Editörler : E.Kayı Han


Yasaklı
19 Eylül 2012 13:13

Kötülük problemi ve Denge

kötülük probleminin ne olduğu konusunda hem fikir sahibi olmayan bizleriz hem de kötülük olduğuna dair fikir yürütmek zorunda olanlarda yine bizleriz,yani bu sorun çok insani çabalarla oluşturulmuş bir sorundur.Eğer biz kötülüğü ya da hedonizm'i ya da pramatizmi insan doğasının bir gereği olarak olması gereken iyilik olarak görseydik bu durumda iyi ile kötüyü nasıl ayırt edecektik?Kısacası iyi ya da kötüyü belirleyen ölçüt insan ise bu ölçütler değişilebilir ölçütler olacağından bize kendi gerçekliğini veremez.Tanrı her şeyi bir denge üzerine inşa etmiş olmalıdır.Hani kelebek etkisi gibi..Olması gereken bu denge için böyle bir durumun olması gerektiği fikrindeyim.Mesala:Kusur ya da kötülük olarak gördüğümüz şeyler belki de kusur ya da kötülük değil bunun olmasını engelleyen şeylerdir.Bazı hayvanlar bizden daha iyi duyuyor.Bu bizim kusurlu olduğumuzu göstermez her sesi en ince ayrıntısına kadar duymak insanı delirtebilr.Kötülük problemınınde buna benzer bir düşünce yapısıyla ilintili olduğunu düşünüyorum


ZırrCahil
Yasaklı
19 Eylül 2012 13:18

Bilinç yoksa iyi-kötü de yoktur.Her şey normaldir.


p00r
Kapalı
19 Eylül 2012 13:31

İki kutup değil de kademelilik ilkesini mi savunuyorsunuz?


kanarasa
Yasaklı
19 Eylül 2012 14:41

Bilinç yoksa herşeyin normal olduğunu bilmeye imkan yoktur.Bilinç yoksa bizim için hiçbir şey yoktur;ama varolan evren yine yerli yerindedir.Gördüğümüz şey yarattığımız şey değildir.İlim maluma tabidir.Örneğin;Biz elmanın yuvarlak olduğunu bilmeyiz,elma yuvarlak olduğu için biz onu öyle biliriz.Madde zihnime ne verirse ben onun gerçekliğin maddenin bana verdiği ölçüde bilebilirim.İşte burada felsefenin çaresizliği işin içine girer.Zihin maddesel dünyaya şamayacağı için insan zihni felsefeyi bir yere kadar yapabilecektir

19 Eylül 2012 15:08

"İlim maluma tabidir."

Evet. bütün mesele bu. Kader konusunu açıklayan önerme de bu. Yani Bediüzzaman, kader konusunu açıklarken bu sözle açıklar. (avam için)

---

Kötülük problemi aslında bizim problemimiz değil. düalitenin sırf bu tarafında (dünyevilikte) kalmış batı felsefesinin (aslında grek düalizminin) sorunu.

İslam dünyası (farabi-ibn rüşd gibi grek etkisinde kalanlar hariç) dünya ve ahireti böylesi konularda bir arada düşündüğü ve böylece ikircikli bir düalizmden kurtuldukları için, yani denkleme ahireti de kattıkları için böylesi konularla çok ilgilenmemiş, çünkü gerek yok.

---

İslam irfan geleneğinin bu konuda söylemi kısaca şudur;

Bu dünyada her şey ya doğrudan doğruya güzeldi (hüsn-ü mutlak), ya da neticeleri itibariyle güzeldir (hüsn-ü bilgayr).

19 Eylül 2012 15:24

bu mesele benim aylarımı almıştı. anladıklarımı paylaşayım.

soruların başına şu konulmalı; kötülük hakikaten var mıdır? yoksa var olması gereken bir şeyin yokluğu durumuna mı kötülük adını veriyoruz? Mesela kanserli hücre, sağlıklı hücrenin yokluğu durumudur. hastalık, sağlığın yokluğu, kıtlık, yağmurun yokluğu durumudur. Amma buradan pek bir sonuca varamayız.

kötülüğün gerçekten var olduğu durumlar da var. Deprem, yangın, salgın hastalıklar, savaşlar vb... Ama bunları bizzat kötülük olarak adlandırmak ne kadar doğru? Deprem dediğimiz şey yerkürenin titremesi (jeolojik adlandırmalar şimdilik dursun), sel ise yağmurun fazlaca yağması... biz bunların neticelerine bakıp deprem-sel vb. şeyler için "KÖTÜ" diyoruz. Ancak yer küre hiç titremeseydi veya yağmur hiç yağmasaydı daha kötü şeyler olacaktı. Demek ki bir bütünün (sel veya deprem bütününün) bir parçasına bakıp, bütünün tamamına "kötü" diyoruz. Ateş, doğa durumunda (nötr) iyidir, faydalıdır. Şefkatli bir annenin bebeğini yaktığında kötü olan ateş midir?

Demek ki kötülük her şeyden önce bir isimlendirmedir. Bir isimlendirme olduğu için de her şeyden önce DİL meselesidir.

İkinci olarak KÖTÜLÜK dediğimiz şey, bir sürecin sonunda ortaya çıkan neticelerin, insana bakan yönünün değersel açıdan yorumlanmasıyla ortaya çıkan bir isimlendirmedir. Yani süreç sonucunda oluşan şeyin, o süreçle alakalı olan insan için zararlı-üzücü sonuçlara yol açmasıyla ortaya attığımız bir kelime; KÖTÜLÜK.

---

Evet, buraya kadar anlaşılan şey; KÖTÜLÜK diye bir şey var. Varsayımsal olsa da, bir isimlendirmeden ibaret olsa da böyle bir şey var.

Peki niye var?

Burada Hume'un kurguladığı düşünsel zincirlemeyi hatırlayalım;

i) kötülük vardır

ii) Tanrı buna izin vermektedir,

iii) Tanrı ya kötülüğü isteyerek buna izin vermektedir, (Bu durumda Tanrı kötüdür)

iv) ya da Tanrı'nın kötülüğü engellemeye gücü yetmemektedir (bu durumda da Tanrı güçsüz bir şeydir hatta Tanrı değildir, o halde Tanrı yoktur vs..)

---

Bu paradoks felsefe/teoloji tarihinde epey çözülmeye çalışılmış.

Kimisi "kötülük aslında gerçek anlamda yoktur" demiş geçmiş.

Kimisi kötülük için ayrı bir tanrısal güç kurgulamış,

kimisi kötülüğün kaynağını maddeye vermişler, maddeyi de tanrısallıktan soyutlamışlar, kendi tanrılarını kurtarmaya çalışmışlar.

İslam düşünce tarihinde de farabi, ibni sina, ibn rüşd gibiler bu konuyu açıklamaya çalışırken grek felsefecilerinin geleneğini aşamamışlar. hep aynı teraneleri tekrarlamışlar.

Bazı tasavvuf ehli de biraz romantik bir indirgemeyle "Mevla neylerse güzel eyler" demiş, çekilen acıları da manevi terakkiye vesile saymışlar.

19 Eylül 2012 15:27

İslam düşünce tarihinde bu konuda en etkili düşünsel sistematiği İ. Gazali (r.a) kurmuştur denilebilir. "Şu imkan aleminde olandan daha iyisi yoktur" demiş. Leibniz bu paradigmayı İ.Gazali'den (r.a) alarak batı felsefesine kazandırmış. Böylece batı felsefesinde teodise (her şeye rağmen adaletin gerçekleştiği) anlayışı kendi içinde evrimini tamamlamış.

---

19 Eylül 2012 15:48

Kötülük konusunda mesele aslında çok uzun. kısaltmak için meselenin Allah (c.c.) ile irtibatına dair 1-2 şey söyleyip geçelim;

Rum suresi 41. ayette "insanların yaptıklarından dolayı karada ve denizde fesat zahir oldu" buyurulur. Demek ki, İNSAN ELİYLE GERÇEKLEŞEN KÖTÜLÜK denilen bir kötülük türü var. Bu türe ahlaki kötülük diyebiliriz. cinayetler, insanın sağlığına dikkat etmemesi nedeniyle karşılaştığı hastalıklar, savaşlar, vefasızlık-aldatma-yalancılık gibi şeyler vs... de buna dahil.

