Editörler : Lanet

28 Nisan 2012 18:45

Fanusun Dışı

Hepimiz kendi çevremizde yani kendi gördüklerimizle yaşıyoruz.

Bizim tanımadığımız ve bizi tanımayan Dünyada milyonlarca aslında milyarlarca insan var.

Birbirimizi bilmeden, birbirimizden haberi olmadan aynı dünyada yaşıyoruz.

Düşünsenize size tanımayan (örnek veriyorum) 2 milyar daha insanın olması?

Nasıl bir duygu...

Yani gördüklerimiz yaşadığımız çevre bizim için bir fanus onun dışına çıktık mı?

Evet, Küçük dünyanızdan ayrılın.

Şimdi fanusun dışına çık ve dışarıdan, yani uzaklardan kendine bak!

Fanusun dışından sen kimsin?

Senin iyi yanların ne? Kötü yanların ne?

Gerçekten sen olması gereken gibi mi yaşıyorsun yoksa daha az ve basit mi düşünüyorsun?

Sen Fanusun içindeki küçük dünyanın dışını görebilmiş misin?

Yoksa hala fanusda mısın?


tarihci0982
Yasaklı
28 Nisan 2012 22:57

yeni türkü - Çember

Ya dışındasındır çemberin

Ya da içinde yer alacaksın

Kendin içindeyken, kafan dışındaysa

Çaresi yok kardeşim

Her akşam böyle içip, kederlenip

Mutsuz olacaksın

Meyhane masalarında kahrolacaksın

Şiirlerle, şarkılarla kendini avutacaksın

Ya dışındasındır çemberin

Ya da içinde yer alacaksın

http://www.youtube.com/watch?v=q2SZNy0KwPE


tarihci09 82
Yasaklı
30 Nisan 2012 10:30

http://www.cafrande.org/?p=39129&utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=cinselligin-diyalektigi-kadinin-ozgurlugu-meselesi-shulamith-firestone

yukardaki linkde bulunan bir kitaptan alıntı çok uzun yazıyı okuyup anlarsanız fanusun yada çemberin dışına bir yolculuk yapmış olacaksınız. ancak benim bunda da karşı olduğum bazı noktalar var...

insanlık- ekonomi-devrim- kadın hakları - cinsellik - tarih vb. pekçok şeyden bahsediliyor bu yazıda...


müezzaa
Kapalı
30 Nisan 2012 13:25

gercekler bazen beni boğuyor..


tarihci0982
Yasaklı
30 Nisan 2012 15:49

din eksenli eğitim ve dünya:

Ortaçağda toplumun ancak yüzde 1'i okuryazardı.İyilikler ve doğrular,inanç biçiminde kitlelere aktarılırdı.Doğru olan da buydu. Dinler bu görevi yerine getirdiler. İnsanlığa yapacakları hizmeti yaptılar.Çağımızda ise,eğitimsiz bir toplum çağın gerisinde kalır, yaşayamaz.Böyle bir topluma doğruları,inanç biçiminde vererek,onları ikna etmek gayet zordur. Onlara doğruların,iyinin ve kötünün gerekçelerini,rasyonel bir söylemle anlatmak bir zaruret halini aldı.Bu sebepledir ki,eğitimli toplumlarda inanç,önemini yitirdi, okuryazarlığın ve eğitimin yetersiz olduğu yerlerde ise,etkinliğini sürdürüyor. (alıntı)


eşit mesafe
Kapalı
30 Nisan 2012 16:22

tarihçi,

ne diyorsun burada mı buldun beni:)

Konu ile alakalı yorum yaparsan sevinirim..

Konu da insanların biraz daha geniş açıdan düşünmesi ve içindeki toplumdan daha farklı olarak bazı şeyleri görmesi gerekliliğiortaya koymak içindir.

*

Bu konuya bir ömrnek vermek gerekirse herkesin beğendiği bir şeyin yani etrafımdaki herkesin beyaz rengi beğenmesi beyaz rengin sevileceği anlamını taşımaz,Bizim içinde bulunduğumuz beyaz rengin sevilmesi sadece bizim içinde bulunduğumuz topluma kişiye göredir.


tarihci0982
Yasaklı
30 Nisan 2012 20:22

işte ben tam da başlıktaki konuyla alakalı yorum ve paylaşımlarda bulundum :)

burda da sana denk geldik napalım :)


tarihci09 82
Yasaklı
04 Mayıs 2012 20:17

Uyan (Mor ve Ötesi)

http://www.youtube.com/watch?v=H3yzAl1oocA&feature=related


eşit mesafe
Kapalı
05 Mayıs 2012 19:12

konuyu şarkı da ekleyerek katledilmesine yardımcı olduğundan dolayı teşekkürler.

--

Aslında bu başlığın içinde yaşanılanlarda konuyu anlatıyor bunu görmek de size kalsın.


kültür55
Kapalı
05 Mayıs 2012 20:29

durum şöyleki fanusun içinden yani var olandan vazgeçmek zor birazcık...


tarihci8209
Yasaklı
06 Mayıs 2012 09:44

Bir Ateistin İç Dünyası...

http://www.youtube.com/watch?v=peszmG2zaDk&feature=youtu.be


eşit mesafe
Kapalı
07 Mayıs 2012 22:24

konu inanç yada inançsızlık değil elbette bu konunun içerisine de girebilir ama bu konu için ayrı bir bölüm var,orada bu konular konuşulabilir ben de şimdi gidip bir müslüman olarak; müslümanın iç dünyası diye yazı yazıp video mu paylaşayım?

bunun yerine burada görüşlerin fikirlerin kısaca genel anlamda düşüncelerimizin etrafımızdaki fanusla sınırlandığı dışarıya yani fanusun dışına çok zor çıktığımız gerçeği.

Bir yerde çatalla makarna yemek o bölgeye yerleşmişse diğer bir başka bölgeden gelene göre ters ve yanlış gelmiş olur,hatta çatalla yiyenlere göre o dışardan gelen çubukla yiyen kişi yanlış ve ters gelebilir.

Halbuki herkes aynı makarnanın peşinde onu yemenin derdinde...

aynı dünyada,)


eşit mesafe
Kapalı
09 Haziran 2012 02:54

Bazı insanlarda sanki dünyanın en güçlü, en akıllı,kralı,kraliçesi veya en güzel insanlarıymış gibi davranırlar,Bu durum onlar için olağan bir durumdur. Aynı zamanda kimliklerinin bazı kısımlarını saklamaktadırlar. Kimliklerinin dünyanın "en önemli" insanı olarak gördüklerinden bazı kimlik bölümlerini parçalarından ayırmışlar ve büyüklüğü abartılmış olan kısımları bir fanusla örter gibi korumaya almışlardır. Bu da yaşamlarında birçok problemin ortaya çıkmasına neden olur.

Fanusun dışına çıkmak istemezler.

Mezarlıklar kendilerini vazgeçilmez zanneden insanlar ile doludur, tabiatındaki huy gereği insan kendisini mükemmel görme eğilimindedir.


elif_gibi
Müsteşar Yardımcısı
16 Haziran 2012 19:03

çünkü fanus koruma sağlıyor bir bakıma

belki de guvence veriyordur

kıyının dibinden ayrılmayan gemiler gibi

oysa insan acılmalı geniş okyanuslara

tum gucuyle tum sevgisiyle

ama nasıl ne şekilde hangi inançla?

risk almayı ne kadar beceriyoruz?

belki de bukadar cok garanti aradıgımızdan bukadar depresifiz.


eşit mesafe
Kapalı
25 Haziran 2012 00:49

Milyonlarca insan tohum kalmaya karar verdi. İnsanların tohum olarak kalmasında amaç nedir?

Neden milyonlarca insan tohum kalmaya karar verdi?

Çiçeğe dönüşebilecekken ve ayrıca rüzgârda ve güneşte ve ayda dans edebilecekken, neden tohum kalmaya karar verdiler ?

Bu insanlar neden böyle karar aldılar ?

Onların kararında bir şey var; tohum çiçekten daha güvenlidir.

Çiçek narin, tohum narin değil. Tohum daha güçlü gözüküyor. Çiçek çok kolayca yok edilebilir; sadece güçlü bir rüzgâr ve yapraklar uçuşacaktır. Tohum, rüzgâr tarafından kolayca yok edilemez, tohum çok korunaklı, güvende. Çiçek açıkta; o kadar narin bir şey ve o kadar çok tehlikeye maruz kalıyor ki, güçlü bir rüzgâr gelebilir, bardaktan boşanır gibi yağmur yağabilir, güneş çok sıcak olabilir, aptal bir adam çiçeği koparabilir. Çiçeğin başına herhangi bir şey gelebilir, çiçeğin başına her şey gelebilir, çiçek sürekli olarak tehlikede. Ama tohum güvende; bu yüzden milyonlarca insan tohum kalmaya karar verir. Oysa tohum kalmak ölü kalmaktır, tohum kalmak hiç yaşamamaktır.

Güvenli bir durumdur kesinlikle ama bunda hiç hayat yok.

Çiçek olmak daha güzel aslında..Yani Fanusun Dışı..


eşit mesafe
Kapalı
10 Temmuz 2012 15:50

Her toplum ihtiyaç duyduğu karakteri üretir.

Eğer algıladığımız dünyanın bizim bir yansımamız olduğu gerçeğini kabul ediyorsanız, kim olduğumuzu daha çok bilebilmek için, dışımızda oluyor gibi gördüğümüz şeyleri, kendi yaşam alanımıza çektiğimizin farkına varmamız gerekir. Kendimize sempatize ederek üzerimize çektiğimiz ve eşleştiğimiz şeylerin bizimle olan ilgisine bir türlü anlam veremeden yargılarız. Oysa yargıladığımız her şey bizim aynalarımızdır.

Aynadaki görüntülerimizdir.


eşit mesafe
Kapalı
12 Temmuz 2012 15:38

Zaman zaman kendimizle baş başa kaldığımız anlarda, hiç kendimizle yüzleştik mi?

Ya da kendimizi ne kadar tanıyabiliyoruzun iç hesaplaşmasını yaptık mı?

Yaşanmışlıkların, kokuşmuşlukların arasında, her şeye rağmen hayat mücadelesi verirken, ne kadar başarabiliyoruz diye hiç kendimize sorduk mu?

Tam bunları düşünürken, aklıma Kartal hikayesi geldi...

Yükseklerde süzülen kartalın dikkatini aşağıda bir şeyler çeker. Alçalmaya başlar. Gördüğü bir kafestir. Kafesin içerisinde bir hayat vardır. Kartal kafesin yanına usulca konar ve hayatı bir süre izler. Hayat ileriye doğru hareket eder. Parmaklıklara çarpar. Geri gider, birkaç adım attıktan sonra tekrar parmaklıklara çarpar, sağa gider parmaklıklara çarpar, sola gider parmaklıklara çarpar.

-Kartal hayat a sorar; orada ne yapıyorsun?

-Ben mi diye karşılık verir hayat. Ne yapabilirim ki? Diye yakınır. Dört bir tarafım çevrili hapsolmuş bir durumdayım. Dışarı çıkmayı denedim ama olmuyor işte.

-Peki, gerçekten dışarı çıkmak istiyor musun? Diye sorar kartal. Evet der hayat. Kartal güçlü pençeleriyle kafeste hayatın dışarı çıkabileceği kadar yer açar. Artık özgürsün hadi dışarı gel der. Hayat tedirgin bir biçimde içeride kalmaya devam eder. Gelmek istemiyorum der. Neden hep özgür olmak istemiyor muydun der. Evet ama?. Ama ne? Burada ne kadar özgür olmasam da mutsuzda olsam yinede güvendeyim. Dışarıda bilinmeyen bir dünya var. Dışarıda beni neyin beklediğini bilmiyorum. Burada kısıtlanmış da olsam mutlu bir mutsuzluğum var. Burada her şeye alıştım. Ben sana dışarıda yardım ederim. Hayat ürkek adımlarla kafesin açılan kısmına gelir. Aralığı tam geçmek üzereyken, birden kafesin en uzak köşesine kaçar. Kartal içeri girip Hayatı dışarı çıkarır ve pençeleriyle kavrayıp yükselmeye başlar. Hayat öylesine korkar ki kalbi neredeyse dışarı fırlamak üzeredir. Kartala sıkı sıkıya tutunmanın ve güvenmenin dışında yapabileceği başka bir şeyi kalmamıştır artık.

Yükseldikçe yükselirler. Dağların zirvelerini aştıktan sonra Kartal hayata hadi atla şimdi, tek başına uçacaksın der. Hayat artık bu korkuya daha fazla dayanamayacağını hisseder. Ne uçması. Ben hayatım boyunca kafesin içinde yaşadım, dışarı bile çıkmadım diye kekeler. Bir yandan da kartalın bu derece emin ve soğukkanlı bir şekilde bunu kendisinden bir anlam vermeye çalışır. Birden bire kartal hayatı ve hayat düşmeye başlar. Kafesten dışarı çıkmak istemenin ne kadar büyük bir hata olduğunu düşünür. Kartal ise, hayatı izlemekle yetinir. Tam yere çakılmak üzereyken, hayat kanat çırpıp uçmaya başlar ve yere güvenlice iner. Kartalda ardından büyük bir ustalıkla süzülerek, yanına konar. Hayat olup bitenlere hala inanamıyordur. Kafesin dışına çıkıp uçan o muydu, yoksa bu bir rüyamıydı.

O neredeyse yüreğini durduracak korku geçmiştir artık. Kendini dışarıda daha rahat hissetmeye başladığını düşünürken karşılarında bir aynanın olduğunu fark eder. Aynada iki kartal görür. Yanına bakar kartal oradadır. Diğer yanına bakar ikinci kartalı göremez. Arkasına bakar orada da yoktur. Aynaya tekrar bakar; bir kartal kanat çırparak batmakta olan güneşin kızıla boyadığı gökyüzünün enginliğinde kaybolur.

Hayat aynaya tekrar bakar bir kartal. Yanına bakar kartal yoktur. Gözleri herhalde o gün yaşadığı heyecanın etkisiyle, üzerinde oyunlar oynuyordur diye düşünür. Gözlerini iyice ovuşturduktan sonra, tekrar aynaya bakar; bir kartal, etrafına bakar kartal yoktur. Sonunda gerçeği kavrar; o bir kartaldır. Ama daha önce bunun farkına varamamıştır.

Biz hep hayatımızı kafeslere hapsettik..

Önemli olan bundan sonra korkusuzca, hayatımızı kafeslerden çıkarabilmektir..

Hayatımızı kafeslere hapsetmemek dileği ile..

Hadi şimdi aynaya bakın!!!!!

(alıntıdır)


kültür55
Kapalı
12 Temmuz 2012 16:33

güzel...


mstf55
Şef
25 Temmuz 2012 00:37

http://www.candundar.com.tr/_v3/#!/SESLİ_YAZILAR/Kaç_kopyayız_biz?/#Did=2094

Toplam 18 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi