PLAN BÜTÇE KOMİSYONUNDA BALIKESİR MİLLETVEKİLİ ERKAN AKÇAY'IN SORDUĞU SORUYA MALİYE BAKANININ VERDİĞİ CAVAP.
mALİYE BAKANININ BAKANLIĞINDAN BİHABER OLDUĞUNU GÖSTEREN İBRETLİK BİR VESİKA OLARAK TARİHE NOT DÜŞÜLDÜ.
ERKAN AKÇAY (Manisa) ? Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Komisyon üyesi milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, Maliye Bakanlığının ve bürokrasimizin değerli mensupları, kıymetli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, en aktüel tartışma konusu bu son çıkan kanun hükmünde kararnameler. Bu kanun hükmünde kararnameler son günlerde rafine edilmemiş petrole benzetilmeye başlandı. Yani bu kanun hükmünde kararnameler Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmediği için, petrolü kuyudan çıkardığınız gibi araçların deposuna koyuyorsunuz ve bu araçların, yakıtı rafine edilmeden, yürümeyeceği de aşikâr. Dolayısıyla bu kanun hükmünde kararnamelerin pek çoğundan önünde sonunda vazgeçilecek ve vazgeçilmek zorunda kalınacak ve yeni düzenlemeler ihtiyacı doğacak.
Muhterem arkadaşlar, 646, 659 ve 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerle getirilen bu düzenlemelerde görünen statü değişikliği ve mali haklar arasındaki dengenin bozulması yanında birçok çelişki de bulunmaktadır. Güya ?eşit işe eşit ücret? diyerek çıkartılan 666 sayılı Kararname?yle kamu personelinin ek ödemelerinin daha basite indirgenerek karmaşıklığı gidermek ve aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak maksadına matuf olmakla birlikte getirilen yeni düzenlemeler, aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini aşırı bir şekilde bozmuştur. Diğer kurum ve kuruluşlarda da mağduriyete, karmaşaya ve iş barışının, kurum içi dengenin bozulmasına neden olmakla beraber, hem statü kaybı hem mali kayıplar düşünüldüğünde en fazla mağduriyet maalesef Maliye Bakanlığında yaşanmaktadır.
Bu kanun hükmünde kararnameler ile Maliye Bakanlığının kurumsal kimliği dejenere olmaktadır. Kurumsal hafızası ve geçmişi yok edilmektedir ve teşkilat yapısı çok kötü bir şekilde bozulmaktadır. Gelenekleri altüst olmaktadır. Çalışma barışı ve huzuru bozulmaktadır. ?Hukuk, adalet ve eşitlik? ilkeleri hiçe sayılarak kazanılmış haklar yok edilmektedir. Yani bir Osmanlı aydınının deyişiyle, bu kadar cehalet maarif ile bile mümkün değildir. Lütfen Maliye Bakanlığı personelinin feryatlarına kulak veriniz ve bu yanlış düzenlemelerden lütfen vazgeçiniz. Bir şeyi yaparken bazı şeyleri yıkmak zorunda olmamamız gerekir.
2005 yılında zamanın Maliye Bakanı Sayın Unakıtan?a yeniden yapılanma çalışmalarıyla ilgili Maliye Bakanlığını bekleyen bir tehlikeyi öngörü hâlinde bulunurken ?Eğer dikkat edilmez ve özen gösterilmezse Maliyeyi yarın, Allah korusun, meteoroloji kurumu durumuna getiririz.? demiştim ve maalesef bu öngörü hâlen devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar, 659 ve 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile mağdur edilen muhasebat kontrolörleri, millî emlak kontrolörleri, muhasebe denetmenleri, millî emlak denetmenleri, muhasebe uzmanları ve gelir uzmanları yanıtlarını bulamadıkları sorulara ve feryatlarına Sayın Maliye Bakanının cevap vermesini istiyorlar ve hakkaniyetin sağlanmasını bekliyorlar. Yani Maliye Maliye olalı böyle zulüm görmedi, böyle haksızlık yapılmadı. Teşkilat kanunlarında ve yönetmeliklerinde ve yargı kararlarında tartışmasız ve tereddütsüz bir şekilde statüleri, görev ve yetkileri bakımından merkezî denetim elemanları olan muhasebat kontrolörleri ve millî emlak kontrolörleri maliye uzmanı kadrosuna, taşra denetim elemanları olan muhasebe denetmenleri ve millî emlak denetmenleri ise idari görev yapan defterdarlık uzmanı kadrolarına atanarak tasfiye edilmişler ve büyük bir hak kaybına uğramışlardır. Başka hiçbir bakanlıkta denetim elemanlarıyla uzmanların birleştirilmesi gibi bir uygulamaya gidilmemiştir. Bu denetim elemanlarının uzman yapılmasının amacı, hukuki dayanağı ve mantığı nedir? Denetim birimlerinin uzman birimlerle birleştirilmesinin kaos ve huzursuzluktan başka ne gibi bir sonuç getirmesini bekliyorsunuz? Taşrada vergi, muhasebe ve millî emlak denetmenleri arasında hiçbir fark bulunmazken, vergi denetmenleri, hesap uzmanları, maliye müfettişleri ve gelirler kontrolörleri ile Bakana bağlı vergi müfettişi unvanında birleştirilmiş ve özlük haklarında önemli artışlar sağlanmıştır. Fakat muhasebe ve millî emlak kontrolörleri ve denetmenlerinin özlük haklarının iyileştirilmesi bir yana, tenzilirütbeye uğratılarak uzman kadrosuna alınmaları hangi adalet ilkesiyle bağdaştırılabilir? Muhasebe ve millî emlak denetmenliğinin vergi denetmenliğiyle eş değer kadro olduğu Bakanlıkça da kabul edilmiş, geçmişte muhasebe denetmen yardımcılığından vergi denetmen yardımcılığına geçmek isteyen meslektaşlarına eşdeğer kadro gerekçesiyle muvafakat verilmemiştir. Vergi incelemesiyle görevli birimlerin aynı çatı altında toplanması tercih edilirken, kaldı ki bu yapılanmada dahi eleştireceğimiz pek çok husus bulunmasına rağmen, maalesef, hem zamanımızın yetersiz olması hem çok daha kötü bir düzenlemenin yapılması nedeniyle buna sadece temas ederek geçiyorum. Bunlar, vergi incelemesiyle görevli birimlerin bir çatı altında toplanması tercih edilirken muhasebe ve millî emlak denetmenleri ve kontrolörleri açısından neden benzer bir yaklaşım sergilenmedi? Muhasebe ve millî emlak denetmenleri ile kontrolörlerin ortak bir unvanla aynı çatı altında toplanmasını engelleyen yaklaşım tarzından umulan kamu yararı nedir? Vergi müfettişlerine muhasebe ve millî emlak konularında da denetim ve teftiş yetkisi verilirken, bu alanlarda hâlihazırda yetişmiş toplam 800 denetim elemanının tasfiye edilmesini nasıl izah ediyorsunuz? Eğer bu alanlarda denetime ihtiyaç yoksa, niçin altı ay öncesine kadar denetmen yardımcısı ve kontrolör alımına devam edilmiştir? Merkez uzmanlarına denetim, teftiş, inceleme ve soruşturma yetkileri verilirken muhasebe ve millî emlak denetmenlerinin denetim ve inceleme görevleri idarenin takdirine bırakılmakta, soruşturma yetkileri kaldırılmakta ve daha evvel denetledikleri ve hakkında zimmet çıkardıkları, ceza öngördükleri amirlere ve idareye bağlı çalışmaları hâlinde bir çalışma huzuru ve barışı beklemek mümkün değildir diye düşünüyorum.
Taşra elemanlarının özlük haklarında bütçeye yük getirir diye iyileştirme yapılmadığı söyleniyor. Merkez uzmanlarının özlük haklarında yapılan iyileştirmeler bütçeye yük getirmiyor mu? Maliye Bakanlığı sadece merkez personelinden mi ibarettir? İdare sadece merkez teşkilatından mı oluşmaktadır? Muhasebe denetmenlerine bu kanun hükmünde kararnamelerle yapılan haksızlığa dayanamayıp kalp krizi geçirerek vefat eden Antalya muhasebe denetmeni Namık Baran?la acaba hiç ilgilendiniz mi? Yıllarca vermiş oldukları emekleri hiçe sayan ve onurlarını kıran, herkese ?Bu kadar da olmaz.? dedirten bu haksızlığın mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir.
Bu elemanlar randevu istediler, randevu vermediniz. ?Proje üretin.? dediniz, proje ürettiler, sanki kendileri çok proje üretirlermiş gibi. Bu insanlara hiç değer vermediniz. Sayın Başbakanın vergi denetmenlerine yapılan iyileştirmeye benzer bir düzenleme yapılmasına yönelik açık talimatına rağmen, bu düzenlemeleri yapmadınız.
Bu denetim elemanlarının bazıları şu anda Danıştay, Sayıştay ve üst kurullarda üyelik, Bakanlığınızda genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı ve daire başkanlığı görevlerini yürütmektedirler. Ayrıca, bu mesleklerin birçok mensubu diğer bakanlıklarda ve bankalarda müfettiş, kontrolör, denetmen, uzman gibi unvanlarda çalışırken daha nitelikli bir meslek olduğundan sınavla bu denetim birimlerine katılmışlardır. Uzmanlarla yapılacak bir birleşme bu açıdan da ayrı bir mağduriyete neden olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? Sayın Başkan, hoşgörünüze sığınarak, bütçe görüşmelerini yaptığımız bu son günde biraz daha müsamahanızı istirham ediyorum.
659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin 17?nci maddesiyle yapılan düzenleme 6223 sayılı Yetki Kanunu?nun 2?nci maddesindeki ?Teşkilatların hizmetlerin özelliğinden kaynaklanan zorunlu farklılıklar saklı kalmak kaydıyla, hiyerarşik bağlılık ve unvan standardizasyonu sağlanacak şekilde düzenlenmesi? hükmüne aykırıdır. Yapılacak düzenlemelerde hizmetin özelliğinden kaynaklanan zorunlu farklılıklara dokunulmaması gerektiği hâlde, denetim mesleklerinin uzmanlıklarla birleştirilmesini, teşkilatların hizmetlerin özelliğinden kaynaklanan zorunlu farklılıklar saklı kalmak kaydıyla ?hiyerarşik bağlılık ve unvan standardizasyonunu sağlayacak şekilde düzenlenmesi? hükmüyle bağdaştırmak mümkün değildir. Nitekim, aynı yetki kanunu çerçevesinde daha önce çıkartılan 646 sayılı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının kurulmasıyla vergi müfettişliği kadrosu ihdas edilerek maliye müfettişi, hesap uzmanı, gelirler kontrolörü ve vergi denetmeni kadrosunda bulananlar vergi müfettişi kadrolarına atanmışlardır. Bu konudaki eleştirilerimizi de mahfuz tutarak ifade ediyorum. Yetki Kanunu?na göre çıkartılan bütün kanun hükmünde kararnamelerde diğer idarelerin denetim görevlileri kendi aralarında birleştirilmiş, denetim hizmeti dışında bir hizmete bağlanmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN ? Sayın Akçay, lütfen tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? Tamamlayacağım efendim, teşekkür ederim.
Yine Anayasa Mahkemesinin 5 Şubat 1992 tarihli bir kararında, Anayasa?da Bakanlar Kuruluna ancak yetki yasasında belirtilen sınırlar içerisinde kanun hükmünde kararname çıkartma yetkisi verilmiştir. Yetki yasası olmazsa kanun hükmünde kararname olamaz. Bu yetkinin dışına çıkılması kanun hükmünde kararnameyi Anayasa?ya aykırı duruma getirir. Böylece, ?Kanun hükmünde kararnamenin yetki yasasına aykırı olması Anayasa?ya aykırı olmasıyla özdeştir.? hükmünü tesis etmiştir. Buna göre, bu düzenleme 6223 sayılı Yetki Kanunu?na aykırı olmakla, ayrıca Anayasa?nın 91?inci maddesine de aykırıdır.
Yine, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin 17?nci maddesiyle yapılan düzenlemeyle ?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN ? Lütfen?
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? ? ilgililer bakımından görevin niteliğini büsbütün değişikliğe uğratacak bir düzenleme yapılmıştır. Nitekim, 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin kaldırılan 43?üncü maddesini hatırlatıyorum. Denetmen ve kontrolörlerin asli görevlerinin denetim olduğu kanunda belirlenmiş iken, bu asli görev kaldırılmış, yerini idarece belirlenecek görevlere bırakmıştır. Kanun hükmünde kararname ilgililerin yeni görevleri hakkında idareyi bağlayıcı herhangi bir hüküm içermemektedir. Oysa Anayasa?nın 70?inci maddesinde ?Her Türk kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez.? denilmek suretiyle kamu hizmetlerine girmenin zorunlu bir görev değil, iradeye dayalı olarak kullanılabilecek bir hak olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle, iradeye dayalı olarak kabul edilen bir görevin niteliğini büsbütün değiştirebilecek bir düzenleme Anayasa?nın 70?inci maddesine de aykırıdır. Yine Anayasa?nın 70?nci maddesiyle düzenlenen kamu hizmetlerine girme bir haktır. Girilen kamu hizmetinin niteliğinin büsbütün değiştirilmesi mümkün değildir. Bir teşkilatın görev alanında meydana gelen değişiklikler buna gerekçe olamaz. Bu durumda kişiye görevinin niteliğine uygun bir kadronun önerilmesi şarttır. Evvelce kabul edilen görevin niteliğinin büsbütün değişecek olması hâlinde kişinin iradesinin de yenilenmesi şarttır. Kişi bir teşkilatın vereceği herhangi bir görevi yapmak iradesiyle görev almamıştır. Yapmakta olduğu görevin bir başka teşkilatın görev alanında kalması hâlinde o kişinin de orada görev yapma hakkı tanınmalıdır. Aksi bir düzenleme ve uygulama Anayasa?nın kamu hizmetlerine girme hakkını düzenleyen maddesine aykırı olacaktır. Devletin herhangi bir idaresinde bir kez bir memuriyeti kabul ettikten sonra o kişinin idarenin herhangi bir alanında görevlendirilebileceğini düşünmek hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Kamu hizmetine girmek zorunlu bir görev değil, iradeye dayalı olarak kullanılabilecek bir haktır. Bu nedenle, iradeye dayalı olarak kabul edilen bir görevin niteliğini büsbütün değiştirecek bir düzenleme hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN ? Sayın Akçay, süreyi bayağı aştık. Toparlarsanız, lütfen?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) ? Sayın Başkan, onun teşkilatı. Biraz yani?
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? Çok özür diliyorum. Ayrıca bu komisyon çalışmalarında bu süreye bugüne kadar en fazla riayet etmeye çalışan bir arkadaşınızım.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN ? Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? Anayasa?nın ?Hiç kimse zorla çalıştırılamaz, angarya yasaktır.? diyen 18?inci maddesinde de? Adeta bir zorla çalıştırma söz konusudur.
Değerli arkadaşlar, son bir örnekle konuşmamı tamamlamak istiyorum, önemli gördüğüm için. Yani haksızlığın ve adaletsizliğin artık Maliye Bakanlığında kronikleşmeye başladığını gösteren tipik bir örnekle sözlerimi tamamlayacağım.
2003 ve 2004 yıllarında, devlet gelir uzman yardımcılığı, gelir uzman yardımcılığı ve vergi denetmen yardımcılığı yazılı ve sözlü ortak özel yarışma sınavları yapıldı. Bu üç kadronun sınavı yazılı ve sözlü ortak yapıldı. 2005 yılında da devlet gelir uzman yardımcılığı, gelir uzman yardımcılığı yazılı ve sözlü ortak özel yarışma sınavlarında mesleğe giriş sınavı tutanaklarında, kadrolar arasında belirleme yapılırken herhangi bir başarı kriterinin aranmadığını, sınav öncesi adaylardan alınan kadrolar arasındaki tercihlerin anket niteliğinde değerlendirildiği ve özlük dosyalarında bulundurulmadığı, Bilgi Edinme Yasası kapsamında dilekçe vererek yazılı ve sözlü notlarını öğrenen bir gelir uzmanının açmış olduğu davaya bakan mahkemenin ara kararına cevap veren Gelir İdaresi Başkanlığının resmî cevabından anlaşılmaktadır.
Lütfen dikkat buyurunuz. 89 yazılı notu, 77 sözlü notu alıp ortalaması 83 alan aday taşra kadrosu olan gelir uzman yardımcısı olarak atanırken, 73 yazılı ve 91 sözlü notu alıp ortalaması 82 olan aday devlet gelir uzman yardımcısı olarak merkez kadroya atanmıştır. Bir karşılaştırma da vergi denetmenleriyle yapacak olursak, aynı sınavda yazılısı 85, sözlüsü 70 olup ortalaması 77,5 olan aday gelir uzmanı olarak atanırken, yazılısı 71,25, sözlüsü 80 olan, ortalaması 75,63 olan adayın vergi denetmen yardımcısı olarak atandığı tutanaklarda mevcut bir gerçektir.
Değerli arkadaşlar, bu gerçekleri yok sayabilir miyiz, görmezden gelebilir miyiz? Bunlar mutlaka yeniden Sayın Maliye Bakanının inisiyatifiyle?
Değerli milletvekili arkadaşımız biraz daha sabretse, mutlaka Sayın Maliye Bakanımız dikkate alacaktır.
Yeniden bir değerlendirme yapmakta, bu feryatlara kulak vermekte çok büyük fayda var.
Bu düşüncelerle görüşlerime, sözlerime burada son veriyorum.
Anlayışınıza çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN ? Teşekkür ediyorum Sayın Akçay
BAKANIN CEVABI
BAŞKAN ? Sayın Bakanım, buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) ? Sonuç itibarıyla uygulamada tabii ki yani hakikaten son birkaç yıldır bu konuda bir aksaklık vardı, bir sıkıntı vardı ve bu sadece bizim Maliye Bakanlığımızı ilgilendiren bir husus değil, birden çok bakanlığı ilgilendiren bir husus. Uygulamayla aşağı yukarı aynı noktaya getirdik. Tabii ki son olarak şunu söyleyeyim: Dolaylı vergiler konusu çok tartışılıyor, bu konu çok tartışılmaya devam edecek. Biz Gelir Vergisi Kanunu?nu tabii ki yeniden yazacağız, Vergi Usul Kanunu?na da aynı şekilde. Buraya geldiğimizde, hatta gelmeden önce, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleriyle oturmak istiyoruz ve hakikaten yani çok köklü, çok önemli bir reformu önümüzdeki yıl beraber yapmak istiyoruz yani birinci konu bu. İkinci konu, tabii ki birçok rakam söyleniyor, ben arkadaşların söylediği rakamların yanlışlığını ifade etmek istemiyorum, sadece şunu söylemek istiyorum: Uluslararası standartlarda tabii ki dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerine oranında genelde sosyal güvenlik primleri dâhil ediliyor, genelde bu böyledir. Bunu dâhil ettiğimizde 2002 yılında, bu tamamen OECD hesaplaması, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerine, sosyal güvenlik primi dâhil oranı yüzde 47,11?di, bugün yüzde 45,49?dur yani 2011 yılını söylüyorum. KDV yükü, efektif olarak yüzde 16?ydı, birçok KDV?de indirime gittik, şu an 2010 yılı sonu itibarıyla yüzde 14,67. Şunu anlatmaya çalışıyorum: Doğrudur yani ben prensip olarak kabul ediyorum, dolaylı vergiler adaletsizdir ve yüksektir. Bakın altını çiziyorum ama gerçekten de bu dönemde iddia edildiği gibi çok artmamıştır, sadece böyle bir algı güçlüdür. Bu algı tabii ki kısmen ancak bu yapacağımız reformlarla, köklü değişikliklerle hem algıyı hem gerçekliği düzeltebiliriz. Ben o konuda sizlerle birlikte çalışmaya hazırım.
Son olarak kanun hükmündeki kararnamelerde yaptıklarımız eleştirildi. Eleştiriler esas itibarıyla tabii ki Maliye Bakanlığında yapılan düzenlemelerin gerçekten Maliye Bakanlığında yani süreçleri iyileştiren, performansı, kamuya hizmet kalitesini artırıp artırmadığı sorgulandı. Şimdi şunu bir kere vurgulamak istiyorum, hiçbir unvanın mevcut yetkilerinde ve özlük haklarında azalma yapılmadı. Bakın, yetkilerini azaltmadık. Dolayısıyla, hiçbir şekilde, efendim, denetimi tasfiye, denetimden kaçma, böyle bir şey yok. Hatta, belirli unvanlarda görev ve yetki genişlemesi dahi yapılmıştır. Maliye Bakanlığında yeni kariyer meslek modeli ile yapılan bu değişiklikler, diğer bakanlıkların çoğuna paralel hâle getirildi. Bir tek tabii ki Millî Emlak, Muhasebat kontrolörleriyle ilgili tabii bu konu çok tartışıldı. Bu nereden kaynaklandı, niye böyle bir ihtiyaç duyduk? Şimdi, uygulamada ilgili birimlerimiz gerçekten bu türden bir uzmanlaşma, bu türden bir meslek kariyer süreçlerinin faydalı olabileceği kanısını bize ilettiler ve o çerçevede yapılan bir çalışmadır. Hiçbir şekilde, bu arkadaşlarımızın denetim yetkileri veya diğer özlük haklarına ilişkin veya onların tasfiyelerine ilişkin bir çaba içerisinde olmadık, bundan sonra da olmayacağız.
En son, özelleştirmede neden bu sene biraz başarısız olduk, neden ikinci üçüncülere gitmek zorunda kaldık?
PLAN BÜTÇE KOMİSYONUNDA BALIKESİR MİLLETVEKİLİ ERKAN AKÇAY'IN SORDUĞU SORUYA MALİYE BAKANININ VERDİĞİ CAVAP.
mALİYE BAKANININ BAKANLIĞINDAN BİHABER OLDUĞUNU GÖSTEREN İBRETLİK BİR VESİKA OLARAK TARİHE NOT DÜŞÜLDÜ.
ERKAN AKÇAY (Manisa) ? Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Komisyon üyesi milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, Maliye Bakanlığının ve bürokrasimizin değerli mensupları, kıymetli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, en aktüel tartışma konusu bu son çıkan kanun hükmünde kararnameler. Bu kanun hükmünde kararnameler son günlerde rafine edilmemiş petrole benzetilmeye başlandı. Yani bu kanun hükmünde kararnameler Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmediği için, petrolü kuyudan çıkardığınız gibi araçların deposuna koyuyorsunuz ve bu araçların, yakıtı rafine edilmeden, yürümeyeceği de aşikâr. Dolayısıyla bu kanun hükmünde kararnamelerin pek çoğundan önünde sonunda vazgeçilecek ve vazgeçilmek zorunda kalınacak ve yeni düzenlemeler ihtiyacı doğacak.
Muhterem arkadaşlar, 646, 659 ve 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerle getirilen bu düzenlemelerde görünen statü değişikliği ve mali haklar arasındaki dengenin bozulması yanında birçok çelişki de bulunmaktadır. Güya ?eşit işe eşit ücret? diyerek çıkartılan 666 sayılı Kararname?yle kamu personelinin ek ödemelerinin daha basite indirgenerek karmaşıklığı gidermek ve aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak maksadına matuf olmakla birlikte getirilen yeni düzenlemeler, aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini aşırı bir şekilde bozmuştur. Diğer kurum ve kuruluşlarda da mağduriyete, karmaşaya ve iş barışının, kurum içi dengenin bozulmasına neden olmakla beraber, hem statü kaybı hem mali kayıplar düşünüldüğünde en fazla mağduriyet maalesef Maliye Bakanlığında yaşanmaktadır.
Bu kanun hükmünde kararnameler ile Maliye Bakanlığının kurumsal kimliği dejenere olmaktadır. Kurumsal hafızası ve geçmişi yok edilmektedir ve teşkilat yapısı çok kötü bir şekilde bozulmaktadır. Gelenekleri altüst olmaktadır. Çalışma barışı ve huzuru bozulmaktadır. ?Hukuk, adalet ve eşitlik? ilkeleri hiçe sayılarak kazanılmış haklar yok edilmektedir. Yani bir Osmanlı aydınının deyişiyle, bu kadar cehalet maarif ile bile mümkün değildir. Lütfen Maliye Bakanlığı personelinin feryatlarına kulak veriniz ve bu yanlış düzenlemelerden lütfen vazgeçiniz. Bir şeyi yaparken bazı şeyleri yıkmak zorunda olmamamız gerekir.
2005 yılında zamanın Maliye Bakanı Sayın Unakıtan?a yeniden yapılanma çalışmalarıyla ilgili Maliye Bakanlığını bekleyen bir tehlikeyi öngörü hâlinde bulunurken ?Eğer dikkat edilmez ve özen gösterilmezse Maliyeyi yarın, Allah korusun, meteoroloji kurumu durumuna getiririz.? demiştim ve maalesef bu öngörü hâlen devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar, 659 ve 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile mağdur edilen muhasebat kontrolörleri, millî emlak kontrolörleri, muhasebe denetmenleri, millî emlak denetmenleri, muhasebe uzmanları ve gelir uzmanları yanıtlarını bulamadıkları sorulara ve feryatlarına Sayın Maliye Bakanının cevap vermesini istiyorlar ve hakkaniyetin sağlanmasını bekliyorlar. Yani Maliye Maliye olalı böyle zulüm görmedi, böyle haksızlık yapılmadı. Teşkilat kanunlarında ve yönetmeliklerinde ve yargı kararlarında tartışmasız ve tereddütsüz bir şekilde statüleri, görev ve yetkileri bakımından merkezî denetim elemanları olan muhasebat kontrolörleri ve millî emlak kontrolörleri maliye uzmanı kadrosuna, taşra denetim elemanları olan muhasebe denetmenleri ve millî emlak denetmenleri ise idari görev yapan defterdarlık uzmanı kadrolarına atanarak tasfiye edilmişler ve büyük bir hak kaybına uğramışlardır. Başka hiçbir bakanlıkta denetim elemanlarıyla uzmanların birleştirilmesi gibi bir uygulamaya gidilmemiştir. Bu denetim elemanlarının uzman yapılmasının amacı, hukuki dayanağı ve mantığı nedir? Denetim birimlerinin uzman birimlerle birleştirilmesinin kaos ve huzursuzluktan başka ne gibi bir sonuç getirmesini bekliyorsunuz? Taşrada vergi, muhasebe ve millî emlak denetmenleri arasında hiçbir fark bulunmazken, vergi denetmenleri, hesap uzmanları, maliye müfettişleri ve gelirler kontrolörleri ile Bakana bağlı vergi müfettişi unvanında birleştirilmiş ve özlük haklarında önemli artışlar sağlanmıştır. Fakat muhasebe ve millî emlak kontrolörleri ve denetmenlerinin özlük haklarının iyileştirilmesi bir yana, tenzilirütbeye uğratılarak uzman kadrosuna alınmaları hangi adalet ilkesiyle bağdaştırılabilir? Muhasebe ve millî emlak denetmenliğinin vergi denetmenliğiyle eş değer kadro olduğu Bakanlıkça da kabul edilmiş, geçmişte muhasebe denetmen yardımcılığından vergi denetmen yardımcılığına geçmek isteyen meslektaşlarına eşdeğer kadro gerekçesiyle muvafakat verilmemiştir. Vergi incelemesiyle görevli birimlerin aynı çatı altında toplanması tercih edilirken, kaldı ki bu yapılanmada dahi eleştireceğimiz pek çok husus bulunmasına rağmen, maalesef, hem zamanımızın yetersiz olması hem çok daha kötü bir düzenlemenin yapılması nedeniyle buna sadece temas ederek geçiyorum. Bunlar, vergi incelemesiyle görevli birimlerin bir çatı altında toplanması tercih edilirken muhasebe ve millî emlak denetmenleri ve kontrolörleri açısından neden benzer bir yaklaşım sergilenmedi? Muhasebe ve millî emlak denetmenleri ile kontrolörlerin ortak bir unvanla aynı çatı altında toplanmasını engelleyen yaklaşım tarzından umulan kamu yararı nedir? Vergi müfettişlerine muhasebe ve millî emlak konularında da denetim ve teftiş yetkisi verilirken, bu alanlarda hâlihazırda yetişmiş toplam 800 denetim elemanının tasfiye edilmesini nasıl izah ediyorsunuz? Eğer bu alanlarda denetime ihtiyaç yoksa, niçin altı ay öncesine kadar denetmen yardımcısı ve kontrolör alımına devam edilmiştir? Merkez uzmanlarına denetim, teftiş, inceleme ve soruşturma yetkileri verilirken muhasebe ve millî emlak denetmenlerinin denetim ve inceleme görevleri idarenin takdirine bırakılmakta, soruşturma yetkileri kaldırılmakta ve daha evvel denetledikleri ve hakkında zimmet çıkardıkları, ceza öngördükleri amirlere ve idareye bağlı çalışmaları hâlinde bir çalışma huzuru ve barışı beklemek mümkün değildir diye düşünüyorum.
Taşra elemanlarının özlük haklarında bütçeye yük getirir diye iyileştirme yapılmadığı söyleniyor. Merkez uzmanlarının özlük haklarında yapılan iyileştirmeler bütçeye yük getirmiyor mu? Maliye Bakanlığı sadece merkez personelinden mi ibarettir? İdare sadece merkez teşkilatından mı oluşmaktadır? Muhasebe denetmenlerine bu kanun hükmünde kararnamelerle yapılan haksızlığa dayanamayıp kalp krizi geçirerek vefat eden Antalya muhasebe denetmeni Namık Baran?la acaba hiç ilgilendiniz mi? Yıllarca vermiş oldukları emekleri hiçe sayan ve onurlarını kıran, herkese ?Bu kadar da olmaz.? dedirten bu haksızlığın mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir.
Bu elemanlar randevu istediler, randevu vermediniz. ?Proje üretin.? dediniz, proje ürettiler, sanki kendileri çok proje üretirlermiş gibi. Bu insanlara hiç değer vermediniz. Sayın Başbakanın vergi denetmenlerine yapılan iyileştirmeye benzer bir düzenleme yapılmasına yönelik açık talimatına rağmen, bu düzenlemeleri yapmadınız.
Bu denetim elemanlarının bazıları şu anda Danıştay, Sayıştay ve üst kurullarda üyelik, Bakanlığınızda genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı ve daire başkanlığı görevlerini yürütmektedirler. Ayrıca, bu mesleklerin birçok mensubu diğer bakanlıklarda ve bankalarda müfettiş, kontrolör, denetmen, uzman gibi unvanlarda çalışırken daha nitelikli bir meslek olduğundan sınavla bu denetim birimlerine katılmışlardır. Uzmanlarla yapılacak bir birleşme bu açıdan da ayrı bir mağduriyete neden olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? Sayın Başkan, hoşgörünüze sığınarak, bütçe görüşmelerini yaptığımız bu son günde biraz daha müsamahanızı istirham ediyorum.
659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin 17?nci maddesiyle yapılan düzenleme 6223 sayılı Yetki Kanunu?nun 2?nci maddesindeki ?Teşkilatların hizmetlerin özelliğinden kaynaklanan zorunlu farklılıklar saklı kalmak kaydıyla, hiyerarşik bağlılık ve unvan standardizasyonu sağlanacak şekilde düzenlenmesi? hükmüne aykırıdır. Yapılacak düzenlemelerde hizmetin özelliğinden kaynaklanan zorunlu farklılıklara dokunulmaması gerektiği hâlde, denetim mesleklerinin uzmanlıklarla birleştirilmesini, teşkilatların hizmetlerin özelliğinden kaynaklanan zorunlu farklılıklar saklı kalmak kaydıyla ?hiyerarşik bağlılık ve unvan standardizasyonunu sağlayacak şekilde düzenlenmesi? hükmüyle bağdaştırmak mümkün değildir. Nitekim, aynı yetki kanunu çerçevesinde daha önce çıkartılan 646 sayılı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının kurulmasıyla vergi müfettişliği kadrosu ihdas edilerek maliye müfettişi, hesap uzmanı, gelirler kontrolörü ve vergi denetmeni kadrosunda bulananlar vergi müfettişi kadrolarına atanmışlardır. Bu konudaki eleştirilerimizi de mahfuz tutarak ifade ediyorum. Yetki Kanunu?na göre çıkartılan bütün kanun hükmünde kararnamelerde diğer idarelerin denetim görevlileri kendi aralarında birleştirilmiş, denetim hizmeti dışında bir hizmete bağlanmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN ? Sayın Akçay, lütfen tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? Tamamlayacağım efendim, teşekkür ederim.
Yine Anayasa Mahkemesinin 5 Şubat 1992 tarihli bir kararında, Anayasa?da Bakanlar Kuruluna ancak yetki yasasında belirtilen sınırlar içerisinde kanun hükmünde kararname çıkartma yetkisi verilmiştir. Yetki yasası olmazsa kanun hükmünde kararname olamaz. Bu yetkinin dışına çıkılması kanun hükmünde kararnameyi Anayasa?ya aykırı duruma getirir. Böylece, ?Kanun hükmünde kararnamenin yetki yasasına aykırı olması Anayasa?ya aykırı olmasıyla özdeştir.? hükmünü tesis etmiştir. Buna göre, bu düzenleme 6223 sayılı Yetki Kanunu?na aykırı olmakla, ayrıca Anayasa?nın 91?inci maddesine de aykırıdır.
Yine, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin 17?nci maddesiyle yapılan düzenlemeyle ?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN ? Lütfen?
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? ? ilgililer bakımından görevin niteliğini büsbütün değişikliğe uğratacak bir düzenleme yapılmıştır. Nitekim, 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin kaldırılan 43?üncü maddesini hatırlatıyorum. Denetmen ve kontrolörlerin asli görevlerinin denetim olduğu kanunda belirlenmiş iken, bu asli görev kaldırılmış, yerini idarece belirlenecek görevlere bırakmıştır. Kanun hükmünde kararname ilgililerin yeni görevleri hakkında idareyi bağlayıcı herhangi bir hüküm içermemektedir. Oysa Anayasa?nın 70?inci maddesinde ?Her Türk kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez.? denilmek suretiyle kamu hizmetlerine girmenin zorunlu bir görev değil, iradeye dayalı olarak kullanılabilecek bir hak olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle, iradeye dayalı olarak kabul edilen bir görevin niteliğini büsbütün değiştirebilecek bir düzenleme Anayasa?nın 70?inci maddesine de aykırıdır. Yine Anayasa?nın 70?nci maddesiyle düzenlenen kamu hizmetlerine girme bir haktır. Girilen kamu hizmetinin niteliğinin büsbütün değiştirilmesi mümkün değildir. Bir teşkilatın görev alanında meydana gelen değişiklikler buna gerekçe olamaz. Bu durumda kişiye görevinin niteliğine uygun bir kadronun önerilmesi şarttır. Evvelce kabul edilen görevin niteliğinin büsbütün değişecek olması hâlinde kişinin iradesinin de yenilenmesi şarttır. Kişi bir teşkilatın vereceği herhangi bir görevi yapmak iradesiyle görev almamıştır. Yapmakta olduğu görevin bir başka teşkilatın görev alanında kalması hâlinde o kişinin de orada görev yapma hakkı tanınmalıdır. Aksi bir düzenleme ve uygulama Anayasa?nın kamu hizmetlerine girme hakkını düzenleyen maddesine aykırı olacaktır. Devletin herhangi bir idaresinde bir kez bir memuriyeti kabul ettikten sonra o kişinin idarenin herhangi bir alanında görevlendirilebileceğini düşünmek hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Kamu hizmetine girmek zorunlu bir görev değil, iradeye dayalı olarak kullanılabilecek bir haktır. Bu nedenle, iradeye dayalı olarak kabul edilen bir görevin niteliğini büsbütün değiştirecek bir düzenleme hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN ? Sayın Akçay, süreyi bayağı aştık. Toparlarsanız, lütfen?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) ? Sayın Başkan, onun teşkilatı. Biraz yani?
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? Çok özür diliyorum. Ayrıca bu komisyon çalışmalarında bu süreye bugüne kadar en fazla riayet etmeye çalışan bir arkadaşınızım.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN ? Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) ? Anayasa?nın ?Hiç kimse zorla çalıştırılamaz, angarya yasaktır.? diyen 18?inci maddesinde de? Adeta bir zorla çalıştırma söz konusudur.
Değerli arkadaşlar, son bir örnekle konuşmamı tamamlamak istiyorum, önemli gördüğüm için. Yani haksızlığın ve adaletsizliğin artık Maliye Bakanlığında kronikleşmeye başladığını gösteren tipik bir örnekle sözlerimi tamamlayacağım.
2003 ve 2004 yıllarında, devlet gelir uzman yardımcılığı, gelir uzman yardımcılığı ve vergi denetmen yardımcılığı yazılı ve sözlü ortak özel yarışma sınavları yapıldı. Bu üç kadronun sınavı yazılı ve sözlü ortak yapıldı. 2005 yılında da devlet gelir uzman yardımcılığı, gelir uzman yardımcılığı yazılı ve sözlü ortak özel yarışma sınavlarında mesleğe giriş sınavı tutanaklarında, kadrolar arasında belirleme yapılırken herhangi bir başarı kriterinin aranmadığını, sınav öncesi adaylardan alınan kadrolar arasındaki tercihlerin anket niteliğinde değerlendirildiği ve özlük dosyalarında bulundurulmadığı, Bilgi Edinme Yasası kapsamında dilekçe vererek yazılı ve sözlü notlarını öğrenen bir gelir uzmanının açmış olduğu davaya bakan mahkemenin ara kararına cevap veren Gelir İdaresi Başkanlığının resmî cevabından anlaşılmaktadır.
Lütfen dikkat buyurunuz. 89 yazılı notu, 77 sözlü notu alıp ortalaması 83 alan aday taşra kadrosu olan gelir uzman yardımcısı olarak atanırken, 73 yazılı ve 91 sözlü notu alıp ortalaması 82 olan aday devlet gelir uzman yardımcısı olarak merkez kadroya atanmıştır. Bir karşılaştırma da vergi denetmenleriyle yapacak olursak, aynı sınavda yazılısı 85, sözlüsü 70 olup ortalaması 77,5 olan aday gelir uzmanı olarak atanırken, yazılısı 71,25, sözlüsü 80 olan, ortalaması 75,63 olan adayın vergi denetmen yardımcısı olarak atandığı tutanaklarda mevcut bir gerçektir.
Değerli arkadaşlar, bu gerçekleri yok sayabilir miyiz, görmezden gelebilir miyiz? Bunlar mutlaka yeniden Sayın Maliye Bakanının inisiyatifiyle?
Değerli milletvekili arkadaşımız biraz daha sabretse, mutlaka Sayın Maliye Bakanımız dikkate alacaktır.
Yeniden bir değerlendirme yapmakta, bu feryatlara kulak vermekte çok büyük fayda var.
Bu düşüncelerle görüşlerime, sözlerime burada son veriyorum.
Anlayışınıza çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN ? Teşekkür ediyorum Sayın Akçay
BAKANIN CEVABI
BAŞKAN ? Sayın Bakanım, buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) ? Sonuç itibarıyla uygulamada tabii ki yani hakikaten son birkaç yıldır bu konuda bir aksaklık vardı, bir sıkıntı vardı ve bu sadece bizim Maliye Bakanlığımızı ilgilendiren bir husus değil, birden çok bakanlığı ilgilendiren bir husus. Uygulamayla aşağı yukarı aynı noktaya getirdik. Tabii ki son olarak şunu söyleyeyim: Dolaylı vergiler konusu çok tartışılıyor, bu konu çok tartışılmaya devam edecek. Biz Gelir Vergisi Kanunu?nu tabii ki yeniden yazacağız, Vergi Usul Kanunu?na da aynı şekilde. Buraya geldiğimizde, hatta gelmeden önce, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleriyle oturmak istiyoruz ve hakikaten yani çok köklü, çok önemli bir reformu önümüzdeki yıl beraber yapmak istiyoruz yani birinci konu bu. İkinci konu, tabii ki birçok rakam söyleniyor, ben arkadaşların söylediği rakamların yanlışlığını ifade etmek istemiyorum, sadece şunu söylemek istiyorum: Uluslararası standartlarda tabii ki dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerine oranında genelde sosyal güvenlik primleri dâhil ediliyor, genelde bu böyledir. Bunu dâhil ettiğimizde 2002 yılında, bu tamamen OECD hesaplaması, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerine, sosyal güvenlik primi dâhil oranı yüzde 47,11?di, bugün yüzde 45,49?dur yani 2011 yılını söylüyorum. KDV yükü, efektif olarak yüzde 16?ydı, birçok KDV?de indirime gittik, şu an 2010 yılı sonu itibarıyla yüzde 14,67. Şunu anlatmaya çalışıyorum: Doğrudur yani ben prensip olarak kabul ediyorum, dolaylı vergiler adaletsizdir ve yüksektir. Bakın altını çiziyorum ama gerçekten de bu dönemde iddia edildiği gibi çok artmamıştır, sadece böyle bir algı güçlüdür. Bu algı tabii ki kısmen ancak bu yapacağımız reformlarla, köklü değişikliklerle hem algıyı hem gerçekliği düzeltebiliriz. Ben o konuda sizlerle birlikte çalışmaya hazırım.
Son olarak kanun hükmündeki kararnamelerde yaptıklarımız eleştirildi. Eleştiriler esas itibarıyla tabii ki Maliye Bakanlığında yapılan düzenlemelerin gerçekten Maliye Bakanlığında yani süreçleri iyileştiren, performansı, kamuya hizmet kalitesini artırıp artırmadığı sorgulandı. Şimdi şunu bir kere vurgulamak istiyorum, hiçbir unvanın mevcut yetkilerinde ve özlük haklarında azalma yapılmadı. Bakın, yetkilerini azaltmadık. Dolayısıyla, hiçbir şekilde, efendim, denetimi tasfiye, denetimden kaçma, böyle bir şey yok. Hatta, belirli unvanlarda görev ve yetki genişlemesi dahi yapılmıştır. Maliye Bakanlığında yeni kariyer meslek modeli ile yapılan bu değişiklikler, diğer bakanlıkların çoğuna paralel hâle getirildi. Bir tek tabii ki Millî Emlak, Muhasebat kontrolörleriyle ilgili tabii bu konu çok tartışıldı. Bu nereden kaynaklandı, niye böyle bir ihtiyaç duyduk? Şimdi, uygulamada ilgili birimlerimiz gerçekten bu türden bir uzmanlaşma, bu türden bir meslek kariyer süreçlerinin faydalı olabileceği kanısını bize ilettiler ve o çerçevede yapılan bir çalışmadır. Hiçbir şekilde, bu arkadaşlarımızın denetim yetkileri veya diğer özlük haklarına ilişkin veya onların tasfiyelerine ilişkin bir çaba içerisinde olmadık, bundan sonra da olmayacağız.
En son, özelleştirmede neden bu sene biraz başarısız olduk, neden ikinci üçüncülere gitmek zorunda kaldık?