Sırt üstü uzanmış yatıyorum. Gözlerim, tavanda bulunan bir kara delikten (öyle bir yer olmalı) zaman yolculuğuna çıkmış, düşüncelerimi takipte? Dışarlarda bir yerlerden cılız bir müzik sesi geliyor;
I am so high, I can hear heaven /Oh but heaven, no heaven don't hear me
Üşüdüğümü hissediyorum? Ruhum açıkta kalmış gibi? Yorgana sarılıyorum yeniden, ama ısıtmıyor vücudumu, dişlerim titriyor?( takırdıyor daha doğru bir kelime olurdu.)
Birden farkettim onu. Kollarıyla asıldığı ipe tutunarak, sat komandoları gibi sessiz ve de kendinden emin ilerlemekte? Yaptığı işte öyle usta, öyle cool ( kuğul diye bi sözcüğümüz var mı bizim la) ki, seyrediyorum inişini hayranlıkla. Newton?un eylemsizlik prensibi geliyor aklıma, gözlerim dışında tüm vücudumu bu kanuna teslim ediyorum. Taki bizim komando burnuma iniş yapana kadar?
Kıllı bir vücut, 8 bacak, 6 göz? Everes?te inmiş gibi mağrur yüzünü görünce- birini çağrıştırdı ya neyse- önemli bir görevde herhalde diye düşündüm. Bir aaayhh?! hay bin kunduz yiyesice! vaveylasından hemen önce? Kancalarını burnuma geçirip küçük bir ısırık (öpücük olarak hayal etmesi daha rahatlatıcı) alınca sevgili örümceğin pekte dost canlısı olmadığı anlaşılmış oldu tarafımca.
Parmaklarımın arasına alıp, doğruldum yataktan. Masamda duran su bardağının içerisine koyup ağzını kitapla kapattım. Seyrettim bi vakit bu benim gibi etobur olan yaratığı? Tuhaf? Tanıdık bir şeyler var duruşunda, gözlerinde? Hele o gözler..!? Çıkaramadım yine de?
Sokaktan gelen müziği yeniden duyuyorum? Aşinayım bir yerlerden bu sese? Mırıldanıyorum sözlerini içime üfleyerek;
And they're watching us (watching us) / Watching as we all fly away
Örümcekle göz göze geliyoruz yeniden? Birine benzetiyorum bu bakışı? Tanıyorum? Ağlıyorum?
İçi boşaltılmış bir homo-sapiensin dönüştüğü hiçlikte bir adam kavga ediyor ruhumla avaz avaza; ?Gözlerini her şeye açmak istiyorum artık! Düşüncesiz, sessiz ve ruhsuz kalamazsın! Yapılabilecek bir şeyler olmalı? diyor. ?Daha ne kadar ısırılacaksın. Uyan artık, uyanmalısın!?
Sırt üstü uzanmış yatıyorum. Gözlerim, tavanda bulunan bir kara delikten (öyle bir yer olmalı) zaman yolculuğuna çıkmış, düşüncelerimi takipte? Dışarlarda bir yerlerden cılız bir müzik sesi geliyor;
I am so high, I can hear heaven /Oh but heaven, no heaven don't hear me
Üşüdüğümü hissediyorum? Ruhum açıkta kalmış gibi? Yorgana sarılıyorum yeniden, ama ısıtmıyor vücudumu, dişlerim titriyor?( takırdıyor daha doğru bir kelime olurdu.)
Birden farkettim onu. Kollarıyla asıldığı ipe tutunarak, sat komandoları gibi sessiz ve de kendinden emin ilerlemekte? Yaptığı işte öyle usta, öyle cool ( kuğul diye bi sözcüğümüz var mı bizim la) ki, seyrediyorum inişini hayranlıkla. Newton?un eylemsizlik prensibi geliyor aklıma, gözlerim dışında tüm vücudumu bu kanuna teslim ediyorum. Taki bizim komando burnuma iniş yapana kadar?
Kıllı bir vücut, 8 bacak, 6 göz? Everes?te inmiş gibi mağrur yüzünü görünce- birini çağrıştırdı ya neyse- önemli bir görevde herhalde diye düşündüm. Bir aaayhh?! hay bin kunduz yiyesice! vaveylasından hemen önce? Kancalarını burnuma geçirip küçük bir ısırık (öpücük olarak hayal etmesi daha rahatlatıcı) alınca sevgili örümceğin pekte dost canlısı olmadığı anlaşılmış oldu tarafımca.
Parmaklarımın arasına alıp, doğruldum yataktan. Masamda duran su bardağının içerisine koyup ağzını kitapla kapattım. Seyrettim bi vakit bu benim gibi etobur olan yaratığı? Tuhaf? Tanıdık bir şeyler var duruşunda, gözlerinde? Hele o gözler..!? Çıkaramadım yine de?
Sokaktan gelen müziği yeniden duyuyorum? Aşinayım bir yerlerden bu sese? Mırıldanıyorum sözlerini içime üfleyerek;
And they're watching us (watching us) / Watching as we all fly away
Örümcekle göz göze geliyoruz yeniden? Birine benzetiyorum bu bakışı? Tanıyorum? Ağlıyorum?
İçi boşaltılmış bir homo-sapiensin dönüştüğü hiçlikte bir adam kavga ediyor ruhumla avaz avaza; ?Gözlerini her şeye açmak istiyorum artık! Düşüncesiz, sessiz ve ruhsuz kalamazsın! Yapılabilecek bir şeyler olmalı? diyor. ?Daha ne kadar ısırılacaksın. Uyan artık, uyanmalısın!?
Lanet