Bir de DOĞAL KÖTÜLÜK diyebileceğimiz bir şey daha var. Deprem, sel, yangın, salgın hastalıklar gibi insan iradesinin gücünün yetmeyeceği ve insana zarar veren şeyler. (savaş mağdurları, tecavüz mağdurları gibi şeyler de buna dahil)

İkincisinden başlayalım;

Doğal kötülüğün kötülük olarak görülmesi, insan algısının duygusallıkla birleşerek yaptığı bir adlandırma.

İşin mahiyeti (yani nesnel gerçekliğinde) ise şu yönler var;

1) bizim "kötü" dediğimiz şeylerin başka yönleri de vardır. "kötü" demek, tek bir boyuttan bakınca mümkündür. başka boyutlar için o şeyler "iyi" ve hatta "güzel" olabilir. mesela sevdiğim bir arkadaşımın bir sarhoş tarafından öldürülmesi benim için "kötü" bir şeydir, fakat arkadaşımın günahlarının affedilmesine vesile kılınması düşünülünce "güzel" ve "iyi" bir şeydir. ben, bencillik edip meselenin sadece kendime bakan yönünü düşünürsem kendime o arkadaşımdan daha fazla zarar verdiğimle kalırım.

2) Aslında "kötü" dediğimiz şeyleri haddinden fazla büyütmemek lazım. Çünkü iyi olan şeyler her zaman kötü olanlardan hem nicelik olarak fazladır hem de nitelikleri itibariyle daha baskındır. Önemli olan şu; Allah (c.c.), külli (bütüncül, bütünü birden ilgilendiren) kanunlarının icraatına bağlı olarak ortaya çıkan bazı (görece) cüz'î şerlerden, insanı özel tecellileriyle korur. Ya hiçbir sebep olmadan korur ya da sadaka-dua-himmet gibi mekanizmalar vesilesiyle korur. Korumadığı durumlarda da mutlaka başka bir alemde karşılığını fazlasıyla verir.

3) Terzi ve müşteri misaline bakalım. Zengin bir terzi beni yoldan tuttu çevirdi, dükkanına soktu. Bana mükemmel bir kumaştan mükemmel bir takım elbise dikeceğini söyledi. Boyumun posumun ölçüsünü aldı, kumaşları üzerimde kesti biçti, prova yaparken kolumu kaldırdı, belimi çekti, omuzlarımı yordu vs... Bu sırada ben bu terziye "yav arkadaş bırak, amma yordun beni, istemiyorum, ne kötü adamsın" gibi bir çıkışla karşı çıksam, ne kadar aptallık ettiğim belli olur.

Evet, hastalık türünden kötülükler tam da böyledir.

4) Peki niye bu kadar kötülük var? Cevap; a) başımıza gelen kötü şeyler bazen ilahi ikaz ve rahmani bir ihtardır, b) günahlara kefarettir, c) terakkiye hız kazandırmak içindir.

19 Eylül 2012 15:51

gelelim ahlaki kötülük dediğimiz şeye.

Bu kötülük türündeki asıl kaynak insandır. Allah'ın (c.c.) buradaki rolü tabiri caizse yaratmaktan ibarettir. yani O (c.c.), bazı yaratmalarını insan iradesine bağladığından insanın irade şeyi yaratır.

Burada şu sorulabilir; niye müsaade ediyor? yani kaynağı insan dahi olsa bir kötülüğün meydana gelmesine niye müsaade ediyor?

cevabı belli; insan istediği için.

---

SONUÇ: Kur'an'ın hikmeti, kötülük problemini denklemin içine ahireti de katarak çözer. Felsefe ise denklemi sadece bu dünyadaki geçici doneler üzerinden kurarak çözmeye çalışır. böyle olunca da tabii ki çözemez. her çözüm yeni sorular doğurur.


ZırrCahil
Yasaklı
19 Eylül 2012 17:34

'Denkleme olmayanı ekle ve kurtul' diyorsun yani?

Konu buradan başka yere gidebilir ama gitmesin.Başlığı başka yöne çekmeye çalışmıyorum.

19 Eylül 2012 19:46

o kadar sözden bir bunu anladıysan gene iyi. yanlış da olsa anlama diye bir şey var demek.

ama tabii konu farklı. olup olmaması değil.. biz "açıklama"yı konuşuyoruz. diyoruz ki "biz kötülük problemini böyle açıklıyoruz"


ZırrCahil
Yasaklı
19 Eylül 2012 20:45

Farkındayım zaten,geçerken uğradım öylesine.Yazacaktım ama üşendim.


kanarasa
Yasaklı
19 Eylül 2012 23:28

Sistemin düzeni bir denge içerisinde kurulmuştur.Kötülük ise canlıların kendi kendilerine acı vermelerine neden olan denge sistemin nihai bir sonucudur.Ceylan acı çeker;ama aslan karnını doyurmak zorundadır.Deprem olur;ama insan aklını kullanmak zorundadır.JDeprem eolojik açılardan çeşitli enerjilerin salınımı için olmak zorundadır.yangın doğa içiç olmak zorundadır vs..Sistemin çeşitli zorunlulukları kötülü getirmez.Kötülüğe engel olmamak kötülüğü vareder


ZırrCahil
Yasaklı
20 Eylül 2012 00:00

Bilinç yoksa iyi-kötü yoktur diyorum çünkü durumlara anlam verecek olan bilinçtir.

Ben elimdekini yere atıp kırarsam bu onun için iyi ya da kötü değildir.Sebep-sonuç ilişkisi vardır sadece.Elimden düşerse kırılır.Ben onun kırılması durumuna anlam verip iyi ya da kötü diyebilirim ancak.

Bu yüzden de bilincin olmadığı yerde iyi-kötü yoktur diyorum.Sadece sebep-sonuç ilişkisine göre durumlar vardır.

Gazali ya da Leibniz'in söylediği gibi var olan kainat olabileceğin en iyisidir lafı bence anlamsız.

En iyisinin bu olduğunu söylemek zaten tanrının gücüne sınır getiriyor.

Ayrıca olabilecek en iyi durum bu derken,bunun olabilmesi için bazı kötülüklere göz yumulmak zorundadır diyorlar.Bu da kadir-i mutlak tanrının varlığına aykırı.Ya da kötülüğü sevmeyen bir tanrının varlığına...

--

Doğada kötü yoktur.Kötü sadece bilince bağlıdır.Bu yüzden de kötü vardır ama sadece bilinci olanlar için.

Kötü eğer var ise zihnimizde,adalet de yoktur.

Her şey ya tamamen kötü ya da tamamen iyi olmak zorundadır.Yani her şey normal olmalıdır.O zaman kusursuz adaletten söz edilir ancak.

Adaletin öteki dünyada sağlanacağını düşünmek ve buna göre yorum yapmak ise aslında sadece avuntu.Bir varsayımı denkleme koymak (ki zaten denklemin hepsi varsayımdan ibaret...) hiç bir şeyi çözmez.

---

Maddenin ötesinde felsefe yapılamayacağı ise tartışılır.Maddesel olmayan bir sürü şey hakkında düşünceler üretiliyor.Olmayan şeyler aslında.... (ya da ispatı olmayan diyelim)

Ama zaten maddenin ötesinde bir şey olmak zorunda değil.Bu yüzden maddenin ötesinde felsefenin olma zorunluluğu da yok zaten.


herşeyin_hayırlısi
Müsteşar Yardımcısı
20 Eylül 2012 01:07

insanlar insana doğrudan yad a dolaylı olarak zarar veren şeye kötü demişlerdir.başlıca kriter budur yarardan çok zarar mantığı.


kanarasa
Yasaklı
20 Eylül 2012 09:10

Bilinç yoksa iyi kötü yoktur bu doğru;fakat kötülüğün varolması zihnimizde adalet olmadığını göstermez.Adaleti zihnimizde zaten var eden kötülük durumunun varolmasıdır.Adalet kötülüğe bir nevi tepki olarak zihnimizde yer edinmiştir.Leibniz varlık konusunda doğru söylemiştir.Varlık olabiliceğinin en iyisidir;çünkü varlık olmasaydı olabilecek en iyi şeyler de olmazdı,olamayacak şeyler ise zaten varolamayacakalrı için ii ya da kötü olamazlardır.Diğer hayata dair adalet beklemekte varlığın zihinde türetmek zorunda olduğu uygunluktur.Ama neden zihin bu zorunluluğa tabi olmak zorundadır?Maddenin ötesi hakkında fikir yürütülebiliri;ama maddenin ötesinin ne olabiliceği asla bilinemez;hatta madde bile tam olarak nedir bilmiyoruz.Madde ötesi bir şey düşünebilemeyiz.isterseniz deneyin.Maddenin ötesini tasvir etmeye çalışan bir zihin varsa zihni bu yönde ilerleten insan zihninden daha ötesine sahip biri de vardır.Zihin zaten metafizikle uğraşıyorsa bu bizi Tanrıya daha çok yaklaştırır


snms_4242
Başbakan Müsteşarı
20 Eylül 2012 09:20

kötülük iradeye bağlı bir kavramdır,yani nefsin ve zıttını seçebilme ihtimali olabilen bir gücün diğerini seçme olasılığı ile varolan bir kavram eylem davranış sonuçtur,

bunun dışında kalanlar yani zıttının seçilme olasılığı olmayan her konu tabiatın dengesini oluşturur,Allah'ın evreni yaratma ilmi ve mantalitesini oluşturur, işin dengesidir,

yani,deprem kötü değildir,sel kötü değildir,aslanın bir ceylanı yemesi kötü değildir,arının sokması kötü değildir,hasta olmak kötü değildir vs...


huzur-I4
Yasaklı
06 Mayıs 2018 00:30

son dönemde üzerinde netlik sağlayamadığım konulardan.tamda açtığım sayfada denk geldi konu tevafuk olsa gerek.....

müslümanın ölçüsü konusunda sıkıntı yaşıyorum.....

Kötülüğe cvp vermedikçe muhatabın dahada dahada artırıyor,ALLAHA havale edip ruhen rahatsın ama üzüntün ve düştüğün duruma, hatalı tarafın sen gibi gösterilmesine çaren olmuyor...

Cübbeli hocanın birde videosuna denk gelmiştim.kibirliye kibir sadakadır diyor.kısaca cevabını ver alttan alma diyor.o zamanda sınırı ayarlayamama problemi olur.ya altta kalır ezilirsinya haddi aşar hakka girersin...hz ali efendimiz dediği gibi kötülğü duyur engelleyemiyorsan demiş.onunda gıybete karışma tehlikesi var sanki.sanırım en güzeli yapılana hiç karşılık vermeyip merdliğini bozmayıp sana yapılanı en azından susmayıp söylemek....


Hikmetname
Memur
17 Temmuz 2018 14:37

Kötülük problemi hakkında; David Hume'nin Tabii Din Üzerine Diyaloglar adlı eserine göz atın. Yeri gelmişkin bir iki satır karalayalım.

Farabi der ki : "Alemin Müdebbiri" alemdeki her parçada bir takım tabii yatkınlıklar yaratmıştır. İşte alemde görülen birlik ve bütünlük bu yatkınlıklar sayesine hasıl olmuştur. Alemin adeta tek bir şeymiş gibi bir gaye istikametinde faaliyetini devam ettirmesi, bu birlik sayesinde mümkün olmaktadır. Müdebbir tarafından ortaya konan nizamda İlahi adalet kozmik düzeyde tecelli eder; dolayısıyla orada adeletsizlik (cevr) bulunmaz. Kötülük, maddenin İlahi nizamı tam olarak kabul edip yansıtacak bir kuvvete sahip olmamasından doğuyor. İşte varlıkların karşı karşıya kaldığı bir takım afetler, maddenin tam bir nizam kabul edemeyişnden kaynaklanmaktadır. Fakat aslonan hayır ve nizamdır; kötülüğün duhulü sadece arizidir.

İbni Sina ise, alemde iyiliğin hakim olduğunu beyan ederek, Bu alemde kötülük gül ağacındaki diken mesabesindedir. der.

Toplam 18 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi