu bir mazide aramıştır. Mektep-medrese arasındaki gerginlik ve sürtüşme Osmanlı'nın son dönemlerinde mektepliler lehinde gelişirken, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte yeni bir safhaya girmiştir. Cumhuriyeti kuran mektepli kadrolar, kendi içlerinde bulunan ve gerek memleketin kurtarılmasında, gerekse cumhuriyetin kuruluşunda güç birliği ettikleri ve beraber çalıştıkları medreselilerle tekrar anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Yeni Cumhuriyetin temelleri mekteplilerin benimsediği müspet bilim esasları üzerine mi kurulacak, yoksa geleneksel anlayışta bazı değişiklikler yapılsa da ana yapı aynen devam mı edecek? Bütün bu tartışmalara mektebi temsil eden zihniyet, Tevhid-i Tedrisat kanunuyla bir nokta koydu. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sloganıyla da yeni bir dönemin başladığı ilan edildi. Bu yeni dönemde her şey pozitif bilim anlayışıyla çözülecek ve kısa zamanda "muasır medeniyet" seviyesine çıkılacaktı.
Günümüz İslam ülkelerinde hâlâ hararetle sürdürülen modernlik-gelenekçilik tartışmalarının tarihi böyle başlamıştır. Tek farkla ki, "muasır medeniyet" seviyesine çıkmak amacıyla gelenekle tüm bağlarını kesen seküler anlayış bir türlü bu amacına ulaşamadığı gibi, ülkenin mevcut durumu da beklendiği gibi olmadı. Üstelik günümüz gelenekçileri tüm bu deneyimlerin ışığında pozitif bilim yorumunu ve getirdiği sonuçları daha iyi tanıma konumunda oldukları gibi, geleneği anlama ve değerlendirmekonusunda da hatırı sayılır bir birikime sahiptirler.
Aslında Bediüzzaman Said Nursi "Aklın nuru funun-u medeniyedir; vicdanın ziyası ulumu diniyedir. İftirak ettikleri vakit birinden tassup, diğerinden hile ve şüphe tevellüd eder"69 ifadesiyle bu düalist anlayışı aşmaya çalışmıştır. Böylece İslam Dünya görüşünün temel ilkesi olan tevhid'e dayalı bir bilim anlayışı geliştirmeye çalışmıştır. Bu anlayışa göre, bilimin temel ölçütü olan aklilik ve akıl ile doğrulanabilirlik ile, bütün manevi ve metafizik değerlerin merkezi olarak görülen kalp arasında bir birlik temin edilmeye, böylece bütüncül bir bakış açısı ileri sürülmüştür. Bunun en iyi göstergesi de Bediüzzaman Said Nursi'nin bütün eserlerinde ısrarla kâinattaki düzen, nizam, hiyerarşi, güzellik ve estetik boyutu vurgulayarak; kâinatın akıl tarafından anlaşılabilecek ve bilim adamlarınca formüle edilebilecek olan yapısı yanında, daima Allah'ın esma-ul hüsnasını ve sıfatlarını hatırlatarak ve vurgulayarak, aklın ulaştığı bilimi bu değerler çerçevesinde temellendirmesidir. Böylece, elde edilen tüm bilimsel sonuçlar tevhid ilkesinin bütüncülüğü çerçevesinde meydana gelmekte ve Bediüzzaman'a göre akıl-kalp ittifakının ortaya koyduğu bu ürün ise Kur'an tarafından hikmet olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, Bediüzzaman'a göre bilginin kaynağı kâinatın yapısındaki düzen ve intizamdır. Bu nedenle kâinatı bir kitaba benzetir ve bu metaforu sıklıkla kullanır. Bir örnek vermek gerekirse: "Sani-i Zülcelal'in alem-i ekberindeki san'atı o derece manidardır ki, o sanat bir kitap suretinde tezahür edip kâinatı bir kitap-ı kebir hükmüne getirdiğinden akl-ı beşer hakiki fenn-i hikmet kütüphanesini ondan aldı ve ona göre yazdı."70 O'na göre İslami bir bilim anlayışını, pozitivist ve materyalist anlayıştan ayıran temel ölçüt te budur: Birincisi kâinatı bir kitap gibi okurken, hiçbir zaman o kitabın yazarını unutmaz. Daha doğrusu yazarın büyüklüğünü kitabı vasıtasıyla anlamaya çalışır. Kitapla ilgili bilgisi artıkça da yazara karşı kendini daha sorumlu ve bağımlı hisseder. İkincisi ise sadece kitabı inceler ve okur. Yazarıyla ilgilenmediği gibi, ona karşı herhangi bir ilişki kurmayı ve saygıyı da gereksiz sayar Bunu bilim adamlığı ve bilimle bağdaştırmaz.71
Bugün Ahmet İnam'ın "gönül"ü hesaba katan bilim arayışı ile, Skolimowski, Schumacher ve MaxweI'in bilginin ve insanın ne olduğunu anlamaya çalışan ve "hikmet" olarak adlandırdıkları yeni bir bilim anlayışının eşiğindeyiz.72 Maxwell'in dediği gibi, bugün gerek kendimiz, gerekse dış alemle ilgili çok şey biliyoruz. Tek bilmediğimiz ise, "bilgi"nin ne olduğu ve bu bilgiyi nasıl kullanacağımız. Maxwell'e göre amacı güç elde etmek, böylece insanı ve doğayı kontrol altına almak olan, kendisinden başka her şeyi devre dışı bırakan bilim anlayışını terk ettik. Zihinlerimizde devrim yaparak, hayatın bütünlüğünü yakalamaya ve anlamaya dayanan; gücü değil kâinattaki dengeyi esas alan böylece daha hoşgörülü ve hayatı zenginleştirici (maddi-manevi) bir bilim anlayışı oluşmaktadır. Bu gün tüm dünyada, birçok eski bilimsel gelenekler yeniden tartışılmakta ve geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bazı Müslüman aydınların son yıllarda ileri sürdükleri "Bilginin İslamileştirilmesi", "İslami bilgi" vb. tartışmalarının temel esprisi de sanırız burada aranmalıdır.73
Dipnotlar
* Burada vurgulanması gereken önemli bir nokta da şu olmalıdır: Bugün dilimize daha çok "anlatı" olarak çevrilen İngilizce "narrative" kelimesinin anlamı daha doğru bir ifadeyle masaldır. Postmodernistler bu kelimeyi ısrarla kullanarak daha önceki modern söylem veya söylemlerin sadece birer masal olduğunu, bütün cazibesinin de anlatanların gücünden kaynaklandığını vurgulamak isterler. Ancak bunun yerine kullanılan "anlatı" kelimesi bu manayı tam olarak karşılamıyor diye düşünüyorum. Bu açıdan bakılınca modern zamanlarda ortaya atılan ilerleme. aydınlanma, tüm insanların kardeşligi, feminizm, marksizm vs. gibi tüm söylemler birer masal olarak nitelenmiştir. Bu masalların kendilerini merkeze alarak, diğer tüm söylem ve alternatif düşünce biçimlerini sınırlamaları, hatta yasaklamaları onları meşru olmamakla suçlamaları bu masal nitelemesiyle çok anlamlı bir şekilde eleştirilmektedir.
** Burada özellikle materyalist tarih yorumu ve bunun sonucu oluşturulan Marksist yönetimlerin asrımızda neden olduğu zalim. totaliter rejimler ve insanlara dayatılan tüm dikta ve monist rejimler vurgulanmaktadır. Kendi dışlarında hiç bir alternatif kabul etmeyen ve kendilerini tek ve üstelik yegane rejim olarak takdim eden bu sistemler insanlığa çok pahalıya mal olmuştur. Yine aynı şekilde ülkemizdeki siyasi gelişmenin tekçi ve monist yapısı hatırlanmalı, kendi dışındaki bütün alternatifleri dışlayan ve hatta bazen "düşman" olarak tanımlayan bu zihniyetin temel referansları modernitenin tekçi anlayışıyla örtüşmektedir. Ancak bütün dünyada bu zihniyet ve düşünüş biçiminin değiştiği, değişmek zorunda kaldığı gibi, bizdeki bu durumun daha fazla devam etmesi mümkün görünmemektedir. Belki de yaşanmakta olan tıkanmanın temel neden/nedenleri burada aranmalıdır.
*** Konuyla ilgili ilginç bir gözlemimi nakletmek istiyorum. 9-13 Aralık 1994 tarihlerinde Ankara'da yapılan uluslararası bir Sempozyuma yerli ve yabancı bir çok bilim adamı katılmıştı. Sempozyumun konusu "İslam ve Çogulculuk" olmasına ragmen, İlahiyat Fakültelerinden bilim adamları davet edilmemişti. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İlber Ortaylı tebliğini sunarken İslami konularda da detaylı ve doyurucu bilgiler verdi. Ancak orada hazır bulunan bir katolik din adamı konuşma sonunda kalkarak "keşke İslamdan ve dinden bahsedilen böyle bir toplantıya İlahiyatçılar ve din adamları da davet edilseydi" türünden bir şeyler söyledi. Ancak sayın Ortaylı buna şiddetli tepki gösterdi ve böyle bir ayrımın Hrisitiyanlık için geçerli olduğunu, İslam ve hatta Yahudilik için bilim adamı-din adamı ayrımı yapmanın yanlış olduğunu vurguladı. Daha sonra bu konuyla ilgili bazı örnekler verdi. Din-bilim ve din adamı-bilim adamı ayrımın Hıristiyanlıgın özünden kaynaklandığını özlü bir biçimde ortaya koydu. Katolik papazın hiçbir cevap vermemeyi tercih ettigi görüldü.
1. Ahmet İnam, "Bu Kitap İçin Bir Söz", Bilim Dedikleri, Alain Chalmers, çeviri, H. Arslan, Vadi Yayınları, Ankara 1990, s. 9.
2. Ahmet İnam, a.g.e.. s. 9-10. Sayın İnam'ın pozitivist bilim anlayışına getirdiği bu eleştiri ilginç olduğu kadar önemlidir de. Kendisinin de içinde yetiştiği pozitivist geleneğe ülkemizde en ciddi eleştiriler Sayın İnam'dan gelmiştir. Hatta bu konuda öncülük ettiği bile öne sürülebilir. Gerek ODTÜ Felsefe bölümünde verdiği derslerinde, gerek çeşitli tebliğ ve yazılarında konuyu peşitli boyutlarıyla gündeme getirmiş ve eleştirel bir ortamın doğmasına yol açmıştır. Bkz.: Ahmet İnam, "Bilimi Eleştirmek", Felsefe Dünyası, sayı:5, Ekim 1992.s.2-15; Ahmet İnam. "Yaşamaya Açılan Felsefe Penceresi," Felsefe Dünyası, sayı: 6, Aralık 1992. s. 11-23; Ahmet İnam, "Tekk? Buyutlu Bilim Anlayışına Karşı", Teknoloji Benim Neyim Oluyor? içinde, Alamuk Yayınları, Ankara, 1993, s. 172-175. Ayrıca Pozitivist bilim anlayışının en önemli ve yıkıcı eleştirınenlerinden biri olarak kabul edilen Paul Feyerabend'in ıtgainst ,Medhod ( Yönteme Hayır, Ara Yayıncılık, İstanbul 1989) kitabı da sa ın İnam tarafından dan dilimize kazandırılmıştır. Bunu takiben Feyerabend'in diğer önemli kitapları da başka çevirmenler tarafından dilimize aktarılmış; ayrıca bilim ve bilim telsefesi tartışmalarıyla ilgili önemli sayılabilecek miktarda kitap yine dilimize çevrilmiştir. Burada ayrıca dikkat edilmesi gereken bir kavram da gönül'dür. Yazarın da altını çizdiği bu kavram, özellikle pozitivist bilim anlayışından gelen yazar için Gok önemli olup, yazar münhasıran bu kavramla ilgili görüşlerini çeşitli yazılarında açıklamıştır. Bkz.: Ahmet İnam, "Teknoloji Gönül Bağı", Teknoloji Benim Neyim Oluyor?, içinde, s. 9-46; "Aşk, Bilişim ve Teknoloji", a.g.e., içinde, s. 46-58.
3. Samuel Huntington, "The Clash of Civilizations?", (Medeniyetler Savaşı mı?) Foreing Affairs, Summer 1993. Adı geçen makalenin Türkçe tercümesi ve ilgili tartışmalar için Bkz.: Medeniyetler Çatışması, derleyen: Murat Yılmaz, Vadi yayınları, Ankara 1995.
4. Bkz.: J.L. Lyotard, Postmodern Durum. çev. A. Çiğdem, Ara Yayıncılık, İstanbul l990.
5. Ömer Demir, Bilim Felsefesi, Ağaç Yayıncılık, İstanbul, 1992, s. 93-94. Postmodernizm ve ilgili tartışına ve literatür için bkz.: Posmodernism versus Modernism, derleyen: Mehmet Küçük, Vadi Yayınları, İstanbul 1992; Ömer Naci Soykan, "Postmodern Tartışmanın Neresindeyiz?", Türkiye'de Felsefe Manzaraları, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1993. s.116-l50; Ernst Wolf-Gazo. "Postmodernizmin Aydınlanmayı Eleştirisi" çev: Şefik Deniz. İslami Araştırmalar, c. 6. no: l. 1992, s 1-16: Mustafa Armağan, "Postmodernlik ve Din Ya da İkinci Sekülarizasyon" Yeni Dergi, sayı:5-6, 1995, s.118-121; Ziyaüddin Serdar, "Total Recall. Postmodernist Düşüncede Yabancılar. `ötekiler' ve Amenzi", çev: N. Öztürk. Yeni Dergi, s.121-134. (Bu makale postmodernizm ve modernizmle ilgili yayınlanan son kitaplardan dördünü ele alarak eleştirel bir bakışla degerlendirmektedir. Bu kitaplar: Richard Rorty, Contengency. Irony and Jolidarity, Cambridge University Press, Cambridge, 1989 David Harvey, The Condintion of Postmodernity, Basil Blackwell, Oxford, 1989; John R. Gibbons (ed.), Contemporory Politacal Culture: Polilics in a Posımodern Age, Sage Publications, London; Andrew Ross, Universal Abondon? The Politics of Postmodernism, Edinburgh University Press, Edinburgh, 1989; Ziyaüddin Serdar, Terminatör-l: Modernite Postmodernizm ve "öteki". pev: Naim Öztürk. Yeni Dergi, 7-8. 1995, s. 103117. (Bu deneme dört yeni kitabı, yani Anthony Giddens, The Consequences of Modernity, Cambridge, Polity Press, 1990; Leszek Kolakowsmy, Modernity and Endless Trial, Chicago, IL, University of Chicago Press, 1990; Francis Fukuyama, The End of History and The Last Man, Landon, Hamish Hamilton, 1992; Norman Denzin, Images of Postmodern Soceity, London, Sage Pubbications, 1991 inceleyerek modern ve postmodernle ilgili tartışmaları bir müslüman entellektüelin gözüyle ele alıyor.
6. I. Kant, Critique of Pratical Reason, İngilizce Çeviri: Lewis White Beck (Indianapolis: Bobs-Merrill Educational Publishing, 1978; 14. baskı) 166; (Alparslan Açıkgenç, Bilgi Felsefesi, s. 22-23'ten alıntılanmıştır.)
7. Frank E. Manuel, The Religion of Isaac Newton, Oxford University Press, 1974, s. 43.
8. A.g.e., s. 43.
9. Newton, Principia, Kitap, III, (General Scholium), Newton's Philosophy of Nature, içinde (ed.) H.S. Thayer, New York: Hafner Publ. 1965), 42f.
10. Manuel, a.g.e
11. A.N. Whitehead, Science and ıhe Modern Wor/d, The Macmillian Company, New York 1926, s.17-2 Felsefe tarihindeki bilim-din tartışmaları ve bunun felsefi bir değerlendirmesi için bkz.: E. Boutroux, Çağdı FelseJede llim ve Din, pev: Hasan Kâtipoğlu, MEB Yayınları, fstanbul 1988.
12. Norman Hampson Aydınlanma Çağı, lstabul,1991, s. 15-16. Konuyla ilgili olarak diğer bir görüş ise şöyledi "Medeniyetin asıl kültürel temellerini ne modern bilimin, ne de modern ekonominin doğuşunda bulabiliriz. Bu temellerin başlıca kaynağı Hıristiyan ahlakını geçici dünyaya sokmak ve kendini hazza vermiş bir cemiyet güzellik ve fazileti bir araya getirmek üzere kısmen başarılan çabalardır. U. John Net; Sanayileşmenin Külli Temelleri, Ankara, I970. s. I98. Protestanlık ile bilimin gelişmesi arasındaki yakın ilgiye dikkat çeken daha kapsamlı bir eser ve ilgili argumanlar için bkz.: C. Hill, Puritanism, Capita/sm and Scientifrc Revolution: Past aı Present, Merton.1964.
13. A. Einstein, Science and Religion, Science News Letter, September, I940, s. 182. (italikler eklenmiştir)
14. Prof. Abdüsselam, İdealler ve Gerçekler, çev: Senai Demirci-Mesut Toplayıcı, Yeni Asya Yayınları, İstanbul I987, s.ll.
15. Prof Abdüsselam, a.g.e. s. 11-12
16. Mülk suresi. 1-4.
17. Prof Abdüsselam. a.g.e. 12.
18. T. Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı, çev: Nülifer Kuyaş, Alan Yayıncılık, 2.baskı, 1982. Kuhn'un görüşlerinin bir değerlendirmesi ve özelliklede pozitivist bilim anlayışının eleştirisi için bkz.: Richard .I. Bernstein, Beyond Objectivism and Relativism: Science. Hermeneutic.s, and Praxis. Universitiy of Pennsylvania Press. Philadelphia, 1983 (özellikle 2. bölüm).
19. Örneğin bkz.: D. Shapere, "The Structure uf Scientific Revolutioıns", Philosophical Review 73 (1964);38394; I. Scheffler, Science and Subjectivity (Indianapolis:Bobbs-Merrill. 1967); I. Lakatos-A. Musgrave. Bilginin Gelişimi ve Bilginin Gelişimişle İlgili Teorilerin Eleştirisi. Paradigma. İstanbul, I992. Barıy Barnes, Bilimsel Bilginin Sosyolojisi, çev: Hüsamettin Arslan, Vadi Yayıncılık. Ankara, 1990; Hüsamettin Arslan, Epistemik Cemaat, Bir Bilim Sosyolojisi Denemesi, Paradigma. İstanbul. I992.
20. Bkz.: Macit Gökberk. Felsefe Tarihi, Remiz Kitapevi, 6.Basım, lstanbul, 1990. Gökberk'e göre, "bugün bildiğimiz anlamdaki felsefeyi ilk olarak ortaya koyan, yaratan eski Yunanlılar olmuştur." s.11 Böylece diğer felsefe gelenekleri Gökberk'in felsefe tanımına uymadıkları için dışlanmış oluyorlar. Postmodernistler bütün bu tekçi anlayışları eliştirmekte ve bu tür anlayışların insanlık tarihini fakirleştirdiğini ve tekdüze bir konuma indirgediğini ileri sürmektedirler.
21. Briffault, Making of Humanity, Prof. Abdüsselam, İdealler ve Gerçekler, s. 42'den naklen.
22. Bkz.: Prof Abdüsselam. a.g.e. s. 43.
23. Roger Garaudy, "İslam ve İlim", İslam ve Bilim, Seha Neşriyat, İstanbul, 1993, içinde s. 51.
24. A.N. Whitehcad, Science and the Modern World, The Macmillian Company, New York, 1926, s. 8-10. Birçok Batılı yazar ve bilim adamı ortaçağdan kalan bir ön yargıyla, İslam'ı semavi bir din olarak değil de, Hz. Muhammed tarafından kurulan beşeri bir din olarak tanımlamaktadırlar. Bilindiği gibi Vatikan'ın son zamanlarda bu görüşten vazgeçtiği ve İslam'ın da semavi bir din olduğu, Kur'ân'ın da Allah'ın vahyi olduğu doğrultusunda açıklamalar yaptığı görülmektedir.
25. Bkz. Cemal Yıldırım, Bilim Tarihi, Remzi Kitapevi, 4. Baskı, İstanbul, 1994.
26. Sevim Tekeli, Modern Bilimin Doğuşunda Bizansın Etkisi, Ankara, 1975, s. 41-42. Ayrıca aynı konuyla ilgili olarak bkz.: Aydın Sayılı, Ortaçağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri, TKD, Nisan, 1986, Ankara; Hilmi Ziya Ülken, İslam Düşüncesi, İstanbul, 1946.
27. Takiyuddin Mengüşoğlu, Felsefeye Giriş, s. 327, İstanbul, 1958.
28. Mengüşoğlu, a.g.e., s. 309, ikinci dipnot
29. Bkz.: 88: 17-20; 3:190; 59:2. ayetler.
30. Bkz.: S. Hüseyin Nasr, Islamic Science, (An Illustrated Study) Londra: World of Islam Festival Publishing ompany, 1976, (bu önemli eser İslam ve İlim, adıyla İnsan Yayınları tarafından yayınlanmıştır); Prof. Abdüsselam, İdealler ve Gerçekler; Nakip al-Attas,; Prof Dr. Alparslan Açıkgen, Bilgi FelseJesi, Insan Yayınları, İstanbul 1992; Prof. Dr. Mehmet Bayraktar, Bilim ve Teknoloji Tarihi, TDV Yayınları, Ankara 1989; İslami Bilimde Melodoloji Sorunu,(ed.) Mehmet Paçacı, Fecr Yayınevi, Ankara, 1991; Fuat Seıgin, "Müslümanların İlimler tarihindeki Yeri", İslam ve Bilim, Seha Neşriyat, İstanbul,1993, içinde s. 191 (adı geçen İslam ve Bilim kitabında konuyla ilgili pok degerli makaleler bulunmaktadır.)
31. Kilisenin sebep oldugu bu hataların ideolojik tamiri ise üç yüz elli yıl sonra mümkün olmuştur, 9 Mayıs 1983'te Vatikan'da yapılan özel bir merasimde papa II. John Paul şu tarihi açıklamayı yapmıştır: "Galileo hadisesi sırasında ve daha sonrasında Kilise, kazandıgı tecrübeyle daha isabetli bir tutuma kavuştu. Kilise de bizzat tecrübe ve düşünceyle ögreniyor ve şimdi araştırmaya hürriyet tanıması gerektigini daha iyi anlıyor. (...) İnsanlar gerçeğe ancak araştımalar vasıtasıyla varır. (... ) Kilise bu yüzden ilim ve din arasında çelişme olmadığı kanaatine ulaşmıştır..."
32. Bkz. Descartes, Rene, Discourse on Method, Philosophical Works of Descartes trans. Haldane, E., Ross, G.R.T., Dover Publications, Inc., 195i, vol., I, s. 100-101; (Türkçe tercümesi: Descartes, Metod Üzerine Konuşma, MEB Yayınları, çeviri: Mehmet Karasan); ayrıca Kartezyen dualizimin etkilere ve konuyla ilgili daha kapsamlı bilgi ve tartışmalar bkz.: John Cottingham, (ed.and tr.) The Lettersof Descartes, (Oxford University Press, 1981), F. Copleston, A History of Philosophy, vol. IV, Image Books; 1963, s. 95. Fritjof Capra, Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası, çev: Mustafa Armagan, İnsan Yayınları, İstanbul,1994;1 leisenberg, Werner, " The Development of Philosophical Ideas Since Descartes in Comparison with the New Situation in Quantum Theory." Physics and Philosophy. Penguin Books, 1989, içinde s. 64-R0; Richard Kennigton, "R. Descartes" Hisiory of Political Philosophy, (eds.,) L. Strauss and .I. Cropsey, University of Chieago Press, 1963 içinde s. 391; Hannah Arendt The Human Condition (Chicago: University of Chicago. Press, 1973), s. ?77. Jacob Needleman, A Sense of the Cosmos: The Encounter of Modern Science and Ancieni Truıh. Doubleday, New York, 1975, s.l-3; Grene, Marjorie, "Animal Mechanism and the Cartesian Vision of Nature;' Physics, Philosophy and the Scientifıc Community,içinde (eds.,) Kostas Gavroglu, John Stachel, M.W. Wartofsky, Kluwer Academic Pub. 1975, Boston. s. 193; Zimmerınan, Michael, "`rechnological Culture and 'rlıe End of Philosophy", in Research in Philosophy and Technology, JAI Press lnc., 1979, c., 2, s. 139; Benhabib, Seyla, "Epistemologies of Postmodernism: A rejoinder to Jean François Lyotard," FeminismlPostmodernism, iGinde (eds.) Linda .I. Nicholson, Routledge. London, 1990. s. I09; Blumenberg, Hans, The Legitimacy of the Modern Age, trans. Robert M. Wallace, MIT Press, Massachusetts, I983.
33. Karşılaştır: R.S.W,estfall, Science and Religion in the 17th CenturyEngland, (Michigan University Press,l973); M.C.Jacob, The Neıvtonian and the English Revolution, (Comell University Press,l976); ayrıca, Gary Gutting (ed.) Paradigms and Revoluüons, (Notre Dame University Press,l980); John Cottingham, (ed.and tr.) The Leilersof Descartes, (Oxford University Press,l981), and Emil Fackenheim, The Religious Dimension in Hegel's Thought, (Toronto llniversity Press,l970)
34. Bkz.: H.Purver. rhe Royal Society, (London: Routledge, 1967). Dou las Bush, Science and En lish Poet (Oxford University Press, 1967).
35. Erns-Wolf Gazo. "Din Bağlamında Newton'un Bilim Analıyışı," pev: İbrahim Özdemir, lslami AraŞtırmalar c. 6. sayı, 4. s. 279-80.
36. Bkz.: V. Hösle, Hegel's System, (Hamburg: Meiner Verlag,1986).
37. Özellikle bkz. Karl Löwith, From Hegel to Nietzsche, New York: Doubleday, 1969), and The Meaning of History, Chicago University Press, 1952), Loren Eisely, Darwins Century, (New York: Doubleday, 1965).
38. Ernst Mach, The Science of Mechanics, Chicago University Press, 1919. (Mengüşoglu'nun yukarıda zikredilen görüşleriyle karşılaştırınız.)
39. Konuyla ilgili daha geniş bilgi için bkz: Frank Manuel, The Religion of Isaac Newlon, (Isaac Newton'un Din Anlayışı), Oxford Universtiy Press, 1974.
40. Bu baglamda E.A. Burtt, The Metaphysical Foundations of Modern Science, New York: Anchor pb. Doubleday, 1955; Hans Blumenberg, The Legitimacy of Modern Age, MIT Press, 1986, çalışmaları çok önemlidir. Özellikle Burtt'un kitabı modeın bilimin metafızik temellerini kapsayıcı ve köklü bir şekilde sorgulayan ilk eser olması bakımından bugün klasik hale gelmiştir. Bu çalışmadan sonra pozitivist bilim felsefesiyle ilgili büyük bir endişe ve şüphe başlamış, sonuçta bu anlayış terk edilmeye başlanmıştır. Daha sonraları oıtaya çıkan ve bilim felsefesinde büyük degişikliklere neden olana Karl Popper, Thomas Kuhn, Paul Feyeraber, M. Polanyi ve dier bilim felsefecileri hep bu yeni ortamda fıkirlerini geliştirmişlerdir. Bu nedenle tüm bu yeni fıkirlerin filizlenmesine ve şekillenmesinde Burtt'un katkısı inkâr edilemeı. Zaten adı geçen kişilerin kullandığı literatüre bakıldığında da bunu gömıek mümkündür.)
41. Newton'un din anlayışı ve bu anlayışın onun bilimsel yönünün, hatta bilimsel anlayışındaki yansımasıyla ilgili bu kısmı büyük ölçüde değerli hocam Prof. Gazo'nun tarafımızdan çevirilen "Din Balamında Newton'un Bilim Analıyışı," çev: İbrahim Özdemir, İslami Araştırmalar, c. 6, sayı: 4. s. 279-80. makalesinden özetliyor ve hocamı şükranla anıyorum?
42. Bkz.:. M.W. Turnbull, et. al., eds. The Correspondence of Newton, (Cambridge University Press,l959-1977), vol.3, 393; John Locke Newton'la ilgili yaptıgı bir tartışmanın ardından şöyle demiştir: "Newton sadece matematikteki ustalıgından dolayı degil, aynı zamanda ilahiyattaki başarısı ve Kutsal Kitapla ilgili geniş bilgisinden dolayı da gerçekten çok degerli bir insandır. Onun çapında çok az kişi tanıyorum. Bkz. Lord Peter King, The Gife and Letters of John Lock, (New Edition, London,1858), s. 263.
43. Tumbull, a.g.e., c. 3, 233f.
44. Newton, Pnncipia, Kitap III, (Generzl Scholium), Newton's Philosophy of Nature, ed.) H.S. Thayer, içinde (New York: Hafner Publ.1965), 42f
45. Ernest Wolf-GAZO, "Whitehead and Locke's Concept of Power", Whitehead and Other Philosophers, içinde (ed.) E. Wolf GAZO, Special Issue, Process Studies, vol. 14, 1985.
46. Voltaire ve diğer filozoflar Newton'un gizini (myth) politik nedenlerle sömürmüşlerdir. Bununla beraber Newton, bir Deist değil, gerçek bir mümindi. Bkz.: Carl Becker, The Heavenly City of The 18th Century Philosophers, (Cornell University Press, 1975), and Peter Gay, The Englightenment, (New York: knpt, 1969).
47. Karşılaştır: Newton, H. S. Thayer.
48. Karşılaştır: Cottingham, a.g.e.
49. Condercet, İnsan Zekasının İlerlemeleri Üzerinde Tarihi Bir Tablo Taslağı, Milli Eğitim Bakanlığı, Dünya Edebiyatından Tercümeler, Tercüme: Oğuz Peltek, Ankara, 1945, s. 77. (italikler Eklenmiştir)
50. Condercent, a.g.e., s. 84-85.
51. Condercent, a.g.e., s. 88-89.
52. Condercent, a.g.e., s. 96.
53. Condercent, a.g.e., s. 101.
54. Condercent, a.g.e., s. 109. (italikler eklenmiştir). Condercent için ayrıca bkz.: B. Russel, Batı Felsefesi Tarihi, çev. Muammer Sencer, c. III, Kitaş Yayınları, İstanbul, 1970, s. 405-415.
55. Alain Touraine, Modernliğin Eleştirisi, çev: Hülya Tutân, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,1992, s.13
56. Konuyla ilgili detaylı bir karşılaştırma için bkz.: Jean-Marc I.eblond, "Ideolgy of/in Contemporaıy Physics," The Radicalisation of Science, (ed.) H. Rose ve J. Rose. içinde, s 136-198.
57. İbrahim Özdemir-Münir Yükselmiş, Çevre Sorunları ve İslam, DİB Yayınları, Ankara, 1995, s. 16. Dünya Emek Enstitüsü'nün 16 Ekim I995 tarihinde Dünya Gıda Günü nedeniyle New York'ta düzenlediği basın toplantısı konumuzla ilgili en son durumu şöye özetliyor: Dünya ulusları her yıl silahlanma için 767 milyâr dolar harcamaktadırlar. Bu da, dünya nüfusunun en yoksul kesimin oluşturan %46'inin toplam gelirinden daha fazla bir yekün teşkil etmektedir. UNICEF verilerine göre ise, tek bir B-52 bombardıman uçagı için harcanacak parayla 147 milyon çocugu hastalıklara karşı aşılatmanın mümkün olacağı görülmektedir. Açlık felaketi sadece az gelişmiş toplumlara özgü bir olgu degildi. Dünyanın en önde gelen ülkelerinden sa ılan ABD'de bile 4 milyon çocuğun aç yaşadığı ifade edilmiştir. Dünyadaki aç insan sayısı 800 milyon olup bunun 100 milyonunun aç kalmasını nedeni iç savaş ve yerel çalışmalardır. zengin iş adamlarının servetleri toplamının, dünya nüfusunun %45'inin gelirine eşdeğer olduğu vurgulandı. Bunun anlamı ise, 354 zenginin serveti 2 milyar 350 milyon yoksulun gelirine eşittir (Bu verileri bize ulaştıran ve bazı konularda değerli katkılarda bulunan arkadaşım Mustafa Parıldı'ya teşekkür ederim.)
58. İbrahim Özdemir, a.g.e., s. 13-14
59. Time, 6 Eylül 1993, s. 45.
60. İbrahim Özdemir, a.g.e., s. 20-21.
61. Henkryk Skolimowski, Eco Philosophy, Ideas in Progress, Lodon, 1981, s. 114.
62. Bkz. David Pepper, The Roots of Modern Environmentalism, Croom Helm, London, 1984, s. 61.
63. E.F. Schumacher, Küçük Güzeldir, s. 68.
64. Schumacher, a.g.e., s. 67.
65. Schumacher, a.g.e., s. 64-65.
66. Robert Jungk, Brighter Than a Thousand Suns, Harmondsworth: Penguin, 1982, s. 13-14.
67. Ahmet İnam, "Bilimi Eleştirmek", Felsefe Dünyası, sayı: 5, Ekim 1992, s. 3.
68. Şerif Mardin, Said Nursi Olayı: Modern Türkiye'de Din ve Toplumsal Değişme, İletişim Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 1992, s. 21-40; bkz. İbrahim Özdemir, "Bediüzzaman Said Nursi Olayı: Şerif Mardin'in kitabıyla ilgili bir değerlendirme", Yeni Dergi, sayı:4, 1994, s. 26.
69. Bediüzzaman Said Nursi, Münazarat, Yeni Asya Neşriyat. İstanbul 1991, s. 127
70. Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, 1958, İstanbul, s. 239. Bilim adamını motive eden temel varsayımlardan dinin rolüyle ilgili olarak yukarıda zikrettiğimiz ve modern bilimin ortaya çıkmasında büyük emeği geçen şahsiyetlerin görüşleriyle desteklemeye çalıştığımız iddianın Bedüizzaman tarafından da desteklendiği görülmektedir. Hatta başka bir eserinde aynı konuyla ilgili olarak. " çok ilim ve fenler vardır ki, adetlerin telkiniyle, vukuatın talimiyle ve zamanla, muhitin yardımıyla husule gelir." Bediüzzaman Said Nursi, İşarat'ül-İ'caz. İstanbul. I959. s. 117. Yine O'na göre Kur'an'da Peygamberler'in mu'cizelerinin zikredilmesinde bilc, bunların benzerlerinin yapılması ve ortaya konması ipin insanları vı; özellikle bilim adanılarına teşvik vardır. Bu mu'cizeler insanların ulaşabileceği nihai hedefleri gösterdiğinden bilim adamlarına büyük bir teşvik ve motivasyon sağlamaktadır.Bkz. Bedüizzaman Said Nursi. Hutbe-i Şamiye, 29-30: Sözler, 262 vd., İşaral-ül İ'caz. 214 vd. Bundan dolayı Bediüzzaman kesinlikle bilim ve din arasında bir patışma olduğuna inanmaz. Aksine yukarıda zikrettigimiz nedenlerden dolayı ona göre "lslamiyet fünunun (bilimlerin) seyyidi ve mürşidi ve ulum-u hakikiyenin reisi ve pederidir." Bediüzzaman Said Nursi, Muhakemdt, İstanbul,1964, s. 8.
71. Bunun en tip örneği 12. Söz'de görülebilir. Bkz.:Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, İstanbul, Sinan Matbaası, tarihsiz, s. 117-122
72. Henryk Skolimowski, Eco-Phifosophy, Ideas in Progress, London, 1981,; Schamucher, Küçük Güzeldir; Nicholas Maxwell, From Knowledge to Wisdom, Basil Blackwell,l984. Özellikle Maxwell'in kitabı gerek hakim pozitivist geleneğin kapsamlı bir eleştirisi, gerkese bunun yerini alacak kendisinin hikmet olarak adlandırdığı bilim anlayışı için önemli bir kaynak niteligindedir.
73. Bilginin İslamileştirilmesi/İslami Bilgi tartışmaları için bkz.: 30. dipnottaki referanslar. Ayrıca İsmail Faruki, Bilginin İslamileştrilmesi; Alparslan Açıkgenç, "Kur'an Bağlamında Felsefe Kavramı", çev: İbrahim Özdemir, İslami Sosyal Bilimler Dergisi, c.3, sayı:l, s.9-36; Ali Şeriati, lslam-Bilim, çev: Faruk Alptekin, Nehir Yayınları İstanbul, 1992
VI. Sonuç
Bu yazımızda bilim-din ilişkisinin tarihi seyrini vurgulamak ve özellikle postmodern durum veya kısaca postmodern olarak tanımlanmaya başlanan günümüzde bu ilişkinin görünümünü onaya koymaya çalıştık. Gördük ki, 17. yüzyılla başlayan, aydınlanma ile de zirveye ulaşan bilimin pozitivist yorumunun sadece dini değil, tüm diğer insan etkinliklerini dışlayan yorumu artık geçerliliğini korumamakta, daha doğrusu koruyamamaktadır. Bu anlayışa göre bilim, daha öncede işaret ettiğimiz gibi:. toplum üstü, kültürler üstü, insan üstü bir kavram, Bilim, bu anlayışta, doğayı, insanı, birey ve toplum olarak inceleyip, şaşmaz, kesin, yasalar ortaya koyan bir çabadır. Bilim adamları, insan üstü varlıklardır: ileri sürdükleri hep doğrudur."67 Şimdilerde bu bilim anlayışının yerine daha mütevazi, sınırlarını bilen, insanın diğer etkinliklerini ve ürünlerini dışlamayan bir bilim anlayışı oluşturulmaya çalışılıyor. Hayatı anlayan, hayatı zenginleştiren, sadece insanlara değil, tüm canlılara ve hatta cansız varlıklara saygı duyan, duyması beklenen bir bilim anlayışı.
Ülkemizde bilimin pozitivist yorumunun tarihi Tanzimat döneminin başlangıcına (1839) kadar uzatılabilir. Tanzimat Fermanının getirdiği sonuçlardan biri de mektep-medrese ayrımının ortaya çıkması ve devletin ağırlığını devletin ve milletin bekasını gördüğü mektepten yana koymasıdır. Şerif Mardin'in çok veciz bir şekilde tanımladığı gibi,68 1860'lı yıllardan itibaren iyice kendini hissettiren bu ikilik, mektebin medrese karşısında güçlenmesiyle devam etmiştir. Modern bilimlerin ve teknolojinin öğretildiği mektepler çağdaş ruhu yakaladıklarını, ülkenin tüm sorunlarını müspet bilimle çözeceklerine inanarak istikbale bakarken; medrese, çözümü bir türlü yenileyemediği ve "yaşanan güne" taşıyamadığı özlem dolu bir mazide aramıştır. Mektep-medrese arasındaki gerginlik ve sürtüşme Osmanlı'nın son dönemlerinde mektepliler lehinde gelişirken, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte yeni bir safhaya girmiştir. Cumhuriyeti kuran mektepli kadrolar, kendi içlerinde bulunan ve gerek memleketin kurtarılmasında, gerekse cumhuriyetin kuruluşunda güç birliği ettikleri ve beraber çalıştıkları medreselilerle tekrar anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Yeni Cumhuriyetin temelleri mekteplilerin benimsediği müspet bilim esasları üzerine mi kurulacak, yoksa geleneksel anlayışta bazı değişiklikler yapılsa da ana yapı aynen devam mı edecek? Bütün bu tartışmalara mektebi temsil eden zihniyet, Tevhid-i Tedrisat kanunuyla bir nokta koydu. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sloganıyla da yeni bir dönemin başladığı ilan edildi. Bu yeni dönemde her şey pozitif bilim anlayışıyla çözülecek ve kısa zamanda "muasır medeniyet" seviyesine çıkılacaktı.
Günümüz İslam ülkelerinde hâlâ hararetle sürdürülen modernlik-gelenekçilik tartışmalarının tarihi böyle başlamıştır. Tek farkla ki, "muasır medeniyet" seviyesine çıkmak amacıyla gelenekle tüm bağlarını kesen seküler anlayış bir türlü bu amacına ulaşamadığı gibi, ülkenin mevcut durumu da beklendiği gibi olmadı. Üstelik günümüz gelenekçileri tüm bu deneyimlerin ışığında pozitif bilim yorumunu ve getirdiği sonuçları daha iyi tanıma konumunda oldukları gibi, geleneği anlama ve değerlendirmekonusunda da hatırı sayılır bir birikime sahiptirler.
Aslında Bediüzzaman Said Nursi "Aklın nuru funun-u medeniyedir; vicdanın ziyası ulumu diniyedir. İftirak ettikleri vakit birinden tassup, diğerinden hile ve şüphe tevellüd eder"69 ifadesiyle bu düalist anlayışı aşmaya çalışmıştır. Böylece İslam Dünya görüşünün temel ilkesi olan tevhid'e dayalı bir bilim anlayışı geliştirmeye çalışmıştır. Bu anlayışa göre, bilimin temel ölçütü olan aklilik ve akıl ile doğrulanabilirlik ile, bütün manevi ve metafizik değerlerin merkezi olarak görülen kalp arasında bir birlik temin edilmeye, böylece bütüncül bir bakış açısı ileri sürülmüştür. Bunun en iyi göstergesi de Bediüzzaman Said Nursi'nin bütün eserlerinde ısrarla kâinattaki düzen, nizam, hiyerarşi, güzellik ve estetik boyutu vurgulayarak; kâinatın akıl tarafından anlaşılabilecek ve bilim adamlarınca formüle edilebilecek olan yapısı yanında, daima Allah'ın esma-ul hüsnasını ve sıfatlarını hatırlatarak ve vurgulayarak, aklın ulaştığı bilimi bu değerler çerçevesinde temellendirmesidir. Böylece, elde edilen tüm bilimsel sonuçlar tevhid ilkesinin bütüncülüğü çerçevesinde meydana gelmekte ve Bediüzzaman'a göre akıl-kalp ittifakının ortaya koyduğu bu ürün ise Kur'an tarafından hikmet olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, Bediüzzaman'a göre bilginin kaynağı kâinatın yapısındaki düzen ve intizamdır. Bu nedenle kâinatı bir kitaba benzetir ve bu metaforu sıklıkla kullanır. Bir örnek vermek gerekirse: "Sani-i Zülcelal'in alem-i ekberindeki san'atı o derece manidardır ki, o sanat bir kitap suretinde tezahür edip kâinatı bir kitap-ı kebir hükmüne getirdiğinden akl-ı beşer hakiki fenn-i hikmet kütüphanesini ondan aldı ve ona göre yazdı."70 O'na göre İslami bir bilim anlayışını, pozitivist ve materyalist anlayıştan ayıran temel ölçüt te budur: Birincisi kâinatı bir kitap gibi okurken, hiçbir zaman o kitabın yazarını unutmaz. Daha doğrusu yazarın büyüklüğünü kitabı vasıtasıyla anlamaya çalışır. Kitapla ilgili bilgisi artıkça da yazara karşı kendini daha sorumlu ve bağımlı hisseder. İkincisi ise sadece kitabı inceler ve okur. Yazarıyla ilgilenmediği gibi, ona karşı herhangi bir ilişki kurmayı ve saygıyı da gereksiz sayar Bunu bilim adamlığı ve bilimle bağdaştırmaz.71
Bugün Ahmet İnam'ın "gönül"ü hesaba katan bilim arayışı ile, Skolimowski, Schumacher ve MaxweI'in bilginin ve insanın ne olduğunu anlamaya çalışan ve "hikmet" olarak adlandırdıkları yeni bir bilim anlayışının eşiğindeyiz.72 Maxwell'in dediği gibi, bugün gerek kendimiz, gerekse dış alemle ilgili çok şey biliyoruz. Tek bilmediğimiz ise, "bilgi"nin ne olduğu ve bu bilgiyi nasıl kullanacağımız. Maxwell'e göre amacı güç elde etmek, böylece insanı ve doğayı kontrol altına almak olan, kendisinden başka her şeyi devre dışı bırakan bilim anlayışını terk ettik. Zihinlerimizde devrim yaparak, hayatın bütünlüğünü yakalamaya ve anlamaya dayanan; gücü değil kâinattaki dengeyi esas alan böylece daha hoşgörülü ve hayatı zenginleştirici (maddi-manevi) bir bilim anlayışı oluşmaktadır. Bu gün tüm dünyada, birçok eski bilimsel gelenekler yeniden tartışılmakta ve geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bazı Müslüman aydınların son yıllarda ileri sürdükleri "Bilginin İslamileştirilmesi", "İslami bilgi" vb. tartışmalarının temel esprisi de sanırız burada aranmalıdır.73
Dipnotlar
* Burada vurgulanması gereken önemli bir nokta da şu olmalıdır: Bugün dilimize daha çok "anlatı" olarak çevrilen İngilizce "narrative" kelimesinin anlamı daha doğru bir ifadeyle masaldır. Postmodernistler bu kelimeyi ısrarla kullanarak daha önceki modern söylem veya söylemlerin sadece birer masal olduğunu, bütün cazibesinin de anlatanların gücünden kaynaklandığını vurgulamak isterler. Ancak bunun yerine kullanılan "anlatı" kelimesi bu manayı tam olarak karşılamıyor diye düşünüyorum. Bu açıdan bakılınca modern zamanlarda ortaya atılan ilerleme. aydınlanma, tüm insanların kardeşligi, feminizm, marksizm vs. gibi tüm söylemler birer masal olarak nitelenmiştir. Bu masalların kendilerini merkeze alarak, diğer tüm söylem ve alternatif düşünce biçimlerini sınırlamaları, hatta yasaklamaları onları meşru olmamakla suçlamaları bu masal nitelemesiyle çok anlamlı bir şekilde eleştirilmektedir.
** Burada özellikle materyalist tarih yorumu ve bunun sonucu oluşturulan Marksist yönetimlerin asrımızda neden olduğu zalim. totaliter rejimler ve insanlara dayatılan tüm dikta ve monist rejimler vurgulanmaktadır. Kendi dışlarında hiç bir alternatif kabul etmeyen ve kendilerini tek ve üstelik yegane rejim olarak takdim eden bu sistemler insanlığa çok pahalıya mal olmuştur. Yine aynı şekilde ülkemizdeki siyasi gelişmenin tekçi ve monist yapısı hatırlanmalı, kendi dışındaki bütün alternatifleri dışlayan ve hatta bazen "düşman" olarak tanımlayan bu zihniyetin temel referansları modernitenin tekçi anlayışıyla örtüşmektedir. Ancak bütün dünyada bu zihniyet ve düşünüş biçiminin değiştiği, değişmek zorunda kaldığı gibi, bizdeki bu durumun daha fazla devam etmesi mümkün görünmemektedir. Belki de yaşanmakta olan tıkanmanın temel neden/nedenleri burada aranmalıdır.
*** Konuyla ilgili ilginç bir gözlemimi nakletmek istiyorum. 9-13 Aralık 1994 tarihlerinde Ankara'da yapılan uluslararası bir Sempozyuma yerli ve yabancı bir çok bilim adamı katılmıştı. Sempozyumun konusu "İslam ve Çogulculuk" olmasına ragmen, İlahiyat Fakültelerinden bilim adamları davet edilmemişti. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İlber Ortaylı tebliğini sunarken İslami konularda da detaylı ve doyurucu bilgiler verdi. Ancak orada hazır bulunan bir katolik din adamı konuşma sonunda kalkarak "keşke İslamdan ve dinden bahsedilen böyle bir toplantıya İlahiyatçılar ve din adamları da davet edilseydi" türünden bir şeyler söyledi. Ancak sayın Ortaylı buna şiddetli tepki gösterdi ve böyle bir ayrımın Hrisitiyanlık için geçerli olduğunu, İslam ve hatta Yahudilik için bilim adamı-din adamı ayrımı yapmanın yanlış olduğunu vurguladı. Daha sonra bu konuyla ilgili bazı örnekler verdi. Din-bilim ve din adamı-bilim adamı ayrımın Hıristiyanlıgın özünden kaynaklandığını özlü bir biçimde ortaya koydu. Katolik papazın hiçbir cevap vermemeyi tercih ettigi görüldü.
1. Ahmet İnam, "Bu Kitap İçin Bir Söz", Bilim Dedikleri, Alain Chalmers, çeviri, H. Arslan, Vadi Yayınları, Ankara 1990, s. 9.
2. Ahmet İnam, a.g.e.. s. 9-10. Sayın İnam'ın pozitivist bilim anlayışına getirdiği bu eleştiri ilginç olduğu kadar önemlidir de. Kendisinin de içinde yetiştiği pozitivist geleneğe ülkemizde en ciddi eleştiriler Sayın İnam'dan gelmiştir. Hatta bu konuda öncülük ettiği bile öne sürülebilir. Gerek ODTÜ Felsefe bölümünde verdiği derslerinde, gerek çeşitli tebliğ ve yazılarında konuyu peşitli boyutlarıyla gündeme getirmiş ve eleştirel bir ortamın doğmasına yol açmıştır. Bkz.: Ahmet İnam, "Bilimi Eleştirmek", Felsefe Dünyası, sayı:5, Ekim 1992.s.2-15; Ahmet İnam. "Yaşamaya Açılan Felsefe Penceresi," Felsefe Dünyası, sayı: 6, Aralık 1992. s. 11-23; Ahmet İnam, "Tekk? Buyutlu Bilim Anlayışına Karşı", Teknoloji Benim Neyim Oluyor? içinde, Alamuk Yayınları, Ankara, 1993, s. 172-175. Ayrıca Pozitivist bilim anlayışının en önemli ve yıkıcı eleştirınenlerinden biri olarak kabul edilen Paul Feyerabend'in ıtgainst ,Medhod ( Yönteme Hayır, Ara Yayıncılık, İstanbul 1989) kitabı da sa ın İnam tarafından dan dilimize kazandırılmıştır. Bunu takiben Feyerabend'in diğer önemli kitapları da başka çevirmenler tarafından dilimize aktarılmış; ayrıca bilim ve bilim telsefesi tartışmalarıyla ilgili önemli sayılabilecek miktarda kitap yine dilimize çevrilmiştir. Burada ayrıca dikkat edilmesi gereken bir kavram da gönül'dür. Yazarın da altını çizdiği bu kavram, özellikle pozitivist bilim anlayışından gelen yazar için Gok önemli olup, yazar münhasıran bu kavramla ilgili görüşlerini çeşitli yazılarında açıklamıştır. Bkz.: Ahmet İnam, "Teknoloji Gönül Bağı", Teknoloji Benim Neyim Oluyor?, içinde, s. 9-46; "Aşk, Bilişim ve Teknoloji", a.g.e., içinde, s. 46-58.
3. Samuel Huntington, "The Clash of Civilizations?", (Medeniyetler Savaşı mı?) Foreing Affairs, Summer 1993. Adı geçen makalenin Türkçe tercümesi ve ilgili tartışmalar için Bkz.: Medeniyetler Çatışması, derleyen: Murat Yılmaz, Vadi yayınları, Ankara 1995.
4. Bkz.: J.L. Lyotard, Postmodern Durum. çev. A. Çiğdem, Ara Yayıncılık, İstanbul l990.
5. Ömer Demir, Bilim Felsefesi, Ağaç Yayıncılık, İstanbul, 1992, s. 93-94. Postmodernizm ve ilgili tartışına ve literatür için bkz.: Posmodernism versus Modernism, derleyen: Mehmet Küçük, Vadi Yayınları, İstanbul 1992; Ömer Naci Soykan, "Postmodern Tartışmanın Neresindeyiz?", Türkiye'de Felsefe Manzaraları, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1993. s.116-l50; Ernst Wolf-Gazo. "Postmodernizmin Aydınlanmayı Eleştirisi" çev: Şefik Deniz. İslami Araştırmalar, c. 6. no: l. 1992, s 1-16: Mustafa Armağan, "Postmodernlik ve Din Ya da İkinci Sekülarizasyon" Yeni Dergi, sayı:5-6, 1995, s.118-121; Ziyaüddin Serdar, "Total Recall. Postmodernist Düşüncede Yabancılar. `ötekiler' ve Amenzi", çev: N. Öztürk. Yeni Dergi, s.121-134. (Bu makale postmodernizm ve modernizmle ilgili yayınlanan son kitaplardan dördünü ele alarak eleştirel bir bakışla degerlendirmektedir. Bu kitaplar: Richard Rorty, Contengency. Irony and Jolidarity, Cambridge University Press, Cambridge, 1989 David Harvey, The Condintion of Postmodernity, Basil Blackwell, Oxford, 1989; John R. Gibbons (ed.), Contemporory Politacal Culture: Polilics in a Posımodern Age, Sage Publications, London; Andrew Ross, Universal Abondon? The Politics of Postmodernism, Edinburgh University Press, Edinburgh, 1989; Ziyaüddin Serdar, Terminatör-l: Modernite Postmodernizm ve "öteki". pev: Naim Öztürk. Yeni Dergi, 7-8. 1995, s. 103117. (Bu deneme dört yeni kitabı, yani Anthony Giddens, The Consequences of Modernity, Cambridge, Polity Press, 1990; Leszek Kolakowsmy, Modernity and Endless Trial, Chicago, IL, University of Chicago Press, 1990; Francis Fukuyama, The End of History and The Last Man, Landon, Hamish Hamilton, 1992; Norman Denzin, Images of Postmodern Soceity, London, Sage Pubbications, 1991 inceleyerek modern ve postmodernle ilgili tartışmaları bir müslüman entellektüelin gözüyle ele alıyor.
6. I. Kant, Critique of Pratical Reason, İngilizce Çeviri: Lewis White Beck (Indianapolis: Bobs-Merrill Educational Publishing, 1978; 14. baskı) 166; (Alparslan Açıkgenç, Bilgi Felsefesi, s. 22-23'ten alıntılanmıştır.)
7. Frank E. Manuel, The Religion of Isaac Newton, Oxford University Press, 1974, s. 43.
8. A.g.e., s. 43.
9. Newton, Principia, Kitap, III, (General Scholium), Newton's Philosophy of Nature, içinde (ed.) H.S. Thayer, New York: Hafner Publ. 1965), 42f.
10. Manuel, a.g.e
11. A.N. Whitehead, Science and ıhe Modern Wor/d, The Macmillian Company, New York 1926, s.17-2 Felsefe tarihindeki bilim-din tartışmaları ve bunun felsefi bir değerlendirmesi için bkz.: E. Boutroux, Çağdı FelseJede llim ve Din, pev: Hasan Kâtipoğlu, MEB Yayınları, fstanbul 1988.
12. Norman Hampson Aydınlanma Çağı, lstabul,1991, s. 15-16. Konuyla ilgili olarak diğer bir görüş ise şöyledi "Medeniyetin asıl kültürel temellerini ne modern bilimin, ne de modern ekonominin doğuşunda bulabiliriz. Bu temellerin başlıca kaynağı Hıristiyan ahlakını geçici dünyaya sokmak ve kendini hazza vermiş bir cemiyet güzellik ve fazileti bir araya getirmek üzere kısmen başarılan çabalardır. U. John Net; Sanayileşmenin Külli Temelleri, Ankara, I970. s. I98. Protestanlık ile bilimin gelişmesi arasındaki yakın ilgiye dikkat çeken daha kapsamlı bir eser ve ilgili argumanlar için bkz.: C. Hill, Puritanism, Capita/sm and Scientifrc Revolution: Past aı Present, Merton.1964.
13. A. Einstein, Science and Religion, Science News Letter, September, I940, s. 182. (italikler eklenmiştir)
14. Prof. Abdüsselam, İdealler ve Gerçekler, çev: Senai Demirci-Mesut Toplayıcı, Yeni Asya Yayınları, İstanbul I987, s.ll.
15. Prof Abdüsselam, a.g.e. s. 11-12
16. Mülk suresi. 1-4.
17. Prof Abdüsselam. a.g.e. 12.
18. T. Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı, çev: Nülifer Kuyaş, Alan Yayıncılık, 2.baskı, 1982. Kuhn'un görüşlerinin bir değerlendirmesi ve özelliklede pozitivist bilim anlayışının eleştirisi için bkz.: Richard .I. Bernstein, Beyond Objectivism and Relativism: Science. Hermeneutic.s, and Praxis. Universitiy of Pennsylvania Press. Philadelphia, 1983 (özellikle 2. bölüm).
19. Örneğin bkz.: D. Shapere, "The Structure uf Scientific Revolutioıns", Philosophical Review 73 (1964);38394; I. Scheffler, Science and Subjectivity (Indianapolis:Bobbs-Merrill. 1967); I. Lakatos-A. Musgrave. Bilginin Gelişimi ve Bilginin Gelişimişle İlgili Teorilerin Eleştirisi. Paradigma. İstanbul, I992. Barıy Barnes, Bilimsel Bilginin Sosyolojisi, çev: Hüsamettin Arslan, Vadi Yayıncılık. Ankara, 1990; Hüsamettin Arslan, Epistemik Cemaat, Bir Bilim Sosyolojisi Denemesi, Paradigma. İstanbul. I992.
20. Bkz.: Macit Gökberk. Felsefe Tarihi, Remiz Kitapevi, 6.Basım, lstanbul, 1990. Gökberk'e göre, "bugün bildiğimiz anlamdaki felsefeyi ilk olarak ortaya koyan, yaratan eski Yunanlılar olmuştur." s.11 Böylece diğer felsefe gelenekleri Gökberk'in felsefe tanımına uymadıkları için dışlanmış oluyorlar. Postmodernistler bütün bu tekçi anlayışları eliştirmekte ve bu tür anlayışların insanlık tarihini fakirleştirdiğini ve tekdüze bir konuma indirgediğini ileri sürmektedirler.
21. Briffault, Making of Humanity, Prof. Abdüsselam, İdealler ve Gerçekler, s. 42'den naklen.
22. Bkz.: Prof Abdüsselam. a.g.e. s. 43.
23. Roger Garaudy, "İslam ve İlim", İslam ve Bilim, Seha Neşriyat, İstanbul, 1993, içinde s. 51.
24. A.N. Whitehcad, Science and the Modern World, The Macmillian Company, New York, 1926, s. 8-10. Birçok Batılı yazar ve bilim adamı ortaçağdan kalan bir ön yargıyla, İslam'ı semavi bir din olarak değil de, Hz. Muhammed tarafından kurulan beşeri bir din olarak tanımlamaktadırlar. Bilindiği gibi Vatikan'ın son zamanlarda bu görüşten vazgeçtiği ve İslam'ın da semavi bir din olduğu, Kur'ân'ın da Allah'ın vahyi olduğu doğrultusunda açıklamalar yaptığı görülmektedir.
25. Bkz. Cemal Yıldırım, Bilim Tarihi, Remzi Kitapevi, 4. Baskı, İstanbul, 1994.
26. Sevim Tekeli, Modern Bilimin Doğuşunda Bizansın Etkisi, Ankara, 1975, s. 41-42. Ayrıca aynı konuyla ilgili olarak bkz.: Aydın Sayılı, Ortaçağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri, TKD, Nisan, 1986, Ankara; Hilmi Ziya Ülken, İslam Düşüncesi, İstanbul, 1946.
27. Takiyuddin Mengüşoğlu, Felsefeye Giriş, s. 327, İstanbul, 1958.
28. Mengüşoğlu, a.g.e., s. 309, ikinci dipnot
29. Bkz.: 88: 17-20; 3:190; 59:2. ayetler.
30. Bkz.: S. Hüseyin Nasr, Islamic Science, (An Illustrated Study) Londra: World of Islam Festival Publishing ompany, 1976, (bu önemli eser İslam ve İlim, adıyla İnsan Yayınları tarafından yayınlanmıştır); Prof. Abdüsselam, İdealler ve Gerçekler; Nakip al-Attas,; Prof Dr. Alparslan Açıkgen, Bilgi FelseJesi, Insan Yayınları, İstanbul 1992; Prof. Dr. Mehmet Bayraktar, Bilim ve Teknoloji Tarihi, TDV Yayınları, Ankara 1989; İslami Bilimde Melodoloji Sorunu,(ed.) Mehmet Paçacı, Fecr Yayınevi, Ankara, 1991; Fuat Seıgin, "Müslümanların İlimler tarihindeki Yeri", İslam ve Bilim, Seha Neşriyat, İstanbul,1993, içinde s. 191 (adı geçen İslam ve Bilim kitabında konuyla ilgili pok degerli makaleler bulunmaktadır.)
31. Kilisenin sebep oldugu bu hataların ideolojik tamiri ise üç yüz elli yıl sonra mümkün olmuştur, 9 Mayıs 1983'te Vatikan'da yapılan özel bir merasimde papa II. John Paul şu tarihi açıklamayı yapmıştır: "Galileo hadisesi sırasında ve daha sonrasında Kilise, kazandıgı tecrübeyle daha isabetli bir tutuma kavuştu. Kilise de bizzat tecrübe ve düşünceyle ögreniyor ve şimdi araştırmaya hürriyet tanıması gerektigini daha iyi anlıyor. (...) İnsanlar gerçeğe ancak araştımalar vasıtasıyla varır. (... ) Kilise bu yüzden ilim ve din arasında çelişme olmadığı kanaatine ulaşmıştır..."
32. Bkz. Descartes, Rene, Discourse on Method, Philosophical Works of Descartes trans. Haldane, E., Ross, G.R.T., Dover Publications, Inc., 195i, vol., I, s. 100-101; (Türkçe tercümesi: Descartes, Metod Üzerine Konuşma, MEB Yayınları, çeviri: Mehmet Karasan); ayrıca Kartezyen dualizimin etkilere ve konuyla ilgili daha kapsamlı bilgi ve tartışmalar bkz.: John Cottingham, (ed.and tr.) The Lettersof Descartes, (Oxford University Press, 1981), F. Copleston, A History of Philosophy, vol. IV, Image Books; 1963, s. 95. Fritjof Capra, Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası, çev: Mustafa Armagan, İnsan Yayınları, İstanbul,1994;1 leisenberg, Werner, " The Development of Philosophical Ideas Since Descartes in Comparison with the New Situation in Quantum Theory." Physics and Philosophy. Penguin Books, 1989, içinde s. 64-R0; Richard Kennigton, "R. Descartes" Hisiory of Political Philosophy, (eds.,) L. Strauss and .I. Cropsey, University of Chieago Press, 1963 içinde s. 391; Hannah Arendt The Human Condition (Chicago: University of Chicago. Press, 1973), s. ?77. Jacob Needleman, A Sense of the Cosmos: The Encounter of Modern Science and Ancieni Truıh. Doubleday, New York, 1975, s.l-3; Grene, Marjorie, "Animal Mechanism and the Cartesian Vision of Nature;' Physics, Philosophy and the Scientifıc Community,içinde (eds.,) Kostas Gavroglu, John Stachel, M.W. Wartofsky, Kluwer Academic Pub. 1975, Boston. s. 193; Zimmerınan, Michael, "`rechnological Culture and 'rlıe End of Philosophy", in Research in Philosophy and Technology, JAI Press lnc., 1979, c., 2, s. 139; Benhabib, Seyla, "Epistemologies of Postmodernism: A rejoinder to Jean François Lyotard," FeminismlPostmodernism, iGinde (eds.) Linda .I. Nicholson, Routledge. London, 1990. s. I09; Blumenberg, Hans, The Legitimacy of the Modern Age, trans. Robert M. Wallace, MIT Press, Massachusetts, I983.
33. Karşılaştır: R.S.W,estfall, Science and Religion in the 17th CenturyEngland, (Michigan University Press,l973); M.C.Jacob, The Neıvtonian and the English Revolution, (Comell University Press,l976); ayrıca, Gary Gutting (ed.) Paradigms and Revoluüons, (Notre Dame University Press,l980); John Cottingham, (ed.and tr.) The Leilersof Descartes, (Oxford University Press,l981), and Emil Fackenheim, The Religious Dimension in Hegel's Thought, (Toronto llniversity Press,l970)
34. Bkz.: H.Purver. rhe Royal Society, (London: Routledge, 1967). Dou las Bush, Science and En lish Poet (Oxford University Press, 1967).
35. Erns-Wolf Gazo. "Din Bağlamında Newton'un Bilim Analıyışı," pev: İbrahim Özdemir, lslami AraŞtırmalar c. 6. sayı, 4. s. 279-80.
36. Bkz.: V. Hösle, Hegel's System, (Hamburg: Meiner Verlag,1986).
37. Özellikle bkz. Karl Löwith, From Hegel to Nietzsche, New York: Doubleday, 1969), and The Meaning of History, Chicago University Press, 1952), Loren Eisely, Darwins Century, (New York: Doubleday, 1965).
38. Ernst Mach, The Science of Mechanics, Chicago University Press, 1919. (Mengüşoglu'nun yukarıda zikredilen görüşleriyle karşılaştırınız.)
39. Konuyla ilgili daha geniş bilgi için bkz: Frank Manuel, The Religion of Isaac Newlon, (Isaac Newton'un Din Anlayışı), Oxford Universtiy Press, 1974.
40. Bu baglamda E.A. Burtt, The Metaphysical Foundations of Modern Science, New York: Anchor pb. Doubleday, 1955; Hans Blumenberg, The Legitimacy of Modern Age, MIT Press, 1986, çalışmaları çok önemlidir. Özellikle Burtt'un kitabı modeın bilimin metafızik temellerini kapsayıcı ve köklü bir şekilde sorgulayan ilk eser olması bakımından bugün klasik hale gelmiştir. Bu çalışmadan sonra pozitivist bilim felsefesiyle ilgili büyük bir endişe ve şüphe başlamış, sonuçta bu anlayış terk edilmeye başlanmıştır. Daha sonraları oıtaya çıkan ve bilim felsefesinde büyük degişikliklere neden olana Karl Popper, Thomas Kuhn, Paul Feyeraber, M. Polanyi ve dier bilim felsefecileri hep bu yeni ortamda fıkirlerini geliştirmişlerdir. Bu nedenle tüm bu yeni fıkirlerin filizlenmesine ve şekillenmesinde Burtt'un katkısı inkâr edilemeı. Zaten adı geçen kişilerin kullandığı literatüre bakıldığında da bunu gömıek mümkündür.)
41. Newton'un din anlayışı ve bu anlayışın onun bilimsel yönünün, hatta bilimsel anlayışındaki yansımasıyla ilgili bu kısmı büyük ölçüde değerli hocam Prof. Gazo'nun tarafımızdan çevirilen "Din Balamında Newton'un Bilim Analıyışı," çev: İbrahim Özdemir, İslami Araştırmalar, c. 6, sayı: 4. s. 279-80. makalesinden özetliyor ve hocamı şükranla anıyorum?
42. Bkz.:. M.W. Turnbull, et. al., eds. The Correspondence of Newton, (Cambridge University Press,l959-1977), vol.3, 393; John Locke Newton'la ilgili yaptıgı bir tartışmanın ardından şöyle demiştir: "Newton sadece matematikteki ustalıgından dolayı degil, aynı zamanda ilahiyattaki başarısı ve Kutsal Kitapla ilgili geniş bilgisinden dolayı da gerçekten çok degerli bir insandır. Onun çapında çok az kişi tanıyorum. Bkz. Lord Peter King, The Gife and Letters of John Lock, (New Edition, London,1858), s. 263.
43. Tumbull, a.g.e., c. 3, 233f.
44. Newton, Pnncipia, Kitap III, (Generzl Scholium), Newton's Philosophy of Nature, ed.) H.S. Thayer, içinde (New York: Hafner Publ.1965), 42f
45. Ernest Wolf-GAZO, "Whitehead and Locke's Concept of Power", Whitehead and Other Philosophers, içinde (ed.) E. Wolf GAZO, Special Issue, Process Studies, vol. 14, 1985.
46. Voltaire ve diğer filozoflar Newton'un gizini (myth) politik nedenlerle sömürmüşlerdir. Bununla beraber Newton, bir Deist değil, gerçek bir mümindi. Bkz.: Carl Becker, The Heavenly City of The 18th Century Philosophers, (Cornell University Press, 1975), and Peter Gay, The Englightenment, (New York: knpt, 1969).
47. Karşılaştır: Newton, H. S. Thayer.
48. Karşılaştır: Cottingham, a.g.e.
49. Condercet, İnsan Zekasının İlerlemeleri Üzerinde Tarihi Bir Tablo Taslağı, Milli Eğitim Bakanlığı, Dünya Edebiyatından Tercümeler, Tercüme: Oğuz Peltek, Ankara, 1945, s. 77. (italikler Eklenmiştir)
50. Condercent, a.g.e., s. 84-85.
51. Condercent, a.g.e., s. 88-89.
52. Condercent, a.g.e., s. 96.
53. Condercent, a.g.e., s. 101.
54. Condercent, a.g.e., s. 109. (italikler eklenmiştir). Condercent için ayrıca bkz.: B. Russel, Batı Felsefesi Tarihi, çev. Muammer Sencer, c. III, Kitaş Yayınları, İstanbul, 1970, s. 405-415.
55. Alain Touraine, Modernliğin Eleştirisi, çev: Hülya Tutân, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,1992, s.13
56. Konuyla ilgili detaylı bir karşılaştırma için bkz.: Jean-Marc I.eblond, "Ideolgy of/in Contemporaıy Physics," The Radicalisation of Science, (ed.) H. Rose ve J. Rose. içinde, s 136-198.
57. İbrahim Özdemir-Münir Yükselmiş, Çevre Sorunları ve İslam, DİB Yayınları, Ankara, 1995, s. 16. Dünya Emek Enstitüsü'nün 16 Ekim I995 tarihinde Dünya Gıda Günü nedeniyle New York'ta düzenlediği basın toplantısı konumuzla ilgili en son durumu şöye özetliyor: Dünya ulusları her yıl silahlanma için 767 milyâr dolar harcamaktadırlar. Bu da, dünya nüfusunun en yoksul kesimin oluşturan %46'inin toplam gelirinden daha fazla bir yekün teşkil etmektedir. UNICEF verilerine göre ise, tek bir B-52 bombardıman uçagı için harcanacak parayla 147 milyon çocugu hastalıklara karşı aşılatmanın mümkün olacağı görülmektedir. Açlık felaketi sadece az gelişmiş toplumlara özgü bir olgu degildi. Dünyanın en önde gelen ülkelerinden sa ılan ABD'de bile 4 milyon çocuğun aç yaşadığı ifade edilmiştir. Dünyadaki aç insan sayısı 800 milyon olup bunun 100 milyonunun aç kalmasını nedeni iç savaş ve yerel çalışmalardır. zengin iş adamlarının servetleri toplamının, dünya nüfusunun %45'inin gelirine eşdeğer olduğu vurgulandı. Bunun anlamı ise, 354 zenginin serveti 2 milyar 350 milyon yoksulun gelirine eşittir (Bu verileri bize ulaştıran ve bazı konularda değerli katkılarda bulunan arkadaşım Mustafa Parıldı'ya teşekkür ederim.)
58. İbrahim Özdemir, a.g.e., s. 13-14
59. Time, 6 Eylül 1993, s. 45.
60. İbrahim Özdemir, a.g.e., s. 20-21.
61. Henkryk Skolimowski, Eco Philosophy, Ideas in Progress, Lodon, 1981, s. 114.
62. Bkz. David Pepper, The Roots of Modern Environmentalism, Croom Helm, London, 1984, s. 61.
63. E.F. Schumacher, Küçük Güzeldir, s. 68.
64. Schumacher, a.g.e., s. 67.
65. Schumacher, a.g.e., s. 64-65.
66. Robert Jungk, Brighter Than a Thousand Suns, Harmondsworth: Penguin, 1982, s. 13-14.
67. Ahmet İnam, "Bilimi Eleştirmek", Felsefe Dünyası, sayı: 5, Ekim 1992, s. 3.
68. Şerif Mardin, Said Nursi Olayı: Modern Türkiye'de Din ve Toplumsal Değişme, İletişim Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 1992, s. 21-40; bkz. İbrahim Özdemir, "Bediüzzaman Said Nursi Olayı: Şerif Mardin'in kitabıyla ilgili bir değerlendirme", Yeni Dergi, sayı:4, 1994, s. 26.
69. Bediüzzaman Said Nursi, Münazarat, Yeni Asya Neşriyat. İstanbul 1991, s. 127
70. Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, 1958, İstanbul, s. 239. Bilim adamını motive eden temel varsayımlardan dinin rolüyle ilgili olarak yukarıda zikrettiğimiz ve modern bilimin ortaya çıkmasında büyük emeği geçen şahsiyetlerin görüşleriyle desteklemeye çalıştığımız iddianın Bedüizzaman tarafından da desteklendiği görülmektedir. Hatta başka bir eserinde aynı konuyla ilgili olarak. " çok ilim ve fenler vardır ki, adetlerin telkiniyle, vukuatın talimiyle ve zamanla, muhitin yardımıyla husule gelir." Bediüzzaman Said Nursi, İşarat'ül-İ'caz. İstanbul. I959. s. 117. Yine O'na göre Kur'an'da Peygamberler'in mu'cizelerinin zikredilmesinde bilc, bunların benzerlerinin yapılması ve ortaya konması ipin insanları vı; özellikle bilim adanılarına teşvik vardır. Bu mu'cizeler insanların ulaşabileceği nihai hedefleri gösterdiğinden bilim adamlarına büyük bir teşvik ve motivasyon sağlamaktadır.Bkz. Bedüizzaman Said Nursi. Hutbe-i Şamiye, 29-30: Sözler, 262 vd., İşaral-ül İ'caz. 214 vd. Bundan dolayı Bediüzzaman kesinlikle bilim ve din arasında bir patışma olduğuna inanmaz. Aksine yukarıda zikrettigimiz nedenlerden dolayı ona göre "lslamiyet fünunun (bilimlerin) seyyidi ve mürşidi ve ulum-u hakikiyenin reisi ve pederidir." Bediüzzaman Said Nursi, Muhakemdt, İstanbul,1964, s. 8.
71. Bunun en tip örneği 12. Söz'de görülebilir. Bkz.:Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, İstanbul, Sinan Matbaası, tarihsiz, s. 117-122
72. Henryk Skolimowski, Eco-Phifosophy, Ideas in Progress, London, 1981,; Schamucher, Küçük Güzeldir; Nicholas Maxwell, From Knowledge to Wisdom, Basil Blackwell,l984. Özellikle Maxwell'in kitabı gerek hakim pozitivist geleneğin kapsamlı bir eleştirisi, gerkese bunun yerini alacak kendisinin hikmet olarak adlandırdığı bilim anlayışı için önemli bir kaynak niteligindedir.
73. Bilginin İslamileştirilmesi/İslami Bilgi tartışmaları için bkz.: 30. dipnottaki referanslar. Ayrıca İsmail Faruki, Bilginin İslamileştrilmesi; Alparslan Açıkgenç, "Kur'an Bağlamında Felsefe Kavramı", çev: İbrahim Özdemir, İslami Sosyal Bilimler Dergisi, c.3, sayı:l, s.9-36; Ali Şeriati, lslam-Bilim, çev: Faruk Alptekin, Nehir Yayınları İstanbul, 1992