Allah'tır "ol" diyen ! ancak bu böyle biline!
7-A?raf-54:
Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş?a kurulan, geceyi,kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah?tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O?na mahsustur.ÂlemlerinRabbi olan Allah?ın şanı yücedir.
Ah celalettin madem öyle sen de göründüğün gibi olaydın ya. Niye evliyalık yaptın şirk ile? Uzak olsunlar. mevlevilik , teslimiyettendir diyerek İslamdan(teslimiyetten) beslenenler.
Yani derler ki mevlevilik te Allah'ın sistemindendir derler biz Müslümanız/İslamız derler ise. (Kitapta da olması lazım o zaman...)
2-Bakara-286:
(?)Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.
ayetini gösteririm. Ben Allah?tan başkasına teslim olmam.
Görüldüğü üzere Mevlâ Allah?ın sıfatıdır, bunu bir kula yakıştırmak yanlıştır, tıpkı Bedi gibi.
İsteyen videoları izleyebilir, görsellik sizlere daha net izlenim kazandıracaktır, olan biteni daha iyi gözlemleyebilirsiniz belki kimlere hizmet, secde edildiğini görürsünüz.
Mevlana Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı, Abdülhamit Çakmut?un anlatımıdır.
mevlana kimdir? http://www.uzmantv.com/mevlana-kimdir
muhammed celalettin 1250 yılında, bugünkü Afganistan sınırları içinde bulunan borasan bölgesindeki ber? şehrinde dünyaya gelmiştir. Asıl ismi muhammed celalettin dir. mevlana ve rumi isimleri daha sonra verilmiştir. mevlana Mevla?ya ait olan demektir. Rumi ise batılıların ona takmış oldukları bir lakaptır yani Anadolulu demektir. Babası ..lar sultanı sultan .. efendi annesi ise Mümine hatundur. O dönemin karışıklıkları sebebiyle, aile hz. mevlana 9 yaşındayken çok büyük zorluklarla anadoluya göç etmiştir hz. mevlana?nın İslam ve tasavvufta yeni çok önemlidir. tasavvuf, insan sanatıdır. hz. mevlananın babasının söylemiş olduğu bir söz vardır ?Ben Kur?anın bendesi, Hz. Muhammed?in ayağının tozuyum.? Der, yani mevlana ve mevlevilik , Kur?anın dışında ve İslamın dışında bir şey değildir. Zaten Kuranın temelinde, insan vardır hz. mevlanayı incelediğimizde de baştan aşağı insana hizmet, kendisine hedef ve ideal edinmiştir.
Babası sırf bir söz söyledi diye, Allah?ı bırakıp kuluna mı hizmet edeceğiz yani? Zaten Kuranın temeli önemlidir değil mi bir tek diğer ayetler hiç önemli değil düşüncesi bilmediğimiz şeyin ardı sıra gitmek olur. Bunlarda tıpkı Hintlerin insan tanrı anlayışı gibi tasavvufu kullanarak ilah birdir ilkesini bölmüşlerdir ki başkalarının sözlerine iman ediyor, o ritüellere uyuyor üstüne bir de yalancılık ediyorlar.
Mevleviliğin nasıl bir felefesi vardır? http://www.uzmantv.com/mevleviligin-...lsefesi-vardir
Mevleviliğin temel felsefesi insandır. Zaten Kur?an-ı Kerimde de tüm insanlık, tüm alem insanlığın emrindedir. Hz. mevlana da İslamın hoşgörüsünü aldığına göre, mevleviliğin özü tamamen insana hizmet eder insan derken, dili, dini, ırkı, milleti, teninin rengi ve cinsiyeti ne olursa olsun bütün insanlar eş ve eşittir. Eş ve eşit olan bu insanların her birisi evrendeki en değerli varlıktır. Bütün mesele bu değerli varlığa, İslâmın ve hz. mevlana?nın çizmiş olduğu sanat ve edebiyatla bezenen insanın hizmet etmesi, insanları katagorilere ayırmadan bütün insanlığa aynı mesafede yaklaşarak onu sevgiyle kucaklamasıdır.
86-Tarık-13:
Şüphesiz o Kur?an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür.
8-Enfal-22:
Muhakkak ki Allâh indînde canlıların en şerrlisi, aklını kullanmayan (taklitle yaşayan) sağırlar ve dilsizlerdir.
Kuran ayetleri bile bile gizleyenler işte bunlardır, hem bilirler hem de uygulamazlar gizlerler. İşlerine geleni kullanırlar.
Mevlevilik nedir? http://www.uzmantv.com/mevlevilik-nedir
Mevlevilik mevlana?nın yolundan giden insanların kurmuş olduğu bir tarikattır. mevleviliğin hizmet ettiği alan baştan sona kadar insandır. hz. mevlana döneminde, yaşadığı dönemde mevlevilik denen bir tarikat yoktu. hz. mevlana öldükten sonra oğlu sultan veled efendi tarafından kurulmuş ve mevlevilik bu günkü sistematik hale getirilmiştir.Hz. mevlana ve ailesi büyük bir göç neticesinde ülkemizde ilk önce Karaman?a sonra Konya?ya yerleşmiştir. mevlevilik orada kök salmış, bütün dünyaya sekizyüzyılı aşkın bir zamandır insanı, insan sevgisini ve hoşgörüyü aşılamaya devam etmektedir. Mevlevilik bir bakıma, bir gönül, fikir ve sanat hareketidirde. İslâm?ın o güzel hoşgörüsüne, sanatı, edebi, edebiyatı katarak insan Allahına, sevgiliye kendine şi?ar edilir.
Şi?ar[Arapça]: Şifre, simge, ülkü(amaç).
H.z. : Yüceltme, yanında olsun .. (tasavvuf terimi olduğu söylenir)
Mevlana: Mevlamız, efendimiz demektir. (artık kimin için diyorsanız)
Dinin anlamı sistem/düzen demektir, burada mevlevilik herkesin giriş yapabileceği bir sistem olarak tanıtılmaktadır. Yani imandan sonra inkara davet eder. Allah?a boyun eğmiş iken (Müslümanken), ona teslim (İslam) olmuşken der ki ne olursan ol gel ne olursa olsun maksat hizmet, kime hizmet ? derseniz görürsünüz ki bu İslam (Allah?a teslimiyet) değil çünkü Allah?ın kitabı eksik değildir, kitapta yok içinde bir sürü aykırı durumlar var örümcek ağı gibi bir inanış elbette yalan söyleyenler cezasını çekerceklerdir.
Mevlevilikte nasıl kurallar var? http://www.uzmantv.com/mevlevilikte-nasil-kurallar-var
Mevlevilik aynı zamanda birer kurallar zinciridir. Bugün hayatta olan, hz. mevlananın birinci kuşak kolunu faruk emrençelebinin başkanlığında tüm mevleviler insanlığa hizmet etmeye devam etmektedirler. Çelebi ailesi, post makamıdır oğulların görevlendirilmiş olduğu mevleviliğin en üst kademesinde insan sert arif dediğimiz dedeefendi, bu sert ariften sonra yine hz. mevlanının torunlarının görev vermiş olduğu hakikatten mevleviliği bilen, yaşayan, bilgili görgülü insanların seçildiği bir de dedeefendiler vardır, dedeefendiler aynı zamanda sama ayinlerini de idare ederler aynı zamanda mevleviliğe gönül veren insanlar günümüzde dedefendilerin edep ve fiziki terbiyesinden geçerler. mevlevilikte sofra adabı çok önemlidir, o devirde yerde sofralar kurulur, bir kabın içinden yemek yenir, bir can su isteyecekse bir lokma ekmeği sağ omzu üzerine götürerek hiç konuşmadan sofraya hizmet eden arkadaşlarına ben su istiyorum der su geldiği zaman da diğer canlar yemek yemezler yani arkadaşlarından bir lokma yemek fazla yememek adına hep birbirlerine saygıyla eğilirler ve sofrada kullanılan bütün malzemeler, tabak vesaire belli edilmeden görüşme dediğimiz belli etmeden öperek yani bardak, tabak, çanak vesaire bana hizmet ediyorsun sana müteşekkirim ifadesiyle can bulur.
10-Yunus-59:
De ki: ?Allah?ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?? De ki: ?Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah?a iftira mı ediyorsunuz??
Allah?ın sisteminin üzerine sistem oluşturulmaya çalışılmış albenili hale getirmek için çelişitli şekillerde süslenmiştir. Tıpkı Kuran gibi ayetler birbirine bağlanmış hocalar sistematik bir şekilde dizilmiş ve insanlar sömürülmektedir.
6-En?am-93:
Allah?a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, ?Bana vahyolundu? diyen, ya da ?Allah?ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim? diye laf eden kimseden daha zalim kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, ?Haydi canlarınızı kurtarın! Allah?a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve O?nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız? diyecekleri zaman hâllerini bir görsen!
Nasıl mevlevi olunur? http://www.uzmantv.com/nasil-mevlevi-olunur
Mevlevilikte kişinin benden çıkıp biz olması gerekmektedir. Ben olan adam bir damladır biz olan insan ise deryadır. Mevleviliğin işine giren insanlar ilk etapta mahbap dediğimiz mutfakta önce çiğ olarak pişerler, daha sonra da onların ruhu pişirilir yani mevlana ve mevlevilikte yemek kültürü çok önemlidir.Yemek kültürünün yanındada o çiğ pişmişlerin yani bize gıda olan, bizi ayakta tutan şeylerin yanına, bu ayakta tutan maddelere bizim mânâmız ruhumuz katılır ve insan o sanat yoğunluğu içinde ömür boyu pişer. mevlevilikte önemli olan bir şey daha vardır, gönül çilesi çekilmelidir. Mevleviye gelen insan ilk başvuran insana muhip denir yani sevene denir ilgi duyana denir buna muhip denir.muhip olan kişi kırk gün çilehaneye girer bu çilehane kendi vücuduna zarar vermek adına değil, nefsi ve ruhu terbiyet etmek adınadır. Hz mevlana?nın fikirlerine, gönül veren onu seven bütün insan bu yola girebilirler. Bunun çözümü nedir? Dedeefendi dediğimiz dedeefendilere başvurmak, dedeefendinin tekbirini yani sikkesini tekbirlemesiyle, mevliğiliği olduğunu ifade eden bir hal alır. Ondan sonra, terbiye başlar sema eğitimi başlar, sema eğitimiyle birlikte gönül terbiyesi başlar çünkü semazen niçin döndüğünü bilmeli, niçin var olduğunu bilmeli ve insanlığa sevgiyle, saygıyla, sanatla nasıl hizmet edeceğinin şuru içinde olmalıdır.
Elbette bunlar Kuranda olmadığı için lazım değil hatırlatmak en iyisi öyle aylak aylak bakışlar atıp salakça bir hüzün oluşturayım suratımda ki insanlar etkilensinler bunu söylediğimde.
Mevlevilerin yaşantısı nasıldır? http://www.uzmantv.com/mevlevilerin-yasantisi-nasildir
Mevlevilik öğretisinde, insanlar eş ve eşittir. Dini, ırkı, mezhebi, teninin rengi, cinsiyeti ne olursa olsun bütün insanları eş tutmak, onlara saygı duymak, onları sevmek duyumundadırlar zaten Kur?an-ı Kerim?in birinci ayetinde ifade etmiyor mu Yüce Rabbimiz? Biz, El hamdu lillâhi rabbil âlemîn yani âlemlerin Rabbiyim demiyor mu? mevleviler de bunu kendilerine ideal edinmiştir yani Allah diyebilirdi ki El hamdu lillâhi rabbil müslimîn yani Müslümanların Rabbiyim hayır öyle bir şey dememiştir. Böyle söyleyince, Allah?a inanan-inanmayan milleti ne olursa olsun, Yüce Rabbim yarattığı her şeyi bizim için çok önemlidir onu saygıyla, sevgiyle kucaklamak durumundayız, ona hizmet etmeyi kendimize ideal edinmek durumundayız.
Ayeti yorumlama da geldi ya tamam şimdi Kuran?a uyacaksanız madem?
39- Zümer-3:
İyi bilin ki, halis din yalnız Allah?ındır. O?nu bırakıp da başka dostlar edinenler, ?Biz onlara sadece, bizi Allah?a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz? diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez.
Demek ki, işe geldiğinde o çene çalışır.
Mevlevilikte çile: http://www.uzmantv.com/mevlevilikte-...e-anlama-gelir
Mevlevilikte çile, önemlidir. Ben mevleviliğe baş vurmak istiyorum, olurum diyen canlar-dervişler kırk gün mevlevihânede dışarı hiç çıkmadan gönül terbiyesine, nefs terbiyesine girerler. Orada kazancı dedenin, ahçı dedenin yemeğiyle, fikirleriyle pişerler kırk gün sonra insan-ı kamilliğe adım atmış vaziyette mevlevihaneden çıkıp, hayatlarına devam ederler. Yine Dede efendiler 1001 gece çile çıkarırlar çiledeki kasıt insanın vücuduna zarar verilmesi değil, insan ruhunun insan nefsinin terbiye edilmesi ve dünya nimetlerinden kendini alıkoyarak, nefsine sahip olmasıdır.
Artık kime ibadet ediyorlarsa onlara bu ibadetleri ve ön hazırlıkları da onlara o önermiştir. Demek ki mevlevilik sistemini/dinini oluşturanlar İslam(Allah?a teslimiyet) başlığı altında din sömürüsü yapacaklarmış.
50-Kâf-26:
?Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!?
50-Kâf-27:
Arkadaşı (olan şeytan) der ki: ?Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içinde idi.?
72-Cin-18:
?Şüphesiz mescitler, Allah?ındır. O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.?
(Onlara secde edip, boyun eğip, karşılarında divan durmayın.) Görüntülere dikkatli bakınız.
3-Al?i İmran-28:
Mü?minler, mü?minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz.Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah, asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah?adır.
Mevlevilikte müziğin yeri nedir? http://www.uzmantv.com/mevlevilikte-muzigin-yeri-nedir
Musiki mevlevilikte çok önemlidir kısacası musiki ve edebiyat insanı olgunlaştıran, güzelleştiren, içindeki büyük tozları döken, madde ve manâsını engelleyen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. mevleviliğin temel musiki eletlerinden birisi malumunuz ney?i dir.
