1995'te ne demişti Sayın Dinçer:
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu sırada ortaya atılan Cumhuriyet ilkesinin zayıfladığını ve işlevini kaybettiğini görüyoruz. Halk için ve halk adına yönetim diye tabir edilen Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür. Türkiye?de Cumhuriyet ilkesinin, yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerinin İslam ile bütünleşmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. Böylece Türkiye Cumhuriyeti?nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerine; daha çok katılımcı, daha ademi merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi sorumluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum."
Bu düşüncesini hâlâ da koruduğunu düşündüğüm Dinçer'in eğitime yaklaşımının ve beklentilerinin ne olması gerektiğini siz de anlarsınız. Bu düşüncenin üstüne Sayın Bakan'ın işletme-iktisat üzerine uzmanlığını, katı mizacını, az gülen yüzünü, eğitim ve öğretmenlikle ilgili konulara yabancılığını da eklersek... il içi-il dışı yer değiştirmeler, özür durumları, özlük hakları, vs. konularda öğretmen camiasının yüzünün gülmesi uzunca süre mümkün olmayacaktır. Çünkü Dinçer eğitime bir ideoloji mühendisliği ve işletme alanı olarak bakmaktadır. Öğretmenler de bu sistemin basit girdileridir.
Özetle:
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" diyen Şeyh Edebalı'nın nasihati hepimize olsun. Ömer Dinçer'e de payesi: "Öğretmeninizi mutlu ve huzurlu kılın ki okullarınızdan çıkan öğrenciler de mutlu, huzurlu, kazanımlı, erdemli bireyler olsun."
Abbas YÜKSEK
mebpersonel.com
1995'te ne demişti Sayın Dinçer:
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu sırada ortaya atılan Cumhuriyet ilkesinin zayıfladığını ve işlevini kaybettiğini görüyoruz. Halk için ve halk adına yönetim diye tabir edilen Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür. Türkiye?de Cumhuriyet ilkesinin, yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerinin İslam ile bütünleşmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. Böylece Türkiye Cumhuriyeti?nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerine; daha çok katılımcı, daha ademi merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi sorumluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum."
Bu düşüncesini hâlâ da koruduğunu düşündüğüm Dinçer'in eğitime yaklaşımının ve beklentilerinin ne olması gerektiğini siz de anlarsınız. Bu düşüncenin üstüne Sayın Bakan'ın işletme-iktisat üzerine uzmanlığını, katı mizacını, az gülen yüzünü, eğitim ve öğretmenlikle ilgili konulara yabancılığını da eklersek... il içi-il dışı yer değiştirmeler, özür durumları, özlük hakları, vs. konularda öğretmen camiasının yüzünün gülmesi uzunca süre mümkün olmayacaktır. Çünkü Dinçer eğitime bir ideoloji mühendisliği ve işletme alanı olarak bakmaktadır. Öğretmenler de bu sistemin basit girdileridir.
Özetle:
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" diyen Şeyh Edebalı'nın nasihati hepimize olsun. Ömer Dinçer'e de payesi: "Öğretmeninizi mutlu ve huzurlu kılın ki okullarınızdan çıkan öğrenciler de mutlu, huzurlu, kazanımlı, erdemli bireyler olsun."
Abbas YÜKSEK
mebpersonel.com