Ney (müzik aleti) insandır. Ney, anayurdundan koparılmış ve kamışından çıkarılmış, insanın elinde şekil alarak böğrü denilerek yedi tane delik açılmış, güneşin altında kurutularak, o sulak tatlı şekerler içinde olan yerleri çıkmış ve insanın elinde can almıştır. İnsanda böyledir, bizlerde anne karnında dünyaya gelip, dünyada bir çok şeyler içinde mücadele etmekteyiz bütün mesele, niçin doğduğumuzun? niçin var olduğumuzun? ve nereye gideceğimizin şuuru içinde davranmak, ona göre yaşamaktır. mevlevilikte musiki ve edebiyat çok önemlidir, geçmiş tarihteki bütün Türk musikisinin dehâları mevlevi dedeleridir, bunların bestelemiş oldukları ayin-i şeriflermusiki eşliğinde icra edilir, musiki heyetine mutrıp denir. mutrıptaki görev alan seslendirmelere ayinhan denir. Bu insanların, ayinleri eşliğinde semazenler bir yolculuğa çıkarlar.
17-İsra-46:
Kur?an?ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur?an?da (ibadete lâyık ilâh olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.
Yani Allah?ı durmaksızın övüp, Kurana uydukça daralırlar ve kabullenmezler.
47-Muhammed-3:
Bu, inkâr edenlerin batıla uymaları ve inananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından dolayıdır. İşte Allah, onların örnek teşkil edecek durumlarını insanlara böyle anlatır.
93-Duha-11:
Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat.
40-Mü?min-67:
O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra ?alaka?dan4 yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar.
Adamın doğum ile ilgili bilgi vermediği dikkatimi çekti, tartı ile şirk veriyor zerre ile de doğru yol. Kirli ile pisi karıştırıyor.
2-Bakara-159:
İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap?ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder.
Onlara öğreti yapan kişiler resmen beyinlerini yıkamakta (40 gün+) ve onlardan doğru yolu gizlemekteler. Oysa yaptıkları İslam düşmanlığı ağızlarından taşmaktadır. Oradaki insanların hizmet anlayışı nerelere varabilir, sınırlarını siz düşünün ve bu İslam camisı için bir tehdidtir bence Allah uyarmıştır bizleri.
3-Al?i İmran-79:
Allah?ın, kendisine Kitab?ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, ?Allah?ı bırakıp bana kullar olun? demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir) ?Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah?ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.?
Mümkün mü hiç? Hürmet edilecek bir çok kademe oluşturulmuş buna müsade etmeyeceklerdir. Allah?ın zikrinden yüz çevirenlere bir çok şeytan musallat olmuştur ona göz açtırmazlar, çabalarlar.
4-Nisa-88:
Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah, onları yaptıkları işlerden dolayı baş aşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah?ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın.
4-Nisa-89:
Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse, onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.
48-Fetih-9:
Ey insanlar! Allah?a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah?ı tespih edesiniz diye (Peygamber?i gönderdik.)
58-Mücadele-20:
Allah?a ve peygamberine düşman olanlar var ya, işte onlar en aşağı kimselerin arasındadırlar.
Adına İslamiyet (Allah?a teslimiyet), Müslümanlık (Allah?a kulluk) dememelidirler, iftira etmemelidirler. O yüzden onları dost edinmemeliyiz. Onlardan gerçeği gizleyenlere, gizli ritüellerini levellere ayıranlara (böylece suyu yavaşça ısıtanlara da) herkes lanet edecektir, haklarından cehennem gelecektir bu beyaz giymiş fırıldakların kafir ve müşrik olanlarının (yani hepsinin). Yazacak çok şey var ama gözlem yeterli olacaktır, bunların sürgün edilmesi lazım biz Müslümanız, İslamız dedikleri sürece tehlikedirler, insanları bataklarına çekerler bunları duyurmalıyız.
Dikkatinizi çekerim : Site adresi verdim videolar kendi sitesinde , Müslümanlık (Allah?a kulluk) > İslamiyet (Teslimiyet) Dini (Sistemi) bölümünde yer almaktadır. Yani bu videoyu siteye yerleştirenler ne yaptıklarını bilmiyorlar?
Bence derhal bunu diğer inançlar katagorisine taşımaları ya da böyle bir katagori uydurvermeleridir pek zor gelmeyecektir tahminimce.
Mevleviler = Döndürülür, şirke bulanır ve onlara göz açtırılmaz ve yine döndürülür dünya malından uzaklaştırılır sömürülür de sömürülür.
Mesnevi önsöz (kopyala yapıştır rumi)
MESNEVİ: MEVLANA CELALEDDİN RUMİDÜNYA EDEBİYATINDAN TERCÜMELER ŞARK İSLAM KLASİKLERİÇeviren: Veled İzbudak/ Gözden Geçiren: Abdulbaki Gölpınarlı/ Şark İslam Klasikleri/ Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları
MESNEVİ?NİN ÖNSÖZÜ(PARANTEZ İÇİNDE VERİLEN AYET NUMARALARI, KUR?AN ?A AYKIRI OLAN SÖZLERİN AYET NUMARALARIDIR. AYRICA KUR?AN?A AİT ÖZELLİKLERİN MESNEVİ İÇİN DE KULLANILDIĞINI İFADE ETMEKTEDİR.)
Bu kitap, Mesnevi kitabıdır. Mesnevi, hakikata ulaşma ve yakin sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarının asıllarıdır. Tanrı?nın en büyük fıkhı, Tanrı?nın en aydın yolu, Tanrı ?nın en açık bürhanıdır. Mesnevi, içinde kandil bulunan kandilliğe benzer(24Nur, 35). Sabahlardan daha aydın bir sûrette parlar. Kalplere cennettir; pınarları var, dalları var, budakları var. O pınarlardan bir tanesine bu yol oğulları Selsebil derler. Makam ve keramet sahiplerince en hayırlı duraktır, en güzel dinlenme yeri. Hayırlı ve iyi kişiler orada yerler, içerler? Hür kişiler ferahlanır, çalıp çağırırlar. Mesnevi, Mısır?daki Nil?e benzer: Sabırlılara içilecek sudur, Firavun ?un soyuna, sopuna ve kafirlere hasret. Nitekim Tanrı da ?Hak, onunla çoğunun yolunu azıtır, çoğunun da, yolunu doğrultur(17İsra, 9)? demiştir.Şüphe yok ki Mesnevi gönüllere şifadır(17İsra, 82), hüzünleri giderir, Kuranı apaçık bir hale koyar(6En?am, 114), rızıkların bolluğuna sebep olur, huyları güzelleştirir. Şanları yüce, özleri hayırlı katiplerin elleriyle yazılmıştır(80Abese, 13-16), temiz kişilerden başkalarının dokunmasına müsaade etmezler(56/79). Mesnevi, alemlerin Rabb ?inden inmedir(56Vakıa, 80 2Bakara, 79 3Al-i İmran, 78 5Maide, 13): Batıl ne önünden gelebilir, ne ardından(41Fussilet, 42). Tanrı, onu korur, gözetir(15Hicr, 9); Tanrı, en iyi koruyandır, merhametlilerin en merhametlisidir. Mesnevi ?nin bunlardan başka lakapları da var, o lakapları veren de Tanrı ?dır. Fakat biz, bu az lakapları anarak sözü kısa kestik. Az çoğa, bir yudum su göle, bir avuç tane büyük bir harmana delalet eder.Ulu Tanrı ?nın rahmetine muhtaç, zayıf kul Belh ?li Hüseyin Hüseyin oğlu Muhammed?in oğlu Muhammed- Tanrı, Mesnevisini kabul etsin der ki: Şaşılacak ve nadir söylenir hikayeleri, hayırlı ve biiyük sözleri, delalet incilerini, zahit!er yolunu, ibadet edenler bahçesini müştemil bulunan ve lafzı az, manası çok olan bu manzum ?Mesnevi ?yi efendimin, dayandığım, güvendiğim zatın cesedimde ruh gibi hakim ve mutasarrıf olup bu günümün de, yarınımın da azığı bulunan kişinin dileğiyle uzatmak ve etraflıca yayıp genişletmek için çalıştım, çabaladım. O zat, ariflerin ulusu ve muktedası, hidayet ve yakin ehlinin imamıdır.. halkın feryadına erişen, kalblerin ve akılların emini olan, Tanrı ?nın halk arasında emaneti, mahlukatı içinde güzidesi, peygamberine olan vasiyetlerinde ve safisinin indindeki sırlarında seçilmişti. Arş hazinelerinin anahtarı, yeryüzü definelerinin emini bulunan AbıTürkoğlu diye tanınmış faziletler sahibi, Hak ve dinin husâm?ı(kılıcı) Hasan oğlu Muhammed in? oğlu Hasan? dır. O, vaktin Bayezid? idir.Zamanın Cüneyd?i. sıddıyk Oğlu Sıddıyktir. Tanrı ondan da razı olsun, atalarından da.Aslen Urumu ?ludur ve ?Kürt olarak yattım, Arap olarak kalktım? diyen kadri yüce Şeyh? in soyundandır. Tanrı, onun ruhunu ve soyundan gelenlerin ruhlarını kutlulasın. Ne güzel selef, ne de güzel halef!Öyle bir soyu var ki güneş bile kaftanını o soyun üstüne salmış;Öyle bir aslı var ki yıldızlar bile ona karşı ışıklarını yere yaymış!Eşikleri(Şeyhin soyundan gelenler) daima ikbal kıblesidir; yüce kişilerin evlatları, oraya yönelirler.. daima dilekler Kabe ?sidir; dileği olanlar, orayı tavaf ederler. Rabb ?e, ruha, göğe, arşa ve nura mensup, görünüşte sukût ehli, sûreta gaib, mânen hâzır nâzır, hırka altında sultan olanlara.. Halkın ileri gelenleriyle faziletlere ve deliller nurlarına sahip bulunan can gözleri açık kişilere mukteda olması için yıldız doğdukça güneş tulû edip durdukça hep böyle olmadan geri kalınsın, hep böyle eşiği ikbal kıblesi, dilekler Kabe ?si olup dursun. Amin Ya Rabbel alemin.Bu bir duadır ki reddedilmez,Çünkü bütün halk sınıflarına şamildirHamd, alemlerin Rabb ?i Tanrı ?yadır. Tanrı resûlüne- Allah rahmet etsin, selametler versin ve onun tertemiz soyunun ve sahabesinin hepsine rahmet olsun. (c.1 Birinci Önsöz)
MEVLANA (!)]?NIN İSLAMA AYKIRI GÖRÜŞLERİ
Yazmış olduğu şiirlerle tarihin derinliklerinden günümüze kadar adından söz ettiren Mevlana Celaleddin-i Rumi hiç şüphesiz, dünyanın en büyük şairlerinden bir tanesidir. Tarih boyunca İslam dışı dinlerin mensupları tarafından sevilen Mevlana, şiirleriyle ve bazı inançlarıyla dünyada adından söz ettiren ender şairlerden bir tanesidir. İnsanlar üzerinde şiirlerinin derinlemesine bıraktığı iz o kadar kuvvetli ki; bunun etkisiyle bu gün kabrinin bulunduğu Konya, dünyanın dört bir yanından gelen sevenleri tarafından sürekli ziyaret edilen bir yer haline gelmiş durumda. Mevlana insanların gözünde dünyanın en büyük şairlerinden bir tanesi olabilir. Ya da milyarlarca insanın gönlüne taht kurmuş bir şahsiyet olabilir. Ne denirse densin şu bir hakikattir ki, Mevlana bir İslam âlimi unvanını alamamıştır. İslam adına ne vermiş olduğu bir fıkıh kitabı, ne bir akaid kitabı ne de başka herhangi bir eseri mevcuttur. Şiire olan aşırı merakından dolayı İslami söylemlerle sözlerini süsleyip, insanlara sunmuştur. İslam?ın bazı güzelliklerinden ilham alarak yazmış olduğu birçok hikâye tarzı şiiri mevcuttur. Aslında yazmış olduğu kitabın kendisine ait bir kitap değil, bizzat Allah tarafından kendisine indirilmiş bir kitap olduğunu söylemektedir. Tıpkı Tasavvuf dinine mensup din kardeşi Muhyiddin ibn Arabî gibi o da yazmış olduğu kitabın, Allah katından kendisine indirildiğine inanmaktadır.
Hocası Şems-i Tebrizî ile karşılaşmasından sonra hayatı tamamen değişen Mevlana, Tasavvuf inancına büründü. Hocası Şems-i Tebrizî gibi ??Hulûliye?? inancından olan Mevlana?nın, Allah?ın kendisine hulûl ettiğine ve Panteizm?e olan inancının izlerini kitaplarında da açık bir şekilde görebiliriz. Aynı şekilde şiirsel sanatının tamamını döktürüp yazdığı mesnevisinin bizzat Allah(c.c) tarafından kendisine indirildiğini diyebilecek kadar ileri gitmiştir. Allah(c.c) tarafından indirildiğini iddia ettiği Mesnevi?sinde; hikâyeleri pornografik öğelerle süsleyip insanlara sunmuştur.
Maalesef bugün büyük Allah dostu(!), evliya diye adlandırılan Mevlana?nın, İslam?a aykırı görüşleri insanlara gösterilmedi. Şimdi Allah dostu, büyük evliya(!) diye adlandırılan Mevlana?nın, İslam dinine aykırı görüşlerini aktaralım. Söylemiş olduğumuz sözlerle ilgili herhangi bir şüphesi olan varsa, Mevlana Celaleddin-i Rumi?nin Mesnevi?sine göz atıp araştırma yapabilir. Sayfa numaralarıyla birlikte Mevlana?nın Kuran?a aykırı görüşlerini sunacağız inşallah. Mevlana hakkında daha geniş bir bilgiye sahip olmak isteyen okuyucular Prof Dr. Mikail Bayram?ın ?Sosyal ve Siyasi Boyutlarıyla Ahi Evren-Mevlana Mücadelesi? adlı değerli kitabına başvurabilirler.
MESNEVİ?NİN ALLAH TARAFINDA İNDİRİLDİĞİNİ SÖYLEMESİ
Mevlana diğer Tasavvuf önderleri gibi, bizzat kendi yazmış olduğu kitabın kendisine Allah tarafından indirildiğini şu sözlerle bizlere aktarmakta:
?? Bu kitap, Mesnevî kitabıdır. Mesnevi hakikate ulaşma ve yakîn sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarıdır. Tanrı?nın en büyük fıkhı, Tanrı?nın en aydın yolu, Tanrı?nın en açık bürhanıdır. Mesnevî, içinde kandil bulunan kandilliğe benzer. Sabahlardan daha aydın bir surette parlar. Kalplere cennettir; pınarları var, dalları var, budakları var. O pınarlardan bir tanesine bu yol oğulları ?sel sebil? derler. Makam ve keramet sahiplerince en hayırlı duraktır, en güzel dinlenme yeri? Hayırlı ve iyi kişiler orada yerler, içerler. Hür kişiler ferahlanır, çalıp çağırırlar. Mesnevî, Mısır?daki Nil?e benzer: Sabırlılara içilecek sudur. Firavun?un soyuna sopuna ve kâfirlere hasret? Nitekim Tanrı da, ?Hakk onunla çoğunun yolunu azıtır, çoğunun da yolunu doğrultur.? demiştir. Şüphe yok ki Mesnevi gönüllere şifadır, hüzünleri giderir, Kur?ân?ı apaçık bir hale koyar, rızıkların bolluğuna sebep olur, huyları güzelleştirir. Şanları yüce, özleri hayırlı kâtiplerin elleriyle yazılmıştır, temiz kişilerden başkalarının dokunmasına müsaade etmezler. Mesnevî Âlemlerin Rabbinden inmedir. Bâtıl ne önünden gelebilir, ne ardından. Tanrı onu korur, gözetir; Tanrı en iyi koruyandır, merhametlilerin en merhametlisidir. Mesnevî?nin bunlardan başka lakapları da var. O lakapları veren de Tanrı?dır?? (1)
Mesnevi gönüllere şifa verir, Kuran?ı apaçık bir hale sokar, rızıkları bollaştırır; ona temiz kişilerden başkası dokunamaz. Kuran?a verilen bütün vasıfları Mevlana Mesnevi?ye verdikten sonra; en sonunda Mesnevi?nin, bizzat Âlemlerin Rabbi tarafından kendisine indirildiğini söylemekte. Oysa kuranı incelediğiniz vakit, Yüce Allah?ın(c.c) bu vasıfları Kuran için kullandığını şu ayetlerde görebiliyoruz: 25/24 , 2/26 , 80/15-16 , 56/79, 56/80, 41/42 ,12/64? Bu ayetlerin hepsinde Kuran?ın bu vasıflarından bahsedilmekte olduğunu görüyoruz. Aynı şekilde Mevlana bu vasıfların hepsini Mesnevi?sinde görmektedir. Ve o, bu noktada kendi kitabını Allahın Kitabı ile aynı şekilde görüp kendi yazmış olduğu kitabın Allah tarafından kendisine indirildiğini iddia etmekle Allah?a çok büyük bir iftirada bulunmuştur.
?Şeyh, Tanrı gibi aletsiz işler görür, müridlere sözsüz dersler verir.? (2)
Bir gün Sultan Veled buyurdu ki: Dostlardan biri babama(Mevlana?ya) şikâyette bulundu ve ?Âlimler Mesnevi?ye neden Kur?an diyorlar diye benimle bahse girişti. Ben de Kuran?ın tefsiridir dedim.? deyince; babam bir lahza susup sonra a sersem dedi, niçin olmasın? A eşek niçin olmasın? A oru? kardeşi niçin olmasın? Peygamberlerle velilerin harfi zarflarında Tanrı sırlarının nurlarından başka bir şey yoktur. (3)
Beyit 1840? Tarihçiler, bunu duyunca Bayezid?in tayin ettiği zamanı yazdılar.
Adeta şişe benzeyen kamış kalemlerini kebapla bezediler.
Tanı o zaman, o tarih gelip çatınca o padişah doğdu?
Devlet satrancını oynadı!
Beyit 1845Bayezid?in ölümünden sonra yıllar geçti,
Ebu?l Hasan dünyaya geldi.
Beyit 1850 ? O, padişah Ebu?l Hasan?ın ihsanına,
kıskanmasına ait huylar söylediyse aynen zuhur etti.
Beyit 1851? Çünkü onun önünde giden levh-i mahfuzdur?
Neden mahfuzdur o levh? Hatadan!
Beyit 1852 ? Bu ne yıldız bilgisidir, ne remil, ne de rüya?
Allah, doğrusunu bilir ya, Allah vahyidir!
Beyit 1853 ? Sofiler, bunu halktan gizlemek için
gönül vahyi demişlerdir.
Beyit 1855 ? Sen istersen onu gönül vahyi farz et!
Gönül zaten onun nazargahıdır? Gönül, ona agah olunca nasıl hata eder? (4)
Görüldüğü gibi tamamen Allah?a iftira üzerine kurulmuş bir inanç? Allah?a(c.c) bu şekilde iftira atanlar hakkında Rabbimiz Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır
??Allah?a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiç bir şey vahyolunmamışken ?Bana da vahiy geldi? diyen ve ?Allah?ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim? diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün ?şiddetli sarsıntıları? sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: ?Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah?a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O?nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz? (dediklerinde) bir görsen.??(6 Enam/93)
Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için ?Bu Allah katındandır? diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına. ( Bakara/79)
Kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken yazdığı kitabın bizzat Allah tarafından kendisine indirildiğini söyleyen bir insan, nasıl olur da Allah(c.c) dostu olarak gösterilebilir?! Allah dostu olarak anılan Mevlana, kendi yazmış olduğu kitabın Allah(c.c) katından indirilme olduğunu söyleyerek Allah?a(c.c) iftira atmıştır. Allah?a(c.c) iftira atan bir insan, bırakın Allah(c.c) dostu olmasını, ancak şeytana dost ve arkadaş olabilir. Allah(c.c) dostu ve evliyası olarak insanlara anlatılan Mevlana Celalettin Rumi kendi yazmış olduğu kitapta Allah?a(c.c) iftiralar atmaya devam ediyor.
??Ormanlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa yine Mesnevi?nin biteceğini umma?? (5)
Oysa ALLAH (c.c) Lokman suresinde kendi kitabı Kur?an için şu açıklamayı yapmaktadır:
?Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler de, arkasından yedi deniz daha kendisine yardım ederek (mürekkep) olsa yine ALLAH?ın kelimeleri tükenmez.? (Lokman: 31/27)
MESNEVİ DE VELİLERİN TANRI?NIN ÇOCUKLARI OLDUĞUNU SÖYLEMESİ
Yavrum veliler de Tanrı çocuklarıdır. Onlar ortada olsun, olmasın?
Tanrı, mallarını, canlarını korur; onların ahvalinden haberdardır. Sakın noksanlıklarını bulup aleyhlerinde gıybet etme. Onlar için kin güdenden, onların öcünü alan Tanrı?dır. Tanrı dedi ki: Bu Veliler benim çocuklarımdır. Gariplik âlemindedirler, eşleri yoktur. Ne işleri vardır, ne güçleri. Halkı imtihan için hor ve yetim görünürler. Fakat hakikatte dostları da benim, nedimleri de. Hepsi de benim korumama arka vermiştir. Sanki onlar, benim cüzülerimdir. Sakın, sakın! Bunlar benim hırka giyenlerimdir. (6)
Mevlana velileri, Tanrı?nın çocukları olarak gördüğünü açıkça söylemektedir. Yani Hıristiyanların Baba, Oğul ve Kutsal Ruh (Teslis) akidesini bu şekilde, az da olsa benimsediğini göstermektedir. Mecazi anlamda da olsa bir kişinin, velileri Tanrı (ALLAH)?nın çocukları olarak görmesi, İslam inancına göre küfürdür. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
? ?Rahman çocuk edindi? dediler. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir! Rahman?a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden? Hâlbuki çocuk edinmek, Rahman?ın şanına yakışmaz. Göklerde ve yerde olan herkes, istisnasız, kul olarak Rahman?a gelecektir.? (19 Meryem/88-93)
?Yahudiler, Üzeyir Allah?ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih (İsa) Allah?ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haftan batıla) döndürülüyorlar!? (9 Tevbe/30)
BİR ŞEYHİN BAYEZİD?E KABE BENİM: BENİM ÇEVREMDE TAVAF ET DEMESİ
?? 2210: Ümmetin şeyhi Bayezid, Hac ve Umre için Mekke?ye doğru koşuyordu, ilk defa gittiği şehirde değerli kişileri soruşturup arardı..
2215: Bayezid, yolculukta zamanın Hızır?ı olan bir kimseyi bulmak için çok arardı.
2220: Boyunca hilal gibi bir şeyh gördü; Onda erlerin gücünü ve sözünü gördü.
Gözü kör ama güneş gibiydi, rüyasında Hindistan?ı görmüş bir fil gibiydi.
Gözü kapalı uyumuş kişi neşe görür de, gözünü açınca görmezse şaşılacak şey!
Rüyada nine şaşılacak şey aydınlanır, gönül uykuda pencere olur.
Uyanık olan ve hoş rüya gören kişi, ariftir, ayak- toprağını gözüne sür.
2225: Önünde oturdu. Durumunu sordu; onu yoksul ve aile sahibi buldu.
Şeyh- ?? Ey Bayezid ! Niyetin nereye ! Gurbet dengini nereye götüreceksin ??? dedi.
Bayezid-?? Erken vakitte Kabe?ye niyetim var?? dedi. Şeyh- ??Peki! Yol azığın olarak neyin var? Dedi.
Bayezid- ?? iki yüz gümüş dirhemim var; işte elbisemin köşesine sıkıca bağlı??dedi.
Şeyh- dedi:?? Benim çevremde yedi defa tavaf et: bunu Hac tavafından daha iyi say.
2230: Ey cömert! O dirhemleri önüne koy; bil ki Hac yaptım muradın gerçekleşti.Umre yaptın, baki ömrü elde ettin; temizlendin, Safa?da koştun Canının gördüğü Hakk?ın hakkı için; Hak, beni kendi evine üstün tutmuştur. Kabe onun lütuf evi ise de tabiatım (vücudum) onun sır evidir. O evi yaptığından beri, ona gitmedi. Bu eve ise o Hay/ diri Hakk?tan başkası girmedi.
2235: Madem beni gördün, Hakk?ı gördün; sadakat Kabe?sinin çevresini döndün.Bana hizmet, Allah?a itaat ve şükürdür; sanma ki Hakk, benden ayrıdır.
Gözünü iyice aç, bana bak, böylece insanda Hakk?ın nurunu göreceksin??
Bayezid, bu nüteleri anladı altın halka gibi kulağına taktı. Ondan dolayı Bayezid?in derecesi arttı; sonra ulaşan, son noktaya vardı. (7)
MEVLANA?NIN BOZUK ALLAH İNANCI
Mevlana tıpkı Muhyiddin-i Arabî gibi, bozuk bir Allah inancını, temelini Panteizm inancından alıp zihninde oluşturmuştur. Tasavvuftaki Allah inancının kökü Kuran?a dayanmamakta; gerek Mevlana olsun gerekse tasavvuf inancını benimseyen muttasavvuflar olsun bu insanlar Allah inancını Panteizm inancını da alıp, Vahdeti vücut inancı olarak akideleştirmişlerdir. Mesela, Mevlana -hâşâ- evliyaları Allah?ın(c.c) çocukları olarak görebiliyor ya da her şeyin ?hâşâ- Allah olduğunu, canlıların hepsinin Allah?ın birer parçaları olduğuna inanabiliyor. Mevlana?nın, Allah inancını tıpkı diğer tasavvufçular gibi Panteizm inancından aldığını açık ve net bir şekilde kitaplarındaki şu sözlerle görebiliyoruz:
?Bir işin yapılmasını söylediği zaman Şeyh Muhammed Hâdim, inşallah deyince Mevlana bağırıyor. A aptal, ya söyleyen kim? (39.b) Fakat bu Tanrılığı kendisine hasretmiyor (bir şey arzulamak). Onca herkes o?dur (Allah?tır) ve insan insanlığını anlayınca O (Allah), olur. (8)
Tanrının adlarından birisi de Mümin?dir. İman eden kul da mümindir. Mümin müminin aynasıdır. Tanrı onda, o aynada tecelli etti demektir. Yani aynada gibi olan mümin kulda, Mümin olan Tanrı tecelli ediyor. Tanrıyı görmek istiyorsan gel aynaya bak da onu gör. (9)
Enelhak kadehiyle bir yudumcuk içen sızdı Tanrılık şarabından
Şişelerle, küplerle içtim ben, sızmadım, ben, sultanların aradığı sultan.?
?Ben hacetler kıblesiyim. Gönlün kıblesiyim ben. Ben Cuma mescidi değilim,
insanlık mescidiyim ben.?Gönlü sâf sûfiyim ben;
benim tekkem âlem, medresem dünya benim.
Değilim abalı sûfilerden.??İster münacat eri ol sen,
Meyhane rindi istersen; bundan sanki ne çıkar?
Yok Cumartesiymiş, yok Cumaymış, bence ne fark var? (10)
Sabah oldu, ey sabahın penahı Tanrı! (Ben özür serd edemiyorum), bize hizmet eden Hüsamettin?den sen özür dile! Aklı-ı Kül?lün ve canın özür dileyeni sensin; canların canı, mercanın parıltısı sensin. ?Sabahın nuru parladı, bize de bu sabah çağında senin Mansur şarabını içmekteyiz.? (11)
Mevlâna bu sözleriyle, ben Allah?ım diyen Hallacı Mansur gibi sabaha kadar Vahdet-i Vücûdçuluk yaptığını söylemekte ve bununla da (hâşâ) ?sen Husameddin?den özür dile? demek suretiyle Allah?a minnet etmektedir.
Mevlana bu sözleriyle ben Allah?ım diyen Hallacı Mansur, Muhyiddin-i Arabî, Abdülkerim el-Cili, Hasan Rıdvan, İmam?ı Rabbani gibi Vahdet-i Vücudu savunmaktadır. Vahdet-i Vücud inancı (Panteizm) tasavvufun en büyük akidesidir. Bu konuda son bir örnek de Mevlana?yı Mevlana yapan hocası Şems-i Tebrizi?den verelim. Bakın Şems-i Tebrizi, Allah?ı ne şekilde görüyor:
Yine buyurdular ki: Mevlana Şems-i Tebrizî?nin Kimya adında bir karısı vardı. Bir gün Şems hazretlerine kızıp Meram bağları tarafına gitti. Mevlana hazretleri medresenin kadınlarına işaretle: ?Haydi gidin Kimya Hatun?u buraya getirin; Mevlana, Şemseddin?in gönlü ona çok bağlıdır? buyurdu. Bunun üzerine kadınlardan bir grup onu aramaya hazırlandıkları sırada Mevlana, Şems?in yanına girdi. Şems, şahane bir çadırda oturmuş, Kimya Hatunla konuşup oynaşıyor ve Kimya Hatun da giydiği elbiselerle orada oturuyordu. Mevlânâ bunu görünce hayrette kaldı. Onu aramağa hazırlanan dostların karıları da henüz gitmemişlerdi. Mevlânâ dışarı çıktı. Bu karı kocanın oynaşmalarına mâni olmamak için medresede aşağı yukarı dolaştı. Sonra Şems ?içeri gel? diye bağırdı. Mevlânâ içeri girdiği vakit, Şems?ten başkasını görmedi. Bunun sırrını sordu ve: ?Kimya nereye gitti? dedi. Mevlânâ. Şems: ?Yüce Tanrı beni o kadar sever ki istediğim şekilde yanıma gelir. Şu anda da Kimya şeklinde geldi? buyurdu, işte Bayezid?in hali de böyle idi. Tanrı ona daha sakalı bitmemiş bir genç şeklinde göründü. (12)
Yıllarca bize büyük Allah dostu, evliya olarak tanıtılan bu insanların akide inançları bunlardan ibarettir. Allah?ı kadın kılığında gördüğünü söyleyebilecek kadar aşağılık bir duruma düşen bu insanlar Allah dostu, Allah evliyası olarak ilan edildiler.
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ?YE GÖRE HZ. MUSA FİRAVUN MÜCADELESİNDE KİM HAKLI
Görüldüğü gibi İslam akidesini adeta oyuncak haline getirdiklerinden dolayı, artık Musa?yı da Firavun görmeye başlıyorlar, Firavunu da Musa?(!) Yani imanı küfür, küfrü ise iman olarak görebiliyorlar. Hatta Mesnevi?nin 2467-2468. beyitlerinde Firavun?a, Musa demekle, Musa ile Firavunun aynı şahıs olduğunu, dolayısıyla küfür ile imanın aynı şey olduğunu söylüyor Mevlana. Şöyle ki:
2465 beyit: Beni bir an ay yapıyor, bir an kara. Allah?ın işi bundan başka bizzat ne olur?
Ol oldu. Hükmü sopalarının önünde mekân ve mekânsızlık âlemlerinde koşuyoruz.
Renksizlik renge esir olunca, bir Musa-başka bir Musa ile savaşa tutuştu.
Sahip olduğun renksizliğe ulaştığında, Musa ile Firavun barışıktı.
Bu nükte üzerinde sualin olursa, renk dedikodudan uzak olur mu?
2470 Beyit: Bu şaşılacak şeydir. Bu renk renksizlikten doğdu, renk renksizlikle nasıl savaşa girişir.
Yağın aslı suyla fazlalaşır. Sonuçta suyla nasıl zıtlaşır? Madem gül, dikendir ve diken gülden? Niçin her ikisi savaş ve macera içinde? Veya bu savaş değil, hikmet içindir. Tıpkı eşek satıcıların savaşı gibi sanattır. Veya ne budur, ne o şaşkınlıktır. Define aramalı, bu harabedir.
2480: Görünüşte o seni kendine çağırıyor, içtense seni ret sopasıyla kovuyor.
Ey akıllı kişi! Tersine nallar vardır. Firavun?un nefretini Musa?dan bil. (13)
?Hiç biz Müslümanları, kâfirler gibi tutar mıyız? Ne oluyor size? Nasıl (böyle saçma) hüküm veriyorsunuz? Yoksa sizin bir kitabınız var da, onda mı okuyorsunuz?. Onda, beğendiğiniz her şey sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)? Yoksa ?Ne hükmederseniz mutlaka sizindir? diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var? Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak? Yoksa ortakları mı var onların? Sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını!? (Kalem35-41)
MEVLANA?YA GÖRE CEHENNEM SENBOLİK BİR YERDİR
Tasavvufçuların kullandıkları metotlardan biri de, insanları kendi yollarında yürütebilmek ve doğru yolda gidenlerin yollarından alıkoymak ve dolayısıyla kendilerine bağlamak için peygamberleri ve müminleri kötüleyebiliyorlar. Böylece kendilerinin ve gittikleri yolun iyi olduğunu insanlara yutturmaya çalışıyorlar. Ayrıca insanları bu tuzaklarına düşürmek için, kullandıkları diğer bir metot da Bâtıniliği şiddetle savunmaları. Onların batın anlayışına göre örneğin; minare dense, muhakkak bunu kuyu olarak anlamak lazımdır. Birisine bunu yutturdular mı artık ona kabul ettiremeyecekleri hiçbir şey kalmaz. Öyle ki, İslam dininde Allah bir mi deniyor; sofist buna karşılık her şeyin Allah olduğunu kabul ettirmeye çalışır ve etiket olarak kendisinin Allah olduğunu hemen iddiasının üzerine yapıştırır. İslam dininde cennet güzelliğiyle mi övünülüyor; sofist bunun iyi bir şey olmadığını, ahmakları kandırmak için kurulmuş bir tuzak olduğunu kabul ettirmeye çalışır. İslam dininde cehennem kötü bir yer olarak mı bildiriliyor; sofist onun iyi bir şey olduğunu içindekilerin ondan çıkmak istemediklerini kabul ettirmeye çalışır. Şöyle ki:
Cenneti bu kadar kötüleyen sofu?lar, cehennemi övmekten geri durmazlar, öyle ki: Mevlana için cehennem bir ceza yeri değil, arızi kötülükleri temizleyen, insana hiçbir zarar vermeden olgunlaşma kazandıran bir yerdir; ateşi ise kırmızı şarap gibidir.
Mevlana bu konuda şöyle demektedir:
?Cehennem ateşi, ancak kabuğu yakar. Ateşin içle hiçbir işi yoktur. Ateşi içe yayılım verirse mutlaka bil ki onu pişirmek içindir, yakmak için değil. Tanrı, hüküm ve hikmet sahibi oldukça bu kaide daimidir. Geçmiş zamanda da böyledir, gelecek zamanda da. Lâtif iç, hatta kabuklar bile onun tarafından yargılanırken artık nasıl olur da içi yakar? Uzaktır ondan bu. Hatta inayet eder de bu inayeti yüzünden başına vurursa bile ona iştah verir, o kırmızı şarabı içirir.? (14)
?Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işi kendisine güzel görünen ve heveslerine uyan kimse gibi olur mu?? ( Muhammed/14)
?O küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? derler. ?Evet, geldi? derler ama azap sözü kâfirlerin üzerine hak olmuştur. Onlara: ?İçinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin; kibirlenenlerin yeri ne kötü!? denilir.? (Zümer/71-72)
?Şüphe yok ki kâfir olanlar, yeryüzündeki her şey ve bunun yanında da bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye verseler onlardan asla kabul edilmez; onlar için acı bir azap vardır. Ateşten çıkmak isterler, fakat onlar oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.? (5 Maide/36-37)
MEVLANA?YA GÖRE BÜTÜN DİNLER TEK?DİR
Mevlana, kendisinin hakikatler ve dinler konusundaki görüşünü anlatırken, kendisinin böyle şeylere bağlı olmadığını, mızrağın kalkanı deldiği gibi, böyle şeylerden kurtulup uzaklaştığını anlatmaktadır. Ona göre, geceyle gündüz birdir, dolayısıyla aydınlıkla karanlık da birdir ve kesin hakikat diye bir şey yoktur. Kesin hakikat kabul etmemekle de, bütün dinler ve bütün şeriatların aynı olduğunu yani herhangi bir gerçeği temsil etmediklerini söylemektedir. Zaten aslında bu düşünce Tasavvuf inancının temelini oluşturmaktadır.
Bu konuda Mevlana görüşünü şöyle belirtmektedir:
?Mızrak, kalkandan nasıl geçerse ben de gündüzlerden, gecelerden öyle geçtim (onlar, beni tutamadıkları gibi onlardan bana bir şey de bulaşmadı.?
?Ondan dolayı bence bütün şeriatlar, bütün
dinler birdir. Bence yüz binlerce yılla bir saat aynı.?(15)
?Ondan dolayı bence bütün şeriatlar, bütün dinler birdir. Bence yüz binlerce yılla bir saat aynı.? (16)
Hiç şüphesiz din, Allah(c.c) katında İslam?dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ?kıskançlık ve hakka başkaldırma? (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah?ın ayetlerini inkar ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir. (Ali İmran Suresi, 19)
Peki onlar, Allah?ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O?na teslim olmuştur ve O?na döndürülmektedirler. (Ali İmran Suresi, 83)
Kim İslam?dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır. (Ali İmran Suresi, 85)
MEVLANA?YA GÖRE İÇKİ HELAL DİR
Mevlânâ, nihayet halka haram olan şarabın kalenderlere helâl olduğunu söyler ve der ki:
?Zevk veren her şey, şu aşağılık kişiler, bir delil elde edip dadanmasınlar diye nehyedilmiştir. Yoksa şarab, çeng, güzel sevmek ve sema, haslara helâldir, aşağılık kişilere haram. (17)
Yine dostların olgunlarından nakledilmiştir ki: Bir gün kıskanç fakihler inkâr ve inatları sebebiyle Mevlana?dan: ?? Şarap helal midir veya haram mı ??? diye sordular. Onların maksadı Şemseddin?in şerefine dokunmaktı. Mevlana kinaye yolu ile: ?? İçsen ne çıkar? Çünkü bir tulum şarabı denize dökseler deniz değişmez ve denizi bulandırmaz. Bu denizin suyu ile abdest almak ve onu içmek caizdir.
Fakat küçücük bir havuzu, şüphesiz bir damla şarap pisletir.böylece tuzlu denize düşen her şey tuz hükmüne girer.
Açık cevap şudur ki, eğer Mevlâna Şemseddin şarap içiyorsa, her şey ona mubahtır. Çünkü o deniz gibidir. Eğer bunu senin gibi bir kahpenin kardeşi yaparsa, ona arpa ekmeği bile haramdır.? buyurdu.(18)
Her ne kadar birçok tasavvuf mensubunun sözde mecaz anlamda kullanıldığı iddia edilse de, açık bir şekilde Mevlana?nın içkiye bakışını bu şekilde öğrenebiliyoruz. Çok açık bir şekilde gösteriliyor ki Tasavvuf dininde her şey serbest. Delil mi arıyorsun? Şeyh yaptıysa bir bildiği var. Sen onlardan daha mı iyi biliyorsun? Al sana delil! Gerisini kurcalama!
?Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah?ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?? ( Maide90-91)
KAYNAK
1) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 1. Önsözden.Ayrıca bakın Mevlana Celaleddin Rumi Yeni şafak yayınları Mesnevi cilt 1 sayfa 39 Çeviren Prof.Dr . Adnan Karaismailoğlu
2) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi Cilt 2 Mevlana M.E.G.S.B. Yayınları 1988 baskısı, sayfa 101
3) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi Cilt 4 Mevlana M.E.G.S.B. Yayınları 1988 baskısı, sayfa 326
4) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 4. sayfa 151
5) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 6. Sayfa 178
6) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 3 Beyitler-7-8, sayfa 75-80.)Mevlana Calaleddin Rumi, Mesnevi, Hazırlayan: Adnan Karaismailoğlu, Yeni Şafak Kültür Hizmeti, 2004 Cilt 1, Sayfa 289
7) Mevlana Calaleddin Rumi, Mesnevi, Hazırlayan: Adnan Karaismailoğlu, Yeni Şafak Kültür Hizmeti, 2004 Cilt 1, Sayfa 234-235 Ayrıca bakın Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 2. Sayfa 171-172-173
8) (Mevlânâ Celâleddin, İnkılâb Kitabevi, İstanbul 1985, Dördüncü Basım. Abdulbâki Gölpınarlı, sayfa 292) Ayrıca bakınız ( Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi. Mevlâna, M.E.G.S.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 1. Sayfa 144 Beyit 1807-8-9. )
9) Şark İslam Klasikleri, Ariflerin Menkıbeleri, Ahmet Eflaki Cilt: 2 S. 78, M.E. B. Yayınları
10) Mevlânâ Celâleddin, İnkılâb Kitabevi, İstanbul 1985, Dördüncü Basım. Abdulbâki Gölpınarlı, sayfa 292
11) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Cilt I Mevlâna, sayfa 144
12) Şark İslam Klasikleri,Ariflerin Menkibeleri, Ahmet Eflaki,Cilt 2 S. 216
13) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Cilt I Mevlâna, sayfa 198) Mevlana Celaleddin Rumi Yeni şafak yayınları Mesnevi cilt 1 sayfa 116-117 Çeviren: Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu
14) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Cilt VI Mevlâna M.E.G.S.B. Yayını. 1988 Çeviren, Veled İzbudak sayfa 311 ? 312, beyitler 3928-3929-3930-3931-3932.)
15) Mesnevi Cilt 1 Mevlana, Meb yayınları sayfa 280 b.3503?3504.)
16) (Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Cilt I Mevlâna, sayfa 280 ? , beyitler 3503?3504.)
17) Abdulbaki Gölpınarlı?nın Mevlana Celâleddin isimli kitabının sayfa 198 ? 199 ? 200. İnkılâb Kitabevi 1985 baskısı.)
18) Şark İslam Klasikleri,Ariflerin Menkibeleri, Ahmet Eflaki,Cilt 2 S. 216)
?
bu da mı yalan iftira önyargı yoksa karşımda bir kör ve sağır mı var?
Allah'tır "ol" diyen ! ancak bu böyle biline!
7-A?raf-54:
Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş?a kurulan, geceyi,kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah?tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O?na mahsustur.ÂlemlerinRabbi olan Allah?ın şanı yücedir.
Ah celalettin madem öyle sen de göründüğün gibi olaydın ya. Niye evliyalık yaptın şirk ile? Uzak olsunlar. mevlevilik , teslimiyettendir diyerek İslamdan(teslimiyetten) beslenenler.
Yani derler ki mevlevilik te Allah'ın sistemindendir derler biz Müslümanız/İslamız derler ise. (Kitapta da olması lazım o zaman...)
2-Bakara-286:
(?)Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.
ayetini gösteririm. Ben Allah?tan başkasına teslim olmam.
Görüldüğü üzere Mevlâ Allah?ın sıfatıdır, bunu bir kula yakıştırmak yanlıştır, tıpkı Bedi gibi.
İsteyen videoları izleyebilir, görsellik sizlere daha net izlenim kazandıracaktır, olan biteni daha iyi gözlemleyebilirsiniz belki kimlere hizmet, secde edildiğini görürsünüz.
Mevlana Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı, Abdülhamit Çakmut?un anlatımıdır.
mevlana kimdir? http://www.uzmantv.com/mevlana-kimdir
muhammed celalettin 1250 yılında, bugünkü Afganistan sınırları içinde bulunan borasan bölgesindeki ber? şehrinde dünyaya gelmiştir. Asıl ismi muhammed celalettin dir. mevlana ve rumi isimleri daha sonra verilmiştir. mevlana Mevla?ya ait olan demektir. Rumi ise batılıların ona takmış oldukları bir lakaptır yani Anadolulu demektir. Babası ..lar sultanı sultan .. efendi annesi ise Mümine hatundur. O dönemin karışıklıkları sebebiyle, aile hz. mevlana 9 yaşındayken çok büyük zorluklarla anadoluya göç etmiştir hz. mevlana?nın İslam ve tasavvufta yeni çok önemlidir. tasavvuf, insan sanatıdır. hz. mevlananın babasının söylemiş olduğu bir söz vardır ?Ben Kur?anın bendesi, Hz. Muhammed?in ayağının tozuyum.? Der, yani mevlana ve mevlevilik , Kur?anın dışında ve İslamın dışında bir şey değildir. Zaten Kuranın temelinde, insan vardır hz. mevlanayı incelediğimizde de baştan aşağı insana hizmet, kendisine hedef ve ideal edinmiştir.
Babası sırf bir söz söyledi diye, Allah?ı bırakıp kuluna mı hizmet edeceğiz yani? Zaten Kuranın temeli önemlidir değil mi bir tek diğer ayetler hiç önemli değil düşüncesi bilmediğimiz şeyin ardı sıra gitmek olur. Bunlarda tıpkı Hintlerin insan tanrı anlayışı gibi tasavvufu kullanarak ilah birdir ilkesini bölmüşlerdir ki başkalarının sözlerine iman ediyor, o ritüellere uyuyor üstüne bir de yalancılık ediyorlar.
Mevleviliğin nasıl bir felefesi vardır? http://www.uzmantv.com/mevleviligin-...lsefesi-vardir
Mevleviliğin temel felsefesi insandır. Zaten Kur?an-ı Kerimde de tüm insanlık, tüm alem insanlığın emrindedir. Hz. mevlana da İslamın hoşgörüsünü aldığına göre, mevleviliğin özü tamamen insana hizmet eder insan derken, dili, dini, ırkı, milleti, teninin rengi ve cinsiyeti ne olursa olsun bütün insanlar eş ve eşittir. Eş ve eşit olan bu insanların her birisi evrendeki en değerli varlıktır. Bütün mesele bu değerli varlığa, İslâmın ve hz. mevlana?nın çizmiş olduğu sanat ve edebiyatla bezenen insanın hizmet etmesi, insanları katagorilere ayırmadan bütün insanlığa aynı mesafede yaklaşarak onu sevgiyle kucaklamasıdır.
86-Tarık-13:
Şüphesiz o Kur?an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür.
8-Enfal-22:
Muhakkak ki Allâh indînde canlıların en şerrlisi, aklını kullanmayan (taklitle yaşayan) sağırlar ve dilsizlerdir.
Kuran ayetleri bile bile gizleyenler işte bunlardır, hem bilirler hem de uygulamazlar gizlerler. İşlerine geleni kullanırlar.
Mevlevilik nedir? http://www.uzmantv.com/mevlevilik-nedir
Mevlevilik mevlana?nın yolundan giden insanların kurmuş olduğu bir tarikattır. mevleviliğin hizmet ettiği alan baştan sona kadar insandır. hz. mevlana döneminde, yaşadığı dönemde mevlevilik denen bir tarikat yoktu. hz. mevlana öldükten sonra oğlu sultan veled efendi tarafından kurulmuş ve mevlevilik bu günkü sistematik hale getirilmiştir.Hz. mevlana ve ailesi büyük bir göç neticesinde ülkemizde ilk önce Karaman?a sonra Konya?ya yerleşmiştir. mevlevilik orada kök salmış, bütün dünyaya sekizyüzyılı aşkın bir zamandır insanı, insan sevgisini ve hoşgörüyü aşılamaya devam etmektedir. Mevlevilik bir bakıma, bir gönül, fikir ve sanat hareketidirde. İslâm?ın o güzel hoşgörüsüne, sanatı, edebi, edebiyatı katarak insan Allahına, sevgiliye kendine şi?ar edilir.
Şi?ar[Arapça]: Şifre, simge, ülkü(amaç).
H.z. : Yüceltme, yanında olsun .. (tasavvuf terimi olduğu söylenir)
Mevlana: Mevlamız, efendimiz demektir. (artık kimin için diyorsanız)
Dinin anlamı sistem/düzen demektir, burada mevlevilik herkesin giriş yapabileceği bir sistem olarak tanıtılmaktadır. Yani imandan sonra inkara davet eder. Allah?a boyun eğmiş iken (Müslümanken), ona teslim (İslam) olmuşken der ki ne olursan ol gel ne olursa olsun maksat hizmet, kime hizmet ? derseniz görürsünüz ki bu İslam (Allah?a teslimiyet) değil çünkü Allah?ın kitabı eksik değildir, kitapta yok içinde bir sürü aykırı durumlar var örümcek ağı gibi bir inanış elbette yalan söyleyenler cezasını çekerceklerdir.
Mevlevilikte nasıl kurallar var? http://www.uzmantv.com/mevlevilikte-nasil-kurallar-var
Mevlevilik aynı zamanda birer kurallar zinciridir. Bugün hayatta olan, hz. mevlananın birinci kuşak kolunu faruk emrençelebinin başkanlığında tüm mevleviler insanlığa hizmet etmeye devam etmektedirler. Çelebi ailesi, post makamıdır oğulların görevlendirilmiş olduğu mevleviliğin en üst kademesinde insan sert arif dediğimiz dedeefendi, bu sert ariften sonra yine hz. mevlanının torunlarının görev vermiş olduğu hakikatten mevleviliği bilen, yaşayan, bilgili görgülü insanların seçildiği bir de dedeefendiler vardır, dedeefendiler aynı zamanda sama ayinlerini de idare ederler aynı zamanda mevleviliğe gönül veren insanlar günümüzde dedefendilerin edep ve fiziki terbiyesinden geçerler. mevlevilikte sofra adabı çok önemlidir, o devirde yerde sofralar kurulur, bir kabın içinden yemek yenir, bir can su isteyecekse bir lokma ekmeği sağ omzu üzerine götürerek hiç konuşmadan sofraya hizmet eden arkadaşlarına ben su istiyorum der su geldiği zaman da diğer canlar yemek yemezler yani arkadaşlarından bir lokma yemek fazla yememek adına hep birbirlerine saygıyla eğilirler ve sofrada kullanılan bütün malzemeler, tabak vesaire belli edilmeden görüşme dediğimiz belli etmeden öperek yani bardak, tabak, çanak vesaire bana hizmet ediyorsun sana müteşekkirim ifadesiyle can bulur.
10-Yunus-59:
De ki: ?Allah?ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?? De ki: ?Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah?a iftira mı ediyorsunuz??
Allah?ın sisteminin üzerine sistem oluşturulmaya çalışılmış albenili hale getirmek için çelişitli şekillerde süslenmiştir. Tıpkı Kuran gibi ayetler birbirine bağlanmış hocalar sistematik bir şekilde dizilmiş ve insanlar sömürülmektedir.
6-En?am-93:
Allah?a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, ?Bana vahyolundu? diyen, ya da ?Allah?ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim? diye laf eden kimseden daha zalim kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, ?Haydi canlarınızı kurtarın! Allah?a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve O?nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız? diyecekleri zaman hâllerini bir görsen!
Nasıl mevlevi olunur? http://www.uzmantv.com/nasil-mevlevi-olunur
Mevlevilikte kişinin benden çıkıp biz olması gerekmektedir. Ben olan adam bir damladır biz olan insan ise deryadır. Mevleviliğin işine giren insanlar ilk etapta mahbap dediğimiz mutfakta önce çiğ olarak pişerler, daha sonra da onların ruhu pişirilir yani mevlana ve mevlevilikte yemek kültürü çok önemlidir.Yemek kültürünün yanındada o çiğ pişmişlerin yani bize gıda olan, bizi ayakta tutan şeylerin yanına, bu ayakta tutan maddelere bizim mânâmız ruhumuz katılır ve insan o sanat yoğunluğu içinde ömür boyu pişer. mevlevilikte önemli olan bir şey daha vardır, gönül çilesi çekilmelidir. Mevleviye gelen insan ilk başvuran insana muhip denir yani sevene denir ilgi duyana denir buna muhip denir.muhip olan kişi kırk gün çilehaneye girer bu çilehane kendi vücuduna zarar vermek adına değil, nefsi ve ruhu terbiyet etmek adınadır. Hz mevlana?nın fikirlerine, gönül veren onu seven bütün insan bu yola girebilirler. Bunun çözümü nedir? Dedeefendi dediğimiz dedeefendilere başvurmak, dedeefendinin tekbirini yani sikkesini tekbirlemesiyle, mevliğiliği olduğunu ifade eden bir hal alır. Ondan sonra, terbiye başlar sema eğitimi başlar, sema eğitimiyle birlikte gönül terbiyesi başlar çünkü semazen niçin döndüğünü bilmeli, niçin var olduğunu bilmeli ve insanlığa sevgiyle, saygıyla, sanatla nasıl hizmet edeceğinin şuru içinde olmalıdır.
Elbette bunlar Kuranda olmadığı için lazım değil hatırlatmak en iyisi öyle aylak aylak bakışlar atıp salakça bir hüzün oluşturayım suratımda ki insanlar etkilensinler bunu söylediğimde.
Mevlevilerin yaşantısı nasıldır? http://www.uzmantv.com/mevlevilerin-yasantisi-nasildir
Mevlevilik öğretisinde, insanlar eş ve eşittir. Dini, ırkı, mezhebi, teninin rengi, cinsiyeti ne olursa olsun bütün insanları eş tutmak, onlara saygı duymak, onları sevmek duyumundadırlar zaten Kur?an-ı Kerim?in birinci ayetinde ifade etmiyor mu Yüce Rabbimiz? Biz, El hamdu lillâhi rabbil âlemîn yani âlemlerin Rabbiyim demiyor mu? mevleviler de bunu kendilerine ideal edinmiştir yani Allah diyebilirdi ki El hamdu lillâhi rabbil müslimîn yani Müslümanların Rabbiyim hayır öyle bir şey dememiştir. Böyle söyleyince, Allah?a inanan-inanmayan milleti ne olursa olsun, Yüce Rabbim yarattığı her şeyi bizim için çok önemlidir onu saygıyla, sevgiyle kucaklamak durumundayız, ona hizmet etmeyi kendimize ideal edinmek durumundayız.
Ayeti yorumlama da geldi ya tamam şimdi Kuran?a uyacaksanız madem?
39- Zümer-3:
İyi bilin ki, halis din yalnız Allah?ındır. O?nu bırakıp da başka dostlar edinenler, ?Biz onlara sadece, bizi Allah?a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz? diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez.
Demek ki, işe geldiğinde o çene çalışır.
Mevlevilikte çile: http://www.uzmantv.com/mevlevilikte-...e-anlama-gelir
Mevlevilikte çile, önemlidir. Ben mevleviliğe baş vurmak istiyorum, olurum diyen canlar-dervişler kırk gün mevlevihânede dışarı hiç çıkmadan gönül terbiyesine, nefs terbiyesine girerler. Orada kazancı dedenin, ahçı dedenin yemeğiyle, fikirleriyle pişerler kırk gün sonra insan-ı kamilliğe adım atmış vaziyette mevlevihaneden çıkıp, hayatlarına devam ederler. Yine Dede efendiler 1001 gece çile çıkarırlar çiledeki kasıt insanın vücuduna zarar verilmesi değil, insan ruhunun insan nefsinin terbiye edilmesi ve dünya nimetlerinden kendini alıkoyarak, nefsine sahip olmasıdır.
Artık kime ibadet ediyorlarsa onlara bu ibadetleri ve ön hazırlıkları da onlara o önermiştir. Demek ki mevlevilik sistemini/dinini oluşturanlar İslam(Allah?a teslimiyet) başlığı altında din sömürüsü yapacaklarmış.
50-Kâf-26:
?Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!?
50-Kâf-27:
Arkadaşı (olan şeytan) der ki: ?Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içinde idi.?
72-Cin-18:
?Şüphesiz mescitler, Allah?ındır. O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.?
(Onlara secde edip, boyun eğip, karşılarında divan durmayın.) Görüntülere dikkatli bakınız.
3-Al?i İmran-28:
Mü?minler, mü?minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz.Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah, asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah?adır.
Mevlevilikte müziğin yeri nedir? http://www.uzmantv.com/mevlevilikte-muzigin-yeri-nedir
Musiki mevlevilikte çok önemlidir kısacası musiki ve edebiyat insanı olgunlaştıran, güzelleştiren, içindeki büyük tozları döken, madde ve manâsını engelleyen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. mevleviliğin temel musiki eletlerinden birisi malumunuz ney?i dir.
Ney (müzik aleti) insandır. Ney, anayurdundan koparılmış ve kamışından çıkarılmış, insanın elinde şekil alarak böğrü denilerek yedi tane delik açılmış, güneşin altında kurutularak, o sulak tatlı şekerler içinde olan yerleri çıkmış ve insanın elinde can almıştır. İnsanda böyledir, bizlerde anne karnında dünyaya gelip, dünyada bir çok şeyler içinde mücadele etmekteyiz bütün mesele, niçin doğduğumuzun? niçin var olduğumuzun? ve nereye gideceğimizin şuuru içinde davranmak, ona göre yaşamaktır. mevlevilikte musiki ve edebiyat çok önemlidir, geçmiş tarihteki bütün Türk musikisinin dehâları mevlevi dedeleridir, bunların bestelemiş oldukları ayin-i şeriflermusiki eşliğinde icra edilir, musiki heyetine mutrıp denir. mutrıptaki görev alan seslendirmelere ayinhan denir. Bu insanların, ayinleri eşliğinde semazenler bir yolculuğa çıkarlar.
17-İsra-46:
Kur?an?ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur?an?da (ibadete lâyık ilâh olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.
Yani Allah?ı durmaksızın övüp, Kurana uydukça daralırlar ve kabullenmezler.
47-Muhammed-3:
Bu, inkâr edenlerin batıla uymaları ve inananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından dolayıdır. İşte Allah, onların örnek teşkil edecek durumlarını insanlara böyle anlatır.
93-Duha-11:
Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat.
40-Mü?min-67:
O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra ?alaka?dan4 yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar.
Adamın doğum ile ilgili bilgi vermediği dikkatimi çekti, tartı ile şirk veriyor zerre ile de doğru yol. Kirli ile pisi karıştırıyor.
2-Bakara-159:
İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap?ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder.
Onlara öğreti yapan kişiler resmen beyinlerini yıkamakta (40 gün+) ve onlardan doğru yolu gizlemekteler. Oysa yaptıkları İslam düşmanlığı ağızlarından taşmaktadır. Oradaki insanların hizmet anlayışı nerelere varabilir, sınırlarını siz düşünün ve bu İslam camisı için bir tehdidtir bence Allah uyarmıştır bizleri.
3-Al?i İmran-79:
Allah?ın, kendisine Kitab?ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, ?Allah?ı bırakıp bana kullar olun? demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir) ?Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah?ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.?
Mümkün mü hiç? Hürmet edilecek bir çok kademe oluşturulmuş buna müsade etmeyeceklerdir. Allah?ın zikrinden yüz çevirenlere bir çok şeytan musallat olmuştur ona göz açtırmazlar, çabalarlar.
4-Nisa-88:
Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah, onları yaptıkları işlerden dolayı baş aşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah?ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın.
4-Nisa-89:
Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse, onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.
48-Fetih-9:
Ey insanlar! Allah?a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah?ı tespih edesiniz diye (Peygamber?i gönderdik.)
58-Mücadele-20:
Allah?a ve peygamberine düşman olanlar var ya, işte onlar en aşağı kimselerin arasındadırlar.
Adına İslamiyet (Allah?a teslimiyet), Müslümanlık (Allah?a kulluk) dememelidirler, iftira etmemelidirler. O yüzden onları dost edinmemeliyiz. Onlardan gerçeği gizleyenlere, gizli ritüellerini levellere ayıranlara (böylece suyu yavaşça ısıtanlara da) herkes lanet edecektir, haklarından cehennem gelecektir bu beyaz giymiş fırıldakların kafir ve müşrik olanlarının (yani hepsinin). Yazacak çok şey var ama gözlem yeterli olacaktır, bunların sürgün edilmesi lazım biz Müslümanız, İslamız dedikleri sürece tehlikedirler, insanları bataklarına çekerler bunları duyurmalıyız.
Dikkatinizi çekerim : Site adresi verdim videolar kendi sitesinde , Müslümanlık (Allah?a kulluk) > İslamiyet (Teslimiyet) Dini (Sistemi) bölümünde yer almaktadır. Yani bu videoyu siteye yerleştirenler ne yaptıklarını bilmiyorlar?
Bence derhal bunu diğer inançlar katagorisine taşımaları ya da böyle bir katagori uydurvermeleridir pek zor gelmeyecektir tahminimce.
Mevleviler = Döndürülür, şirke bulanır ve onlara göz açtırılmaz ve yine döndürülür dünya malından uzaklaştırılır sömürülür de sömürülür.
Mesnevi önsöz (kopyala yapıştır rumi)
MESNEVİ: MEVLANA CELALEDDİN RUMİDÜNYA EDEBİYATINDAN TERCÜMELER ŞARK İSLAM KLASİKLERİÇeviren: Veled İzbudak/ Gözden Geçiren: Abdulbaki Gölpınarlı/ Şark İslam Klasikleri/ Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları
MESNEVİ?NİN ÖNSÖZÜ(PARANTEZ İÇİNDE VERİLEN AYET NUMARALARI, KUR?AN ?A AYKIRI OLAN SÖZLERİN AYET NUMARALARIDIR. AYRICA KUR?AN?A AİT ÖZELLİKLERİN MESNEVİ İÇİN DE KULLANILDIĞINI İFADE ETMEKTEDİR.)
Bu kitap, Mesnevi kitabıdır. Mesnevi, hakikata ulaşma ve yakin sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarının asıllarıdır. Tanrı?nın en büyük fıkhı, Tanrı?nın en aydın yolu, Tanrı ?nın en açık bürhanıdır. Mesnevi, içinde kandil bulunan kandilliğe benzer(24Nur, 35). Sabahlardan daha aydın bir sûrette parlar. Kalplere cennettir; pınarları var, dalları var, budakları var. O pınarlardan bir tanesine bu yol oğulları Selsebil derler. Makam ve keramet sahiplerince en hayırlı duraktır, en güzel dinlenme yeri. Hayırlı ve iyi kişiler orada yerler, içerler? Hür kişiler ferahlanır, çalıp çağırırlar. Mesnevi, Mısır?daki Nil?e benzer: Sabırlılara içilecek sudur, Firavun ?un soyuna, sopuna ve kafirlere hasret. Nitekim Tanrı da ?Hak, onunla çoğunun yolunu azıtır, çoğunun da, yolunu doğrultur(17İsra, 9)? demiştir.Şüphe yok ki Mesnevi gönüllere şifadır(17İsra, 82), hüzünleri giderir, Kuranı apaçık bir hale koyar(6En?am, 114), rızıkların bolluğuna sebep olur, huyları güzelleştirir. Şanları yüce, özleri hayırlı katiplerin elleriyle yazılmıştır(80Abese, 13-16), temiz kişilerden başkalarının dokunmasına müsaade etmezler(56/79). Mesnevi, alemlerin Rabb ?inden inmedir(56Vakıa, 80 2Bakara, 79 3Al-i İmran, 78 5Maide, 13): Batıl ne önünden gelebilir, ne ardından(41Fussilet, 42). Tanrı, onu korur, gözetir(15Hicr, 9); Tanrı, en iyi koruyandır, merhametlilerin en merhametlisidir. Mesnevi ?nin bunlardan başka lakapları da var, o lakapları veren de Tanrı ?dır. Fakat biz, bu az lakapları anarak sözü kısa kestik. Az çoğa, bir yudum su göle, bir avuç tane büyük bir harmana delalet eder.Ulu Tanrı ?nın rahmetine muhtaç, zayıf kul Belh ?li Hüseyin Hüseyin oğlu Muhammed?in oğlu Muhammed- Tanrı, Mesnevisini kabul etsin der ki: Şaşılacak ve nadir söylenir hikayeleri, hayırlı ve biiyük sözleri, delalet incilerini, zahit!er yolunu, ibadet edenler bahçesini müştemil bulunan ve lafzı az, manası çok olan bu manzum ?Mesnevi ?yi efendimin, dayandığım, güvendiğim zatın cesedimde ruh gibi hakim ve mutasarrıf olup bu günümün de, yarınımın da azığı bulunan kişinin dileğiyle uzatmak ve etraflıca yayıp genişletmek için çalıştım, çabaladım. O zat, ariflerin ulusu ve muktedası, hidayet ve yakin ehlinin imamıdır.. halkın feryadına erişen, kalblerin ve akılların emini olan, Tanrı ?nın halk arasında emaneti, mahlukatı içinde güzidesi, peygamberine olan vasiyetlerinde ve safisinin indindeki sırlarında seçilmişti. Arş hazinelerinin anahtarı, yeryüzü definelerinin emini bulunan AbıTürkoğlu diye tanınmış faziletler sahibi, Hak ve dinin husâm?ı(kılıcı) Hasan oğlu Muhammed in? oğlu Hasan? dır. O, vaktin Bayezid? idir.Zamanın Cüneyd?i. sıddıyk Oğlu Sıddıyktir. Tanrı ondan da razı olsun, atalarından da.Aslen Urumu ?ludur ve ?Kürt olarak yattım, Arap olarak kalktım? diyen kadri yüce Şeyh? in soyundandır. Tanrı, onun ruhunu ve soyundan gelenlerin ruhlarını kutlulasın. Ne güzel selef, ne de güzel halef!Öyle bir soyu var ki güneş bile kaftanını o soyun üstüne salmış;Öyle bir aslı var ki yıldızlar bile ona karşı ışıklarını yere yaymış!Eşikleri(Şeyhin soyundan gelenler) daima ikbal kıblesidir; yüce kişilerin evlatları, oraya yönelirler.. daima dilekler Kabe ?sidir; dileği olanlar, orayı tavaf ederler. Rabb ?e, ruha, göğe, arşa ve nura mensup, görünüşte sukût ehli, sûreta gaib, mânen hâzır nâzır, hırka altında sultan olanlara.. Halkın ileri gelenleriyle faziletlere ve deliller nurlarına sahip bulunan can gözleri açık kişilere mukteda olması için yıldız doğdukça güneş tulû edip durdukça hep böyle olmadan geri kalınsın, hep böyle eşiği ikbal kıblesi, dilekler Kabe ?si olup dursun. Amin Ya Rabbel alemin.Bu bir duadır ki reddedilmez,Çünkü bütün halk sınıflarına şamildirHamd, alemlerin Rabb ?i Tanrı ?yadır. Tanrı resûlüne- Allah rahmet etsin, selametler versin ve onun tertemiz soyunun ve sahabesinin hepsine rahmet olsun. (c.1 Birinci Önsöz)
MEVLANA (!)]?NIN İSLAMA AYKIRI GÖRÜŞLERİ
Yazmış olduğu şiirlerle tarihin derinliklerinden günümüze kadar adından söz ettiren Mevlana Celaleddin-i Rumi hiç şüphesiz, dünyanın en büyük şairlerinden bir tanesidir. Tarih boyunca İslam dışı dinlerin mensupları tarafından sevilen Mevlana, şiirleriyle ve bazı inançlarıyla dünyada adından söz ettiren ender şairlerden bir tanesidir. İnsanlar üzerinde şiirlerinin derinlemesine bıraktığı iz o kadar kuvvetli ki; bunun etkisiyle bu gün kabrinin bulunduğu Konya, dünyanın dört bir yanından gelen sevenleri tarafından sürekli ziyaret edilen bir yer haline gelmiş durumda. Mevlana insanların gözünde dünyanın en büyük şairlerinden bir tanesi olabilir. Ya da milyarlarca insanın gönlüne taht kurmuş bir şahsiyet olabilir. Ne denirse densin şu bir hakikattir ki, Mevlana bir İslam âlimi unvanını alamamıştır. İslam adına ne vermiş olduğu bir fıkıh kitabı, ne bir akaid kitabı ne de başka herhangi bir eseri mevcuttur. Şiire olan aşırı merakından dolayı İslami söylemlerle sözlerini süsleyip, insanlara sunmuştur. İslam?ın bazı güzelliklerinden ilham alarak yazmış olduğu birçok hikâye tarzı şiiri mevcuttur. Aslında yazmış olduğu kitabın kendisine ait bir kitap değil, bizzat Allah tarafından kendisine indirilmiş bir kitap olduğunu söylemektedir. Tıpkı Tasavvuf dinine mensup din kardeşi Muhyiddin ibn Arabî gibi o da yazmış olduğu kitabın, Allah katından kendisine indirildiğine inanmaktadır.
Hocası Şems-i Tebrizî ile karşılaşmasından sonra hayatı tamamen değişen Mevlana, Tasavvuf inancına büründü. Hocası Şems-i Tebrizî gibi ??Hulûliye?? inancından olan Mevlana?nın, Allah?ın kendisine hulûl ettiğine ve Panteizm?e olan inancının izlerini kitaplarında da açık bir şekilde görebiliriz. Aynı şekilde şiirsel sanatının tamamını döktürüp yazdığı mesnevisinin bizzat Allah(c.c) tarafından kendisine indirildiğini diyebilecek kadar ileri gitmiştir. Allah(c.c) tarafından indirildiğini iddia ettiği Mesnevi?sinde; hikâyeleri pornografik öğelerle süsleyip insanlara sunmuştur.
Maalesef bugün büyük Allah dostu(!), evliya diye adlandırılan Mevlana?nın, İslam?a aykırı görüşleri insanlara gösterilmedi. Şimdi Allah dostu, büyük evliya(!) diye adlandırılan Mevlana?nın, İslam dinine aykırı görüşlerini aktaralım. Söylemiş olduğumuz sözlerle ilgili herhangi bir şüphesi olan varsa, Mevlana Celaleddin-i Rumi?nin Mesnevi?sine göz atıp araştırma yapabilir. Sayfa numaralarıyla birlikte Mevlana?nın Kuran?a aykırı görüşlerini sunacağız inşallah. Mevlana hakkında daha geniş bir bilgiye sahip olmak isteyen okuyucular Prof Dr. Mikail Bayram?ın ?Sosyal ve Siyasi Boyutlarıyla Ahi Evren-Mevlana Mücadelesi? adlı değerli kitabına başvurabilirler.
MESNEVİ?NİN ALLAH TARAFINDA İNDİRİLDİĞİNİ SÖYLEMESİ
Mevlana diğer Tasavvuf önderleri gibi, bizzat kendi yazmış olduğu kitabın kendisine Allah tarafından indirildiğini şu sözlerle bizlere aktarmakta:
?? Bu kitap, Mesnevî kitabıdır. Mesnevi hakikate ulaşma ve yakîn sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarıdır. Tanrı?nın en büyük fıkhı, Tanrı?nın en aydın yolu, Tanrı?nın en açık bürhanıdır. Mesnevî, içinde kandil bulunan kandilliğe benzer. Sabahlardan daha aydın bir surette parlar. Kalplere cennettir; pınarları var, dalları var, budakları var. O pınarlardan bir tanesine bu yol oğulları ?sel sebil? derler. Makam ve keramet sahiplerince en hayırlı duraktır, en güzel dinlenme yeri? Hayırlı ve iyi kişiler orada yerler, içerler. Hür kişiler ferahlanır, çalıp çağırırlar. Mesnevî, Mısır?daki Nil?e benzer: Sabırlılara içilecek sudur. Firavun?un soyuna sopuna ve kâfirlere hasret? Nitekim Tanrı da, ?Hakk onunla çoğunun yolunu azıtır, çoğunun da yolunu doğrultur.? demiştir. Şüphe yok ki Mesnevi gönüllere şifadır, hüzünleri giderir, Kur?ân?ı apaçık bir hale koyar, rızıkların bolluğuna sebep olur, huyları güzelleştirir. Şanları yüce, özleri hayırlı kâtiplerin elleriyle yazılmıştır, temiz kişilerden başkalarının dokunmasına müsaade etmezler. Mesnevî Âlemlerin Rabbinden inmedir. Bâtıl ne önünden gelebilir, ne ardından. Tanrı onu korur, gözetir; Tanrı en iyi koruyandır, merhametlilerin en merhametlisidir. Mesnevî?nin bunlardan başka lakapları da var. O lakapları veren de Tanrı?dır?? (1)
Mesnevi gönüllere şifa verir, Kuran?ı apaçık bir hale sokar, rızıkları bollaştırır; ona temiz kişilerden başkası dokunamaz. Kuran?a verilen bütün vasıfları Mevlana Mesnevi?ye verdikten sonra; en sonunda Mesnevi?nin, bizzat Âlemlerin Rabbi tarafından kendisine indirildiğini söylemekte. Oysa kuranı incelediğiniz vakit, Yüce Allah?ın(c.c) bu vasıfları Kuran için kullandığını şu ayetlerde görebiliyoruz: 25/24 , 2/26 , 80/15-16 , 56/79, 56/80, 41/42 ,12/64? Bu ayetlerin hepsinde Kuran?ın bu vasıflarından bahsedilmekte olduğunu görüyoruz. Aynı şekilde Mevlana bu vasıfların hepsini Mesnevi?sinde görmektedir. Ve o, bu noktada kendi kitabını Allahın Kitabı ile aynı şekilde görüp kendi yazmış olduğu kitabın Allah tarafından kendisine indirildiğini iddia etmekle Allah?a çok büyük bir iftirada bulunmuştur.
?Şeyh, Tanrı gibi aletsiz işler görür, müridlere sözsüz dersler verir.? (2)
Bir gün Sultan Veled buyurdu ki: Dostlardan biri babama(Mevlana?ya) şikâyette bulundu ve ?Âlimler Mesnevi?ye neden Kur?an diyorlar diye benimle bahse girişti. Ben de Kuran?ın tefsiridir dedim.? deyince; babam bir lahza susup sonra a sersem dedi, niçin olmasın? A eşek niçin olmasın? A oru? kardeşi niçin olmasın? Peygamberlerle velilerin harfi zarflarında Tanrı sırlarının nurlarından başka bir şey yoktur. (3)
Beyit 1840? Tarihçiler, bunu duyunca Bayezid?in tayin ettiği zamanı yazdılar.
Adeta şişe benzeyen kamış kalemlerini kebapla bezediler.
Tanı o zaman, o tarih gelip çatınca o padişah doğdu?
Devlet satrancını oynadı!
Beyit 1845Bayezid?in ölümünden sonra yıllar geçti,
Ebu?l Hasan dünyaya geldi.
Beyit 1850 ? O, padişah Ebu?l Hasan?ın ihsanına,
kıskanmasına ait huylar söylediyse aynen zuhur etti.
Beyit 1851? Çünkü onun önünde giden levh-i mahfuzdur?
Neden mahfuzdur o levh? Hatadan!
Beyit 1852 ? Bu ne yıldız bilgisidir, ne remil, ne de rüya?
Allah, doğrusunu bilir ya, Allah vahyidir!
Beyit 1853 ? Sofiler, bunu halktan gizlemek için
gönül vahyi demişlerdir.
Beyit 1855 ? Sen istersen onu gönül vahyi farz et!
Gönül zaten onun nazargahıdır? Gönül, ona agah olunca nasıl hata eder? (4)
Görüldüğü gibi tamamen Allah?a iftira üzerine kurulmuş bir inanç? Allah?a(c.c) bu şekilde iftira atanlar hakkında Rabbimiz Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır
??Allah?a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiç bir şey vahyolunmamışken ?Bana da vahiy geldi? diyen ve ?Allah?ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim? diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün ?şiddetli sarsıntıları? sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: ?Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah?a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O?nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz? (dediklerinde) bir görsen.??(6 Enam/93)
Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için ?Bu Allah katındandır? diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına. ( Bakara/79)
Kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken yazdığı kitabın bizzat Allah tarafından kendisine indirildiğini söyleyen bir insan, nasıl olur da Allah(c.c) dostu olarak gösterilebilir?! Allah dostu olarak anılan Mevlana, kendi yazmış olduğu kitabın Allah(c.c) katından indirilme olduğunu söyleyerek Allah?a(c.c) iftira atmıştır. Allah?a(c.c) iftira atan bir insan, bırakın Allah(c.c) dostu olmasını, ancak şeytana dost ve arkadaş olabilir. Allah(c.c) dostu ve evliyası olarak insanlara anlatılan Mevlana Celalettin Rumi kendi yazmış olduğu kitapta Allah?a(c.c) iftiralar atmaya devam ediyor.
??Ormanlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa yine Mesnevi?nin biteceğini umma?? (5)
Oysa ALLAH (c.c) Lokman suresinde kendi kitabı Kur?an için şu açıklamayı yapmaktadır:
?Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler de, arkasından yedi deniz daha kendisine yardım ederek (mürekkep) olsa yine ALLAH?ın kelimeleri tükenmez.? (Lokman: 31/27)
MESNEVİ DE VELİLERİN TANRI?NIN ÇOCUKLARI OLDUĞUNU SÖYLEMESİ
Yavrum veliler de Tanrı çocuklarıdır. Onlar ortada olsun, olmasın?
Tanrı, mallarını, canlarını korur; onların ahvalinden haberdardır. Sakın noksanlıklarını bulup aleyhlerinde gıybet etme. Onlar için kin güdenden, onların öcünü alan Tanrı?dır. Tanrı dedi ki: Bu Veliler benim çocuklarımdır. Gariplik âlemindedirler, eşleri yoktur. Ne işleri vardır, ne güçleri. Halkı imtihan için hor ve yetim görünürler. Fakat hakikatte dostları da benim, nedimleri de. Hepsi de benim korumama arka vermiştir. Sanki onlar, benim cüzülerimdir. Sakın, sakın! Bunlar benim hırka giyenlerimdir. (6)
Mevlana velileri, Tanrı?nın çocukları olarak gördüğünü açıkça söylemektedir. Yani Hıristiyanların Baba, Oğul ve Kutsal Ruh (Teslis) akidesini bu şekilde, az da olsa benimsediğini göstermektedir. Mecazi anlamda da olsa bir kişinin, velileri Tanrı (ALLAH)?nın çocukları olarak görmesi, İslam inancına göre küfürdür. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
? ?Rahman çocuk edindi? dediler. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir! Rahman?a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden? Hâlbuki çocuk edinmek, Rahman?ın şanına yakışmaz. Göklerde ve yerde olan herkes, istisnasız, kul olarak Rahman?a gelecektir.? (19 Meryem/88-93)
?Yahudiler, Üzeyir Allah?ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih (İsa) Allah?ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haftan batıla) döndürülüyorlar!? (9 Tevbe/30)
BİR ŞEYHİN BAYEZİD?E KABE BENİM: BENİM ÇEVREMDE TAVAF ET DEMESİ
?? 2210: Ümmetin şeyhi Bayezid, Hac ve Umre için Mekke?ye doğru koşuyordu, ilk defa gittiği şehirde değerli kişileri soruşturup arardı..
2215: Bayezid, yolculukta zamanın Hızır?ı olan bir kimseyi bulmak için çok arardı.
2220: Boyunca hilal gibi bir şeyh gördü; Onda erlerin gücünü ve sözünü gördü.
Gözü kör ama güneş gibiydi, rüyasında Hindistan?ı görmüş bir fil gibiydi.
Gözü kapalı uyumuş kişi neşe görür de, gözünü açınca görmezse şaşılacak şey!
Rüyada nine şaşılacak şey aydınlanır, gönül uykuda pencere olur.
Uyanık olan ve hoş rüya gören kişi, ariftir, ayak- toprağını gözüne sür.
2225: Önünde oturdu. Durumunu sordu; onu yoksul ve aile sahibi buldu.
Şeyh- ?? Ey Bayezid ! Niyetin nereye ! Gurbet dengini nereye götüreceksin ??? dedi.
Bayezid-?? Erken vakitte Kabe?ye niyetim var?? dedi. Şeyh- ??Peki! Yol azığın olarak neyin var? Dedi.
Bayezid- ?? iki yüz gümüş dirhemim var; işte elbisemin köşesine sıkıca bağlı??dedi.
Şeyh- dedi:?? Benim çevremde yedi defa tavaf et: bunu Hac tavafından daha iyi say.
2230: Ey cömert! O dirhemleri önüne koy; bil ki Hac yaptım muradın gerçekleşti.Umre yaptın, baki ömrü elde ettin; temizlendin, Safa?da koştun Canının gördüğü Hakk?ın hakkı için; Hak, beni kendi evine üstün tutmuştur. Kabe onun lütuf evi ise de tabiatım (vücudum) onun sır evidir. O evi yaptığından beri, ona gitmedi. Bu eve ise o Hay/ diri Hakk?tan başkası girmedi.
2235: Madem beni gördün, Hakk?ı gördün; sadakat Kabe?sinin çevresini döndün.Bana hizmet, Allah?a itaat ve şükürdür; sanma ki Hakk, benden ayrıdır.
Gözünü iyice aç, bana bak, böylece insanda Hakk?ın nurunu göreceksin??
Bayezid, bu nüteleri anladı altın halka gibi kulağına taktı. Ondan dolayı Bayezid?in derecesi arttı; sonra ulaşan, son noktaya vardı. (7)
MEVLANA?NIN BOZUK ALLAH İNANCI
Mevlana tıpkı Muhyiddin-i Arabî gibi, bozuk bir Allah inancını, temelini Panteizm inancından alıp zihninde oluşturmuştur. Tasavvuftaki Allah inancının kökü Kuran?a dayanmamakta; gerek Mevlana olsun gerekse tasavvuf inancını benimseyen muttasavvuflar olsun bu insanlar Allah inancını Panteizm inancını da alıp, Vahdeti vücut inancı olarak akideleştirmişlerdir. Mesela, Mevlana -hâşâ- evliyaları Allah?ın(c.c) çocukları olarak görebiliyor ya da her şeyin ?hâşâ- Allah olduğunu, canlıların hepsinin Allah?ın birer parçaları olduğuna inanabiliyor. Mevlana?nın, Allah inancını tıpkı diğer tasavvufçular gibi Panteizm inancından aldığını açık ve net bir şekilde kitaplarındaki şu sözlerle görebiliyoruz:
?Bir işin yapılmasını söylediği zaman Şeyh Muhammed Hâdim, inşallah deyince Mevlana bağırıyor. A aptal, ya söyleyen kim? (39.b) Fakat bu Tanrılığı kendisine hasretmiyor (bir şey arzulamak). Onca herkes o?dur (Allah?tır) ve insan insanlığını anlayınca O (Allah), olur. (8)
Tanrının adlarından birisi de Mümin?dir. İman eden kul da mümindir. Mümin müminin aynasıdır. Tanrı onda, o aynada tecelli etti demektir. Yani aynada gibi olan mümin kulda, Mümin olan Tanrı tecelli ediyor. Tanrıyı görmek istiyorsan gel aynaya bak da onu gör. (9)
Enelhak kadehiyle bir yudumcuk içen sızdı Tanrılık şarabından
Şişelerle, küplerle içtim ben, sızmadım, ben, sultanların aradığı sultan.?
?Ben hacetler kıblesiyim. Gönlün kıblesiyim ben. Ben Cuma mescidi değilim,
insanlık mescidiyim ben.?Gönlü sâf sûfiyim ben;
benim tekkem âlem, medresem dünya benim.
Değilim abalı sûfilerden.??İster münacat eri ol sen,
Meyhane rindi istersen; bundan sanki ne çıkar?
Yok Cumartesiymiş, yok Cumaymış, bence ne fark var? (10)
Sabah oldu, ey sabahın penahı Tanrı! (Ben özür serd edemiyorum), bize hizmet eden Hüsamettin?den sen özür dile! Aklı-ı Kül?lün ve canın özür dileyeni sensin; canların canı, mercanın parıltısı sensin. ?Sabahın nuru parladı, bize de bu sabah çağında senin Mansur şarabını içmekteyiz.? (11)
Mevlâna bu sözleriyle, ben Allah?ım diyen Hallacı Mansur gibi sabaha kadar Vahdet-i Vücûdçuluk yaptığını söylemekte ve bununla da (hâşâ) ?sen Husameddin?den özür dile? demek suretiyle Allah?a minnet etmektedir.
Mevlana bu sözleriyle ben Allah?ım diyen Hallacı Mansur, Muhyiddin-i Arabî, Abdülkerim el-Cili, Hasan Rıdvan, İmam?ı Rabbani gibi Vahdet-i Vücudu savunmaktadır. Vahdet-i Vücud inancı (Panteizm) tasavvufun en büyük akidesidir. Bu konuda son bir örnek de Mevlana?yı Mevlana yapan hocası Şems-i Tebrizi?den verelim. Bakın Şems-i Tebrizi, Allah?ı ne şekilde görüyor:
Yine buyurdular ki: Mevlana Şems-i Tebrizî?nin Kimya adında bir karısı vardı. Bir gün Şems hazretlerine kızıp Meram bağları tarafına gitti. Mevlana hazretleri medresenin kadınlarına işaretle: ?Haydi gidin Kimya Hatun?u buraya getirin; Mevlana, Şemseddin?in gönlü ona çok bağlıdır? buyurdu. Bunun üzerine kadınlardan bir grup onu aramaya hazırlandıkları sırada Mevlana, Şems?in yanına girdi. Şems, şahane bir çadırda oturmuş, Kimya Hatunla konuşup oynaşıyor ve Kimya Hatun da giydiği elbiselerle orada oturuyordu. Mevlânâ bunu görünce hayrette kaldı. Onu aramağa hazırlanan dostların karıları da henüz gitmemişlerdi. Mevlânâ dışarı çıktı. Bu karı kocanın oynaşmalarına mâni olmamak için medresede aşağı yukarı dolaştı. Sonra Şems ?içeri gel? diye bağırdı. Mevlânâ içeri girdiği vakit, Şems?ten başkasını görmedi. Bunun sırrını sordu ve: ?Kimya nereye gitti? dedi. Mevlânâ. Şems: ?Yüce Tanrı beni o kadar sever ki istediğim şekilde yanıma gelir. Şu anda da Kimya şeklinde geldi? buyurdu, işte Bayezid?in hali de böyle idi. Tanrı ona daha sakalı bitmemiş bir genç şeklinde göründü. (12)
Yıllarca bize büyük Allah dostu, evliya olarak tanıtılan bu insanların akide inançları bunlardan ibarettir. Allah?ı kadın kılığında gördüğünü söyleyebilecek kadar aşağılık bir duruma düşen bu insanlar Allah dostu, Allah evliyası olarak ilan edildiler.
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ?YE GÖRE HZ. MUSA FİRAVUN MÜCADELESİNDE KİM HAKLI
Görüldüğü gibi İslam akidesini adeta oyuncak haline getirdiklerinden dolayı, artık Musa?yı da Firavun görmeye başlıyorlar, Firavunu da Musa?(!) Yani imanı küfür, küfrü ise iman olarak görebiliyorlar. Hatta Mesnevi?nin 2467-2468. beyitlerinde Firavun?a, Musa demekle, Musa ile Firavunun aynı şahıs olduğunu, dolayısıyla küfür ile imanın aynı şey olduğunu söylüyor Mevlana. Şöyle ki:
2465 beyit: Beni bir an ay yapıyor, bir an kara. Allah?ın işi bundan başka bizzat ne olur?
Ol oldu. Hükmü sopalarının önünde mekân ve mekânsızlık âlemlerinde koşuyoruz.
Renksizlik renge esir olunca, bir Musa-başka bir Musa ile savaşa tutuştu.
Sahip olduğun renksizliğe ulaştığında, Musa ile Firavun barışıktı.
Bu nükte üzerinde sualin olursa, renk dedikodudan uzak olur mu?
2470 Beyit: Bu şaşılacak şeydir. Bu renk renksizlikten doğdu, renk renksizlikle nasıl savaşa girişir.
Yağın aslı suyla fazlalaşır. Sonuçta suyla nasıl zıtlaşır? Madem gül, dikendir ve diken gülden? Niçin her ikisi savaş ve macera içinde? Veya bu savaş değil, hikmet içindir. Tıpkı eşek satıcıların savaşı gibi sanattır. Veya ne budur, ne o şaşkınlıktır. Define aramalı, bu harabedir.
2480: Görünüşte o seni kendine çağırıyor, içtense seni ret sopasıyla kovuyor.
Ey akıllı kişi! Tersine nallar vardır. Firavun?un nefretini Musa?dan bil. (13)
?Hiç biz Müslümanları, kâfirler gibi tutar mıyız? Ne oluyor size? Nasıl (böyle saçma) hüküm veriyorsunuz? Yoksa sizin bir kitabınız var da, onda mı okuyorsunuz?. Onda, beğendiğiniz her şey sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)? Yoksa ?Ne hükmederseniz mutlaka sizindir? diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var? Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak? Yoksa ortakları mı var onların? Sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını!? (Kalem35-41)
MEVLANA?YA GÖRE CEHENNEM SENBOLİK BİR YERDİR
Tasavvufçuların kullandıkları metotlardan biri de, insanları kendi yollarında yürütebilmek ve doğru yolda gidenlerin yollarından alıkoymak ve dolayısıyla kendilerine bağlamak için peygamberleri ve müminleri kötüleyebiliyorlar. Böylece kendilerinin ve gittikleri yolun iyi olduğunu insanlara yutturmaya çalışıyorlar. Ayrıca insanları bu tuzaklarına düşürmek için, kullandıkları diğer bir metot da Bâtıniliği şiddetle savunmaları. Onların batın anlayışına göre örneğin; minare dense, muhakkak bunu kuyu olarak anlamak lazımdır. Birisine bunu yutturdular mı artık ona kabul ettiremeyecekleri hiçbir şey kalmaz. Öyle ki, İslam dininde Allah bir mi deniyor; sofist buna karşılık her şeyin Allah olduğunu kabul ettirmeye çalışır ve etiket olarak kendisinin Allah olduğunu hemen iddiasının üzerine yapıştırır. İslam dininde cennet güzelliğiyle mi övünülüyor; sofist bunun iyi bir şey olmadığını, ahmakları kandırmak için kurulmuş bir tuzak olduğunu kabul ettirmeye çalışır. İslam dininde cehennem kötü bir yer olarak mı bildiriliyor; sofist onun iyi bir şey olduğunu içindekilerin ondan çıkmak istemediklerini kabul ettirmeye çalışır. Şöyle ki:
Cenneti bu kadar kötüleyen sofu?lar, cehennemi övmekten geri durmazlar, öyle ki: Mevlana için cehennem bir ceza yeri değil, arızi kötülükleri temizleyen, insana hiçbir zarar vermeden olgunlaşma kazandıran bir yerdir; ateşi ise kırmızı şarap gibidir.
Mevlana bu konuda şöyle demektedir:
?Cehennem ateşi, ancak kabuğu yakar. Ateşin içle hiçbir işi yoktur. Ateşi içe yayılım verirse mutlaka bil ki onu pişirmek içindir, yakmak için değil. Tanrı, hüküm ve hikmet sahibi oldukça bu kaide daimidir. Geçmiş zamanda da böyledir, gelecek zamanda da. Lâtif iç, hatta kabuklar bile onun tarafından yargılanırken artık nasıl olur da içi yakar? Uzaktır ondan bu. Hatta inayet eder de bu inayeti yüzünden başına vurursa bile ona iştah verir, o kırmızı şarabı içirir.? (14)
?Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işi kendisine güzel görünen ve heveslerine uyan kimse gibi olur mu?? ( Muhammed/14)
?O küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? derler. ?Evet, geldi? derler ama azap sözü kâfirlerin üzerine hak olmuştur. Onlara: ?İçinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin; kibirlenenlerin yeri ne kötü!? denilir.? (Zümer/71-72)
?Şüphe yok ki kâfir olanlar, yeryüzündeki her şey ve bunun yanında da bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye verseler onlardan asla kabul edilmez; onlar için acı bir azap vardır. Ateşten çıkmak isterler, fakat onlar oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.? (5 Maide/36-37)
MEVLANA?YA GÖRE BÜTÜN DİNLER TEK?DİR
Mevlana, kendisinin hakikatler ve dinler konusundaki görüşünü anlatırken, kendisinin böyle şeylere bağlı olmadığını, mızrağın kalkanı deldiği gibi, böyle şeylerden kurtulup uzaklaştığını anlatmaktadır. Ona göre, geceyle gündüz birdir, dolayısıyla aydınlıkla karanlık da birdir ve kesin hakikat diye bir şey yoktur. Kesin hakikat kabul etmemekle de, bütün dinler ve bütün şeriatların aynı olduğunu yani herhangi bir gerçeği temsil etmediklerini söylemektedir. Zaten aslında bu düşünce Tasavvuf inancının temelini oluşturmaktadır.
Bu konuda Mevlana görüşünü şöyle belirtmektedir:
?Mızrak, kalkandan nasıl geçerse ben de gündüzlerden, gecelerden öyle geçtim (onlar, beni tutamadıkları gibi onlardan bana bir şey de bulaşmadı.?
?Ondan dolayı bence bütün şeriatlar, bütün
dinler birdir. Bence yüz binlerce yılla bir saat aynı.?(15)
?Ondan dolayı bence bütün şeriatlar, bütün dinler birdir. Bence yüz binlerce yılla bir saat aynı.? (16)
Hiç şüphesiz din, Allah(c.c) katında İslam?dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ?kıskançlık ve hakka başkaldırma? (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah?ın ayetlerini inkar ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir. (Ali İmran Suresi, 19)
Peki onlar, Allah?ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O?na teslim olmuştur ve O?na döndürülmektedirler. (Ali İmran Suresi, 83)
Kim İslam?dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır. (Ali İmran Suresi, 85)
MEVLANA?YA GÖRE İÇKİ HELAL DİR
Mevlânâ, nihayet halka haram olan şarabın kalenderlere helâl olduğunu söyler ve der ki:
?Zevk veren her şey, şu aşağılık kişiler, bir delil elde edip dadanmasınlar diye nehyedilmiştir. Yoksa şarab, çeng, güzel sevmek ve sema, haslara helâldir, aşağılık kişilere haram. (17)
Yine dostların olgunlarından nakledilmiştir ki: Bir gün kıskanç fakihler inkâr ve inatları sebebiyle Mevlana?dan: ?? Şarap helal midir veya haram mı ??? diye sordular. Onların maksadı Şemseddin?in şerefine dokunmaktı. Mevlana kinaye yolu ile: ?? İçsen ne çıkar? Çünkü bir tulum şarabı denize dökseler deniz değişmez ve denizi bulandırmaz. Bu denizin suyu ile abdest almak ve onu içmek caizdir.
Fakat küçücük bir havuzu, şüphesiz bir damla şarap pisletir.böylece tuzlu denize düşen her şey tuz hükmüne girer.
Açık cevap şudur ki, eğer Mevlâna Şemseddin şarap içiyorsa, her şey ona mubahtır. Çünkü o deniz gibidir. Eğer bunu senin gibi bir kahpenin kardeşi yaparsa, ona arpa ekmeği bile haramdır.? buyurdu.(18)
Her ne kadar birçok tasavvuf mensubunun sözde mecaz anlamda kullanıldığı iddia edilse de, açık bir şekilde Mevlana?nın içkiye bakışını bu şekilde öğrenebiliyoruz. Çok açık bir şekilde gösteriliyor ki Tasavvuf dininde her şey serbest. Delil mi arıyorsun? Şeyh yaptıysa bir bildiği var. Sen onlardan daha mı iyi biliyorsun? Al sana delil! Gerisini kurcalama!
?Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah?ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?? ( Maide90-91)
KAYNAK
1) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 1. Önsözden.Ayrıca bakın Mevlana Celaleddin Rumi Yeni şafak yayınları Mesnevi cilt 1 sayfa 39 Çeviren Prof.Dr . Adnan Karaismailoğlu
2) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi Cilt 2 Mevlana M.E.G.S.B. Yayınları 1988 baskısı, sayfa 101
3) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi Cilt 4 Mevlana M.E.G.S.B. Yayınları 1988 baskısı, sayfa 326
4) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 4. sayfa 151
5) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 6. Sayfa 178
6) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 3 Beyitler-7-8, sayfa 75-80.)Mevlana Calaleddin Rumi, Mesnevi, Hazırlayan: Adnan Karaismailoğlu, Yeni Şafak Kültür Hizmeti, 2004 Cilt 1, Sayfa 289
7) Mevlana Calaleddin Rumi, Mesnevi, Hazırlayan: Adnan Karaismailoğlu, Yeni Şafak Kültür Hizmeti, 2004 Cilt 1, Sayfa 234-235 Ayrıca bakın Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 2. Sayfa 171-172-173
8) (Mevlânâ Celâleddin, İnkılâb Kitabevi, İstanbul 1985, Dördüncü Basım. Abdulbâki Gölpınarlı, sayfa 292) Ayrıca bakınız ( Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi. Mevlâna, M.E.G.S.B. Yayınları, İstanbul 1988 çeviren Veled İzbudak. Cilt 1. Sayfa 144 Beyit 1807-8-9. )
9) Şark İslam Klasikleri, Ariflerin Menkıbeleri, Ahmet Eflaki Cilt: 2 S. 78, M.E. B. Yayınları
10) Mevlânâ Celâleddin, İnkılâb Kitabevi, İstanbul 1985, Dördüncü Basım. Abdulbâki Gölpınarlı, sayfa 292
11) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Cilt I Mevlâna, sayfa 144
12) Şark İslam Klasikleri,Ariflerin Menkibeleri, Ahmet Eflaki,Cilt 2 S. 216
13) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Cilt I Mevlâna, sayfa 198) Mevlana Celaleddin Rumi Yeni şafak yayınları Mesnevi cilt 1 sayfa 116-117 Çeviren: Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu
14) Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Cilt VI Mevlâna M.E.G.S.B. Yayını. 1988 Çeviren, Veled İzbudak sayfa 311 ? 312, beyitler 3928-3929-3930-3931-3932.)
15) Mesnevi Cilt 1 Mevlana, Meb yayınları sayfa 280 b.3503?3504.)
16) (Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi, Cilt I Mevlâna, sayfa 280 ? , beyitler 3503?3504.)
17) Abdulbaki Gölpınarlı?nın Mevlana Celâleddin isimli kitabının sayfa 198 ? 199 ? 200. İnkılâb Kitabevi 1985 baskısı.)
18) Şark İslam Klasikleri,Ariflerin Menkibeleri, Ahmet Eflaki,Cilt 2 S. 216)
?
bu da mı yalan iftira önyargı yoksa karşımda bir kör ve sağır mı var?